Papers by muhittin eliaçık

Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Jun 3, 2015
In Anatolia at the time of the start of National Struggle between October-December 1919 Bayburt t... more In Anatolia at the time of the start of National Struggle between October-December 1919 Bayburt township Hart crash was occurred mortal an uprising Sheikh Ashraf. When the homeland was occupied and out of the rebellion in various places, where there were a lot of hard times, this uprising rebellion was suppressed and the sheikh was killed. As one of the sects named Ashraf living in Hart spread in the vicinity causing rumors, then the attentions were drawn to there. At a wedding held in the township in stretched environment, between gendarmes and the sheikh and his disciples on mutual lack of provocative words and behavior, sheiks opened an investigation, but he fled from Hart has come out against it; whereupon events climbed. About sheikh himself Mahdi declared and against the national struggle the provoked people rumors spread. The first attempt on Sheikh Ashraf started by Erzurum Governor and the sheikhs of the origin, profession, sect, followers were asked information about their identity and activities. Sheikh was not going the commission which was established to interrogating of himself. In this case, Erzurum Governorship officials have criticized the harsh intervention in this event. To a large extent in the growth of the event tough stance of the gendarmerie and other officers played a role. The soldiers that sent to Hart taken captive by fraud is another case. In addition, the short sightedness of officials and unnecessarily were raised at the event are expressed in the documents. In addition, the short sightedness of officials unduly magnified of the event and that was expressed in the documents. The end, forces of surrounding the Ankara been dominated by situation; sheikh shot dead or blown up by artillery shells that hit home is. In this case the relevant documents in this article are presented to the attention of the Ottoman Archives

Hayvan hastalık ve tedavileri üzerine yazılmış eserlerin genel adı baytarnâme olmakla beraber, bu... more Hayvan hastalık ve tedavileri üzerine yazılmış eserlerin genel adı baytarnâme olmakla beraber, bu isim İslâm dünyasında daha ziyade at ve atçılık üzerine, daha da özeli at hastalık ve tedavileri üzerine yazılmış eserler için kullanılmıştır. Bu konuda yazılmış eserler ve muhtevaları incelendiğinde bu durum daha açık bir şekilde görülmektedir. İslâm dünyasında at ve atçılığa dair eserlerin at hastalık ve tedavilerini içerenleri genellikle baytarnâme, binicilik, okçuluk, silahşorluk gibi konuları içerenleri de fürûsiyye, haylnâme, kitâb-ı hayl gibi adlar ile anılmıştır. At ve atçılık Türklerde önemli ve anlamlı konulardan olmuş ve atın birçok bakımdan yeri özel bulunmuştur. Birçok Türk devletinde makam ve mansıp isimleri ata dayalı olarak tespit edilmiş, atasözü ve deyimlerde de at daima itibar ve şeref simgesi olarak kullanılmıştır. Ayrıca, atın değerini anlatan ayet ve hadisler de bu itibar ve şerefin iyice pekişmesine yol açmıştır. At, Türklerde insandan sonra yaratılmışların en şereflisi olarak kabul edilmiş bir hayvandır. Türklerde, özellikle Osmanlı sahasında baytarnâmelerin çoğu Aristo'ya ait Baytarnâme'den esinlenilerek yazılmış ve bunlar zamanla anonim bir karakter kazanmıştır. Tayyarzâde Ata tarafından Arapça bir eserden çevrilen Tuhfetü'l-fârisîn fî-ahvâli huyûli'l-mücâhidîn de böyle bir eser hüviyetindedir. Bu makalede bu tercüme eser, bir baytarnâme örneği olarak ele alınıp tanıtılmaktadır.
İlmî Araştırmalar: Dil, Edebiyat, Tarih İncelemeleri, Feb 20, 2014
Bu makalede divan edebiyatında sevgilinin uzuvlarına ait lafızları birer şiir örneğiyle anlatan, ... more Bu makalede divan edebiyatında sevgilinin uzuvlarına ait lafızları birer şiir örneğiyle anlatan, Almanya'da Bavyera Devlet Kütüphanesi'nde bulunan bir risale tanıtılacaktır. Bu risale bazı şiir meraklılarınca tertip edilmiş olan sıradan listelerden birisi olmayıp mukaddimesi, sebeb-i telif kısmı, mürettep boluınieri ve hatimesı olan miıstakil bir eserdir. Bugüne kadar hiçbir kaynakta yer almamış, yazarının belirttığine göre üç gıin üç gecede tamamlanmıştır. On sekiz yapraklık risalede klasik edebiyatımızda sevgiliyi betimlemekte kullanılan kelime, tamlama, deyim vs. ifadeler yirmi bir bapta birer beyit örneğiyle açıklanmıştır.

