Papers by Ramazan Karakale

Fizikokimya, dört ana konu içerir: Termokimya, Kuantum Kimyası, İstatisiksel Mekanik ve Kinetik. ... more Fizikokimya, dört ana konu içerir: Termokimya, Kuantum Kimyası, İstatisiksel Mekanik ve Kinetik. Bu çalışma, termokimya ile ilgili problemleri ve onların çözümlerini içeriyor. Çalışma, Fizikokimya dersi alan üniversite öğrencilerine, TÜBİTAK ve Olimpiyatlara öğrenci hazırlayan öğretmenlere yardımcı olmayı hedefliyor. Problemler ve çözümlerinden önce bazı tablo ve şekiller içeren bir özet sunmanın yararlı olacağını düşündüm. Ayrıca her problemde verilmesi gereken hemen tüm sabitleri verdim. Değişik kaynaklardan sorular da bu çalışmada yer almış ve alınan kaynak, sorunun bitiminde yazarın adıyla belirtilmiştir. Çalışmanın sonunda yararlanılan tüm kaynaklar gösterilmiştir. Bazı sorular benzer olmakla birlikte ya farklı bir ayrıntı içermesi ya da farklı birimler kullanılması nedeniyle soru çözme pratiğine katkı amaçlanmıştır. Kavramları Anlayın! Termokimyasal fonksiyonlar, bazı özelliklerle ayrılır. Hal fonksiyonları (P, V, U, H, G..) ve yol fonksiyonları (özellikle w ve q) var. Hal fonksiyonları, izlenen yoldan bağımsız olarak son ve ilk hallerin farkına eşittir. İş ve ısı ise izlenen yola bağlı farklı değerler alır. Kavramların İngilizce kullanımlarını sık sık yinelemek, uluslararsı sınavlara hazırlanan genç insanlar için çok büyük bir katkıdır. Süreç/proses; tersinir/reversible; tersinmez/irreversible... gibi çiftleri özellikle kullanmak gerekir Madde miktarına bağlı olan kapasite özellikleri (extensive properties) var: Kütle, katı ve sıvılarda hacim gibi. Madde miktarına bağlı olmayan, şiddet özellikleri (intensive properties) var: yoğunlık, erime ve kaynama noktası gibi. Termokimyanın en temel iki kavramı iş (w) ve ısıdır (q). İç enerji değişimi (ΔU) bu iki nicelik üzerine kuruludur. ΔU= w + q. Değişik iş çeşitleri vardır; ancak ideal gazlar için başlıca iş, basınç -hacim işidir (PV işi). Bu iş, genleşme işi (w<0) ve sıkışma işi (w> 0) şekinde olabilir. Bu genleşme ve sıkışma, kısa sürede tek veya bir iki basamakta olabileceği gibi sonsuz küçük adımlarla çok yavaş olarak da yapılabilir. Bunlar sırayla tersinmez (irreversible) ve tersinir (reversible) süreçlerdir. Grafik ve Şekilleri Dikkatli İnceleyin! Sorudaki ya da grafikteki süreçleri (proses) ya da aşamaları iyi belirleyiniz. Süreç, izobarik mi; izokorik mi; izotermik mi, adyabatik mi? Tersinir mi? Bu süreçlerde sabit kalan ve değişen nicelikler nelerdir? Verilen sürecin denklemlerini kendiniz türetmeye çalışınız. İdeal gazlarla ilgili üç temel ilişki grafiklerde sık kullanılır : P -V; V-T ve P-T. Bu grafikler, Bölümün 9.3 Kesiminde verilmiştir. Birimler, Kavramlarımızın Işığıdır. Fizikokimyada öğrencilerin yaptığı yanlışların başında, birimlerin yanlış kullanımı geliyor. Örneğin ideal gaz denkleminin kullanımında, P ve V'nin birimleri ile ideal gaz