Papers by Rıdvan TURHAN

Journal of Economy Culture and Society, 2020
ABSTRACT
Tekinalp is an intellectual of Jewish origin, who lived in the period of
transition from... more ABSTRACT
Tekinalp is an intellectual of Jewish origin, who lived in the period of
transition from empire to nation state with radical social, economic
and political changes. Tekinalp was, for a certain period of time,
a fervid advocate of the Ottomanism ideal, which envisaged the
Ottomanization of Jews and their adaptation to the society they lived
in. Tekinalp also expressed his opinions on such modern ideologies as
Zionism and socialism on various platforms. In the political arena of the
period, Tekinalp took an explicit position as an antagonist of socialism.
Nevertheless, a significant proportion of the Jewish intellectuals living in
Europe at that time gathered around socialism and it was to such extent
that the most prominent socialist theoreticians stood out among Jewish
intellectuals. In this paper, Tekinalp’s negative stance against socialism
was outlined and the underlying reasons for the dissenting between European Jewish intellectuals and Tekinalp, an Ottoman Jew, during the early 20th century were discussed. In this context, such discussion hopefully aims to introduce an unassuming contribution to the
understanding of the relation between Judaism and socialism.

Kutadgubilig, 2017
Tekin Alp is one of the most important figures of Jewish modernization in Turkey. During the pr... more Tekin Alp is one of the most important figures of Jewish modernization in Turkey. During the process of transformation from the Empire to the nation-state in which social, economic and political structures underwent a radical change, he argued that the Turkish Jews must come out of their community life, open up to the world and adapt to the new period. With regard to the issue of adaptation, Tekin Alp suggested to the Jews that they should be ‘Turkified’. His ideas have been either praised or harshly criticized since then. This article brings up for discussion the motives of Tekin Alp for his support to the Turkification of Jews ‘while’ he was a Jew himself and examines his ideas in historical and sociological context.
Tekin Alp, Türkiye’de Yahudi modernleşmesinin en önemli figürlerinden birisidir. Toplumsal, ekonomik ve siyasal açıdan köklü dönüşümlerin yaşandığı İmparatorluktan ulus devlete geçiş sürecinde, Türkiye Yahudilerinin cemaat yaşantısından çıkıp dış dünyaya açılmaları ve yeni döneme uyum sağlamaları gerektiğini savunmuştur. Yahudilerin uyumunun ‘Türkleştirilmeleri’ ile mümkün olacağını iddia eden Tekin Alp, bu düşünceleri sebebiyle ya övülmüş ya da eleştirilmiştir. Bu makalede, Tekin Alp’in bir Yahudi olmasına ‘rağmen’ Türkleştirmeyi savunmasının nedenleri tartışmaya açılmakta ve bu çerçevede Tekin Alp’in düşünceleri tarihsel ve sosyolojik bir değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.

Kutadgubilig, 2016
Ziya Gökalp is the founder of sociology in Turkey and he is one of the most influential names of ... more Ziya Gökalp is the founder of sociology in Turkey and he is one of the most influential names of the Turkish intellectual world. A rich literature was generated about his sociological ideas based on his influence. Studies conducted upon his intellectual sources have a special place in the literature. According to common belief, Gökalp was influenced by French sociology, especially from Durkheim, and developed his system of thought based on this tradition. However, there are also some other studies claiming that his sociology was influenced by the German intellectual tradition and sociology. In this article, the influence of the German sociology, which is not elaborated much, will be opened up for discussion regarding the intellectual sources of Ziya Gökalp. However, before dwelling upon this discussion, Gökalp’s stance against social issues followed by his relationship with French sociology and Durkheim will be presented. Thus, a basis for the comparison of different approaches concerning Gökalp’s intellectual sources will be provided.