Çukurova araştırmaları, 2023
Osmanlıda Pasarofça Antlaşması ile başlayıp Patrona Halil isyanı ile biten on iki yıllık eğlence ... more Osmanlıda Pasarofça Antlaşması ile başlayıp Patrona Halil isyanı ile biten on iki yıllık eğlence devri sonradan Lâle Devri olarak anılmıştır. Bu devir müzminleşen yenilgilerin moralsizliğini unutma dönemi olarak da algılanmış ve Boğaziçi ile Haliç'te saray ve konaklar birer eğlence yeri olmuş, Kâğıthane deresinin iki yanı beyaz köşklerle donatılmıştır. Batı ile ilişkilerin geliştirildiği bu devirde yenilik ve reformlar yapılmış, matbaa ve tulumbacı ocağı kurulup tersane düzeltilmiş, önemli eserler Türkçeye çevrilmiştir. Ancak bir eğlence devri olarak tanınan bu dönemde ahlâki yozlaşmalar da olmuş, lüks tüketim artıp kadınların aşırı süslenmelerini önlemek için fermanlar çıkarılmıştır. Lüks ve eğlencenin zirveye çıktığı bu devri Patrona Halil isyanı şiddetli biçimde sona erdirmiştir. Bu devrin zevk ve sefasından ulema da nasiplenmiş ve isyancıların kellesini istediği kişiler arasında Şeyhülislâm Yenişehirli Abdullah Efendi de yer almıştır. Abdullah Efendi bu devrin başında bu makama atanıp devrin bitiminde de bu makamdan azledilmiştir. Bu isyanda kendini kurtarmak için yaptığı manevraları başarılı olamayan Abdullah Efendi iyi bir şair olup bunu fetvâlarında da göstermiş ve manzum fetvâlar vermiştir. Manzum fetvâlarından bir kısmı daha önceden tanıtılmış ise de sonradan başka fetvâları da ortaya çıkmış ancak imzasız oldukları için yayımlanamamıştır. Nihayet bir nüshada bu fetvâların ona aidiyetini kesin biçimde gösteren deliller bulunduğundan bunlar da bu makale ile tanıtılmaktadır.

International Journal of Language Academy, 2023
Writing religious works in verse has been an important tradition in the Islamic world, and fiqh w... more Writing religious works in verse has been an important tradition in the Islamic world, and fiqh works and fatwas have also taken their place in this tradition. The writing of fiqh works and fatwas in verse in the Ottoman Empire also created an excellent wealth for Turkish literature. During the Ottoman period, usually in the 16-17 centuries, there were interesting topics among the verse fatwas given. One of them is the fatwas given by the Shaykh al-Islams to the questions that express the rebellion against the devaluation of the skills and abilities of some members of the Ottoman ilmiye and the crowning of ignorance. In these poetic fatwas, it is stated that, on the one hand, no one looks at the face of skill and ingenuity, and on the other hand, the worthless fabric of ignorance is in demand. In a place where ignorance is widespread, it is seen as a big problem that no one cares about knowledge and skill and does not approach, and the reason and solution of this are asked to the Shaykh al-Islam. The verse fatwas on this subject do not reflect personal views and reveal that period's social and economic situation. In the answers of these fatwas, it is emphasized that skill and ingenuity will definitely find their value one day, and that greed and greed should be avoided. In two verses, fatwas, one in Turkish and the other in Persian, introduced in this study, almost the same issues are expressed. The reason why the ignorant and the ignorant, rather than the knowledgeable and skilled, are valued and cherished is asked, and in the answer given, it is said that this is a situation full of wisdom and based on good reasons.

