Thesis Chapters by Güney Ortaç

Karabük Üniversitesi, 2019
Doğal afetler, tüm dünya üzerinde can ve mal güvenliğini tehdit eden doğa
olaylarıdır. Doğa olayı... more Doğal afetler, tüm dünya üzerinde can ve mal güvenliğini tehdit eden doğa
olaylarıdır. Doğa olayı olması yönünden oluşumu engellenemezken verdiği zararlar
alınabilecek tedbirler ile azaltılabilir. Gelişen teknoloji ile doğa bilimlerinin bir arada
kullanılması, doğal afete maruz kalınabilecek riskli alanlar harita üzerinde tespit
edilebilir.
Bu çalışmada Filyos çayı havzasında (Karabük-Gökçebey) oluşabilecek taşkın
risk alanları belirlenmiştir. Bu sayede, oluşabilecek taşkınların yol açabileceği zararların
azaltılmasına yönelik tedbirler alınabilecektir.
Çalışma sahası olarak; Batı Karadeniz’in önemli akarsularından biri olan Filyos
Çayı Havzası’nın Karabük-Gökçebey kısmı seçilmiştir. Araştırmanın konu kapsamı çok
kriterli karar verme yöntemiyle taşkın risk alanlarının belirlenmesini oluşturmaktadır.
Filyos çayı havzasının Karabük-Gökçebey kesiminde çok kriterli karar verme
yöntemiyle taşkın risk analizini yapmak ve riskli alanları belirlemek çalışmanın amacını
meydana getirmektedir. Çalışmanın yöntemini, çok kriterli karar verme yöntemlerinden
Analitik Hiyerarşi Süreci oluşturmaktadır. Sahada daha önce böyle bir çalışmanın
yapılmaması ve taşkın olaylarının yaşanması bu çalışmayı önemli kılmaktadır.
Çalışma sahasında edinilen bulgulara göre; Kuzdağ mevkii ile Karabük Merkez
ilçe arasındaki bölgede tektonizma ve ana kaya özelliklerine bağlı olarak yarma vadiler
oluşmuştur. Yarma vadilerin var oluşu bu bölgede eğim derecelerinin yüksek olmasına
sebep olmuştur. Kuzdağ sonrasında ise eğimin azalması ve yatak genişliğinin artması,
alüvyal malzemelerin biriktiği taşkın depolarını meydana getirmiştir. Ayrıca sahada killi
tekstüre sahip toprakların yoğun olması ve Karadeniz’in nemli iklim ortamı düşen
yağışların kolaylıkla yüzeysel akışa geçmesine katkı sağlamaktadır. Araştırma sahasının
doğal koşullarının yanı sıra yerleşmelerin ve ticari faaliyetlerin yoğun olarak akarsu
yataklarının çevresinde gelişmesi, risk faktörünün hesaplanmaması taşkın olaylarının
afete dönüşmesindeki temel unsurlardır.
Taşkın risk haritası yapabilmek için sahanın toprak, litoloji, arazi kullanımı,
akarsu yakınlık, yükselti, eğim, bakı özelliklerini CBS ortamında analiz edebilmek için
raster veri formatına dönüştürülmüştür. Arazi kullanımı özellikleri ise uzaktan algılama
teknikleri kullanılarak uydu görüntülerinden elde edilmiştir. Her bir kriterin taşkın
8
üzerindeki etkisini belirleyebilmek amacıyla analitik hiyerarşi süreci kullanılmıştır.
Böylece karmaşık ilişki içerisindeki bu özellikler AHS karar verme yöntemi ile
önemlilik dereceleri belirlenmiş ve ArcMAP programı ile taşkın risk haritasına
dönüştürülmüştür.