Sosyoloji Dergisi, 2014
Sosyoloji, Türkiye’de Batı’daki birçok ülkeyle eşzamanlı olarak kurumsallaşmış
ve alana ilişkin g... more Sosyoloji, Türkiye’de Batı’daki birçok ülkeyle eşzamanlı olarak kurumsallaşmış
ve alana ilişkin gelişmeler en başından itibaren yakından takip edilmiştir. Ancak bu
durum sadece bir izleme faaliyeti olarak kalmamış, Batı sosyolojisiyle kurulan yakın
ilişki ve katkılarla bir form kazanmıştır. Buna bağlı olarak bu süreçte, Batı sosyolojisinin önemli isimleri ve ekolleri ile kurulan ilişkinin boyutu, etki tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Ancak bu tartışmalar Türkiye’de genellikle sadece etki ya da ilham temelinde sürdürülmüş, böylece ekol ya da isimlerle kurulan ilişkinin özelliklerinin çok boyutlu bir biçimde kavranması pek mümkün olmamıştır. Bu makalede Cumhuriyetin erken döneminde Max Weber sosyolojisiyle kurulan ilişkinin nitelikleri tartışılacak ve bu ilişkinin kavranabilmesi için gerekli sosyolojik perspektif ortaya koyulacaktır.
Ziya Gökalp Prestij Kitabı (Kültür ve Turizm Bakanlığı), 2011

Ozet: Bu yazlda, Tiirkyede Girit'le i1gili yah~malar belli bir diizen iyerisinde slmf1andlfllml~t... more Ozet: Bu yazlda, Tiirkyede Girit'le i1gili yah~malar belli bir diizen iyerisinde slmf1andlfllml~tJr. <;:ah~mada temel olarak Girit'in Tiirkiye'de giindeme geli~ biyimleri degerlendirilmi~tir. Girit, Batl'da ilk olarak uygarhgm ortaya ylkl~l tartJ~malan sebebiyle giindeme gelmi~tir. Bu dogrultuda Yunan uygarhgmm Batl uygarhgmm ilk be~igi oldugu tezine ele~tirel bir bakl~ olarak i1eri siirillen Girit, ilIkemizde de Batl'dan aktanlan yeviri yaymlar araclhglyla bu yeryevede giindeme gelmi~tir. 1960'h YlIIarda Batl' da iiretim tarzl tartl~malarma bagh olarak yeniden inceleme konusu olan Girit, bu tartl~malann yeviri yaymlarla illkemize aktanlmasl sebebiyle Tiirkye literatilrde yer almaya ba~laml~tJr. Ancak Tiirkye iiteratiirde yaygm Girit yah~malan aSll olarak adamn Osmanh egemenligi altmda bulundugu donemle ilgili olmu~tur. Son olarak yakm donemde giderek artan milbadele yah~malan ve Girit konulu romanlar, konuyla i1gili Iiteratilrii zenginle~tiren yah~malardlr.
Thesis Chapters by Rıdvan TURHAN

Sosyoloji Dergisi, 2007
Özet: Bu çalışmada 1929 krizinin Türk basınına ne şekilde yansıdığı, kriz'in ülkemizde nasıl algı... more Özet: Bu çalışmada 1929 krizinin Türk basınına ne şekilde yansıdığı, kriz'in ülkemizde nasıl algılandığı araştırılmış ve 1929 krizi ile bağlantılı olarak dönemin genel görüntüsüne ulaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmada tarihsel bir olayın ülkemiz basınına nasıl yansıdığı araştırıldığından, kriz yıllarında ülkemizde çıkan belli başlı gazete, dergi ve kitaplar taranmıştır.
Anahtar Kelimeler: 1929 krizi, Türk basını, gazete, dergi.
Abstract: This article aims to show the reflections of Turkish press to the ways 1929 economic crisis and perceptions in Turkish society about the crisis. Related to the 1929 crisis it is also aimed to reach a general outlook of that era. Mainstream newspapers, periodicals of that term (including 1929 and 30s) were examined in the frame of the research. Also, several books that we considered related to the 1929 crises had been examined and evaluated in the study.
