Papers by sungur dogancay

İngiltere'nin Kudüs'teki Misyonerlik Faaliyetleri, 2020
Semavi dinler açısından olduğu kadar jeostratejik ve jeopolitik açıdan da önem arz eden Filistin,... more Semavi dinler açısından olduğu kadar jeostratejik ve jeopolitik açıdan da önem arz eden Filistin, I. Selim döneminde 1516 Mercidâbık Savaşı sonunda Osmanlı Devletinin hâkimiyetine girdi. I. Süleyman’ın saltanatı sırasında Osmanlı Devletinden kapitülasyon hakkı kazanan Fransa zaman içerisinde bu bölgede nüfuz elde etti. İngilizler 1798’de Basra’da bir konsolosluk açıp içinde Kudüs’ü de barındıran sonradan Ortadoğu olarak adlandırılacak bölgede tarihsel süreç içerisinde ekonomik ve siyasi kazanımlar elde ettiler. Bu kazanımların elde edilmesinde misyonerler bir hayli etkili oldular. Zaman içerisinde Fransızları dengeleyen İngilizlerin yine bu devleti Kudüs’te geriletebilmeleri, kendi ayaklarını sağlam basabilmeleri ve Müslümanların olası başkaldırılarına karşı stratejik bir bölgeyi kendisine üs edinebilmeleri için Filistin’i ve Filistin halkını nüfuz alanına katmaları büyük önem arz ediyordu. Lakin Filistin’de Katolik ve Ortodoks olmasına rağmen Protestan bir topluluk yoktu. Oysa Fransızlar Katoliklerin Ruslar ise Ortodoksların adeta hamiliğini üstlenmişlerdi. İngilizlerin Filistin’de kalıcı olabilmeleri için burada Protestan bir topluluk meydana getirmeleri gerekiyordu. Bunun için The Baptist Missionary Society (1792), The Church Missionary Society (1799), The London Jews Society (1809) gibi İngiliz misyoner cemiyetleri devreye girdiler. Bu cemiyetler Kudüs’e en etkili üyelerini gönderdiler. Mesela Church Missionary Society Josiah Pratt’ı, London Jews Society ise Papaz Melchior Tschoudry’yi gönderdi. Bunları Joseph Woolf ve Danimarkalı John Nicolayson takip ettiler. Hepsinin de görevi Filistin’de Protestanlık mezhebi mensubu meydana getirmek ve bunların sayılarını arttırmaktı. 1831’de Filistin yönetiminin Kavalalı Hanedanı’na geçmesi ve Hidiv İbrahim’in Protestanlara ve yabancılara bölgede uygulanan kısıtlamaları kaldırması üzerine İngilizler Kudüs’te 1838’de bir konsolosluk açtılar. Bunu İngiltere’nin Canterbury Başpiskoposu tarafından idare edilmesi kararlaştırılan ve piskoposluğuna Yahudi dönmesi Michael Solomon Alexander’ın atandığı Anglo-Prusya Piskoposluğu’nun 1841’de kurulması izledi. Temel gayesi Yahudileri Protestanlaştırmak olan Solomon’u Ortodokslar arasında çalışmalar yürüten Samuel Gobat takip etti. Gobat, Filistin’de okullar, klinikler, yetimhaneler açtı ve misyonerler arasında işbirliği yapılmasını sağladı. 1849’da İngilizler tarafından açılan İsa Mesih Kilisesi İngiliz misyonerleri için adeta bir üs anlamı taşıyordu.
1853’te patlak veren Kırım Harbi, Avrupa’da meydana gelen siyasi değişme ve gelişmeler İngilizlerin Filistin’deki misyoner çalışmalarının sekteye uğramasına sebebiyet verdi ve bu durum 1880’lere kadar sürdü. 1878’de Kıbrıs’ın, 1881’de Mısır’ın İngilizlerce işgali Filistin’de İngiliz nüfuzunun ve misyonerlik faaliyetlerinin artmasına olanak sağladı. Muallim, hekim, mühendis, mimar görünümündeki İngiliz misyonerleri misyonerlik faaliyetlerinde bir hayli ileri gittiler. Gerek Avrupa gerekse Filistin’de yapılan neşriyat ve birbiri ardına açılan İngiliz mektepleri misyonerlerin buradaki çalışmalarına ivme kazandırdı. Osmanlı Devleti’nin bölgedeki yönetiminin zayıflığından istifade ile İngilizler burada etkinliklerini her geçen sene daha da arttırdılar ve burasını kendi manda yönetimlerine kattılar (1922). Bunu 15 Mayıs 1948’de kurulan İsrail Devleti takip etti.
