Papers by journal of analitic divinity

Bu çalışmada, sosyal bilim bilgisinin toplumun yapısındaki rolü hakkında, temel bilimsel yaklaşım... more Bu çalışmada, sosyal bilim bilgisinin toplumun yapısındaki rolü hakkında, temel bilimsel yaklaşımlardan üç başlık halinde bahsedeceğiz.(1) Sosyal bilimciler – bu her zaman kasıtlı bir seçim olmamasına rağmen- onların rolünü pratik bilginin üreticisi olarak tanımlayan üç modelden birini takip etme eğilimindedir. Basit olması adına biz bu üç modeli “Teknisyen Modeli”, “Danışman Modeli” ve “Anlam Üretenler Modeli” olarak adlandıracağız. (2) Sosyal bilimcinin çalışma alanının özel ve sınırlı bir bakış açısı benimsemesi, sosyal araştırmanın gereğindendir; (zira) kullanışlı bilgi karmaşık bir konudur. Böylece bu gereklilik bir soruyu, en azından sosyal bilimciler arasında geniş bir şekilde desteklenen bir görüşü ortaya koyar. Sosyal bilim bilgisinin sınırlı ‘gücü’ hakkında sorulduğunda cevap sıklıkla sosyal bilim bilgisinin pratik kullanışlılığının ve yeterliliğinin, sosyal fenomenin gerçekte ne kadar karmaşık olduğunu, tüm bu karmaşıklığı kavrama işlevi olduğudur.(3) Sosyal bilimciler genelde toplum üzerinde sahip oldukları marjinal entelektüel etkiden yakınma eğilimindedirler ve onlar sözde iki kültür sınıflandırmasına, birçok topluma girdiği görülen doğa bilimleri ve teknolojide olduğu şekliyle nasıl ve ne zaman başarı ve ün kazanabilecekleri endişesiyle, büyük bir düşmanlıkla bakarlar. Fakat bu endişe, sosyal bilimlerin aktüel gücünü özellikle zihniyet oluşturucu veya anlam üretici gücünü hafife alır görünmektedir.
ÖZET Seküler Hollanda'da yapılan sosyal bilimsel araştırmalar dua gibi dini ritüellerin hala yayg... more ÖZET Seküler Hollanda'da yapılan sosyal bilimsel araştırmalar dua gibi dini ritüellerin hala yaygın bir biçimde mevcut olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışma, Hollandalıların dua uygulamalarının içeriğini inceler ve Hollanda'yı temsil eden bir anket araştırmasının (N=1.008) açık uçlu sorularına verilen cevapları analiz ederek dua türlerini ayrıştırır. Araştırmada şu sonuçlara ulaşılmıştır: 1) Hollandalıların çoğu dua etmektedir. 2) Dört tür duadan söz edilebilir: a) niyaz, dini, tefekküri ve güdüsel. Bunlar diğer ampirik çalışmalarda bulunan dua türleriyle karşılaştırıldığında, niyaz ve dini duaların daha az seküler toplumlarda yapılan diğer çalışmalarda rastlanan klasik dualara benzer olduğu ortaya çıkar. Buna karşın tefekküri ve güdüsel dualar ise diğer dua türlerinden esas itibariyle farklı olup, seküler bir toplumda bir dua örneği olarak değerlendirilebilir.
Doğumdan ölüme kadarki süreçte toplum ile iç içe yaşayan bireylerin sosyalleşmeye olan ihtiyacı b... more Doğumdan ölüme kadarki süreçte toplum ile iç içe yaşayan bireylerin sosyalleşmeye olan ihtiyacı bilinmektedir. Toplum ve bireyler sosyalleşme içerisinde birçok evreden geçmektedirler. Yeniden sosyalleşme, bahsi geçen evrelerden biridir. Yeniden dinî sosyalleşme ise bu evrenin bir alt başlığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma yeniden dinî sosyalleşmenin insanların hayatlarının belirli bir evresinde vuku bulma ihtimali üzerinde durmaktadır. Çalışma bu bağlamda yeniden dinî sosyalleşme kavramına Kur’an’i pencereden teorik ve pratik unsurlarıyla nasıl yer aldığını konu edinirken, amacı ise başta kıssalar olmak üzere yeniden dini sosyalleşme kavramı içinde değerlendirilebilecek birey ve topluma ilişkin vurguları a) ihtida b) tedricilik ve c) temsiller bağlamında ele almaktır. Çalışma anlayıcı yaklaşım perspektifinden nitel bir desenle yürütülmüştür.