Book Reviews by Rıdvan TURHAN
Books by Rıdvan TURHAN

Tekinalp: Uyumun Havarisi, 2022
İmparatorluk döneminde sıkı bir İttihatçı olan Tekinalp Osmanlıcı siyasete bağlı olarak Yahudile... more İmparatorluk döneminde sıkı bir İttihatçı olan Tekinalp Osmanlıcı siyasete bağlı olarak Yahudilerin Osmanlılaştırılmasını savundu. Aynı dönemde Selânik Yahudilerinin sosyalizme verdiği güçlü desteğe, Yahudiliğin ilkeleriyle bağdaşmadığı gerekçesiyle karşı çıktı. Delege olarak katıldığı Dokuzuncu Siyonist Kongresi’nde Yahudilerin Osmanlı topraklarına göçünü savundu. Adem-i merkeziyet tartışmalarına katılarak Sabahaddin Bey’i sert bir dille eleştirdi. 1912’de Türkçü siyasetin saflarına katıldı. Savaş yıllarında Ziya Gökalp’le birlikte milli iktisat ve solidarizmin teorisyenliğini üstlendi. Mütâreke Dönemi’nde ise “Yeni Osmanlılık” siperine sığındı. Cumhuriyet döneminde yazdığı Türkleştirme (1928) ile Yahudilerin uyum ve güvenliği için benimsemesi gereken ilkeleri ortaya koydu. Kemalizm’de (1936) Yahudilerin yeni rejim sayesinde ve onun akidelerini benimseyerek toplumla bütünleşeceğini savundu. Yahudiler Türkleşmeli, sekülerleşmeli ve böylece yüzünü Batı medeniyetine dönen modern Türk toplumunun organik bir parçası olabilmeliydi. Rıdvan Turhan, Tekinalp’in Osmanlıcılıkla başlayıp Türkçülüğe evrilen, nihayetinde Kemalist Türkçü bir aydın olarak noktalanan siyasi ve entelektüel serüvenini olabildiğince ayrıntılı ve kapsamlı bir analizle ortaya koyuyor.
Conference Presentations by Rıdvan TURHAN

Tekin Alp toplumsal, ekonomik ve siyasal açıdan köklü dönüşümlerin yaşandığı imparatorluktan ulus... more Tekin Alp toplumsal, ekonomik ve siyasal açıdan köklü dönüşümlerin yaşandığı imparatorluktan ulus devlete geçiş sürecinde yaşamış Yahudi bir entelektüeldir. İlk gençlik yıllarından itibaren yaşadığı dönemin siyasi tartışmaları içerisinde yer almış ve özellikle imparatorluğun çöküşünü engellemek için ileri sürülen siyaset önerileri ekseninde bir tutum sahibi olmuştur. Bu çerçevede belirli bir dönem Yahudilerin Osmanlılaştırılması ve içinde yaşadıkları topluma uyumu ekseninde Osmanlıcılık düşüncesinin ateşli bir savunucusu olan Tekin Alp, çeşitli platformlarda Siyonizm ve sosyalizm gibi modern ideolojiler hakkındaki düşüncelerini de dile getirmiştir. Tekin Alp'in özellikle sosyalizm üzerine düşünceleri çeşitli açılardan ilgi çekicidir. Yahudi cemaatinin uyumu konusundaki genel tutumu, onun sosyalizme ve o yıllarda Selanik'te giderek güçlenen ve özellikle Yahudi işçilerin destek verdiği sosyalist harekete karşı tavrını da belirlemiştir. Bu çerçevede Tekin Alp dönemin siyasi arenasında kendisini açık bir biçimde sosyalizm karşıtı olarak konumlandırmıştır. Dahası, bu karşıtlığı tarihsel Yahudi bilinci ve kimliğiyle ilişki kurarak inşa etmiştir. Diğer yandan aynı dönemde Avrupa'da yaşayan Yahudi entelektüellerin önemli bir bölümü sosyalizmin saflarında bir araya gelmiş, hatta en önemli sosyalist teorisyenler yine Yahudi entelektüeller arasından çıkmıştır. Avrupalı Yahudi entelektüellerin sosyalizme yönelik belirgin eğilimi aynı dönemde kimi sosyologlar tarafından yine tarihsel Yahudi bilinci ve kimliği ekseninde açıklanmıştır. Bu tebliğde Tekin Alp'in sosyalizm ve Selanik sosyalist hareketi karşısındaki negatif tutumu ana hatlarıyla tanıtılacak ve buradan hareketle yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Avrupalı Yahudi entelektüellerle bir Osmanlı Yahudisi olan Tekin Alp'in sosyalizm karşısındaki farklı tutumlarının sebepleri tarihsel Yahudi bilinci ve kimliği çerçevesinde tartışmaya açılacaktır. Bu eksende ortaya koyulacak bir tartışmanın Yahudilik ve sosyalizm ilişkisinin anlaşılabilmesine mütevazı bir katkı yapması hedeflenmektedir.

Uluslararası Sosyal Hizmet Kongresi Bildiri Özetleri Kitabı, s. 405-406.