sabitinin birimlerinin ilişkilendirilmesi önemlidir. Örneğin basınç atm, hacim litre alınıyor ya da veriliyorsa R= 0.082 L.atm/mol.K alınacaktır. Basınç, pascal (Pa); hacim metreküp (m 3 ) veriliyorsa R = 8.3145 J/mol.K alınacaktır. Bu konuda yetkinliğinizi artırmak için, her soruyu önce çözümüne bakmadan çözmeye çalışınız. İşaretlemeye Dikkat!... İş (w) ne zaman negatif işaretli olur? Isı (q) ne zaman hangi işareti alır? Bazı eski yayınlarda alınan ve verilen enerjiler için, iş için zıt işaretlemeler görülebilir. Bu konuda kimyacıların enerji ve entalpileri işaretlemede kullandığı yalın kural şudur: Sistemin (ideal gaz veya tepkime) kazandığı nicelikler pozitif; kaybettiği nicelikler negatif işaretle gösterilir. Ekzotermik tepkimelerde enerji, çevreye aktarıldığından entalpi değişimi negatif işaretlidir (ΔH <0); endotermik tepkimelerde enerji kazanıldığından entalpi değişimi pozitif işaretlidir ( ΔH > 0 ). Tıpkı bunun gibi bir sistem, çevre üzerinde iş yapıyorsa (enerjisinden bir kısmını iş olarak çevreye transfer ediyorsa) bu iş negatif işaretlidir (w < 0). Tersine çevre, sistem üzerinde iş yapıyorsa yani sistem iş olarak enerji kazanıyorsa bu iş, pozitif işaretlidir (w > 0). Problemleri sınıflamaya çalıştığımda bunun gerekli; ama çok zor olduğunu gördüm. Çünkü genel olarak bir problemin içeriği, az sayıda kavram demetinin sınırlarını aşıyordu. Yine de problem çözümlerine bazı ara başlıklar koydum. Örneğin Sabit Hacim Problemleri ara başlığının altında çok sayıda problemin içeriği sabit hacime dayalı olsa da onun sınırlarını aşan problemlerinde bulunduğu bilinmelidir. Okura Önerim Promlemleri, çözümüne bakmadan çözmeye çalışmanızın size çok şey katacağını umuyorum. Her soruyu çözmeyi deneyiniz; çünkü benzer görünen sorularda bile ya birimler farklıdır, ya çözüm yolları farklıdır ya da size çözüm için öneriler sunulmaktadır. Ancak problemleri çözmeye başlamadan önce aşağıda verilen özeti gözden geçirmeli ve kavramsal eksiklerini gidermeye öncelik vermelisiniz. 1. Bir konuyu ya da alt başlığını seçin. 2. O kısmın bir özetini çıkarın. 3. Konu içindeki denklemleri ezberlemek yerine nasıl çıkarıldıklarına odaklanın. 4. Seçtiğiniz konuyu hiç bilmeyen birine anlatır gibi anlatın. Zeki bir öğrencinin size sorular sorabileceğini hayal edin. 5. Konuyla ilgili çözümlü örneklerin yanısıra çözümü verilmemiş problemleri de çözün.
Kendi kültürümüzün üstünlüğünü iddia etmek, yanlış ve zararlı olabilir. Bu tavır, Dünya'daki ulus... more Kendi kültürümüzün üstünlüğünü iddia etmek, yanlış ve zararlı olabilir. Bu tavır, Dünya'daki uluslararası problemin asıl kaynağıdır. Eğer ben komşularımdan üstün isem, bunu, ben değil yalnızca onlar söylemelidir. Eğer ben onların onaylayamayacağı bir üstünlük iddiasında bulunursam, bu aramızda bir düşmanlık yaratabilir. Aynı durum, ulusların karşılaştırılması için de daha karmaşık ve daha derin olarak geçerli olur.

