Aim: Today, in almost all societies in which the gender equality and the position of women in soc... more Aim: Today, in almost all societies in which the gender equality and the position of women in society are often discussed, it is historically a social reality that individuals with different social, cultural, political and psychological backgrounds are subject to discrimination due to these differences. Subjects and Methods: This study aims to examine the effect of the attitude towards women and value orientation on gender role perception and it was conducted with 6054 students studying in different departments at Atatürk University Open Education Faculty. The data collection instruments used in this research are personal information form to determine the sociodemographic attributes of the participants, Attitudes Towards Women Scale, Schwartz Value Orientations Scale, Gender Role Perception Scale. Results: According to the findings of the study there is a significant relationship between gender role perception and attitude towards women, but there is also a negative relationship between gender role perception, attitude towards women and traditionality. It was found that the most effective variable predicting the gender role perception is attitude towards women. This finding shows that individuals' perceptions of gender role are more egalitarian when attitudes towards women are positive. Conclusion: It is considered that it would be beneficial to organize programs aiming at gaining the values of self-direction and universalism instead of the values of traditionality and security to ensure a positive change of attitudes towards women. In addition to this, it is considered that there is a need for longitudinal studies to change those attitudes.
İşitme engeli olan bireyler konuşulanları anlama ve düşündüklerini ifade edebilme becerilerinden ... more İşitme engeli olan bireyler konuşulanları anlama ve düşündüklerini ifade edebilme becerilerinden belirli ölçüde yoksun kaldığı için temel erişilebilirlik sorunlarına sahiptir. Araştırma, özel gereksinimi ve toplumsal cinsiyet etkileri nedeniyle sosyal uyum sorunları yaşayan işitme engeli olan kadınlarla yapılmıştır. Araştırma nicel ve nitel araştırma yönteminin birlikte kullanıldığı karma model ile tasarlanmıştır. Araştırmaya 30 işitme engeli olan kadın katılmış, 15 kadın ile ayrıca derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Araştırmanın nicel kısmında Craig Engellilik Değerlendirme ve Bildirme Tekniği Kısa Formu ve araştırmacı tarafından hazırlanan anket veri toplama aracı olarak kullanılmış, nitel görüşmelerde ise yarı yapılandırılmış sorular kullanılmıştır. Kadınlarla iletişim kurmak için işaret dili kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre; ölçekten alınan puanların katılımcıların yaşı, medeni durumu, özel eğitim alma durumu ve kültürel etkinliklere katılım sıklığına göre farklılaşmadığı, öğrenim düzeyi, sosyal etkinliklerine katılım sıklığı, işitme derecesi, bir kulübe üye olma durumlarının ölçeğin alt boyutlarına göre farklılık gösterdiği bulunmuştur. Nitel bulgularda ise iletişim, eğitim, istihdam ve sağlıkta yaşanan sosyal uyumu etkileyen güçlükler belirlenmiştir.
Divorce is a familial crisis factor that affects all family members. While the experiences of div... more Divorce is a familial crisis factor that affects all family members. While the experiences of divorced or single mothers about their parenting are the subject of many studies in the international literature, the number of studies on the subject in the domestic literature is quite limited. Since divorce is thought to be a difficult process for mothers economically, socially, culturally, and psychologically, in this study, the relationship between parenting stress of divorced mothers and their perceived social support, personality traits, and selfperceptions regarding the parental role was investigated. The data of the research were collected from 128 mothers who were officially divorced from their spouses, at least four months after the divorce, had custody of the child, and whose children were under 18 age. Permission was obtained from Ankara Yıldırım Beyazıt University Ethics Committee for the study with decision number 214 on 09/12/2015. In the study, the demographic information form prepared by the researchers and Adjective-Based Personality Test, Multidimensional Scale of Perceived Social Support, Parental Role Self-Perception Scale, and Parenting Stress Scale were used. The results of the analysis showed that perceived social support, emotional instability, and openness to experience, which are the sub-dimensions of the personality scale, and parental investment, the sub-dimension of the self-perceptions of the parenting role scale, significantly predicted parenting stress. In addition, openness to experience and perceived social support have been found to negatively affect parenting stress. Emotional instability and parental investment positively predict parenting stress. It was observed that the variables of parental competence, role satisfaction, parental role balancing, extraversion, agreeableness, and responsibility were not significant in predicting parenting stress. According to the findings of this study, the most effective variable reducing parenting stress is openness to experience from personality traits.
Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry, Dec 29, 2022
Bu araştırma, evli bireylerin kök aileyle ilişkileri ile stresle başa çıkma tarzları arasındaki i... more Bu araştırma, evli bireylerin kök aileyle ilişkileri ile stresle başa çıkma tarzları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. İlişkisel tarama modelinde yapılan bu araştırma, amaçsal örneklem ile seçilen, Ankara'da yaşayan, en az lise mezunu ve evli olan 150 birey ile yürütülmüştür. Veriler 'Sosyo-Demografik Bilgi Formu', 'Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği' (SBTÖ), 'Kök Aileyle İlişkiler Envanteri' (KAİE) kullanılarak elde edilmiştir. Evli bireylerde SBTÖ toplam puan ortalaması 78,32±7,98; KAİE toplam puan ortalaması 26,51±4,50 bulunmuştur. KAİE ve SBTÖ toplam puanlarının arasında anlamlı bir ilişki olmadığı; SBTÖ alt boyutlarından kendine güvenli yaklaşım, çaresiz yaklaşım ve boyun eğici yaklaşım ile KAİE toplam puanı arasında pozitif yönde ilişki olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak evli bireylerde kök aileyle ilişkiler ve stresle başa çıkma tarzları arasında ilişki olmadığı ancak kök aileyle ilişkiler iyileştikçe, baş etme tarzlarından kendine güvenli yaklaşım, çaresiz yaklaşım ve boyun eğici yaklaşımın kullanılmasının arttığı bulunmuştur. Bu nedenle evli bireylerin işlevsel baş etmelerinin sağlanması için, kök aileyle ilişkilerinin baş etme tarzları ile ilişkisine yönelik farkındalık geliştirecek psikososyal müdahalelerin planlanması önerilmektedir.
Bu araştırma, evli bireylerin kök aileyle ilişkileri ile stresle başa çıkma tarzları arasındaki i... more Bu araştırma, evli bireylerin kök aileyle ilişkileri ile stresle başa çıkma tarzları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. İlişkisel tarama modelinde yapılan bu araştırma, amaçsal örneklem ile seçilen, Ankara'da yaşayan, en az lise mezunu ve evli olan 150 birey ile yürütülmüştür. Veriler 'Sosyo-Demografik Bilgi Formu', 'Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği' (SBTÖ), 'Kök Aileyle İlişkiler Envanteri' (KAİE) kullanılarak elde edilmiştir. Evli bireylerde SBTÖ toplam puan ortalaması 78,32±7,98; KAİE toplam puan ortalaması 26,51±4,50 bulunmuştur. KAİE ve SBTÖ toplam puanlarının arasında anlamlı bir ilişki olmadığı; SBTÖ alt boyutlarından kendine güvenli yaklaşım, çaresiz yaklaşım ve boyun eğici yaklaşım ile KAİE toplam puanı arasında pozitif yönde ilişki olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak evli bireylerde kök aileyle ilişkiler ve stresle başa çıkma tarzları arasında ilişki olmadığı ancak kök aileyle ilişkiler iyileştikçe, baş etme tarzlarından kendine güvenli yaklaşım, çaresiz yaklaşım ve boyun eğici yaklaşımın kullanılmasının arttığı bulunmuştur. Bu nedenle evli bireylerin işlevsel baş etmelerinin sağlanması için, kök aileyle ilişkilerinin baş etme tarzları ile ilişkisine yönelik farkındalık geliştirecek psikososyal müdahalelerin planlanması önerilmektedir.
Aim: The Covid-19 pandemic has affected healthcare system deeply. The healthcare workers served a... more Aim: The Covid-19 pandemic has affected healthcare system deeply. The healthcare workers served at high risk. In this period, medical students continued their education remotely. This study was aimed to evaluate the concerns of the medical students about their own health as well as their profession and thoughts about their decision to start medical school. Methods: This study was conducted in Ankara Yildirim Beyazit University, Faculty of Medicine between 10-17 May 2020. The online questionnaire including demographic information, occupational anxiety, health anxiety, health cognition level were sent to 2281 students. The data were obtained using a convenience sampling. The distribution of the data is presented using median (minimum-maximum). Double-series correlation coefficient, chi-square test and polychoric correlation coefficient were used to evaluate the relationship between responses to the questionnaire. Results: A total of 885 students completed the questionnaire. The mean age was 21.47 (±2.62); 545 (61.9%) of them were female. A number of 809 (91.8%) students stated that they chose medical school willingly while 72 (8.2%) students unwillingly. Those who unwillingly chose medicine had a high desire to change their profession. The distance education was sufficient for 168 (19.2%) students; partially sufficient for 435 students. As the semester increased, their professional anxiety, awareness of the advantages and disadvantages of their professions, trust to the health system, ability of reviewing different professional resources increased. Female students were more concerned about their professional and general health than male students. Conclusions: Although the pandemic had effects on medical students' profession choice and anxiety levels, in general, these effects was not higher. The professional anxiety, awareness of the profession, trust to the health system, ability of reviewing different professional resources were related to semester year.
