Çin 1970'li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir kürese... more Çin 1970'li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir küresel aktör rolünü üslenmektedir. Bu süreçte üretim, ticaret, inovasyon, enerji kullanımı ve ulusötesi sermaye konularında yaşadığı çarpıcı gelişmeler ve ortalama en hızlı büyüyen ülke olmanın getirdiği avantajlar neticesinde Çin'in küreselleşmede mevcut hegemonyayı ele geçirmek gibi bir niyetinin ve gücünün olup olmadığı konusu, bu makalenin ana sorusunu oluşturmaktadır. Bu nedenle makalede Çin'in işçi maliyetleri ile ortaya çıkan avantajlarının ve ülkedeki büyümenin, Lewis Dönüm Noktası (LTP) ve Orta Gelir Tuzağı kavramsal çerçevesiyle sorgulanması, özellikle küresel kriz sonrası oluşan koşullar gözönünde bulundurularak yapılmaktadır. Çalışmada, Çin'de Orta Gelir Tuzağının aşılması yolunda toplam faktör verimliliğinin arttırılması ve diğer önlemlerin yanısıra küresel kriz ve ABD-Çin Ticaret Savaşlarının Çin ekonomisine etkileri sorgulanmıştır.
The new participant States as a result of the expansion of the EU on May 1, 2004 accounted for th... more The new participant States as a result of the expansion of the EU on May 1, 2004 accounted for the largest member participation namely: Czech Republic, Cyprus, Estonia, Latvia, Lithuania, Hungary, Malta, Poland, Slovenia and Slovakia. Then, on January 1, 2007, Bulgaria and Romania were admitted to the Union. Lastly, on July 1, 2013, Croatia participated in the European Union as a full member. This study debates the idea that the information sector in the aforementioned European Union participants can play a powerful part in the integration. The debate associates Marshall’s third law that is derivative demand elasticity with the labor’s share in the total cost and reveals impact of these last participant States in the EU on the information sector, with regards to qualified workforce. In the current period as protection tendencies get stronger in the Global Economy , the EU transition economies obtain the opportunity of using the cost advantage based on increasing returns with the large-scale countries. On the other hand, this growth tendency transforms the labor costs for both the EU countries and the EU transition economies to exit from the 2008 global crisis.
R&s - research studies anatolia journal, Apr 25, 2018
Vietnam’da faaliyet gösteren borsaya kayıtlı şirketler üzerinde gerçekleştirilen bu deneysel çalı... more Vietnam’da faaliyet gösteren borsaya kayıtlı şirketler üzerinde gerçekleştirilen bu deneysel çalışma, kurumsal yönetişim ve şirket performansı arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmada kurumsal yönetişim; CEO’nun ikili rolü, yönetim kurulunun büyüklüğü, kurulun özerkliği ve sahiplik konsantrasyonları dâhil olmak üzere bir dizi değişken ile temsil edilmiştir. Buna ek olarak şirket performansı; (i) varlık getirisi (ROA), (ii) özsermaye karlılığı (ROE), (iii) Altman’ın (1968) z-skoru ve (iv) Tobin’in Q oranı olmak üzere dört farklı yöntemle ölçülmüştür. Vietnam’da faaliyet gösteren 177 şirketten oluşan veri kümesi üzerinde 2008 ile 2012 arasında 5 senelik bir süre için uygulanabilir genelleştirilmiş En Küçük Kareler (FGLS) modeli kullanılarak elde edilen bulgular kurumsal yönetişim firma performansı üzerindeki birçok etkisini ortaya koymuştur. İlk olarak CEO’nun ikili rolü şirket performansıyla pozitif korelasyona sahiptir. İkinci olarak yönetimsel insiyatifleri ve şirket performansı arasındaki ilişkide yapısal bir değişim mevcuttur. Üçüncüsü ise yönetim kurulunun özerkliğinin şirket performansı üzerinde zıt etkilere sahip olmasıdır. Dördüncü olarak, bu çalışma yönetim kurulu büyüklüğü ile şirket performansı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğunu destekleyen deneysel bulgulara ulaşamamıştır.
Dünya Ekonomisinde 1980'lerden beri uygulamaya konan Neoliberal Finansallaşma süreci; finans kesi... more Dünya Ekonomisinde 1980'lerden beri uygulamaya konan Neoliberal Finansallaşma süreci; finans kesiminde farklı eşitsizlik boyutlarıyla sürmektedir. Finansallaşmanın şimdiye kadar ortaya çıkan verilerine göre, krizlere ortam hazırlamakta olduğu kanısı güçlenmektedir. Bu çalışmada, "yüksek etkileşimli şirketler" aracılığıyla finansallaşmanın getirdiği eşitsizlik boyutunun hızlandırıldığı ve uluslararası borçluluğun artışıyla bu sürecin yeni finansal kriz çıkarma olasılığının yükseldiği öne sürülecektir. Yüksek etkileşimli şirketlerin büyük çoğunluğu finans şirketi olmasından hareketle, Küresel finans kesiminin arasındaki ilişkilerde etkilenme ve birbirini belirleme olasılığı giderek artmaktadır. Dünya borçluluk oranındaki artış, bize finans kesiminin dünyada net sermaye akımı düşmesiyle birlikte olumsuz sinyaller vermektedir.
Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatır... more Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatırımlara yönelmesi sözkonusu olmuştur. Bu süreçte, sermayenin ulusötesileştiği ve yatırımların ulusötesi şirketler aracılığıyla gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Bu çalışmada,2008 yılı ile birlikte küresel krizin etkisi bu şirketler açısından incelenmiştir. Çalışma sonucunda ulaşılan sonuçlar şöyle sıralanmıştır; küreselleşmenin krizi, önceki krizlere göre farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır ve ulus devlet bu sorunları çözmekte yetersiz kalmaktadır. Kriz sürecinde, artan şirket birleşme ve satın almaları, tekelleşmeye neden olmuştur ve emek ile sermaye arası eşitsizliği artırmıştır. "yüksek etkileşime sahip" ulusötesi finansal şirketlerin krizden en fazla etkilenen şirketler olduğu gözlenmektedir. Ayrıca kriz sürecinde gelişmekte olan ülkelerin ulusötesi şirketlerinin, gelişmiş ülke ulusötesi şirketlerine nazaran DYY'ları artmıştır.
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi dergisi, Jul 19, 2017
Bu makalede, küreselleşme ile artan politik ve ekonomik ilişkilerin, savunma sanayii üzerindeki d... more Bu makalede, küreselleşme ile artan politik ve ekonomik ilişkilerin, savunma sanayii üzerindeki doğrudan etkileri analiz edilmektedir. Bu çerçevede; küreselleşme ile birlikte artan bağımlılık ilişkilerinin krizle sonuçlandığı varsayımıyla, savunma sanayinin öneminin ulus devletin gücü üzerinden sorgulanması amaçlanmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte sanayileşmenin diğer bölgelere yayılarak bu bölgeleri güçlendirmesi, küresel güç dengelerini etkileyerek hegemonya savaşlarının başlamasına neden olmuştur. Küresel krizin hemen öncesinde, özellikle 2000 sonrası ele alındığında; 2000-2009 döneminde savunma harcamalarında meydana gelen %49'luk artışın dağılımına baktığımızda, ABD başta olmak üzere Çin, Fransa ve İngiltere ve Suudi Arabistan olarak sıralanmaktadır. Kriz sonrası harcamalar değerlendirildiğinde ise, 2010' dan itibaren savunma harcamalarının nispeten gerilediği, 2015'te ise artan siyasi gerginlik dolayısıyla 1.7 trilyona dolara ulaştığı gözlenmektedir. 2010-2015 aralığında harcama dağılımında ABD'nin kendisinden sonra gelen 14 ülke toplamı kadar harcama yaptığı, Çin ve Suudi Arabistan'ın onu takip ettiği görülmektedir. Kriz döneminde Avrupa'nın Euro' daki değerlenme nedeniyle harcamalarını kıstığı, gelişmekte olan ülkelerin silah teknolojilerinin geliştirme yönünde yatırımlar yaptığı görülmektedir. Bu noktada küreselleşme ile birlikte ulusal savunma endüstrisinin ulusötesi savunma girişimleri ve tedarik zinciri vasıtasıyla karşılıklı bağımlılık ilişkilerini artırması, içerde devlet desteğinin olmadığı noktada, ulusal tali üreticilerin küresel ağın parçası olması konusunda zorlayıcı koşullar yaratmaktadır. Bu da savunma sanayiinde Amerikan hegemonyasının kırılamadığı bir döngü yaratmaktadır. Bununla birlikte, kriz süreci değerlendirildiğinde, savunma sanayiinin en büyük 10 şirketin 7'si ABD şirketleridir. Kriz dönemlerinden sonra yön değiştiren savunma sanayi harcamaları, makalenin temel konusunu oluşturmaktadır. Bu çerçevede savunma sanayinin durumu; savunma sanayi harcamaları, savunma sanayi ticareti ve savunma sanayiindeki büyük şirketler bazında SIPRI verileri üzerinden incelenecektir.
Marmara Üniversitesi iktisadi ve idari bilimler dergisi, Mar 15, 2016
Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatır... more Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatırımlara yönelmesi sözkonusu olmuştur. Bu süreçte, sermayenin ulusötesileştiği ve yatırımların ulusötesi şirketler aracılığıyla gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Bu çalışmada, 2008 yılı ile birlikte küresel krizin etkisi bu şirketler açısından incelenmiştir. Çalışma sonucunda ulaşılan sonuçlar şöyle sıralanmıştır; küreselleşmenin krizi, önceki krizlere göre farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır ve ulus devlet bu sorunları çözmekte yetersiz kalmaktadır. Kriz sürecinde, artan şirket birleşme ve satın almaları, tekelleşmeye neden olmuştur ve emek ile sermaye arası eşitsizliği artırmıştır. "Yüksek etkileşime sahip" ulusötesi finansal şirketlerin krizden en fazla etkilenen şirketler olduğu gözlenmektedir. Ayrıca kriz sürecinde gelişmekte olan ülkelerin ulusötesi şirketlerinin, gelişmiş ülke ulusötesi şirketlerine nazaran DYY'ları artmıştır.
