Papers by Mert Can Taşkın

Alman filozof Immanuel Kant 1795 senesinde felsefi/politik yönden bir soru olarak barışın kaynağı... more Alman filozof Immanuel Kant 1795 senesinde felsefi/politik yönden bir soru olarak barışın kaynağı ve sürekliliği nasıl inşa edilebilir gibi bir soru sorar. Bu soruna cevap olarak "Ebedi Barış" teorisini meydana getirir. Kant "ebedi" kelimesi ile dikkat çeker çünkü barışın kalıcılığı onu gerçek bir barış yapacaktır. Kant'ın bu teorisi avangart bir teori olmakla birlikte ütopik tarafları da mevcuttur. Kant, bugünkü BM (Birleşmiş Milletler) ve geçmişteki MC (Milletler Cemiyeti) kurulmasında etkisi bir hayli fazladır. Kısa bir yazı olmasına karşın peygambervari kehanetler içerir. Kant'tan önce de bu problem ele alınmış, ilk çağda barış adalette temellendirilip doğayla uyum içinde olunması gerektiği vurgulanmış, orta çağda barış din/tanrı argümanlarıyla temellendirilmiş, yeni çağa ve rönesansa gelindiğinde dini argümanlar az da olsa varlığını sürdürmüş, monarşik düzende entegre bir barış teorileri yapılmıştır. Kant, barışı Tanrı'ya veya metafizik varlıklardan çok daha hukuki bir dayanağa indirgiyordu. Belki kendi çağının biraz etkisi altında kalmış olmakla beraber, Kant'ın bu teorisini ütopik, radikal ve eksik yanlarını eleştirel bir süzgeçten geçirerek kısaca analiz yapmaya çalıştık.

Mert Can Taşkın vrupa'da iki zeki delikanlı, şu sözlerle başlayan bir kitapçık yazıyor: "Avrupa'd... more Mert Can Taşkın vrupa'da iki zeki delikanlı, şu sözlerle başlayan bir kitapçık yazıyor: "Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor, komünizm hayaleti" bu kitapçık aslında insanlık ayaklanmasıdır; zulme karşı, eşitsizliğe karşı ve yozlaşmaya karşı olan bir ayaklanma. Bir başkaldırış. Marx ve Engels'in üzerinde çalıştığı bu bildirge işçi sınıfının ezilmesinin önlenmesi, ortak eşitlik ve sosyalizmin çeşitli fraksiyonlara doğal olarak girmesi ve doğru olanı gösterdiği bir bildiri. Edebi özelliği olan, avangart bir yapıt. Tamamen gerçekliğe yönelen, içinde masal karakterleri olmayan bu eser, kapitalizmi çözümlemesi, bilimsel sosyalizmin temeli artı olarak sosyalizmin pratik arenadaki ilk entelektüel yansımasıdır. Marksistler için adeta bir din kitabı niteliğindedir. Aslında küçük bir kitapçık olan fakat Lenin'in de dediği gibi birçok cilt kitaba eş değerdir. Sosyalizme geçmeden onun geçmişine bakmak lazım gelmektedir. Sosyalizmi, Platon'a ya da Thomas Moore'un Ütopyasına dayandırılmaktadır. Sosyalizm, Marx'ında söylediği ilkel komünizmi atlayarak, buralardan başlatmak hatadan ziyade bir görmemezlik ya da bilgi eksikliğidir. İlk toplumlarda kapitalizmin yeri pek yoktu. Artı değer yani kar hesapları olmadan, toplumun-ya da klanın ne deniyorsa-ne ihtiyacı var ise o karşılanmaktaydı. Av ise getirip eşit dağıtılır, çalı çırpı vs. ise getirip toplumun ortak barınağına konurdu. O zamanlardan insan üretim araçları ve güç etkisiyle-veya Nietzsche'nin güç istemi de denilebilir-birbirinin üstüne çıkma, karşı tarafı esir/köle yapma gibi emperyal düşüncelerle ve tamamen mülkün özelleşmesi ile başladı. Rousseau'nun "bir alanı çevreleyip burası benimdir diyen ilk suçu işlemiştir" sözü bunun en güzel açıklaması denilebilir. Daha sonra düşüncenin beşiği Antik Yunan'da görülen sosyalizm sesleri Platon'un devletinde rastlanabilir. Karanlık çağlardan sonra aydınlanma ile sanayinin gelişmesi ütopik sosyalizmden bilimsel sosyalizme geçişe yardım etmiştir. 1848 ihtilalleri ile pratiğe geçerek 1905 ve 1917 devrimlerine ön ayak olmayı başarmıştır. Bu inceleme de Manifestonun ekonomik tarafından ziyade politik yönlerine kısa ve öz bakış atmaktadır.