1929’da yaşanan ekonomik kriz modern kapitalizmin tarihinde yaşanan en büyük sarsıntı olarak tari... more 1929’da yaşanan ekonomik kriz modern kapitalizmin tarihinde yaşanan en büyük sarsıntı olarak tarihe geçmiştir. Türkiye bu krizden ağırlıklı olarak tarımsal alanda etkilenmiş, krizden bir süre sonra tarım ürünlerinin fiyatlarında meydana gelen aşırı düşüş modern Türkiye’nin iktisadi alandaki plan ve hedeflerini sekteye uğratmıştır. Böylece yeni rejimin kurucuları krizin yarattığı toplumsal ve ekonomik sorunlarla yüzleşmek ve acil çözümler üretmek zorunda kalmışlardır. Bu sorunların en yakıcı olanının ülke genelinde giderek derinleşen bir yoksulluk olduğu söylenebilir. Kriz sonrası dönemde başta büyük kentler ve özellikle İstanbul, toplumun geniş kesimlerini etkileyen yoksulluğun yaygın olarak gözlemlenebildiği alanlardır. Bu yıllarda özellikle sokak çocukları belki de yoksulluğun en somut temsili olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak sorun sadece sokak çocuklarıyla sınırlı değildir. Bebek ve çocuk ölümleri oranlarındaki yükseklik, yetersiz beslenme, yetim kalmış ve kimsesiz çocukların sayısındaki artış, çocuk işçiliği, çocuk suçluluğu ve terkedilen çocukların sayısının giderek artması çocuk yoksulluğunun bu yıllarda majör bir toplumsal sorun olduğunu göstermekte, sorun bütün yönleriyle dönemin basınında yer bulmaktadır.
Özellikle yeni rejimle organik bağı olan ve rejimin taleplerini topluma aktarma görevini üstlenen Cumhuriyet Gazetesi konuyu sıklıkla gündeme getirmekte ve toplumu bu sorunun çözümüne ortak etmeye çalışmaktadır. Ancak Cumhuriyet Gazetesi’nin ortaya koyduğu çözüm önerileri başta Himaye-i Etfal olmak üzere çeşitli derneklerin ve gönüllü özel kuruluşların özellikle toplumun varlıklı kesimleri tarafından desteklenmesiyle sınırlıdır. Cumhuriyet Gazetesi daha genel düzeyde çocuk yoksulluğunu ekonominin genel örgütlenmesiyle ilgili toplumsal bir sorun olarak değil, yeni rejimin modernleşme çabaları çerçevesinde ele almaktadır. Bu çerçevede gazetenin çocuk yoksulluğundan endişe duyması, eğitim ve aile yoluyla denetlenemeyen ve başıboş bir hayat süren çocukların Cumhuriyet vatandaşları için kurgulanan kimlik inşa sürecine dâhil edilememesi ile ilgilidir. Çocuk yoksulluğu sorunu daha geniş düzlemde ise nüfus meselesinin bir kolu olarak işlenmiştir. Toplumun varlığını sürdürebilmesi için bu yıllarda nüfusun hızla artırılması gerektiği düşünülmekte, bunu mümkün kılabilmek için de bebek/çocuk ölüm oranının düşürülmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Kriz sonrası süreçte toplumun geniş kesimlerine yayılan yoksulluk ve çocuk yoksulluğu sorununu sayfalarına taşıyan bir diğer yayın organı muhalif tutumuyla dikkat çeken Resimli Ay Mecmuası’dır. Sabiha ve Zekeriya Sertel tarafından çıkarılan mecmua çocuk yoksulluğunu ekonomik düzenin genel yapısı ve işleyişiyle ilişkilendirmekte, bu çerçevede genel olarak yoksulluk ve çocuk yoksulluğu sorununun sınıfsal kökenlerine vurgu yapmaktadır. Bu sorunun bütün yönleriyle ortaya koyulabilmesi ve işlevsel çözüm önerileri için öncelikle uygulamalı sosyoloji çalışmalarının sunduğu istatistiki verilere ihtiyaç olduğunu belirten mecmua, Batı toplumlarının bu sorunla bilimsel yöntem ve istatistiki veriler ışığında mücadele ettiğini, yardım kuruluşları ve devletin koordineli bir biçimde çocuk yoksulluğunu ortadan kaldırmak için çalıştığını belirtmektedir. Ancak Batı’da bilimsel yöntemler ışığında yapılan çalışmaların dahi genel yoksulluk ve çocuk yoksulluğu sorununu çözemediği, çünkü sorunun toplumsal ve ekonomik yapıyla ilişkili olduğu mecmuada altı çizilen başka bir noktadır. Kaldı ki Türkiye’de bu tarz çalışma ya da veriler dahi yoktur. Türkiye’de konu yüzeysel bir biçimde ele alınmakta, çözüm için çeşitli yardım kuruluşları ve toplumun varlıklı kesimleri göreve çağırılmaktadır. Oysa sınıfsal perspektif üzerinden konuyu ele alan mecmuaya göre hayır kurumları sorunu çözme kapasitesine sahip olmak bir yana, “burjuvazinin göz boyamak için kullandığı bir silahtır” ve son tahlilde topluma zararlıdır.