يتناول هذا البحث موضوع احتلال الغرب في بداية القرن العشرين للدول العربية
وموقف الشعراء العراقيين ... more يتناول هذا البحث موضوع احتلال الغرب في بداية القرن العشرين للدول العربية
وموقف الشعراء العراقيين من هذا الاحتلال، ومن هنا أتطرق أولا إلى موضوع الاحتلال
ُ
في العراق وموقف الشعراء والعلماء منه عبر التأريخ، ثم أ َر ِّكز على ثلاث محاور؛ المحور
الأول: دعوة الشعراء العراقيين الى وحدة الأمة الإسلامية واجتماع الكلمة تحت مظلة الخلافة العثمانية، إلى أن انشبت حرب العالمية الأولى أظفارها في الدولة العثمانية وادلعت الحرب فانشقت الدولة إلى دول محتلة تحت حكم الانتداب الغربي.
المحور الثاني: دعوة الشعراء إلى الوحدة العربية والنهوض والثورة ضد الاحتلال الغربي في جميع أنحاء الوطن العربي ونتطرق إلى الثورة الفلسطينية كأنموذج.
المحور الثالث: الدعوة إلى الوحدة داخل العراق والثورة ضد الاحتلال البريطاني.
ثم أشرع في البحث عن موضوع الثورة العراقية الكبرى المعروفة بثورة العشرين ضد الاحتلال البريطاني ودور الشعراء في هذه الثورة، وأتَحدَّث أيضا عن حصائد هذه الثورة والأضرار التي ألحقَها الثُّوا ُر بالإنجليز، ثم أنتقل بالكلام إلى ما أصاب الشعراء من الظلم والأذى في سبيل استقلال المسلمين وإخراج المستعمرين في بلدانهم. هكذا نو ِّضح دور الشعراء العراقيين من هذه الحروب والوقائع كيف تعاملوا معها من خلال الأدب شعره
ونثره، وكيف أثروا على المجتمع العربي والإسلامي.

ÖZET Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in hadislerindeki hitap, insana dönüktür. Bütünüyle insanoğl... more ÖZET Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in hadislerindeki hitap, insana dönüktür. Bütünüyle insanoğlunun yararına olan bu hitap, onun hayatının bütün yönlerini kapsamaktadır. Dolayısıyla ona bir hayat modeli çizer. Bu hayat modeliyle hak ve sorumluluklarının bilincinde olur. Kendi nefsine karşı, yaratıcısına karşı, insan ve doğa bütün çevresine karşı olan ilişkisi buna göre düzenler. Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin riayet ettiği ilk husus ve hareket noktasını teşkil eden birinci basamak inancından başlamak suretiyle insanın duygu ve hissiyatına ulaşarak, onu içeriden ıslah etmek olduğu görülür. Zira insanın ıslahı önce içerden başlar, oradan dışa doğru hal ve davranışlarında tezahür eder. Makalenin önemi, insanoğlunun bütün çeşitleriyle nefsanî boyutunu tasvir eden söz konusu hitaba ışık tutuyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu hitap, terbiye ve irşadı esnasında nefsin özelliklerini, eğilim ve duygularını dikkate alarak yönlendirmeye çalışır. Bunu yaparken de herhangi bir çelişki ve tenakuza mahal vermeden, yine ne ihmal ve gevşeklik ne de baskı ve tazyiklere fırsat vermeden nefsin diğer boyutlarına da riayet etmektedir. Aynı zamanda bu hitap çıkarımlarda bulunurken abartıdan ve batıl inançtan uzak, bütün gerçekçilik ve şeffaflıkla dengeyi gerçekleştirmeye çalışır.
Bu çalışmada söz konusu iki hitabın insan nefsinin en ince detayına kadar dikkat çektiği görülecektir. Bu bağlamda teşhis ve tedavisi aşırılık ve dağınıklıktan uzak, tam bir denge içerisinde olmaktadır. Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerde yer alan bu nefsanî hitabın, onun sorunlarını çözmede veya onu daha ileriye taşıma hususunda insanoğlunun gücünün üstünde olduğundan, üstün hitap olarak niteleyebiliriz. Bu iki hitap, nefsin bütün bileşenlerini, huy ve mizacını, eğilim ve isteklerini toplamış içinde bulunduğu durumu ve gelecekte bulunacağı halini göz önünde tutarak sorunların çözümüne
gitmiştir.

Maneviyat, her bireyin özünde var olan, ona güç veren, yaşam olaylarıyla baş edebilme ve anlamla... more Maneviyat, her bireyin özünde var olan, ona güç veren, yaşam olaylarıyla baş edebilme ve anlamlandırma sürecinde en büyük desteği olan ilahi özdür. İnsanlar hayatlarında derin izler bırakan deneyimler yaşayabilir ve bu deneyimleri anlamlandırma ve baş edebilmede maneviyattan güç alabilirler. Bu çalışmanın amacı; gaziler ve yakınlarının, gazi olma ve bundan sonraki hayatlarına devam etme noktasında ne tür manevi bakım ihtiyaçlarının olduğunun tespit edilmesidir. Nitel bir doğaya sahip olan araştırmada fenomenolojik desen kullanılmıştır.
