Sosyolojik açıdan ahlak ile din arasında iki temel ilişki vardır. Bunlardan biri, ahlak ve dinin ... more Sosyolojik açıdan ahlak ile din arasında iki temel ilişki vardır. Bunlardan biri, ahlak ve dinin özü itibariyle ne olduğunu irdeler. Diğeri de ahlakın ve dinin toplumsal açıdan ne işe yaradığı üzerinde durur. Realite açısında nasıl ki ruh ile beden ayrı ayrı ele alınamazsa, benzer şekilde öz ile işlev veya din ile ahlak da birbirinden ayrı ayrı ele alınamaz. Bir şeyin özü ile işlevi arasındaki ayırım realite dünyasında değil; zihinde var olan bir ayırımdır ve sadece o şeyi tahlil etmemizi kolaylaştırır. Bu nedenle imanı kuvvetli ama ameli zayıf Müslüman olmaz. Kur'an'a göre gerçek namaz kötülüklerden uzaklaştırır. Burada öz; imanı/dini, işlev de ameli/ahlakı temsil etmektedir. İman ile amelin veya din ile ahlakın ayrı ayrı şeyler değil de bir bütün olduğunu tüm eğitim süreçlerinde işleyebilirsek, o zaman özü-sözü-eylemi arasında tam uyum olan sağlam zihniyetli kişiler yetişmeye başlayabilir. Sağlam zihniyetli bireyler demek de, Türk-İslam dünyasının geri kalmışlıktan kurtulmaya başlaması anlamına gelecektir.
Eskiyeni: Turkiye'de din konusundan bahsedildiginde genelde muhafazakâr/tutucu bir durum ongo... more Eskiyeni: Turkiye'de din konusundan bahsedildiginde genelde muhafazakâr/tutucu bir durum ongorulur gibi bir izlenim edinilmektedir. Din ile tutuculugun ozdeslestirilmesi sizce dogru bir yaklasim bicimi midir? Turkiye orneginde bunu ele alabilir misiniz? Erkan Persembe: Genellikle din ile muhafazakârlik arasinda tartisilmaya gerek duyulmayacak kadar net ozdeslikten bahsedilir. Muhafazakârligin din ve gelenekle birlikte dusunulmesi, modern donemlere has degismelerin yarattigi belirsizliklerle ilgili oldugu kadar, modernligin kararli sekilde din ve gelenegi oteleyen tavrina baglanmaktadir.
Yasadigimiz yuzyil, insanligin onceki yuzyillarinda gorulmeyen capta bir bilgi yogunlasmasi ve bu... more Yasadigimiz yuzyil, insanligin onceki yuzyillarinda gorulmeyen capta bir bilgi yogunlasmasi ve buna bagli toplumsal degisme hareketliligiyle tanimlaniyor. Modernlik, bilgi toplumu, kuresellesme gibi degisik kavramsallastirmalarla dile getirilen yeni donemin karakteristik ozelligi bilgi teknolojileri ve onun kullanimina iliskin gostergelerdir. Gunumuzde kuresellesmenin ivme kazandirdigi bilgi ve iletisim teknolojilerindeki hizli gelismeler, uluslararasi duzeyde ekonomi, siyaset, kultur ve bilgi transferlerinin kapsamini genisletmektedir. Bilgi toplumu olma yolunda onemli degismelerin yasandigi dunyamizda, kuresellesme surecinin ortaya cikardigi kulturler arasi rekabette, diger kulturlerin ve ekonomilerin hegemonyasina girmeden onurluca yasayabilmenin, iyi egitilmis kitlelerle yasanabilecegi bir gercektir. Bilgiyi uretme, degerlendirme ve kendi kulturel kimliginin bilincinde olarak dunyada varolabilmede egitimin yararli islevi en cok kuresellesme surecinde gorunur olacaktir.
Social changes are of necessity due to nature of human life, and essentially useful. Just as we a... more Social changes are of necessity due to nature of human life, and essentially useful. Just as we are in need of getting prepared for an event of earthquake, so we have to get prepared in detail and in lasting manner for the possible negative results of social changes which are basically under our control. In this context, it can be claimed that fundamental solution lies in determining a basic instinct in the form of parole-like discourse which can be taught and learned for the aim of orienting us toward common social behaviour, and in mental absorption of this instinct through education. This paper claims that this discourse, which has an ethical and religious content, can be expressed thus: ‘I must act basically in order to make the life of humanity more trustable and in welfare’.