Elde edilen sonuçlar 1991 ve 1998 yılında büyük felakete neden olan Yenice
ilçesinde yaşanan taşkın olayını doğrular niteliktedir. Bunun yanında geniş risk alanına
sahip olan yer Gökçebey yerleşmesi olarak ortaya çıkmıştır. Yan akarsu kolları olan
Kelemen ve İnce Dere de riskli sahalar olarak kendini göstermiştir. Yerel halk ile yapılan
görüşmelerde 1991 ve 1998 yılındaki büyük taşkın esnasında Yenice şehir merkezinin
2 metre yükseklikteki taşkın sularına maruz kalmaları risk boyutlarının ne kadar yüksek
olduğunu da göstermektedir. Riskleri arttıran diğer unsurlar ise akarsu yataklarının
alüvyal malzemeyle dolması ve akarsu yataklarının üzerinde ticari ve iskân amaçlı
yapılar yapılması olarak gösterilebilir. İnşa edilen kanal, menfez, HES gibi yapıların
periyodik bakımlarının yapılması, yatakta biriken malzemelerin temizlenmesi, yeni imar
planlarında yeni yerleşim alanlarının akarsu yatağından uzaklaşılacak şekilde
planlanması, kamu kurumlarının ortaklaşa çalışmalar yürütmesi ve düzenli risk
analizleri yaparak gerekli kuruluşlar ile paylaşması, orman tahriplerinin önüne geçilmesi
ve tahrip edilen alanların tekrar ormanlık alana kazandırılması alınabilecek önlemler
arasında yer alabilir.
Papers by Güney Ortaç

Reimagining resilience: The transformative role of urban green areas in Türkiye's disaster preparedness
International journal of disaster risk reduction, May 1, 2024
Ensuring the selection of appropriate sites for temporary shelters is critical to efficient disas... more Ensuring the selection of appropriate sites for temporary shelters is critical to efficient disaster management and recovery efforts. This study evaluates the suitability of using urban green spaces in Uşak, Türkiye, as temporary settlements following a disaster. Our research predominantly focuses on assessing 240 parks located in the city center to determine their potential suitability as temporary shelter sites using Geographic Information System (GIS) technology and the Analytic Hierarchy Process (AHP). The study encompasses four key phases: an extensive review of existing literature, the determined criteria and sub-criteria, data collection, the generation of criteria maps, and a suitability analysis. Our findings indicate that out of the total area spanning 2.2 km2, 0.29 km2 is categorized as "Not Suitable," 1.06 km2 falls into the "Marginally Suitable" category, 0.78 km2 is identified as "Moderately Suitable," and 0.07 km2 are considered "Highly Suitable.". This data further reveals that among the 240 parks under scrutiny, 24 are classified as "Unsuitable," 78 as "Marginally Suitable," 117 as "Moderately Suitable," and 10 as "Highly Suitable." This research significantly enhances our understanding of the potential utilization of urban green spaces as shelter locations. It lends substantial support to developing sustainable solutions for assisting post-disaster stakeholders.

Reimagining resilience: The transformative role of urban green areas in Türkiye's disaster preparedness
International Journal of Disaster Risk Reduction, 2024
Ensuring the selection of appropriate sites for temporary shelters is critical to efficient disas... more Ensuring the selection of appropriate sites for temporary shelters is critical to efficient disaster management and recovery efforts. This study evaluates the suitability of using urban green spaces in Uşak, Türkiye, as temporary settlements following a disaster. Our research predominantly focuses on assessing 240 parks located in the city center to determine their potential suitability as temporary shelter sites using Geographic Information System (GIS) technology and the Analytic Hierarchy Process (AHP). The study encompasses four key phases: an extensive review of existing literature, the determined criteria and sub-criteria, data collection, the generation of criteria maps, and a suitability analysis.
Our findings indicate that out of the total area spanning 2.2 km2, 0.29 km2 is categorized as "Not Suitable," 1.06 km2 falls into the "Marginally Suitable" category, 0.78 km2 is identified as "Moderately Suitable," and 0.07 km2 are considered "Highly Suitable.". This data further reveals that among the 240 parks under scrutiny, 24 are classified as "Unsuitable," 78 as "Marginally Suitable," 117 as "Moderately Suitable," and 10 as "Highly Suitable."