Ekonomik ve toplumsal konularda uzman olmayan birinin sosyalizm hakkında görüş bildirmesi doğru m... more Ekonomik ve toplumsal konularda uzman olmayan birinin sosyalizm hakkında görüş bildirmesi doğru mudur? Ben buna birkaç neden yüzünden evet diyorum. Gelin, bu soruyu önce bilimsel bilgi açısından değerlendirelim.

Razi ya da tam adıyla Ebû Bekr Muhammed bin Zekeriyyâ er-Râzî, İslam Dünyasının ortasında entelek... more Razi ya da tam adıyla Ebû Bekr Muhammed bin Zekeriyyâ er-Râzî, İslam Dünyasının ortasında entelektüel bir tabip ve filozoftur. Avrupa'da "Rhazes" ya da "Al-Rāzī" adıyla bilinen Razi, Kimyacı olarak da bilinir. Razi Bağdat'ta İslam Dünyasının tam merkezinde hem radikal düşünceleriyle yankı uyandırmış hem de tepki çekmiştir. Razi'nin deist olduğu söylemi yaygındır, Peygamberlik ve Kitap hakkında menfi görüşleri de mevcuttur. Döneminin önemli bir hekimi olduğu, hatta baş hekim olduğu da biliniyor. Buna rağmen Razi bu durumdan çekinmeyerek Dinin kurumları, bir hiyerarşi içine girmesi ve peygamberlik statüsüne karşı düşüncelerini açıkça ifade etmiştir. Razi, peygamberlerin birer sahtekâr olduğunu, hangi dinin peygamberi olmaksızın hepsinin yalancı ve kitaplarının da çelişkili olduğunu, vahyin farklı çıkarımlar yaptığını düşünmüştür. Bu çalışmada tabiplik ya da Kimya çalışmaları değil Razi'nin Peygamberlik müessesesi hakkındaki görüşleri ele alınacaktır.

Prokopius'un büyük eseri olan Gizli Tarih, Justinianus'un dönemini açıkça anlatmaktadır. 6. yüzyı... more Prokopius'un büyük eseri olan Gizli Tarih, Justinianus'un dönemini açıkça anlatmaktadır. 6. yüzyılın önemli tarihçilerinden Prokopius, Erken Bizans döneminde çeşitli görevler almış, devletin hemen hemen her görevlerini görmüş bir şahsiyettir. Justinianus ise 6. yüzyılın en önemli liderlerinden olan İmparator Justinianus ise Bizans imparatorları arasında en önemlileridir. Bizans'ın altın çağını yaşatmıştır. Bu çağ yaşanırken ise Prokopius olanları kendince kitabına aktarmıştır. Sadece onun döneminde yaşanılan büyük olayları, savaşları değil, saray halleri, entrikaları ve Justinianus'un eşi Theodora'nın yaptığı işlerden de bahseder. Justinianus'un hal hareketleri, konuşması, duyguları ve dış görünüşünü de anlatmaktadır. Justinianus'un davranış ve fiziksel özelliklerini de aktararak kitabını kapsamlı hale getirmiştir. Bu çalışmada Prokopius çerçevesinde Justinianus'un davranışları ve fiziksel özellikleri ele alınmıştır.