Bu çalışmada İngilizlerin Kudüs’te Protestan Mezhebi mensubu meydana getirmek ve Filistin merkezli bir İsrail Devleti kurmak hususunda İngiltere Devletinin politikaları, bu politikaların icra edilmesinde etkili olan amillerden misyoner çalışmaları hakkında Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan arşiv vesikalarının yanı sıra Türk ve İngiliz literatüründe yer alan konu ile ilgili eserlerden istifade edilerek bilgi verilmeye çalışılacaktır.
IRAK YAHUDİLERİ: EKONOMİK YAPININ KARŞILAŞTIRMALI TETKİKİ , 2020
Bu çalışmada Bağdat, Musul ve Basra’da yaşayan üç Yahudi toplumunun İsrail’e göçlerinden hemen ön... more Bu çalışmada Bağdat, Musul ve Basra’da yaşayan üç Yahudi toplumunun İsrail’e göçlerinden hemen önceki ekonomik yapılarının mukayeseli tetkiki yapılmıştır. Bu mukayese için istifade edilen veri kaynakları ise 1947 tarihli Irak nüfus sayımı ve 1961 tarihli İsrail nüfus sayımıdır. Bu sayede Irak Yahudilerinin ekonomik yapılarının yanı sıra Kuzeyde Musul, Merkezde Bağdat ve Güneyde Basra’daki Yahudilerin ve Müslümanların iş gücüne katılım oranları, Yahudilerin yoğunlukla yaşadıkları bölgeler, bunların eğitim seviyeleri, uzmanlaştıkları alanlar ve nihayet Irak ekonomisine katkıları hakkında bilgi verilmiştir.

Wahhabism was one of the worst incidents annoying the Ottoman State, which firstly occurred in th... more Wahhabism was one of the worst incidents annoying the Ottoman State, which firstly occurred in the Arabian Peninsula at the end of the 18 th century and later became a dangerous opponent for Iraq, Persian Gulf, Asia, and Iran. This Islamic sect –which was established so as to restore and rehabilitate Islam– later became a looter, a troublemaker, and a bloody-hand terrorist group in a short period of time, who started to kill the others who were not Wahhabi. On the other hand, the group got favourable results and occupied the strategically important areas in a short time. As a result, it attracted first Britain's and later the other European countries' attention, who later started to build good relations with this group. If they had good relations, they could have found a powerful but an illegal ally. Additionally, this relations could be a good trump against both France and the Ottoman State. British plan was to move France France and the Ottoman State from Iraq away. After this, they could establish a protectorate in Iraq. The members of Wahhabism also desired to be allied with one of the most influential countries in Iraq, they built a good relations in a short period of time. Yet, it was understood that this affair was completely against Wahhabism in Iraq even its surroundings. British used Wahhabi members for their interest but did not let them dominate the region. They got strong in Iraq by taking advantage of the political, economic and martial turmoil of the Ottoman State throughout the XIX. Century.

Bu çalışmada, başta Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve İngiliz Ulusal Arşivleri olmak üzere çeşitli ar... more Bu çalışmada, başta Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve İngiliz Ulusal Arşivleri olmak üzere çeşitli arşivler ve araştırma merkezlerinde bulunan belgelerden istifade edilerek 1798-1876 yılları arasında Britanya İmparatorluğunun Irak bölgesinde yürüttüğü siyasî faaliyetler hakkında bilgi verilmeye çalışıldı.
Bilindiği gibi söz konusu dönemde Irak, Osmanlı Devletine bağlı başta jeopolitik ve jeostratejik olmak üzere dinî, içtimaî ve kültürel açıdan oldukça önemli bir bölge idi. Bu özelliklerine ilave olarak farklı etnik unsurların ve semavi dinlerin bir arada yaşaması Irak’ın önemini daha da arttırmakta idi. İşte bu öneminden dolayı Osmanlı Devleti Irak’ı muhafaza ve yabancı devletlerin müdahalesini bertaraf etmek için hem kendisini temsilen hem İstanbul’da hem de Irak’ta görev yapan temsilcilerinin eliyle çeşitli politikalar yürüttü. Lakin 1789 yılında Fransız İhtilali ile başlayan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan milliyetçi ayaklanmalar Osmanlı Devleti dahilinde de meydana geldi. Bu ayaklanmaların bir türlü kontrol altına alınamayıp farklı bölgelerde ve bazen birkaç yerde aynı anda ortaya çıkması devleti XIX. yüzyıl boyunca bir hayli yıprattı. Bu ihtilal ortamında Irak bölgesi adeta kendi kaderine terk edildi. Hindistan Ticaret Yolunu güvenlik altına almak ve bu bölgeden Hindistan’a alternatif yollara sahip olmak isteyen İngiltere’nin; buraya sahip olarak İngilizleri buradan uzak tutmak isteyen ve İstanbul’a kadar sarkmak niyetinde olan Rusya’nın; İngilizlere kaptırdığı sömürgesi Hindistan’ı tekrar ele geçirmek ve İngilizlere burada darbe indirmek isteyen Fransa’nın; Şiî Mezhebi mensupları için Mekke ve Medine’den sonra
III
en kutsal yerler olan Kerbela ve Necef gibi şehirlere sahip olmak ve Basra Körfezini tamamen ele geçirerek hem Osmanlı Devleti hem de diğer devletleri buradan uzaklaştırmak isteyen İran Devleti’nin çıkar çatışması içerisine girdikleri bir bölge haline geldi.
Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu çıkmaz durum, adı geçen bu devletlerin hem Irak hem de farklı coğrafyalarda kendi aralarındaki mücadelelerden istifade ile yalnızca Irak’taki menfaatlerini korumasının önünde bir engel olmakla kalmayıp aynı zamanda toprakları dahilindeki bölgelerde cereyan eden yıkıcı faaliyetleri bertaraf etmesine de mani oldu.
Britanya İmparatorluğu Dünyanın muhtelif yerlerinde elde ettiği siyasî, dinî, kültürel ve ekonomik başarılarına paralel olarak Irak’ta da aynı kazanımlar elde etti. Bundan sonra Irak’ta İngiliz etkisini kırmak mümkün olmadı hatta tam aksine bu etki artarak devam etti. Burası I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından işgal edildi ve manda devleti haline getirildi. 1921’de Monarşik Krallık kuruldu. Böylece manda rejimi yerini Krallığa bıraktı lakin İngilizlerin Irak üzerindeki kontrolü devam etti. 1958’de Irak Devleti kuruldu ve ilk Başbakan Abdülkerim Kasım oldu. Bu tarihten itibaren resmen bağımsız bir Irak Devletinden söz edilse de Irak üzerinde İngiliz tahakkümünün hiçbir zaman kalkmadığını söylemek mümkündür.
The British Empire found out the historical importance of Nineveh and Babilonia in Iraq. It took ... more The British Empire found out the historical importance of Nineveh and Babilonia in Iraq. It took an action to
bring under control these cities virtually. After this, its second aim was to remove the historical artifacts
discovered from these cities. It charged its agents so that they could research in these are as. As a result of these
agents’ researches, they uncovered some valuable artifacts existing there. They continued to do research
throuhgout the 19th. Century. Following the searches they succeeded to remove the historical and valuable
artifacts from Iraq to the Homeland.

Bu çalışma Başbakanlık Osmanlı Arşivi, The National Archives, The British
Newspaper Archive’da bu... more Bu çalışma Başbakanlık Osmanlı Arşivi, The National Archives, The British
Newspaper Archive’da bulunan ana kaynakların yanısıra araştırma
merkezlerinden elde edilen klasik eserler, Türkçe, İngilizce tetkik eserler ve
konu ile ilgili bilgilerin bulunduğu bellibaşlı internet sitelerinden istifade
edilerek üretilmiştir. Yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen belgelerin
ihtiva ettiği bilgiler bizlere bu çalışmayı vücuda getirmemiz için önemli katkı
sağladı. Ayrıntılı bilgi vermeye çalıştığımız konu Fırat ve Dicle havzasında
büyük güçlerin hâkimiyet mücadelesi olması hasebiyle daha ziyade bu husus
üzerinde yoğunlaştık ve hem Orta Doğu hem de Irak hakkında genel bilgi
vermekle yetindik. XIX. yüzyılın ilk yıllarında başlayarak aynı yüzyılın
ortalarında yoğunluk kazanan ve I. Dünya Savaşı’na kadar adı geçen
coğrafyada devam eden mücadelelerin kazananı elbette Britanya
İmparatorluğu idi. Lakin bu başarı İngilizler için kolay elde edilen bir başarı
değildi. Bu başarıyı Fransızları, Rusları, Flemenkleri ve Almanları uzun
mücadeleler sonunda safdışı ederek elde ettiler. Çalışmamızda bu devletler
arasındaki mücadeleler ve bu mücadeleler sonunda İngilizlerin burada
egemen hale gelmeleri hususunda bilgi vermeye gayret edeceğiz.
