Papers by Dr. Yunus Karaağaç

ANASAY Dergisi , 2024
Afrika kıtası, çeşitli etnisitelerden ve inanışlardan meydana gelen bir coğrafyadan müteşekkil ol... more Afrika kıtası, çeşitli etnisitelerden ve inanışlardan meydana gelen bir coğrafyadan müteşekkil olup, yüzlerce seneye uzanan bir koloni geçmişine de sahiptir. Söz konusu koloni geçmişi, hem farklı kültürlerin bir arada olması sebebiyle renkli bir tarihi hem de emperyal amaçlar noktasında birçok çatışma sorunlarını da meydana getirmiştir. Afrika kıtasının en büyük nüfusuna ve en zengin yer altı kaynaklarına sahip ülkelerinin başında yer alan Nijerya Federal Cumhuriyeti de, Afrika kıtasının bir prototipidir. Yazılı kaynaklara göre, tarihi 8. yüzyıla uzanan bir ülke olmasına karşın, Nijerya'nın bugünkü sınırları İngiltere tarafından 1914'te çizilmiştir. Resmi dili İngilizce olmasına karşın 250'den fazla etnik gruptan oluşan Nijerya, etnik topluluklara ve baskın dinler olan İslamiyete/Hıristiyanlığa göre şekillenmiştir. Doğal kaynak lanetinin temel örneklerinden biri olan Nijerya, sahip olduğu petrol/doğalgaz kaynaklarına rağmen politik istikrarsızlığın, ekonomik kırılganlığın, toplumsal kutuplaşmaların ve etnik/dini problemlerin merkezinde yer almaktadır. Bu çalışmada, tarihsel ve bütünsel bir perspektif ile Nijerya'nın çatışma sorunları "kaynak laneti teorisi" odak noktası alınarak incelenmiştir.

Journal of International Relations and Political Science Studies, 2023
Çevrenin, siyasi emellere ulaşmak amacıyla bir silah olarak kullanılması ve tahrip edilmesi şekli... more Çevrenin, siyasi emellere ulaşmak amacıyla bir silah olarak kullanılması ve tahrip edilmesi şeklinde tanımlayabileceğimiz çevre terörizmi, PKK (Kürdistan İşçi Partisi) terör örgütü tarafından 90’lı yıllardan itibaren uygulanmaktadır. Özellikle terörle mücadelede etkin sonuçların alındığı dönemlerde arttığı gözlemlenen PKK’nın sabotaj ve orman yangınları, hem az kişiyle hem de az maliyetle icra edilebilmesi sebebiyle bir terörizm stratejisi olarak tercih edilmektedir. 1994 yılında Türkiye’nin turistik beldelerindeki yangınlarla başlayan PKK’nın çevre terörizmi 2000’li yıllarda da devam etmiştir. Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra terör örgütü kimliğinden ayrı bir imaj yaratma arayışına giren PKK, “sınıfsız toplum/demokrasi/ekoloji” gibi kavramları öne çıkarmış, buna karşın terör eylemlerine ve orman kundaklamalarına devam ettiği gibi kendisine bağlı şehir merkezli sabotaj örgütleri de tesis etmiştir. Bu çalışmada, yeni bir terörizm türü olarak kavramsallaştırılan çevre terörizmi incelenmiş, ardından PKK’nın çevre terörizmi çerçevesinde gerçekleştirdiği ve “ekoloji” retoriğini geçersiz hale getirdiği terör eylemleri ve sabotaj yapıları, nitel araştırma yöntemiyle ortaya konmuştur.