Roma'nın devamı olarak görülen Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu, monarşi ile yönetilen bir devlet... more Roma'nın devamı olarak görülen Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu, monarşi ile yönetilen bir devlet yapısına sahip olsa da bir senato ve siyasi partiler bulunmaktaydı. Bu durum tabi erken devir için söylemek gereklidir. Bu partiler siyasi, sosyal ve ekonomik alanda etkiliydi ve at meydanında (Hipodrom) gerçekleştirilen at yarışlarında da büyük fanatik kitlesiydi. Buradan partiler isteklerini, iç politikayı ve devletin içindeki durumu belli ediyorlardı. Partiler arasındaki yeşil, mavi gruplar en güçlüleriydi. Mavi partisi aristokrat yanlısı olduğundan şanslıydı çünkü imparatora yakınlardı ve güçlü durumda bulunuyorlardı. Justinianus'un desteklediği bir partidir. Zaten Nika ayaklanmasında da maviler büyük rol oynamışlardı. Bu çalışma Mavi partisi ve Nika isyanı hakkında aynı zamanda yeşil partisini ve Justinianus dönemini ele alarak inceleyecektir.
Bu çalışma Bizans İmparatoru II. Basileios'un "Bulgarkıran"(976-1025) askeri faaliyetlerini kısa... more Bu çalışma Bizans İmparatoru II. Basileios'un "Bulgarkıran"(976-1025) askeri faaliyetlerini kısaca anlatmaktadır.

Ülkemizde herkesin düşman bellediği “Bizans” aslında birçok takipçisi
ilgi görülen ve bakir olma... more Ülkemizde herkesin düşman bellediği “Bizans” aslında birçok takipçisi
ilgi görülen ve bakir olmayan bir konudur. Suyun bile hastalık sebebi
sayıldığı ülkemizde bu duruma şaşırmamak gerekir. Birçok ünlü Türk
Bizantologların yanında İslam ve Türk Tarihçileri içinde bilinmesi gereken
bir alan olmuştur. Işın Demirkent, Fikret Işıltan Semavi Eyice ve Radi Dikici
gibi Bizantologlarımız önemli çalışmalarda bulunup çevirilere de imza
atmışlardır. Ben bu çalışmada Justinianus’un hayatını, neler yaptığını
etrafındakileri ve zamanını aktarmaya çalışacağım. Temel problemlerimiz
çoğu kişide olduğu gibi dil bilmeme sorumudur. Antik Yunan, Latin ve diğer
önemli diller hakkında bende dahil birçok önemli yere gelmiş akademisyenler
bile az bir bilgiye sahiptir. Justinianus’un imparator olmadan önceki ve
sonraki dönemlerini savaşları, isyanları ve veba salgınını becerebildiğim
kadarıyla açık bir dil ve kronolojik sıra ile sizlere aktaracağım. Bende Bizans
ile ilgili kitaplar okuyarak Bizans ve tarihine merak salmaya başladım, tabi
her Bizans tarihçisi ve ilgisi olanlar gibi Justinianus’u ve tarihini severek
ilgilenenlerdenim. Sevdiğim Bizans konuları genelde siyasi olaylardır. 1204
yılında IV. Haçlı seferine kadar ki Bizans tarihine ilgiliyimdir. Yukarıda
bahsettiğim gibi dil bilmediğim için temel bir arşiv kaynak kullanmayacağım.
Türk Bizantologların çalışmaları, çevirileri ve diğer ünlü Bizantologların
çevirileri ile Orta çağ, Türk, İslam ve Kilise konulu literatürlere dayanarak
sizlere bu çalışmayı sunacağım.

Moğolların fetihleri sırasında Çin’de üç devlet vardı;
Tangut, Jin ve Güney Song devleti. Cengiz ... more Moğolların fetihleri sırasında Çin’de üç devlet vardı;
Tangut, Jin ve Güney Song devleti. Cengiz Han hemen bu
devletlerle ilişkilerde bulundu. Tangut yok edildi fakat Jin
(Cürcen) Devleti Moğolları 20 yıl uğraştırdı. Ögeday ve Möngke
Hanlar zamanında Çin’e karşı düzenli seferler ile Güney Song
resmen her taraftan kuşatıldı. Kubilay Han olduktan sonra ise
Çin tamamen tek çatı altına alındı ve kendisini Çin İmparatoru
ilan etti. Çin tarihinde Yuan Hanedanlığı dönemi olarak geçer.
