Thesis Chapters by Ozan Gürsoy

master's thesis, 2017
The main intention of this study is to question the societal relationships of architecture throug... more The main intention of this study is to question the societal relationships of architecture through design, find possible alternative production methods that go beyond repetition of convenient approaches. The search centers around the term "societal"; which emphasizes the connection between architecture and its inevitable relations with notions of power, production, society, institutions, daily life and its inadequacy in creating a comprehensive link within these fields. Conventionality in this sense is defined in a sequence that begins with architects, people who are depicted as individuals who hold godlike powers and get to develop a response to a safe and secure design problem on a singular building scale and create a product that is isolated from its societal context, which is driven by physical and geometrical solutions. Conventionality in architectural design understanding is limited in its approach and actors, and is interwoven within this process. Contrarily, it is argued that "societal" is an ontological problem of architecture and praxis of architecture inevitably interferes with societal relationships, therefore practicing architecture equals producing a vision for society and its future. This study focuses and develops around on how the notion of architecture defines "societal" as a problem and what kind of proposals does it suggest within its own dynamics. The study aims to question the possibility of an alternative societal architecture through questioning its traces on architectural design thinking. However, it is suggested that limiting this approach to only cover the domain of architecture would produce deficient results. Therefore the first chapter begins by reviewing other disciplines besides architecture and their approaches towards societal space. The goal is to evaluate architecture and its relationship with societal through an epistemological point of view, and point out the contradictions between architecturally dominant and societal spaces. It is suggested that analyzing these contradictions can produce new points within architectural design and its relationship with societal way of thinking. Consequently, Lefebvre's "Production of Space" reading serves as a critical reference point to this study due to its evaluation of space in terms of architecture and society while it also harbors valuable criticisms towards architecture in this sense. The second chapter continues with reviews of attempts within dynamics of architecture and society as well as alternative approaches. The purpose in this chapter is to question the role of architecture and its capacity on a societal level. In this context, architecture is evaluated in a historical sense; how it got affected by societal conditions and how it reacted to them is investigated while the discussion is based on several architectural notions and relevant fragments. This is done to understand how architecture operates on theoretical and practice levels to respond to societal changes. From industrial revolution to modernism as well as post-modernism, architecture is analyzed to understand its relationship with societal and how it adapted itself throughout time. Inferences, which are hoped to produce a perspective on today's architecture - societal relationship, were made using the data obtained. The final chapter attempts to provide alternatives to how architectural design process can be related with societal context, and aims to make this tangible through different conceptual approaches. Readings gathered from other fields and notions that harbor possibility of different solutions are emphasized in hopes to establish an alternative societal architectural approach. An initiative is brought forward using notions like openness, multitude, daily life, criticism; and their equivalents in architectural design process are questioned. This initiative does not aim to create a recipe or a hegemonic discourse for an architectural design process with 'correct' societal relationships; instead it criticizes conventional architectural approach and searches for alternative possibilities in architectural thinking. To expand the research and not to limit it within theoretical boundaries, several tangible architectural products and their design processes were evaluated to enrich the study. In conclusion, the goal of this study is to display the possibility of an alternative societal architecture to conventional thinking, to bring notion of alternative.
Çalışmanın içerdiği temel niyet en genel anlamıyla, toplumsallıkla ilişkisi bağlamında mimarlığın; statükonun, hâkim üretim ve iktidar ilişkilerinin yeniden üretilmesinden öte ne tür alternatif olanaklara sahip olduğunun mimari tasarım süreci kanalından sorgulanmasıdır. Bu sorgulama ‘’toplumsallık’’ kavramı odağında temellenir. Bu kavramla kastedilen mimarlığın güç ilişkileri, üretim ilişkileri, toplumsal ilişkiler, kurumlar, gündelik yaşam gibi olgularla kaçınılmaz olarak bağlantı halinde olan yapısına dair vurgudur. Bu düşüncenin arka planında yatan ve sezgisel olarak savunulan düşünce ise konvansiyonel mimarlık anlayışının bu yapısallığa dair kavrayışının yetersiz olduğudur. Bahsi geçen konvansiyonel anlayış; gizli veya üstü örtük şekilde tanrı vergisi melekelere sahip ayrıcalıklı kişiler olarak kabul görmüş mimar tanımından; tanımlı ve güvenli bir problem alanı içerisinde, tekil yapı ölçeğinde, toplumsal bağlamından yalıtılmış biçimde, salt nesne üzerine odaklanan ‘’mimarlık ürünü’’ ne dek uzanan mimarlık edimi ve bununla iç içe geçmiş mimari tasarım anlayışıdır. Bu anlayıştan farklı olarak savunulan düşünce ise toplumsallığın, mimarlığın ontolojik bir problemi olduğu savıdır. Bu sava göre mimarlık edimi kaçınılmaz bir biçimde, bahsedilen toplumsal ilişkiler evrenine müdahil olur. Bu bağlamda mimarlık yapmak demek aynı zamanda, toplumsal yaşama ve geleceğe dair bilgi ve öngörü inşa etmek demektir. Bu inşa sürecinde mimari tasarım düşüncesinin önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Bu eksende, çalışmanın odaklandığı sorunsal, bir varlık alanı olarak mimarlığın toplumsallık kavrayışını nasıl problemleştirdiği, bu problemin nasıl bir oluş içerisinde olduğu, kendi iç dinamikleriyle bu sorunsala dair ne tür önermeler getirmeye çalıştığı gibi sorgulamalar etrafında gelişmiştir.