,ağulıklı olarak Avrupa ülkelerine göç veren bir ülke olmanın sonucu,I yurtdışındaki vatand~ıarın... more ,ağulıklı olarak Avrupa ülkelerine göç veren bir ülke olmanın sonucu,I yurtdışındaki vatand~ıarının çeşitli kültürel.:ve sosyal sorunları ile karşı karşıya oLan bir-ülkedir. Bu sorunlar,yurtdışındaki vatandaşlarımızın başta dilolmak üzere farklı kültürel özellikleri nedeniyle yabancı oldukları bir toplumda yaşadıkları yalnızlık ve yabancılık duygulanyla eşdeğer oranda gelişmişıir. Herşeyden önce göç olgusu,işçilerin aile yaşanularındaki yapısal değişiklilderden,aile bireylerinin statülerine kadar yoğun etkiler yapmış.bu
This article we deal with the present structure of Europe within the context of discussions on mu... more This article we deal with the present structure of Europe within the context of discussions on multi-culturalism, its difference from implementation of multiculturalism in USA. By doing this we study the issue in the light of the positions of Muslim immigrant who could not be inregrated in European societies. The struggle of foreigners to obtain cultural recognition and equal rights could not reach its deserved place with regard to Turkish immagrant Muslims. When we take into account the problem of multiculturalism within the context of example of Germany we can easly say that it has no been developed an ideal integration model between local Germans and immegrant people in spite of half a century experience of living together. It seems to us in this problem the isolated positions and patchwork identity of Muslim immigrants can be effecred as well as xenophobic and othering attitude of German society.
Avrupa'da egemen ve yaygin din olan Hiristiyanliga gore Islamiyet, karsi karsiya kalinan tum ... more Avrupa'da egemen ve yaygin din olan Hiristiyanliga gore Islamiyet, karsi karsiya kalinan tum sorunlara ragmen ikinci buyuk din olarak oradaki yerini almaktadir. Dini ve sosyo-kulturel bir olgu olarak Avrupa Islam’i, farkli sekiller altinda adeta bir "mozaik" olusturmakta ve Musluman Turk iscileri de bu mozaigin bir parcasini meydana getirmektedir. (Gunay,2003,40) Avrupa'da yasayan 13,5 milyon Muslumanin etnik ve kulturel cesitliligi, ayni zamanda cesitli yorum farkliliklarina gore de farkli orgutlenme pratiklerinde ifadesini bulmaktadir.
Din bilimci Rudolf Otta, dinin ozunde insanlarin 'Kutsal'la olan etkilesimlerinin yattigi... more Din bilimci Rudolf Otta, dinin ozunde insanlarin 'Kutsal'la olan etkilesimlerinin yattigini soyler. Ancak dinler insanlara, kutsal ve gizemli olanla etkilesimlerinin otesinde yasadiklari dunya ve evrende anlamli ve dogru yasayabilme konusunda kisisel ve askin cok sayida deneyimleri de paylasma imkâni saglamaktadir. Insan, inanclarinin kendi hayat bicimi uzerinde olusan ve yasantisiyla butunlesen yonlerini yansitirken, hayatin degisen dinamiginden etkilenerek farkli dindarlik bicimlerini ortaya cikarabilmektedir.
The institutions consisting a society can be classified sociologically by six basic institutions ... more The institutions consisting a society can be classified sociologically by six basic institutions such as family, education, religion, economy, politics, and spare time. A society can only exist through complemented relations between these institutions. Each institution meets a basic need of society. When all these institutions fulfill their duties, all societal needs are met in a balanced way. For this reason, it is expected that a harmony should be between these institutions that serve to the same aim. If any society can exist as a whole, this situation shows that there is naturally a harmony between those institutions. Therefore, there should be a complemented quality between these institutions. In case of social changes, it is seen negatively that religion is generally abstracted by other social institutions. In fact, it is expected that those who perform these applications should act according to the scientific realities. Social and historical realities have indicated that the institution of religion is not an institution that contains discourses against to the society called as superstructure, but it is an institution that provides an ontological legitimacy to which all institutions need. For this reason, in case we act in accordance with these social realities in all of our social arrangements, we take advantage maximum from all of those institutions, especially in the institution of religion. Hence, there is a complemented relation between religion and society or between religion and the world or between the world and the next world.