Araştırmanın çalışma grubunu Ankara’da bulunan Gaziler Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon merkezinde ayakta veya yatarak tedavi gören ve tedavi süreci tamamlanmış 19 gazi ve 12 gazi yakını oluşturmaktadır. Veriler betimsel analiz kapsamında içerik analizi tekniği ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre; gazilerin manevi bakım ihtiyaçlarına yönelik olarak 8, gazi eşlerinin manevi bakım ihtiyaçlarına dair ise 5 tema ortaya çıkmıştır. “Beden algısı ve engellilik, gazi olurken acı hissetmeme ve bunu anlamlandırma, ârafta kalmışlık duygusu, ailevi sorunlar, alkol ve sigara bağımlılığı, Yaradan algısı ve maneviyat, baş etmede yardımcı faktörler, beklentiler ve mesajlar” gazilerle ilgili ortaya çıkan temalardır. Gazi eşlerinde ise; “hayat arkadaşlığının getirdiği sorumluluk, eşlerinin ârafta kalmışlık duyguları ve hayata uyum becerileri, eşlerinin özgüven eksikliğinden kaynaklanan sorunlar, baskıcı tutum ve içinde biriktirme, toplumsal baskı” temalarına ulaşılmıştır.
Araştırma sonucunda, gazilerin ve eşlerinin manevi bakım ihtiyaçlarının giderilmesi, devletten ve toplumdan beklentileri içerikli bazı önerilere yer verilmiştir.

Bu makalede Nisan 2011 yılından itibaren göç etmeye başlayan Suriyeli sığınmacıların, dini eğitim... more Bu makalede Nisan 2011 yılından itibaren göç etmeye başlayan Suriyeli sığınmacıların, dini eğitim kurumlarının göç sonrası farklı bir toplum içerisinde nasıl bir değişim süreci izlediği araştırılmıştır. Dinin toplumlara göre farklı pratik, sosyolojik, teorik boyutlarının ve tezahürlerinin olması, dini sosyalleşme içerisinde dini eğitimin rolünü ve kültürel kodlarını önemli kılmaktadır. Bu çerçevede çalışmanın amacını İslam dinine mensup olan iki toplumun dini eğitim noktasında, göç öncesi ve sonrası Kilis’te bulunan sığınmacılar özelinde değişim gösterip göstermediği veya aynı kurumlar çerçevesinde devam edip etmediği oluşturmaktadır. Dolayısıyla makalede Suriyeli sığınmacıların dini sosyalleşme süreçlerinde dini eğitimleri, hem kavramsallaştırma yönünden göç ve din sosyolojisi kavramları ışığında tartışılmakta hem de yaşanan bölgede dini eğitimin sosyolojik bir bakış açısıyla gözlenebilmesi ve tespit edilmesinin imkânları yönünden ele alınmaktadır.
Çalışmada nitel yöntemin katılımcı gözlem veri toplama tekniği kullanılmış ve derinlemesine mülakat tekniği tercih edilmiştir. Diğer yandan araştırma, kartopu örneklem yöntemiyle oluşturulmuş ve Kilis ilinde ikamet eden Suriyeli sığınmacıların zorunlu göç süreci sonrası ‘dini sosyalleşme süreci içerisinde dini eğitimi’ inceleyen bir olgubilim çalışması olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri Kilis ilinde ikamet eden sığınmacılardan ve sığınmacıların mikro-sosyolojik deneyimleri göz önünde bulundurularak anlayıcı ve sembolik etkileşimci yaklaşımlar çerçevesinde oluşturulmuştur. Çalışmada dini eğitimin dini sosyalleşme sürecinde önemli bir faktör olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Devletlerarası ilişkilerde hükümdar, hanedan mensubu, elçi gibi resmi sıfatlı yabancı misafirleri... more Devletlerarası ilişkilerde hükümdar, hanedan mensubu, elçi gibi resmi sıfatlı yabancı misafirlerin ağırlanması hususuna mihmandarlar nezaret ederdi. Geçmişi oldukça eski dönemlere giden mihmandarlık geleneği, Osmanlı Devleti tarafından da Türk-İslam gelenekleri çerçevesinde uygulanmıştır. Osmanlı mihmandarları, ülkeye gelen yabancı misafirlerin rahatını temin etmekle yükümlüydüler. Bu bağlamda Osmanlı diplomasi anlayışı gereği, elçi gibi resmi sıfatlı yabancı misafirlerin devlet tarafından karşılanan zaruri harcamalarına da mihmandarlar nezaret ederdi. Mihmandarlar, hesap verilebilirlik adına, yaptıkları bu harcamaları en ince ayrıntısına kadar kayıt altına alırlardı. Bu şekilde tutulan kayıtlardan birisi de İran elçisi Abdullah Bey’in mihmandarlığını yapmış olan Ali Ağa tarafından tutulan masraf defteridir. H. 25 Şaban 1189 / M. 21 Ekim 1775 tarihli bu defter, Osmanlı mihmandar geleneği hakkında önemli bilgiler içermektedir.