DergiPark (Istanbul University), Dec 1, 2010
Muhittin ELİAÇIK • ÖZET Bu makalede Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz adlı eseriyle bir tıp eseri olan Te... more Muhittin ELİAÇIK • ÖZET Bu makalede Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz adlı eseriyle bir tıp eseri olan Terceme-i Hulâsa-i Tıbb ahlât-ı erbaanın ele alınışı yönünden mukayese edilecektir. Fuzûlî, tıbbı sıhhat, hastalık ve tedavi diye üç bölümde ele aldığı Sıhhat u Maraz adlı eserinde bir tabip kimliğiyle görünür. Eski tıp anlayışında önemli bir yeri bulunan ve Fuzûlî'nin bu eserine de hakim olan ahlât-ı erbaa(humoral patoloji) teorisi insan bedenini oluşturan dört sıvının(kan, safrâ, sevdâ, balgam) dengede olmasıyla bedenin de dengede ve sıhhatte olacağı esasına dayanır. Tıpla ilgili hemen her eserde aynı biçimde ele alındığı yönünde bir kanaat bulunan ahlât-ı erbaa teorisinin Fuzûlî'nin bu eserinde birebir aynı olmadığı görülmektedir. Bu makalenin amacı bu farkı mukayese yoluyla göstermektir. Fuzûlî'nin Sıhhat u Maraz'ı ile bir tıp eseri olan Cerrah Mes'ûd'un Terceme-i Hulâsa-ı Tıbb'ı ahlât-ı erbaa teorisince mukayese edildiğinde özellikle hıltların vücutta bulunduğu yerlerde ve ilaçlarda küçük farklar olduğu görülmektedir.
International Journal of Language Academy, 2022
International Journal of Language Academy, 2022
Sosyal Bilimler Dergisi sobider, 2019
Ebussuud Efendi, Osmanlı'nın zirve yüzyılının büyük ve etkili şeyhülislâmlarından olup otuz yıllı... more Ebussuud Efendi, Osmanlı'nın zirve yüzyılının büyük ve etkili şeyhülislâmlarından olup otuz yıllık meşihatında verdiği binlerce fetva ile birçok müşkülâtı çözmüş, önemli sonuçlara yol açan görüşler serdetmiştir. Divançe oluşturacak kadar şiir yazmış olan Ebussuud Efendi'nin fetvâları arasında hamr, arak, kahve, tütün, esrar, afyon, berş, boza gibi içkilerden oluşan mükeyyifat da önemli bir yer tutmaktadır. Bu tip fetvâlar genellikle kerahiyet, eşribe, had bölümlerinde yer almaktadır. Bu fetvâların arasında manzum olarak verilmiş olanların da bulunduğu ve bunların başka şeyhülislâm veya müftülerin fetvâları ile karışıp iç içe bulunduğu görülebilmektedir. Bu fetvâların bir kısmı edebî yönden de değerli bilgiler ihtiva etmekte, bazı kişi veya olayların bilinmeyen yönlerini ortaya koymaktadır.