Sosyolojik açıdan ahlak ile din arasında iki temel ilişki vardır. Bunlardan biri, ahlak ve dinin ... more Sosyolojik açıdan ahlak ile din arasında iki temel ilişki vardır. Bunlardan biri, ahlak ve dinin özü itibariyle ne olduğunu irdeler. Diğeri de ahlakın ve dinin toplumsal açıdan ne işe yaradığı üzerinde durur. Realite açısında nasıl ki ruh ile beden ayrı ayrı ele alınamazsa, benzer şekilde öz ile işlev veya din ile ahlak da birbirinden ayrı ayrı ele alınamaz. Bir şeyin özü ile işlevi arasındaki ayırım realite dünyasında değil; zihinde var olan bir ayırımdır ve sadece o şeyi tahlil etmemizi kolaylaştırır. Bu nedenle imanı kuvvetli ama ameli zayıf Müslüman olmaz. Kur'an'a göre gerçek namaz kötülüklerden uzaklaştırır. Burada öz; imanı/dini, işlev de ameli/ahlakı temsil etmektedir. İman ile amelin veya din ile ahlakın ayrı ayrı şeyler değil de bir bütün olduğunu tüm eğitim süreçlerinde işleyebilirsek, o zaman özü-sözü-eylemi arasında tam uyum olan sağlam zihniyetli kişiler yetişmeye başlayabilir. Sağlam zihniyetli bireyler demek de, Türk-İslam dünyasının geri kalmışlıktan kurtulmaya başlaması anlamına gelecektir.
Eskiyeni: Turkiye'de din konusundan bahsedildiginde genelde muhafazakâr/tutucu bir durum ongo... more Eskiyeni: Turkiye'de din konusundan bahsedildiginde genelde muhafazakâr/tutucu bir durum ongorulur gibi bir izlenim edinilmektedir. Din ile tutuculugun ozdeslestirilmesi sizce dogru bir yaklasim bicimi midir? Turkiye orneginde bunu ele alabilir misiniz? Erkan Persembe: Genellikle din ile muhafazakârlik arasinda tartisilmaya gerek duyulmayacak kadar net ozdeslikten bahsedilir. Muhafazakârligin din ve gelenekle birlikte dusunulmesi, modern donemlere has degismelerin yarattigi belirsizliklerle ilgili oldugu kadar, modernligin kararli sekilde din ve gelenegi oteleyen tavrina baglanmaktadir.
Yasadigimiz yuzyil, insanligin onceki yuzyillarinda gorulmeyen capta bir bilgi yogunlasmasi ve bu... more Yasadigimiz yuzyil, insanligin onceki yuzyillarinda gorulmeyen capta bir bilgi yogunlasmasi ve buna bagli toplumsal degisme hareketliligiyle tanimlaniyor. Modernlik, bilgi toplumu, kuresellesme gibi degisik kavramsallastirmalarla dile getirilen yeni donemin karakteristik ozelligi bilgi teknolojileri ve onun kullanimina iliskin gostergelerdir. Gunumuzde kuresellesmenin ivme kazandirdigi bilgi ve iletisim teknolojilerindeki hizli gelismeler, uluslararasi duzeyde ekonomi, siyaset, kultur ve bilgi transferlerinin kapsamini genisletmektedir. Bilgi toplumu olma yolunda onemli degismelerin yasandigi dunyamizda, kuresellesme surecinin ortaya cikardigi kulturler arasi rekabette, diger kulturlerin ve ekonomilerin hegemonyasina girmeden onurluca yasayabilmenin, iyi egitilmis kitlelerle yasanabilecegi bir gercektir. Bilgiyi uretme, degerlendirme ve kendi kulturel kimliginin bilincinde olarak dunyada varolabilmede egitimin yararli islevi en cok kuresellesme surecinde gorunur olacaktir.
Social changes are of necessity due to nature of human life, and essentially useful. Just as we a... more Social changes are of necessity due to nature of human life, and essentially useful. Just as we are in need of getting prepared for an event of earthquake, so we have to get prepared in detail and in lasting manner for the possible negative results of social changes which are basically under our control. In this context, it can be claimed that fundamental solution lies in determining a basic instinct in the form of parole-like discourse which can be taught and learned for the aim of orienting us toward common social behaviour, and in mental absorption of this instinct through education. This paper claims that this discourse, which has an ethical and religious content, can be expressed thus: ‘I must act basically in order to make the life of humanity more trustable and in welfare’.