Books by sungur dogancay

İngilizlerin Kudüs'teki Misyonerlik Faaliyetleri, 2020
Semavi dinler açısından olduğu kadar jeostratejik ve jeopolitik açıdan da önem arz eden Filistin,... more Semavi dinler açısından olduğu kadar jeostratejik ve jeopolitik açıdan da önem arz eden Filistin, I. Selim döneminde 1516 Mercidâbık Savaşı sonunda Osmanlı Devletinin hâkimiyetine girdi. I. Süleyman’ın saltanatı sırasında Osmanlı Devletinden kapitülasyon hakkı kazanan Fransa zaman içerisinde bu bölgede nüfuz elde etti. İngilizler 1798’de Basra’da bir konsolosluk açıp içinde Kudüs’ü de barındıran sonradan Ortadoğu olarak adlandırılacak bölgede tarihsel süreç içerisinde ekonomik ve siyasi kazanımlar elde ettiler. Bu kazanımların elde edilmesinde misyonerler bir hayli etkili oldular. Zaman içerisinde Fransızları dengeleyen İngilizlerin yine bu devleti Kudüs’te geriletebilmeleri, kendi ayaklarını sağlam basabilmeleri ve Müslümanların olası başkaldırılarına karşı stratejik bir bölgeyi kendisine üs edinebilmeleri için Filistin’i ve Filistin halkını nüfuz alanına katmaları büyük önem arz ediyordu. Lakin Filistin’de Katolik ve Ortodoks olmasına rağmen Protestan bir topluluk yoktu. Oysa Fransızlar Katoliklerin Ruslar ise Ortodoksların adeta hamiliğini üstlenmişlerdi. İngilizlerin Filistin’de kalıcı olabilmeleri için burada Protestan bir topluluk meydana getirmeleri gerekiyordu. Bunun için The Baptist Missionary Society (1792), The Church Missionary Society (1799), The London Jews Society (1809) gibi İngiliz misyoner cemiyetleri devreye girdiler. Bu cemiyetler Kudüs’e en etkili üyelerini gönderdiler. Mesela Church Missionary Society Josiah Pratt’ı, London Jews Society ise Papaz Melchior Tschoudry’yi gönderdi. Bunları Joseph Woolf ve Danimarkalı John Nicolayson takip ettiler. Hepsinin de görevi Filistin’de Protestanlık mezhebi mensubu meydana getirmek ve bunların sayılarını arttırmaktı. 1831’de Filistin yönetiminin Kavalalı Hanedanı’na geçmesi ve Hidiv İbrahim’in Protestanlara ve yabancılara bölgede uygulanan kısıtlamaları kaldırması üzerine İngilizler Kudüs’te 1838’de bir konsolosluk açtılar. Bunu İngiltere’nin Canterbury Başpiskoposu tarafından idare edilmesi kararlaştırılan ve piskoposluğuna Yahudi dönmesi Michael Solomon Alexander’ın atandığı Anglo-Prusya Piskoposluğu’nun 1841’de kurulması izledi. Temel gayesi Yahudileri Protestanlaştırmak olan Solomon’u Ortodokslar arasında çalışmalar yürüten Samuel Gobat takip etti. Gobat, Filistin’de okullar, klinikler, yetimhaneler açtı ve misyonerler arasında işbirliği yapılmasını sağladı. 1849’da İngilizler tarafından açılan İsa Mesih Kilisesi İngiliz misyonerleri için adeta bir üs anlamı taşıyordu.
1853’te patlak veren Kırım Harbi, Avrupa’da meydana gelen siyasi değişme ve gelişmeler İngilizlerin Filistin’deki misyoner çalışmalarının sekteye uğramasına sebebiyet verdi ve bu durum 1880’lere kadar sürdü. 1878’de Kıbrıs’ın, 1881’de Mısır’ın İngilizlerce işgali Filistin’de İngiliz nüfuzunun ve misyonerlik faaliyetlerinin artmasına olanak sağladı. Muallim, hekim, mühendis, mimar görünümündeki İngiliz misyonerleri misyonerlik faaliyetlerinde bir hayli ileri gittiler. Gerek Avrupa gerekse Filistin’de yapılan neşriyat ve birbiri ardına açılan İngiliz mektepleri misyonerlerin buradaki çalışmalarına ivme kazandırdı. Osmanlı Devleti’nin bölgedeki yönetiminin zayıflığından istifade ile İngilizler burada etkinliklerini her geçen sene daha da arttırdılar ve burasını kendi manda yönetimlerine kattılar (1922). Bunu 15 Mayıs 1948’de kurulan İsrail Devleti takip etti.