DergiPark (Istanbul University), Oct 8, 2021
Öz Fetvâ; yiğit, genç, kavî manasındaki fetâ kökünden gelmekte olup, müşkül bir meselenin hükmünü... more Öz Fetvâ; yiğit, genç, kavî manasındaki fetâ kökünden gelmekte olup, müşkül bir meselenin hükmünü kaynaklarından araştırarak ortaya koymayı ifade etmektedir. Fetvâ verme zorlu ve ciddî bir iş olduğundan fetvâyı veren şeyhülislam veya müftüler için ukde-güşâ-yı işkâl, müşkil-güşâ gibi sıfatlar kullanılmıştır. Osmanlı fetvâ kitapları bilim dalları için çok önemli bilgi ve belgeler içermekte olup, dil ve edebiyat alanı da bunlar arasındadır. Fetvâ kitaplarında hukukî konuların yanı sıra dil ve edebiyat konuları da sıklıkla geçmekte, manzum fetvâlar ise bu konuların en önemli kısmını oluşturmaktadır. Osmanlı manzum fetvâ geleneğinin ilk isimlerinden birisi de Şeyhülislam Ebussuud Efendi'dir. O, tespit edilen Osmanlı manzum fetvâlarının önemli bir kısmını vermiş ise de fetvâ kitaplarında bazı fetvâları isimsiz, yanlış ve iç içe geçecek biçimde kaydedildiğinden yanlış tasniflere yol açabilmiştir. Daha önce yaptığımız bir çalışmada da böyle bir karışıklığın oluştuğu görüldüğünden hem düzeltme yapmak hem de sonradan tespit edilen fetvâ veya fetvâ mahiyetindeki sözlerini eklemek amacıyla bu çalışma yapılmış bulunmaktadır.

Türk dili araştırmaları yıllığı. Belleten, Dec 1, 2022
Osmanlı döneminde fetvalar manzum biçimde verilmiş ve böylece Türk edebiyatının hazinesine özgün ... more Osmanlı döneminde fetvalar manzum biçimde verilmiş ve böylece Türk edebiyatının hazinesine özgün bir tür daha girmiştir. Hukuki konuların manzum biçimde açıklanması özgün ve çok alana hitap eden bir yapı oluşturmuştur. Ancak bu özgün ürünler kendi devirlerinde gerekli tertip ve itinayı yeterince görmediklerinden günümüze tam ve doğru bir şekilde ulaşmaları mümkün olmamıştır. Gerçek sayıları elde mevcut olanlardan daha fazla olduğu tahmin edilen bu fetvaların bir kısmı da eksik veya yazarı belirsiz biçimde günümüze ulaşmıştır. Bu fetvaların belli bir kitapta toplanmamış olması istisnai bir şekilde verildiklerinin düşünülmesine sebep olmaktadır. Şu ana kadar tespit edilen yaklaşık 50 manzum fetvanın büyük bir kısmı, fetvayı veren şeyhülislam veya müftünün kendi fetva kitabında bulunmamakta, bir kısmı da nüshalarda rastgele veya farklı kişiler adına kaydedilmiş bulunmaktadır. Bu ise bu fetvaların sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesini güçleştirmektedir. Öte yandan bu fetvalar içinde kitap veya mecmualara özenle kaydedilenler de bulunmakla beraber onlarda da yanlış imzalı olma sorunu vardır. Bir de ismi, müellifi ve içindeki manzum fetvalar meçhul olan kitaplar vardır ki bunlarla ilgili derin ve çözümlemeli araştırmalar yapılması gerekmektedir. Bu çalışmada Osmanlı manzum fetvalarında görülen eksik ve yanlış imzalılık sorununa değinilmekte ve bilinmeyen bir fetva kitabı incelenmektedir. Bu kitabın müellifi meçhul olup içinde önemli sayıda imzasız manzum fetva bulunmaktadır.