Bu tebliğde 1930’lu yılların başlarında Cumhuriyet Gazetesi ve Resimli Ay Mecmuası’ndaki ilgili haber ve yorumlardan hareketle 1929 sonrası süreçte özellikle İstanbul’da artan çocuk yoksulluğu meselesine odaklanılacaktır. Yeni siyasal rejim ve toplum arasında adeta bir köprü görevi üstlenen Cumhuriyet Gazetesi ve muhalif tavrıyla dikkat çeken Resimli Ay Mecmuası’nın çocuk yoksulluğu karşısındaki farklı tutumu karşılaştırılacak ve bu zıt tutumun sebepleri sorgulanacaktır. Böylece Cumhuriyetin erken döneminde çözülemeyen bir sorun olarak çocuk yoksulluğu karşısında farklı tutum alan çevrelerin sosyal hizmet olgusuna yönelik perspektifleri de tartışmaya açılacaktır.
Uploads
Papers by Rıdvan TURHAN
Tekinalp is an intellectual of Jewish origin, who lived in the period of
transition from empire to nation state with radical social, economic
and political changes. Tekinalp was, for a certain period of time,
a fervid advocate of the Ottomanism ideal, which envisaged the
Ottomanization of Jews and their adaptation to the society they lived
in. Tekinalp also expressed his opinions on such modern ideologies as
Zionism and socialism on various platforms. In the political arena of the
period, Tekinalp took an explicit position as an antagonist of socialism.
Nevertheless, a significant proportion of the Jewish intellectuals living in
Europe at that time gathered around socialism and it was to such extent
that the most prominent socialist theoreticians stood out among Jewish
intellectuals. In this paper, Tekinalp’s negative stance against socialism
was outlined and the underlying reasons for the dissenting between European Jewish intellectuals and Tekinalp, an Ottoman Jew, during the early 20th century were discussed. In this context, such discussion hopefully aims to introduce an unassuming contribution to the
understanding of the relation between Judaism and socialism.
Tekin Alp, Türkiye’de Yahudi modernleşmesinin en önemli figürlerinden birisidir. Toplumsal, ekonomik ve siyasal açıdan köklü dönüşümlerin yaşandığı İmparatorluktan ulus devlete geçiş sürecinde, Türkiye Yahudilerinin cemaat yaşantısından çıkıp dış dünyaya açılmaları ve yeni döneme uyum sağlamaları gerektiğini savunmuştur. Yahudilerin uyumunun ‘Türkleştirilmeleri’ ile mümkün olacağını iddia eden Tekin Alp, bu düşünceleri sebebiyle ya övülmüş ya da eleştirilmiştir. Bu makalede, Tekin Alp’in bir Yahudi olmasına ‘rağmen’ Türkleştirmeyi savunmasının nedenleri tartışmaya açılmakta ve bu çerçevede Tekin Alp’in düşünceleri tarihsel ve sosyolojik bir değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.
ve alana ilişkin gelişmeler en başından itibaren yakından takip edilmiştir. Ancak bu
durum sadece bir izleme faaliyeti olarak kalmamış, Batı sosyolojisiyle kurulan yakın
ilişki ve katkılarla bir form kazanmıştır. Buna bağlı olarak bu süreçte, Batı sosyolojisinin önemli isimleri ve ekolleri ile kurulan ilişkinin boyutu, etki tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Ancak bu tartışmalar Türkiye’de genellikle sadece etki ya da ilham temelinde sürdürülmüş, böylece ekol ya da isimlerle kurulan ilişkinin özelliklerinin çok boyutlu bir biçimde kavranması pek mümkün olmamıştır. Bu makalede Cumhuriyetin erken döneminde Max Weber sosyolojisiyle kurulan ilişkinin nitelikleri tartışılacak ve bu ilişkinin kavranabilmesi için gerekli sosyolojik perspektif ortaya koyulacaktır.