STALİN RUSYASI, BOĞAZLAR'DA DÜZENLEME ve TOPRAK İSTEMİNDE BULUNMADI MI? Ramazan Karakale* Türkiye... more STALİN RUSYASI, BOĞAZLAR'DA DÜZENLEME ve TOPRAK İSTEMİNDE BULUNMADI MI? Ramazan Karakale* Türkiye'de sosyalist sol içinde ilk ve önemli ayrışma, 1968 yılında Sovyetler Birliği ve Bazı Doğu Avrupa ülkelerinin askerlerinin Çekoslovakya'yı işgali sırasında olmuştu. O sıralarda Türkiye'de Stalin Rusyasının 1945 yılında Boğazlarda düzenleme ile birlikte Kars ve Ardahan'ı da istediği gündeme gelmişti. Biz, Milli Demokratik Devrimciler (MDD), genel olarak, Çekoslovakya'nın işgalini onaylarken, Sovyetlerin isteklerinin "uydurma" olduğunu savunuyorduk. Çekoslovakya'nın işgalini onaylarken, Sovyetleri eleştirmenin "sosyalizmi eleştirmek" anlamına geldiğini düşünüyor ve sosyalizmden sapma gösterenlere müdahale olarak algılıyorduk. Çok geçmeden Türkiye solunda Mao Tse Dung, boy gösterecek, Sovyetler Birliği'nde "bürokratik ve revizyonist" bir diktatörlük olduğunu kabul edecektik. Çekoslovakya olayını burada keselim, çünkü ayrı bir makale konusu. Başlıktaki konumuza gelelim. İlk önce, Sovyetlerin böylesine "emperyalist bir istekte" bulunmayacağını iddia ediyorduk. İkinci olarak Sovyetler Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti kayıtlarında böyle bir kayıt olmadığını da savunuyorduk. Bu konuda anımsayabildiğim tek kaynağımız, "Yanılmaz Papa Usta"larımızdan (bu niteleme Hikmet Kıvılcımlı'nındır) Yalçın Küçük'tü. Zamanın yabancı dil açısından çorak dünyasında yabancı dil bilen az sayıdaki kişilerden biri olan Küçük, 2010 yılında bile bu iddialarını sürdürdü. Kendisiyle yapılan bir söyleşide (1) ; Molotov Anlatıyor (2.Basım-2010) kitabında Sovyetler'in Türkiye'den toprak ve Boğazlar'da denetim talebine yer verildiği hatırlatılınca Küçük "O kitapta öyle bir şey yoktur. Asla öyle bir şey söylememiştir Molotov..." diyor. Kitabın 2.basımını Ayşe Hacıhasanoğlu ve Ahmet Açan çevirileri kontrol etmiş, Mazlum Beyhan gözden geçirmiştir. Aşağıda kitabın 3.basımında (2017) konunun nasıl yer aldığını aktaracağım. Yabancı ve Yerli Basında Sovyet Talepleri Bir şey daha söylemem gerekiyor. Stalin Rusyası'nın 1945'teki bu istekleri, siyasi çevrelerde ve basında büyük yankı uyandırdı. Yabancı basında art arda kapsamlı yorumlar yapıldı. Türkiye'de Ulus, Cumhuriyet, Yeni Sabah, Tasvir, Vakit ve Tan başta olmak üzere büyük gazeteler günlerce bu konuyla ilgili ayrıntılara yer verdi. Yabancı basında-özellikle İngiliz gazetelerinde-yer alan haber ve yorumlar iktibas edilerek Türk okuyucusuna iletildi.
Sıvılar 5.8 Sıvıların Bazı Özellikleri 5.9 Faz Diyagramları 5.10 Atomların ve İyonların İstiflenm... more Sıvılar 5.8 Sıvıların Bazı Özellikleri 5.9 Faz Diyagramları 5.10 Atomların ve İyonların İstiflenmesi Dünyamızın uzaydan görünüşü. Dünya yüzeyi, katı ve sıvıdan oluşmuştur. Atmosfer ise gazlardan oluşmuştur. Gazların bir kısmı yer kabuğunun iç kısımılarında sıkışmış olarak, bir kısmı da denizlerde ve göllerde çözünmüş olarak bulunur.

