
mustafa bulut
Related Authors
Andrej Dujella
University of Zagreb
Hemin Koyi
Uppsala University
Jana Javornik
University of East London
Graham Martin
University of Leicester
Gwen Robbins Schug
University of North Carolina at Greensboro
Gabriel Gutierrez-Alonso
University of Salamanca
John Sutton
Macquarie University
Eros Carvalho
Universidade Federal do Rio Grande do Sul
Kevin Arbuckle
Swansea University
Jesper Hoffmeyer
University of Copenhagen
Uploads
Books by mustafa bulut
Anadolu Selçuklu dönemi boyunca kesme taş malzemeyle yapılan bütün yapılar taşların derzlerinin alt ve üstündeki taşların yaklaşık olarak ortalarına gelecek şekilde dizilmesiyle oluşturulmuştur. Yani şaşırtmalı olarak birbiri üzerine yerleştirilen taşlar duvar yapım tekniğinin ana ilkesi olmuştur. Ancak Divriği Ulu Camii Kuzey taçkapısının inşasında bu tekniğin göz ardı edildiği, taşların daha çok bordürler dâhilinde birbiri üzerine yerleştirildiği tespit edilmiştir.
Anadolu Selçuklu yapılarında düz kemerler ya geçmeli taşlarla ya da düşeydeki yüzeyleri pahlanan taşlarla yapılmıştır. Divriği Ulu Camii Kuzey taçkapısında giriş açıklığının üzerindeki düz kemer ise taşların kemer taşı formatından tamamen çıktığı kendine özgü bir hal almıştır. Diğer düz kemerlerde düşeyde pahlanan taş yüzeyleri Kuzey Taçkapı düz kemerinde yatayda pahlanarak eşsiz bir tasarım elde edilmiştir.
Kakma tekniği Anadolu Selçuklu yapılarında genelde renkli taşlar kullanılarak yapılmıştır. Büyük ölçekli taşların yüzeylerinin oyulması ve bu bölümlere küçük ölçekli renkli taş malzemenin kakılmasıyla oluşmaktadır. Dönem yapıları itibariyle kakma tekniği daha çok geometrik bezeme üzerinde görülmektedir ve kakılan taşla renkli taş yüzeylerinin eşit yükseltide oldukları dikkati çekmektedir. Divriği Ulu Camii Kuzey taçkapısındaki kakma tekniğindeki taşlar ise hem renkli değildir hem de kakıldığı taştan daha yüksek yapılmıştır. Kakılan taşların büyük bölümünün de derzleri kapattığı görülmektedir. Böylelikle derzler büyük oranda takip edilememektedir ve giriş açıklığı üzerindeki düz kemerin kilit sisteminin çözülebilmesi zorlaştırılmıştır.
1840 yılında tamamlandığı anlaşılan türbeden 14 yıl sonra alana katılan hanedan mensupları, sadrazamlar ve komutanlardan oluşan yeni kimlikler 137 adet mezarla temsil edilmektedir.
Bilim dünyasına çok yönlü katkıları olacak bu çalışma yarınki kent tasarımına da ışık tutacak bir örneği anlatmaktadır. Türbe çevresindeki sessizler bahçesi İstanbul ile ilgilenen araştırmacıların gündeminde olmuş fakat mezar taşlarının okunarak güvenilir bir kataloğa dönüştürülmesi, aksonometrik çizimlerin ve plastik ayrıntıların bilimsel kurallara uygun ve en doğru biçimde ancak bu kitapta yer almış olması, sadece sanat tarihçilerin değil; tarihle ve şehirle ilgilenen herkes için olağanüstü bir kaynak oluşturmuştur. Çünkü Dr. Mustafa Bulut’un hazırladığı bu kitap, bir hazire veyahut mezaristan algısının payitaht içindeki en başarılı göstergesi olarak bize sunuluyor.
başlıkları altında incelenmiştir. 12. yy sonlarından 13. yy ilk yarısına kadar
yoğun olarak kullanılan geometrik süslemeler, Selçuklunun ilk yapılarında dahi
belirli bir gelişmişlik düzeyiyle kendisini göstermiştir. 13. yy sonlarına doğru
yapıları, daha çok bitkisel kompozisyonlar bezemektedir. Önceleri küçük
bordürler üzerinde karşılaşılan bitkisel süslemeler zamanla taçkapının bütün
yüzeyinde kullanılmaya başlanmıştır. Yüzlerce farklı forma ulaşabilen bitkisel
kompozisyonların büyük bölümünü sınırlı ve tek eksenli sonsuz karakterli
kompozisyonlar oluşturmaktadır. Ana bordürlerde kullanımı yaygınlaşan
bitkisel kompozisyonların iki eksenli sonsuz karakterli olanlarına Anadolu
Selçuklu sanatında az rastlanmaktadır. Bu durum Anadolu Selçuklu sanatında,
bitkisel süslemenin gelişiminin geometrik süsleme kadar tamamlanamadığı
şeklinde yorumlanabilir. Ayrıc buna bitkisel kompozisyonların yoğun olarak
kullanıldığı sürenin kısa oluşunun da neden olduğu söylenebilir. Araştırmada;
sayıları oldukça az olan iki eksenli sonsuz karakterli bitkisel kompozisyonların
Anadolu Selçuklu yapılarında tespit edilerek özelliklerinin incelenmesi
amaçlanmıştır.
Anahtar kelimeler
Toplam 177 mimari esere ait 763 çizim eşliğindeki zengin envanter, yeterli sayıdaki kaynak ile desteklendiğinden güvenilir ve kesin sonuçlara epeyce yaklaşmış bulunuyor. Selçuklu sanatının bir kesitindeki resimsiz bir üslubun böylesine sürükleyici bir bilmece halinde ele alınması kitabın en çekici tarafıdır. Sanat Tarihçisi, sanatçı ve uygulamacılara sağlam veriler sunan araştırmanın “Sonuç” bölümünün okunmasını özellikle önermek durumundayız.
