Papers by Salih Koralp Güreşir
Turkish studies - Language and Literature, 2023

Journal of Turkish Studies, 2009
Wars became the turning points in the history of civilization and took its place as the main sour... more Wars became the turning points in the history of civilization and took its place as the main sources of literature with their tragic contents. The existence of Turkish war literature has been discussed for a long time. It is clear that the Turkish history, which is rich in terms of wars, strengthened the relationship between war and literature. The tragedies behind fronts had been narrated to coming generations by literary works. In the introductory section of our study we focused on the concept of war literature. We also touched on pre-Islamic and Islamic periods of Turkish war literature since they formed the infrastructure of the literature. We gave short knowledge about wars which took place in the nineteenth century and analyzed their contribution to the war literature. In addition, at the end of each war, a separate section of bibliography is given. These works show that these wars provide an interesting theme for Turkish writers, authors and academicians. Finally, we thought that this study will be a main source for the future works on war literature.

Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2019
Malzemesini genel manada hayattan toplayan edebiyatın, mekân-insan ilişkisi doğrultusunda şehirle... more Malzemesini genel manada hayattan toplayan edebiyatın, mekân-insan ilişkisi doğrultusunda şehirle ilgilenmesi kaçınılmazdır. Türk edebiyatı özelinde, barındırdığı zengin tarihî altyapı dolayısıyla liste başı olan İstanbul’u bilhassa Türk devletlerine başkentlik yapmış şehirler takip etmiştir. Söz konusu şehirlerden biri de Edirne’dir. Edebiyatımızın Edirne ile temasını Tanzimat sonrası şiiri ile sınırlandıran çalışmamızda, tarihî ve güzel bir kentin şiir türünden okunması amaçlanmıştır. Bu türlü bir okumada, şehrin dört tema etrafında Tanzimat sonrası Türk şiirine aksettiği görülmüştür. Bunlardan ilk üçü Osmanlı’nın girdiği feci neticeli üç savaştır: 93 Harbi, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı. Balkan Harbi’ni konu alan şiirler dışında çok sınırlı olarak görülen Edirne imajlarında şehir, feci neticeli savaşların etkilerini yaşayan bir sınır kentidir. Tarihî ve güzel bir şehirde yaşama zevkinin ürünü olan metinler, Edirne’nin dönem şiirine yansıdığı son kategoriyi teşkil etmektedir...

Malzemesini genel manada hayattan toplayan edebiyatın, mekân-insan ilişkisi doğrultusunda şehirle... more Malzemesini genel manada hayattan toplayan edebiyatın, mekân-insan ilişkisi doğrultusunda şehirle ilgilenmesi kaçınılmazdır. Türk edebiyatı özelinde, barındırdığı zengin tarihî altyapı dolayısıyla liste başı olan İstanbul’u bilhassa Türk devletlerine başkentlik yapmış şehirler takip etmiştir. Söz konusu şehirlerden biri de Edirne’dir. Edebiyatımızın Edirne ile temasını Tanzimat sonrası şiiri ile sınırlandıran çalışmamızda, tarihî ve güzel bir kentin şiir türünden okunması amaçlanmıştır. Bu türlü bir okumada, şehrin dört tema etrafında Tanzimat sonrası Türk şiirine aksettiği görülmüştür. Bunlardan ilk üçü Osmanlı’nın girdiği feci neticeli üç savaştır: 93 Harbi, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı. Balkan Harbi’ni konu alan şiirler dışında çok sınırlı olarak görülen Edirne imajlarında şehir, feci neticeli savaşların etkilerini yaşayan bir sınır kentidir. Tarihî ve güzel bir şehirde yaşama zevkinin ürünü olan metinler, Edirne’nin dönem şiirine yansıdığı son kategoriyi teşkil etmektedir...