This research significantly enhances our understanding of the potential utilization of urban green spaces as shelter locations. It lends substantial support to developing sustainable solutions for assisting post-disaster stakeholders.
Disaster Preparedness in Türkiye: A GIS and Ahp Study of Urban Green Space Suitability for Temporary Shelters
SSRN Electronic Journal
Uploads
Thesis Chapters by Güney Ortaç
olaylarıdır. Doğa olayı olması yönünden oluşumu engellenemezken verdiği zararlar
alınabilecek tedbirler ile azaltılabilir. Gelişen teknoloji ile doğa bilimlerinin bir arada
kullanılması, doğal afete maruz kalınabilecek riskli alanlar harita üzerinde tespit
edilebilir.
Bu çalışmada Filyos çayı havzasında (Karabük-Gökçebey) oluşabilecek taşkın
risk alanları belirlenmiştir. Bu sayede, oluşabilecek taşkınların yol açabileceği zararların
azaltılmasına yönelik tedbirler alınabilecektir.
Çalışma sahası olarak; Batı Karadeniz’in önemli akarsularından biri olan Filyos
Çayı Havzası’nın Karabük-Gökçebey kısmı seçilmiştir. Araştırmanın konu kapsamı çok
kriterli karar verme yöntemiyle taşkın risk alanlarının belirlenmesini oluşturmaktadır.
Filyos çayı havzasının Karabük-Gökçebey kesiminde çok kriterli karar verme
yöntemiyle taşkın risk analizini yapmak ve riskli alanları belirlemek çalışmanın amacını
meydana getirmektedir. Çalışmanın yöntemini, çok kriterli karar verme yöntemlerinden
Analitik Hiyerarşi Süreci oluşturmaktadır. Sahada daha önce böyle bir çalışmanın
yapılmaması ve taşkın olaylarının yaşanması bu çalışmayı önemli kılmaktadır.
Çalışma sahasında edinilen bulgulara göre; Kuzdağ mevkii ile Karabük Merkez
ilçe arasındaki bölgede tektonizma ve ana kaya özelliklerine bağlı olarak yarma vadiler
oluşmuştur. Yarma vadilerin var oluşu bu bölgede eğim derecelerinin yüksek olmasına
sebep olmuştur. Kuzdağ sonrasında ise eğimin azalması ve yatak genişliğinin artması,
alüvyal malzemelerin biriktiği taşkın depolarını meydana getirmiştir. Ayrıca sahada killi
tekstüre sahip toprakların yoğun olması ve Karadeniz’in nemli iklim ortamı düşen
yağışların kolaylıkla yüzeysel akışa geçmesine katkı sağlamaktadır. Araştırma sahasının
doğal koşullarının yanı sıra yerleşmelerin ve ticari faaliyetlerin yoğun olarak akarsu
yataklarının çevresinde gelişmesi, risk faktörünün hesaplanmaması taşkın olaylarının
afete dönüşmesindeki temel unsurlardır.
Taşkın risk haritası yapabilmek için sahanın toprak, litoloji, arazi kullanımı,
akarsu yakınlık, yükselti, eğim, bakı özelliklerini CBS ortamında analiz edebilmek için
raster veri formatına dönüştürülmüştür. Arazi kullanımı özellikleri ise uzaktan algılama
teknikleri kullanılarak uydu görüntülerinden elde edilmiştir. Her bir kriterin taşkın
8
üzerindeki etkisini belirleyebilmek amacıyla analitik hiyerarşi süreci kullanılmıştır.
Böylece karmaşık ilişki içerisindeki bu özellikler AHS karar verme yöntemi ile
önemlilik dereceleri belirlenmiş ve ArcMAP programı ile taşkın risk haritasına
dönüştürülmüştür.
