Papers by mustafa kahraman

OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA COĞRAFYA VE KARTOGRAFYA GEOGRAPHY AND CARTOGRAPHY IN THE OTTOMAN EMPIRE, 2024
ÖZ
Bu çalışmanın temel amacı tarih disiplinine mensup olan araştırmacılar tarafından sıkça kull... more ÖZ
Bu çalışmanın temel amacı tarih disiplinine mensup olan araştırmacılar tarafından sıkça kullanılan seyahatnamelerin tarihi
coğrafya kaynağı olarak nasıl kullanılabileceğine dair bir örnek sunmaktır. Çalışmada 1802 yılının aralık ayından itibaren altı
ay boyunca İstanbul’da bulunan seyyah Ulrich Jasper Seetzen’in kaleme aldığı ve dilimize “İstanbul Günlükleri ve Anadolu’da
Yolculuk” şeklinde tercüme edilen eserin birinci cildi incelenmiştir. Ulrich Jasper Seetzen, tıp doktoru olup doğa bilimleri,
teknoloji, astronomi gibi geniş bir özel ilgi alanına sahiptir. Bu özelliği yazmış olduğu seyahatnamesinin çok boyutlu
okunmasına olanak sağlar. Bu çalışmada eser coğrafi merkezli okumaya tabi tutulmuştur. Öncelikle eserde mekânla ilgili olan
her bir söz öbeği ve cümle MAXQDA paket programı kullanılarak kodlanmış ve eserde geçen tüm mekânsal veriler, arazi
kullanımı, cadde ve sokaklar, jeoloji, bitki, fauna gibi konu başlıkları altında gruplandırılmıştır. Tüm bunların sonucunda
kaynak, grafik ve tematik haritalar ile görselleştirilmiştir. Çalışmada ayrıca hümanist bakış açısı da benimsenmiş olup seyyahın
İstanbul’da çeşitli mekân ve durumlar karşısındaki duygu durumu belirlenmiştir. Avrupa kültürü ile yetişmiş olan Seyyahın
İstanbul’a dair duygularının genellikle olumlu olduğu ve mekânsal olarak en fazla Tophane Meydanına dair olumlu hisler
beslediği tespit edilmiştir. Seetzen, yapılar ile alakalı da birçok öznel yargıda bulunmuştur. Özellikle askeri yapılarla alakalı
görüşleri diğer yapılara göre çok daha olumludur.
Anahtar Kelimeler: Tarihi Coğrafya Kaynakları, Seyahatname, Ulrich Jasper Seetzen, Hümanist Yaklaşım, İstanbul
ABSTRACT
The main purpose of this study is to present an example of how travel books, which are frequently used by researchers who
belong to the discipline of history, can be used as a source of historical geography. In the study, the first volume of the work,
which was written by the traveler Ulrich Jasper Seetzen, who was in Istanbul for six months from December 1802, and
translated into our language as “Istanbul Diaries and His Journeys in Anatolia”, was examined. In this study, the work was
subjected to geographical-centered reading. First of all, every phrase and sentence related to space in the work was coded using
the MAXQDA package program. Afterwards, all the spatial data in the work were grouped under the titles of land use, streets,
geology, flora and fauna. As a result of all this, a written history source was visualized with graphics and thematic maps. In the
study, the humanist geography perspective was also adopted and the traveler’s emotional state in Istanbul was determined
against various places and situations. It has been determined that the traveler’s feelings about Istanbul, who was brought up with European culture, are generally positive, and that he has the most positive feelings about Tophane Square spatially.
Seetzen made many subjective judgments about the structures, especially his views on military structures are much more
positive than other structures.
Keywords: Historical Geography Resources, Travelogue, Ulrich Jasper Seetzen, Humanist Approach, İstanbul

ANASAY, 2024
Bu çalışmanın temel amacı tarih disiplinine mensup araştırmacıların sıklıkla başvurduğu seyahatna... more Bu çalışmanın temel amacı tarih disiplinine mensup araştırmacıların sıklıkla başvurduğu seyahatnamelerin, tarihi coğrafya kaynağı olarak nasıl kullanılabileceğine dair örnek sunmaktır. Çalışmada 16. ve 19. yüzyılları arasında İstanbul'da bulunan 22 seyyahın Boğaziçi'ne dair aktardıkları incelenmiştir. İncelenen seyyahlar farklı dönemlerde yaşamış ve farklı eğitim ve bilgi seviyesine sahiptirler. Bu özellik Boğaziçi'ne dair farklı bakış açılarının karşılaştırılmasına olanak vermiştir. Çalışmanın ana materyali olan seyahatnameler coğrafi merkezli okumaya ('géolittéraire') tabi tutulmuştur. MAXQDA paket programı kullanılarak seyahatnamelerde geçen her bir sözcük ve söz öbeği topografya, bitki, hayvan, yapı, ekonomi, nüfus, kültürel peyzaj gibi gruplar altında sınıflandırılmıştır. Sınıflandırma sonucunda haritalandırılmaya uygun olan bilgiler ArcGIS 10.4.1 paket programı yardımıyla görselleştirilmiştir. Çalışma sonucunda seyyahların coğrafi konulara dair verdiği bilgiler derlenmiş ve haritalandırılmıştır.

