Papers by Emirhan Kurtuluş

C+++: Computation, Culture, and Context – Proceedings of the 11th International Conference of the Arab Society for Computation in Architecture, Art and Design, 2023
Circular Economy (CE) is a new production and consumption model aiming to redefine processes sust... more Circular Economy (CE) is a new production and consumption model aiming to redefine processes sustainably by adopting the "take-make-reuse-recycle" concept in all industries, including the architecture-construction industry. Studies show that we spend more than the current amount of Earth's natural resources and need to reduce global resource production and consumption by a third. This paper investigates the "design by research" method to translate theoretical circular economy concepts into practical village-scale design activities in urban + architecture studio education. The studio aims to develop a design model for circular villages that are affordable, sustainable, and socially connected. Circular villages can collectively positively impact the land and each other. For this study, Sille village in Konya– Turkiye has been analyzed from macro-region scale to micro village scale through the year-long M. Arch graduate urban + architecture design studio. Three main approaches were prominent in developing circular/sustainable planning and design strategies for the village: (1) self-sufficiency in terms of resources, food, energy, and workforce, (2) continuity of natural-cultural values and aspects along with the associative collective memory and contextual relationships and (3) utilizing digital tools in the application of circularity concepts. Exploring the potentials and limits of digital tools to accomplish the circularity principles at urban and architectural design levels brings novel insights to the design notion in architectural education.

UOU Scientific Journal, 2022
Bu çalışma sanat-tasarım-mimarlık kuramı literatüründe çeşitli yaklaşımlar, üretimler, aktörler v... more Bu çalışma sanat-tasarım-mimarlık kuramı literatüründe çeşitli yaklaşımlar, üretimler, aktörler ve söylemler üzerinden ele alınan eleştirel-yaratıcı vizyoner/avangard tavrın Türkiye bağlamını tartışmayı hedefler. Gelecek ve yeni fikrinin, olası kültürler arası etkileşimin, hangi yerel temsiller üzerinden okunabileceğini araştırır. Bu kapsamlı önerme dahilinde, yukarıdan aşağı bir yaklaşım yerine bir takım varsayımlar/sezgiler üzerinden kurulan “kararsız izleklerin” tartışmanın odağındaki kavramlara ve bağlama dair potansiyel ilişki ve etkileşimleri görünür kılabileceği; üst ölçekte vizyonerlik tanımının kendisi, temsil ve eleştirinin rolü ile birlikte özelde Türkiye bağlamına ilişkin açılımlar, tarifler ve tartışmalar açabileceği önerilmektedir. Araştırmanın içeriği ve yöntemi bir bütün olarak kurgulanmakta, öngörülen etkileşimler ve çağrışımlar üzerinden şekillenen izleklerin götürdüğü noktalar haritalanmaktadır. Bu metin, geniş bir araştırma/yoğunlaşma alanının bir parçası olarak kurgulanmış, söz konusu bağlam içinde “vizyoner” kavramının etkileştiği diğer kavramlardan “avangard”, bu çalışmanın kapsamı olarak ele alınmıştır. Bu bağlamda avangard temasıyla birlikte, tarihsel avangardın zamandaşı Erken Cumhuriyet Dönemi tartışma için zamansal bir izlek tariflerken, Güzelleşen İstanbul adlı kentsel/mimari propaganda kitapçığı temsil odaklı bir izlek sunmaktadır.
...
This paper aims to discuss the Turkish context of the critical-creative visionary/ avant-garde approach, which is analysed through various approaches, productions, actors, and discourses in the literature of art and architecture theory. It questions which local representations can be instrumentalized to handle the idea of the future, new and cultural interactions. Within this large research question, as a methodology, “indeterminate trajectories” built on a set of assumptions/intuitions and associative networks make open-ended discussions possible offering alternative perspectives on the concepts and contexts rather than a top-down strategy. In this way, it is suggested that the re-definition of the visionary, together with the role of representation and criticism, can open up some discussions regarding the Turkish context in particular. The content and the methodology of research are designed as a whole, and conceptual extensions opened up by the trajectories are mapped. This paper may be considered as a part of a larger research or thinking process. Here, the trajectories formed by the relationship between “the visionary” and “the avant- garde” are deciphered and their conceptual extensions are discussed. In this respect, the Early Republican Period of Turkey, contemporaneous with the modernist avant-garde in Europe, defines a temporal trajectory for the discussion, while the propagandistic booklet Güzelleşen İstanbul (Beautifying Istanbul) presents a visual- imaginary trajectory.