Journal Of History School, 2016
Özet Osmanlı'da 16.yüzyıldan itibaren fetvâlar da nazmen verilmeye başlanmış ve bu yolla şeyhülis... more Özet Osmanlı'da 16.yüzyıldan itibaren fetvâlar da nazmen verilmeye başlanmış ve bu yolla şeyhülislâm veya müftülere ait yüzlerce beyitlik bir fetvâ edebiyatı oluşmuştur. Fetvâ, bir meselenin hükmünün müftü veya şeyhülislâm tarafından kaynaklarından araştırılarak verilmesi işlemidir. Bu kelime; yiğit, genç, kavî anlamındaki fetâ kelimesinden türemiş olup müşkil bir meselenin güçlü bir cevapla çözülmesi işlemini anlatmaktadır. Manzum hâlde verilen fetvâlar çok az olduğundan birer nümune olarak fetvâ kitaplarında özel biçimde yer almıştır. Genellikle usta divan şairi şeyhülislâmlarca yazılmış olan bu fetvâlar aynı zamanda bir edebî tür olarak görülmüştür. Manzum hâlde fetvâ vermiş şeyhülislâmların önde gelenlerinden birisi de Muhammed Bahâî Efendi'dir. Daha önceki makalemizde onun beş adet manzum fetvâsı tanıtılmıştı. Bu makalede ise onun sonradan tespit edilen manzum fetvâları tanıtılmaktadır.

Osmanlı döneminde hukuki yönü de bulunan fetvâlar nazmen de verilmiş ve Türk edebiyatı böylece or... more Osmanlı döneminde hukuki yönü de bulunan fetvâlar nazmen de verilmiş ve Türk edebiyatı böylece orijinal bir türün daha sahibi olmuştur. Fıkhî konuların böyle ilgi çekici bir yolla açıklanması bu fetvâların değerli hâle gelmesine yol açmış ve meraklıları tarafından bu fetvâlar özenle saklanıp şiir mecmualarına kaydedilmiştir. Osmanlı'da fetvâlar umumiyetle mensur biçimde verilmiş, manzum biçimde verilmesi ise fetvâyı veren şeyhülislâm veya müftünün şairliği ile ilgili görülmüştür. Osmanlı'da divan şairleri arasında özel bir yeri bulunan şeyhülislâm ve diğer ilmiye mensuplarının çeşitli tarihlerde birçok manzum fetvâ verdikleri görülmüştür. Bugüne kadar tarafımızca çeşitli şeyhülislam ve müftülere ait 60 civarında manzum fetvâ tanıtılmış olup bunlar genellikle 3-10 beyit arasında kısa manzumelerdir. Bu çalışmamızda ise daha önce iki ayrı makale ile manzum fetvâlarını tanıttığımız Bostanzade Muhammed Efendi'nin kendi yaşadığı dönemde çok ses getirmiş olan 64 beyitlik kahve fetvâsının tenkitli metni açıklanmaktadır. Öneminden dolayı bu fetvânın çeşitli tarihlerde meraklılarınca birçok yazma nüshaya kaydedilmiş olması ne kadar çok okunduğunu göstermektedir. Ancak, farklı nüshalara kaydedilmiş olması kelime ve ibarelerinde epey farklılığın oluşmasına sebep olmuştur. Bu sebeple sağlam bir metnin ortaya konulması için farklı yazma nüshaların incelenerek tenkitli metnin ortaya konulması gerekli olmuştur. İşte bu makale bu farkları gösterip sağlam bir metnin ortaya konulması amacıyla yazılmaktadır.
The Journal of Turk-Islam World Social Studies, 2015

Turkish studies, 2016
In the rhetoric books are described 'muhassinat-i lafziye and manewiya' called literary arts in d... more In the rhetoric books are described 'muhassinat-i lafziye and manewiya' called literary arts in detail with examples. Literary arts has been described in the section of bedi of this books; and as name and definition and classification has been as different from each other. In this books metonymy, metaphor, simile, allusion is described in the beyan part seen as a narrative way. Consisting of bedi, beyan, meani sections in the number of rhetoric books there has been a significant increase after the Tanzimat. The source of rhetoric books usually Sekkâki (13th century scholar of rhetoric)'s Miftah and its summaries and commentaries has been. However, many new art are included in Miftah's commentaries and summaries. One of the literary arts located in rhetoric books also is tecahül-i arif. This art, in the Miftah with name of 'sevku'l-ma'lûm overtime gayrih' have been described. Tecahül, because of a joke, is described like he doesn't know something known. This art, except for a few books, is described with tecahül-i arif name in the majority of rhetoric books. Sekaki, if changed also name of this art, due to the breach of decorum, this change has not been adopted in most of the book. Many books the definition of Sekkaki: "something known because of a joke is told like doesn't know." as has translated. This art, in rhetoric books after the Tanzimat also have taken place with tecâhül-i arif name; used only Recaizade istifham name. Also, didn't take place in rhetoric books tecahül as well as a title with istifham name. This term is used as a tool of tecâhül-i arif. In this article, tecahül-i arif is investigated in a comparative manner in rhetorical book.