Türki̇ye’de Beşeri̇ Coğrafyası, 2024
aritacılığın durumunu daha iyi anlamak adına Osmanlı Devletinin son dönemlerine yaşanan gelişmele... more aritacılığın durumunu daha iyi anlamak adına Osmanlı Devletinin son dönemlerine yaşanan gelişmelere de kısaca
değinilmiştir. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde oluşturulan haritacılık ile ilgili kurumlar Cumhuriyetin ilk
yıllarındaki harita üretimi ile ilgili çalışmaların temelini atmıştır. Kurumsal olarak harita yapımını; nirengi ve
nivelman çalışmalarının ve doğrulama işlemlerinin yapıldığı arazi çalışmaları, görüntünün temini ve işlenmesini
içeren fotogrametri çalışmaları ve ilk iki safha sonucunda elde edilen verilerin analizinin yapıldığı, depolandığı ve
son kullanıcıya sunulduğu kartografya çalışmaları şeklinde üç safha halinde incelemek mümkündür. Her üç aşama
da zaman içinde teknik, yöntem ve idari kararlar ile bazı değişimlere uğramıştır. Bu üç safha içerisinde coğrafyacıların
en çok dâhil olduğu kısım üçüncü safha olan kartografya çalışmalarıdır. Bundan dolayı ülkemizdeki kartografya
çalışmalarının gelişimi diğer bölümlere göre daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Günümüzde kartografya çalışmaları
büyük oranda Coğrafi Bilgi Sistemleri(CBS) çatısı altında yapılmaktadır. Ülkemizde CBS’nin gelişimi 1980’li
yıllarda kamu ile özel sektör iş birliği ile yapılan projelerle başlamıştır. 1990’lı yıllarla birlikte kamu kurum ve
kuruluşları kendi projelerini yapmaya başlamış aynı zamanda kurumlar arasındaki standardizasyon ve 2010 yılından
itibaren de koordinasyonunu sağlamaya yönelik çalışmalar gerçekleştir. CBS, 1990’lı yıllarda akademik çalışmalarda
kullanılmaya başlanmıştır. 2000’li yıllar ile birlikte sayısal olarak çalışmalar artmış ve çok çeşitli akademik
disiplinlere mensup araştırmacılar tarafından da kullanılır hale gelmiştir

Karadeniz Araştırmaları, 2024
Buğday, dünyadaki birçok ülkede temel besin kaynağıdır. Bu durum, buğdayın diğer bitkilere göre d... more Buğday, dünyadaki birçok ülkede temel besin kaynağıdır. Bu durum, buğdayın diğer bitkilere göre daha fazla üretilmesine ve olası bir olumsuzluk karşısında gıda güvenliği ve erişebilirliğiyle alakalı krizlerin küresel bir sorun haline gelmesine sebep olmaktadır. 2022 yılının ilk aylarında başlayan Ukrayna-Rusya savaşı Ukrayna ve Rusya'nın buğday tarımı üzerinde önemli etkileri olmuştur. Bu iki devletin dünya buğday üretiminin önde gelen üreticileri ve net ihracatçıları olması, buğday krizini sadece bu iki ülke arasında yaşanan bir sorun olmaktan çıkartıp son yıllardaki en büyük küresel gıda güvenliği sorunu haline gelmesine neden olmuştur. Rusya Federasyonu'nun askeri operasyonlarda bulunduğu sahalar Ukrayna'nın doğu ve güney bölgeleridir. Bu sahalar Ukrayna topraklarındaki en verimli ve en fazla buğday üretilen bölgedir. Savaş esnasında buralarda üretimin aksaması Ukrayna'nın buğday ihracatını daha da düşüreceğine işaret etmektedir. Diğer açıdan Ukrayna'nın buğday ihracatının önemli bir kısmının gerçekleştiği Karadeniz limanları Rusya Federasyonu tarafından kontrol edilmeye başlanmış böylece Ukrayna buğdayının ihracatı engellenmiştir. Buğday lojistiğinde yaşanan bu olumsuz durum, Birleşmiş Milletler gözetiminde Ukrayna ve Rusya Federasyonu'yla gerçekleştirilen tahıl koridoru anlaşmasıyla çözülmeye çalışılmıştır. Diğer taraftan bu savaş nedeniyle Rusya Federasyonu'na batı dünyası ekonomik yaptırımlar uygulanmış bu durum önemli bir buğday ihracatçısı olan Rusya Federasyonu'nun buğday ihracatını kısıtlamıştır.

Journal of the Bulgarian Geographical Society, Dec 4, 2023
Detection of the exchange and distribution of agricultural lands allows many projects and plans t... more Detection of the exchange and distribution of agricultural lands allows many projects and plans to be made and interpreted correctly, such as food safety, planning, and environmental risk analysis. From this point of study in the spatial changes and distribution of agricultural land in time across Turkey were examined. CORINE Land Cover (CLC) data was used to identify agricultural land and examine changes over time. As a result of the study, it was observed that agricultural lands increased slightly from 1990 to 2018, but this increase has not always been in the form of preserving existing agricultural lands and adding existing agricultural lands. While some areas have lost their agricultural land characteristics, some areas have become agricultural land. New agricultural areas are usually realized by the transformation of forests and semi-natural areas while the agricultural areas that disappear are provided from heterogeneous agricultural areas. The Central Anatolia region stands out in the distribution of agricultural areas by region. The region with the highest concentration of agricultural land in terms of both proportion and area is the Central Anatolia region. Also, the Central Anatolia region is the region with the most intensive Non-irrigated agriculture. The area where irrigated agriculture is proportionally most made is the southeast Anatolia region. According to province-based, the provinces with more than 40% of the provincial surface area are Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Aksaray in the Central Anatolia region, Gaziantep and Şanlıurfa in the Southeastern Anatolia region, Edirne and Tekirdağ in the Marmara region. The provinces of Artvin, Tunceli, Bingöl, and Hakkari are the provinces where the percentage of agricultural land is below 10%.

İstanbul İlinin Coğrafyası, 2023
Demokrasi ile yönetilen ülkelerin yönetim biçimlerine bakıldığında genelde eyalet sistemi ya da v... more Demokrasi ile yönetilen ülkelerin yönetim biçimlerine bakıldığında genelde eyalet sistemi ya da vilayet sistemi ile yönetildikleri görülür. Ülkemizin Başkanlık Sistemi ve TBMM'de temsil olan milletvekilleri ile yönetildiği, vilayetler bazında ise valilikler tarafından idare edildikleri malumdur. Bu gerekçelerle kurumsal kimliğimizle biz coğrafyacılar, 2016 yılında başlattığımız iller (vilayetler) serisi projemizin dördüncüsü olan İSTANBUL ile devam etmek istedik. Daha önce ayrı ayrı yaklaşık 300'er sayfalık "Ordu İli Coğrafyası, 2018; Nevşehir İli Coğrafyası, 2019 ve Edirne İli Coğrafyası, 2022" kitaplarımızın katkıları gün geçtikçe daha iyi anlaşıldığı ve belirtilen o illere ciddi bilimsel destekler sağladığı kanısını taşıyoruz. İstanbul'un tarihi, Yenikapı'daki Theodosius Limanı kazılarıyla gün ışığına çıkan Neolitik çağ yerleşimiyle, 8500 yıl geriye uzanmış, bu süreçte kentin geçirdiği kültürel, sanatsal, jeolojik değişim ve kent arkeolojisi hakkında yeni bir dönem açılmıştır. İstanbul 3 büyük imparatorluğa başkentlik yapmış kadim bir şehirdir. M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma'nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Batı Roma İmparatorluğu'nun 5. yüzyılda yıkılması nedeniyle, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu'nun (Bizans'ın) başkenti olmuştur. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethinden 1923 yılına kadar İstanbul, 470 sene boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken; iç ve dış düşmanlar kendi payları için mücadele ederken; Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin desteğini alarak, silah arkadaşları ile birlikte, vatan toprağının kurtarılması için mücadeleye girişmiştir. Milletin iradesi ile kazanılan Kurtuluş Savaşını takiben; Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, 1923'te Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur. 100 yıllık Cumhuriyetimizin genç kenti Ankara başşehirlik görevini üstlendi ise de, İstanbul'un önemi değiştirmemiştir. İstanbul halen ülkemizin ekonomi, kültür, sanat, turizm, eğitim, sağlık, ticaret ve finans başkentliğini sürdürmektedir. Asya ve Avrupa gibi iki kıta üzerinde kurulan dünyanın nadir şehirlerinden biri olan İstanbul, ilk kuruluşundan günümüze halen Dünya'nın 10 büyük kenti arasında sayılır.