Bu makale; Horasan bölgesinde teşekkül ederek İslâm’ın yayılmasını kendine bir görev telakki ede... more Bu makale; Horasan bölgesinde teşekkül ederek İslâm’ın yayılmasını kendine bir görev telakki eden zühd menşeli Kerrâmiyye’nin kelâmî ve fıkhî meseleler hakkındaki görüşlerini serdetmektedir. İbadet ve taatle meşgul oldukları bilinen Kerrâmî önderlerin görüşlerini ortaya koyarken temel motivasyonlarının dini insanlar için kolay kılarak İslamiyet’in yayılışına katkı sağlamak olduğu bilinmektedir. Ancak teorik ve pratik hayata ilişkin ortaya koydukları bu görüşler sebebiyle kimi zaman müstakil bir mezhep hüviyetinde değerlendirilirken kimi zaman da farklı mezheplerin alt kolu olarak değerlendirilmiştir. Nitekim Şia ile mücadelesi ve Hanefî düşünceyle paralellik arz eden bazı görüşleri sebebiyle birtakım müelliflerce Ehl-i Sünnet addedilmiştir. Bununla beraber özellikle muamelat alanında ortaya koydukları görüşleriyle ise Ehl-i Sünnet düşüncesinden ayrılarak bid’at fırkalardan birisi kabul edilmiştir.

Çalışmamız çağdaş toplumlara yön veren ideolojilerden biri olan liberalizm kavramı etrafında şeki... more Çalışmamız çağdaş toplumlara yön veren ideolojilerden biri olan liberalizm kavramı etrafında şekillenmektedir. Bu bağlamda çalışmanın problemi temel liberal ilkeleri Kur'ân-î bağlamda izdüşümlerini yoklamaktır. Bu probleme bağlı olarak çalışmanın amacı; liberalizmin temel ilkeleri bireycilik, özgürlük, piyasa ekonomisi ve sınırlı devlet ilkeleri özelinde Kur'ân-i perspektiflerini anlamaya çalışmaktır. Bireycilik ilkesinde bireyin liberalizmin merkezinde olduğunu ve topluma kıyasla bireyin faydasının ön planda tutulduğu değerlendirilirken; Kur'âni boyutunda bireycilik ilkesinin izdüşümlerinin birey göz ardı edilmeksizin toplumla birey kıyaslandığında parçanın değil bütünün faydasının esas alındığı dikkat çekmektedir. Özgürlük ilkesinde liberalizmin kimi kabullerinin negatif özgürlüğü desteklediği sonucuna varılırken; Kur'ân'daki yansımalarına baktığımızda bireyin özgürlüğüne ilahi bir gücün etkisi olduğu görülmektedir. Piyasa ekonomisine, liberalizm sınırlandırma getirmeksizin yaklaşırken; Kur'an'daki yer alış şekline bakıldığında piyasa güvenliğini sağlayacak kuralların varlığı görülmektedir. Son ilke olarak devletin sınırlılığı ilkesini, liberalizmden hareketle incelediğimizde liberalizmin bireyin aksine devletin görev ve sorumluluklarını hukuk, güvenlik ve savunma alanlarıyla sınırlandırırken; Kur'an'da devlete yüklenen anlam yerine anlamlı ve örgütlü topluluklara atıf olarak 'iyiliği emredip kötülüğü men etme" ilkesi işlevsel olarak kullanılmaktadır.

İnsan, son derece gelişmiş nörofizyolojik mekanizmalara sahip olan; algılama ve düşünme gücüne sa... more İnsan, son derece gelişmiş nörofizyolojik mekanizmalara sahip olan; algılama ve düşünme gücüne sahip, üstün bir uyum organizması olan; kültür üreticisi ve dil kullanıcısı, başa çıkması gereken doğal ve sosyal bir ortamda yaşayan bir varlık olan; benzersiz bir benliği, iyi ve kötünün faili ve yargılayıcısı olan; öngörüde bulunabilen, zaman içinde yaşayan ve öz- aşkınlık potansiyeli olan bir canlıdır. Sahip olduğu bu üstün özelliklere karşın insanoğlu, hayat karşısında her zaman aynı üstünlüğü gösterememiş olup hem ihtiyaç duyması sebebiyle hem de bünyesinde bulunan potansiyeli gereği inanç sahibi; iman eden bir varlıktır.