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda mücadele ettiği cephelerden biri Kafkas Cephesi’dir. Sarı... more Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda mücadele ettiği cephelerden biri Kafkas Cephesi’dir. Sarıkamış Taarruz Harekâtı (1914) bu cephede gerçekleşen, mevsim ve coğrafi zorluklar nedeniyle içinde birçok dramı barındıran bir mücadele olarak tarihe geçer. Yaklaşık 114.000 insan hayatını kaybeder. Türk tarihindeki diğer savaşlar gibi Sarıkamış Harbi de, edebiyatımıza farklı açılardan yansır. Çalışmamızda Sarıkamış Harbi’nin roman, anı, tiyatro ve halk şiirine nasıl yansıdığı incelenmektedir. Edebiyatçıların daha çok savaşın trajik yönleriyle ilgilendikleri görülür. Sarıkamış Harbi, incelediğimiz 23 romana çerçeve ve çekirdek vaka olmak üzere iki açıdan yansır. Söz konusu eserlerde kalıplaşmış bazı tem ve motiflere rastlanır. Cephedeki askerin yaşadığı en büyük trajedi olan donma, tifüs ve diğer hastalıklar, kışlık kıyafet eksikliği, açlık, yağma, cephe gerisinde yaşanan maddi ve manevi sıkıntılar, Ermeni mezalimi, göç, esaret, Enver Paşa ve İttihat Terakki eleştirisi gibi. Yayımlanmış ...

Trakya üniversitesi edebiyat fakültesi dergisi, Jan 10, 2015
Nâzım Hikmet'in Kuvâyi Milliye şiirleri, Millî Mücadele'yi konu edinen edebiyatta önemli bir yere... more Nâzım Hikmet'in Kuvâyi Milliye şiirleri, Millî Mücadele'yi konu edinen edebiyatta önemli bir yere sahiptir. Türk tarihinin söz konusu mühim dönüm noktasının sosyalist ideoloji etrafında yorumlandığı eserde Millî Mücadele destanî bir üslûpla yüceltilir. İşgalin yaşandığı İstanbul ile mücadelenin mekânı olan olarak oluşturulan Anadolu'ya dair imajların bolluğu şiiri, edebî eserdeki mekânı coğrafya olarak tanımlayan coğrafya merkezli okumalara elverişli hâle getirmiştir. Söz konusu coğrafyayı yaşamaktan ziyade öğrenmek suretiyle bulan şair, ele aldığı mekânları belirli tiplerin varlık nedeni olarak yorumlar. Diğer bir deyişle Millî Mücadele mekânları eserde, coğrafyanın tesir ettiği insanları oluşturur. Mücadele, coğrafyanın ürünü olan bu şahısların macerası olarak cereyan eder. Söz konusu şahıslar; ihanetin mekânı olan İstanbul'da ve mücadelenin mekânı olan Anadolu'da yaşarlar. İşgal kuvvetleriyle onların Türklere karşı savaştırdığı köleler ise uzak coğrafyaların insanlarıdırlar.

Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2021
Marx ve Engels'in kuramsal alt yapısını hazırladıkları Marksist ideoloji, temelde insanın temas e... more Marx ve Engels'in kuramsal alt yapısını hazırladıkları Marksist ideoloji, temelde insanın temas ettiği her alanı tarihî maddecilikle açıklayan bir fikir hareketidir. İşçi haklarından hareket ederek sınıfsız bir toplum ideali benimsemesi dolayısıyla dünya üzerinde oldukça taraftar toplamış, bilhassa antikapitalist tavrı ile Türkiye'de de öncesi olmakla birlikte asıl olarak 1960'lı yıllarda bilinçli kabullerle karşılık bulmuştur. Her ideoloji gibi yeni bir insan ve dünya oluşturmak idealine sahip olan Marksizm, bu doğrultuda sanat ve edebiyatı da söyleminin ifadesi olarak kullanma amacını taşır. Marksist estetik, bu gaye doğrultusunda oluşur ve nihayetinde sanat, Marksist ideoloji lehinde iş gören bir vasıta olarak görülür. Marksist ideolojinin Türk edebiyatı ile asıl teması, 1940-1970 yılları arası yazılan köy romanları ile mümkün olmuştur. 1970 sonrası ise 12 Mart dönemi romanları adı altında, 1971 muhtırasının sol güruhtaki etkileri dolayısıyla söz konusudur. Roman türünde 1970 sonrasında eser veren İrfan Yalçın, söz konusu etkiden bağımsız olarak evrensel roman temalarını Marksist ideoloji ekseninde yorumlayan, üretken bir yazardır. Başarılı bir surette oluşturduğu şiirsel üslubu, okurda fazlalık hissi uyandırmayan yoğun anlatımı gibi etkenler, onun insan ve gerçeğine temas etmesini mümkün kılmıştır. Başarısını teşkil eden söz konusu ideal tavrı, belirgin ideolojik söylemine rağmen hemen bütün romanlarında büyük ölçüde bu minvaldedir.