Betonart, 2019
109, 213, Süreli Yayınlar Kütüphanesi ve Çatı Stüdyoları taşıdıkları mekânsal kodlar ve açılımlar... more 109, 213, Süreli Yayınlar Kütüphanesi ve Çatı Stüdyoları taşıdıkları mekânsal kodlar ve açılımlar aracılığıyla Taşkışla içerisinde bir mekânsal bütünlük oluştururlar. Parça-bütün, eski-yeni, görme-görülme, elverişlilik, katmanlaşma, kuşatılmışlık, incelik gibi kavramlar üzerinden şekillenen mekânsal okuma, tektonik boyuttaki ilişkiler ve kullanıcı-eylem ilişkileri bağlamında yeni bir çıkarım sağlar. Mekâna ilişkin deneyim odaklı notlar, söylemler ve Nezih Eldem’in “Mekân Örgütlenmesi” dersinde kullandığı, mekânın sezgisel potansiyellerini ortaya koyan dialardan ilhamla üretilmiş görseller, yapı okumasının çok katmanlı anlatısını kurar. Uygulanan bu fragmantal sunum, yapısal kurgunun anlaşılması için ilişkisel bir zemin hazırlar, eleştirel bakışı tetikler ve uzun yıllardır içinde bulunup kullanmakta olduğumuz Taşkışla mekânlarına farklı bir pencereden bakma imkânı sağlayarak mekândan öğrenme yollarını geliştirir.
Conference Presentations by Emirhan Kurtuluş

DOCOMOMO Türkiye – Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XVII. Poster Sunuşları Toplantısı, 2021
Atatürk Bulvarı Blok Apartmanları İstanbul Belediyesi ve T. Emlak Kredi Bankası’nın ortak girişim... more Atatürk Bulvarı Blok Apartmanları İstanbul Belediyesi ve T. Emlak Kredi Bankası’nın ortak girişimiyle 1954-57 yıllarında İstanbul’un merkezi noktalarından Aksaray-Laleli bölgesinde Atatürk Bulvarı üzerinde inşa edilmiştir. Yapının mimarı bilinmemekle birlikte tasarımın İstanbul Belediyesi Mesken Bürosu ve Emlak Kredi Bankası Fen Heyeti tarafından geliştirildiği, yüklenicisinin TİMLO (Türkiye İnşaat Malzeme Ltd. Ortaklığı) olduğu ifade edilmektedir.
T. Emlak Kredi Bankası, Cumhuriyet Dönemi’nin modern kentleşme ülküsünün hayata geçirilmesinde önemli rol oynamış; temelde konut sorununa çözüm üretmekle görevli sayılmıştır. Atatürk Bulvarı Blok Apartmanları, bu bağlamda kentleşme-modernleşme süreçlerinin kamu işbirlikleriyle nasıl desteklendiğini gösteren önemli örneklerdendir. Yapı ayrıca II. Dünya Savaşı sonrası tüm dünyada konut sorununa alternatif bir çözüm olarak görülen blok apartman tipolojisinin Türkiye’deki en erken uygulamalarındandır.
Henri Prost’un 1936 tarihli İstanbul Planı’nda Atatürk Bulvarı öncelikli operasyonlardan biri olarak belirir. Bulvar üzerinde konumlanacak modern yapılarla bu aks, İstanbul’un modern yüzünü ve Cumhuriyet’in kültürel içeriğini temsil edecektir. Blok Apartmanlar eklenen modern yapılar arasında konut tipolojisini temsil etmesi açısından önemlidir. Ayrıca yapının eski kent merkezine yakın konumda nispeten muhafazakar/tarihi bir çevre içerisinde modernist bir yapı olarak tutunması, özgün kütle ve cephe oranları, malzeme ve renk kullanımıyla kendi mimari tavrını ortaya koyması, döneminin estetik tutumunu yansıtması bakımından değerlidir.
Dikdörtgen planlı yapı 1650 m2 alan üzerinde, girişleri müstakil üç blok halinde betonarme karkas sistem kullanılarak inşa edilmiştir. Zemin katta kısmi olarak bodrum kata dönüşen bir pasaj bulunmakta, geri kalan kısımlar caddeye bakan ticari birimlere ayrılmaktadır. Yapı inşa edildiğinde toplam 35 dükkan ve 1 banka şubesi içermektedir. Üstteki yedi kat, konut kullanımına ayrılmış olup her blokta 30, toplamda 90 daire bulunmaktadır. Özgün halinde bir gazino, su deposu ve çamaşırlık bulunduğu ifade edilen çatı katı, günümüzde ortak teras alanı olarak kullanılmaktadır. Konut birimlerinde modern yaşamın gereklerine ve ekonomik şartlara uygunluk ile birlikte Türk aile yapısının barınma hususiyetleri de göz önünde bulundurulmuştur. Pasaj ve çatı katı ile ortak yaşam alanları sağlanmıştır. Farklı boyutlardaki pencereler ve balkonlarla hareketlendirilen cephe, yalın bir kurguya sahiptir. Bulvara bakan cephede bir metrelik bir çıkma ile yapı kütlesine hareket katılmıştır. Çıkma üzerinde yer alan pencere ve balkon açıklıklarının etrafı ortogonal çerçeveler/söveler ile belirginleştirilmiştir. Yapının dış cephesi sıva üzeri boya ile kaplıdır. Küçük ölçekli değişimler geçiren yapı tasarımsal ve strüktürel özgünlüğünü büyük oranda korumaktadır.