Bu çalışmada İngilizlerin Kudüs’te Protestan Mezhebi mensubu meydana getirmek ve Filistin merkezli bir İsrail Devleti kurmak hususunda İngiltere Devletinin politikaları, bu politikaların icra edilmesinde etkili olan amillerden misyoner çalışmaları hakkında Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan arşiv vesikalarının yanı sıra Türk ve İngiliz literatüründe yer alan konu ile ilgili eserlerden istifade edilerek bilgi verilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kudüs, Misyonerlik, Josiah Pratt, Joseph Woolf, John Nicolayson, Solomon Alexander, Samuel Gobat, İsa Mesih Kilisesi

Manas, 2019
Osmanlı Devletinin eyalet yönetiminde 1839 Tanzimat Fermanı sonrası başlayan değişim, 1864 Vilaye... more Osmanlı Devletinin eyalet yönetiminde 1839 Tanzimat Fermanı sonrası başlayan değişim, 1864 Vilayet Nizamnamesi ile önemli bir aşamaya ulaşmıştır. Bu nizamname ile özellikle taşra idaresinde, klasik dönem anlayışının bütünüyle terk edilmesini gerektiren kapsamlı düzenlemeler yapılmış ve büyük oranda da başarı sağlanmıştır. 1867 yılında yeni idari sistemin yaygınlaştırılması kararı alınmış ve Osmanlının Avrupa ve Asya topraklarındaki eyaletlerinde tatbikine başlanmıştır. Bu kapsamda Anadolu'nun büyük eyaletlerinden birinin merkezi olan Diyarbakır‟da da önemli değişimlerin yürürlüğe konulduğu anlaşılmaktadır. Diyarbakır Vilayetinin idari yapısındaki kapsamlı reformlardan bir diğeri 1878 Berlin Antlaşması sonrası süreçte yaşanmıştır. Diyarbakır'ın da yer aldığı Vilâyât-ı Sitte reformları kapsamında bilhassa kaza, nahiye ve köylerin idari durumları bütünüyle elden geçirilmiş, yönetici atamalarında demografik yapıyı dikkate alan yeni kriterler belirlenmiştir. Bölgedeki sosyal dengeler ve coğrafi şartlar nedeniyle bu son idari reform oldukça uzun bir süreçte tamamlanabilmiştir. Bunun gibi olağan üstü dönemler dışında Diyarbakır Vilayetinin yönetim yapısında ve sınırlarında gerek bölgede yeni vilayetlerin kurulması, gerek halkın istekleri, gerek demografik kaygılar ve gerekse göçebe aşiretlerden kaynaklanan sorunlar gibi gerekçelerle değişimlerin yaşandığı anlaşılmaktadır. Bu çalışmada, daha ziyade arşiv belgeleri ışığında olarak 1867 vilayet düzenlemeleri ardından I. Dünya Savaşı yıllarına kadar geçen süreçte Diyarbakır ile buraya bağlı sancaklarda yaşanan mülki değişimin gerekçeleri, uygulanması ve karşılaşılan güçlüklere değinilmiştir.
Uploads
Papers by sungur dogancay
1853’te patlak veren Kırım Harbi, Avrupa’da meydana gelen siyasi değişme ve gelişmeler İngilizlerin Filistin’deki misyoner çalışmalarının sekteye uğramasına sebebiyet verdi ve bu durum 1880’lere kadar sürdü. 1878’de Kıbrıs’ın, 1881’de Mısır’ın İngilizlerce işgali Filistin’de İngiliz nüfuzunun ve misyonerlik faaliyetlerinin artmasına olanak sağladı. Muallim, hekim, mühendis, mimar görünümündeki İngiliz misyonerleri misyonerlik faaliyetlerinde bir hayli ileri gittiler. Gerek Avrupa gerekse Filistin’de yapılan neşriyat ve birbiri ardına açılan İngiliz mektepleri misyonerlerin buradaki çalışmalarına ivme kazandırdı. Osmanlı Devleti’nin bölgedeki yönetiminin zayıflığından istifade ile İngilizler burada etkinliklerini her geçen sene daha da arttırdılar ve burasını kendi manda yönetimlerine kattılar (1922). Bunu 15 Mayıs 1948’de kurulan İsrail Devleti takip etti.
Bu çalışmada İngilizlerin Kudüs’te Protestan Mezhebi mensubu meydana getirmek ve Filistin merkezli bir İsrail Devleti kurmak hususunda İngiltere Devletinin politikaları, bu politikaların icra edilmesinde etkili olan amillerden misyoner çalışmaları hakkında Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan arşiv vesikalarının yanı sıra Türk ve İngiliz literatüründe yer alan konu ile ilgili eserlerden istifade edilerek bilgi verilmeye çalışılacaktır.
Bilindiği gibi söz konusu dönemde Irak, Osmanlı Devletine bağlı başta jeopolitik ve jeostratejik olmak üzere dinî, içtimaî ve kültürel açıdan oldukça önemli bir bölge idi. Bu özelliklerine ilave olarak farklı etnik unsurların ve semavi dinlerin bir arada yaşaması Irak’ın önemini daha da arttırmakta idi. İşte bu öneminden dolayı Osmanlı Devleti Irak’ı muhafaza ve yabancı devletlerin müdahalesini bertaraf etmek için hem kendisini temsilen hem İstanbul’da hem de Irak’ta görev yapan temsilcilerinin eliyle çeşitli politikalar yürüttü. Lakin 1789 yılında Fransız İhtilali ile başlayan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan milliyetçi ayaklanmalar Osmanlı Devleti dahilinde de meydana geldi. Bu ayaklanmaların bir türlü kontrol altına alınamayıp farklı bölgelerde ve bazen birkaç yerde aynı anda ortaya çıkması devleti XIX. yüzyıl boyunca bir hayli yıprattı. Bu ihtilal ortamında Irak bölgesi adeta kendi kaderine terk edildi. Hindistan Ticaret Yolunu güvenlik altına almak ve bu bölgeden Hindistan’a alternatif yollara sahip olmak isteyen İngiltere’nin; buraya sahip olarak İngilizleri buradan uzak tutmak isteyen ve İstanbul’a kadar sarkmak niyetinde olan Rusya’nın; İngilizlere kaptırdığı sömürgesi Hindistan’ı tekrar ele geçirmek ve İngilizlere burada darbe indirmek isteyen Fransa’nın; Şiî Mezhebi mensupları için Mekke ve Medine’den sonra
III
en kutsal yerler olan Kerbela ve Necef gibi şehirlere sahip olmak ve Basra Körfezini tamamen ele geçirerek hem Osmanlı Devleti hem de diğer devletleri buradan uzaklaştırmak isteyen İran Devleti’nin çıkar çatışması içerisine girdikleri bir bölge haline geldi.
Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu çıkmaz durum, adı geçen bu devletlerin hem Irak hem de farklı coğrafyalarda kendi aralarındaki mücadelelerden istifade ile yalnızca Irak’taki menfaatlerini korumasının önünde bir engel olmakla kalmayıp aynı zamanda toprakları dahilindeki bölgelerde cereyan eden yıkıcı faaliyetleri bertaraf etmesine de mani oldu.
Britanya İmparatorluğu Dünyanın muhtelif yerlerinde elde ettiği siyasî, dinî, kültürel ve ekonomik başarılarına paralel olarak Irak’ta da aynı kazanımlar elde etti. Bundan sonra Irak’ta İngiliz etkisini kırmak mümkün olmadı hatta tam aksine bu etki artarak devam etti. Burası I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından işgal edildi ve manda devleti haline getirildi. 1921’de Monarşik Krallık kuruldu. Böylece manda rejimi yerini Krallığa bıraktı lakin İngilizlerin Irak üzerindeki kontrolü devam etti. 1958’de Irak Devleti kuruldu ve ilk Başbakan Abdülkerim Kasım oldu. Bu tarihten itibaren resmen bağımsız bir Irak Devletinden söz edilse de Irak üzerinde İngiliz tahakkümünün hiçbir zaman kalkmadığını söylemek mümkündür.
bring under control these cities virtually. After this, its second aim was to remove the historical artifacts
discovered from these cities. It charged its agents so that they could research in these are as. As a result of these
agents’ researches, they uncovered some valuable artifacts existing there. They continued to do research
throuhgout the 19th. Century. Following the searches they succeeded to remove the historical and valuable
artifacts from Iraq to the Homeland.
Newspaper Archive’da bulunan ana kaynakların yanısıra araştırma
merkezlerinden elde edilen klasik eserler, Türkçe, İngilizce tetkik eserler ve
konu ile ilgili bilgilerin bulunduğu bellibaşlı internet sitelerinden istifade
edilerek üretilmiştir. Yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen belgelerin
ihtiva ettiği bilgiler bizlere bu çalışmayı vücuda getirmemiz için önemli katkı
sağladı. Ayrıntılı bilgi vermeye çalıştığımız konu Fırat ve Dicle havzasında
büyük güçlerin hâkimiyet mücadelesi olması hasebiyle daha ziyade bu husus
üzerinde yoğunlaştık ve hem Orta Doğu hem de Irak hakkında genel bilgi
vermekle yetindik. XIX. yüzyılın ilk yıllarında başlayarak aynı yüzyılın
ortalarında yoğunluk kazanan ve I. Dünya Savaşı’na kadar adı geçen
coğrafyada devam eden mücadelelerin kazananı elbette Britanya
İmparatorluğu idi. Lakin bu başarı İngilizler için kolay elde edilen bir başarı
değildi. Bu başarıyı Fransızları, Rusları, Flemenkleri ve Almanları uzun
mücadeleler sonunda safdışı ederek elde ettiler. Çalışmamızda bu devletler
arasındaki mücadeleler ve bu mücadeleler sonunda İngilizlerin burada
egemen hale gelmeleri hususunda bilgi vermeye gayret edeceğiz.
Books by sungur dogancay
1853’te patlak veren Kırım Harbi, Avrupa’da meydana gelen siyasi değişme ve gelişmeler İngilizlerin Filistin’deki misyoner çalışmalarının sekteye uğramasına sebebiyet verdi ve bu durum 1880’lere kadar sürdü. 1878’de Kıbrıs’ın, 1881’de Mısır’ın İngilizlerce işgali Filistin’de İngiliz nüfuzunun ve misyonerlik faaliyetlerinin artmasına olanak sağladı. Muallim, hekim, mühendis, mimar görünümündeki İngiliz misyonerleri misyonerlik faaliyetlerinde bir hayli ileri gittiler. Gerek Avrupa gerekse Filistin’de yapılan neşriyat ve birbiri ardına açılan İngiliz mektepleri misyonerlerin buradaki çalışmalarına ivme kazandırdı. Osmanlı Devleti’nin bölgedeki yönetiminin zayıflığından istifade ile İngilizler burada etkinliklerini her geçen sene daha da arttırdılar ve burasını kendi manda yönetimlerine kattılar (1922). Bunu 15 Mayıs 1948’de kurulan İsrail Devleti takip etti.