Dünya Ekonomisinde 1980'lerden beri uygulamaya konan Neoliberal Finansallaşma süreci; finans kesi... more Dünya Ekonomisinde 1980'lerden beri uygulamaya konan Neoliberal Finansallaşma süreci; finans kesiminde farklı eşitsizlik boyutlarıyla sürmektedir. Finansallaşmanın şimdiye kadar ortaya çıkan verilerine göre, krizlere ortam hazırlamakta olduğu kanısı güçlenmektedir. Bu çalışmada, "yüksek etkileşimli şirketler" aracılığıyla finansallaşmanın getirdiği eşitsizlik boyutunun hızlandırıldığı ve uluslararası borçluluğun artışıyla bu sürecin yeni finansal kriz çıkarma olasılığının yükseldiği öne sürülecektir. Yüksek etkileşimli şirketlerin büyük çoğunluğu finans şirketi olmasından hareketle, Küresel finans kesiminin arasındaki ilişkilerde etkilenme ve birbirini belirleme olasılığı giderek artmaktadır. Dünya borçluluk oranındaki artış, bize finans kesiminin dünyada net sermaye akımı düşmesiyle birlikte olumsuz sinyaller vermektedir.
Yönetim ve ekonomi araştırmaları dergisi, Dec 31, 2017
Çalışmada Leasing ya da finansal kiralama biçiminin finans hakemliğinde ekonomi için 2008 küresel... more Çalışmada Leasing ya da finansal kiralama biçiminin finans hakemliğinde ekonomi için 2008 küresel kriz sonrası ilgi görmesinin nedenleri iredelenmektedir. Leasing sözleşme türleri ve bu sözleşmelerin factoring ve fortfaiting den farkları ve mülkiyeti uzun vadeli bir ilişkiyle ele alma biçimi de bildiri açısından önemlidir. Ayrıca, Leasing finans biçiminin KOBİ ler açısından dünyada sık kullanılan ülkelerde (Avustralya ve Kanada) vergi avantajıyla yönlendirildiği ve asimetrik informasyonu azallttığı gözlenmektedir. Özetle genel olarak hizmetler sektöründe ilgi gören Leasing ekonomide KOBİler açısından bazı riskler ve avantajlar getirmektedir.
Journal of World Economy: Transformations & Transitions, Mar 16, 2023
This paper is dedicated to specific research on the information and communications technologies (... more This paper is dedicated to specific research on the information and communications technologies (ICT) sector, where the variables determine labour demand in the European Union (EU) and Türkiye. The research aims to clarify the relationships between employment-generating firm growth that represents labour demand and the independent variables identified by the authors. For this purpose, our method analyses the factors affecting labour demand econometrically. In the study, a panel data set of 22 countries, including 21 EU countries and Türkiye, is used for the period of 2014-2019. The results show that there is a positive and significant relationship between employment in the ICT sector and real gross domestic product (GDP) per capita and frequency of internet use. In addition, the results show that the relationship between employment and wage level in the ICT sector is negative and significant. According to the results obtained from the Fixed Effects (FE) model, the elasticity coefficients of the independent variables in the model present for wages (1.53), GDP per capita (3.27) and frequency of internet use (1.60). Finally, we have discussed the results estimated by the Shadow Variable Least Squares (LSDV) method to measure the impact of each country on the overall variability in employment level. As a result of the study, when labour demand is associated with firm employment increase, the countries in the target geography where a significant and positive relationship was found are Belgium,
Journal of World Economy: Transformations & Transitions
This paper is dedicated to specific research on the information and communications technologies (... more This paper is dedicated to specific research on the information and communications technologies (ICT) sector, where the variables determine labour demand in the European Union (EU) and Türkiye. The research aims to clarify the relationships between employment-generating firm growth that represents labour demand and the independent variables identified by the authors. For this purpose, our method analyses the factors affecting labour demand econometrically. In the study, a panel data set of 22 countries, including 21 EU countries and Türkiye, is used for the period of 2014-2019. The results show that there is a positive and significant relationship between employment in the ICT sector and real gross domestic product (GDP) per capita and frequency of internet use. In addition, the results show that the relationship between employment and wage level in the ICT sector is negative and significant. According to the results obtained from the Fixed Effects (FE) model, the elasticity coeffic...
Çin 1970’li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir kürese... more Çin 1970’li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir küresel aktör rolünü üslenmektedir. Bu süreçte üretim, ticaret, inovasyon, enerji kullanımı ve ulusötesi sermaye konularında yaşadığı çarpıcı gelişmeler ve ortalama en hızlı büyüyen ülke olmanın getirdiği avantajlar neticesinde Çin’in küreselleşmede mevcut hegemonyayı ele geçirmek gibi bir niyetinin ve gücünün olup olmadığı konusu, bu makalenin ana sorusunu oluşturmaktadır. Bu nedenle makalede Çin’in işçi maliyetleri ile ortaya çıkan avantajlarının ve ülkedeki büyümenin, Lewis Dönüm Noktası (LTP) ve Orta Gelir Tuzağı kavramsal çerçevesiyle sorgulanması, özellikle küresel kriz sonrası oluşan koşullar gözönünde bulundurularak yapılmaktadır. Çalışmada, Çin’de Orta Gelir Tuzağının aşılması yolunda toplam faktör verimliliğinin arttırılması ve diğer önlemlerin yanısıra küresel kriz ve ABD-Çin Ticaret Savaşlarının Çin ekonomisine etkileri sorgulanmıştır. Jel Kodları: B27, F23, F43, F63, G38, J61, N35...