Elde edilen sonuçlar 1991 ve 1998 yılında büyük felakete neden olan Yenice
ilçesinde yaşanan taşkın olayını doğrular niteliktedir. Bunun yanında geniş risk alanına
sahip olan yer Gökçebey yerleşmesi olarak ortaya çıkmıştır. Yan akarsu kolları olan
Kelemen ve İnce Dere de riskli sahalar olarak kendini göstermiştir. Yerel halk ile yapılan
görüşmelerde 1991 ve 1998 yılındaki büyük taşkın esnasında Yenice şehir merkezinin
2 metre yükseklikteki taşkın sularına maruz kalmaları risk boyutlarının ne kadar yüksek
olduğunu da göstermektedir. Riskleri arttıran diğer unsurlar ise akarsu yataklarının
alüvyal malzemeyle dolması ve akarsu yataklarının üzerinde ticari ve iskân amaçlı
yapılar yapılması olarak gösterilebilir. İnşa edilen kanal, menfez, HES gibi yapıların
periyodik bakımlarının yapılması, yatakta biriken malzemelerin temizlenmesi, yeni imar
planlarında yeni yerleşim alanlarının akarsu yatağından uzaklaşılacak şekilde
planlanması, kamu kurumlarının ortaklaşa çalışmalar yürütmesi ve düzenli risk
analizleri yaparak gerekli kuruluşlar ile paylaşması, orman tahriplerinin önüne geçilmesi
ve tahrip edilen alanların tekrar ormanlık alana kazandırılması alınabilecek önlemler
arasında yer alabilir.
Papers by Güney Ortaç
Our findings indicate that out of the total area spanning 2.2 km2, 0.29 km2 is categorized as "Not Suitable," 1.06 km2 falls into the "Marginally Suitable" category, 0.78 km2 is identified as "Moderately Suitable," and 0.07 km2 are considered "Highly Suitable.". This data further reveals that among the 240 parks under scrutiny, 24 are classified as "Unsuitable," 78 as "Marginally Suitable," 117 as "Moderately Suitable," and 10 as "Highly Suitable."
This research significantly enhances our understanding of the potential utilization of urban green spaces as shelter locations. It lends substantial support to developing sustainable solutions for assisting post-disaster stakeholders.
olaylarıdır. Doğa olayı olması yönünden oluşumu engellenemezken verdiği zararlar
alınabilecek tedbirler ile azaltılabilir. Gelişen teknoloji ile doğa bilimlerinin bir arada
kullanılması, doğal afete maruz kalınabilecek riskli alanlar harita üzerinde tespit
edilebilir.
Bu çalışmada Filyos çayı havzasında (Karabük-Gökçebey) oluşabilecek taşkın
risk alanları belirlenmiştir. Bu sayede, oluşabilecek taşkınların yol açabileceği zararların
azaltılmasına yönelik tedbirler alınabilecektir.
Çalışma sahası olarak; Batı Karadeniz’in önemli akarsularından biri olan Filyos
Çayı Havzası’nın Karabük-Gökçebey kısmı seçilmiştir. Araştırmanın konu kapsamı çok
kriterli karar verme yöntemiyle taşkın risk alanlarının belirlenmesini oluşturmaktadır.
Filyos çayı havzasının Karabük-Gökçebey kesiminde çok kriterli karar verme
yöntemiyle taşkın risk analizini yapmak ve riskli alanları belirlemek çalışmanın amacını
meydana getirmektedir. Çalışmanın yöntemini, çok kriterli karar verme yöntemlerinden
Analitik Hiyerarşi Süreci oluşturmaktadır. Sahada daha önce böyle bir çalışmanın
yapılmaması ve taşkın olaylarının yaşanması bu çalışmayı önemli kılmaktadır.
