Papers by Çiğdem Köseoğlu

Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012Thesis (M.Sc.) ... more Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2012ÖZET Politika günümüzün karmaşıklık kültüründe bir çeşit haritalama olarak kabul edilebilir. Bu bağlamda her bireyin kendine özgü bir haritalama analizi vardır. Her birey diğerlerinin üzerinden türeyen içsel bir yapıya sahiptir. Politikanın ölçeği fenomenolojik olarak yerleştirildiğinde, bireyin farkındalığı hem kendisi hem de çevresindekiler için ilerletici olacak, eylemlerini etkileyecektir. Bu bağlamda çalışmada; mekan üzerinden gelişen politik durumlar; rastlantısal ve bireysel olan gündelik tepkiler düzeyinde incelendiğinde tasarım eylemini sorgulayan verilere ulaşmak mümkün olabilir mi sorusuna yanıtlar değil olası zeminler hazırlama isteği vardır.Politics can be considered as a kind of cartography in this culture of mess. And every individual has a unique cartography analyse. An individual is constituted by...

PLANARCH - Design and planning research, Mar 25, 2024
Today, the physical model, along with its digital contemporaries, remains one of the most effecti... more Today, the physical model, along with its digital contemporaries, remains one of the most effective design tools used by architectural practice. In particular, working models, which enable design ideas to be examined on an experimental plane with their interventional structures, allow spatial possibilities to be realized and documented. The aim of the article is to address the potentials of working models through a theoretical method in which the physical transformation of the constituent parts of the model is framed by the concept of archetype. The concept of archetype used in the article defines the architectural elements represented by the parts of the model through spatial experiences, indicating a multiplicity where more than one physicality can meet this definition. In order to explore the importance of this multiplicity in terms of architectural design, the working models produced in the design processes within the architectural practice are analyzed formally with a method focusing on the form and scale information of the models. Using working models produced in two cases, Eisenman's Cardboard Architecture and OMA's Y2K House and Casa de Musica, this analysis attempts to determine the role of archetypical working models in diversifying the spatial possibilities produced in the design process. It is seen that the archetypical structure transforms the spatial possibilities that emerge with the transformation of the working model into design derivatives whose kinship can be traced and establishes a relationality between these derivatives that can be defined through formal similarities.
Thesis Chapters by Çiğdem Köseoğlu