ERN: Other Institutions & Transition Economics: Microeconomic Issues (Topic), 2018
The new participant States as a result of the expansion of the EU on May 1, 2004 accounted for th... more The new participant States as a result of the expansion of the EU on May 1, 2004 accounted for the largest member participation namely: Czech Republic, Cyprus, Estonia, Latvia, Lithuania, Hungary, Malta, Poland, Slovenia and Slovakia. Then, on January 1, 2007, Bulgaria and Romania were admitted to the Union. Lastly, on July 1, 2013, Croatia participated in the European Union as a full member. This study debates the idea that the information sector in the aforementioned European Union participants can play a powerful part in the integration. The debate associates Marshall’s third law that is derivative demand elasticity with the labor’s share in the total cost and reveals impact of these last participant States in the EU on the information sector, with regards to qualified workforce. In the current period as protection tendencies get stronger in the Global Economy , the EU transition economies obtain the opportunity of using the cost advantage based on increasing returns with the lar...
Çin 1970'li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir kürese... more Çin 1970'li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir küresel aktör rolünü üslenmektedir. Bu süreçte üretim, ticaret, inovasyon, enerji kullanımı ve ulusötesi sermaye konularında yaşadığı çarpıcı gelişmeler ve ortalama en hızlı büyüyen ülke olmanın getirdiği avantajlar neticesinde Çin'in küreselleşmede mevcut hegemonyayı ele geçirmek gibi bir niyetinin ve gücünün olup olmadığı konusu, bu makalenin ana sorusunu oluşturmaktadır. Bu nedenle makalede Çin'in işçi maliyetleri ile ortaya çıkan avantajlarının ve ülkedeki büyümenin, Lewis Dönüm Noktası (LTP) ve Orta Gelir Tuzağı kavramsal çerçevesiyle sorgulanması, özellikle küresel kriz sonrası oluşan koşullar gözönünde bulundurularak yapılmaktadır. Çalışmada, Çin'de Orta Gelir Tuzağının aşılması yolunda toplam faktör verimliliğinin arttırılması ve diğer önlemlerin yanısıra küresel kriz ve ABD-Çin Ticaret Savaşlarının Çin ekonomisine etkileri sorgulanmıştır.
O PET-SAUDE (Programa de Educacao pelo Trabalho para Saude do Ministerio da Saude, Brasil) fortal... more O PET-SAUDE (Programa de Educacao pelo Trabalho para Saude do Ministerio da Saude, Brasil) fortalece praticas academicas que interliguem universidades a demandas da sociedade. Tem como principios integralidade e humanizacao do cuidado na Saude da Familia. Objetiva-se analisar o PET-SAUDE desenvolvido por Universidade em parceria com Secretaria Municipal de Saude. Produzem-se intervencoes, onde estudantes, docentes, profissionais dos servicos e comunidade sao protagonistas. E uma inovacao pedagogica que integra cursos de medicina e enfermagem e fortalece a pratica academica que interliga a universidade, em atividades de ensino, pesquisa e extensao, com demandas sociais de forma compartilhada.
ÖZETKüreselleşme ile birlikte ulus devletin azalan hegemonyası, yeni bir hegemonya biçiminin ve b... more ÖZETKüreselleşme ile birlikte ulus devletin azalan hegemonyası, yeni bir hegemonya biçiminin ve bu yapı içerisinde yer alan etkili aktörlerin ortaya çıkışını akla getirmektedir. Yeni hegemonya biçiminde küreselleşme ile birlikte, üretim, yatırım, istihdam ve satış kararlarında ulus devletten bağımsız hareket eden ulus-ötesi sermayenin söz sahibi olduğu bir süreç yaşanmaktadır. Üretimin küreselleşmesi; politik sürecin, kültürel ve ideolojik sürecin, şirketlerin, toplumsal grup ilişkilerinin de küreselleşmesine neden olmaktadır ve üretim tarzındaki değişimin, hegemonya değişimine de neden olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, küreselleşmenin ulus-ötesi sermayenin doğrudan yatırımlar ve şirket birleşme ve satın almaları yoluyla ülke dışına akması, zaman içinde ulus devletten bağımsız ve onu yönlendiren bir yapıya dönüşmesi sonucunu doğurmaktadır. Ulus-ötesi sermaye gittiği ülkelerde kendi yandaşlarını da yaratmıştır. Tez boyunca Gramsci’nin altyapı ve üst yapıda meydana gelen değişimin he...
Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatır... more Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatırımlara yönelmesi sözkonusu olmuştur. Bu süreçte, sermayenin ulusötesileştiği ve yatırımların ulusötesi şirketler aracılığıyla gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Bu çalışmada, 2008 yılı ile birlikte küresel krizin etkisi bu şirketler açısından incelenmiştir. Çalışma sonucunda ulaşılan sonuçlar şöyle sıralanmıştır; küreselleşmenin krizi, önceki krizlere göre farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır ve ulus devlet bu sorunları çözmekte yetersiz kalmaktadır. Kriz sürecinde, artan şirket birleşme ve satın almaları, tekelleşmeye neden olmuştur ve emek ile sermaye arası eşitsizliği artırmıştır. "Yüksek etkileşime sahip" ulusötesi finansal şirketlerin krizden en fazla etkilenen şirketler olduğu gözlenmektedir. Ayrıca kriz sürecinde gelişmekte olan ülkelerin ulusötesi şirketlerinin, gelişmiş ülke ulusötesi şirketlerine nazaran DYY'ları artmıştır.