Thesis Chapters by Rıdvan TURHAN
Anahtar Kelimeler: 1929 krizi, Türk basını, gazete, dergi.
Abstract: This article aims to show the reflections of Turkish press to the ways 1929 economic crisis and perceptions in Turkish society about the crisis. Related to the 1929 crisis it is also aimed to reach a general outlook of that era. Mainstream newspapers, periodicals of that term (including 1929 and 30s) were examined in the frame of the research. Also, several books that we considered related to the 1929 crises had been examined and evaluated in the study.
Book Reviews by Rıdvan TURHAN
Books by Rıdvan TURHAN
Conference Presentations by Rıdvan TURHAN
Özellikle yeni rejimle organik bağı olan ve rejimin taleplerini topluma aktarma görevini üstlenen Cumhuriyet Gazetesi konuyu sıklıkla gündeme getirmekte ve toplumu bu sorunun çözümüne ortak etmeye çalışmaktadır. Ancak Cumhuriyet Gazetesi’nin ortaya koyduğu çözüm önerileri başta Himaye-i Etfal olmak üzere çeşitli derneklerin ve gönüllü özel kuruluşların özellikle toplumun varlıklı kesimleri tarafından desteklenmesiyle sınırlıdır. Cumhuriyet Gazetesi daha genel düzeyde çocuk yoksulluğunu ekonominin genel örgütlenmesiyle ilgili toplumsal bir sorun olarak değil, yeni rejimin modernleşme çabaları çerçevesinde ele almaktadır. Bu çerçevede gazetenin çocuk yoksulluğundan endişe duyması, eğitim ve aile yoluyla denetlenemeyen ve başıboş bir hayat süren çocukların Cumhuriyet vatandaşları için kurgulanan kimlik inşa sürecine dâhil edilememesi ile ilgilidir. Çocuk yoksulluğu sorunu daha geniş düzlemde ise nüfus meselesinin bir kolu olarak işlenmiştir. Toplumun varlığını sürdürebilmesi için bu yıllarda nüfusun hızla artırılması gerektiği düşünülmekte, bunu mümkün kılabilmek için de bebek/çocuk ölüm oranının düşürülmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Kriz sonrası süreçte toplumun geniş kesimlerine yayılan yoksulluk ve çocuk yoksulluğu sorununu sayfalarına taşıyan bir diğer yayın organı muhalif tutumuyla dikkat çeken Resimli Ay Mecmuası’dır. Sabiha ve Zekeriya Sertel tarafından çıkarılan mecmua çocuk yoksulluğunu ekonomik düzenin genel yapısı ve işleyişiyle ilişkilendirmekte, bu çerçevede genel olarak yoksulluk ve çocuk yoksulluğu sorununun sınıfsal kökenlerine vurgu yapmaktadır. Bu sorunun bütün yönleriyle ortaya koyulabilmesi ve işlevsel çözüm önerileri için öncelikle uygulamalı sosyoloji çalışmalarının sunduğu istatistiki verilere ihtiyaç olduğunu belirten mecmua, Batı toplumlarının bu sorunla bilimsel yöntem ve istatistiki veriler ışığında mücadele ettiğini, yardım kuruluşları ve devletin koordineli bir biçimde çocuk yoksulluğunu ortadan kaldırmak için çalıştığını belirtmektedir. Ancak Batı’da bilimsel yöntemler ışığında yapılan çalışmaların dahi genel yoksulluk ve çocuk yoksulluğu sorununu çözemediği, çünkü sorunun toplumsal ve ekonomik yapıyla ilişkili olduğu mecmuada altı çizilen başka bir noktadır. Kaldı ki Türkiye’de bu tarz çalışma ya da veriler dahi yoktur. Türkiye’de konu yüzeysel bir biçimde ele alınmakta, çözüm için çeşitli yardım kuruluşları ve toplumun varlıklı kesimleri göreve çağırılmaktadır. Oysa sınıfsal perspektif üzerinden konuyu ele alan mecmuaya göre hayır kurumları sorunu çözme kapasitesine sahip olmak bir yana, “burjuvazinin göz boyamak için kullandığı bir silahtır” ve son tahlilde topluma zararlıdır.