Tarihsel-toplumsal, kültürel-estetik ve teknik bağlamlarda oynadığı öncü rol, yapının özgünlüğünü ortaya koymakta ve hak ettiği değeri arttırmaktadır. Buna karşın yapının herhangi bir tescili bulunmamakta, sadece fiziksel olarak iyi durumda oluşunun hala ayakta olma sebebi olduğu düşünülmektedir. Günden güne eklenen küçük ölçekli değişikliklerle yapının özgün karakteri ve anlamsal arka planı görünürlüğünü yitirmektedir.

DOCOMOMO Türkiye – Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XIV. Poster Sunuşları Toplantısı, 2018
Esnaf Hastanesi 1937 yılında Esnaf Cemiyetleri tarafından kar amacı gütmeyen bir kurum olarak esn... more Esnaf Hastanesi 1937 yılında Esnaf Cemiyetleri tarafından kar amacı gütmeyen bir kurum olarak esnafa ücretsiz hizmet vermek üzere kurulmuştur. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk özel hastanesidir. Kurum, varlığını önceleri farklı binalarda sürdürmüş; 1963 yılında, İstanbul Esnaf Hastanesi Koruma ve Yardım Derneği(1948)’nin girişimi ve İstanbul Ticaret Odası, Ticaret Borsası, Sanayi Odası ve yardımsever vatandaşların katkılarıyla inşa edilen yeni binasında “İstanbul Esnaf Hastanesi” olarak hizmete başlamıştır. Kurum, 2012’de İstanbul Üniversitesi’ne devredilmiştir.
Kurumun köklü geçmişi, ilk özel hastanelerden oluşu ve inşa edildiği dönemin modernlik anlayışına uygun biçimde mimarinin örgütlenişi bakımından yapının toplumsal önemi yüksektir. Ayrıca esnaf ve ticaret birliklerinin özgün çabasıyla vücuda getirilmiş bir yapı olması sebebiyle de dikkat çekicidir. Dönemin ideal modern toplum yaşamına uygun, ‘modern’ bir sağlık yapısı kurma ülküsü İstanbul Esnaf Hastanesi’nde gerçekleşir.
Y. Mimar Samim Oktay tarafından tasarlanan yapı, Fatih Süleymaniye Bölgesi Yenileme Alanı içerisinde, Süleymaniye Caddesi ve Besim Ömer Paşa Caddesi kesişimindeki üçgen bir parselde bulunmaktadır. Yapı, Süleymaniye Külliyesi ve İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü’ne komşu olup, tarihi bir çevrede konumlanır.
T biçimli plana sahip yapı, 8 katlı, 200 yataklı bir hastane olarak tasarlanmıştır. Parselin iki yanındaki caddeler arasında 2 katlık bir kot farkı mevcuttur. Bu sebeple katların tanziminde ve giriş-çıkışların belirlenişinde kot farkından yararlanılmıştır, fakat günümüzde bu girişlerden bazıları iptal edilmiş, yenileri eklenmiştir. Yapı 3 bodrum kat, 4 normal kat ve 1 çatı katından oluşmaktadır. En alttaki bodrum katı kısmidir. Toplam kat alanı 9000 m2’dir. Rasyonel bir plan kurgusuna sahip yapıda, hasta odaları ve doktor muayenehaneleri çoğunlukla Süleymaniye Caddesi’ne cephede konumlandırılmış, diğer mekanlar yapının muhtelif kısımlarına dağıtılmıştır. Ortak kullanımlı mekanlar yapının alt katlarında, hasta ve doktor odaları ise üst katlarda bulunur. Yapının her iki tarafındaki boşluktan biri bahçe olarak kullanılmaktadır.