TÜRKİYE’DE BEŞERİ COĞRAFYA / HUMAN GEOGRAPHY IN TÜRKİYE, 2024
Bu başlık altında Türkiye’deki kartografya çalışmalarının gelişimi incelenmiştir. Cumhuriyetin il... more Bu başlık altında Türkiye’deki kartografya çalışmalarının gelişimi incelenmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki
haritacılığın durumunu daha iyi anlamak adına Osmanlı Devletinin son dönemlerine yaşanan gelişmelere de kısaca
değinilmiştir. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde oluşturulan haritacılık ile ilgili kurumlar Cumhuriyetin ilk
yıllarındaki harita üretimi ile ilgili çalışmaların temelini atmıştır. Kurumsal olarak harita yapımını; nirengi ve
nivelman çalışmalarının ve doğrulama işlemlerinin yapıldığı arazi çalışmaları, görüntünün temini ve işlenmesini
içeren fotogrametri çalışmaları ve ilk iki safha sonucunda elde edilen verilerin analizinin yapıldığı, depolandığı ve
son kullanıcıya sunulduğu kartografya çalışmaları şeklinde üç safha halinde incelemek mümkündür. Her üç aşama
da zaman içinde teknik, yöntem ve idari kararlar ile bazı değişimlere uğramıştır. Bu üç safha içerisinde coğrafyacıların
en çok dâhil olduğu kısım üçüncü safha olan kartografya çalışmalarıdır. Bundan dolayı ülkemizdeki kartografya
çalışmalarının gelişimi diğer bölümlere göre daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Günümüzde kartografya çalışmaları
büyük oranda Coğrafi Bilgi Sistemleri(CBS) çatısı altında yapılmaktadır. Ülkemizde CBS’nin gelişimi 1980’li
yıllarda kamu ile özel sektör iş birliği ile yapılan projelerle başlamıştır. 1990’lı yıllarla birlikte kamu kurum ve
kuruluşları kendi projelerini yapmaya başlamış aynı zamanda kurumlar arasındaki standardizasyon ve 2010 yılından
itibaren de koordinasyonunu sağlamaya yönelik çalışmalar gerçekleştir. CBS, 1990’lı yıllarda akademik çalışmalarda
kullanılmaya başlanmıştır. 2000’li yıllar ile birlikte sayısal olarak çalışmalar artmış ve çok çeşitli akademik
disiplinlere mensup araştırmacılar tarafından da kullanılır hale gelmiştir
Turkish studies - social sciences, 2022
The Journal of International Social Research, Dec 20, 2018

International journal of geography and geography education, Jul 30, 2019
Developing technology, like all other sciences, also influenced the science of historical geograp... more Developing technology, like all other sciences, also influenced the science of historical geography. Thanks to developing information technologies, research questions in history and geography have become more quantitative and complete. The aim of the study is to find the land and residential usage patterns of the Üsküdar in the 1930s and to compare them with today's land and residential usage patterns. The study consists of two stages. Firstly, the 1/200 scale map prepared by J. Pervititch in 1930-1935 was geo-referenced with ArcGIS 10.1.1 program, and land use patterns were made. In the second phase, Üsküdar's land use patterns were digitized and compared with the insurance maps prepared by J. Pervititch. As a result of this, in the Uskudar in the 1930s, the total area of places such as garden, garden, house, place of worship, cemetery, the floor elevations of the houses and the physical conditions (old, new, demolished, wood, reinforced concrete), change in usage patterns were determined. In the 1930s, green areas, which accounted for 36%, decreased. The main reason for this decrease is the disappearance of some cemeteries. On the other hand, the area occupied by the streets and streets has increased. The main reason for this is the construction of new streets and streets in empty fields. There have also been some changes in the characteristics of the roads over time. In the years 1930-1936, there were 142 dead-end streets in the study area. Today, the number of dead streets is 83. The business and trade area of the city was also determined from the Pervitich maps. Between the years 1930-1936, the center of the city is the Üsküdar Pier. In the years 1930-1936, while the majority of the buildings were 1-2 storeys, it is now 5-6 storey. In the 1930s, an important part of the buildings was old and the number of buildings under construction is only one. The reason for this situation is the political and economic conditions of the period.

Journal of Planning
In this study, the publications in the Web of Science database on urbanization and cities in Türk... more In this study, the publications in the Web of Science database on urbanization and cities in Türkiye were submitted to a descriptive and bibliometric analysis. A total of 2370 studies, such as research articles, review articles, book chapters, and presentations with the full text of which were published, were examined, and the studies were classified according to years, countries, journals and authors. The obtained data were subjected to various analyzes such as co-author analysis, keyword analysis, co-citation analysis using the VOSviewer package program. As a result of all the studies, it has been observed that there has been a great increase in the number of studies and in the diversity of disciplines after 2010, although the studies on urbanization and cities in Türkiye, in particular on the Web of Science database, started in the 1980s. It has been with the writers' 11 different language-related literature courses, as well as an academic element in most of the literature articles. The main institutions conducting research on this subject have been ITU, METU, and Gazi University. Megaron, Planning and METU Faculty of Architecture Magazines have come to the fore in the source-based distribution of related studies. In the co-citation analysis, it has been determined that the most frequently referenced authors are İlhan Tekeli, David Harwey, and Çağlar Keyder. In the analysis of the related studies' keywords, it has been determined that the most used words are urban transformation, migration and urban renewal, in other words, the most focused topics.