,ağulıklı olarak Avrupa ülkelerine göç veren bir ülke olmanın sonucu,I yurtdışındaki vatand~ıarın... more ,ağulıklı olarak Avrupa ülkelerine göç veren bir ülke olmanın sonucu,I yurtdışındaki vatand~ıarının çeşitli kültürel.:ve sosyal sorunları ile karşı karşıya oLan bir-ülkedir. Bu sorunlar,yurtdışındaki vatandaşlarımızın başta dilolmak üzere farklı kültürel özellikleri nedeniyle yabancı oldukları bir toplumda yaşadıkları yalnızlık ve yabancılık duygulanyla eşdeğer oranda gelişmişıir. Herşeyden önce göç olgusu,işçilerin aile yaşanularındaki yapısal değişiklilderden,aile bireylerinin statülerine kadar yoğun etkiler yapmış.bu
This article we deal with the present structure of Europe within the context of discussions on mu... more This article we deal with the present structure of Europe within the context of discussions on multi-culturalism, its difference from implementation of multiculturalism in USA. By doing this we study the issue in the light of the positions of Muslim immigrant who could not be inregrated in European societies. The struggle of foreigners to obtain cultural recognition and equal rights could not reach its deserved place with regard to Turkish immagrant Muslims. When we take into account the problem of multiculturalism within the context of example of Germany we can easly say that it has no been developed an ideal integration model between local Germans and immegrant people in spite of half a century experience of living together. It seems to us in this problem the isolated positions and patchwork identity of Muslim immigrants can be effecred as well as xenophobic and othering attitude of German society.
Avrupa'da egemen ve yaygin din olan Hiristiyanliga gore Islamiyet, karsi karsiya kalinan tum ... more Avrupa'da egemen ve yaygin din olan Hiristiyanliga gore Islamiyet, karsi karsiya kalinan tum sorunlara ragmen ikinci buyuk din olarak oradaki yerini almaktadir. Dini ve sosyo-kulturel bir olgu olarak Avrupa Islam’i, farkli sekiller altinda adeta bir "mozaik" olusturmakta ve Musluman Turk iscileri de bu mozaigin bir parcasini meydana getirmektedir. (Gunay,2003,40) Avrupa'da yasayan 13,5 milyon Muslumanin etnik ve kulturel cesitliligi, ayni zamanda cesitli yorum farkliliklarina gore de farkli orgutlenme pratiklerinde ifadesini bulmaktadir.
Din bilimci Rudolf Otta, dinin ozunde insanlarin 'Kutsal'la olan etkilesimlerinin yattigi... more Din bilimci Rudolf Otta, dinin ozunde insanlarin 'Kutsal'la olan etkilesimlerinin yattigini soyler. Ancak dinler insanlara, kutsal ve gizemli olanla etkilesimlerinin otesinde yasadiklari dunya ve evrende anlamli ve dogru yasayabilme konusunda kisisel ve askin cok sayida deneyimleri de paylasma imkâni saglamaktadir. Insan, inanclarinin kendi hayat bicimi uzerinde olusan ve yasantisiyla butunlesen yonlerini yansitirken, hayatin degisen dinamiginden etkilenerek farkli dindarlik bicimlerini ortaya cikarabilmektedir.
The institutions consisting a society can be classified sociologically by six basic institutions ... more The institutions consisting a society can be classified sociologically by six basic institutions such as family, education, religion, economy, politics, and spare time. A society can only exist through complemented relations between these institutions. Each institution meets a basic need of society. When all these institutions fulfill their duties, all societal needs are met in a balanced way. For this reason, it is expected that a harmony should be between these institutions that serve to the same aim. If any society can exist as a whole, this situation shows that there is naturally a harmony between those institutions. Therefore, there should be a complemented quality between these institutions. In case of social changes, it is seen negatively that religion is generally abstracted by other social institutions. In fact, it is expected that those who perform these applications should act according to the scientific realities. Social and historical realities have indicated that the institution of religion is not an institution that contains discourses against to the society called as superstructure, but it is an institution that provides an ontological legitimacy to which all institutions need. For this reason, in case we act in accordance with these social realities in all of our social arrangements, we take advantage maximum from all of those institutions, especially in the institution of religion. Hence, there is a complemented relation between religion and society or between religion and the world or between the world and the next world.
Uploads
Papers by Erkan Perşembe