1955-1963 yılları arasında inşa edilen yapının tasarım dilinin dönemin baskın rasyonalist-pürist mimari akımından etkilendiği söylenebilir. Betonarme karkas sistem olan yapım sistemi, yapı malzemeleri ve mekan kurgusu açısından da rasyonel çizgi takip edilmekte, dönemin popüler cephe kaplaması mozaik kaplama ve açık renkli boya kullanılmaktadır. Cepheye farklı ebattaki pencereler ve renkli mozaikler hareket katmakta, pencere açıklıklarında düşey vurgu ve rasyonel kurgu dikkat çekmektedir. Teras kısmında kırık formda kısmi bir çatı örtüsü bulunmaktadır.
Yapının muhafazakar bir çevre içerisinde modernist bir yapı olarak varoluşu, özgün kütle ve cephe oranları, malzeme ve renk kullanımıyla kendi mimari tavrını ortaya koyması ve döneminin etik-estetik tutumunu yansıtması en önemli özelliklerindendir.
---
[ENG]
İstanbul Guilds Hospital is established by The Guilds Community in 1937 as non-profit organization for servicing the tradesmen and workers. In this regard, it is the first private hospital of Turkish Republic. The hospital gave service in different buildings until 1963. By the initiatives and donations of İstanbul Chamber of Commerce, Chamber of Industry, İstanbul Commodity Exchange and charitable people, the current building of the hospital is built in 1963. The hospital provided service up to 2012 and it is handed over to İstanbul University in 2012.
It is a socially important building for its deep-rooted history, being the first private hospital and the formation of the architecture according to the modernist attitude of the era. Additionally, it is remarkable for the unique efforts of the guilds on foundation process. “The modern hospital” idea of the modern ideal society came true with The Guilds Hospital.
The building designed by Master Architect Samim Oktay is located in a triangular parcel surrounded by Suleymaniye Street and Besim Omer Pasa Street in Suleymaniye District which is an historical region. The building is the neighbor of Istanbul University’s Central Campus and Suleymaniye Complex.
T shaped building is designed as a 200-bed hospital with 8 floors. There is level difference that creates height as two floors between the two streets. Thus, the potential was used for the organization of enters; however, some of the enters are canceled today. The building has 3 basement floors, 4 normal floors and 1 terrace floor. The total area is 9000 m2. Patient’s and doctor’s rooms are located in the Suleymaniye Street side and upper floors, public spaces are located in mostly ground floor. One of the empty spaces near the building is used as a garden.
It can be said that the architectural design of the hospital built between 1955-1963 is effected by the rationalist-purist movement which is very popular in 50’s. The reinforced concrete structure, building materials and space organization is also rational and apparent. In the façade, the popular material of that day, colorful mosaic and white paint is used. Different sized windows, vertical emphasis and rational editing are also remarkable on the façade. In addition, the amorphous roof cover is very characteristical.
The most important features of the building are its presence as a modernist architecture in a conservative area, the unique mass organization and proportion, façade organization, use of distinguished materials and colors, and its reflection of the ethic-aesthetic attitude of the era.
Books by Emirhan Kurtuluş
Prof. Nezih Eldem – 100. Yaş Anı Kitabı, 2021
Mimarlar Neden Bachelard Okur?, 2021
Uploads
Papers by Emirhan Kurtuluş
...
This paper aims to discuss the Turkish context of the critical-creative visionary/ avant-garde approach, which is analysed through various approaches, productions, actors, and discourses in the literature of art and architecture theory. It questions which local representations can be instrumentalized to handle the idea of the future, new and cultural interactions. Within this large research question, as a methodology, “indeterminate trajectories” built on a set of assumptions/intuitions and associative networks make open-ended discussions possible offering alternative perspectives on the concepts and contexts rather than a top-down strategy. In this way, it is suggested that the re-definition of the visionary, together with the role of representation and criticism, can open up some discussions regarding the Turkish context in particular. The content and the methodology of research are designed as a whole, and conceptual extensions opened up by the trajectories are mapped. This paper may be considered as a part of a larger research or thinking process. Here, the trajectories formed by the relationship between “the visionary” and “the avant- garde” are deciphered and their conceptual extensions are discussed. In this respect, the Early Republican Period of Turkey, contemporaneous with the modernist avant-garde in Europe, defines a temporal trajectory for the discussion, while the propagandistic booklet Güzelleşen İstanbul (Beautifying Istanbul) presents a visual- imaginary trajectory.
Conference Presentations by Emirhan Kurtuluş
T. Emlak Kredi Bankası, Cumhuriyet Dönemi’nin modern kentleşme ülküsünün hayata geçirilmesinde önemli rol oynamış; temelde konut sorununa çözüm üretmekle görevli sayılmıştır. Atatürk Bulvarı Blok Apartmanları, bu bağlamda kentleşme-modernleşme süreçlerinin kamu işbirlikleriyle nasıl desteklendiğini gösteren önemli örneklerdendir. Yapı ayrıca II. Dünya Savaşı sonrası tüm dünyada konut sorununa alternatif bir çözüm olarak görülen blok apartman tipolojisinin Türkiye’deki en erken uygulamalarındandır.