Spatial variation of agricultural land in Turkey using CORINE data, 2023
Detection of the exchange and distribution of agricultural lands allows many projects and plans
... more Detection of the exchange and distribution of agricultural lands allows many projects and plans
to be made and interpreted correctly, such as food safety, planning, and environmental risk
analysis. From this point of study in the spatial changes and distribution of agricultural land in time
across Turkey were examined. CORINE Land Cover (CLC) data was used to identify agricultural
land and examine changes over time. As a result of the study, it was observed that agricultural
lands increased slightly from 1990 to 2018, but this increase has not always been in the form of
preserving existing agricultural lands and adding existing agricultural lands. While some areas
have lost their agricultural land characteristics, some areas have become agricultural land. New
agricultural areas are usually realized by the transformation of forests and semi-natural areas
while the agricultural areas that disappear are provided from heterogeneous agricultural areas.
The Central Anatolia region stands out in the distribution of agricultural areas by region. The
region with the highest concentration of agricultural land in terms of both proportion and area is
the Central Anatolia region. Also, the Central Anatolia region is the region with the most intensive
Non-irrigated agriculture. The area where irrigated agriculture is proportionally most made is
the southeast Anatolia region. According to province-based, the provinces with more than 40%
of the provincial surface area are Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Aksaray in the Central Anatolia
region, Gaziantep and Şanlıurfa in the Southeastern Anatolia region, Edirne and Tekirdağ in the
Marmara region. The provinces of Artvin, Tunceli, Bingöl, and Hakkari are the provinces where
the percentage of agricultural land is below 10%.
Nevşehir Hacı Bektaş Veli üniversitesi sbe dergisi, Mar 31, 2023

Ege coğrafya dergisi, Dec 18, 2022
The historical texture of Üsküdar has been severely damaged by the fires, especially at the begin... more The historical texture of Üsküdar has been severely damaged by the fires, especially at the beginning of the 20th century. In the middle of the same century, this time, historical buildings with different characteristics within the historical core area were demolished and apartments and multi-storey workplaces were built in their place. Üsküdar has lost its historical geographical appearance to a great extent, as it is often seen in many historical districts of Istanbul. However, there is a building in Üsküdar that reflects the architectural structure of the Ottoman Empire and has survived to a significant extent. Mosques, fountains, baths, mansions and wooden houses, which are an important part of cultural heritage and touristic resources, are the leading ones. The main purpose of this study is to check the condition of the structures that have survived from the Üsküdar settlement, which could preserve their historical structures until the 1950s, and whether they have gained a new function or not. For this, 1/200 scale Insurance Maps prepared in the 1930s were coordinated and the purpose of use of each structure on the maps was determined and ArcGIS 10.4.1. digitized with the help of a package program. The area covered by the maps was also accepted as the study area. Afterwards, how much of the determined buildings could reach the present day and what changes in the purpose of use of the buildings were quantitatively revealed. As a result of the study, it was revealed that only 3% of the buildings (247) could reach the present day. Of the 247 buildings (18) that have survived to the present day, 7% are idle today. The former usage purposes of the 247 buildings, which were recorded in the 1930s and have survived to the present day, are respectively residential (110), religious (68), cultural/educational (23), commercial (18), administrative (4), health (3), used for transportation (1) services. The number of infrastructure and urban reinforcement elements such as fountains, fountains, cisterns that have survived to the present day is 18. Apart from these, various structures that contribute to the security, administrative, legal and health functions of the settlement have been identified. About a quarter of these structures, which were used for various purposes in the 1930s and have survived until today, are used for a different purpose today. While a significant part of the buildings used for residence in the 1930s are used for commercial purposes today, a significant part of the buildings used for religious purposes are still used for the same purpose today.

DergiPark (Istanbul University), May 26, 2018
The development of the tourism activities in the Florya settlement in the south of Istanbul city ... more The development of the tourism activities in the Florya settlement in the south of Istanbul city was discussed. In the Byzantine period there was a summer palace where members of the Florian palace arrived. After the conquest of Istanbul, a hunting lodge was built in Florya and it was used as a place where the people of the community had a pleasant time. The widespread awareness of Florya was due to the construction of the Yedikule connection of the Rumeli Train Line in the 19th century. In the 19th century, Florya went to sources as a recreational place for those who come from Istanbul. In the first quarter of the 20th century, British soldiers in Florya and the people who fled the Bolshevik Revolution began to use the beaches to enter the sea. The most important factor in winning the tourism function of Florya is the planning of "water city" at the request of Atatürk in 1930s. Flora Beaches, until 1940s, are being used for more days, From the second half of the 20th century, the accommodation facilities built in the region and the people who came after the construction of the second houses started to spend more time in Florya. 1The years of 950-1980 were the most intense and popular period of Florya as a tourism center. It was forbidden to enter the sea from the Florian coasts in 1995-2010 due to the spread of the Istanbul city from the 1980's and the sea not being clean enough. Although it is not a health hazard to enter the sea from Florya since 2010, Florya has never reached its former popularity as a tourism region. However, it has always been an elite neighborhood where the financially well-off people live.

Yükseköğretim Kurumları Özelinde Öğrenci Hareketliliği, 2023
Bu çalışmanın temel amacı yükseköğretim kurumları tercihlerinde mekânın ne derece etkili olduğunu... more Bu çalışmanın temel amacı yükseköğretim kurumları tercihlerinde mekânın ne derece etkili olduğunu analiz etmektir. Bunun için 2021-2022 eğitim öğretim döneminde, ön lisans ve lisans düzeyinde bir öğretim kurumuna yeni kayıt yaptırmış olan kişilerin kayıt yaptırdıkları üniversiteler ile mezun oldukları orta öğretim kurumları bölüm düzeyinde eşleştirilmiş ve kordi natla ndırı lmışt ır. Çalışmada kullanılan veriler YÖK ATLAS veri tabanından veri kazıma (Web Scraping) yöntemi ile sağlanmıştır. Açık ve uzaktan öğretim kurumlarına kaydını yaptıran öğrenciler öğrenci hareketliliğinden minimum düzeyde etkilendiği düşüncesiyle çalışmaya dâhil edilmemiştir. Çalışma sonucunda, 2021-2022 eğitim-öğretim döneminde yaklaşık 621 bin öğrenci bir yükseköğretim kurumuna yerleşmiş ve bunların %45'i mezun olduğu liseden 100 km uzaklıktaki bir yükseköğretim kurumunu tercih ettiği görülmüştür. İl bazlı olarak ise öğrencilerin %36'sı bulunduğu ildeki bir yükseköğretim kurumunu tercih etmiştir. Öğrenci hareketliliğinin yaşandığı iller arasındaki karşılıklı öğrenci hareketinin mekânsal yakınlık ile sıkı bir ilişki içinde olduğu ortaya konulmuştur. Bununla birlikte ilgili veri setinin çekim kuramına tamamen uymadığı tespit edilmiştir.