Çocuk ihmali bir davranışın varlığı değil yokluğuna dayanması nedeniyle sinsi bir kötü muamele bi... more Çocuk ihmali bir davranışın varlığı değil yokluğuna dayanması nedeniyle sinsi bir kötü muamele biçimidir, çocukların gelişimlerinin birçok yönünü etkileyerek kalıcı izler bırakmaktadır. Bu nedenle ihmalin gecikmeden fark edilmesi ve gerekli müdahalelerin yapılması oldukça önemlidir. Ancak çocuk ihmali ile ilgili yapılan çalışmaların sınırlı olduğu,
During the COVID-19, the relationships among family members and the stress that accompanied have ... more During the COVID-19, the relationships among family members and the stress that accompanied have increasingly affected families. The first aim of this study is to test the effects of marital adjustment, perceived stress and parental self-efficacy of married couples on family resilience during the COVID-19 pandemic. The second aim of this study is to investigate whether or not family resilience, perceived stress, parental self-efficacy and marital adjustment differentiate depending on demographic and other variables in the COVID-19 pandemic. Participants consisted of 241 married individuals with at least one child between 4 and 18 years old, and data were collected online. It was found that when perceived stress increased, parental self-efficacy and marital adjustment decreased; besides, this perceived stress indirectly influenced family resilience through parental self-efficacy and marital adjustment. Similarly, it was found that pregnant participants experienced higher level of perception of stress during the COVID-19 period. It was found that the family resilience of participants who got support within the family was higher than participants who got support from outside the family. However, no differences were found between males and females. In stressful processes like the COVID-19 pandemic, each subsystem of the family (individual, couple and parent) has a significant role in the resilience level of the family as a whole. Future studies focus on experimental and can focus on programs prepared for family resilience. Intervention programs can be prepared related to stress perception, parental skills and marital adjustment of married couples and their influence on family resilience can be searched.
Öz Günümüzde, birçok ülkede, ağır ruhsal bozukluğa sahip bireyler cezalandırılmamaktadır ve bu bi... more Öz Günümüzde, birçok ülkede, ağır ruhsal bozukluğa sahip bireyler cezalandırılmamaktadır ve bu bireylere mahkeme kararlarıyla zorunlu psikiyatrik tedavi verilmektedir. Bu hizmetler, güvenlik seviyesi artırılmış yüksek güvenlikli hastanelerde sunulmaktadır. Ülkemizde, şehir hastanelerinin kurulmasıyla, uzun yıllardır eksikliği görülen Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Hastaneleri 2018 yılı itibariyle açılmaya başlamış ve adli psikiyatri yatak sayıları artırılmıştır. Dünyada adli psikiyatri hizmetlerinin sunumuna ve geliştirilmesine ilişkin tecrübe sahibi ülkeler vardır. Özellikle İngiltere ve ABD'de düşük, orta ve yüksek güvenlikli adli hastanelerle birlikte, toplum temelli bakım ve taburculuk sonrası takip sistemleri oldukça gelişmiştir. Sosyal hizmet uzmanları, adli psikiyatrik tedavi ekibinin üyesi olarak hemen hemen tüm süreçte görev almaktadırlar ve mesleğin doğasına özgü işlev ve rollerini yerine getirmektedirler. Bu çalışmada, dünyada ve Türkiye'de adli psikiyatri hizmetlerinin gelişimi, sosyal hizmet mesleği açısından önemi ve adli psikiyatrik sosyal hizmet uzmanının işlev ve rolleri çeşitli yönleriyle ele alınmaktadır.
New Trends and Issues Proceedings on Humanities and Social Sciences, Jun 28, 2017
Loneliness in children and adolescents is explained as an emotionally obtrusive experience arisin... more Loneliness in children and adolescents is explained as an emotionally obtrusive experience arising from sadness and anxiety coming out of quantitative or qualitative deficiencies in social relationships of the child. Loneliness which is expression of general well-being and gratification obtained from life of individual as a whole effect the life quality of a child. In this research a cross-sectional and correlational study out of quantitative research methods was designed and conceptual model constituted in the direction of aim of research was examined by structural equation modeling. According to result of study, loneliness predict life quality negatively. This situation is quite important because social workers, psychological counselors, teachers and administrators would determine students' feelings of loneliness and would develop and implement programs for these children to establish deeper and more stable relationships with their friends and families.
International Journal of Social Work and Human Services Practice, 2019
In this study, it is aimed to determine whether secondary traumatic stress as a result of the int... more In this study, it is aimed to determine whether secondary traumatic stress as a result of the interactions between social workers and clients is affected by psychological resilience. 191 social workers participated in the study. The data were obtained from the participants via e-mail and face-to-face interviews. Personal and professional information forms were filled out by the participants to determine their socio-demographic characteristics. The "Post Traumatic Stress Disorder Symptoms Scale -Self-Report Version" Form (PSS-SR) was used to measure secondary traumatic stress and "Psychological Resilience Scale for Adults" (PRSA) was used to measure psychological resilience. The SPSS package program was used to analyze the data. Multiple regression analysis was performed to determine the effect of psychological resilience on secondary traumatic stress. According to the findings obtained from the analyses, self-perception and social competence, which are among the sub-scales of psychological resilience, had an effect on total score of the PSS-SR and they were found to be significant negative predictors of arousal cluster. It was found that self-perception had a significant negative effect on re-experiencing and avoidance clusters. As a result of the study, it was found out that psychological resilience of social workers had an effect on secondary traumatic stress.