Bu bağlamla tezle beraber amaçlanan konvansiyonel mimarlık anlayışı dışında olası bir alternatif toplumsal mimarlığın izlerini mimari tasarım düşüncesi ekseninde sorgulamaktır. Ancak, böyle bir sorgulamanın salt mimarlığın özerk olduğu varsayılan bilgi alanından yapılmasının eksik bir kavrayış olacağı düşünülmektedir. Bu yüzden ilk bölümde, özellikle toplumsal mekân kavramı odağında mimarlık disiplini dışından çeşitli yaklaşımlar ele alınıp, bu yaklaşımların mimarlıkla ilişkisi eleştirel olarak incelenmeye çalışılmıştır. Buradaki niyet, mimarlığın toplumsallıkla ilişkisini epistemolojik olarak yeniden değerlendirilmeye çalışılmak, mimarlığa ait hâkim mekân anlayışıyla, toplumsal mekân yaklaşımı arasındaki çelişkilere odaklanmaktır. Bu çelişkilerin çözümlenmesinin mimari tasarımın toplumsal olanla ilişkisinde yeni temas aralıkları sağlayabileceği öngörülmüştür. Bu bağlamda özellikle Lefebvre’in ‘’Mekânın Üretimi’’ okuması; mekânın, mimari ve toplumsal olarak ele alınışına dair bir arakesit sunduğundan ve bu eksende mimarlığa yöneltilmiş eleştirel yaklaşımlar içerdiğinden merkezi bir yer işgal etmektedir.
Bu incelemeyi mimarlığın iç dinamikleri ile (mimarlık kuramı ve bilgisi dahilindeki) toplumsal yaklaşımlar takip etmiş ve bu alandaki alternatif yaklaşımlar, çeşitli fragmanlar hâlinde incelenmeye çalışılmıştır. Bu bölümdeki amaç, mimarlığıntoplumsal rolünün ve kapasitesinin sorgulanmasıdır. Bu bağlamda, tarihsel oluş içerisinde mimarlığın içinde bulunduğu toplumsal koşullardan nasıl etkilendiği, ona karşı ne tür tepkiler verdiğine dair bir arayışa girilmiştir. Bu arayış mimari tasarım kuramlarıyla da bağlantılı olarak çeşitli fragmanlar üzerinden tartışılmıştır. Buradaki temel niyet mimarlığın toplumsal bir proje olarak tahayyüllerini, teorik ve pratik arayışlarını anlamaya ve çözümlemeye çalışmaktır. Özellikle Endüstri Devrimi ve Modernizm’den başlayarak, akabinde Postmodern yaklaşımlarla beraber, mimarlığın toplumsallıkla olan ilişkisinin nasıl farklılaştığına bakılmış ve günümüzdeki duruma dair kestirimler yapılmıştır. Bu kestirimlerin bugünün mimarlık-toplum ilişkisine dair bir perspektif oluşturulabileceği düşünülmektedir.
Son bölümde ise, mimari tasarım sürecinin, çalışmanın genel niyeti ekseninde toplumsal bağlamla nasıl ilişkilenebileceğine dair alternatif olasılıklar, farklı kavramsal açılımlarla somutlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, farklı bilgi alalarından çeşitli okumalar ekseninde alternatif toplumsal bir mimarlığın tahayyülüne yardımcı olabileceği, farklı bakış açılarına olanak sağlayabileceği düşünülen bir takım kavramsal odaklar öne çıkarılmıştır. Açıklık, çokluk, gündelik hayat, eleştiri kavramlarıyla bir açılım geliştirilmeye çalışılmış ve bu kavramların mimari tasarım sürecindeki karşılıkları sorgulanmıştır. Bu kavramsal açılımla amaçlanan, toplumsallıkla ilişkisi ‘doğru’ yapılandırılmış bir mimari tasarıma ve sürecine dair hegemonik bir söylem kurgulamak, bir formül ya da reçete oluşturmak değil; konvansiyonel mimarlık düşüncesine eleştirel bir yaklaşımla, başka türlü bir mimari tasarıma dair alternatif olanakları sorgulamaktır. Ancak bu arayışın salt kuramsal düzlemde kalmaması için kavramsal açılımlarla beraber çeşitli somut mimari tasarım ürünleri ve bu ürünlerin tasarım süreçleri de ele alınmıştır.