Arel USAM Stratejik Bakış Dergisi, 2021
Stratejik Bakış'ın bu sayısı; Avrupa Birliği'nin geleceğini yakından ilgilendiren Brexit sonrası ... more Stratejik Bakış'ın bu sayısı; Avrupa Birliği'nin geleceğini yakından ilgilendiren Brexit sonrası gelişmelere ve Polexit tartışmalarına, ABD'in PYD/YPG'ye desteğini devam ettirmesinin Türk-ABD ilişkilerine etkisine, Güney Kafkasya' da Rusya'nın arabuluculuk ve yönlendirmesinde Azerbaycan-Ermenistan uzlaşma arayışlarına,Türkiye'nin Afrika Politikasının güncel durumu ile Türkiye-Libya ilişkilerine ayrıldı, İstanbul Arel Üniversitesi'nin öğretim elemanları ile Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Doktora öğrencilerinin makaleleri ile vücud buldu. Sayının ilk makalesinin yazarı Cansel Sarıcan, "Brexit Sonrası Avrupa Birliği Dış ve Güvenlik Politikası" başlıklı incelemesinde Birleşik Krallık'ın üyelik ve çıkış süreçlerini özetlemekte ve Brexit'in uzun vadede AB'nin otonom savunma kapasitesine imakan sağlayabileceği sonucuna ulaşmaktadır. AB' den ayrılma bağlamında ikinci makale Selma Şekercioğlu tarafından "Polonya: Kalmak mı Zor? Gitmek mi?" ismiyle kaleme alındı. Yazar, makalede Polonya için gitmenin kalmaktan daha zor olduğunu; ancak kalmanın da diğer AB ülkelerine zorluk yaratacağını, Polonya'nın karar sürecinin AB'nin geleceğini ilgilendiren kritik bir aşamayı oluşturacağını vurgulmaktadır. Son yıllarda ABD-Türkiye ilişkileri yaklaşık 80 yıllık tarihinin en sıkıntılı sürecini yaşıyor. Bu bağlmada Yunus Karaağaç, "Türkiye İçin Stratejik Ortaktan Stratejik Tehdide: ABD Yönetimlerinin PYD/YPG İlişkisi" isimli makalesi ile Türkiye'nin öncelikli konusu olan PKK terör örgütünün Suriye kolları PYD ve YPG'ye sağlanan ABD desteğinin neden olduğu ikili ilişkilerde geri döndürülemez kırılmalara dikkat çekiyor. 1990'lardan bugüne istikrarın sağlanamadığı Güney Kafkasya' da son yıllarda çatışmaateşkes-müzakere etkileşimi farklı bir görünüm sergiliyor. Bu kapsamda Cüneeyt Akalın, "Kafkasya' da Barış Umutları Canlanıyor" başlıklı makalede Rusya arabuculuğunda başlayan Ermenistan-Azerbaycan liderler görüşmesinden iyimser beklentilerini dile getiriyor. Bu sayının son iki makalesi Erdoğan Mert tarafından "Türkiye'nin Afrika Açılımı" ve "Libya'nın Türk Dış Politikasındaki Yeri ve Önemi" başlıklarıyla yazıldı. Yazar, birinci makalede Türkiye-Afrika ülkeleri ilişkilerinde karşılıklı olarak gelinen noktayı çok boyutlu ve gerçekçi olarak resmederken, ikinci makalede Libya' da Türk dış politikasının zorlu sürecini ve geleceğin belirsizliğini vurgulamaktadır. Bu sayıya katkı yapan yazarlarımıza ve editörlerimize şükran ve takdir duyularımla teşekkür ediyorum. Sayımızı değerli okuyucularımızın eleştiri ve görüşlerine sunuyor, iyi okumalar diliyorum. Saygılarımla.
EURO Politika, 2022
Demokrasi, insan hakları, sosyal devlet gibi olguların çağdaş medeniyet anlayışına eklemlendiği B... more Demokrasi, insan hakları, sosyal devlet gibi olguların çağdaş medeniyet anlayışına eklemlendiği Batı Avrupa imajı, yakın geçmişten itibaren etkisini artıran aşırı sağ partilerin popülist siyaseti ile zedelenmeye başlamıştır. Göçmen ve İslam karşıtlığı üzerinden hareket eden radikal sağ partilerin Avrupa’da var olması veya siyaset yapması yeni bir durum değildir. Ancak söz konusu partilerin yüksek oy oranı alması ve çoğu Avrupa ülkesinde iktidar veya iktidar ortağı pozisyonuna yükselmesi yeni ve tehlikeli bir durumdur. Bu çalışmada, Batı Avrupa’da yükselen aşırı sağ anlayışı tarihsel bağlamda incelenmiş, örnek ülke olarak seçilen Belçika’da aşırı sağın beslendiği kaynaklar ortaya konmuş ve Belçika’daki radikal sağın boyutu irdelenmiştir.

International Journal of Social and Humanities Sciences, 2021
Along with the phenomenon of globalization, the international system has emerged from the hegemon... more Along with the phenomenon of globalization, the international system has emerged from the hegemony of unitary nation-states and has taken on multiple structures including multinational companies and regional-international organizations. The end of the Cold War period has allowed the ideological and singlecentered foreign policy moves to progress pragmatically. Developing 8 (D-8), which is an example of non-Western based international organizations, is an Istanbul-based organization that has no particular political domination and covers more developing countries and prioritizes peace and justice. D-8 is a global structure in terms of geographical area as well as its basic principles and purposes, where the parameters such as population, economic potential, geopolitical location bring a great advantage. However, it is evaluated that it does not reach a sufficient level in terms of attracting its advantages to practice. This study was prepared to analyze the place of D-8 organization in the international political relations dimension, to examine its current potential.

Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele Araştırma Merkezi (TERAM), 2021
Giriş 1978'teki kuruluşundan bugüne yaklaşık 40.000 insanın ölümüne neden olan PKK (Kürdistan İşç... more Giriş 1978'teki kuruluşundan bugüne yaklaşık 40.000 insanın ölümüne neden olan PKK (Kürdistan İşçi Partisi), yalnızca Türkiye Cumhuriyeti tarafından değil, ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere uluslararası toplumun geneli tarafından terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Düzenlediği terör saldırıları ve öldürdüğü insan sayısı bakımından dünyadaki ilk 25 terör örgütü listesinin içinde yer alan PKK (Mandala, 2017: 364), özelikle 1999 yılından itibaren bir yandan terör örgütü kimliğinden sıyrılmak diğer yandan da kuruluş hedefi olan birleşik, bağımsız Kürdistan'a dolaylı yollardan ulaşmak için çeşitli stratejiler geliştirmeye çalışmaktadır. Abdullah Öcalan'ın Şubat 1999'da Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilmesi ile başlayan PKK'nın terörizm dışı bir görünüme bürünme çabaları, 2007 yılındaki KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) ilanı ile somutlaşmıştır. Demokrasi, ekoloji ve feminizm retoriği temelinde ilan edilen KCK modeli; devletsiz ve silahsız yaşam, sınıfsız ve eşit toplum mottoları ile desteklenmeye çalışılmıştır. Buna karşın gerek Öcalan'ın söylemleri ve PKK'nın devam ettirdiği terör eylemleri gerekse de KCK Sözleşmesinin ilgili maddeleri terörizm dışı imaj çabalarının gerçeği yansıtmadığını ortaya koymaktadır. Bu çalışmada, terör örgütü PKK'nın ikircikli ve oportünist stratejisi irdelenecektir.

Academic Review of Humanities and Social Sciences, 2021
En değerli hazine bilgidir ifadesi; birey, örgüt ve devlet yaşamında stratejik öneme haizdir. Dış... more En değerli hazine bilgidir ifadesi; birey, örgüt ve devlet yaşamında stratejik öneme haizdir. Dışarı çıkmadan önce yağmurun yağabileceği düşüncesiyle hava durumunun kontrol edilmesi, rakip firmanın kar oranını artıran gelişmelerin neler olduğu, gerçekleşen bir silahlı saldırının arkasında kimlerin olduğu gibi eylem ve sorulara cevap aranması en basitten zora doğru bir istihbarat faaliyetinin gerçekleştirilmesini gerektirmektedir. Ulaşılan malumatın bilgiye dönüştürülmesi süreci olan istihbarat, kurumsal düzlemde istihbarat servisleri tarafından yürütülmektedir. İstihbari bilgilerin ekseriyetle çoğunluğu açık kaynaklardan elde edilirken, açık kaynaklardan veya diplomatik yollardan ulaşılamayan bilgilere örtülü operasyonlar ile ulaşılabilmektedir. Örtülü operasyonların amacı yalnızca bilgiye ulaşmak değil, askeri, siyasi ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda yurtdışında gizli faaliyetler yürütmektir. Suikast, adam kaçırma, propaganda, dezenformasyon, yıkıcı eylemleri kışkırtma, rüşvet gibi eylem sahaları olan örtülü operasyonların hedef ve içeriği, neden ve sonucu, bu çalışmada incelenecek, örnek olaylar kronolojik sırayla değerlendirilecektir.
Arel USAM Stratejik Bakış Dergisi, 2021
Terörizm ve Radikalleşme İle Mücadele Araştırma Merkezi (TERAM), 2020
Devletler kendi aralarındaki çeşitli uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmak amacıyla iki temel vasıta ... more Devletler kendi aralarındaki çeşitli uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmak amacıyla iki temel vasıta tercih etmekte, bu vasıtalar diplomasi ve savaş kavramları üzerinden ilerlemektedir. Genel bir tanımlama ile diplomasi, devletlerin dış politikalarında barışçıl bir yol izlenmesi amacıyla yürüttükleri müzakere ve pazarlık süreçleridir. Fakat diplomasi ile çözülemeyen problemleri nihayete erdirme hususunda ise devreye savaş eyleminin girmesi tarihsel bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine genel bir tanımlama ile savaş, bir devlet veya devletler topluluğunun hasım-rakip devlete veya devletler topluluğuna karşı güç ve şiddet kullanmasıdır (Karaağaç, 2019: 690-691).
Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele Araştırma Merkezi (TERAM), 2020
İnsanlar arası ve devletlerarası ilişkiler yazılı tarihten itibaren şiddet temelinde ilerlemiş, b... more İnsanlar arası ve devletlerarası ilişkiler yazılı tarihten itibaren şiddet temelinde ilerlemiş, bir eylemi önceleyen şiddet, yasal ve yasadışı şiddet olmak üzere iki ayrı sınıflandırmaya tabi tutulmuştur. Haklı savaş, savunma savaşı, meşru müdafaa, devletin yasal güç kullanımı gibi olgular, şiddetin yasal boyutunu oluşturmakta; haksız savaş, yayılmacı savaşlar, devlet şiddeti, organize suçlar, insan-silah-uyuşturucu kaçakçılığı, terör ve terörizm gibi olgular şiddetin illegal boyutunu meydana getirmektedir. Yasadışı şiddetin önemli aktörlerinden olan, ayrıca 2000 yıllık bir geçmişi-tecrübesi bulunan terör eylemleri ve terörizm stratejisi, insanlık tarihinin mücadele verdiği temel tehdit sıralamasının üst taraflarında yer almaktadır.