Henri Prost’un 1936 tarihli İstanbul Planı’nda Atatürk Bulvarı öncelikli operasyonlardan biri olarak belirir. Bulvar üzerinde konumlanacak modern yapılarla bu aks, İstanbul’un modern yüzünü ve Cumhuriyet’in kültürel içeriğini temsil edecektir. Blok Apartmanlar eklenen modern yapılar arasında konut tipolojisini temsil etmesi açısından önemlidir. Ayrıca yapının eski kent merkezine yakın konumda nispeten muhafazakar/tarihi bir çevre içerisinde modernist bir yapı olarak tutunması, özgün kütle ve cephe oranları, malzeme ve renk kullanımıyla kendi mimari tavrını ortaya koyması, döneminin estetik tutumunu yansıtması bakımından değerlidir.
Dikdörtgen planlı yapı 1650 m2 alan üzerinde, girişleri müstakil üç blok halinde betonarme karkas sistem kullanılarak inşa edilmiştir. Zemin katta kısmi olarak bodrum kata dönüşen bir pasaj bulunmakta, geri kalan kısımlar caddeye bakan ticari birimlere ayrılmaktadır. Yapı inşa edildiğinde toplam 35 dükkan ve 1 banka şubesi içermektedir. Üstteki yedi kat, konut kullanımına ayrılmış olup her blokta 30, toplamda 90 daire bulunmaktadır. Özgün halinde bir gazino, su deposu ve çamaşırlık bulunduğu ifade edilen çatı katı, günümüzde ortak teras alanı olarak kullanılmaktadır. Konut birimlerinde modern yaşamın gereklerine ve ekonomik şartlara uygunluk ile birlikte Türk aile yapısının barınma hususiyetleri de göz önünde bulundurulmuştur. Pasaj ve çatı katı ile ortak yaşam alanları sağlanmıştır. Farklı boyutlardaki pencereler ve balkonlarla hareketlendirilen cephe, yalın bir kurguya sahiptir. Bulvara bakan cephede bir metrelik bir çıkma ile yapı kütlesine hareket katılmıştır. Çıkma üzerinde yer alan pencere ve balkon açıklıklarının etrafı ortogonal çerçeveler/söveler ile belirginleştirilmiştir. Yapının dış cephesi sıva üzeri boya ile kaplıdır. Küçük ölçekli değişimler geçiren yapı tasarımsal ve strüktürel özgünlüğünü büyük oranda korumaktadır.
Tarihsel-toplumsal, kültürel-estetik ve teknik bağlamlarda oynadığı öncü rol, yapının özgünlüğünü ortaya koymakta ve hak ettiği değeri arttırmaktadır. Buna karşın yapının herhangi bir tescili bulunmamakta, sadece fiziksel olarak iyi durumda oluşunun hala ayakta olma sebebi olduğu düşünülmektedir. Günden güne eklenen küçük ölçekli değişikliklerle yapının özgün karakteri ve anlamsal arka planı görünürlüğünü yitirmektedir.
Kurumun köklü geçmişi, ilk özel hastanelerden oluşu ve inşa edildiği dönemin modernlik anlayışına uygun biçimde mimarinin örgütlenişi bakımından yapının toplumsal önemi yüksektir. Ayrıca esnaf ve ticaret birliklerinin özgün çabasıyla vücuda getirilmiş bir yapı olması sebebiyle de dikkat çekicidir. Dönemin ideal modern toplum yaşamına uygun, ‘modern’ bir sağlık yapısı kurma ülküsü İstanbul Esnaf Hastanesi’nde gerçekleşir.
Y. Mimar Samim Oktay tarafından tasarlanan yapı, Fatih Süleymaniye Bölgesi Yenileme Alanı içerisinde, Süleymaniye Caddesi ve Besim Ömer Paşa Caddesi kesişimindeki üçgen bir parselde bulunmaktadır. Yapı, Süleymaniye Külliyesi ve İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü’ne komşu olup, tarihi bir çevrede konumlanır.