Selçuk Mülayim
Papers by mustafa bulut
Anadolu Selçuklu dönemi boyunca kesme taş malzemeyle yapılan bütün yapılar taşların derzlerinin alt ve üstündeki taşların yaklaşık olarak ortalarına gelecek şekilde dizilmesiyle oluşturulmuştur. Yani şaşırtmalı olarak birbiri üzerine yerleştirilen taşlar duvar yapım tekniğinin ana ilkesi olmuştur. Ancak Divriği Ulu Camii Kuzey taçkapısının inşasında bu tekniğin göz ardı edildiği, taşların daha çok bordürler dâhilinde birbiri üzerine yerleştirildiği tespit edilmiştir.
Anadolu Selçuklu yapılarında düz kemerler ya geçmeli taşlarla ya da düşeydeki yüzeyleri pahlanan taşlarla yapılmıştır. Divriği Ulu Camii Kuzey taçkapısında giriş açıklığının üzerindeki düz kemer ise taşların kemer taşı formatından tamamen çıktığı kendine özgü bir hal almıştır. Diğer düz kemerlerde düşeyde pahlanan taş yüzeyleri Kuzey Taçkapı düz kemerinde yatayda pahlanarak eşsiz bir tasarım elde edilmiştir.
Kakma tekniği Anadolu Selçuklu yapılarında genelde renkli taşlar kullanılarak yapılmıştır. Büyük ölçekli taşların yüzeylerinin oyulması ve bu bölümlere küçük ölçekli renkli taş malzemenin kakılmasıyla oluşmaktadır. Dönem yapıları itibariyle kakma tekniği daha çok geometrik bezeme üzerinde görülmektedir ve kakılan taşla renkli taş yüzeylerinin eşit yükseltide oldukları dikkati çekmektedir. Divriği Ulu Camii Kuzey taçkapısındaki kakma tekniğindeki taşlar ise hem renkli değildir hem de kakıldığı taştan daha yüksek yapılmıştır. Kakılan taşların büyük bölümünün de derzleri kapattığı görülmektedir. Böylelikle derzler büyük oranda takip edilememektedir ve giriş açıklığı üzerindeki düz kemerin kilit sisteminin çözülebilmesi zorlaştırılmıştır.
1840 yılında tamamlandığı anlaşılan türbeden 14 yıl sonra alana katılan hanedan mensupları, sadrazamlar ve komutanlardan oluşan yeni kimlikler 137 adet mezarla temsil edilmektedir.
Bilim dünyasına çok yönlü katkıları olacak bu çalışma yarınki kent tasarımına da ışık tutacak bir örneği anlatmaktadır. Türbe çevresindeki sessizler bahçesi İstanbul ile ilgilenen araştırmacıların gündeminde olmuş fakat mezar taşlarının okunarak güvenilir bir kataloğa dönüştürülmesi, aksonometrik çizimlerin ve plastik ayrıntıların bilimsel kurallara uygun ve en doğru biçimde ancak bu kitapta yer almış olması, sadece sanat tarihçilerin değil; tarihle ve şehirle ilgilenen herkes için olağanüstü bir kaynak oluşturmuştur. Çünkü Dr. Mustafa Bulut’un hazırladığı bu kitap, bir hazire veyahut mezaristan algısının payitaht içindeki en başarılı göstergesi olarak bize sunuluyor.
başlıkları altında incelenmiştir. 12. yy sonlarından 13. yy ilk yarısına kadar
yoğun olarak kullanılan geometrik süslemeler, Selçuklunun ilk yapılarında dahi
belirli bir gelişmişlik düzeyiyle kendisini göstermiştir. 13. yy sonlarına doğru
yapıları, daha çok bitkisel kompozisyonlar bezemektedir. Önceleri küçük
bordürler üzerinde karşılaşılan bitkisel süslemeler zamanla taçkapının bütün
yüzeyinde kullanılmaya başlanmıştır. Yüzlerce farklı forma ulaşabilen bitkisel
kompozisyonların büyük bölümünü sınırlı ve tek eksenli sonsuz karakterli
kompozisyonlar oluşturmaktadır. Ana bordürlerde kullanımı yaygınlaşan
bitkisel kompozisyonların iki eksenli sonsuz karakterli olanlarına Anadolu
Selçuklu sanatında az rastlanmaktadır. Bu durum Anadolu Selçuklu sanatında,
bitkisel süslemenin gelişiminin geometrik süsleme kadar tamamlanamadığı
şeklinde yorumlanabilir. Ayrıc buna bitkisel kompozisyonların yoğun olarak
kullanıldığı sürenin kısa oluşunun da neden olduğu söylenebilir. Araştırmada;
sayıları oldukça az olan iki eksenli sonsuz karakterli bitkisel kompozisyonların
Anadolu Selçuklu yapılarında tespit edilerek özelliklerinin incelenmesi
amaçlanmıştır.
Anahtar kelimeler
Toplam 177 mimari esere ait 763 çizim eşliğindeki zengin envanter, yeterli sayıdaki kaynak ile desteklendiğinden güvenilir ve kesin sonuçlara epeyce yaklaşmış bulunuyor. Selçuklu sanatının bir kesitindeki resimsiz bir üslubun böylesine sürükleyici bir bilmece halinde ele alınması kitabın en çekici tarafıdır. Sanat Tarihçisi, sanatçı ve uygulamacılara sağlam veriler sunan araştırmanın “Sonuç” bölümünün okunmasını özellikle önermek durumundayız.
Selçuk Mülayim