Kubilay Han, Çin’e sahip oldu fakat diğer Hanlıklar (Altın Orda,
Çağatay, İlhanlılar) tedricen bağımsız olmaya başladı. Kubilay
zamanında nerdeyse her bir tarafa başarılı-başarısız seferler
düzenlendi, isyanlar baş gösterdi. Fakat Kubilay bu menfi
durumun üstesinden geldi ise de halefleri onun kadar becerikli
olamadılar. Mütemadi isyanlar, kötü ekonomi ve sosyal sorunlar
Yuan Hanedanlığını yıprattı akabinde Yuanzhang adlı lider
Moğolları Çin’den çıkardı, kuzeye sürdü. Kendisini Ming
Hanedanlığının İmparatoru ilan etti. Moğol İmparatorluğu o
kadar kudretliydi ki Yuanzhang, kendisini Yuan Hanedanlığının
halefi olarak gördü...
Bu çalışma da Orta Avrupa ve Balkanlarda ikamet eden Bulgar ve Macarlar, Orta Asya Türk menşeli o... more Bu çalışma da Orta Avrupa ve Balkanlarda ikamet eden Bulgar ve Macarlar, Orta Asya Türk menşeli olup Hunların torunları olduğu görüşü kabul edilmektedir.
Macarların ilk hanedan liderlerinden olan Arpad ve Bulgarların ataları
Attila’nın soyundan gelmekte olduğu efsanelerde de bilimsel olarak da
söylenmektedir. Asya’dan (bugünkü Moğolistan) Çin baskısı ile batıya göçen
Hunlar, Avrupa’da devlet kurmuş daha sonra Karadeniz kuzeyine çekilerek
diğer Türk grupları ile karışmıştır. Daha sonra hızla yine batıya göçerek bu
mıntıkalara yerleşmişlerdir. Hristiyanlaşarak Türklüklerini yitirseler de hem
Bulgarlar hem de Macarlar Türk menşeli bir kavimdir.
Bir Türk topluluğu olan Nogaylar bugün geniş bir coğrafyada dağınık halde yaşamaktadırlar. Bu çal... more Bir Türk topluluğu olan Nogaylar bugün geniş bir coğrafyada dağınık halde yaşamaktadırlar. Bu çalışma da ise Nogaylar hakkında siyasi, toplumsal ve kültürel bilgilerin yanı sıra Nogayların ataları olduğu düşünülen Nogay ve Edigey Mirzaları anlatmakta ve Nogayların kurmuş olduğu Nogay Ordası devletinin de siyasi geçmişini özetlemektedir.
Bu çalışmada, Slavların kökeni, Vikingler ve Slav-Viking ilişkisini, Rusların 13. yüzyıla kadar y... more Bu çalışmada, Slavların kökeni, Vikingler ve Slav-Viking ilişkisini, Rusların 13. yüzyıla kadar yani Moğolların istilasına kadar kurmuş oldukları devlet ve devletçikleri özetle anlatılmıştır.
Bu çalışmada, bozkırın yetiştirmiş olduğu üç büyük şahsiyet hakkında kısaca bilgiler, kişilikleri... more Bu çalışmada, bozkırın yetiştirmiş olduğu üç büyük şahsiyet hakkında kısaca bilgiler, kişilikleri ve siyasi olayları aktarmaktadır.