Bireyin psikolojik yapısında, bireysel ve sosyal yaşantısında büyük bir etkisi bulunan iman ise, tek bir unsurdan müteşekkil değildir. İnanan kimseye derinden nüfuz etmesi, kişiliğe etkide bulunabilmesi, güçlü duygu ve davranışlar üretmesi imanın psikolojik unsurlarıyla doğrudan ilgilidir. İmanın yapısında bulunan bu psikolojik unsurlar, bilişsel; iradi, duygusal ve davranışsal olmak üzere dörde ayrılır. Bu unsurlar ile bütünsel bir yapı meydana getiren iman, kendisini meydana getiren bu psikolojik faktörlerden ayrı düşünülemeyeceği gibi, bu unsurlardan herhangi birisine de indirgenemez. Dolayısıyla, bireyin biliş, irade, duygu ve davranış sistemlerinin bizzat katıldığı psikolojik bir süreç olan imanın tam manasıyla anlaşılması ve açıklanabilmesi için öncelikle imanın yapısında bulunan söz konusu psikolojik unsurların anlaşılması gerekmektedir. “Dini İnanç ve Anlam” isimli yüksek lisans tezinden alınan bu makalede imanın psikolojik unsurları ele alınacaktır.

Hicrî ikinci asırda yaşayan ve daha çok müfessir kimliği ile tanınan Mukâtil b. Süleyman, dönemin... more Hicrî ikinci asırda yaşayan ve daha çok müfessir kimliği ile tanınan Mukâtil b. Süleyman, dönemin önemli âlimlerinden biridir. Muhtelif sebeplerden dolayı pek çok ilim beldesine seyahat eden Mukâtil, bu seyahatler sırasında döneminde yaşamış muhaddislerden hadîs tahammül etmiştir. Kaynakların daha ziyade tefsir ilmindeki otoritesinden bahsettiği Mukâtil b. Süleyman, hadîs münekkidlerine göre zayıf görülmüş ve birçok hususta tenkit edilmiştir.
Bu çalışmada, Mukâtil b. Süleyman’ın hayatı, ilmi kişiliği ve cerh-ta’dil durumu öncelikle ele alınmıştır. Daha sonra Tefsiru’l-Hamsi Mieti Âyetin Mine’l-Kur’ân adlı eserindeki rivâyetlerinin değerlendirilmesi ve isnâd kullanımı üzerinde durulmuş; bu bağlamda eserde geçen râvîlerin güvenilir olup olmadıkları ortaya konulmuştur. Ayrıca adı geçen eserdeki rivâyetlerin mütâbilerinin temel hadîs kaynaklarındaki dağılımları araştırılmış ve rivâyetlerin geçtiği tespit edilmiştir.
Biz, bu makalemizde, el-Cürcânî ve es-Sekkâkî’nin genel olarak takdim konusuyla ilgili görüşlerin... more Biz, bu makalemizde, el-Cürcânî ve es-Sekkâkî’nin genel olarak takdim konusuyla ilgili görüşlerini esas alarak, fiil cümlesinde câr-mecrûrun âmiline takdiminin cümlenin anlamsal yorumunu nasıl değiştirdiğini ele alacağız. Bu sözdizimi değişikliği nedeniyle takdimin cümleye hangi ek/belâgî anlamlar kattığını inceleyeceğiz. Bu teorik çerçeveye göre, Kurân- ı Kerîm’de câr-mecrûrun fiiline takdim edildiği bazı örnekleri ele alacağız. Örneklerde sözdizimi değişikliği nedeniyle açığa çıkan ihtimam ve tahsis gibi anlamlara özellikle vurgu yapacağız. Makalede isim cümlelerinde câr- mecrûrun takdimi konusu ise kapsam dışı bırakılmıştır.

Birçok teist evrenin bir başlangıcı olduğunu savunmuştur ve bu başlangıcın ancak ve ancak Tanrı’n... more Birçok teist evrenin bir başlangıcı olduğunu savunmuştur ve bu başlangıcın ancak ve ancak Tanrı’nın eseri olabileceğini göstermeye çalışan akıl yürütmelerde bulunarak Tanrı inancının rasyolenelliğini göstermeye çalışmıştır. Biz çalışmamızda, bu girişimlerin modern zamanlarda en ilgi çekici olanlarından biri olan kozmolojik delili hem matematik felsefesindeki hem de modern fizikteki gelişmeler ışığında yeniden yorumlayarak çağdaş felsefenin ve modern bilimin yöntemleriyle sunmaya çalışan William Lane Craig’in kelam kozmolojik kanıtını inceleyeceğiz. Çalışmamızda, kozmolojik delilin tarihçesini kısaca ele aldıktan sonra da Craig’in argümanının felsefî ve bilimsel temellendirmelerine yer verilmiştir. Makalenin amacı, bilimsel ve felsefî birtakım temellendirmeler ile Tanrı’nın varlığına dair deliller sunmaktır. Bu deliller neticesinde Tanrı’nın varlığı, rasyonel olarak kanıtlanmaktadır.