International Journal of Language Academy, 2014
Tulip period is the name which is named to the period when the peace began with 1718 Passarowitz ... more Tulip period is the name which is named to the period when the peace began with 1718 Passarowitz agreement. In this era, entertainments is arranged in the palaces and mansions in the Golden Horn and the Bosphorus; both sides of creek of Kâğıthane with white pavilions are equipped as the Versailles palace. In this period, the relations developed with the West, innovations and reforms began, printing press and tulumbacı quarry are established, shipyard was treated major works have been translated into Turkish. During this period which is known as a pleasure and entertainment revolution, with the effect of palace, morals and customs are degenerated, luxury consumption increased, even women's edict for the prevention of excessive ornamentation was removed.In 1726 Iran-Ottoman war the imposition of new taxes, quick migration to Istanbul, unemployment, tradesman's problems, place to important tasks the relatives of Mekki and the grand vizier and such reasons increased the opposition to this period and finally with the Patrona Halil revolt this period finished and tulip gardens, pavilions and entertainment venues have been destroyed. This period also had an impact on ulama and Yenişehirli Abdullah Efendi whose Sheykhulislamate began and end in this period was the most remarkable among them. This person, whose head is one of which is desired on the revolt that finished this period, has been poet and he has marked the cultural activities of this period, he solved many problems by giving fatwas. His fatwa book named Behcetü'l-fetâvâ has been one of the most read book in Ottoman. He showed his poet personality on giving fatwas and has been prominent in giving the original style in verse fatwas. In that article, his fixed in verse fatwa is introduced.

Turkish studies, 2013
BAZI BELAGAT KİTAPLARINDA "TEŞBÎH" SANATI HAKKINDA TANIM VE TASNİFLER * Muhittin ELİAÇIK ÖZET ... more BAZI BELAGAT KİTAPLARINDA "TEŞBÎH" SANATI HAKKINDA TANIM VE TASNİFLER * Muhittin ELİAÇIK ÖZET Teşbîh, Arapça şibh kökünden gelen ve çoğulu teşbîhât olan temel bir edebiyat terimidir. Şiir ve güzel sanatların en önemli unsurlarından birisi teşbîhtir. Klasik edebiyatımızda yüzyıllarca kalıplaşmış bir şekilde sevgilinin yanağı güle, saçı sünbüle, beni fülfüle teşbîh edilmiş, birçok orijinal hayal ve nükte ortaya konulmuştur. Osmanlı'da tezkire yazarlarının şiir ve şair değerlendirmelerinde kullandıkları hayal, nükte, hüner gibi kriterler çoğu kez teşbîhi de içine almıştır. İsti'âre gibi temel bir sanatın da aslında temeli teşbîhtir. Şiir bir sanat olup, sanatın da teşbîhsiz yapılması düşünülemez. Hayal derinliği ve mânâ zenginliğinin oluşması çoğu kez teşbîhlerin zenginliği ile mümkün olmaktadır. Bu sebeple Osmanlı'da belâgat kitaplarında en ayrıntılı anlatılan konuların başında teşbîh gelmiş ve bu kitaplarda sayfalarca açıklama yapılmıştır. Böyle olmakla beraber bu kitaplarda teşbîh sanatının tanım ve tasnifinde biçok farklılık görülmektedir. Mesela bazı eserlerde mutlak, meşrût, kinâyet, mûciz gibi türler sayılıp açıklanmışken, başka eserlerde bu türler geçmeyebilmiş, bu da eserlerin beslendiği kaynakla ilgili bulunmuştur. Günümüzde teşbîh türleri için adı geçen belîğ, mücmel, mürsel, müekked gibi terimler de belâgat eserlerinin çoğunda geçmemektedir. Dolayısıyla bu konuda belli başlı belâgat eserleri incelenerek mukayeseler yapılmalıdır. Bu makalenin amacı da bu olup, seçilen belli başlı eserler üzerinde teşbîh ile ilgili tanım ve tasnifler mukayeseli olarak ortaya konulmuştur.
Journal Of History School, 2015
Belâgat kitapları edebî sanatların açıklandığı eserler olup; me'ânî, beyân, bedî' bölümlerinden o... more Belâgat kitapları edebî sanatların açıklandığı eserler olup; me'ânî, beyân, bedî' bölümlerinden oluşmaktadırlar. Bu kitaplarda edebî sanatlar çoğunlukla bedî' bölümünde açıklanmıştır. Belâgat kitaplarında edebî sanatlar tarif, tasnif ve miktarca farklı şekillerde yer almaktadır. Bu kitaplarda bir sanat değişik isimlerle geçebilir; bir kitapta geçerken diğerinde geçmeyebilir; farklı bölümlerde anlatılabilir; bazı sanatlar iki ayrı sanat olarak açıklanabilir. Akis sanatı da belâgat kitaplarının çoğunda geçen bir mana sanatıdır. Akis, bir cümle veya mısrada kelime veya kelime gruplarının yer değiştirilmesiyle yapılan bir sanattır. Bu sanatta kelime veya kelime grupları tersine çevrilmektedir. Bu makalede, birçok kitapta yer almış olan bu sanat, belâgat kitaplarından mukayeseli biçimde ortaya konulacaktır.