Uploads
Papers by Mert Can Taşkın
ilgi görülen ve bakir olmayan bir konudur. Suyun bile hastalık sebebi
sayıldığı ülkemizde bu duruma şaşırmamak gerekir. Birçok ünlü Türk
Bizantologların yanında İslam ve Türk Tarihçileri içinde bilinmesi gereken
bir alan olmuştur. Işın Demirkent, Fikret Işıltan Semavi Eyice ve Radi Dikici
gibi Bizantologlarımız önemli çalışmalarda bulunup çevirilere de imza
atmışlardır. Ben bu çalışmada Justinianus’un hayatını, neler yaptığını
etrafındakileri ve zamanını aktarmaya çalışacağım. Temel problemlerimiz
çoğu kişide olduğu gibi dil bilmeme sorumudur. Antik Yunan, Latin ve diğer
önemli diller hakkında bende dahil birçok önemli yere gelmiş akademisyenler
bile az bir bilgiye sahiptir. Justinianus’un imparator olmadan önceki ve
sonraki dönemlerini savaşları, isyanları ve veba salgınını becerebildiğim
kadarıyla açık bir dil ve kronolojik sıra ile sizlere aktaracağım. Bende Bizans
ile ilgili kitaplar okuyarak Bizans ve tarihine merak salmaya başladım, tabi
her Bizans tarihçisi ve ilgisi olanlar gibi Justinianus’u ve tarihini severek
ilgilenenlerdenim. Sevdiğim Bizans konuları genelde siyasi olaylardır. 1204
yılında IV. Haçlı seferine kadar ki Bizans tarihine ilgiliyimdir. Yukarıda
bahsettiğim gibi dil bilmediğim için temel bir arşiv kaynak kullanmayacağım.
Türk Bizantologların çalışmaları, çevirileri ve diğer ünlü Bizantologların
çevirileri ile Orta çağ, Türk, İslam ve Kilise konulu literatürlere dayanarak
sizlere bu çalışmayı sunacağım.
Tangut, Jin ve Güney Song devleti. Cengiz Han hemen bu
devletlerle ilişkilerde bulundu. Tangut yok edildi fakat Jin
(Cürcen) Devleti Moğolları 20 yıl uğraştırdı. Ögeday ve Möngke
Hanlar zamanında Çin’e karşı düzenli seferler ile Güney Song
resmen her taraftan kuşatıldı. Kubilay Han olduktan sonra ise
Çin tamamen tek çatı altına alındı ve kendisini Çin İmparatoru
ilan etti. Çin tarihinde Yuan Hanedanlığı dönemi olarak geçer.
Kubilay Han, Çin’e sahip oldu fakat diğer Hanlıklar (Altın Orda,
Çağatay, İlhanlılar) tedricen bağımsız olmaya başladı. Kubilay
zamanında nerdeyse her bir tarafa başarılı-başarısız seferler
düzenlendi, isyanlar baş gösterdi. Fakat Kubilay bu menfi
durumun üstesinden geldi ise de halefleri onun kadar becerikli
olamadılar. Mütemadi isyanlar, kötü ekonomi ve sosyal sorunlar
Yuan Hanedanlığını yıprattı akabinde Yuanzhang adlı lider
Moğolları Çin’den çıkardı, kuzeye sürdü. Kendisini Ming
Hanedanlığının İmparatoru ilan etti. Moğol İmparatorluğu o
kadar kudretliydi ki Yuanzhang, kendisini Yuan Hanedanlığının
halefi olarak gördü...
Macarların ilk hanedan liderlerinden olan Arpad ve Bulgarların ataları
Attila’nın soyundan gelmekte olduğu efsanelerde de bilimsel olarak da
söylenmektedir. Asya’dan (bugünkü Moğolistan) Çin baskısı ile batıya göçen
Hunlar, Avrupa’da devlet kurmuş daha sonra Karadeniz kuzeyine çekilerek
diğer Türk grupları ile karışmıştır. Daha sonra hızla yine batıya göçerek bu
mıntıkalara yerleşmişlerdir. Hristiyanlaşarak Türklüklerini yitirseler de hem
Bulgarlar hem de Macarlar Türk menşeli bir kavimdir.
