İnsanlığın ortaya çıkmasıyla birlikte kültür ve sanat kavramlarını da oluşmaya başlamıştır. İnsan... more İnsanlığın ortaya çıkmasıyla birlikte kültür ve sanat kavramlarını da oluşmaya başlamıştır. İnsanın temel mücadelesi doğaya karşı hayatta kalmak ve soyunu devam ettirebilmek olduğu için kollektif yaşama yönelmiş ve güç kazanmıştır. Bu birliktelik de bir süreç içinde „kültür‟ü doğurmuş ve her nesil bu „kültür‟ü öğrenmiştir. „Sanat‟ da „kültür‟ün içinde varolmuş, önceleri doğaya karşı mücadeleyi temsil etmiş, uygarlığın gelişmesiyle birlikte estetik bir anlam kazanmıştır. Sanatın da kültürün bir alt kurumu olarak her çağda birleştirici bir özelliği olmuştur. Bir toplumun sanatı, o toplumun kültürünü yansıtmaktadır.
Kültür endüstrisi terimi ilk defa 1947’de, Amsterdam’da, “Frankfurt Okulu” diye bilinen eleştirel... more Kültür endüstrisi terimi ilk defa 1947’de, Amsterdam’da, “Frankfurt Okulu” diye bilinen eleştirel akımın düşünürlerinden Theodor Adorno ve Max Horkheimer’ın birlikte yayımladıkları Aydınlanmanın Diyalektiği’nde kullanılmıştır. Kitabın hazırlık aşamasında kullanılan “kitle kültürü” terimi, daha sonra yandaşlarının işine gelecek yorumları dışarıda bırakmak amacıyla “kültür endüstrisi” olarak değiştirilmiştir. Böylelikle kavramı, kitlelerden kendiliğinden çıkan bir kültür sorunu olması ya da popüler sanatın çağdaş bir formu olması gibi yanlış tanımlamalardan ayırt etmişlerdir. Kültür endüstrisi, eski olanla tanıdık olanı yeni bir nitelikte birleştirir. Kitlelerin tüketimine göre düzenlenen ve büyük ölçüde o tüketimin yapısını belirleyen ürünler, tüm sektörlerde az çok bir plana göre üretilir. Kültür endüstrisi kasıtlı olarak tüketicileri kendine uydurur. Binyıllardır ayrı duran yüksek ve düşük sanat düzeylerini, her ikisinin de zararına biraraya gelmeye zorlar. Yüksek sanatın önemi, yararı konusundaki spekülasyonlarla yok edilirken, düşük sanatın önemi de, içinde barındırdığı isyancı direniş özelliğine dayatılan medeni sınırlamalarla yok edilmektedir.
Adorno, müziğin toplumla ilişkisini araştıran ve ona toplumsal rol biçen ilk filozoflardan biridi... more Adorno, müziğin toplumla ilişkisini araştıran ve ona toplumsal rol biçen ilk filozoflardan biridir. Bunun nedeni de herşeyden önce filozofun müziğe karşı duyduğu aşktır. Gençliğinde ünlü besteci Alban Berg‟den kompozisyon ve müzik teorisi dersleri almış ve müzik yaşantısını bütün hayatı boyunca sürdürmüştür. Frankfurt Okulu‟nun birçok üyesi gibi Adorno da egemen güçler, toplumsal çelişkiler ve kültür üzerine çalışmalar yapmıştır. Benim bu çalışmam, müzik ve toplumun birleşme noktasını Adorno‟nun eleştirel yaklaşımıyla aydınlatmak ve açıklamaktır. Kapitalist üretim süreci içinde, müziğin üretilmesi, tüketilmesi ve yeniden-üretilmesi kavramlarını Ünsal Oskay‟ın “Müzik ve Yabancılaşma” adlı kitabının ışığında ele almaya çalıştım. Adorno‟nun bu konuyla ilgili görüşlerinin çıkış noktasını ve gelişimini göstermek için de Frankfurt Okulu‟nun konuyla ilgili kavramlarını açıklayıp, ana konuya ulaşmayı hedefledim.
Bu ödevimde 1903 – 1969 yılları arasında yaşamış Alman filozof Theodor Wiesengrund Adorno‟nun gör... more Bu ödevimde 1903 – 1969 yılları arasında yaşamış Alman filozof Theodor Wiesengrund Adorno‟nun görüşlerinden yola çıkarak günümüzde müziğin konumunu ve işlevini, ve 20. yüzyıl bestecilerinden Arnold Schönberg‟in „yeni müzik‟e katkılarını toplum ve felsefe bağlamında inceleyeceğiz. Adorno, felsefeyle olan ilişkisinin dışında, gençliğinde müzik eğitimi görmüş, besteci Alban Berg‟in öğrencisi olmuş, müzik eleştirisi okumuş ve tüm hayatı boyunca da müzik, temel konularından biri olmuştur. Besteci Schönberg ise müziğe getirdiği „12 ton tekniği‟ ile süregelen „tonalite‟yi sarsmış ve aynı zamanda toplumsal zıtlıkları, bu teknik aracılığıyla, müziğin kendi formunda ve ögelerinde ifade etmiştir.