Euro Politika Dergisi, 2020
COVID-19 olarak isimlendirilen güncel pandemi çözülme emareleri
gösteren Avrupa Birliği’nin Avrup... more COVID-19 olarak isimlendirilen güncel pandemi çözülme emareleri
gösteren Avrupa Birliği’nin Avrupa bireyselciliğine ve ülke bazlı
otoriterleşmeye doğru dönüşümünü hızlandıracak etken unsurların
başında gelmektedir. Tüm dünyayı olduğu gibi Avrupa’yı da etkisi altına
alan küresel salgın sürecinde, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin diğer
birlik üyeleri İtalya ve İspanya’nın kendileri için satın aldıkları sağlık
malzemelerine ve teknik ekipmanlara devlet eliyle el koyması, Avrupa
Birliği ruhunun tam olarak benimsenemediğini göstermekte,
ulus-devlet ve ulusal milliyetçiliğin entegre Avrupa yapısında gedik
açacağı muhtemel bir realite olarak karşımızda durmaktadır. Ayrıca
ulus-devlet bilincinin yükselmesiyle beraber ülke bazlı otoriterleşme
eğilimlerinin artacağı da olası gelişmeler arasındadır. Pandemi sürecinde
İtalya ve İspanya’ya, Rusya ve Çin gibi ‘‘öteki’’ ülkelerin yardımda
bulunması ise Avrupa Birliği’nin dış politika konusunu etkileyebilecek,
mevcut ittifaklar veya politik hamlelerin tersi yönde gelişim
gösterebileceğine dikkat çekmektedir.
Bu çalışma, COVID-19 pandemisinden sonra özellikle Avrupa Birliği’nin
varoluşu nedeni olan bütüncül Avrupa idealinin zedeleneceği
varsayımından hareket ederek, üye ülkeler arasında ve ortak dış politika
hamlelerinde önemli değişikliklerin yaşanabileceğini ve entegrasyondan
ulus-devlet otoriterliğine dönüşümün olabileceğini ortaya koyabilmek
adına hazırlanacaktır.

Arel USAM, Stratejik Bakış Dergisi, 2020
Yapımı planlanan Kanal İstanbul Projesi Türkiye’nin iç hukukunu ve iç meselesini ilgilendiren bir... more Yapımı planlanan Kanal İstanbul Projesi Türkiye’nin iç hukukunu ve iç meselesini ilgilendiren bir projedir. Dolayısıyla Kanal İstanbul’un geçiș rejimi ve kuralları Türkiye Cumhuriyeti tarafından belirlenir. Bu konuda uluslararası hukuk ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre, kanalın açılmasını yasaklayan, engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır.
Bununla birlikte Türkiye yapılması planlanan kanaldan ticaret gemilerinin geçişi için ücret talep edebilir, geçişi cazip hale getirebilir ancak gemileri İstanbul Boğazı yerine kanaldan geçmeye zorlayamaz. Başka bir ifadeyle ticaret gemilerinin İstanbul Boğazı’ndan geçmesini yasaklayamaz.