International Journal Of Turkish Literature Culture Education, 2021
Devletlerin onemli tarihi donum noktalarindan birisi de siyasi iktidarin el degistirmesidir. Degi... more Devletlerin onemli tarihi donum noktalarindan birisi de siyasi iktidarin el degistirmesidir. Degisimin taraflarinin, benzer ideolojilere sahip olmalari hâlinde dahi bilhassa sosyo-kulturel alanda farkli politikalar uyguladiklari vakidir. Devletin, kendisini olusturan hemen her dinamikle birlikte topyekun degistigi cumhuriyet inkilâbi soz konusu oldugunda, degisimin esasli bir donusumu de beraberinde getirdigi gorulmektedir. Temelinde Turk milliyetciligini barindiran Kemalizm, soz konusu donusumu planlayip programlayan ideolojidir. Ozunde yer alan milliyetcilik fikri dogrultusunda Kemalizm’in temel problematiginin, milli kokeni baslatacagi tarihi sureci belirlemek oldugu soylenebilir. Erken donem cumhuriyet devri tarih yazimi sorunu, Osmanli’yi gormezden gelip Orta Asya Turk tarihine uzanarak cozmeye calisir. Boylelikle Osmanli tam manasiyla bir devr-i sabik hâlini alir. Bu yeni tarih gorusunun, konusunu tarihten alan roman turunu dogrudan etkilemesi kacinilmazdir. 1923-1938 yillari arasinda yayimlanan tarihi romanda Osmanli, yeni tarih algisinin geregi olarak buyuk olcude olumsuz imajlarla yer alir. Resmi ideolojilerin kulturel alana etkisini orneklendiren bu durum, edebiyatin onceledigi donem ve insan gercegini âdeta hic mesabesine indirir. Donem romaninda Osmanli, hicbir hususi tarafi bulunmayan tarihi/fiktif roman kisilerinin, hemen ayni mekânlarda birbirleriyle ayni davranislari tekrarlayip durduklari tarihi surec resmindedir.

RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2019
Hayatla doğrudan ilgili olan edebiyat, yeme-içme kültürü ile de bu çerçevede ilgilenir. Yeme-içme... more Hayatla doğrudan ilgili olan edebiyat, yeme-içme kültürü ile de bu çerçevede ilgilenir. Yeme-içme, bireyin biyolojik bir ihtiyacı olduğundan başka mensubu bulunduğu kültürün önemli bir ögesidir. Köklü mazisinden kaynaklanan zengin içeriği ile Türk mutfağı yazarlarımıza oldukça geniş imkânlar sunmuştur. Refik Halit Karay, Ahmet Rasim ve Ahmet Midhat Efendi başta olmak üzere birçok yazar, bu imkânlardan yararlanıp yeme-içme unsurlarını edebî eser formunda vermişler, böylelikle Türk mutfak kültürünün edebiyat vasıtasıyla da devamını sağlamışlardır. Bir kültür ve sanat insanı olarak hayata geniş bilgisi ve görgüsü etrafından bakan Ahmet Hamdi Tanpınar da edebiyatla yeme-içmenin münasebetine ilgisiz kalmaz. Hem bize hayatını veren günlükleri ve mektuplarında hem de geniş kültürünü yansıtan kurgusal metinlerinde yeme-içmeye türlü açılardan dikkat eder. Günlükleri ve mektuplarında yeme-içme özelinde insani tarafından yakaladığımız yazar, kurgusal metinlerinde meseleye millî kültüre yönelttiği estetik bakışlarla yönelir. İkinci tipteki eserlerinde yeme-içmeye dair verdiği ayrıntılar aynı zamanda kurguya katkı yapıcı işlevde kullanılmıştır. Kalabalık şahıs kadrosuna sahip romanlarında karakterleri bir araya toplama, eserde tartışılan meselelerin bir kez daha üstünden geçme, bir karakteri tanıtma, estetiğinin büyük kısmını oluşturan musikiye değinme fırsatı bulma gibi gayelerle yazar, eserlerinde sofra ve kültürüne yer vermiştir. Tüm bunlar konunun edebiyatla ilgisini Tanpınar gibi büyük bir yazarın kalemiyle kanıtlamaktadır.

Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
ÖZ: Osmanlının Rumeli'yi kaybetme sürecinden günümüze uzanan süreçte gerçekleşen Rumeli-anayurt i... more ÖZ: Osmanlının Rumeli'yi kaybetme sürecinden günümüze uzanan süreçte gerçekleşen Rumeli-anayurt istikametli Türk göçü, insanlık tarihi ile yaşıt olan göç tarihinde önemli bir yere sahiptir. Beş asra yakın Türk toprağı olan bir coğrafyayı terk etmenin güçlüğü, göç sırasında yaşanan fecaat, her göçmenin kaderi olan zorlu uyum süreci gibi etkenlerin dramatik ve trajik bir içerik kazandırdığı Rumeli göçleri, bu yönüyle Türk edebiyatının da ilgi dairesine girmiştir. Göçün etkilediği yaşamlara temas ederek insana ulaşma yönünde gösterilen gayretler, nihayetinde Rumeli'den anavatana göç konulu bir edebiyat oluşturmuştur. İsmail Gümüş, bu sahaya temel izleği Rumeli göçü olan hikâyeleri ile katılır. Rumeli göçüne ailesinin hikâyesi ile iştiraki, ajitasyona kaçmamak şartıyla değindiği göç hadisesini samimi ve yoğun bir içerikte sunabilmesi, öğretmen, ressam ve heykeltıraş kimliklerinin özümsendiği bir yapıda oluşan yazarlığı, onu göç konulu Türk edebiyatında dikkat çekici bir yere yerleştiren belli başlı etkenlerdir.

Eğitim milletlerin geleceğini şekillendiren en önemli unsurların başında gelmektedir. Eğitimin üç... more Eğitim milletlerin geleceğini şekillendiren en önemli unsurların başında gelmektedir. Eğitimin üç temel ayağı vardır. Bunlar okul, öğretmen ve öğrencidir. Tarih bize bu üç unsuru layıkıyla dikkate almayan eğitim politikalarının başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını açık bir şekilde göstermiştir. Eğitimin temelini oluşturan en önemli unsur ise öğrencidir. 18. yüzyıl dünya tarihinde birçok gelişme yaşanmış ve yaşanan bu gelişmelere paralel olarak birçok alanda yenilikler ortaya çıkmıştır. Avrupa'da yaşanan Reform, Rönesans ve Fransız İhtilali ile birlikte siyasi, ekonomik ve toplumsal hayatta önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu önemli gelişmelerin yaşandığı alanlardan biri de eğitimdir. Bu dönemde modern anlamda okullar ortaya çıkmış ve bu okullarda ders veren eğitimciler de belli konularda uzman olan kişilerden oluşmuştur (Gündüz 2013: 72). Osmanlı Devleti'nde modern eğitim 1839 tarihinde ilan edilen Tanzimat Fermanı ile başlamıştır. Bu dönemde modern eğitim anlayışına uygun olarak birçok okul açılmıştır. Yine bu dönemde eğitimin kalitesini artırmak amacıyla birçok kanun çıkarılmıştır. Çıkarılan bu kanunlarla eğitimin geliştirilmesine, halkın okutulması, okul ve sınıf ortamının düzenlenmesine, yeni ders araç gereçlerinin kullanılmasına çalışılmıştır (Akyüz 2007: 46).