Yaşam, enerjiyle başladı. Güneş enerjisi olmaksızın yaşam başlayıp devam edemezdi. Yaşamak için, ... more Yaşam, enerjiyle başladı. Güneş enerjisi olmaksızın yaşam başlayıp devam edemezdi. Yaşamak için, hareket etmek için ve düşünmek için enerjiye ihtiyacımız var. Yeryüzünün görünümü yanardağların, depremleri, fırtınaların, su baskınlarının enerjisiyle değişir. Modern toplum, varlığını enerji ile sürdürüyor. Elektriksiz, ışıksız bir dünyayı düşünebiliyor musunuz? Bilgisayarsız, otomobilsiz, otobüssüz, trensiz ya da uçaksız bir dünyayı? Bütün bunlar, enerjinin yaşamdaki önemini gösteriyor. Bilim, 1800-1850 arasında kömürde saklı olan enerjiyi kullanıma açmakla insan yaşamında bir devrim gerçekleştirmiştir. Kömür kullanımını, bir başka fosil yakıt olan petrol izlemiştir. Enerjinin ilk çıkışında merkezi konusu, ışık, elektrik, mıknatıs değil de ısı olmuştu. Isı, nasıl işe dönüştürülebilirdi? Aynı şekilde yeni bulunan elektrik akımının ısıya, ışığa ya da işe nasıl dönüştürüleceği araştırılıyordu. Bu araştırmalar, enerjinin dönüşümünü inceleyen termodinamik bilimini doğurmuştur. Enerjinin korunumunu ve dönüşümünü inceleyen bilim koluna termodinamik* denir. Bu bilim kolu, 19. yüzyıldaki Endüstri Devrimi'ne bağlı olarak doğmuş, ısı makinalarının verimini artırmak için yapılan çalışmalar, ısı, iş ve yakıtların ısı içeriği kavramlarını birbirine bağlamıştır. Bugün birçok kimyasal olay, termodinamiğin kurallarından yararlanılarak açıklanmaktadır. Kimyasal tepkimelerde açığa çıkan ve alınan ısı miktarlarını ve enerji dönüşümlerini inceleyen bilim dalına termokimya denir. Termokimya, oldukça kapsamlı bir konu olan termodinamiğin kapsamı içindedir. İnsan faaliyetlerinin neredeyse tümü, sanayi ulaşım, aydınlat-* Termodinamik adı, Grekçe "therme" (ısı) ve "dynamis" (iş) sözcüklerinden türetilmiştir. Modern bir toplum, enerji temelli bir toplumdur. Bu enerji, genellikle fosil yakıtlardan (kömür, doğal gaz ve petrol ürünleri) sağlanmaktadır. Günümüzde kullanılan enerjinin yüzde 90'ı, fosil yakıtlardan üretilmektedir. Fosil yakıtlar, yenilenemez yakıtlardır; yani bilim adamlarının tahminlerine göre 50-60 yıl sonra bu yakıtları tüketmiş olacağız. Enerji problemi, günümüzde bile bir dizi ulusal ve uluslarası sorunun kaynağını oluşturuyor. Artık her toplum, yalnız enerjin tasarrufu ile değil yetinemez; aynı zamanda yeni enerji kaynakları yaratma uğraşına katılmak zorundadır. 9. Bölüm 9.1 Enerji 445 ma ve nihayet gıda ve hayatın kendisi bu bir tek sözcüğe dayanmıştı: enerji*. Termodinamiğin öteki iki kavramı, entropi ve mutlak sıcaklık kavramlarıdır. Bütün bunları bir tek pratik ve teoride kavramsallaştıran bilimsel öncü, Sadi Carnot'tur. 9.1 Enerji Enerji terimi ilk olarak D'Alembert (Encyclopedie Française, 1785) ve daha sonra Thomas Young (1787) tarafından bir sistemin mekanik iş yapma kapasitesi