Kanal İstanbul Projesi, avantajları olduğu gibi çeşitli dezavantajları da bünyesinde barındırmaktadır. En önemli dezavantaj, Türkiye’nin ve Karadeniz’in güvenliğini sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasıdır. Uluslararası hukuk teamülleri gereğince koşullarda değişiklik söz konusu olduğunda ilgili antlaşma veya sözleşme tartışılmaya-güncellenmeye açık hale gelebilmektedir. Kanal İstanbul’un koşullarda değişiklik yaratığı söylemi ile Montrö Sözleşmesinde imzası bulunan devletler yeni bir sistem, yeni bir konferans mottosu ile yola çıkabilir, bu durumda Türkiye’nin boğazlar üzerindeki sui generis egemenliği ve Karadeniz’in güvenliği zedelenebilir. Ayrıca Trakya’nın yani Türkiye’nin Batı bölgesinin savunması zorlaşabilir. Çünkü Kanal İstanbul’un geçeceği güzergâh incelendiğinde Trakya’nın ikiye bölüneceği ve asma köprüler vasıtası ile kara ulaşımının gerçekleşeceği görülmektedir. Trakya bölgesinde konuşlanmak ve olası bir savaşta askeri lojistik ve sevkiyat sağlamak bu durumda çok zorlaşacaktır

Barış Araştırmaları ve Çatışma Çözümleri Dergisi, 2020
The Republic of Turkey fight with ethnic and ideological motives of terrorism about 40 years whic... more The Republic of Turkey fight with ethnic and ideological motives of terrorism about 40 years which roots dating back to the Revolutionary Cultural Eastern Hearths activities and the emerged as Kurdistan Workers Party (PKK) in 1978. In this process, The Republic of Turkey, in order to maintain a permanent border security and welfare, remains constantly reviewing the counter-terrorism strategy. Especially with the process called Arab Spring; the authority gap in countries such as Syria, Tunisia, Libya and Egypt led to the entry of non-state actors. In this process, it is seen that terrorist organizations have become effective in some regions. Among these countries in Syria, Democratic Union Party (PYD: Partiya Yekitiya Demokrat) which is trying to survive with the support of global and regional powers, threaten the vital interests and status of Turkey in the region. In this context, Turkey, in order to eliminate the threat posed by terrorist organizations in Syria, held the Euphrates Shield, Olive Branch and Peace Spring operations. This article, in the light of current developments, Turkey's Syria policy is intended to express. In the context of the PKK-PYD relations, Turkey's military activities and strategies developed for the protection of national interests in Syria will be discussed.

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
En genel haliyle bir devletin dış politikasında barışçıl bir yol izlemesi amacıyla yürütülen müza... more En genel haliyle bir devletin dış politikasında barışçıl bir yol izlemesi amacıyla yürütülen müzakere ve pazarlık süreci olarak ifade edilen diplomasi kavramı, devletlerarası ilişkilerin en temel aktörlerden biridir. Özellik küreselleşme sürecinin hızla devam ettiği günümüzde, devletler tarafından icra edilen konvansiyonel savaşlar gerek maliyet gerek toplumlar arasında yaratığı dehşet dengesi sebebiyle yerini psikolojik savaş ve diplomasinin kesişim noktasında yer alan propaganda ve kamu diplomasisi faaliyetlerine bırakmıştır. Kamu diplomasisi, bir devletin başka bir devletin vatandaşlarını ve kanaat önderlerini kendi politik ve ideolojik düşünceleri doğrultusunda etkilemesi olarak ifade edilirken, propaganda; insanın düşünce ve davranışlarını etkilemek amacıyla planlanmış mesajlar bütünü şeklinde tanımlanmaktadır. Hedef toplumu etkileme gücü ve ülkenin imajını yükseltme konusunda etkin bir araç olması sebebiyle özellikle devletler tarafından tercih edilen bu faaliyetler genelde aynı anlamda kullanılmaktadır. Aralarındaki benzerliğe karşın propaganda ve kamu diplomasisi özellikle kapsam ve hedef noktasında birbirlerinden ayrılmaktadır. Bu çalışma, diplomasi olgusunun kavramsal analizi ile diplomasi şemsiyesi altında değerlendirilen kamu diplomasisinin ve psikolojik harbin bir unsuru olan propaganda faaliyetlerinin kesişim ve ayrım noktalarını incelemektedir.

Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, 2019
Sahip olduğu toplumu veya toplumları korumak, adaleti tesis etmek ve ortak refah sağlamak üzere b... more Sahip olduğu toplumu veya toplumları korumak, adaleti tesis etmek ve ortak refah sağlamak üzere bireyler tarafından meydana getirilen devlet aygıtı, bünyesinden çıkan hükümetler yoluyla ülke yönetimini elinde bulundurmaktadır. Söz konusu yönetim erkini oluşturan yasama, yürütme ve yargı birimlerinin oluşumu ve kullanımına yönelik geleneklerin ve kuralların belirlenmesi ve siyasi iktidarın belirlenen sınırlar içine dahil edilebilmesi fikri ise oldukça eskiye dayanmaktadır. Konu hakkındaki tartışmalar Antik Yunan’dan Fransız Devrimi’ne ve günümüze intikal etmesine karşın bu çalışmada Montesquieu ve J. J. Rousseau’nun savları ön planda tutulmuş olup, kuvvetler birliği ile kuvvetler ayrılığı prensiplerinin ardındaki sosyal tabakalaşmanın etkisi irdelenmeye çalışılmıştır.
Amcasından Baronluk unvanını ve hatırı sayılır miktarda mirasını devralan Montesquieu ile doğduğu günden öldüğü güne kadar sefalet dolu bir yaşam süren ve toplumsal tabakalaşma olgusunun en alt kısmında yer alan Rousseau arasında; sosyal statü, dünya algısı ve politik görüş açısından bir ters simetri mevcuttur. Bu doğrultuda Montesquieu’nun asil soylu olarak kaynaklara ulaşma ve siyasal yaşama dahil olma konusunda zorluk çekmemesi ve bu bağlamda kuvvetler ayrılığı prensibini kuramsallaştırdığı savından hareket edilmiş, toplumsal hiyerarşinin en düşük seviyesinde kendine yer bulan Rousseau’nun güç elde etme ve gücü koruma dürtüsünün kuvvetler birliği prensibini yoğurduğu görüşü baz alınmıştır.