Ege coğrafya dergisi, Jan 6, 2022
The historical texture of Üsküdar has been severely damaged by the fires, especially at the begin... more The historical texture of Üsküdar has been severely damaged by the fires, especially at the beginning of the 20th century. In the middle of the same century, this time, historical buildings with different characteristics within the historical core area were demolished and apartments and multi-storey workplaces were built in their place. Üsküdar has lost its historical geographical appearance to a great extent, as it is often seen in many historical districts of Istanbul. However, there is a building in Üsküdar that reflects the architectural structure of the Ottoman Empire and has survived to a significant extent. Mosques, fountains, baths, mansions and wooden houses, which are an important part of cultural heritage and touristic resources, are the leading ones. The main purpose of this study is to check the condition of the structures that have survived from the Üsküdar settlement, which could preserve their historical structures until the 1950s, and whether they have gained a new function or not. For this, 1/200 scale Insurance Maps prepared in the 1930s were coordinated and the purpose of use of each structure on the maps was determined and ArcGIS 10.4.1. digitized with the help of a package program. The area covered by the maps was also accepted as the study area. Afterwards, how much of the determined buildings could reach the present day and what changes in the purpose of use of the buildings were quantitatively revealed. As a result of the study, it was revealed that only 3% of the buildings (247) could reach the present day. Of the 247 buildings (18) that have survived to the present day, 7% are idle today. The former usage purposes of the 247 buildings, which were recorded in the 1930s and have survived to the present day, are respectively residential (110), religious (68), cultural/educational (23), commercial (18), administrative (4), health (3), used for transportation (1) services. The number of infrastructure and urban reinforcement elements such as fountains, fountains, cisterns that have survived to the present day is 18. Apart from these, various structures that contribute to the security, administrative, legal and health functions of the settlement have been identified. About a quarter of these structures, which were used for various purposes in the 1930s and have survived until today, are used for a different purpose today. While a significant part of the buildings used for residence in the 1930s are used for commercial purposes today, a significant part of the buildings used for religious purposes are still used for the same purpose today.
Coğrafya Dergisi / Journal of Geography
düşük sıcaklıkların ve kış fırtınalarının en çok etkili olabileceği alanlardır. Merkez yerleşim y... more düşük sıcaklıkların ve kış fırtınalarının en çok etkili olabileceği alanlardır. Merkez yerleşim yeri olan Çınarlı'da sel, taşkın olaylarının tekrar yaşanma olasılığı oldukça yüksektir.
Uploads
Papers by mustafa kahraman
Bu çalışmanın temel amacı tarih disiplinine mensup olan araştırmacılar tarafından sıkça kullanılan seyahatnamelerin tarihi
coğrafya kaynağı olarak nasıl kullanılabileceğine dair bir örnek sunmaktır. Çalışmada 1802 yılının aralık ayından itibaren altı
ay boyunca İstanbul’da bulunan seyyah Ulrich Jasper Seetzen’in kaleme aldığı ve dilimize “İstanbul Günlükleri ve Anadolu’da
Yolculuk” şeklinde tercüme edilen eserin birinci cildi incelenmiştir. Ulrich Jasper Seetzen, tıp doktoru olup doğa bilimleri,
teknoloji, astronomi gibi geniş bir özel ilgi alanına sahiptir. Bu özelliği yazmış olduğu seyahatnamesinin çok boyutlu
okunmasına olanak sağlar. Bu çalışmada eser coğrafi merkezli okumaya tabi tutulmuştur. Öncelikle eserde mekânla ilgili olan
her bir söz öbeği ve cümle MAXQDA paket programı kullanılarak kodlanmış ve eserde geçen tüm mekânsal veriler, arazi
kullanımı, cadde ve sokaklar, jeoloji, bitki, fauna gibi konu başlıkları altında gruplandırılmıştır. Tüm bunların sonucunda
kaynak, grafik ve tematik haritalar ile görselleştirilmiştir. Çalışmada ayrıca hümanist bakış açısı da benimsenmiş olup seyyahın
İstanbul’da çeşitli mekân ve durumlar karşısındaki duygu durumu belirlenmiştir. Avrupa kültürü ile yetişmiş olan Seyyahın
İstanbul’a dair duygularının genellikle olumlu olduğu ve mekânsal olarak en fazla Tophane Meydanına dair olumlu hisler
beslediği tespit edilmiştir. Seetzen, yapılar ile alakalı da birçok öznel yargıda bulunmuştur. Özellikle askeri yapılarla alakalı
görüşleri diğer yapılara göre çok daha olumludur.
Anahtar Kelimeler: Tarihi Coğrafya Kaynakları, Seyahatname, Ulrich Jasper Seetzen, Hümanist Yaklaşım, İstanbul
ABSTRACT
The main purpose of this study is to present an example of how travel books, which are frequently used by researchers who
belong to the discipline of history, can be used as a source of historical geography. In the study, the first volume of the work,
which was written by the traveler Ulrich Jasper Seetzen, who was in Istanbul for six months from December 1802, and
translated into our language as “Istanbul Diaries and His Journeys in Anatolia”, was examined. In this study, the work was
subjected to geographical-centered reading. First of all, every phrase and sentence related to space in the work was coded using
the MAXQDA package program. Afterwards, all the spatial data in the work were grouped under the titles of land use, streets,
geology, flora and fauna. As a result of all this, a written history source was visualized with graphics and thematic maps. In the
study, the humanist geography perspective was also adopted and the traveler’s emotional state in Istanbul was determined
against various places and situations. It has been determined that the traveler’s feelings about Istanbul, who was brought up with European culture, are generally positive, and that he has the most positive feelings about Tophane Square spatially.
Seetzen made many subjective judgments about the structures, especially his views on military structures are much more
positive than other structures.