olarak belirtilmiştir. Bugün de bundan daha iyi bir tanım yapamıyoruz. Bu bölümde görünürde farklı gibi duran ısı ve mekaniğin birleşmesinin sonuçlarını, ısı ve bütün sıcaklık etkilerinin mekanik yasalarıyla (bazen istatistiksel mekanik diye anılan) belirlenmesini göreceğiz. Çok sayıda atomun veya molekülün işe karıştığı durumda, bunların rastgele ve karmaşık hareket yaptıklarını görürüz. Her bir çarpışmayı veya her bir molekülün hareketini ayrıntılı olarak izleyebilseydik iyi olurdu; ama bu hem insanoğlunun hem de en gelişmiş bilgisayarların bile kapasitesini aşan sayısal veri demektir. İstatiksel yaklaşımdan başka bir yöntemimiz henüz yok. İstatistiksel mekanik, fizik ve kimya bilimlerinde birden gelişmiş, olağanüstü önemli bir alandır. Termodinamiğin olayları inceleme yöntemi, diğer bilim kollarından farklıdır. Termodinamik yığın halindeki maddelerin genel davranışlarından ve bunlara ilişkin deneylerden üretilmiş evrensel sonuçlara dayanır. Fakat maddelerin hacimsel özelliklerini ve bu özelliklerle atom ve moleküllerin mekaniği arasındaki ilişkileri açıklamada çok başırılıdır. Maddelerin mikroskopik özelliklerini onun makroskopik davranışlarına kolayca bağlayabilir. Makroskopik özellikler denince, atom ve moleküllerin bireysel özellikleri değil, milyarlarca atom veya molekül topluluğunun genel özellikleri anlaşılır. Örneğin altının rengi sarıdır. Bunun için tek bir atomun rengini bilmek önemli değildir, zaten bunu bilemeyiz. Renk, milyarlarca atomun kristal yapıda oluşturduğu makroskopik bir özelliktir. Bunun gibi hacim, kütle, sıcaklık, basınç, iletkenlik makroskopik özelliklerdir. Isınan su Su buharı Piston Türbin 9.2 Şekil Newcomen'in buhar makinesi (1705). Buhardan enerji (iş) üretimi. Mavi kısım ısınan su, pembe kısım su buharı. Isıtılan sudan çıkan buharlar, aradaki vanayı açıyor ve buhar, pistonu ve dolaysıyla türbini yukarı itiyor. Bu sırada üstteki buhar olan kısma sıvı su giriyor ve bu sefer piston aşağı doğru hareket ediyor. Su buharı sıkışırken aradaki kapak açılıyor. Maden ocaklarına sızan su önceleri bu yolla boşaltıldı. Makine, James Watt (1736-1819) tarafından geliştirildi. Buharlı makine Avrupa'da sanayi devrimini hızlandırdı. 9. Bölüm 9.1 Enerji 9.3 Şekil Denis Papin (1647-1712) Fransız matematikçi ve mucit. Düdüklü tencereniy yaparak buhar makinesine giden yolu önemli oranda aydınlattı. 9.4 Şekil Joseph Black (1728-1799) İskoç fizikçi ve kimyacı. Özgül ısıyı, karbon dioksiti kefetmiştir. 9.5 Şekil James Watt (1736-1819) İskoç mucit ve mühendis. Newcomen'in buhar makinesini geliştirdi. 9. Bölüm 9.1 Enerji 447 9.8 Şekil Lord Kelvin (William Thomson Kelvin) (1824-1907). İngiliz fizikçi ve matematikçi. Mutlak sıcaklık ölçeğini teklif eden ilk kişidir ve bu sıcaklık ölçeği onun adını yaşatmaktadır. Kelvin'in termodinamikteki çalışması, enerjinin bir soğuk cisimden bir sıcak cisme kendiliğinden geçemeyeceği fikrine götürmüştür. 