Modern toplumların en önemli problemlerinden birisi olan sosyal dışlama, yoksulluğun ve eşitsizli... more Modern toplumların en önemli problemlerinden birisi olan sosyal dışlama, yoksulluğun ve eşitsizliğin baş göstermesine sebebiyet vermekle beraber siyasi, sosyal ve iktisadi alanda da toplumsal birliği etkileyen son derece önemli kavramlardandır. Bu durumdan hareketle dışlamanın insan hayatının her bölümünde ortaya çıkarak hayatı olumsuz etkileyebilecek çok boyutlu ve dinamik bir problem olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İnsan fıtraten sosyal bir varlıktır ve toplum içerisinde hayatını idame ettirdiği takdirde bu duruma uygun bir yaşam sürdürebilir. Toplum dışında kaldığı zaman insan doğasından uzaklaşmış olur ve bu durumda bireysel ve toplumsal sorunları kaçınılmaz hale getirir. Kur’an’ın ortadan kaldırmak istediği sosyolojik kavramlardan birisi de dışlamadır. Kur’an-ı Kerim bireyleri kıymetli görmekte, iradesi dışındaki farklılıklardan ötürü birini dışlayıp değersiz görmeyi ve aşağılamayı hoş karşılamamakta gerek birey gerekse toplum olarak herkesi eşit kabul etmektedir. Hatta Kur’an-ı Kerim’in bu bütünleştirici bakış açısından dolayı müşrikler ve diğer gruplar tarafından dışlanan köleler, fakirler ve kadınlar İslam’ı daha kolay kabul etmişlerdir. Kendilerini onlardan üstün gören zengin, varlıklı gruplardan büyük bir kısmının İslam olmamasının sebeplerinden birisi de budur.
Uploads
Papers by journal of analitic divinity
وموقف الشعراء العراقيين من هذا الاحتلال، ومن هنا أتطرق أولا إلى موضوع الاحتلال
ُ
في العراق وموقف الشعراء والعلماء منه عبر التأريخ، ثم أ َر ِّكز على ثلاث محاور؛ المحور
الأول: دعوة الشعراء العراقيين الى وحدة الأمة الإسلامية واجتماع الكلمة تحت مظلة الخلافة العثمانية، إلى أن انشبت حرب العالمية الأولى أظفارها في الدولة العثمانية وادلعت الحرب فانشقت الدولة إلى دول محتلة تحت حكم الانتداب الغربي.
المحور الثاني: دعوة الشعراء إلى الوحدة العربية والنهوض والثورة ضد الاحتلال الغربي في جميع أنحاء الوطن العربي ونتطرق إلى الثورة الفلسطينية كأنموذج.
المحور الثالث: الدعوة إلى الوحدة داخل العراق والثورة ضد الاحتلال البريطاني.
ثم أشرع في البحث عن موضوع الثورة العراقية الكبرى المعروفة بثورة العشرين ضد الاحتلال البريطاني ودور الشعراء في هذه الثورة، وأتَحدَّث أيضا عن حصائد هذه الثورة والأضرار التي ألحقَها الثُّوا ُر بالإنجليز، ثم أنتقل بالكلام إلى ما أصاب الشعراء من الظلم والأذى في سبيل استقلال المسلمين وإخراج المستعمرين في بلدانهم. هكذا نو ِّضح دور الشعراء العراقيين من هذه الحروب والوقائع كيف تعاملوا معها من خلال الأدب شعره
ونثره، وكيف أثروا على المجتمع العربي والإسلامي.
Bu çalışmada söz konusu iki hitabın insan nefsinin en ince detayına kadar dikkat çektiği görülecektir. Bu bağlamda teşhis ve tedavisi aşırılık ve dağınıklıktan uzak, tam bir denge içerisinde olmaktadır. Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerde yer alan bu nefsanî hitabın, onun sorunlarını çözmede veya onu daha ileriye taşıma hususunda insanoğlunun gücünün üstünde olduğundan, üstün hitap olarak niteleyebiliriz. Bu iki hitap, nefsin bütün bileşenlerini, huy ve mizacını, eğilim ve isteklerini toplamış içinde bulunduğu durumu ve gelecekte bulunacağı halini göz önünde tutarak sorunların çözümüne
gitmiştir.
Araştırmanın çalışma grubunu Ankara’da bulunan Gaziler Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon merkezinde ayakta veya yatarak tedavi gören ve tedavi süreci tamamlanmış 19 gazi ve 12 gazi yakını oluşturmaktadır. Veriler betimsel analiz kapsamında içerik analizi tekniği ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre; gazilerin manevi bakım ihtiyaçlarına yönelik olarak 8, gazi eşlerinin manevi bakım ihtiyaçlarına dair ise 5 tema ortaya çıkmıştır. “Beden algısı ve engellilik, gazi olurken acı hissetmeme ve bunu anlamlandırma, ârafta kalmışlık duygusu, ailevi sorunlar, alkol ve sigara bağımlılığı, Yaradan algısı ve maneviyat, baş etmede yardımcı faktörler, beklentiler ve mesajlar” gazilerle ilgili ortaya çıkan temalardır. Gazi eşlerinde ise; “hayat arkadaşlığının getirdiği sorumluluk, eşlerinin ârafta kalmışlık duyguları ve hayata uyum becerileri, eşlerinin özgüven eksikliğinden kaynaklanan sorunlar, baskıcı tutum ve içinde biriktirme, toplumsal baskı” temalarına ulaşılmıştır.