Devletlerin önemli tarihî dönüm noktalarından birisi de siyasi iktidarın el değiştirmesidir. Deği... more Devletlerin önemli tarihî dönüm noktalarından birisi de siyasi iktidarın el değiştirmesidir. Değişimin taraflarının, benzer ideolojilere sahip olmaları hâlinde dahi bilhassa sosyo-kültürel alanda farklı politikalar uyguladıkları vakidir. Devletin, kendisini oluşturan hemen her dinamikle birlikte topyekûn değiştiği cumhuriyet inkılâbı söz konusu olduğunda, değişimin esaslı bir dönüşümü de beraberinde getirdiği görülmektedir. Temelinde Türk milliyetçiliğini barındıran Kemalizm, söz konusu dönüşümü planlayıp programlayan ideolojidir. Özünde yer alan milliyetçilik fikri doğrultusunda Kemalizm'in temel problematiğinin, millî kökeni başlatacağı tarihî süreci belirlemek olduğu söylenebilir. Erken dönem cumhuriyet devri tarih yazımı sorunu, Osmanlı'yı görmezden gelip Orta Asya Türk tarihine uzanarak çözmeye çalışır. Böylelikle Osmanlı tam manasıyla bir devr-i sabık hâlini alır. Bu yeni tarih görüşünün, konusunu tarihten alan roman türünü doğrudan etkilemesi kaçınılmazdır. 1923-1938 yılları arasında yayımlanan tarihî romanda Osmanlı, yeni tarih algısının gereği olarak büyük ölçüde olumsuz imajlarla yer alır. Resmî ideolojilerin kültürel alana etkisini örneklendiren bu durum, edebiyatın öncelediği dönem ve insan gerçeğini âdeta hiç mesabesine indirir. Dönem romanında Osmanlı, hiçbir hususi tarafı bulunmayan tarihî/fiktif roman kişilerinin, hemen aynı mekânlarda birbirleriyle aynı davranışları tekrarlayıp durdukları tarihî süreç resmindedir.

Nâzım Hikmet'in Kuvâyi Milliye şiirleri, Millî Mücadele'yi konu edinen edebiyatta önemli bir yere... more Nâzım Hikmet'in Kuvâyi Milliye şiirleri, Millî Mücadele'yi konu edinen edebiyatta önemli bir yere sahiptir. Türk tarihinin söz konusu mühim dönüm noktasının sosyalist ideoloji etrafında yorumlandığı eserde Millî Mücadele destanî bir üslûpla yüceltilir. İşgalin yaşandığı İstanbul ile mücadelenin mekânı olan olarak oluşturulan Anadolu'ya dair imajların bolluğu şiiri, edebî eserdeki mekânı coğrafya olarak tanımlayan coğrafya merkezli okumalara elverişli hâle getirmiştir. Söz konusu coğrafyayı yaşamaktan ziyade öğrenmek suretiyle bulan şair, ele aldığı mekânları belirli tiplerin varlık nedeni olarak yorumlar. Diğer bir deyişle Millî Mücadele mekânları eserde, coğrafyanın tesir ettiği insanları oluşturur. Mücadele, coğrafyanın ürünü olan bu şahısların macerası olarak cereyan eder. Söz konusu şahıslar; ihanetin mekânı olan İstanbul'da ve mücadelenin mekânı olan Anadolu'da yaşarlar. İşgal kuvvetleriyle onların Türklere karşı savaştırdığı köleler ise uzak coğrafyaların insanlarıdırlar.

Hayatla doğrudan ilgili olan edebiyat, yeme-içme kültürü ile de bu çerçevede ilgilenir. Yeme-içme... more Hayatla doğrudan ilgili olan edebiyat, yeme-içme kültürü ile de bu çerçevede ilgilenir. Yeme-içme, bireyin biyolojik bir ihtiyacı olduğundan başka mensubu bulunduğu kültürün önemli bir ögesidir. Köklü mazisinden kaynaklanan zengin içeriği ile Türk mutfağı yazarlarımıza oldukça geniş imkânlar sunmuştur. Refik Halit Karay, Ahmet Rasim ve Ahmet Midhat Efendi başta olmak üzere birçok yazar, bu imkânlardan yararlanıp yeme-içme unsurlarını edebî eser formunda vermişler, böylelikle Türk mutfak kültürünün edebiyat vasıtasıyla da devamını sağlamışlardır. Bir kültür ve sanat insanı olarak hayata geniş bilgisi ve görgüsü etrafından bakan Ahmet Hamdi Tanpınar da edebiyatla yeme-içmenin münasebetine ilgisiz kalmaz. Hem bize hayatını veren günlükleri ve mektuplarında hem de geniş kültürünü yansıtan kurgusal metinlerinde yeme-içmeye türlü açılardan dikkat eder. Günlükleri ve mektuplarında yeme-içme özelinde insani tarafından yakaladığımız yazar, kurgusal metinlerinde meseleye millî kültüre yönelttiği estetik bakışlarla yönelir. İkinci tipteki eserlerinde yeme-içmeye dair verdiği ayrıntılar aynı zamanda kurguya katkı yapıcı işlevde kullanılmıştır. Kalabalık şahıs kadrosuna sahip romanlarında karakterleri bir araya toplama, eserde tartışılan meselelerin bir kez daha üstünden geçme, bir karakteri tanıtma, estetiğinin büyük kısmını oluşturan musikiye değinme fırsatı bulma gibi gayelerle yazar, eserlerinde sofra ve kültürüne yer vermiştir. Tüm bunlar konunun edebiyatla ilgisini Tanpınar gibi büyük bir yazarın kalemiyle kanıtlamaktadır.