Bu tebliğde 1930’lu yılların başlarında Cumhuriyet Gazetesi ve Resimli Ay Mecmuası’ndaki ilgili haber ve yorumlardan hareketle 1929 sonrası süreçte özellikle İstanbul’da artan çocuk yoksulluğu meselesine odaklanılacaktır. Yeni siyasal rejim ve toplum arasında adeta bir köprü görevi üstlenen Cumhuriyet Gazetesi ve muhalif tavrıyla dikkat çeken Resimli Ay Mecmuası’nın çocuk yoksulluğu karşısındaki farklı tutumu karşılaştırılacak ve bu zıt tutumun sebepleri sorgulanacaktır. Böylece Cumhuriyetin erken döneminde çözülemeyen bir sorun olarak çocuk yoksulluğu karşısında farklı tutum alan çevrelerin sosyal hizmet olgusuna yönelik perspektifleri de tartışmaya açılacaktır.
Tekinalp is an intellectual of Jewish origin, who lived in the period of
transition from empire to nation state with radical social, economic
and political changes. Tekinalp was, for a certain period of time,
a fervid advocate of the Ottomanism ideal, which envisaged the
Ottomanization of Jews and their adaptation to the society they lived
in. Tekinalp also expressed his opinions on such modern ideologies as
Zionism and socialism on various platforms. In the political arena of the
period, Tekinalp took an explicit position as an antagonist of socialism.
Nevertheless, a significant proportion of the Jewish intellectuals living in
Europe at that time gathered around socialism and it was to such extent
that the most prominent socialist theoreticians stood out among Jewish
intellectuals. In this paper, Tekinalp’s negative stance against socialism
was outlined and the underlying reasons for the dissenting between European Jewish intellectuals and Tekinalp, an Ottoman Jew, during the early 20th century were discussed. In this context, such discussion hopefully aims to introduce an unassuming contribution to the
understanding of the relation between Judaism and socialism.
Tekin Alp, Türkiye’de Yahudi modernleşmesinin en önemli figürlerinden birisidir. Toplumsal, ekonomik ve siyasal açıdan köklü dönüşümlerin yaşandığı İmparatorluktan ulus devlete geçiş sürecinde, Türkiye Yahudilerinin cemaat yaşantısından çıkıp dış dünyaya açılmaları ve yeni döneme uyum sağlamaları gerektiğini savunmuştur. Yahudilerin uyumunun ‘Türkleştirilmeleri’ ile mümkün olacağını iddia eden Tekin Alp, bu düşünceleri sebebiyle ya övülmüş ya da eleştirilmiştir. Bu makalede, Tekin Alp’in bir Yahudi olmasına ‘rağmen’ Türkleştirmeyi savunmasının nedenleri tartışmaya açılmakta ve bu çerçevede Tekin Alp’in düşünceleri tarihsel ve sosyolojik bir değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.
ve alana ilişkin gelişmeler en başından itibaren yakından takip edilmiştir. Ancak bu
durum sadece bir izleme faaliyeti olarak kalmamış, Batı sosyolojisiyle kurulan yakın
ilişki ve katkılarla bir form kazanmıştır. Buna bağlı olarak bu süreçte, Batı sosyolojisinin önemli isimleri ve ekolleri ile kurulan ilişkinin boyutu, etki tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Ancak bu tartışmalar Türkiye’de genellikle sadece etki ya da ilham temelinde sürdürülmüş, böylece ekol ya da isimlerle kurulan ilişkinin özelliklerinin çok boyutlu bir biçimde kavranması pek mümkün olmamıştır. Bu makalede Cumhuriyetin erken döneminde Max Weber sosyolojisiyle kurulan ilişkinin nitelikleri tartışılacak ve bu ilişkinin kavranabilmesi için gerekli sosyolojik perspektif ortaya koyulacaktır.
Anahtar Kelimeler: 1929 krizi, Türk basını, gazete, dergi.
Abstract: This article aims to show the reflections of Turkish press to the ways 1929 economic crisis and perceptions in Turkish society about the crisis. Related to the 1929 crisis it is also aimed to reach a general outlook of that era. Mainstream newspapers, periodicals of that term (including 1929 and 30s) were examined in the frame of the research. Also, several books that we considered related to the 1929 crises had been examined and evaluated in the study.