Aile üyeleri arasındaki etkileşimin kalitesine işaret eden aile işlevselliği, ailenin duygusal ba... more Aile üyeleri arasındaki etkileşimin kalitesine işaret eden aile işlevselliği, ailenin duygusal bağlılığı ve değişime karşı uyumu gibi birçok yapıyı içine alır. Aile işlevselliğini tehdit eden hastalık, ölüm, yoksulluk vb. birçok değişken bulunmaktadır. Engelli bir üyenin bulunması halinde de aile işlevselliği risk altındadır ve aile üyeleri yeni koşullara uyum sağlamak zorunda kalabilir. Bu çalışmada, engelli üyesi bulunan ailelerdeki yetişkinlerin algılanan aile işlevselliğinin, sosyo-demografik özelliklerine göre farklılık gösterip göstermediği incelemek amaçlanmaktadır. Çalışmaya ailesinde engelli bir üye bulunan 35-60 yaş arasındaki 141 yetişkin dâhil edilmiştir. Katılımcıların algılanan aile işlevselliğini ölçmek amacıyla Aile Değerlendirme Ölçeği (ADÖ) kullanılmıştır. Aile Değerlendirme Ölçeği'nin problem çözme, iletişim, roller, duygusal tepki verebilme, gereken ilgiyi gösterme, davranış kontrolü ve genel işlevler olmak üzere yedi alt boyutu vardır. Katılımcıların algılanan aile işlevselliği düzeylerinin, sosyo-demografik özelliklerine göre anlamlı farklılık gösterip göstermediğini test etmek amacıyla İlişkisiz Örneklemler T-Testi ve İlişkisiz Örneklemler İçin Tek Faktörlü Varyans Analizi kullanılmıştır. Katılımcılar Aile Değerlendirme Ölçeğinin alt boyutlarından olan problem çözme, iletişim, duygusal tepki verebilme ve genel işlevler alt boyutlarında sağlıklı sonuçlar bildirirken; roller, gereken ilgiyi gösterme ve davranış kontrolü alt boyutlarında sağlıksız sonuçlar bildirmişlerdir. Katılımcıların Aile Değerlendirme Ölçeği'nin bazı alt boyutlarından aldıkları puanlar ise; eğitim düzeyi, sağlık durumu, sağlık güvencesi, evde bakım ücreti ve engelli aylığından yararlanma durumu, yararlanılan hizmet sayısı ve hanede yaşayan toplam kişi sayısı bakımından anlamlı farklılık göstermiştir.
Turkish Journal of Family Medicine & Primary Care, 2015
Lonelinees Scale for children was developed to measure children's perception of loneliness by Ash... more Lonelinees Scale for children was developed to measure children's perception of loneliness by Asher, Hymel and Renshaw in 1984. The purpose of the present study was conducted to determine the validity and reliability of the Loneliness Scale for children in Turkish society. The reliability study of the Loneliness Scale for Children on 287 primary school students revealed and internal consistency of the scale (cronbach alfa) .81, the test-retest reliability coefficient of 0.85 were found. According to the confirmatory factor analysis which is applied for reliability, it was determined that Provision Loneliness Scale for Children can be accepted as a valid and reliable tool which can be used in Turkish society.
In this study it is aimed to investigate the effects of parental attitude on young adults' emotio... more In this study it is aimed to investigate the effects of parental attitude on young adults' emotional management skills. Correlational research model was used to analyze the data. The study group consists of 170 young adults whose ages ranged from 20 to 36 in central district of Ankara. To gather the data, "Emotional Management Skill Scale" and "Parental Attitude Scale" were used. Multiple regression analysis was performed to predict the determinants of young adults' emotional skills. Emotional Management Skill Scale Points' are the dependent variable of this study also the independent variables of this study are the subscales points of Parental Attitude Scale. According to the result of investigation three independent variables which are authoritative, over parenting and authoritarian parental styles predict emotional management skills. Authoritative and authoritarian parental style effects emotional management skills positively whereas over parenting style effects negatively. Findings discussed according to contribution of handled determinants and appropriate suggestions were recommended for future researches.
T ravmatik ya s antilar, gercek bir olum veya olum tehdidinin bulundu g u, a g ir yaralanmanin ve... more T ravmatik ya s antilar, gercek bir olum veya olum tehdidinin bulundu g u, a g ir yaralanmanin veya fiziksel butunlu g e yonelik bir tehdidin ortaya cikti g i ve kisinin kendisinin ya s adi g i ya da s ahit oldu g u olaylar olarak tanimlanmaktadir. Diger bir deyisle, kisinin hayatinda herhangi bir travmatik yasantinin meydana gelmesi sadece kendisini degil, iliskide oldugu kisileri de etkilemektedir. Dolayli olarak bu durumdan etkilenen kisilerin de ayni travma sonrasi stres bozuklugunda oldugu gibi artmis uyarilmislik, yeniden yasantilama ve kacinma gibi belirtiler gosterebildigi bilinmektedir. Travma magduru bireylerle calisan uzmanlarda, travmaya dolayli olarak maruz kalmaktadirlar ve meslek elemanlarinin yasadigi durum ikincil travmatik stres kavrami ile ifade edilmektedir. Yapilan arastirmalarda ikincil travmatik stres belirtileri acisindan farkli risk ve koruyucu faktorlerin oldugu ve bu koruyucu faktorlerin en onemlilerinden birinin sosyal destek faktoru oldugu gorulmektedir....
