Papers by müge palancı

İKTİSADİ İDARİ VE SİYASAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, 2025
The aim of this study is to evaluate the impact of rising xenophobia on anti-multiculturalism wit... more The aim of this study is to evaluate the impact of rising xenophobia on anti-multiculturalism within the European Union after the 2024 European Parliament elections. In this study, where the 2024 European Parliament results were analyzed, findings were obtained through the relevant theoretical framework using the results obtained from the European Union database. In these elections, while the centrist political parties maintained their seat numbers, populist far-right political groups advocating anti-multiculturalism increased their votes and made a significant rise in the European Parliament. In the election results held in many European countries, it is seen that far-right movements that have achieved success at the national level oppose multiculturalism in their discourses and increase their vote rates by using xenophobic symbols through immigration. In this context, considering the impact of the European Parliament election results on national politics and the European Union policy-making process, the study is important in terms of contributing to the literature. The analyses conducted were evaluated around the concept of multiculturalism through the vote rates received by political groups and party programs. In this study, it is argued that the representation of the multiculturalist approach in the political field is carried out through "identity politics" at the European Union level. Within the scope of the study, it is concluded that the European Union may pursue anti-multicultural policies and xenophobic discourse may increase in the European Union member states in the coming years, within the framework of the high voting rates received by far-right political groups in the European Parliament.

YDÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Bu çalışmada, Soğuk Savaş sonrası dönemde değişen güvenlik endişeleri ile birlikte NATO ve Avrupa... more Bu çalışmada, Soğuk Savaş sonrası dönemde değişen güvenlik endişeleri ile birlikte NATO ve Avrupa Birliği ilişkileri değerlendirilmiştir 1990 sonrasında iki kutuplu sistemin çökmesi ile birlikte güvenlik tehditleri de değişmiş ve artmıştır. Bu bağlamda Soğuk Savaş dönemi boyunca sınırları belli olan güvenlik tehdidi, küreselleşme rüzgârları ile birlikte yerini sınırların belirsiz olduğu yeni ve güvensiz bir ortama bırakmış, bu durum ise devletleri ve uluslararası örgütleri savunma konusunda yeniden yapılanmaya ve iş birliğine yöneltmiştir. Soğuk Savaş dönemi boyunca Amerika Birleşik Devletleri’nin güvenlik şemsiyesi altında kalan Avrupa Birliği; Demir Perde’nin yıkılışı ile birlikte kendi içinde askeri ve siyasi yapılanmasını genişletmeye başlatmıştır. NATO ise Soğuk Savaş sonrası gündemine yeni tehdit unsurları eklerken, Avrupa Birliği de bölgedeki barış ve istikrarın korunması için NATO’nun Avrupa ayağını güçlü kılmaya çalışarak iş birliğini devam ettirmiştir. Bu bağlamda bu çalışmada, Soğuk Savaş sonrası NATO- Avrupa Birliği ilişkisi yeniden gözden geçirilmiş ve değerlendirilmeye çalışılmıştır.
BÜAB AVRUPA BİRLİĞİ BÜLTENİ SAYI:9, 2020
BÜAB AVRUPA BİRLİĞİ BÜLTENİ SAYI:8, 2020

BÜAB AVRUPA BİRLİĞİ BÜLTENİ Sayı:7 , 2020
Avrupa Birliği, 4 Ağustos'ta Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta meydana gelen büyük patlamanın ardından... more Avrupa Birliği, 4 Ağustos'ta Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta meydana gelen büyük patlamanın ardından 33 milyon Avroluk yardımda bulunacağını taahhüt etti. Lübnan halkına yardım için gerçekleşen uluslararası konferansta AB Komisyonu, daha önce taahhüt ettiği maddi yardıma ek olarak 30 milyon Avro daha vereceğini bildirdi. Konferansta, 2011 yılından beri 660 milyon Avro insani yardım olmak üzere toplamda 2,3 milyar Avro yardımda bulunarak Lübnan'a destek sağlayan AB'yi temsilen, Kriz Yönetiminden Sorumlu AB Komiseri Janez Lenarčič, "AB, patlamanın hemen ardından Beyrut'a tıbbi yardım göndererek ve yüzlerce arama kurtarma uzmanını harekete geçirerek yardım etmekte. Dayanışmayı fiiliyata geçiren tüm Avrupa ülkelerine teşekkür ediyorum. Biz, ihtiyaçlar arttıkça, yardıma en muhtaç insanların yüz binlercesine insani destek sağlıyoruz. AB, bu kritik saatlerde, barınak, acil sağlık hizmetleri, su ile birlikte sanitasyon ve gıda yardımlarını temin ediyor. Lübnan halkının kısa ve uzun vadede iyileşmelerine yardımcı olmaya kararlıyız." dedi.