Çin 1970'li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir kürese... more Çin 1970'li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir küresel aktör rolünü üslenmektedir. Bu süreçte üretim, ticaret, inovasyon, enerji kullanımı ve ulusötesi sermaye konularında yaşadığı çarpıcı gelişmeler ve ortalama en hızlı büyüyen ülke olmanın getirdiği avantajlar neticesinde Çin'in küreselleşmede mevcut hegemonyayı ele geçirmek gibi bir niyetinin ve gücünün olup olmadığı konusu, bu makalenin ana sorusunu oluşturmaktadır. Bu nedenle makalede Çin'in işçi maliyetleri ile ortaya çıkan avantajlarının ve ülkedeki büyümenin, Lewis Dönüm Noktası (LTP) ve Orta Gelir Tuzağı kavramsal çerçevesiyle sorgulanması, özellikle küresel kriz sonrası oluşan koşullar gözönünde bulundurularak yapılmaktadır. Çalışmada, Çin'de Orta Gelir Tuzağının aşılması yolunda toplam faktör verimliliğinin arttırılması ve diğer önlemlerin yanısıra küresel kriz ve ABD-Çin Ticaret Savaşlarının Çin ekonomisine etkileri sorgulanmıştır.
The new participant States as a result of the expansion of the EU on May 1, 2004 accounted for th... more The new participant States as a result of the expansion of the EU on May 1, 2004 accounted for the largest member participation namely: Czech Republic, Cyprus, Estonia, Latvia, Lithuania, Hungary, Malta, Poland, Slovenia and Slovakia. Then, on January 1, 2007, Bulgaria and Romania were admitted to the Union. Lastly, on July 1, 2013, Croatia participated in the European Union as a full member. This study debates the idea that the information sector in the aforementioned European Union participants can play a powerful part in the integration. The debate associates Marshall’s third law that is derivative demand elasticity with the labor’s share in the total cost and reveals impact of these last participant States in the EU on the information sector, with regards to qualified workforce. In the current period as protection tendencies get stronger in the Global Economy , the EU transition economies obtain the opportunity of using the cost advantage based on increasing returns with the large-scale countries. On the other hand, this growth tendency transforms the labor costs for both the EU countries and the EU transition economies to exit from the 2008 global crisis.
R&s - research studies anatolia journal, Apr 25, 2018
Vietnam’da faaliyet gösteren borsaya kayıtlı şirketler üzerinde gerçekleştirilen bu deneysel çalı... more Vietnam’da faaliyet gösteren borsaya kayıtlı şirketler üzerinde gerçekleştirilen bu deneysel çalışma, kurumsal yönetişim ve şirket performansı arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmada kurumsal yönetişim; CEO’nun ikili rolü, yönetim kurulunun büyüklüğü, kurulun özerkliği ve sahiplik konsantrasyonları dâhil olmak üzere bir dizi değişken ile temsil edilmiştir. Buna ek olarak şirket performansı; (i) varlık getirisi (ROA), (ii) özsermaye karlılığı (ROE), (iii) Altman’ın (1968) z-skoru ve (iv) Tobin’in Q oranı olmak üzere dört farklı yöntemle ölçülmüştür. Vietnam’da faaliyet gösteren 177 şirketten oluşan veri kümesi üzerinde 2008 ile 2012 arasında 5 senelik bir süre için uygulanabilir genelleştirilmiş En Küçük Kareler (FGLS) modeli kullanılarak elde edilen bulgular kurumsal yönetişim firma performansı üzerindeki birçok etkisini ortaya koymuştur. İlk olarak CEO’nun ikili rolü şirket performansıyla pozitif korelasyona sahiptir. İkinci olarak yönetimsel insiyatifleri ve şirket performansı arasındaki ilişkide yapısal bir değişim mevcuttur. Üçüncüsü ise yönetim kurulunun özerkliğinin şirket performansı üzerinde zıt etkilere sahip olmasıdır. Dördüncü olarak, bu çalışma yönetim kurulu büyüklüğü ile şirket performansı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğunu destekleyen deneysel bulgulara ulaşamamıştır.
Dünya Ekonomisinde 1980'lerden beri uygulamaya konan Neoliberal Finansallaşma süreci; finans kesi... more Dünya Ekonomisinde 1980'lerden beri uygulamaya konan Neoliberal Finansallaşma süreci; finans kesiminde farklı eşitsizlik boyutlarıyla sürmektedir. Finansallaşmanın şimdiye kadar ortaya çıkan verilerine göre, krizlere ortam hazırlamakta olduğu kanısı güçlenmektedir. Bu çalışmada, "yüksek etkileşimli şirketler" aracılığıyla finansallaşmanın getirdiği eşitsizlik boyutunun hızlandırıldığı ve uluslararası borçluluğun artışıyla bu sürecin yeni finansal kriz çıkarma olasılığının yükseldiği öne sürülecektir. Yüksek etkileşimli şirketlerin büyük çoğunluğu finans şirketi olmasından hareketle, Küresel finans kesiminin arasındaki ilişkilerde etkilenme ve birbirini belirleme olasılığı giderek artmaktadır. Dünya borçluluk oranındaki artış, bize finans kesiminin dünyada net sermaye akımı düşmesiyle birlikte olumsuz sinyaller vermektedir.
Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatır... more Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatırımlara yönelmesi sözkonusu olmuştur. Bu süreçte, sermayenin ulusötesileştiği ve yatırımların ulusötesi şirketler aracılığıyla gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Bu çalışmada,2008 yılı ile birlikte küresel krizin etkisi bu şirketler açısından incelenmiştir. Çalışma sonucunda ulaşılan sonuçlar şöyle sıralanmıştır; küreselleşmenin krizi, önceki krizlere göre farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır ve ulus devlet bu sorunları çözmekte yetersiz kalmaktadır. Kriz sürecinde, artan şirket birleşme ve satın almaları, tekelleşmeye neden olmuştur ve emek ile sermaye arası eşitsizliği artırmıştır. "yüksek etkileşime sahip" ulusötesi finansal şirketlerin krizden en fazla etkilenen şirketler olduğu gözlenmektedir. Ayrıca kriz sürecinde gelişmekte olan ülkelerin ulusötesi şirketlerinin, gelişmiş ülke ulusötesi şirketlerine nazaran DYY'ları artmıştır.
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi dergisi, Jul 19, 2017
Bu makalede, küreselleşme ile artan politik ve ekonomik ilişkilerin, savunma sanayii üzerindeki d... more Bu makalede, küreselleşme ile artan politik ve ekonomik ilişkilerin, savunma sanayii üzerindeki doğrudan etkileri analiz edilmektedir. Bu çerçevede; küreselleşme ile birlikte artan bağımlılık ilişkilerinin krizle sonuçlandığı varsayımıyla, savunma sanayinin öneminin ulus devletin gücü üzerinden sorgulanması amaçlanmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte sanayileşmenin diğer bölgelere yayılarak bu bölgeleri güçlendirmesi, küresel güç dengelerini etkileyerek hegemonya savaşlarının başlamasına neden olmuştur. Küresel krizin hemen öncesinde, özellikle 2000 sonrası ele alındığında; 2000-2009 döneminde savunma harcamalarında meydana gelen %49'luk artışın dağılımına baktığımızda, ABD başta olmak üzere Çin, Fransa ve İngiltere ve Suudi Arabistan olarak sıralanmaktadır. Kriz sonrası harcamalar değerlendirildiğinde ise, 2010' dan itibaren savunma harcamalarının nispeten gerilediği, 2015'te ise artan siyasi gerginlik dolayısıyla 1.7 trilyona dolara ulaştığı gözlenmektedir. 2010-2015 aralığında harcama dağılımında ABD'nin kendisinden sonra gelen 14 ülke toplamı kadar harcama yaptığı, Çin ve Suudi Arabistan'ın onu takip ettiği görülmektedir. Kriz döneminde Avrupa'nın Euro' daki değerlenme nedeniyle harcamalarını kıstığı, gelişmekte olan ülkelerin silah teknolojilerinin geliştirme yönünde yatırımlar yaptığı görülmektedir. Bu noktada küreselleşme ile birlikte ulusal savunma endüstrisinin ulusötesi savunma girişimleri ve tedarik zinciri vasıtasıyla karşılıklı bağımlılık ilişkilerini artırması, içerde devlet desteğinin olmadığı noktada, ulusal tali üreticilerin küresel ağın parçası olması konusunda zorlayıcı koşullar yaratmaktadır. Bu da savunma sanayiinde Amerikan hegemonyasının kırılamadığı bir döngü yaratmaktadır. Bununla birlikte, kriz süreci değerlendirildiğinde, savunma sanayiinin en büyük 10 şirketin 7'si ABD şirketleridir. Kriz dönemlerinden sonra yön değiştiren savunma sanayi harcamaları, makalenin temel konusunu oluşturmaktadır. Bu çerçevede savunma sanayinin durumu; savunma sanayi harcamaları, savunma sanayi ticareti ve savunma sanayiindeki büyük şirketler bazında SIPRI verileri üzerinden incelenecektir.
Marmara Üniversitesi iktisadi ve idari bilimler dergisi, Mar 15, 2016
Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatır... more Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatırımlara yönelmesi sözkonusu olmuştur. Bu süreçte, sermayenin ulusötesileştiği ve yatırımların ulusötesi şirketler aracılığıyla gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Bu çalışmada, 2008 yılı ile birlikte küresel krizin etkisi bu şirketler açısından incelenmiştir. Çalışma sonucunda ulaşılan sonuçlar şöyle sıralanmıştır; küreselleşmenin krizi, önceki krizlere göre farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır ve ulus devlet bu sorunları çözmekte yetersiz kalmaktadır. Kriz sürecinde, artan şirket birleşme ve satın almaları, tekelleşmeye neden olmuştur ve emek ile sermaye arası eşitsizliği artırmıştır. "Yüksek etkileşime sahip" ulusötesi finansal şirketlerin krizden en fazla etkilenen şirketler olduğu gözlenmektedir. Ayrıca kriz sürecinde gelişmekte olan ülkelerin ulusötesi şirketlerinin, gelişmiş ülke ulusötesi şirketlerine nazaran DYY'ları artmıştır.