Çalışma ile ön görülen sonuç, konvansiyonel mimarlık pratikleri dışında olası bir alternatif toplumsal mimarlığın olanaklılığını, başka türlü bir mimarlığı ve bu eksende bir mimari tasarımı tartışmaya açabilmek, bu eksendeki diğer arayışlara eleştirel ve teorik bir kaynak oluşturabilmektir.
Uploads
Thesis Chapters by Ozan Gürsoy
Çalışmanın içerdiği temel niyet en genel anlamıyla, toplumsallıkla ilişkisi bağlamında mimarlığın; statükonun, hâkim üretim ve iktidar ilişkilerinin yeniden üretilmesinden öte ne tür alternatif olanaklara sahip olduğunun mimari tasarım süreci kanalından sorgulanmasıdır. Bu sorgulama ‘’toplumsallık’’ kavramı odağında temellenir. Bu kavramla kastedilen mimarlığın güç ilişkileri, üretim ilişkileri, toplumsal ilişkiler, kurumlar, gündelik yaşam gibi olgularla kaçınılmaz olarak bağlantı halinde olan yapısına dair vurgudur. Bu düşüncenin arka planında yatan ve sezgisel olarak savunulan düşünce ise konvansiyonel mimarlık anlayışının bu yapısallığa dair kavrayışının yetersiz olduğudur. Bahsi geçen konvansiyonel anlayış; gizli veya üstü örtük şekilde tanrı vergisi melekelere sahip ayrıcalıklı kişiler olarak kabul görmüş mimar tanımından; tanımlı ve güvenli bir problem alanı içerisinde, tekil yapı ölçeğinde, toplumsal bağlamından yalıtılmış biçimde, salt nesne üzerine odaklanan ‘’mimarlık ürünü’’ ne dek uzanan mimarlık edimi ve bununla iç içe geçmiş mimari tasarım anlayışıdır. Bu anlayıştan farklı olarak savunulan düşünce ise toplumsallığın, mimarlığın ontolojik bir problemi olduğu savıdır. Bu sava göre mimarlık edimi kaçınılmaz bir biçimde, bahsedilen toplumsal ilişkiler evrenine müdahil olur. Bu bağlamda mimarlık yapmak demek aynı zamanda, toplumsal yaşama ve geleceğe dair bilgi ve öngörü inşa etmek demektir. Bu inşa sürecinde mimari tasarım düşüncesinin önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Bu eksende, çalışmanın odaklandığı sorunsal, bir varlık alanı olarak mimarlığın toplumsallık kavrayışını nasıl problemleştirdiği, bu problemin nasıl bir oluş içerisinde olduğu, kendi iç dinamikleriyle bu sorunsala dair ne tür önermeler getirmeye çalıştığı gibi sorgulamalar etrafında gelişmiştir.
Bu bağlamla tezle beraber amaçlanan konvansiyonel mimarlık anlayışı dışında olası bir alternatif toplumsal mimarlığın izlerini mimari tasarım düşüncesi ekseninde sorgulamaktır. Ancak, böyle bir sorgulamanın salt mimarlığın özerk olduğu varsayılan bilgi alanından yapılmasının eksik bir kavrayış olacağı düşünülmektedir. Bu yüzden ilk bölümde, özellikle toplumsal mekân kavramı odağında mimarlık disiplini dışından çeşitli yaklaşımlar ele alınıp, bu yaklaşımların mimarlıkla ilişkisi eleştirel olarak incelenmeye çalışılmıştır. Buradaki niyet, mimarlığın toplumsallıkla ilişkisini epistemolojik olarak yeniden değerlendirilmeye çalışılmak, mimarlığa ait hâkim mekân anlayışıyla, toplumsal mekân yaklaşımı arasındaki çelişkilere odaklanmaktır. Bu çelişkilerin çözümlenmesinin mimari tasarımın toplumsal olanla ilişkisinde yeni temas aralıkları sağlayabileceği öngörülmüştür. Bu bağlamda özellikle Lefebvre’in ‘’Mekânın Üretimi’’ okuması; mekânın, mimari ve toplumsal olarak ele alınışına dair bir arakesit sunduğundan ve bu eksende mimarlığa yöneltilmiş eleştirel yaklaşımlar içerdiğinden merkezi bir yer işgal etmektedir.