ilgi görülen ve bakir olmayan bir konudur. Suyun bile hastalık sebebi
sayıldığı ülkemizde bu duruma şaşırmamak gerekir. Birçok ünlü Türk
Bizantologların yanında İslam ve Türk Tarihçileri içinde bilinmesi gereken
bir alan olmuştur. Işın Demirkent, Fikret Işıltan Semavi Eyice ve Radi Dikici
gibi Bizantologlarımız önemli çalışmalarda bulunup çevirilere de imza
atmışlardır. Ben bu çalışmada Justinianus’un hayatını, neler yaptığını
etrafındakileri ve zamanını aktarmaya çalışacağım. Temel problemlerimiz
çoğu kişide olduğu gibi dil bilmeme sorumudur. Antik Yunan, Latin ve diğer
önemli diller hakkında bende dahil birçok önemli yere gelmiş akademisyenler
bile az bir bilgiye sahiptir. Justinianus’un imparator olmadan önceki ve
sonraki dönemlerini savaşları, isyanları ve veba salgınını becerebildiğim
kadarıyla açık bir dil ve kronolojik sıra ile sizlere aktaracağım. Bende Bizans
ile ilgili kitaplar okuyarak Bizans ve tarihine merak salmaya başladım, tabi
her Bizans tarihçisi ve ilgisi olanlar gibi Justinianus’u ve tarihini severek
ilgilenenlerdenim. Sevdiğim Bizans konuları genelde siyasi olaylardır. 1204
yılında IV. Haçlı seferine kadar ki Bizans tarihine ilgiliyimdir. Yukarıda
bahsettiğim gibi dil bilmediğim için temel bir arşiv kaynak kullanmayacağım.
Türk Bizantologların çalışmaları, çevirileri ve diğer ünlü Bizantologların
çevirileri ile Orta çağ, Türk, İslam ve Kilise konulu literatürlere dayanarak
sizlere bu çalışmayı sunacağım.
Tangut, Jin ve Güney Song devleti. Cengiz Han hemen bu
devletlerle ilişkilerde bulundu. Tangut yok edildi fakat Jin
(Cürcen) Devleti Moğolları 20 yıl uğraştırdı. Ögeday ve Möngke
Hanlar zamanında Çin’e karşı düzenli seferler ile Güney Song
resmen her taraftan kuşatıldı. Kubilay Han olduktan sonra ise
Çin tamamen tek çatı altına alındı ve kendisini Çin İmparatoru
ilan etti. Çin tarihinde Yuan Hanedanlığı dönemi olarak geçer.
Kubilay Han, Çin’e sahip oldu fakat diğer Hanlıklar (Altın Orda,
Çağatay, İlhanlılar) tedricen bağımsız olmaya başladı. Kubilay
zamanında nerdeyse her bir tarafa başarılı-başarısız seferler
düzenlendi, isyanlar baş gösterdi. Fakat Kubilay bu menfi
durumun üstesinden geldi ise de halefleri onun kadar becerikli
olamadılar. Mütemadi isyanlar, kötü ekonomi ve sosyal sorunlar
Yuan Hanedanlığını yıprattı akabinde Yuanzhang adlı lider
Moğolları Çin’den çıkardı, kuzeye sürdü. Kendisini Ming
Hanedanlığının İmparatoru ilan etti. Moğol İmparatorluğu o
kadar kudretliydi ki Yuanzhang, kendisini Yuan Hanedanlığının
halefi olarak gördü...
Macarların ilk hanedan liderlerinden olan Arpad ve Bulgarların ataları
Attila’nın soyundan gelmekte olduğu efsanelerde de bilimsel olarak da
söylenmektedir. Asya’dan (bugünkü Moğolistan) Çin baskısı ile batıya göçen
Hunlar, Avrupa’da devlet kurmuş daha sonra Karadeniz kuzeyine çekilerek
diğer Türk grupları ile karışmıştır. Daha sonra hızla yine batıya göçerek bu
mıntıkalara yerleşmişlerdir. Hristiyanlaşarak Türklüklerini yitirseler de hem
Bulgarlar hem de Macarlar Türk menşeli bir kavimdir.