T biçimli plana sahip yapı, 8 katlı, 200 yataklı bir hastane olarak tasarlanmıştır. Parselin iki yanındaki caddeler arasında 2 katlık bir kot farkı mevcuttur. Bu sebeple katların tanziminde ve giriş-çıkışların belirlenişinde kot farkından yararlanılmıştır, fakat günümüzde bu girişlerden bazıları iptal edilmiş, yenileri eklenmiştir. Yapı 3 bodrum kat, 4 normal kat ve 1 çatı katından oluşmaktadır. En alttaki bodrum katı kısmidir. Toplam kat alanı 9000 m2’dir. Rasyonel bir plan kurgusuna sahip yapıda, hasta odaları ve doktor muayenehaneleri çoğunlukla Süleymaniye Caddesi’ne cephede konumlandırılmış, diğer mekanlar yapının muhtelif kısımlarına dağıtılmıştır. Ortak kullanımlı mekanlar yapının alt katlarında, hasta ve doktor odaları ise üst katlarda bulunur. Yapının her iki tarafındaki boşluktan biri bahçe olarak kullanılmaktadır.
1955-1963 yılları arasında inşa edilen yapının tasarım dilinin dönemin baskın rasyonalist-pürist mimari akımından etkilendiği söylenebilir. Betonarme karkas sistem olan yapım sistemi, yapı malzemeleri ve mekan kurgusu açısından da rasyonel çizgi takip edilmekte, dönemin popüler cephe kaplaması mozaik kaplama ve açık renkli boya kullanılmaktadır. Cepheye farklı ebattaki pencereler ve renkli mozaikler hareket katmakta, pencere açıklıklarında düşey vurgu ve rasyonel kurgu dikkat çekmektedir. Teras kısmında kırık formda kısmi bir çatı örtüsü bulunmaktadır.
Yapının muhafazakar bir çevre içerisinde modernist bir yapı olarak varoluşu, özgün kütle ve cephe oranları, malzeme ve renk kullanımıyla kendi mimari tavrını ortaya koyması ve döneminin etik-estetik tutumunu yansıtması en önemli özelliklerindendir.
---
[ENG]
İstanbul Guilds Hospital is established by The Guilds Community in 1937 as non-profit organization for servicing the tradesmen and workers. In this regard, it is the first private hospital of Turkish Republic. The hospital gave service in different buildings until 1963. By the initiatives and donations of İstanbul Chamber of Commerce, Chamber of Industry, İstanbul Commodity Exchange and charitable people, the current building of the hospital is built in 1963. The hospital provided service up to 2012 and it is handed over to İstanbul University in 2012.
It is a socially important building for its deep-rooted history, being the first private hospital and the formation of the architecture according to the modernist attitude of the era. Additionally, it is remarkable for the unique efforts of the guilds on foundation process. “The modern hospital” idea of the modern ideal society came true with The Guilds Hospital.
The building designed by Master Architect Samim Oktay is located in a triangular parcel surrounded by Suleymaniye Street and Besim Omer Pasa Street in Suleymaniye District which is an historical region. The building is the neighbor of Istanbul University’s Central Campus and Suleymaniye Complex.
T shaped building is designed as a 200-bed hospital with 8 floors. There is level difference that creates height as two floors between the two streets. Thus, the potential was used for the organization of enters; however, some of the enters are canceled today. The building has 3 basement floors, 4 normal floors and 1 terrace floor. The total area is 9000 m2. Patient’s and doctor’s rooms are located in the Suleymaniye Street side and upper floors, public spaces are located in mostly ground floor. One of the empty spaces near the building is used as a garden.
It can be said that the architectural design of the hospital built between 1955-1963 is effected by the rationalist-purist movement which is very popular in 50’s. The reinforced concrete structure, building materials and space organization is also rational and apparent. In the façade, the popular material of that day, colorful mosaic and white paint is used. Different sized windows, vertical emphasis and rational editing are also remarkable on the façade. In addition, the amorphous roof cover is very characteristical.
The most important features of the building are its presence as a modernist architecture in a conservative area, the unique mass organization and proportion, façade organization, use of distinguished materials and colors, and its reflection of the ethic-aesthetic attitude of the era.
Books by Emirhan Kurtuluş
...
This paper aims to discuss the Turkish context of the critical-creative visionary/ avant-garde approach, which is analysed through various approaches, productions, actors, and discourses in the literature of art and architecture theory. It questions which local representations can be instrumentalized to handle the idea of the future, new and cultural interactions. Within this large research question, as a methodology, “indeterminate trajectories” built on a set of assumptions/intuitions and associative networks make open-ended discussions possible offering alternative perspectives on the concepts and contexts rather than a top-down strategy. In this way, it is suggested that the re-definition of the visionary, together with the role of representation and criticism, can open up some discussions regarding the Turkish context in particular. The content and the methodology of research are designed as a whole, and conceptual extensions opened up by the trajectories are mapped. This paper may be considered as a part of a larger research or thinking process. Here, the trajectories formed by the relationship between “the visionary” and “the avant- garde” are deciphered and their conceptual extensions are discussed. In this respect, the Early Republican Period of Turkey, contemporaneous with the modernist avant-garde in Europe, defines a temporal trajectory for the discussion, while the propagandistic booklet Güzelleşen İstanbul (Beautifying Istanbul) presents a visual- imaginary trajectory.