Bu çalışmada İngilizlerin Kudüs’te Protestan Mezhebi mensubu meydana getirmek ve Filistin merkezli bir İsrail Devleti kurmak hususunda İngiltere Devletinin politikaları, bu politikaların icra edilmesinde etkili olan amillerden misyoner çalışmaları hakkında Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan arşiv vesikalarının yanı sıra Türk ve İngiliz literatüründe yer alan konu ile ilgili eserlerden istifade edilerek bilgi verilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kudüs, Misyonerlik, Josiah Pratt, Joseph Woolf, John Nicolayson, Solomon Alexander, Samuel Gobat, İsa Mesih Kilisesi
1853’te patlak veren Kırım Harbi, Avrupa’da meydana gelen siyasi değişme ve gelişmeler İngilizlerin Filistin’deki misyoner çalışmalarının sekteye uğramasına sebebiyet verdi ve bu durum 1880’lere kadar sürdü. 1878’de Kıbrıs’ın, 1881’de Mısır’ın İngilizlerce işgali Filistin’de İngiliz nüfuzunun ve misyonerlik faaliyetlerinin artmasına olanak sağladı. Muallim, hekim, mühendis, mimar görünümündeki İngiliz misyonerleri misyonerlik faaliyetlerinde bir hayli ileri gittiler. Gerek Avrupa gerekse Filistin’de yapılan neşriyat ve birbiri ardına açılan İngiliz mektepleri misyonerlerin buradaki çalışmalarına ivme kazandırdı. Osmanlı Devleti’nin bölgedeki yönetiminin zayıflığından istifade ile İngilizler burada etkinliklerini her geçen sene daha da arttırdılar ve burasını kendi manda yönetimlerine kattılar (1922). Bunu 15 Mayıs 1948’de kurulan İsrail Devleti takip etti.
Bu çalışmada İngilizlerin Kudüs’te Protestan Mezhebi mensubu meydana getirmek ve Filistin merkezli bir İsrail Devleti kurmak hususunda İngiltere Devletinin politikaları, bu politikaların icra edilmesinde etkili olan amillerden misyoner çalışmaları hakkında Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan arşiv vesikalarının yanı sıra Türk ve İngiliz literatüründe yer alan konu ile ilgili eserlerden istifade edilerek bilgi verilmeye çalışılacaktır.
Bilindiği gibi söz konusu dönemde Irak, Osmanlı Devletine bağlı başta jeopolitik ve jeostratejik olmak üzere dinî, içtimaî ve kültürel açıdan oldukça önemli bir bölge idi. Bu özelliklerine ilave olarak farklı etnik unsurların ve semavi dinlerin bir arada yaşaması Irak’ın önemini daha da arttırmakta idi. İşte bu öneminden dolayı Osmanlı Devleti Irak’ı muhafaza ve yabancı devletlerin müdahalesini bertaraf etmek için hem kendisini temsilen hem İstanbul’da hem de Irak’ta görev yapan temsilcilerinin eliyle çeşitli politikalar yürüttü. Lakin 1789 yılında Fransız İhtilali ile başlayan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan milliyetçi ayaklanmalar Osmanlı Devleti dahilinde de meydana geldi. Bu ayaklanmaların bir türlü kontrol altına alınamayıp farklı bölgelerde ve bazen birkaç yerde aynı anda ortaya çıkması devleti XIX. yüzyıl boyunca bir hayli yıprattı. Bu ihtilal ortamında Irak bölgesi adeta kendi kaderine terk edildi. Hindistan Ticaret Yolunu güvenlik altına almak ve bu bölgeden Hindistan’a alternatif yollara sahip olmak isteyen İngiltere’nin; buraya sahip olarak İngilizleri buradan uzak tutmak isteyen ve İstanbul’a kadar sarkmak niyetinde olan Rusya’nın; İngilizlere kaptırdığı sömürgesi Hindistan’ı tekrar ele geçirmek ve İngilizlere burada darbe indirmek isteyen Fransa’nın; Şiî Mezhebi mensupları için Mekke ve Medine’den sonra
III
en kutsal yerler olan Kerbela ve Necef gibi şehirlere sahip olmak ve Basra Körfezini tamamen ele geçirerek hem Osmanlı Devleti hem de diğer devletleri buradan uzaklaştırmak isteyen İran Devleti’nin çıkar çatışması içerisine girdikleri bir bölge haline geldi.
Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu çıkmaz durum, adı geçen bu devletlerin hem Irak hem de farklı coğrafyalarda kendi aralarındaki mücadelelerden istifade ile yalnızca Irak’taki menfaatlerini korumasının önünde bir engel olmakla kalmayıp aynı zamanda toprakları dahilindeki bölgelerde cereyan eden yıkıcı faaliyetleri bertaraf etmesine de mani oldu.
Britanya İmparatorluğu Dünyanın muhtelif yerlerinde elde ettiği siyasî, dinî, kültürel ve ekonomik başarılarına paralel olarak Irak’ta da aynı kazanımlar elde etti. Bundan sonra Irak’ta İngiliz etkisini kırmak mümkün olmadı hatta tam aksine bu etki artarak devam etti. Burası I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından işgal edildi ve manda devleti haline getirildi. 1921’de Monarşik Krallık kuruldu. Böylece manda rejimi yerini Krallığa bıraktı lakin İngilizlerin Irak üzerindeki kontrolü devam etti. 1958’de Irak Devleti kuruldu ve ilk Başbakan Abdülkerim Kasım oldu. Bu tarihten itibaren resmen bağımsız bir Irak Devletinden söz edilse de Irak üzerinde İngiliz tahakkümünün hiçbir zaman kalkmadığını söylemek mümkündür.
bring under control these cities virtually. After this, its second aim was to remove the historical artifacts
discovered from these cities. It charged its agents so that they could research in these are as. As a result of these
agents’ researches, they uncovered some valuable artifacts existing there. They continued to do research
throuhgout the 19th. Century. Following the searches they succeeded to remove the historical and valuable
artifacts from Iraq to the Homeland.
Newspaper Archive’da bulunan ana kaynakların yanısıra araştırma
merkezlerinden elde edilen klasik eserler, Türkçe, İngilizce tetkik eserler ve
konu ile ilgili bilgilerin bulunduğu bellibaşlı internet sitelerinden istifade
edilerek üretilmiştir. Yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen belgelerin
ihtiva ettiği bilgiler bizlere bu çalışmayı vücuda getirmemiz için önemli katkı
sağladı. Ayrıntılı bilgi vermeye çalıştığımız konu Fırat ve Dicle havzasında
büyük güçlerin hâkimiyet mücadelesi olması hasebiyle daha ziyade bu husus
üzerinde yoğunlaştık ve hem Orta Doğu hem de Irak hakkında genel bilgi
vermekle yetindik. XIX. yüzyılın ilk yıllarında başlayarak aynı yüzyılın
ortalarında yoğunluk kazanan ve I. Dünya Savaşı’na kadar adı geçen
coğrafyada devam eden mücadelelerin kazananı elbette Britanya
İmparatorluğu idi. Lakin bu başarı İngilizler için kolay elde edilen bir başarı
değildi. Bu başarıyı Fransızları, Rusları, Flemenkleri ve Almanları uzun
mücadeleler sonunda safdışı ederek elde ettiler. Çalışmamızda bu devletler
arasındaki mücadeleler ve bu mücadeleler sonunda İngilizlerin burada
egemen hale gelmeleri hususunda bilgi vermeye gayret edeceğiz.
1853’te patlak veren Kırım Harbi, Avrupa’da meydana gelen siyasi değişme ve gelişmeler İngilizlerin Filistin’deki misyoner çalışmalarının sekteye uğramasına sebebiyet verdi ve bu durum 1880’lere kadar sürdü. 1878’de Kıbrıs’ın, 1881’de Mısır’ın İngilizlerce işgali Filistin’de İngiliz nüfuzunun ve misyonerlik faaliyetlerinin artmasına olanak sağladı. Muallim, hekim, mühendis, mimar görünümündeki İngiliz misyonerleri misyonerlik faaliyetlerinde bir hayli ileri gittiler. Gerek Avrupa gerekse Filistin’de yapılan neşriyat ve birbiri ardına açılan İngiliz mektepleri misyonerlerin buradaki çalışmalarına ivme kazandırdı. Osmanlı Devleti’nin bölgedeki yönetiminin zayıflığından istifade ile İngilizler burada etkinliklerini her geçen sene daha da arttırdılar ve burasını kendi manda yönetimlerine kattılar (1922). Bunu 15 Mayıs 1948’de kurulan İsrail Devleti takip etti.
Bu çalışmada İngilizlerin Kudüs’te Protestan Mezhebi mensubu meydana getirmek ve Filistin merkezli bir İsrail Devleti kurmak hususunda İngiltere Devletinin politikaları, bu politikaların icra edilmesinde etkili olan amillerden misyoner çalışmaları hakkında Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan arşiv vesikalarının yanı sıra Türk ve İngiliz literatüründe yer alan konu ile ilgili eserlerden istifade edilerek bilgi verilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kudüs, Misyonerlik, Josiah Pratt, Joseph Woolf, John Nicolayson, Solomon Alexander, Samuel Gobat, İsa Mesih Kilisesi