Aim: Today, in almost all societies in which the gender equality and the position of women in soc... more Aim: Today, in almost all societies in which the gender equality and the position of women in society are often discussed, it is historically a social reality that individuals with different social, cultural, political and psychological backgrounds are subject to discrimination due to these differences. Subjects and Methods: This study aims to examine the effect of the attitude towards women and value orientation on gender role perception and it was conducted with 6054 students studying in different departments at Atatürk University Open Education Faculty. The data collection instruments used in this research are personal information form to determine the sociodemographic attributes of the participants, Attitudes Towards Women Scale, Schwartz Value Orientations Scale, Gender Role Perception Scale. Results: According to the findings of the study there is a significant relationship between gender role perception and attitude towards women, but there is also a negative relationship between gender role perception, attitude towards women and traditionality. It was found that the most effective variable predicting the gender role perception is attitude towards women. This finding shows that individuals' perceptions of gender role are more egalitarian when attitudes towards women are positive. Conclusion: It is considered that it would be beneficial to organize programs aiming at gaining the values of self-direction and universalism instead of the values of traditionality and security to ensure a positive change of attitudes towards women. In addition to this, it is considered that there is a need for longitudinal studies to change those attitudes.
İşitme engeli olan bireyler konuşulanları anlama ve düşündüklerini ifade edebilme becerilerinden ... more İşitme engeli olan bireyler konuşulanları anlama ve düşündüklerini ifade edebilme becerilerinden belirli ölçüde yoksun kaldığı için temel erişilebilirlik sorunlarına sahiptir. Araştırma, özel gereksinimi ve toplumsal cinsiyet etkileri nedeniyle sosyal uyum sorunları yaşayan işitme engeli olan kadınlarla yapılmıştır. Araştırma nicel ve nitel araştırma yönteminin birlikte kullanıldığı karma model ile tasarlanmıştır. Araştırmaya 30 işitme engeli olan kadın katılmış, 15 kadın ile ayrıca derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Araştırmanın nicel kısmında Craig Engellilik Değerlendirme ve Bildirme Tekniği Kısa Formu ve araştırmacı tarafından hazırlanan anket veri toplama aracı olarak kullanılmış, nitel görüşmelerde ise yarı yapılandırılmış sorular kullanılmıştır. Kadınlarla iletişim kurmak için işaret dili kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre; ölçekten alınan puanların katılımcıların yaşı, medeni durumu, özel eğitim alma durumu ve kültürel etkinliklere katılım sıklığına göre farklılaşmadığı, öğrenim düzeyi, sosyal etkinliklerine katılım sıklığı, işitme derecesi, bir kulübe üye olma durumlarının ölçeğin alt boyutlarına göre farklılık gösterdiği bulunmuştur. Nitel bulgularda ise iletişim, eğitim, istihdam ve sağlıkta yaşanan sosyal uyumu etkileyen güçlükler belirlenmiştir.
Divorce is a familial crisis factor that affects all family members. While the experiences of div... more Divorce is a familial crisis factor that affects all family members. While the experiences of divorced or single mothers about their parenting are the subject of many studies in the international literature, the number of studies on the subject in the domestic literature is quite limited. Since divorce is thought to be a difficult process for mothers economically, socially, culturally, and psychologically, in this study, the relationship between parenting stress of divorced mothers and their perceived social support, personality traits, and selfperceptions regarding the parental role was investigated. The data of the research were collected from 128 mothers who were officially divorced from their spouses, at least four months after the divorce, had custody of the child, and whose children were under 18 age. Permission was obtained from Ankara Yıldırım Beyazıt University Ethics Committee for the study with decision number 214 on 09/12/2015. In the study, the demographic information form prepared by the researchers and Adjective-Based Personality Test, Multidimensional Scale of Perceived Social Support, Parental Role Self-Perception Scale, and Parenting Stress Scale were used. The results of the analysis showed that perceived social support, emotional instability, and openness to experience, which are the sub-dimensions of the personality scale, and parental investment, the sub-dimension of the self-perceptions of the parenting role scale, significantly predicted parenting stress. In addition, openness to experience and perceived social support have been found to negatively affect parenting stress. Emotional instability and parental investment positively predict parenting stress. It was observed that the variables of parental competence, role satisfaction, parental role balancing, extraversion, agreeableness, and responsibility were not significant in predicting parenting stress. According to the findings of this study, the most effective variable reducing parenting stress is openness to experience from personality traits.
Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry, Dec 29, 2022
Bu araştırma, evli bireylerin kök aileyle ilişkileri ile stresle başa çıkma tarzları arasındaki i... more Bu araştırma, evli bireylerin kök aileyle ilişkileri ile stresle başa çıkma tarzları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. İlişkisel tarama modelinde yapılan bu araştırma, amaçsal örneklem ile seçilen, Ankara'da yaşayan, en az lise mezunu ve evli olan 150 birey ile yürütülmüştür. Veriler 'Sosyo-Demografik Bilgi Formu', 'Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği' (SBTÖ), 'Kök Aileyle İlişkiler Envanteri' (KAİE) kullanılarak elde edilmiştir. Evli bireylerde SBTÖ toplam puan ortalaması 78,32±7,98; KAİE toplam puan ortalaması 26,51±4,50 bulunmuştur. KAİE ve SBTÖ toplam puanlarının arasında anlamlı bir ilişki olmadığı; SBTÖ alt boyutlarından kendine güvenli yaklaşım, çaresiz yaklaşım ve boyun eğici yaklaşım ile KAİE toplam puanı arasında pozitif yönde ilişki olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak evli bireylerde kök aileyle ilişkiler ve stresle başa çıkma tarzları arasında ilişki olmadığı ancak kök aileyle ilişkiler iyileştikçe, baş etme tarzlarından kendine güvenli yaklaşım, çaresiz yaklaşım ve boyun eğici yaklaşımın kullanılmasının arttığı bulunmuştur. Bu nedenle evli bireylerin işlevsel baş etmelerinin sağlanması için, kök aileyle ilişkilerinin baş etme tarzları ile ilişkisine yönelik farkındalık geliştirecek psikososyal müdahalelerin planlanması önerilmektedir.
Bu araştırma, evli bireylerin kök aileyle ilişkileri ile stresle başa çıkma tarzları arasındaki i... more Bu araştırma, evli bireylerin kök aileyle ilişkileri ile stresle başa çıkma tarzları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. İlişkisel tarama modelinde yapılan bu araştırma, amaçsal örneklem ile seçilen, Ankara'da yaşayan, en az lise mezunu ve evli olan 150 birey ile yürütülmüştür. Veriler 'Sosyo-Demografik Bilgi Formu', 'Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği' (SBTÖ), 'Kök Aileyle İlişkiler Envanteri' (KAİE) kullanılarak elde edilmiştir. Evli bireylerde SBTÖ toplam puan ortalaması 78,32±7,98; KAİE toplam puan ortalaması 26,51±4,50 bulunmuştur. KAİE ve SBTÖ toplam puanlarının arasında anlamlı bir ilişki olmadığı; SBTÖ alt boyutlarından kendine güvenli yaklaşım, çaresiz yaklaşım ve boyun eğici yaklaşım ile KAİE toplam puanı arasında pozitif yönde ilişki olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak evli bireylerde kök aileyle ilişkiler ve stresle başa çıkma tarzları arasında ilişki olmadığı ancak kök aileyle ilişkiler iyileştikçe, baş etme tarzlarından kendine güvenli yaklaşım, çaresiz yaklaşım ve boyun eğici yaklaşımın kullanılmasının arttığı bulunmuştur. Bu nedenle evli bireylerin işlevsel baş etmelerinin sağlanması için, kök aileyle ilişkilerinin baş etme tarzları ile ilişkisine yönelik farkındalık geliştirecek psikososyal müdahalelerin planlanması önerilmektedir.
Aim: The Covid-19 pandemic has affected healthcare system deeply. The healthcare workers served a... more Aim: The Covid-19 pandemic has affected healthcare system deeply. The healthcare workers served at high risk. In this period, medical students continued their education remotely. This study was aimed to evaluate the concerns of the medical students about their own health as well as their profession and thoughts about their decision to start medical school. Methods: This study was conducted in Ankara Yildirim Beyazit University, Faculty of Medicine between 10-17 May 2020. The online questionnaire including demographic information, occupational anxiety, health anxiety, health cognition level were sent to 2281 students. The data were obtained using a convenience sampling. The distribution of the data is presented using median (minimum-maximum). Double-series correlation coefficient, chi-square test and polychoric correlation coefficient were used to evaluate the relationship between responses to the questionnaire. Results: A total of 885 students completed the questionnaire. The mean age was 21.47 (±2.62); 545 (61.9%) of them were female. A number of 809 (91.8%) students stated that they chose medical school willingly while 72 (8.2%) students unwillingly. Those who unwillingly chose medicine had a high desire to change their profession. The distance education was sufficient for 168 (19.2%) students; partially sufficient for 435 students. As the semester increased, their professional anxiety, awareness of the advantages and disadvantages of their professions, trust to the health system, ability of reviewing different professional resources increased. Female students were more concerned about their professional and general health than male students. Conclusions: Although the pandemic had effects on medical students' profession choice and anxiety levels, in general, these effects was not higher. The professional anxiety, awareness of the profession, trust to the health system, ability of reviewing different professional resources were related to semester year.