T. Emlak Kredi Bankası, Cumhuriyet Dönemi’nin modern kentleşme ülküsünün hayata geçirilmesinde önemli rol oynamış; temelde konut sorununa çözüm üretmekle görevli sayılmıştır. Atatürk Bulvarı Blok Apartmanları, bu bağlamda kentleşme-modernleşme süreçlerinin kamu işbirlikleriyle nasıl desteklendiğini gösteren önemli örneklerdendir. Yapı ayrıca II. Dünya Savaşı sonrası tüm dünyada konut sorununa alternatif bir çözüm olarak görülen blok apartman tipolojisinin Türkiye’deki en erken uygulamalarındandır.
Henri Prost’un 1936 tarihli İstanbul Planı’nda Atatürk Bulvarı öncelikli operasyonlardan biri olarak belirir. Bulvar üzerinde konumlanacak modern yapılarla bu aks, İstanbul’un modern yüzünü ve Cumhuriyet’in kültürel içeriğini temsil edecektir. Blok Apartmanlar eklenen modern yapılar arasında konut tipolojisini temsil etmesi açısından önemlidir. Ayrıca yapının eski kent merkezine yakın konumda nispeten muhafazakar/tarihi bir çevre içerisinde modernist bir yapı olarak tutunması, özgün kütle ve cephe oranları, malzeme ve renk kullanımıyla kendi mimari tavrını ortaya koyması, döneminin estetik tutumunu yansıtması bakımından değerlidir.
Dikdörtgen planlı yapı 1650 m2 alan üzerinde, girişleri müstakil üç blok halinde betonarme karkas sistem kullanılarak inşa edilmiştir. Zemin katta kısmi olarak bodrum kata dönüşen bir pasaj bulunmakta, geri kalan kısımlar caddeye bakan ticari birimlere ayrılmaktadır. Yapı inşa edildiğinde toplam 35 dükkan ve 1 banka şubesi içermektedir. Üstteki yedi kat, konut kullanımına ayrılmış olup her blokta 30, toplamda 90 daire bulunmaktadır. Özgün halinde bir gazino, su deposu ve çamaşırlık bulunduğu ifade edilen çatı katı, günümüzde ortak teras alanı olarak kullanılmaktadır. Konut birimlerinde modern yaşamın gereklerine ve ekonomik şartlara uygunluk ile birlikte Türk aile yapısının barınma hususiyetleri de göz önünde bulundurulmuştur. Pasaj ve çatı katı ile ortak yaşam alanları sağlanmıştır. Farklı boyutlardaki pencereler ve balkonlarla hareketlendirilen cephe, yalın bir kurguya sahiptir. Bulvara bakan cephede bir metrelik bir çıkma ile yapı kütlesine hareket katılmıştır. Çıkma üzerinde yer alan pencere ve balkon açıklıklarının etrafı ortogonal çerçeveler/söveler ile belirginleştirilmiştir. Yapının dış cephesi sıva üzeri boya ile kaplıdır. Küçük ölçekli değişimler geçiren yapı tasarımsal ve strüktürel özgünlüğünü büyük oranda korumaktadır.
Tarihsel-toplumsal, kültürel-estetik ve teknik bağlamlarda oynadığı öncü rol, yapının özgünlüğünü ortaya koymakta ve hak ettiği değeri arttırmaktadır. Buna karşın yapının herhangi bir tescili bulunmamakta, sadece fiziksel olarak iyi durumda oluşunun hala ayakta olma sebebi olduğu düşünülmektedir. Günden güne eklenen küçük ölçekli değişikliklerle yapının özgün karakteri ve anlamsal arka planı görünürlüğünü yitirmektedir.
Kurumun köklü geçmişi, ilk özel hastanelerden oluşu ve inşa edildiği dönemin modernlik anlayışına uygun biçimde mimarinin örgütlenişi bakımından yapının toplumsal önemi yüksektir. Ayrıca esnaf ve ticaret birliklerinin özgün çabasıyla vücuda getirilmiş bir yapı olması sebebiyle de dikkat çekicidir. Dönemin ideal modern toplum yaşamına uygun, ‘modern’ bir sağlık yapısı kurma ülküsü İstanbul Esnaf Hastanesi’nde gerçekleşir.