Keywords: Historical Geography Resources, Travelogue, Ulrich Jasper Seetzen, Humanist Approach, İstanbul
değinilmiştir. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde oluşturulan haritacılık ile ilgili kurumlar Cumhuriyetin ilk
yıllarındaki harita üretimi ile ilgili çalışmaların temelini atmıştır. Kurumsal olarak harita yapımını; nirengi ve
nivelman çalışmalarının ve doğrulama işlemlerinin yapıldığı arazi çalışmaları, görüntünün temini ve işlenmesini
içeren fotogrametri çalışmaları ve ilk iki safha sonucunda elde edilen verilerin analizinin yapıldığı, depolandığı ve
son kullanıcıya sunulduğu kartografya çalışmaları şeklinde üç safha halinde incelemek mümkündür. Her üç aşama
da zaman içinde teknik, yöntem ve idari kararlar ile bazı değişimlere uğramıştır. Bu üç safha içerisinde coğrafyacıların
en çok dâhil olduğu kısım üçüncü safha olan kartografya çalışmalarıdır. Bundan dolayı ülkemizdeki kartografya
çalışmalarının gelişimi diğer bölümlere göre daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Günümüzde kartografya çalışmaları
büyük oranda Coğrafi Bilgi Sistemleri(CBS) çatısı altında yapılmaktadır. Ülkemizde CBS’nin gelişimi 1980’li
yıllarda kamu ile özel sektör iş birliği ile yapılan projelerle başlamıştır. 1990’lı yıllarla birlikte kamu kurum ve
kuruluşları kendi projelerini yapmaya başlamış aynı zamanda kurumlar arasındaki standardizasyon ve 2010 yılından
itibaren de koordinasyonunu sağlamaya yönelik çalışmalar gerçekleştir. CBS, 1990’lı yıllarda akademik çalışmalarda
kullanılmaya başlanmıştır. 2000’li yıllar ile birlikte sayısal olarak çalışmalar artmış ve çok çeşitli akademik
disiplinlere mensup araştırmacılar tarafından da kullanılır hale gelmiştir
haritacılığın durumunu daha iyi anlamak adına Osmanlı Devletinin son dönemlerine yaşanan gelişmelere de kısaca
değinilmiştir. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde oluşturulan haritacılık ile ilgili kurumlar Cumhuriyetin ilk
yıllarındaki harita üretimi ile ilgili çalışmaların temelini atmıştır. Kurumsal olarak harita yapımını; nirengi ve
nivelman çalışmalarının ve doğrulama işlemlerinin yapıldığı arazi çalışmaları, görüntünün temini ve işlenmesini
içeren fotogrametri çalışmaları ve ilk iki safha sonucunda elde edilen verilerin analizinin yapıldığı, depolandığı ve
son kullanıcıya sunulduğu kartografya çalışmaları şeklinde üç safha halinde incelemek mümkündür. Her üç aşama
da zaman içinde teknik, yöntem ve idari kararlar ile bazı değişimlere uğramıştır. Bu üç safha içerisinde coğrafyacıların
en çok dâhil olduğu kısım üçüncü safha olan kartografya çalışmalarıdır. Bundan dolayı ülkemizdeki kartografya
çalışmalarının gelişimi diğer bölümlere göre daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Günümüzde kartografya çalışmaları
büyük oranda Coğrafi Bilgi Sistemleri(CBS) çatısı altında yapılmaktadır. Ülkemizde CBS’nin gelişimi 1980’li
yıllarda kamu ile özel sektör iş birliği ile yapılan projelerle başlamıştır. 1990’lı yıllarla birlikte kamu kurum ve
kuruluşları kendi projelerini yapmaya başlamış aynı zamanda kurumlar arasındaki standardizasyon ve 2010 yılından
itibaren de koordinasyonunu sağlamaya yönelik çalışmalar gerçekleştir. CBS, 1990’lı yıllarda akademik çalışmalarda
kullanılmaya başlanmıştır. 2000’li yıllar ile birlikte sayısal olarak çalışmalar artmış ve çok çeşitli akademik
disiplinlere mensup araştırmacılar tarafından da kullanılır hale gelmiştir
to be made and interpreted correctly, such as food safety, planning, and environmental risk
analysis. From this point of study in the spatial changes and distribution of agricultural land in time
across Turkey were examined. CORINE Land Cover (CLC) data was used to identify agricultural
land and examine changes over time. As a result of the study, it was observed that agricultural
lands increased slightly from 1990 to 2018, but this increase has not always been in the form of
preserving existing agricultural lands and adding existing agricultural lands. While some areas
have lost their agricultural land characteristics, some areas have become agricultural land. New
agricultural areas are usually realized by the transformation of forests and semi-natural areas
while the agricultural areas that disappear are provided from heterogeneous agricultural areas.
The Central Anatolia region stands out in the distribution of agricultural areas by region. The
region with the highest concentration of agricultural land in terms of both proportion and area is
the Central Anatolia region. Also, the Central Anatolia region is the region with the most intensive
Non-irrigated agriculture. The area where irrigated agriculture is proportionally most made is
the southeast Anatolia region. According to province-based, the provinces with more than 40%
of the provincial surface area are Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Aksaray in the Central Anatolia
region, Gaziantep and Şanlıurfa in the Southeastern Anatolia region, Edirne and Tekirdağ in the
Marmara region. The provinces of Artvin, Tunceli, Bingöl, and Hakkari are the provinces where
the percentage of agricultural land is below 10%.
Bu çalışmanın temel amacı tarih disiplinine mensup olan araştırmacılar tarafından sıkça kullanılan seyahatnamelerin tarihi
coğrafya kaynağı olarak nasıl kullanılabileceğine dair bir örnek sunmaktır. Çalışmada 1802 yılının aralık ayından itibaren altı
ay boyunca İstanbul’da bulunan seyyah Ulrich Jasper Seetzen’in kaleme aldığı ve dilimize “İstanbul Günlükleri ve Anadolu’da
Yolculuk” şeklinde tercüme edilen eserin birinci cildi incelenmiştir. Ulrich Jasper Seetzen, tıp doktoru olup doğa bilimleri,
teknoloji, astronomi gibi geniş bir özel ilgi alanına sahiptir. Bu özelliği yazmış olduğu seyahatnamesinin çok boyutlu
okunmasına olanak sağlar. Bu çalışmada eser coğrafi merkezli okumaya tabi tutulmuştur. Öncelikle eserde mekânla ilgili olan
her bir söz öbeği ve cümle MAXQDA paket programı kullanılarak kodlanmış ve eserde geçen tüm mekânsal veriler, arazi
kullanımı, cadde ve sokaklar, jeoloji, bitki, fauna gibi konu başlıkları altında gruplandırılmıştır. Tüm bunların sonucunda
kaynak, grafik ve tematik haritalar ile görselleştirilmiştir. Çalışmada ayrıca hümanist bakış açısı da benimsenmiş olup seyyahın
İstanbul’da çeşitli mekân ve durumlar karşısındaki duygu durumu belirlenmiştir. Avrupa kültürü ile yetişmiş olan Seyyahın
İstanbul’a dair duygularının genellikle olumlu olduğu ve mekânsal olarak en fazla Tophane Meydanına dair olumlu hisler
beslediği tespit edilmiştir. Seetzen, yapılar ile alakalı da birçok öznel yargıda bulunmuştur. Özellikle askeri yapılarla alakalı
görüşleri diğer yapılara göre çok daha olumludur.