Çocuk ihmali bir davranışın varlığı değil yokluğuna dayanması nedeniyle sinsi bir kötü muamele bi... more Çocuk ihmali bir davranışın varlığı değil yokluğuna dayanması nedeniyle sinsi bir kötü muamele biçimidir, çocukların gelişimlerinin birçok yönünü etkileyerek kalıcı izler bırakmaktadır. Bu nedenle ihmalin gecikmeden fark edilmesi ve gerekli müdahalelerin yapılması oldukça önemlidir. Ancak çocuk ihmali ile ilgili yapılan çalışmaların sınırlı olduğu,
During the COVID-19, the relationships among family members and the stress that accompanied have ... more During the COVID-19, the relationships among family members and the stress that accompanied have increasingly affected families. The first aim of this study is to test the effects of marital adjustment, perceived stress and parental self-efficacy of married couples on family resilience during the COVID-19 pandemic. The second aim of this study is to investigate whether or not family resilience, perceived stress, parental self-efficacy and marital adjustment differentiate depending on demographic and other variables in the COVID-19 pandemic. Participants consisted of 241 married individuals with at least one child between 4 and 18 years old, and data were collected online. It was found that when perceived stress increased, parental self-efficacy and marital adjustment decreased; besides, this perceived stress indirectly influenced family resilience through parental self-efficacy and marital adjustment. Similarly, it was found that pregnant participants experienced higher level of perception of stress during the COVID-19 period. It was found that the family resilience of participants who got support within the family was higher than participants who got support from outside the family. However, no differences were found between males and females. In stressful processes like the COVID-19 pandemic, each subsystem of the family (individual, couple and parent) has a significant role in the resilience level of the family as a whole. Future studies focus on experimental and can focus on programs prepared for family resilience. Intervention programs can be prepared related to stress perception, parental skills and marital adjustment of married couples and their influence on family resilience can be searched.
Öz Günümüzde, birçok ülkede, ağır ruhsal bozukluğa sahip bireyler cezalandırılmamaktadır ve bu bi... more Öz Günümüzde, birçok ülkede, ağır ruhsal bozukluğa sahip bireyler cezalandırılmamaktadır ve bu bireylere mahkeme kararlarıyla zorunlu psikiyatrik tedavi verilmektedir. Bu hizmetler, güvenlik seviyesi artırılmış yüksek güvenlikli hastanelerde sunulmaktadır. Ülkemizde, şehir hastanelerinin kurulmasıyla, uzun yıllardır eksikliği görülen Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Hastaneleri 2018 yılı itibariyle açılmaya başlamış ve adli psikiyatri yatak sayıları artırılmıştır. Dünyada adli psikiyatri hizmetlerinin sunumuna ve geliştirilmesine ilişkin tecrübe sahibi ülkeler vardır. Özellikle İngiltere ve ABD'de düşük, orta ve yüksek güvenlikli adli hastanelerle birlikte, toplum temelli bakım ve taburculuk sonrası takip sistemleri oldukça gelişmiştir. Sosyal hizmet uzmanları, adli psikiyatrik tedavi ekibinin üyesi olarak hemen hemen tüm süreçte görev almaktadırlar ve mesleğin doğasına özgü işlev ve rollerini yerine getirmektedirler. Bu çalışmada, dünyada ve Türkiye'de adli psikiyatri hizmetlerinin gelişimi, sosyal hizmet mesleği açısından önemi ve adli psikiyatrik sosyal hizmet uzmanının işlev ve rolleri çeşitli yönleriyle ele alınmaktadır.
New Trends and Issues Proceedings on Humanities and Social Sciences, Jun 28, 2017
Loneliness in children and adolescents is explained as an emotionally obtrusive experience arisin... more Loneliness in children and adolescents is explained as an emotionally obtrusive experience arising from sadness and anxiety coming out of quantitative or qualitative deficiencies in social relationships of the child. Loneliness which is expression of general well-being and gratification obtained from life of individual as a whole effect the life quality of a child. In this research a cross-sectional and correlational study out of quantitative research methods was designed and conceptual model constituted in the direction of aim of research was examined by structural equation modeling. According to result of study, loneliness predict life quality negatively. This situation is quite important because social workers, psychological counselors, teachers and administrators would determine students' feelings of loneliness and would develop and implement programs for these children to establish deeper and more stable relationships with their friends and families.
International Journal of Social Work and Human Services Practice, 2019
In this study, it is aimed to determine whether secondary traumatic stress as a result of the int... more In this study, it is aimed to determine whether secondary traumatic stress as a result of the interactions between social workers and clients is affected by psychological resilience. 191 social workers participated in the study. The data were obtained from the participants via e-mail and face-to-face interviews. Personal and professional information forms were filled out by the participants to determine their socio-demographic characteristics. The "Post Traumatic Stress Disorder Symptoms Scale -Self-Report Version" Form (PSS-SR) was used to measure secondary traumatic stress and "Psychological Resilience Scale for Adults" (PRSA) was used to measure psychological resilience. The SPSS package program was used to analyze the data. Multiple regression analysis was performed to determine the effect of psychological resilience on secondary traumatic stress. According to the findings obtained from the analyses, self-perception and social competence, which are among the sub-scales of psychological resilience, had an effect on total score of the PSS-SR and they were found to be significant negative predictors of arousal cluster. It was found that self-perception had a significant negative effect on re-experiencing and avoidance clusters. As a result of the study, it was found out that psychological resilience of social workers had an effect on secondary traumatic stress.