Turkish Studies, 2013
Mecâzlar ve onun en önemli kolu olan mecâz-ı mürsel, belâgat kitaplarının üç ana konusundan me'ân... more Mecâzlar ve onun en önemli kolu olan mecâz-ı mürsel, belâgat kitaplarının üç ana konusundan me'ânî, beyân ve bedî'in beyân konusu içinde ele alınmaktadır. Klâsik literatürde edebî sanatlar tabirinden ziyade, sözü lafız ve mânâca güzelleştiren unsurlar demek olan "muhassinât-ı lafziyye ve ma'neviyye" tabiri geçmektedir. Günümüzde ise bu durum göz ardı edilerek bütün konular edebî sanatlar adı altında toplanmakta ve mecâz, isti'âre ve kinâye gibi beyân konuları da edebî sanatlar içinde ele alınmaktadır. Halbuki klasik belâgat kitaplarında bunlar edebî sanattan ziyade, bir maksadı değişik yollarla ifade etmenin usûl ve kaidelerini inceleyen beyan ilmi içinde yer almaktadır. Mecâz-ı mürsel, belâgat kitaplarında ele alınan temel konulardan olup, isti'âreden başlayarak birçok edebî sanatın bu mecâz ağacından geliştiği görülmektedir. Mecâz-ı mürsel hakkında değişik belâgat kitaplarında birbirine benzer tanımlar yapılsa da gerçek anlamdan mecaz anlama giden alâkalarda muhtelif şekil ve sayılar görülmektedir. Bu alâkalar 10-25 arasında sayılabilmiş ise de genellikle 10-15 arasında alâka verilmiştir. Bazı kitaplarda ise bu konunun bulunmadığı görülmektedir. Mecâz-ı mürsel için günümüzde değişik isimler kullanılmakta ve bu da karışıklığa sebep olmaktadır. Bu sebeple çeşitli belâgat kitaplarında mecâz-ı mürselin tanım ve tasnifinin karşılaştırmalı olarak gösterilmesi önem arzetmektedir. Bu makalede belli başlı belâgat kitapları taranarak mecâz-ı mürsel ile ilgili tanım ve tasnifler incelenmiş ve mukayeseli olarak ortaya konulmuştur.
Uploads
Papers by muhittin eliaçık