Araştırma sonucunda, gazilerin ve eşlerinin manevi bakım ihtiyaçlarının giderilmesi, devletten ve toplumdan beklentileri içerikli bazı önerilere yer verilmiştir.
Çalışmada nitel yöntemin katılımcı gözlem veri toplama tekniği kullanılmış ve derinlemesine mülakat tekniği tercih edilmiştir. Diğer yandan araştırma, kartopu örneklem yöntemiyle oluşturulmuş ve Kilis ilinde ikamet eden Suriyeli sığınmacıların zorunlu göç süreci sonrası ‘dini sosyalleşme süreci içerisinde dini eğitimi’ inceleyen bir olgubilim çalışması olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri Kilis ilinde ikamet eden sığınmacılardan ve sığınmacıların mikro-sosyolojik deneyimleri göz önünde bulundurularak anlayıcı ve sembolik etkileşimci yaklaşımlar çerçevesinde oluşturulmuştur. Çalışmada dini eğitimin dini sosyalleşme sürecinde önemli bir faktör olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bireyin psikolojik yapısında, bireysel ve sosyal yaşantısında büyük bir etkisi bulunan iman ise, tek bir unsurdan müteşekkil değildir. İnanan kimseye derinden nüfuz etmesi, kişiliğe etkide bulunabilmesi, güçlü duygu ve davranışlar üretmesi imanın psikolojik unsurlarıyla doğrudan ilgilidir. İmanın yapısında bulunan bu psikolojik unsurlar, bilişsel; iradi, duygusal ve davranışsal olmak üzere dörde ayrılır. Bu unsurlar ile bütünsel bir yapı meydana getiren iman, kendisini meydana getiren bu psikolojik faktörlerden ayrı düşünülemeyeceği gibi, bu unsurlardan herhangi birisine de indirgenemez. Dolayısıyla, bireyin biliş, irade, duygu ve davranış sistemlerinin bizzat katıldığı psikolojik bir süreç olan imanın tam manasıyla anlaşılması ve açıklanabilmesi için öncelikle imanın yapısında bulunan söz konusu psikolojik unsurların anlaşılması gerekmektedir. “Dini İnanç ve Anlam” isimli yüksek lisans tezinden alınan bu makalede imanın psikolojik unsurları ele alınacaktır.
Bu çalışmada, Mukâtil b. Süleyman’ın hayatı, ilmi kişiliği ve cerh-ta’dil durumu öncelikle ele alınmıştır. Daha sonra Tefsiru’l-Hamsi Mieti Âyetin Mine’l-Kur’ân adlı eserindeki rivâyetlerinin değerlendirilmesi ve isnâd kullanımı üzerinde durulmuş; bu bağlamda eserde geçen râvîlerin güvenilir olup olmadıkları ortaya konulmuştur. Ayrıca adı geçen eserdeki rivâyetlerin mütâbilerinin temel hadîs kaynaklarındaki dağılımları araştırılmış ve rivâyetlerin geçtiği tespit edilmiştir.
وموقف الشعراء العراقيين من هذا الاحتلال، ومن هنا أتطرق أولا إلى موضوع الاحتلال
ُ
في العراق وموقف الشعراء والعلماء منه عبر التأريخ، ثم أ َر ِّكز على ثلاث محاور؛ المحور
الأول: دعوة الشعراء العراقيين الى وحدة الأمة الإسلامية واجتماع الكلمة تحت مظلة الخلافة العثمانية، إلى أن انشبت حرب العالمية الأولى أظفارها في الدولة العثمانية وادلعت الحرب فانشقت الدولة إلى دول محتلة تحت حكم الانتداب الغربي.
المحور الثاني: دعوة الشعراء إلى الوحدة العربية والنهوض والثورة ضد الاحتلال الغربي في جميع أنحاء الوطن العربي ونتطرق إلى الثورة الفلسطينية كأنموذج.
المحور الثالث: الدعوة إلى الوحدة داخل العراق والثورة ضد الاحتلال البريطاني.
ثم أشرع في البحث عن موضوع الثورة العراقية الكبرى المعروفة بثورة العشرين ضد الاحتلال البريطاني ودور الشعراء في هذه الثورة، وأتَحدَّث أيضا عن حصائد هذه الثورة والأضرار التي ألحقَها الثُّوا ُر بالإنجليز، ثم أنتقل بالكلام إلى ما أصاب الشعراء من الظلم والأذى في سبيل استقلال المسلمين وإخراج المستعمرين في بلدانهم. هكذا نو ِّضح دور الشعراء العراقيين من هذه الحروب والوقائع كيف تعاملوا معها من خلال الأدب شعره
ونثره، وكيف أثروا على المجتمع العربي والإسلامي.