Anahtar Kelimeler: Tarihi Coğrafya Kaynakları, Seyahatname, Ulrich Jasper Seetzen, Hümanist Yaklaşım, İstanbul
ABSTRACT
The main purpose of this study is to present an example of how travel books, which are frequently used by researchers who
belong to the discipline of history, can be used as a source of historical geography. In the study, the first volume of the work,
which was written by the traveler Ulrich Jasper Seetzen, who was in Istanbul for six months from December 1802, and
translated into our language as “Istanbul Diaries and His Journeys in Anatolia”, was examined. In this study, the work was
subjected to geographical-centered reading. First of all, every phrase and sentence related to space in the work was coded using
the MAXQDA package program. Afterwards, all the spatial data in the work were grouped under the titles of land use, streets,
geology, flora and fauna. As a result of all this, a written history source was visualized with graphics and thematic maps. In the
study, the humanist geography perspective was also adopted and the traveler’s emotional state in Istanbul was determined
against various places and situations. It has been determined that the traveler’s feelings about Istanbul, who was brought up with European culture, are generally positive, and that he has the most positive feelings about Tophane Square spatially.
Seetzen made many subjective judgments about the structures, especially his views on military structures are much more
positive than other structures.
Keywords: Historical Geography Resources, Travelogue, Ulrich Jasper Seetzen, Humanist Approach, İstanbul
değinilmiştir. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde oluşturulan haritacılık ile ilgili kurumlar Cumhuriyetin ilk
yıllarındaki harita üretimi ile ilgili çalışmaların temelini atmıştır. Kurumsal olarak harita yapımını; nirengi ve
nivelman çalışmalarının ve doğrulama işlemlerinin yapıldığı arazi çalışmaları, görüntünün temini ve işlenmesini
içeren fotogrametri çalışmaları ve ilk iki safha sonucunda elde edilen verilerin analizinin yapıldığı, depolandığı ve
son kullanıcıya sunulduğu kartografya çalışmaları şeklinde üç safha halinde incelemek mümkündür. Her üç aşama
da zaman içinde teknik, yöntem ve idari kararlar ile bazı değişimlere uğramıştır. Bu üç safha içerisinde coğrafyacıların
en çok dâhil olduğu kısım üçüncü safha olan kartografya çalışmalarıdır. Bundan dolayı ülkemizdeki kartografya
çalışmalarının gelişimi diğer bölümlere göre daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Günümüzde kartografya çalışmaları
büyük oranda Coğrafi Bilgi Sistemleri(CBS) çatısı altında yapılmaktadır. Ülkemizde CBS’nin gelişimi 1980’li
yıllarda kamu ile özel sektör iş birliği ile yapılan projelerle başlamıştır. 1990’lı yıllarla birlikte kamu kurum ve
kuruluşları kendi projelerini yapmaya başlamış aynı zamanda kurumlar arasındaki standardizasyon ve 2010 yılından
itibaren de koordinasyonunu sağlamaya yönelik çalışmalar gerçekleştir. CBS, 1990’lı yıllarda akademik çalışmalarda
kullanılmaya başlanmıştır. 2000’li yıllar ile birlikte sayısal olarak çalışmalar artmış ve çok çeşitli akademik
disiplinlere mensup araştırmacılar tarafından da kullanılır hale gelmiştir
haritacılığın durumunu daha iyi anlamak adına Osmanlı Devletinin son dönemlerine yaşanan gelişmelere de kısaca
değinilmiştir. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde oluşturulan haritacılık ile ilgili kurumlar Cumhuriyetin ilk
yıllarındaki harita üretimi ile ilgili çalışmaların temelini atmıştır. Kurumsal olarak harita yapımını; nirengi ve
nivelman çalışmalarının ve doğrulama işlemlerinin yapıldığı arazi çalışmaları, görüntünün temini ve işlenmesini
içeren fotogrametri çalışmaları ve ilk iki safha sonucunda elde edilen verilerin analizinin yapıldığı, depolandığı ve
son kullanıcıya sunulduğu kartografya çalışmaları şeklinde üç safha halinde incelemek mümkündür. Her üç aşama
da zaman içinde teknik, yöntem ve idari kararlar ile bazı değişimlere uğramıştır. Bu üç safha içerisinde coğrafyacıların
en çok dâhil olduğu kısım üçüncü safha olan kartografya çalışmalarıdır. Bundan dolayı ülkemizdeki kartografya
çalışmalarının gelişimi diğer bölümlere göre daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Günümüzde kartografya çalışmaları
büyük oranda Coğrafi Bilgi Sistemleri(CBS) çatısı altında yapılmaktadır. Ülkemizde CBS’nin gelişimi 1980’li
yıllarda kamu ile özel sektör iş birliği ile yapılan projelerle başlamıştır. 1990’lı yıllarla birlikte kamu kurum ve
kuruluşları kendi projelerini yapmaya başlamış aynı zamanda kurumlar arasındaki standardizasyon ve 2010 yılından
itibaren de koordinasyonunu sağlamaya yönelik çalışmalar gerçekleştir. CBS, 1990’lı yıllarda akademik çalışmalarda
kullanılmaya başlanmıştır. 2000’li yıllar ile birlikte sayısal olarak çalışmalar artmış ve çok çeşitli akademik
disiplinlere mensup araştırmacılar tarafından da kullanılır hale gelmiştir
to be made and interpreted correctly, such as food safety, planning, and environmental risk
analysis. From this point of study in the spatial changes and distribution of agricultural land in time
across Turkey were examined. CORINE Land Cover (CLC) data was used to identify agricultural
land and examine changes over time. As a result of the study, it was observed that agricultural
lands increased slightly from 1990 to 2018, but this increase has not always been in the form of
preserving existing agricultural lands and adding existing agricultural lands. While some areas
have lost their agricultural land characteristics, some areas have become agricultural land. New
agricultural areas are usually realized by the transformation of forests and semi-natural areas
while the agricultural areas that disappear are provided from heterogeneous agricultural areas.