Aile üyeleri arasındaki etkileşimin kalitesine işaret eden aile işlevselliği, ailenin duygusal ba... more Aile üyeleri arasındaki etkileşimin kalitesine işaret eden aile işlevselliği, ailenin duygusal bağlılığı ve değişime karşı uyumu gibi birçok yapıyı içine alır. Aile işlevselliğini tehdit eden hastalık, ölüm, yoksulluk vb. birçok değişken bulunmaktadır. Engelli bir üyenin bulunması halinde de aile işlevselliği risk altındadır ve aile üyeleri yeni koşullara uyum sağlamak zorunda kalabilir. Bu çalışmada, engelli üyesi bulunan ailelerdeki yetişkinlerin algılanan aile işlevselliğinin, sosyo-demografik özelliklerine göre farklılık gösterip göstermediği incelemek amaçlanmaktadır. Çalışmaya ailesinde engelli bir üye bulunan 35-60 yaş arasındaki 141 yetişkin dâhil edilmiştir. Katılımcıların algılanan aile işlevselliğini ölçmek amacıyla Aile Değerlendirme Ölçeği (ADÖ) kullanılmıştır. Aile Değerlendirme Ölçeği'nin problem çözme, iletişim, roller, duygusal tepki verebilme, gereken ilgiyi gösterme, davranış kontrolü ve genel işlevler olmak üzere yedi alt boyutu vardır. Katılımcıların algılanan aile işlevselliği düzeylerinin, sosyo-demografik özelliklerine göre anlamlı farklılık gösterip göstermediğini test etmek amacıyla İlişkisiz Örneklemler T-Testi ve İlişkisiz Örneklemler İçin Tek Faktörlü Varyans Analizi kullanılmıştır. Katılımcılar Aile Değerlendirme Ölçeğinin alt boyutlarından olan problem çözme, iletişim, duygusal tepki verebilme ve genel işlevler alt boyutlarında sağlıklı sonuçlar bildirirken; roller, gereken ilgiyi gösterme ve davranış kontrolü alt boyutlarında sağlıksız sonuçlar bildirmişlerdir. Katılımcıların Aile Değerlendirme Ölçeği'nin bazı alt boyutlarından aldıkları puanlar ise; eğitim düzeyi, sağlık durumu, sağlık güvencesi, evde bakım ücreti ve engelli aylığından yararlanma durumu, yararlanılan hizmet sayısı ve hanede yaşayan toplam kişi sayısı bakımından anlamlı farklılık göstermiştir.
Turkish Journal of Family Medicine & Primary Care, 2015
Lonelinees Scale for children was developed to measure children's perception of loneliness by Ash... more Lonelinees Scale for children was developed to measure children's perception of loneliness by Asher, Hymel and Renshaw in 1984. The purpose of the present study was conducted to determine the validity and reliability of the Loneliness Scale for children in Turkish society. The reliability study of the Loneliness Scale for Children on 287 primary school students revealed and internal consistency of the scale (cronbach alfa) .81, the test-retest reliability coefficient of 0.85 were found. According to the confirmatory factor analysis which is applied for reliability, it was determined that Provision Loneliness Scale for Children can be accepted as a valid and reliable tool which can be used in Turkish society.
In this study it is aimed to investigate the effects of parental attitude on young adults' emotio... more In this study it is aimed to investigate the effects of parental attitude on young adults' emotional management skills. Correlational research model was used to analyze the data. The study group consists of 170 young adults whose ages ranged from 20 to 36 in central district of Ankara. To gather the data, "Emotional Management Skill Scale" and "Parental Attitude Scale" were used. Multiple regression analysis was performed to predict the determinants of young adults' emotional skills. Emotional Management Skill Scale Points' are the dependent variable of this study also the independent variables of this study are the subscales points of Parental Attitude Scale. According to the result of investigation three independent variables which are authoritative, over parenting and authoritarian parental styles predict emotional management skills. Authoritative and authoritarian parental style effects emotional management skills positively whereas over parenting style effects negatively. Findings discussed according to contribution of handled determinants and appropriate suggestions were recommended for future researches.
T ravmatik ya s antilar, gercek bir olum veya olum tehdidinin bulundu g u, a g ir yaralanmanin ve... more T ravmatik ya s antilar, gercek bir olum veya olum tehdidinin bulundu g u, a g ir yaralanmanin veya fiziksel butunlu g e yonelik bir tehdidin ortaya cikti g i ve kisinin kendisinin ya s adi g i ya da s ahit oldu g u olaylar olarak tanimlanmaktadir. Diger bir deyisle, kisinin hayatinda herhangi bir travmatik yasantinin meydana gelmesi sadece kendisini degil, iliskide oldugu kisileri de etkilemektedir. Dolayli olarak bu durumdan etkilenen kisilerin de ayni travma sonrasi stres bozuklugunda oldugu gibi artmis uyarilmislik, yeniden yasantilama ve kacinma gibi belirtiler gosterebildigi bilinmektedir. Travma magduru bireylerle calisan uzmanlarda, travmaya dolayli olarak maruz kalmaktadirlar ve meslek elemanlarinin yasadigi durum ikincil travmatik stres kavrami ile ifade edilmektedir. Yapilan arastirmalarda ikincil travmatik stres belirtileri acisindan farkli risk ve koruyucu faktorlerin oldugu ve bu koruyucu faktorlerin en onemlilerinden birinin sosyal destek faktoru oldugu gorulmektedir....
Uploads
Papers by esra var