Thesis Chapters by turan güllü
Environmental Issues, Environmental Pollution, Unsustainable Development
Drafts by turan güllü

Işık kirliliği, yanlış yerde, yanlış miktarda, yanlış yönde ve yanlış zamanda ışık kullanılmasıdı... more Işık kirliliği, yanlış yerde, yanlış miktarda, yanlış yönde ve yanlış zamanda ışık kullanılmasıdır. Hava kirliliği, su kirliliği gibi zehirleyici olmasa da, gereğinden fazla ve yanlış yerde ışık kullanmak etkisiz aydınlatma demektir; bunun sonucu olarak ışığı üretmek için harcanan enerjinin önemli bir kısmı da boşa gitmektedir. Doğrudan gökyüzüne giden ışık. Sözün tam anlamıyla boşa giden, uzayda kaybolan ışıktır. Astronomlar ve gökyüzünü seyretmek isteyen herkes için en kötü ışık kirliliği budur. Işığın atmosferdeki tozlar ve moleküller tarafından saçılması sonucu göğün doğal parlaklığının bozulmasına, artmasına neden olur. "Uluslararası Karanlık Gökyüzü Birliği"¹nin yaptığı bir araştırmaya göre, bu şekildeki dış aydınlatmalarda ışığın %30 kadarı boşa gitmektedir. Bu yanlış uygulamaların maliyetinin ABD'de yılda 2 milyar dolar olduğu hesaplanmıştır. İngiltere'de ise yanlış ışıklandırma yılda 53 milyon sterlin tutarında enerji kaybına neden olmaktadır. Türkiye'de ise 2011 yılında 22 milyon dolar olarak hesaplanmıştır. Işık kirliliğine karşı önlem almak yaklaşık bir elektrik santralı kurmak anlamına gelmektedir. Işık üretilirken kömür, petrol ve su gibi doğal kaynaklar kullanıldığı için boşa giden ışık doğal kaynakları da boşa harcamak demektir.

Dünyada var olan suyun sadece %2,5'i insanların içme ihtiyacını karşılayabilecek olan tatlı su ol... more Dünyada var olan suyun sadece %2,5'i insanların içme ihtiyacını karşılayabilecek olan tatlı su olarak nitelendirilmektedir. Bu miktarın büyük bir bölümü buzullarda donmuş halde bulunmaktadır. Geriye kalan kısmın büyük bir bölümü yeraltındadır. Yeraltı ve buzullar dışında kalan ve insan tarafından ulaşılabilir olan su, yüzey, yüzeye yakın yeraltı ve atmosferik sudan oluşmaktadır. Nehirlerle birlikte göller, yüzey ve atmosferik suyun üçte ikisine tekabül etmektedir. Bu bilgiler ışığında dünyada insanlar ve diğer canlıların temel ihtiyaçları için kullanabilecekleri tatlı suyun miktarının aslında ne kadar sınırlı olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak suyun sınırlı bir kaynak olması, dünyadaki su kaynaklarının mevcut ya da gelecekteki insan ve diğer canlı popülâsyonlarının temel ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz olduğu anlamına gelmemektedir. Zira su sıkıntısı artan nüfustan daha çok Egemen ekonomik-politika olan kapitalist yaklaşımın sınırlı kaynakları sınırsız ve sorumsuzca kullanan küresel ekonomi faaliyetlerine bağlı olarak yoğun su ve enerji tüketimine dayalı yaşam biçimleri ve sorunlu kentleşme gibi endüstrileşme sürecine özgü çeşitli sosyal-ekolojik değişimlerle ilgili bir durumdur. Bu nedenlerle dünyanın su kaynakları üzerinde var olan baskıları büyütmekte ve bu baskılara bağlı olarak su kaynakları hızla kirlenmekte ve tükenmektedir. Su kaynakları üstündeki rekabet ve çatışma dünyanın hemen hemen her yerinde göze çarpıyor. Gelişmekte olan ve hızlı büyüyen ekonomiler nedeniyle artan talep ve yeraltı sularının aşırı kullanımı, bu çatışmaların arkasındaki iki ana unsur. Bununla birlikte, su mücadelesini alevlendiren asıl konunun, yoksul ülkelerdeki nüfus artışı değil, zengin ülkelerdeki tüketim artışı olduğu belirtilmektedir. Nüfus artış hızı yüksek olan yoksul ülkeler, bugüne kadar sulama potansiyellerinin çok küçük bir bölümünü kullandılar. İklim değişikliği üzerine artan kanıtlar, gelecekte yağış düzeninin ciddi oranda değişeceğine ve daha dengesiz hale geleceğine işaret ediyor. Bugün 4.500 milyar metreküp olan küresel su ihtiyacının 2030 yılına kadar 6.900 milyar metreküpe çıkacağı öngörülüyor. Talepteki bu tırmanış, mevcut güvenilir ve erişilebilir su rezervlerinin yüzde 40 üzerinde. Bu gidişat hepimizi kaygılandırıyor. Bu noktada, su kaynaklarını akılcı kullanmanın yaşamsal önemi karşımıza çıkıyor. Suyu akılcı kullanmanın baş koşulu korumak ve iyi yönetmektir. Bunu başarabilmek için, suyun doğal ortamda nasıl hareket ettiğini, ülkelerin ekonomisini, tarım ve sanayi sektörlerini ve bunlara bağlı olarak süren insan yaşamını anlamak gerekiyor.¹ Dünyanın tüm yaşam kaynakları gibi su da küresel bir olgu olan endüstrileşme sürecinde hızla yaşamsal kaynak olmaktan uzaklaştırılmakta ve ekonomik üretim döngüsüne dâhil edilmektedir. Türkiye'de de suyun her şeyden önce bir yaşam kaynağı olduğu gerçeğini göz ardı eden neoliberal politikalar ve uygulamalar sonucunda su kaynakları hızla kirlenmekte ve tükenmektedir. Bu tükenişe rağmen, Türkiye'de su politikalarının ve onunla yakından ilgili tarım, sanayi ve enerji politikalarının artan bir sıklıkla vurguladıkları durum ülkede yeterince su ve enerji tüketilmediğidir. Egemen yaklaşımın gelişmemiş ülkelerde bireysel yaşam biçiminin vazgeçilmezi olan daha fazla tüketme kültürünü kanıksatmak için uydurduğu ve ne kadar çok tüketirsen o kadar gelişmiş gözükürsün denilerek aşağılayıcı yaklaşımın geliştirdiği gerçekçi olmayan istatistikî verilerle doğa sorumsuzca kurban edilmektedir. Gelişmiş ülkelerin su ve enerji tüketim ortalamalarını kendininkilerle kıyaslayan Türkiye'de, bu kaynakların tüketiminde geride kalındığı ve bunun bir kalkınma sorunu olduğu, yakın gelecekte ise bu durumun bir milli güvenlik meselesine de dönüşeceği görüşü toplumsallaştırılmaya çalışılmaktadır. Türkiye'de bu kriz senaryosundan yola çıkarak oluşturulan su politikaları, ülkedeki doğal kaynakların bir an önce geliştirilip tam kapasite kullanılmaya başlanmasını hedeflemektedir. Tarımda küresel piyasaya açılmayı ve enerjide dışa bağımlıktan kurtulmayı amaçlayan politikalar için su her iki amaca birden hizmet 755.000 Yıllık su tüketimi (milyar litre) 275.000 Yıllık suya bağlı hastalıklardan ölenler 750.500.000 İçecek suya erişimi olmayan insan sayısı
Uploads
Thesis Chapters by turan güllü
Drafts by turan güllü