Çalışma sahasında edinilen bulgulara göre; Kuzdağ mevkii ile Karabük Merkez
ilçe arasındaki bölgede tektonizma ve ana kaya özelliklerine bağlı olarak yarma vadiler
oluşmuştur. Yarma vadilerin var oluşu bu bölgede eğim derecelerinin yüksek olmasına
sebep olmuştur. Kuzdağ sonrasında ise eğimin azalması ve yatak genişliğinin artması,
alüvyal malzemelerin biriktiği taşkın depolarını meydana getirmiştir. Ayrıca sahada killi
tekstüre sahip toprakların yoğun olması ve Karadeniz’in nemli iklim ortamı düşen
yağışların kolaylıkla yüzeysel akışa geçmesine katkı sağlamaktadır. Araştırma sahasının
doğal koşullarının yanı sıra yerleşmelerin ve ticari faaliyetlerin yoğun olarak akarsu
yataklarının çevresinde gelişmesi, risk faktörünün hesaplanmaması taşkın olaylarının
afete dönüşmesindeki temel unsurlardır.
Taşkın risk haritası yapabilmek için sahanın toprak, litoloji, arazi kullanımı,
akarsu yakınlık, yükselti, eğim, bakı özelliklerini CBS ortamında analiz edebilmek için
raster veri formatına dönüştürülmüştür. Arazi kullanımı özellikleri ise uzaktan algılama
teknikleri kullanılarak uydu görüntülerinden elde edilmiştir. Her bir kriterin taşkın
8
üzerindeki etkisini belirleyebilmek amacıyla analitik hiyerarşi süreci kullanılmıştır.
Böylece karmaşık ilişki içerisindeki bu özellikler AHS karar verme yöntemi ile
önemlilik dereceleri belirlenmiş ve ArcMAP programı ile taşkın risk haritasına
dönüştürülmüştür.
Elde edilen sonuçlar 1991 ve 1998 yılında büyük felakete neden olan Yenice
ilçesinde yaşanan taşkın olayını doğrular niteliktedir. Bunun yanında geniş risk alanına
sahip olan yer Gökçebey yerleşmesi olarak ortaya çıkmıştır. Yan akarsu kolları olan
Kelemen ve İnce Dere de riskli sahalar olarak kendini göstermiştir. Yerel halk ile yapılan
görüşmelerde 1991 ve 1998 yılındaki büyük taşkın esnasında Yenice şehir merkezinin
2 metre yükseklikteki taşkın sularına maruz kalmaları risk boyutlarının ne kadar yüksek
olduğunu da göstermektedir. Riskleri arttıran diğer unsurlar ise akarsu yataklarının
alüvyal malzemeyle dolması ve akarsu yataklarının üzerinde ticari ve iskân amaçlı
yapılar yapılması olarak gösterilebilir. İnşa edilen kanal, menfez, HES gibi yapıların
periyodik bakımlarının yapılması, yatakta biriken malzemelerin temizlenmesi, yeni imar
planlarında yeni yerleşim alanlarının akarsu yatağından uzaklaşılacak şekilde
planlanması, kamu kurumlarının ortaklaşa çalışmalar yürütmesi ve düzenli risk
analizleri yaparak gerekli kuruluşlar ile paylaşması, orman tahriplerinin önüne geçilmesi
ve tahrip edilen alanların tekrar ormanlık alana kazandırılması alınabilecek önlemler
arasında yer alabilir.
Our findings indicate that out of the total area spanning 2.2 km2, 0.29 km2 is categorized as "Not Suitable," 1.06 km2 falls into the "Marginally Suitable" category, 0.78 km2 is identified as "Moderately Suitable," and 0.07 km2 are considered "Highly Suitable.". This data further reveals that among the 240 parks under scrutiny, 24 are classified as "Unsuitable," 78 as "Marginally Suitable," 117 as "Moderately Suitable," and 10 as "Highly Suitable."
This research significantly enhances our understanding of the potential utilization of urban green spaces as shelter locations. It lends substantial support to developing sustainable solutions for assisting post-disaster stakeholders.