Bu durum tespiti neticesinde Montesquieu ve Rousseau’nun sosyal statüleri ile ekonomik koşullarının güçler birliği ve güçler ayrılığı ilkelerine muhtemel etkileri ortaya konulmuş, yöntem olarak da literatür taraması tercih edilmiştir.
Bu çalışma, toplum tarafından dışlanan ve bu sebeple güç elde etme arzusu içinde olan bireylerin veya grupların; iktidara, otoriteye ve kaynaklara ulaşabilme konusunda, toplumsal tabakanın üstünde yer alan bireylere oranla büyük önem atfettikleri hipotezi ölçüsünde hazırlanmıştır.
Nişantaşı Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
Konvansiyonel savaşların maliyetleri ve toplumlar üzerinde yarattığı ümitsizlik ve psikolojik bas... more Konvansiyonel savaşların maliyetleri ve toplumlar üzerinde yarattığı ümitsizlik ve psikolojik baskı ortamı, post-modern dönem olarak isimlendirilen günümüzde istihbarat servislerini ve devletlerin ilgili kuruluşlarını asimetrik savaş konseptine yöneltmiştir. Nizami olmayan savaş yöntemleri arasında gösterilen psikolojik operasyonlar bu çalışmanın fikri altyapısını oluşturmaktadır. Psikolojik operasyon şemsiyesi içinde değerlendirilen; psikolojik savaş, psikolojik harekat ve propaganda faaliyetleri siyasi ve askeri paradigma çerçevesinde irdelenecektir. Genellikle birbirleri yerine kullanılan ve eksik veya hatalı tanımlamaları ile karıştırılan bu faaliyetler bu makalenin kapsamı içinde incelenecektir.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE), 2019
The first terrorist activities against Roman bureaucrats and pro-Roman moderate Jews by the Sicar... more The first terrorist activities against Roman bureaucrats and pro-Roman moderate Jews by the Sicarians in the 70s before Christ went through a variety of transformations in the past hundreds of years. In this study; Terrorism, terrorism and global terrorism are examined and the distinction between them is pointed out. Also examined roadmap pursued against terrorism, the United Kingdom and Colombia, Turkey, in particular exerted against the PKK or given to applications where tactics and strategy analysis are discussed on terror and terrorism cases by methods of struggle.
Conference Presentations by Dr. Yunus Karaağaç
İstanbul Aydın Üniversitesi 2. Genç Bilim İnsanları Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 2017
Bu çalışma özellikle ‘Soğuk Savaş’ dönemi sonrasında bölgesel ve evrensel olarak hız kazanan ener... more Bu çalışma özellikle ‘Soğuk Savaş’ dönemi sonrasında bölgesel ve evrensel olarak hız kazanan enerji kaynaklarına (petrol-doğalgaz vb.) sahip olma mücadelesini anlatmak ve stratejik mekanın önemini açıklamak üzere hazırlanmıştır. Bağımlılık ve sömürü üzerine kurulan bu emperyal sahnenin başrolünü ‘düşman kardeşler’ olan ABD ve Rusya üstlenmektedir. Sömürüye dayalı bu düzenden bahsedilirken, Türkiye’nin bugüne kadar bu olgu üzerine yapmış olduğu veya yapamamış olduğu eylemler ele alınmış, bugünden sonra ne gibi stratejiler geliştirmesi gerektiği hakkında teorik görüşlere yer verilmiştir. Jeopolitik bilimi ve coğrafyasal denge bu makalenin iskeletini oluşturmuştur.
Uploads
Papers by Dr. Yunus Karaağaç
gösteren Avrupa Birliği’nin Avrupa bireyselciliğine ve ülke bazlı
otoriterleşmeye doğru dönüşümünü hızlandıracak etken unsurların
başında gelmektedir. Tüm dünyayı olduğu gibi Avrupa’yı da etkisi altına
alan küresel salgın sürecinde, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin diğer
birlik üyeleri İtalya ve İspanya’nın kendileri için satın aldıkları sağlık
malzemelerine ve teknik ekipmanlara devlet eliyle el koyması, Avrupa
Birliği ruhunun tam olarak benimsenemediğini göstermekte,
ulus-devlet ve ulusal milliyetçiliğin entegre Avrupa yapısında gedik
açacağı muhtemel bir realite olarak karşımızda durmaktadır. Ayrıca
ulus-devlet bilincinin yükselmesiyle beraber ülke bazlı otoriterleşme
eğilimlerinin artacağı da olası gelişmeler arasındadır. Pandemi sürecinde
İtalya ve İspanya’ya, Rusya ve Çin gibi ‘‘öteki’’ ülkelerin yardımda
bulunması ise Avrupa Birliği’nin dış politika konusunu etkileyebilecek,
mevcut ittifaklar veya politik hamlelerin tersi yönde gelişim
gösterebileceğine dikkat çekmektedir.