The Central Anatolia region stands out in the distribution of agricultural areas by region. The
region with the highest concentration of agricultural land in terms of both proportion and area is
the Central Anatolia region. Also, the Central Anatolia region is the region with the most intensive
Non-irrigated agriculture. The area where irrigated agriculture is proportionally most made is
the southeast Anatolia region. According to province-based, the provinces with more than 40%
of the provincial surface area are Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Aksaray in the Central Anatolia
region, Gaziantep and Şanlıurfa in the Southeastern Anatolia region, Edirne and Tekirdağ in the
Marmara region. The provinces of Artvin, Tunceli, Bingöl, and Hakkari are the provinces where
the percentage of agricultural land is below 10%.
insan üzerinde etkili iken, günümüze yaklaştıkça insanın bilgi birikimi artmış ve
insan doğa üzerinde daha fazla etkili olmaya başlamıştır. Bununla birlikte, şehirlerin
doğal ortam şartları gözetilmeden oluşturtulabilecek yapay ortamlar olduğu fikri
oldukça yanlıştır. Aksine, medeniyetin sahip olduğu bilgi birikimi arttıkça, Fiziki
Coğrafya şartlarının daha fazla dikkate alınması gerektiği ortaya çıkmıştır.
Günümüzde, birçok bilim, şehir olgusunu incelemektedir. Coğrafya da
bunlardan biridir. Yerleşme coğrafyasının bir alt dalı olan şehir coğrafyası, şehirleri
salt beşeri bir oluşum olarak değil, doğal ortamda oluşturdukları etkiler ve doğal
ortamdan nasıl etkilendiklerine dair soruları da ele almaktadır. Coğrafyacılar,
şehirleri daha iyi anlamlandırabilmek adına Jenetik, morfolojik, fonksiyonel, kültürel
jenetik olmak üzere zaman içinde birçok sınıflandırma yapmışlardır. Bu tez
çalışmasında sadece tek bir akıma bağlı kalınmamıştır. Fakat bununla birlikte
çalışmada fonksiyonel akımın ön planda olduğu söylenebilir.
Günümüzde şehir coğrafyası çalışmalarında genellikle tek bir şehir ele
alınarak çalışılmaktadır. Bu noktada tez Coğrafi bir bölge içinde yer alan şehirleri ele
alması dolayısıyla şehir coğrafyası çalışmalarından ayrılmaktadır. Dolayısıyla birçok
sorunla başedilmek zorunda kalınmıştır.
Tezin ilk aşamalarından son aşamasına kadar, değerli fikir ve bilgilerini
esirgemeyen, tez danışmanım sayın Prof. Dr. İsmet Akova’ya en içten teşekkürlerimi
sunarım.
Çalışmalarımda bana destek olan, İstanbul Üniversitesi, Beşeri ve İktisadi
coğrafya anabilim dalı üyeleri, Prof. Dr. Süheyla Balcı Akova, Prof. Dr. Özlem
Sertkaya Doğan, Prof. Dr. Mesut Doğan, Doç. Dr. Orhan Gürbüz, Doç. Dr.
Muzaffer Bakırcı, Doç. Dr. Mehmet Bayartan, Doç. Dr. Selma Akay Ertürk, Yard.
Doç. Dr. Aylin Yaman Kocadağlı ve Araş. Gör. Merve Zayım’a teşekkürlerimi bir
borç bilirim. Ayrıca çalışmalarımda desteğini esirgemeyen, Selin Yenici ve Dr. Belgin Sol’a
teşekkür ederim. TÜBİTAK Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı birimine
2211-A Genel Yurt İçi doktora burs kapsamında sunduğu desteklerinden dolayı
teşekkürlerimi sunarım.
Son olarak, karşılaştığım zorluklar karşısında beni yalnız bırakmayan ve
daima destekleyen aileme teşekkür ederim.
Ülkemizde yüz yıl içerisinde şehirleşme oranı %20’lerden %90’lara ulaşmıştır. Bu ölçüde büyük bir değişim
ekonomik, sosyal, siyasi ve mekânsal açıdan birçok değişikliği ve problemi beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla
ülkemizdeki şehirleşmenin incelenmesi bu değişim ve problemlerin de anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Türkiye’deki
şehirleşme hem mekânsal hem de zamansal açıdan geniş bir konu olduğundan çalışmada Türkiye’deki şehirleşme
ile alakalı genel çıkarımlara ve şehirlerin hiyerarşik durumlarına odaklanılmıştır. Türkiye şehirlerine ait sayısal
verilerden yararlanılarak ülke genelindeki şehirler farklı zaman aralıklarında haritalandırılmış, sonuçlar tablo ve
grafiklerle özetlenmiştir. Cumhuriyet dönemindeki şehirleri ve şehirleşme pratiklerini daha iyi anlamlandırabilmek
için Türkiye’nin şehirleşme süreci üç ana başlık altında ele alınmıştır. Bunlardan ilki Cumhuriyetin kuruluşundan
1950’li yıllara kadarki dönemdir. Bu dönemde şehirlerin büyük çoğunluğu yerel merkezler durumunda olup hiçbir
şehrin nüfusu bir milyonun üzerinde değildir. 1950’li yıllardan itibaren kırlardan şehirlere yapılan yoğun göçler ile
birlikte ülke çapında şehirleşme oranı artmış ve büyük şehirler hızlı bir şekilde büyümeye başlamıştır. 1950’li
yıllardan 1980’lerin sonuna kadar geçen bu hızlı şehirleşme dönemi, büyük şehirlerin gecekondulaşma,
kentlileşememe gibi sosyolojik ve mekânsal problemler ile beraber tartışıldığı bir dönemdir. 1990 yılından günümüze
kadar geçen süre içerisinde şehirleşme hızımız bir önceki döneme göre düşmüştür. İçinde bulunduğumuz bu
dönemde var olan şehirler büyümekte bunun yanı sıra kırsal karakterli yerleşmeler eskisinden daha hızlı bir şekilde
kentsel fonksiyonlar üstlenmektedir.