Y. Mimar Samim Oktay tarafından tasarlanan yapı, Fatih Süleymaniye Bölgesi Yenileme Alanı içerisinde, Süleymaniye Caddesi ve Besim Ömer Paşa Caddesi kesişimindeki üçgen bir parselde bulunmaktadır. Yapı, Süleymaniye Külliyesi ve İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü’ne komşu olup, tarihi bir çevrede konumlanır.
T biçimli plana sahip yapı, 8 katlı, 200 yataklı bir hastane olarak tasarlanmıştır. Parselin iki yanındaki caddeler arasında 2 katlık bir kot farkı mevcuttur. Bu sebeple katların tanziminde ve giriş-çıkışların belirlenişinde kot farkından yararlanılmıştır, fakat günümüzde bu girişlerden bazıları iptal edilmiş, yenileri eklenmiştir. Yapı 3 bodrum kat, 4 normal kat ve 1 çatı katından oluşmaktadır. En alttaki bodrum katı kısmidir. Toplam kat alanı 9000 m2’dir. Rasyonel bir plan kurgusuna sahip yapıda, hasta odaları ve doktor muayenehaneleri çoğunlukla Süleymaniye Caddesi’ne cephede konumlandırılmış, diğer mekanlar yapının muhtelif kısımlarına dağıtılmıştır. Ortak kullanımlı mekanlar yapının alt katlarında, hasta ve doktor odaları ise üst katlarda bulunur. Yapının her iki tarafındaki boşluktan biri bahçe olarak kullanılmaktadır.
1955-1963 yılları arasında inşa edilen yapının tasarım dilinin dönemin baskın rasyonalist-pürist mimari akımından etkilendiği söylenebilir. Betonarme karkas sistem olan yapım sistemi, yapı malzemeleri ve mekan kurgusu açısından da rasyonel çizgi takip edilmekte, dönemin popüler cephe kaplaması mozaik kaplama ve açık renkli boya kullanılmaktadır. Cepheye farklı ebattaki pencereler ve renkli mozaikler hareket katmakta, pencere açıklıklarında düşey vurgu ve rasyonel kurgu dikkat çekmektedir. Teras kısmında kırık formda kısmi bir çatı örtüsü bulunmaktadır.
Yapının muhafazakar bir çevre içerisinde modernist bir yapı olarak varoluşu, özgün kütle ve cephe oranları, malzeme ve renk kullanımıyla kendi mimari tavrını ortaya koyması ve döneminin etik-estetik tutumunu yansıtması en önemli özelliklerindendir.
---
[ENG]
İstanbul Guilds Hospital is established by The Guilds Community in 1937 as non-profit organization for servicing the tradesmen and workers. In this regard, it is the first private hospital of Turkish Republic. The hospital gave service in different buildings until 1963. By the initiatives and donations of İstanbul Chamber of Commerce, Chamber of Industry, İstanbul Commodity Exchange and charitable people, the current building of the hospital is built in 1963. The hospital provided service up to 2012 and it is handed over to İstanbul University in 2012.
It is a socially important building for its deep-rooted history, being the first private hospital and the formation of the architecture according to the modernist attitude of the era. Additionally, it is remarkable for the unique efforts of the guilds on foundation process. “The modern hospital” idea of the modern ideal society came true with The Guilds Hospital.
The building designed by Master Architect Samim Oktay is located in a triangular parcel surrounded by Suleymaniye Street and Besim Omer Pasa Street in Suleymaniye District which is an historical region. The building is the neighbor of Istanbul University’s Central Campus and Suleymaniye Complex.
T shaped building is designed as a 200-bed hospital with 8 floors. There is level difference that creates height as two floors between the two streets. Thus, the potential was used for the organization of enters; however, some of the enters are canceled today. The building has 3 basement floors, 4 normal floors and 1 terrace floor. The total area is 9000 m2. Patient’s and doctor’s rooms are located in the Suleymaniye Street side and upper floors, public spaces are located in mostly ground floor. One of the empty spaces near the building is used as a garden.
It can be said that the architectural design of the hospital built between 1955-1963 is effected by the rationalist-purist movement which is very popular in 50’s. The reinforced concrete structure, building materials and space organization is also rational and apparent. In the façade, the popular material of that day, colorful mosaic and white paint is used. Different sized windows, vertical emphasis and rational editing are also remarkable on the façade. In addition, the amorphous roof cover is very characteristical.
The most important features of the building are its presence as a modernist architecture in a conservative area, the unique mass organization and proportion, façade organization, use of distinguished materials and colors, and its reflection of the ethic-aesthetic attitude of the era.