Bu çalışma, COVID-19 pandemisinden sonra özellikle Avrupa Birliği’nin
varoluşu nedeni olan bütüncül Avrupa idealinin zedeleneceği
varsayımından hareket ederek, üye ülkeler arasında ve ortak dış politika
hamlelerinde önemli değişikliklerin yaşanabileceğini ve entegrasyondan
ulus-devlet otoriterliğine dönüşümün olabileceğini ortaya koyabilmek
adına hazırlanacaktır.
Bununla birlikte Türkiye yapılması planlanan kanaldan ticaret gemilerinin geçişi için ücret talep edebilir, geçişi cazip hale getirebilir ancak gemileri İstanbul Boğazı yerine kanaldan geçmeye zorlayamaz. Başka bir ifadeyle ticaret gemilerinin İstanbul Boğazı’ndan geçmesini yasaklayamaz.
Kanal İstanbul Projesi, avantajları olduğu gibi çeşitli dezavantajları da bünyesinde barındırmaktadır. En önemli dezavantaj, Türkiye’nin ve Karadeniz’in güvenliğini sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasıdır. Uluslararası hukuk teamülleri gereğince koşullarda değişiklik söz konusu olduğunda ilgili antlaşma veya sözleşme tartışılmaya-güncellenmeye açık hale gelebilmektedir. Kanal İstanbul’un koşullarda değişiklik yaratığı söylemi ile Montrö Sözleşmesinde imzası bulunan devletler yeni bir sistem, yeni bir konferans mottosu ile yola çıkabilir, bu durumda Türkiye’nin boğazlar üzerindeki sui generis egemenliği ve Karadeniz’in güvenliği zedelenebilir. Ayrıca Trakya’nın yani Türkiye’nin Batı bölgesinin savunması zorlaşabilir. Çünkü Kanal İstanbul’un geçeceği güzergâh incelendiğinde Trakya’nın ikiye bölüneceği ve asma köprüler vasıtası ile kara ulaşımının gerçekleşeceği görülmektedir. Trakya bölgesinde konuşlanmak ve olası bir savaşta askeri lojistik ve sevkiyat sağlamak bu durumda çok zorlaşacaktır
Amcasından Baronluk unvanını ve hatırı sayılır miktarda mirasını devralan Montesquieu ile doğduğu günden öldüğü güne kadar sefalet dolu bir yaşam süren ve toplumsal tabakalaşma olgusunun en alt kısmında yer alan Rousseau arasında; sosyal statü, dünya algısı ve politik görüş açısından bir ters simetri mevcuttur. Bu doğrultuda Montesquieu’nun asil soylu olarak kaynaklara ulaşma ve siyasal yaşama dahil olma konusunda zorluk çekmemesi ve bu bağlamda kuvvetler ayrılığı prensibini kuramsallaştırdığı savından hareket edilmiş, toplumsal hiyerarşinin en düşük seviyesinde kendine yer bulan Rousseau’nun güç elde etme ve gücü koruma dürtüsünün kuvvetler birliği prensibini yoğurduğu görüşü baz alınmıştır.
Bu durum tespiti neticesinde Montesquieu ve Rousseau’nun sosyal statüleri ile ekonomik koşullarının güçler birliği ve güçler ayrılığı ilkelerine muhtemel etkileri ortaya konulmuş, yöntem olarak da literatür taraması tercih edilmiştir.
Bu çalışma, toplum tarafından dışlanan ve bu sebeple güç elde etme arzusu içinde olan bireylerin veya grupların; iktidara, otoriteye ve kaynaklara ulaşabilme konusunda, toplumsal tabakanın üstünde yer alan bireylere oranla büyük önem atfettikleri hipotezi ölçüsünde hazırlanmıştır.