Bu çalışmada söz konusu iki hitabın insan nefsinin en ince detayına kadar dikkat çektiği görülecektir. Bu bağlamda teşhis ve tedavisi aşırılık ve dağınıklıktan uzak, tam bir denge içerisinde olmaktadır. Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerde yer alan bu nefsanî hitabın, onun sorunlarını çözmede veya onu daha ileriye taşıma hususunda insanoğlunun gücünün üstünde olduğundan, üstün hitap olarak niteleyebiliriz. Bu iki hitap, nefsin bütün bileşenlerini, huy ve mizacını, eğilim ve isteklerini toplamış içinde bulunduğu durumu ve gelecekte bulunacağı halini göz önünde tutarak sorunların çözümüne
gitmiştir.
Araştırmanın çalışma grubunu Ankara’da bulunan Gaziler Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon merkezinde ayakta veya yatarak tedavi gören ve tedavi süreci tamamlanmış 19 gazi ve 12 gazi yakını oluşturmaktadır. Veriler betimsel analiz kapsamında içerik analizi tekniği ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre; gazilerin manevi bakım ihtiyaçlarına yönelik olarak 8, gazi eşlerinin manevi bakım ihtiyaçlarına dair ise 5 tema ortaya çıkmıştır. “Beden algısı ve engellilik, gazi olurken acı hissetmeme ve bunu anlamlandırma, ârafta kalmışlık duygusu, ailevi sorunlar, alkol ve sigara bağımlılığı, Yaradan algısı ve maneviyat, baş etmede yardımcı faktörler, beklentiler ve mesajlar” gazilerle ilgili ortaya çıkan temalardır. Gazi eşlerinde ise; “hayat arkadaşlığının getirdiği sorumluluk, eşlerinin ârafta kalmışlık duyguları ve hayata uyum becerileri, eşlerinin özgüven eksikliğinden kaynaklanan sorunlar, baskıcı tutum ve içinde biriktirme, toplumsal baskı” temalarına ulaşılmıştır.
Araştırma sonucunda, gazilerin ve eşlerinin manevi bakım ihtiyaçlarının giderilmesi, devletten ve toplumdan beklentileri içerikli bazı önerilere yer verilmiştir.
Çalışmada nitel yöntemin katılımcı gözlem veri toplama tekniği kullanılmış ve derinlemesine mülakat tekniği tercih edilmiştir. Diğer yandan araştırma, kartopu örneklem yöntemiyle oluşturulmuş ve Kilis ilinde ikamet eden Suriyeli sığınmacıların zorunlu göç süreci sonrası ‘dini sosyalleşme süreci içerisinde dini eğitimi’ inceleyen bir olgubilim çalışması olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri Kilis ilinde ikamet eden sığınmacılardan ve sığınmacıların mikro-sosyolojik deneyimleri göz önünde bulundurularak anlayıcı ve sembolik etkileşimci yaklaşımlar çerçevesinde oluşturulmuştur. Çalışmada dini eğitimin dini sosyalleşme sürecinde önemli bir faktör olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bireyin psikolojik yapısında, bireysel ve sosyal yaşantısında büyük bir etkisi bulunan iman ise, tek bir unsurdan müteşekkil değildir. İnanan kimseye derinden nüfuz etmesi, kişiliğe etkide bulunabilmesi, güçlü duygu ve davranışlar üretmesi imanın psikolojik unsurlarıyla doğrudan ilgilidir. İmanın yapısında bulunan bu psikolojik unsurlar, bilişsel; iradi, duygusal ve davranışsal olmak üzere dörde ayrılır. Bu unsurlar ile bütünsel bir yapı meydana getiren iman, kendisini meydana getiren bu psikolojik faktörlerden ayrı düşünülemeyeceği gibi, bu unsurlardan herhangi birisine de indirgenemez. Dolayısıyla, bireyin biliş, irade, duygu ve davranış sistemlerinin bizzat katıldığı psikolojik bir süreç olan imanın tam manasıyla anlaşılması ve açıklanabilmesi için öncelikle imanın yapısında bulunan söz konusu psikolojik unsurların anlaşılması gerekmektedir. “Dini İnanç ve Anlam” isimli yüksek lisans tezinden alınan bu makalede imanın psikolojik unsurları ele alınacaktır.
Bu çalışmada, Mukâtil b. Süleyman’ın hayatı, ilmi kişiliği ve cerh-ta’dil durumu öncelikle ele alınmıştır. Daha sonra Tefsiru’l-Hamsi Mieti Âyetin Mine’l-Kur’ân adlı eserindeki rivâyetlerinin değerlendirilmesi ve isnâd kullanımı üzerinde durulmuş; bu bağlamda eserde geçen râvîlerin güvenilir olup olmadıkları ortaya konulmuştur. Ayrıca adı geçen eserdeki rivâyetlerin mütâbilerinin temel hadîs kaynaklarındaki dağılımları araştırılmış ve rivâyetlerin geçtiği tespit edilmiştir.