Bu incelemeyi mimarlığın iç dinamikleri ile (mimarlık kuramı ve bilgisi dahilindeki) toplumsal yaklaşımlar takip etmiş ve bu alandaki alternatif yaklaşımlar, çeşitli fragmanlar hâlinde incelenmeye çalışılmıştır. Bu bölümdeki amaç, mimarlığıntoplumsal rolünün ve kapasitesinin sorgulanmasıdır. Bu bağlamda, tarihsel oluş içerisinde mimarlığın içinde bulunduğu toplumsal koşullardan nasıl etkilendiği, ona karşı ne tür tepkiler verdiğine dair bir arayışa girilmiştir. Bu arayış mimari tasarım kuramlarıyla da bağlantılı olarak çeşitli fragmanlar üzerinden tartışılmıştır. Buradaki temel niyet mimarlığın toplumsal bir proje olarak tahayyüllerini, teorik ve pratik arayışlarını anlamaya ve çözümlemeye çalışmaktır. Özellikle Endüstri Devrimi ve Modernizm’den başlayarak, akabinde Postmodern yaklaşımlarla beraber, mimarlığın toplumsallıkla olan ilişkisinin nasıl farklılaştığına bakılmış ve günümüzdeki duruma dair kestirimler yapılmıştır. Bu kestirimlerin bugünün mimarlık-toplum ilişkisine dair bir perspektif oluşturulabileceği düşünülmektedir.
Son bölümde ise, mimari tasarım sürecinin, çalışmanın genel niyeti ekseninde toplumsal bağlamla nasıl ilişkilenebileceğine dair alternatif olasılıklar, farklı kavramsal açılımlarla somutlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, farklı bilgi alalarından çeşitli okumalar ekseninde alternatif toplumsal bir mimarlığın tahayyülüne yardımcı olabileceği, farklı bakış açılarına olanak sağlayabileceği düşünülen bir takım kavramsal odaklar öne çıkarılmıştır. Açıklık, çokluk, gündelik hayat, eleştiri kavramlarıyla bir açılım geliştirilmeye çalışılmış ve bu kavramların mimari tasarım sürecindeki karşılıkları sorgulanmıştır. Bu kavramsal açılımla amaçlanan, toplumsallıkla ilişkisi ‘doğru’ yapılandırılmış bir mimari tasarıma ve sürecine dair hegemonik bir söylem kurgulamak, bir formül ya da reçete oluşturmak değil; konvansiyonel mimarlık düşüncesine eleştirel bir yaklaşımla, başka türlü bir mimari tasarıma dair alternatif olanakları sorgulamaktır. Ancak bu arayışın salt kuramsal düzlemde kalmaması için kavramsal açılımlarla beraber çeşitli somut mimari tasarım ürünleri ve bu ürünlerin tasarım süreçleri de ele alınmıştır.
Çalışma ile ön görülen sonuç, konvansiyonel mimarlık pratikleri dışında olası bir alternatif toplumsal mimarlığın olanaklılığını, başka türlü bir mimarlığı ve bu eksende bir mimari tasarımı tartışmaya açabilmek, bu eksendeki diğer arayışlara eleştirel ve teorik bir kaynak oluşturabilmektir.
Çalışmanın içerdiği temel niyet en genel anlamıyla, toplumsallıkla ilişkisi bağlamında mimarlığın; statükonun, hâkim üretim ve iktidar ilişkilerinin yeniden üretilmesinden öte ne tür alternatif olanaklara sahip olduğunun mimari tasarım süreci kanalından sorgulanmasıdır. Bu sorgulama ‘’toplumsallık’’ kavramı odağında temellenir. Bu kavramla kastedilen mimarlığın güç ilişkileri, üretim ilişkileri, toplumsal ilişkiler, kurumlar, gündelik yaşam gibi olgularla kaçınılmaz olarak bağlantı halinde olan yapısına dair vurgudur. Bu düşüncenin arka planında yatan ve sezgisel olarak savunulan düşünce ise konvansiyonel mimarlık anlayışının bu yapısallığa dair kavrayışının yetersiz olduğudur. Bahsi geçen konvansiyonel anlayış; gizli veya üstü örtük şekilde tanrı vergisi melekelere sahip ayrıcalıklı kişiler olarak kabul görmüş mimar tanımından; tanımlı ve güvenli bir problem alanı içerisinde, tekil yapı ölçeğinde, toplumsal bağlamından yalıtılmış biçimde, salt nesne üzerine odaklanan ‘’mimarlık ürünü’’ ne dek uzanan mimarlık edimi ve bununla iç içe geçmiş mimari tasarım anlayışıdır. Bu anlayıştan farklı olarak savunulan düşünce ise toplumsallığın, mimarlığın ontolojik bir problemi olduğu savıdır. Bu sava göre mimarlık edimi kaçınılmaz bir biçimde, bahsedilen toplumsal ilişkiler evrenine müdahil olur. Bu bağlamda mimarlık yapmak demek aynı zamanda, toplumsal yaşama ve geleceğe dair bilgi ve öngörü inşa etmek demektir. Bu inşa sürecinde mimari tasarım düşüncesinin önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Bu eksende, çalışmanın odaklandığı sorunsal, bir varlık alanı olarak mimarlığın toplumsallık kavrayışını nasıl problemleştirdiği, bu problemin nasıl bir oluş içerisinde olduğu, kendi iç dinamikleriyle bu sorunsala dair ne tür önermeler getirmeye çalıştığı gibi sorgulamalar etrafında gelişmiştir.