Conference Presentations by Dr. Yunus Karaağaç
gösteren Avrupa Birliği’nin Avrupa bireyselciliğine ve ülke bazlı
otoriterleşmeye doğru dönüşümünü hızlandıracak etken unsurların
başında gelmektedir. Tüm dünyayı olduğu gibi Avrupa’yı da etkisi altına
alan küresel salgın sürecinde, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin diğer
birlik üyeleri İtalya ve İspanya’nın kendileri için satın aldıkları sağlık
malzemelerine ve teknik ekipmanlara devlet eliyle el koyması, Avrupa
Birliği ruhunun tam olarak benimsenemediğini göstermekte,
ulus-devlet ve ulusal milliyetçiliğin entegre Avrupa yapısında gedik
açacağı muhtemel bir realite olarak karşımızda durmaktadır. Ayrıca
ulus-devlet bilincinin yükselmesiyle beraber ülke bazlı otoriterleşme
eğilimlerinin artacağı da olası gelişmeler arasındadır. Pandemi sürecinde
İtalya ve İspanya’ya, Rusya ve Çin gibi ‘‘öteki’’ ülkelerin yardımda
bulunması ise Avrupa Birliği’nin dış politika konusunu etkileyebilecek,
mevcut ittifaklar veya politik hamlelerin tersi yönde gelişim
gösterebileceğine dikkat çekmektedir.
Bu çalışma, COVID-19 pandemisinden sonra özellikle Avrupa Birliği’nin
varoluşu nedeni olan bütüncül Avrupa idealinin zedeleneceği
varsayımından hareket ederek, üye ülkeler arasında ve ortak dış politika
hamlelerinde önemli değişikliklerin yaşanabileceğini ve entegrasyondan
ulus-devlet otoriterliğine dönüşümün olabileceğini ortaya koyabilmek
adına hazırlanacaktır.
Bununla birlikte Türkiye yapılması planlanan kanaldan ticaret gemilerinin geçişi için ücret talep edebilir, geçişi cazip hale getirebilir ancak gemileri İstanbul Boğazı yerine kanaldan geçmeye zorlayamaz. Başka bir ifadeyle ticaret gemilerinin İstanbul Boğazı’ndan geçmesini yasaklayamaz.
Kanal İstanbul Projesi, avantajları olduğu gibi çeşitli dezavantajları da bünyesinde barındırmaktadır. En önemli dezavantaj, Türkiye’nin ve Karadeniz’in güvenliğini sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasıdır. Uluslararası hukuk teamülleri gereğince koşullarda değişiklik söz konusu olduğunda ilgili antlaşma veya sözleşme tartışılmaya-güncellenmeye açık hale gelebilmektedir. Kanal İstanbul’un koşullarda değişiklik yaratığı söylemi ile Montrö Sözleşmesinde imzası bulunan devletler yeni bir sistem, yeni bir konferans mottosu ile yola çıkabilir, bu durumda Türkiye’nin boğazlar üzerindeki sui generis egemenliği ve Karadeniz’in güvenliği zedelenebilir. Ayrıca Trakya’nın yani Türkiye’nin Batı bölgesinin savunması zorlaşabilir. Çünkü Kanal İstanbul’un geçeceği güzergâh incelendiğinde Trakya’nın ikiye bölüneceği ve asma köprüler vasıtası ile kara ulaşımının gerçekleşeceği görülmektedir. Trakya bölgesinde konuşlanmak ve olası bir savaşta askeri lojistik ve sevkiyat sağlamak bu durumda çok zorlaşacaktır
Amcasından Baronluk unvanını ve hatırı sayılır miktarda mirasını devralan Montesquieu ile doğduğu günden öldüğü güne kadar sefalet dolu bir yaşam süren ve toplumsal tabakalaşma olgusunun en alt kısmında yer alan Rousseau arasında; sosyal statü, dünya algısı ve politik görüş açısından bir ters simetri mevcuttur. Bu doğrultuda Montesquieu’nun asil soylu olarak kaynaklara ulaşma ve siyasal yaşama dahil olma konusunda zorluk çekmemesi ve bu bağlamda kuvvetler ayrılığı prensibini kuramsallaştırdığı savından hareket edilmiş, toplumsal hiyerarşinin en düşük seviyesinde kendine yer bulan Rousseau’nun güç elde etme ve gücü koruma dürtüsünün kuvvetler birliği prensibini yoğurduğu görüşü baz alınmıştır.
Bu durum tespiti neticesinde Montesquieu ve Rousseau’nun sosyal statüleri ile ekonomik koşullarının güçler birliği ve güçler ayrılığı ilkelerine muhtemel etkileri ortaya konulmuş, yöntem olarak da literatür taraması tercih edilmiştir.
Bu çalışma, toplum tarafından dışlanan ve bu sebeple güç elde etme arzusu içinde olan bireylerin veya grupların; iktidara, otoriteye ve kaynaklara ulaşabilme konusunda, toplumsal tabakanın üstünde yer alan bireylere oranla büyük önem atfettikleri hipotezi ölçüsünde hazırlanmıştır.
Bu çalışma, stratejik istihbaratı oluşturan kavramların içeriği ile stratejik istihbaratın teoriksel ve pratiksel işlevini irdelemekte, Türk Akademisi’nde açıkça gözüken literatür eksikliğini bir nebze de olsa giderme amacı taşımaktadır.