Dünya Ekonomisinde 1980'lerden beri uygulamaya konan Neoliberal Finansallaşma süreci; finans kesi... more Dünya Ekonomisinde 1980'lerden beri uygulamaya konan Neoliberal Finansallaşma süreci; finans kesiminde farklı eşitsizlik boyutlarıyla sürmektedir. Finansallaşmanın şimdiye kadar ortaya çıkan verilerine göre, krizlere ortam hazırlamakta olduğu kanısı güçlenmektedir. Bu çalışmada, "yüksek etkileşimli şirketler" aracılığıyla finansallaşmanın getirdiği eşitsizlik boyutunun hızlandırıldığı ve uluslararası borçluluğun artışıyla bu sürecin yeni finansal kriz çıkarma olasılığının yükseldiği öne sürülecektir. Yüksek etkileşimli şirketlerin büyük çoğunluğu finans şirketi olmasından hareketle, Küresel finans kesiminin arasındaki ilişkilerde etkilenme ve birbirini belirleme olasılığı giderek artmaktadır. Dünya borçluluk oranındaki artış, bize finans kesiminin dünyada net sermaye akımı düşmesiyle birlikte olumsuz sinyaller vermektedir.
Yönetim ve ekonomi araştırmaları dergisi, Dec 31, 2017
Çalışmada Leasing ya da finansal kiralama biçiminin finans hakemliğinde ekonomi için 2008 küresel... more Çalışmada Leasing ya da finansal kiralama biçiminin finans hakemliğinde ekonomi için 2008 küresel kriz sonrası ilgi görmesinin nedenleri iredelenmektedir. Leasing sözleşme türleri ve bu sözleşmelerin factoring ve fortfaiting den farkları ve mülkiyeti uzun vadeli bir ilişkiyle ele alma biçimi de bildiri açısından önemlidir. Ayrıca, Leasing finans biçiminin KOBİ ler açısından dünyada sık kullanılan ülkelerde (Avustralya ve Kanada) vergi avantajıyla yönlendirildiği ve asimetrik informasyonu azallttığı gözlenmektedir. Özetle genel olarak hizmetler sektöründe ilgi gören Leasing ekonomide KOBİler açısından bazı riskler ve avantajlar getirmektedir.
Journal of World Economy: Transformations & Transitions, Mar 16, 2023
This paper is dedicated to specific research on the information and communications technologies (... more This paper is dedicated to specific research on the information and communications technologies (ICT) sector, where the variables determine labour demand in the European Union (EU) and Türkiye. The research aims to clarify the relationships between employment-generating firm growth that represents labour demand and the independent variables identified by the authors. For this purpose, our method analyses the factors affecting labour demand econometrically. In the study, a panel data set of 22 countries, including 21 EU countries and Türkiye, is used for the period of 2014-2019. The results show that there is a positive and significant relationship between employment in the ICT sector and real gross domestic product (GDP) per capita and frequency of internet use. In addition, the results show that the relationship between employment and wage level in the ICT sector is negative and significant. According to the results obtained from the Fixed Effects (FE) model, the elasticity coefficients of the independent variables in the model present for wages (1.53), GDP per capita (3.27) and frequency of internet use (1.60). Finally, we have discussed the results estimated by the Shadow Variable Least Squares (LSDV) method to measure the impact of each country on the overall variability in employment level. As a result of the study, when labour demand is associated with firm employment increase, the countries in the target geography where a significant and positive relationship was found are Belgium,
Journal of World Economy: Transformations & Transitions
This paper is dedicated to specific research on the information and communications technologies (... more This paper is dedicated to specific research on the information and communications technologies (ICT) sector, where the variables determine labour demand in the European Union (EU) and Türkiye. The research aims to clarify the relationships between employment-generating firm growth that represents labour demand and the independent variables identified by the authors. For this purpose, our method analyses the factors affecting labour demand econometrically. In the study, a panel data set of 22 countries, including 21 EU countries and Türkiye, is used for the period of 2014-2019. The results show that there is a positive and significant relationship between employment in the ICT sector and real gross domestic product (GDP) per capita and frequency of internet use. In addition, the results show that the relationship between employment and wage level in the ICT sector is negative and significant. According to the results obtained from the Fixed Effects (FE) model, the elasticity coeffic...
Çin 1970’li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir kürese... more Çin 1970’li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir küresel aktör rolünü üslenmektedir. Bu süreçte üretim, ticaret, inovasyon, enerji kullanımı ve ulusötesi sermaye konularında yaşadığı çarpıcı gelişmeler ve ortalama en hızlı büyüyen ülke olmanın getirdiği avantajlar neticesinde Çin’in küreselleşmede mevcut hegemonyayı ele geçirmek gibi bir niyetinin ve gücünün olup olmadığı konusu, bu makalenin ana sorusunu oluşturmaktadır. Bu nedenle makalede Çin’in işçi maliyetleri ile ortaya çıkan avantajlarının ve ülkedeki büyümenin, Lewis Dönüm Noktası (LTP) ve Orta Gelir Tuzağı kavramsal çerçevesiyle sorgulanması, özellikle küresel kriz sonrası oluşan koşullar gözönünde bulundurularak yapılmaktadır. Çalışmada, Çin’de Orta Gelir Tuzağının aşılması yolunda toplam faktör verimliliğinin arttırılması ve diğer önlemlerin yanısıra küresel kriz ve ABD-Çin Ticaret Savaşlarının Çin ekonomisine etkileri sorgulanmıştır. Jel Kodları: B27, F23, F43, F63, G38, J61, N35...