9.7 Şekil Rudolf Clasius (1822-1888) Termodinamik bilimin kurucularından olan Alman fizikçi ve matematikçi.1865 yılında entropi kavramına açıklık getirdi. Mayer'di (1814-1887). Kısa süre sonra bu işlem, amatör bilim adamı ve zengin bira yapımcısının oğlu olan James Joule (9.6 Şekil) ve Alman fizikçi ve fizyolojici Hermann von Helmholtz (1821-1894) tarafından tekrarlandı. Helmholtz, 1847 yılında, Newtoncu hareket kavramını, karşılıklı olarak birbirlerinin çekim kuvvetinden etkilenen büyük cisimleri kapsayacak şekilde genelleştirmeye çalışırken, kuvvet ve tansiyonun-bugünkü dille kinetik ve potansiyel enerjinintoplamlarının sabit kaldığını gösterdi. Bu, açık deyimiyle enerjinin korunumu ilkesidir ve yeni ısı teorilerini eski mekanik teorileriyle uzlaştırdığı için önemlidir. Bu süreç, büyük ölçüde, hem Joule'ün ve hem de Helmholtz'un arkadaşı olan William Thomson 'un sonradan Lord Kelvin (9.8 Şekil). Isının Dinamik Değeri (1851) adlı tezinde sonuçlandırıldı. Dönemin tüm bilim adamları buhar çağının atmosferinden ve özellikle lokomotiften etkilenmişlerdi. Mayer'in yazdığı gibi: "Lokomotifte, ısı kazandan damıtılır, hareket eden tekerleklerde mekanik işe dönüşür ve dingillerde, lastiklerde ve raylarda yeniden ısıya dönüşür." 9.6 Şekil James Joule (1818-1889), İngiliz fizikçi. Isının tabiatı ve mekanik işle bağlantısını araştırdı. Buradan enerjinin korunumu (termodinamkiğin birinci yasasına) vardı.

A t omun Yapısı A t omun Yapısı 1. Bölümde, atom kavramının bundan yaklaşık 2500 yıl önce ortaya ... more A t omun Yapısı A t omun Yapısı 1. Bölümde, atom kavramının bundan yaklaşık 2500 yıl önce ortaya atıldığını, 19. yüzyıl başlarında da bu hipotezin deneysel temellere kavuştuğunu belirtmiştik. Bu bölümde 19. yüzyılla açılan pencereyi biraz daha genişleterek açacağız ve 2.1 Şekilde özetlenen gelişimin öyküsünü anlatacağız. 2.1 Şekil Maddenin atomlu yapısı. Atom, çekirdek ve elektrondan; çekirdek, proton ve nötrondan; proton ve nötronlar da kuarklardan oluşuyor. 19. yüzyıl sonunda ışık, manyetizma ve elektrik konularında karşılaşılan sorunların 17.yüzyılda Isaac Newton (1642-1727) tarafından ortaya konan klasik mekanik yasaları ile çözülebileceği umudu vardı. Fakat klasik mekanik, çok küçükler dünyasında başarısız kalıyordu. Yukarıda nikel (Ni) metali yüzeyindeki atomların yerleşimini görüyoruz. Bu STM ile alınmış özel bir resimdir. Resim, IBM Laboratuvarları'nda Don Eigler tarafından elde edilmiştir. 