Özellikle yeni rejimle organik bağı olan ve rejimin taleplerini topluma aktarma görevini üstlenen Cumhuriyet Gazetesi konuyu sıklıkla gündeme getirmekte ve toplumu bu sorunun çözümüne ortak etmeye çalışmaktadır. Ancak Cumhuriyet Gazetesi’nin ortaya koyduğu çözüm önerileri başta Himaye-i Etfal olmak üzere çeşitli derneklerin ve gönüllü özel kuruluşların özellikle toplumun varlıklı kesimleri tarafından desteklenmesiyle sınırlıdır. Cumhuriyet Gazetesi daha genel düzeyde çocuk yoksulluğunu ekonominin genel örgütlenmesiyle ilgili toplumsal bir sorun olarak değil, yeni rejimin modernleşme çabaları çerçevesinde ele almaktadır. Bu çerçevede gazetenin çocuk yoksulluğundan endişe duyması, eğitim ve aile yoluyla denetlenemeyen ve başıboş bir hayat süren çocukların Cumhuriyet vatandaşları için kurgulanan kimlik inşa sürecine dâhil edilememesi ile ilgilidir. Çocuk yoksulluğu sorunu daha geniş düzlemde ise nüfus meselesinin bir kolu olarak işlenmiştir. Toplumun varlığını sürdürebilmesi için bu yıllarda nüfusun hızla artırılması gerektiği düşünülmekte, bunu mümkün kılabilmek için de bebek/çocuk ölüm oranının düşürülmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Kriz sonrası süreçte toplumun geniş kesimlerine yayılan yoksulluk ve çocuk yoksulluğu sorununu sayfalarına taşıyan bir diğer yayın organı muhalif tutumuyla dikkat çeken Resimli Ay Mecmuası’dır. Sabiha ve Zekeriya Sertel tarafından çıkarılan mecmua çocuk yoksulluğunu ekonomik düzenin genel yapısı ve işleyişiyle ilişkilendirmekte, bu çerçevede genel olarak yoksulluk ve çocuk yoksulluğu sorununun sınıfsal kökenlerine vurgu yapmaktadır. Bu sorunun bütün yönleriyle ortaya koyulabilmesi ve işlevsel çözüm önerileri için öncelikle uygulamalı sosyoloji çalışmalarının sunduğu istatistiki verilere ihtiyaç olduğunu belirten mecmua, Batı toplumlarının bu sorunla bilimsel yöntem ve istatistiki veriler ışığında mücadele ettiğini, yardım kuruluşları ve devletin koordineli bir biçimde çocuk yoksulluğunu ortadan kaldırmak için çalıştığını belirtmektedir. Ancak Batı’da bilimsel yöntemler ışığında yapılan çalışmaların dahi genel yoksulluk ve çocuk yoksulluğu sorununu çözemediği, çünkü sorunun toplumsal ve ekonomik yapıyla ilişkili olduğu mecmuada altı çizilen başka bir noktadır. Kaldı ki Türkiye’de bu tarz çalışma ya da veriler dahi yoktur. Türkiye’de konu yüzeysel bir biçimde ele alınmakta, çözüm için çeşitli yardım kuruluşları ve toplumun varlıklı kesimleri göreve çağırılmaktadır. Oysa sınıfsal perspektif üzerinden konuyu ele alan mecmuaya göre hayır kurumları sorunu çözme kapasitesine sahip olmak bir yana, “burjuvazinin göz boyamak için kullandığı bir silahtır” ve son tahlilde topluma zararlıdır.
Bu tebliğde 1930’lu yılların başlarında Cumhuriyet Gazetesi ve Resimli Ay Mecmuası’ndaki ilgili haber ve yorumlardan hareketle 1929 sonrası süreçte özellikle İstanbul’da artan çocuk yoksulluğu meselesine odaklanılacaktır. Yeni siyasal rejim ve toplum arasında adeta bir köprü görevi üstlenen Cumhuriyet Gazetesi ve muhalif tavrıyla dikkat çeken Resimli Ay Mecmuası’nın çocuk yoksulluğu karşısındaki farklı tutumu karşılaştırılacak ve bu zıt tutumun sebepleri sorgulanacaktır. Böylece Cumhuriyetin erken döneminde çözülemeyen bir sorun olarak çocuk yoksulluğu karşısında farklı tutum alan çevrelerin sosyal hizmet olgusuna yönelik perspektifleri de tartışmaya açılacaktır.