ERN: Other Institutions & Transition Economics: Microeconomic Issues (Topic), 2018
The new participant States as a result of the expansion of the EU on May 1, 2004 accounted for th... more The new participant States as a result of the expansion of the EU on May 1, 2004 accounted for the largest member participation namely: Czech Republic, Cyprus, Estonia, Latvia, Lithuania, Hungary, Malta, Poland, Slovenia and Slovakia. Then, on January 1, 2007, Bulgaria and Romania were admitted to the Union. Lastly, on July 1, 2013, Croatia participated in the European Union as a full member. This study debates the idea that the information sector in the aforementioned European Union participants can play a powerful part in the integration. The debate associates Marshall’s third law that is derivative demand elasticity with the labor’s share in the total cost and reveals impact of these last participant States in the EU on the information sector, with regards to qualified workforce. In the current period as protection tendencies get stronger in the Global Economy , the EU transition economies obtain the opportunity of using the cost advantage based on increasing returns with the lar...
Çin 1970'li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir kürese... more Çin 1970'li yıllar ile başlayan dışa açılma politika uygulamaları ile giderek güçlenen bir küresel aktör rolünü üslenmektedir. Bu süreçte üretim, ticaret, inovasyon, enerji kullanımı ve ulusötesi sermaye konularında yaşadığı çarpıcı gelişmeler ve ortalama en hızlı büyüyen ülke olmanın getirdiği avantajlar neticesinde Çin'in küreselleşmede mevcut hegemonyayı ele geçirmek gibi bir niyetinin ve gücünün olup olmadığı konusu, bu makalenin ana sorusunu oluşturmaktadır. Bu nedenle makalede Çin'in işçi maliyetleri ile ortaya çıkan avantajlarının ve ülkedeki büyümenin, Lewis Dönüm Noktası (LTP) ve Orta Gelir Tuzağı kavramsal çerçevesiyle sorgulanması, özellikle küresel kriz sonrası oluşan koşullar gözönünde bulundurularak yapılmaktadır. Çalışmada, Çin'de Orta Gelir Tuzağının aşılması yolunda toplam faktör verimliliğinin arttırılması ve diğer önlemlerin yanısıra küresel kriz ve ABD-Çin Ticaret Savaşlarının Çin ekonomisine etkileri sorgulanmıştır.
O PET-SAUDE (Programa de Educacao pelo Trabalho para Saude do Ministerio da Saude, Brasil) fortal... more O PET-SAUDE (Programa de Educacao pelo Trabalho para Saude do Ministerio da Saude, Brasil) fortalece praticas academicas que interliguem universidades a demandas da sociedade. Tem como principios integralidade e humanizacao do cuidado na Saude da Familia. Objetiva-se analisar o PET-SAUDE desenvolvido por Universidade em parceria com Secretaria Municipal de Saude. Produzem-se intervencoes, onde estudantes, docentes, profissionais dos servicos e comunidade sao protagonistas. E uma inovacao pedagogica que integra cursos de medicina e enfermagem e fortalece a pratica academica que interliga a universidade, em atividades de ensino, pesquisa e extensao, com demandas sociais de forma compartilhada.
ÖZETKüreselleşme ile birlikte ulus devletin azalan hegemonyası, yeni bir hegemonya biçiminin ve b... more ÖZETKüreselleşme ile birlikte ulus devletin azalan hegemonyası, yeni bir hegemonya biçiminin ve bu yapı içerisinde yer alan etkili aktörlerin ortaya çıkışını akla getirmektedir. Yeni hegemonya biçiminde küreselleşme ile birlikte, üretim, yatırım, istihdam ve satış kararlarında ulus devletten bağımsız hareket eden ulus-ötesi sermayenin söz sahibi olduğu bir süreç yaşanmaktadır. Üretimin küreselleşmesi; politik sürecin, kültürel ve ideolojik sürecin, şirketlerin, toplumsal grup ilişkilerinin de küreselleşmesine neden olmaktadır ve üretim tarzındaki değişimin, hegemonya değişimine de neden olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, küreselleşmenin ulus-ötesi sermayenin doğrudan yatırımlar ve şirket birleşme ve satın almaları yoluyla ülke dışına akması, zaman içinde ulus devletten bağımsız ve onu yönlendiren bir yapıya dönüşmesi sonucunu doğurmaktadır. Ulus-ötesi sermaye gittiği ülkelerde kendi yandaşlarını da yaratmıştır. Tez boyunca Gramsci’nin altyapı ve üst yapıda meydana gelen değişimin he...
Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatır... more Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatırımlara yönelmesi sözkonusu olmuştur. Bu süreçte, sermayenin ulusötesileştiği ve yatırımların ulusötesi şirketler aracılığıyla gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Bu çalışmada, 2008 yılı ile birlikte küresel krizin etkisi bu şirketler açısından incelenmiştir. Çalışma sonucunda ulaşılan sonuçlar şöyle sıralanmıştır; küreselleşmenin krizi, önceki krizlere göre farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır ve ulus devlet bu sorunları çözmekte yetersiz kalmaktadır. Kriz sürecinde, artan şirket birleşme ve satın almaları, tekelleşmeye neden olmuştur ve emek ile sermaye arası eşitsizliği artırmıştır. "Yüksek etkileşime sahip" ulusötesi finansal şirketlerin krizden en fazla etkilenen şirketler olduğu gözlenmektedir. Ayrıca kriz sürecinde gelişmekte olan ülkelerin ulusötesi şirketlerinin, gelişmiş ülke ulusötesi şirketlerine nazaran DYY'ları artmıştır.
Uploads
Papers by deniz şişman