İnsanlığın ortaya çıkmasıyla birlikte kültür ve sanat kavramlarını da oluşmaya başlamıştır. İnsan... more İnsanlığın ortaya çıkmasıyla birlikte kültür ve sanat kavramlarını da oluşmaya başlamıştır. İnsanın temel mücadelesi doğaya karşı hayatta kalmak ve soyunu devam ettirebilmek olduğu için kollektif yaşama yönelmiş ve güç kazanmıştır. Bu birliktelik de bir süreç içinde „kültür‟ü doğurmuş ve her nesil bu „kültür‟ü öğrenmiştir. „Sanat‟ da „kültür‟ün içinde varolmuş, önceleri doğaya karşı mücadeleyi temsil etmiş, uygarlığın gelişmesiyle birlikte estetik bir anlam kazanmıştır. Sanatın da kültürün bir alt kurumu olarak her çağda birleştirici bir özelliği olmuştur. Bir toplumun sanatı, o toplumun kültürünü yansıtmaktadır.
Kültür endüstrisi terimi ilk defa 1947’de, Amsterdam’da, “Frankfurt Okulu” diye bilinen eleştirel... more Kültür endüstrisi terimi ilk defa 1947’de, Amsterdam’da, “Frankfurt Okulu” diye bilinen eleştirel akımın düşünürlerinden Theodor Adorno ve Max Horkheimer’ın birlikte yayımladıkları Aydınlanmanın Diyalektiği’nde kullanılmıştır. Kitabın hazırlık aşamasında kullanılan “kitle kültürü” terimi, daha sonra yandaşlarının işine gelecek yorumları dışarıda bırakmak amacıyla “kültür endüstrisi” olarak değiştirilmiştir. Böylelikle kavramı, kitlelerden kendiliğinden çıkan bir kültür sorunu olması ya da popüler sanatın çağdaş bir formu olması gibi yanlış tanımlamalardan ayırt etmişlerdir. Kültür endüstrisi, eski olanla tanıdık olanı yeni bir nitelikte birleştirir. Kitlelerin tüketimine göre düzenlenen ve büyük ölçüde o tüketimin yapısını belirleyen ürünler, tüm sektörlerde az çok bir plana göre üretilir. Kültür endüstrisi kasıtlı olarak tüketicileri kendine uydurur. Binyıllardır ayrı duran yüksek ve düşük sanat düzeylerini, her ikisinin de zararına biraraya gelmeye zorlar. Yüksek sanatın önemi, yararı konusundaki spekülasyonlarla yok edilirken, düşük sanatın önemi de, içinde barındırdığı isyancı direniş özelliğine dayatılan medeni sınırlamalarla yok edilmektedir.
Adorno, müziğin toplumla ilişkisini araştıran ve ona toplumsal rol biçen ilk filozoflardan biridi... more Adorno, müziğin toplumla ilişkisini araştıran ve ona toplumsal rol biçen ilk filozoflardan biridir. Bunun nedeni de herşeyden önce filozofun müziğe karşı duyduğu aşktır. Gençliğinde ünlü besteci Alban Berg‟den kompozisyon ve müzik teorisi dersleri almış ve müzik yaşantısını bütün hayatı boyunca sürdürmüştür. Frankfurt Okulu‟nun birçok üyesi gibi Adorno da egemen güçler, toplumsal çelişkiler ve kültür üzerine çalışmalar yapmıştır. Benim bu çalışmam, müzik ve toplumun birleşme noktasını Adorno‟nun eleştirel yaklaşımıyla aydınlatmak ve açıklamaktır. Kapitalist üretim süreci içinde, müziğin üretilmesi, tüketilmesi ve yeniden-üretilmesi kavramlarını Ünsal Oskay‟ın “Müzik ve Yabancılaşma” adlı kitabının ışığında ele almaya çalıştım. Adorno‟nun bu konuyla ilgili görüşlerinin çıkış noktasını ve gelişimini göstermek için de Frankfurt Okulu‟nun konuyla ilgili kavramlarını açıklayıp, ana konuya ulaşmayı hedefledim.
Bu ödevimde 1903 – 1969 yılları arasında yaşamış Alman filozof Theodor Wiesengrund Adorno‟nun gör... more Bu ödevimde 1903 – 1969 yılları arasında yaşamış Alman filozof Theodor Wiesengrund Adorno‟nun görüşlerinden yola çıkarak günümüzde müziğin konumunu ve işlevini, ve 20. yüzyıl bestecilerinden Arnold Schönberg‟in „yeni müzik‟e katkılarını toplum ve felsefe bağlamında inceleyeceğiz. Adorno, felsefeyle olan ilişkisinin dışında, gençliğinde müzik eğitimi görmüş, besteci Alban Berg‟in öğrencisi olmuş, müzik eleştirisi okumuş ve tüm hayatı boyunca da müzik, temel konularından biri olmuştur. Besteci Schönberg ise müziğe getirdiği „12 ton tekniği‟ ile süregelen „tonalite‟yi sarsmış ve aynı zamanda toplumsal zıtlıkları, bu teknik aracılığıyla, müziğin kendi formunda ve ögelerinde ifade etmiştir.
Uploads
Papers by sina cela
Drafts by sina cela