2.2 Şekilde silisyumun yüzey atomları görülmektedir. "Eğer bir afette bütün bilimsel birikim yok olacak ve sadece bir cümle gelecek kuşaklara aktarılacak olsaydı, hangi cümle en az kelimeyle en fazla bilgiyi içerebilirdi? Ben bu cümlenin bütün maddelerin atomlardan-sürekli hareket eden, aralarında biraz mesafe varken birbirini çeken, birbiri üstüne sıkıştırıldığında ise iten, küçük parçacıklardanoluşmuş olduğu atom gerçeğinin olacağına inanıyorum. Biraz hayal gücü, biraz da düşünmeyle bu tek cümlede dünya hakkında ne kadar büyük miktarda bilginin var olduğunu görebilirsiniz." Richard P. Feynman 2. Bölüm Atomun Yapısı 74 İkincisi, radyoaktifliğin keşfidir. Radyoaktiflik, bir elementin (atom çekirdeklerinin) kendiliğinden, hiçbir dış etkiye bağlı olmaksızın, ışımalar (alfa, beta ve gama) yaymasıdır. Radyoaktiflik, bir elementten başkasının doğusunu kanıtlıyordu. Demek bir atom, başka bir atoma dönüşebiliyordu. Bu durum, atomların bölünemez olduğunu yanlışlıyordu. Dahası radyoaktif maddelerin yaydığı alfa, beta ve gama ışınları, atomun çok güçlü bir enerji kaynağı olduğunu ve atomun içinde bir şeyler döndüğünü ortaya koyuyordu. Bu bölümün 2.8 Kesiminde sürecin ayrıntılarını göreceğiz. Üçüncüsü, atom-ışık ilişkilerinin, ışık tayflarının (spektrumlarının) dilinin anlaşılmasıdır. Bu konudaki ilk keşif, her elementin, kendine özgü ışınlar soğuruyor ve yayıyor olmasıydı. Öte yandan ışık, hem bir "dalga" hem de "foton" denen "parçacık" sağanağı idi. Görünür ve görünmez bileşenleri vardı. Görünür bölgenin bir ucunda morötesi, diğer ucunda kızılötesi bölge uzanıyordu. Atomlardan yayılan ışık, yüksek enerjili elektronların düşük enerjili konuma geçerken yaydığı fotonlardan başka bir şey değildi. Bu konulardaki veriler, atom çekirdeği çevresindeki elektron dağılımının aydınlatılmasını sağladı. Dikkat ederseniz, atomun yapısını ışık aydınlatmış, her şeyi aydınlatan ışık! Bu bölümün 2.6 Kesiminde katot ışınlarını, 2.7 Kisiminde X-ışınlarını ve 2.11 Kesiminde atom spektrumlarını inceleyeceğiz. Bu sürecin açılımına elektrikle başlamak ufuk açıcı olabilir. 2.6 Şekil Sir Humpry Davy (1778-1829), İngiliz kimyacı ve mucit. "Buluşları arasında" Faraday gibi bir yetenek de vardır. 2.7 Şekil Michael Faraday (1791-1867) Elektromanyetizma ve elektrokimya alanında büyük buluşları olan İngiliz bilimci. Onun buluşları dünyamızı aydınlatıyor diyebiliriz. Faraday, ciltçi çıraklığı sırasında kitapları okuyarak kendini yetiştirdi ve Davy'nin (2.6 Şekil) asistanı oldu. Aşağıdaki bilgi kutusunda Faraday hakkında biraz daha ayrıntı bulacaksınız. 2.9 Şekil André-Marie Ampère (1775-1836), Fransız fizikçi ve matematikçidir. Klasik elektromaneytizmin kurucularındandır. Adı, elektrik akımı biriminde yaşamaktadır. 2.8 Şekil Charles Coulomb (1736-1806) En büyük katkısı elektrostatik ve manyetizma alanında oldu. Malzemelerin dayanıklılığını inceledi ve kirişlerdeki cisimlere etkiyen kuvvetleri belirledi. DAVY N N BULU LARINDAN B R : FARADAY 2. Bölüm 2.4 Işık Nedir? 79 2.4 Işık Nedir Şimdi atomun içinden yayılan ışıklara geçeceğiz; ama önce "ışık nedir?" sorusu üzerinde kısa bir odaklanma yapalım.
Uploads
Papers by Ramazan Karakale