Malzemesini genel manada hayattan toplayan edebiyatın, mekân-insan ilişkisi doğrultusunda şehirle... more Malzemesini genel manada hayattan toplayan edebiyatın, mekân-insan ilişkisi doğrultusunda şehirle ilgilenmesi kaçınılmazdır. Türk edebiyatı özelinde, barındırdığı zengin tarihî altyapı dolayısıyla liste başı olan İstanbul'u bilhassa Türk devletlerine başkentlik yapmış şehirler takip etmiştir. Söz konusu şehirlerden biri de Edirne'dir. Edebiyatımızın Edirne ile temasını Tanzimat sonrası şiiri ile sınırlandıran çalışmamızda, tarihî ve güzel bir kentin şiir türünden okunması amaçlanmıştır. Bu türlü bir okumada, şehrin dört tema etrafında Tanzimat sonrası Türk şiirine aksettiği görülmüştür. Bunlardan ilk üçü Osmanlı'nın girdiği feci neticeli üç savaştır: 93 Harbi, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı. Balkan Harbi'ni konu alan şiirler dışında çok sınırlı olarak görülen Edirne imajlarında şehir, feci neticeli savaşların etkilerini yaşayan bir sınır kentidir. Tarihî ve güzel bir şehirde yaşama zevkinin ürünü olan metinler, Edirne'nin dönem şiirine yansıdığı son kategoriyi teşkil etmektedir. Cumhuriyet devrinin iki güçlü şairi Ahmet Kutsi Tecer ve Arif Nihat Asya'nın öne çıktığı bu tasnifte Edirne, şiir türünün gerektirdiği estetik imajlarla gösterilmiştir.

ÖZ: Osmanlının Rumeli'yi kaybetme sürecinden günümüze uzanan süreçte gerçekleşen Rumeli-anayurt i... more ÖZ: Osmanlının Rumeli'yi kaybetme sürecinden günümüze uzanan süreçte gerçekleşen Rumeli-anayurt istikametli Türk göçü, insanlık tarihi ile yaşıt olan göç tarihinde önemli bir yere sahiptir. Beş asra yakın Türk toprağı olan bir coğrafyayı terk etmenin güçlüğü, göç sırasında yaşanan fecaat, her göçmenin kaderi olan zorlu uyum süreci gibi etkenlerin dramatik ve trajik bir içerik kazandırdığı Rumeli göçleri, bu yönüyle Türk edebiyatının da ilgi dairesine girmiştir. Göçün etkilediği yaşamlara temas ederek insana ulaşma yönünde gösterilen gayretler, nihayetinde Rumeli'den anavatana göç konulu bir edebiyat oluşturmuştur. İsmail Gümüş, bu sahaya temel izleği Rumeli göçü olan hikâyeleri ile katılır. Rumeli göçüne ailesinin hikâyesi ile iştiraki, ajitasyona kaçmamak şartıyla değindiği göç hadisesini samimi ve yoğun bir içerikte sunabilmesi, öğretmen, ressam ve heykeltıraş kimliklerinin özümsendiği bir yapıda oluşan yazarlığı, onu göç konulu Türk edebiyatında dikkat çekici bir yere yerleştiren belli başlı etkenlerdir.
Uploads
Papers by Salih Koralp Güreşir