BÜAB AVRUPA BİRLİĞİ BÜLTENİ SAYI:6, 2020
Her ne kadar Yahudi soykırımı kadar gündeme gelmese de Roman topluluğu da İkinci Dünya Savaşı sır... more Her ne kadar Yahudi soykırımı kadar gündeme gelmese de Roman topluluğu da İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya'sının asimilasyon ve soykırımlarına maruz kalmıştır. Özellikle, 2 Ağustos 1944 yılında Nazilerin Auschwitz-Birkenau kampında bir günde yaklaşık 3 bin Romanı katlederek soykırıma uğratması, Roman topluluğunu derin bir acıya boğmuştur. Her yıl 2 Ağustos tarihinde Nazi soykırımına uğrayan ve hayatını kaybeden 300 binden fazla Roman çeşitli platformlarda anılmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu bu seneki anma törenleri vesilesiyle "Nazi rejimi altında acı çeken herkesi hatırlamayı ahlaki bir görev olarak görüyoruz. Bu insanlar arasında Romanlar da vardı. Romanlar birçok Avrupalı için İkinci Dünya Savaşı'nın unutulmuş kurbanları. Onların maruz kaldığı bu tarihi zulmü anmak, bizlere bugün çoğu zaman gözden kaçırdığımız; fakat yaşamaya devam ettikleri zorluklarla mücadele etme ihtiyacını hatırlatıyor" açıklamasında bulundu. Avrupa Parlamentosu Başkanı David Sassoli ise Roman karşıtlığı, nefret söylemi, ırkçılık ve zorbalığa karşı her alanda mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Avrupa Roman Hakları Merkezi ise 1945'te sona ermeyen zulüm ve baskıların Avrupa'daki birçok Roman tarafından hala hissedildiğine dikkat çekerek, Roman Soykırımının akademik yazın ve aktivizm dışında hala yeterli düzeyde ifade edilmediği açıklamasında bulundu.

EUROASIA JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES & HUMANITIES, 2020
Küreselleşme; uzun ve geniş bir tarihsel arka plana sahip olmak ile birlikte, özellikle 1980’li y... more Küreselleşme; uzun ve geniş bir tarihsel arka plana sahip olmak ile birlikte, özellikle 1980’li yıllar itibariyle dünyada birçok alanda değişim ve dönüşüm yaşatmıştır. Bu değişim rüzgârlarından etkilenen en önemli alanlardan biri de sendikacılık olmuştur. Sendikacılık, İkinci Dünya Savaşı ile birlikte başlayan süreçte; 1945 yılından 1970’lerin sonuna kadar devam eden Keynesyen ekonomi politikaları ile “altın çağı”nı yaşamıştır. 1973 petrol krizi ve 1980’li yıllar boyunca etkisini tüm dünyada gösteren küreselleşme rüzgârları ile birlikte uygulanan neoliberal ekonomi politikaları bağlamında sendikacılık faaliyetleri gerileme göstermiştir. 1980 sonrası dönemde sendikalar; üye sayısının azlığı, masada toplu pazarlık gücünün azaldığı ve çatışmacı kimliğinden ziyade uzlaşmacı bir düzlemde faaliyet göstermeye çalışmışlardır. Sendikacılıktaki bu gerileme süreç içinde çalışma hayatına yansımış, bu durum kendisini çalışma ilişkilerinde “sendikasız endüstri” olarak göstermiş ve küreselleşmenin getirmiş olduğu yeni çalışan kimlikleri ile iş hayatında kendisine yer bulmuştur.
Conference Presentations by müge palancı
Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Kongresi,23-24 Aralık, 2021
KTÜ 4.Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kongresi, 2021
This paper will aim to find out how and why people took Atarturk's reforms so fast and made him a... more This paper will aim to find out how and why people took Atarturk's reforms so fast and made him an eternal living hero, even after being under the Islamic rule of the Ottoman Empire for more than 600 years at a stretch.

International Migration Researches Congress, 2021
3,595,333 of the Syrians in Turkey live outside the accommodation centers and work in unqualified... more 3,595,333 of the Syrians in Turkey live outside the accommodation centers and work in unqualified jobs. In this paper, the adaptation and survival efforts of Syrian refugees will be explained in the light of the data of an ethnographic study that is currently being conducted. In this paper, the focus will be on how the cultural differences and belonging of locals and refugees are built and communicated in a production environment. The data obtained by ethnographic observations, surveys and interviews with local workers in a bag production workshop in Ulus, Ankara, where 13 local and 13 migrant workers work together, were interpreted with descriptive analysis method. A total of 13 visits were made to the fabric between May-September 2018 and April 2019. In addition, a 65-page interview was conducted with nine local employees, as well as a questionnaire regarding their use of social media and fake news they believe about Syrian refugees. It has been understood that the communication between the employees and the languages spoken in the organization of the work environment, ethnic origin, the way refugees are perceived / identified, are effective. Fake news on social media is the source of negative perception / erroneous information about refugees. Communication in the fabric was examined on the axis of local-local, refugee-refugee, local-refugee, refugee-local. Consequently, knowledge of cultural and ethnic identity, the character of intercultural interaction and ethnic stereotypes are built by articulating a certain production relationship, and the survival efforts of refugees are subject to this construction.
Uploads
Papers by müge palancı
Conference Presentations by müge palancı