Politika günümüzün karmaşıklık kültüründe bir çeşit haritalama olarak kabul edilebilir. Bu bağlam... more Politika günümüzün karmaşıklık kültüründe bir çeşit haritalama olarak kabul edilebilir. Bu bağlamda her bireyin kendine özgü bir haritalama analizi vardır. Her birey diğerlerinin üzerinden türeyen içsel bir yapıya sahiptir. Politikanın ölçeği fenomenolojik olarak yerleştirildiğinde, bireyin farkındalığı hem kendisi hem de çevresindekiler için ilerletici olacak, eylemlerini etkileyecektir.
Bu bağlamda çalışmada; mekan üzerinden gelişen politik durumlar; rastlantısal ve bireysel olan gündelik tepkiler düzeyinde incelendiğinde tasarım eylemini sorgulayan verilere ulaşmak mümkün olabilir mi sorusuna yanıtlar değil olası zeminler hazırlama isteği vardır.
Mimari üretim bir anti üretim olabilir mi? Anti üretim haline geldiği süreçte bir tetikleyici olarak arzu sürecin neresinde yer alır? Bu bağlamda mekanın oluşumunda gerçek arzu nerede ortaya çıkar? Sosyal ilişkilerde mi? Bu ilişkilerin bozulma anlarında mı? Arzuyu programlamak ya da üretmek ne olabilir?
Mimari üretim eyleminin politik ve sosyal yapıyı nasıl etkileyebileceği yirminci yüzyılın sonlarına yaklaşırken önemi artan bir konu haline gelmiştir. Mimarlık disiplininin kendi içindeki sorgulama pratiğini aşan bu konu bir yöntem araştırmasına dönüşmektedir. Çünkü mevcut yöntemin toplumsal yapıdan önce kendini değiştirmesi gerekmektedir. Aksi halde Deleuze’in kavramsallaştırmasına göre bir anti-üretim haline gelemeyecektir
Bu bağlamda değerlendirmeye başlamak için gündelik hayata bakılmalıdır. Bu tekrarlanan akışın içinde gerçekleşen çeşitli ölçeklerdeki hareketlerde bir çeşit kodlama sözkonusudur. Bu kodlama sistem, birey ve olay bağlantılıdır. Herhangi bir yapının varlığını sürekli kılar. Kodlama bir an olarak analiz edilebilir. Olayın ortaya çıktığı an yapılan yeni kodlama bir potansiyel oluşturmaktadır. Bu yeniyi ifade eder. Mimarlık ve onun ortaya çıkardığı nesne olan mekanın politik olduğunu söylemek yeniden değerlendirilmesi gereken bir yargıdır. Çünkü aslında bu ifadenin kendisi tek başına politiktir. Sözü edilen yeniden kodlama anını ve potansiyelleri ortadan kaldırır. Bireysel olarak yapıyla kurulan ya da kurulabilecek ilişkileri engeller. Bunu yaparken bireyi de normalleştirir. Bireyin mekanla kurduğu ilişkinin ikinci el bir veri olması, onun mekanı bir bilgi ve eylem aracı olarak görmesini engeller.
Uploads
Papers by Çiğdem Köseoğlu
Thesis Chapters by Çiğdem Köseoğlu
Bu bağlamda çalışmada; mekan üzerinden gelişen politik durumlar; rastlantısal ve bireysel olan gündelik tepkiler düzeyinde incelendiğinde tasarım eylemini sorgulayan verilere ulaşmak mümkün olabilir mi sorusuna yanıtlar değil olası zeminler hazırlama isteği vardır.
Mimari üretim bir anti üretim olabilir mi? Anti üretim haline geldiği süreçte bir tetikleyici olarak arzu sürecin neresinde yer alır? Bu bağlamda mekanın oluşumunda gerçek arzu nerede ortaya çıkar? Sosyal ilişkilerde mi? Bu ilişkilerin bozulma anlarında mı? Arzuyu programlamak ya da üretmek ne olabilir?
Mimari üretim eyleminin politik ve sosyal yapıyı nasıl etkileyebileceği yirminci yüzyılın sonlarına yaklaşırken önemi artan bir konu haline gelmiştir. Mimarlık disiplininin kendi içindeki sorgulama pratiğini aşan bu konu bir yöntem araştırmasına dönüşmektedir. Çünkü mevcut yöntemin toplumsal yapıdan önce kendini değiştirmesi gerekmektedir. Aksi halde Deleuze’in kavramsallaştırmasına göre bir anti-üretim haline gelemeyecektir
Bu bağlamda değerlendirmeye başlamak için gündelik hayata bakılmalıdır. Bu tekrarlanan akışın içinde gerçekleşen çeşitli ölçeklerdeki hareketlerde bir çeşit kodlama sözkonusudur. Bu kodlama sistem, birey ve olay bağlantılıdır. Herhangi bir yapının varlığını sürekli kılar. Kodlama bir an olarak analiz edilebilir. Olayın ortaya çıktığı an yapılan yeni kodlama bir potansiyel oluşturmaktadır. Bu yeniyi ifade eder. Mimarlık ve onun ortaya çıkardığı nesne olan mekanın politik olduğunu söylemek yeniden değerlendirilmesi gereken bir yargıdır. Çünkü aslında bu ifadenin kendisi tek başına politiktir. Sözü edilen yeniden kodlama anını ve potansiyelleri ortadan kaldırır. Bireysel olarak yapıyla kurulan ya da kurulabilecek ilişkileri engeller. Bunu yaparken bireyi de normalleştirir. Bireyin mekanla kurduğu ilişkinin ikinci el bir veri olması, onun mekanı bir bilgi ve eylem aracı olarak görmesini engeller.
Bu bağlamda çalışmada; mekan üzerinden gelişen politik durumlar; rastlantısal ve bireysel olan gündelik tepkiler düzeyinde incelendiğinde tasarım eylemini sorgulayan verilere ulaşmak mümkün olabilir mi sorusuna yanıtlar değil olası zeminler hazırlama isteği vardır.
Mimari üretim bir anti üretim olabilir mi? Anti üretim haline geldiği süreçte bir tetikleyici olarak arzu sürecin neresinde yer alır? Bu bağlamda mekanın oluşumunda gerçek arzu nerede ortaya çıkar? Sosyal ilişkilerde mi? Bu ilişkilerin bozulma anlarında mı? Arzuyu programlamak ya da üretmek ne olabilir?
Mimari üretim eyleminin politik ve sosyal yapıyı nasıl etkileyebileceği yirminci yüzyılın sonlarına yaklaşırken önemi artan bir konu haline gelmiştir. Mimarlık disiplininin kendi içindeki sorgulama pratiğini aşan bu konu bir yöntem araştırmasına dönüşmektedir. Çünkü mevcut yöntemin toplumsal yapıdan önce kendini değiştirmesi gerekmektedir. Aksi halde Deleuze’in kavramsallaştırmasına göre bir anti-üretim haline gelemeyecektir
Bu bağlamda değerlendirmeye başlamak için gündelik hayata bakılmalıdır. Bu tekrarlanan akışın içinde gerçekleşen çeşitli ölçeklerdeki hareketlerde bir çeşit kodlama sözkonusudur. Bu kodlama sistem, birey ve olay bağlantılıdır. Herhangi bir yapının varlığını sürekli kılar. Kodlama bir an olarak analiz edilebilir. Olayın ortaya çıktığı an yapılan yeni kodlama bir potansiyel oluşturmaktadır. Bu yeniyi ifade eder. Mimarlık ve onun ortaya çıkardığı nesne olan mekanın politik olduğunu söylemek yeniden değerlendirilmesi gereken bir yargıdır. Çünkü aslında bu ifadenin kendisi tek başına politiktir. Sözü edilen yeniden kodlama anını ve potansiyelleri ortadan kaldırır. Bireysel olarak yapıyla kurulan ya da kurulabilecek ilişkileri engeller. Bunu yaparken bireyi de normalleştirir. Bireyin mekanla kurduğu ilişkinin ikinci el bir veri olması, onun mekanı bir bilgi ve eylem aracı olarak görmesini engeller.