Bu bağlamla tezle beraber amaçlanan konvansiyonel mimarlık anlayışı dışında olası bir alternatif toplumsal mimarlığın izlerini mimari tasarım düşüncesi ekseninde sorgulamaktır. Ancak, böyle bir sorgulamanın salt mimarlığın özerk olduğu varsayılan bilgi alanından yapılmasının eksik bir kavrayış olacağı düşünülmektedir. Bu yüzden ilk bölümde, özellikle toplumsal mekân kavramı odağında mimarlık disiplini dışından çeşitli yaklaşımlar ele alınıp, bu yaklaşımların mimarlıkla ilişkisi eleştirel olarak incelenmeye çalışılmıştır. Buradaki niyet, mimarlığın toplumsallıkla ilişkisini epistemolojik olarak yeniden değerlendirilmeye çalışılmak, mimarlığa ait hâkim mekân anlayışıyla, toplumsal mekân yaklaşımı arasındaki çelişkilere odaklanmaktır. Bu çelişkilerin çözümlenmesinin mimari tasarımın toplumsal olanla ilişkisinde yeni temas aralıkları sağlayabileceği öngörülmüştür. Bu bağlamda özellikle Lefebvre’in ‘’Mekânın Üretimi’’ okuması; mekânın, mimari ve toplumsal olarak ele alınışına dair bir arakesit sunduğundan ve bu eksende mimarlığa yöneltilmiş eleştirel yaklaşımlar içerdiğinden merkezi bir yer işgal etmektedir.
Bu incelemeyi mimarlığın iç dinamikleri ile (mimarlık kuramı ve bilgisi dahilindeki) toplumsal yaklaşımlar takip etmiş ve bu alandaki alternatif yaklaşımlar, çeşitli fragmanlar hâlinde incelenmeye çalışılmıştır. Bu bölümdeki amaç, mimarlığıntoplumsal rolünün ve kapasitesinin sorgulanmasıdır. Bu bağlamda, tarihsel oluş içerisinde mimarlığın içinde bulunduğu toplumsal koşullardan nasıl etkilendiği, ona karşı ne tür tepkiler verdiğine dair bir arayışa girilmiştir. Bu arayış mimari tasarım kuramlarıyla da bağlantılı olarak çeşitli fragmanlar üzerinden tartışılmıştır. Buradaki temel niyet mimarlığın toplumsal bir proje olarak tahayyüllerini, teorik ve pratik arayışlarını anlamaya ve çözümlemeye çalışmaktır. Özellikle Endüstri Devrimi ve Modernizm’den başlayarak, akabinde Postmodern yaklaşımlarla beraber, mimarlığın toplumsallıkla olan ilişkisinin nasıl farklılaştığına bakılmış ve günümüzdeki duruma dair kestirimler yapılmıştır. Bu kestirimlerin bugünün mimarlık-toplum ilişkisine dair bir perspektif oluşturulabileceği düşünülmektedir.
Son bölümde ise, mimari tasarım sürecinin, çalışmanın genel niyeti ekseninde toplumsal bağlamla nasıl ilişkilenebileceğine dair alternatif olasılıklar, farklı kavramsal açılımlarla somutlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, farklı bilgi alalarından çeşitli okumalar ekseninde alternatif toplumsal bir mimarlığın tahayyülüne yardımcı olabileceği, farklı bakış açılarına olanak sağlayabileceği düşünülen bir takım kavramsal odaklar öne çıkarılmıştır. Açıklık, çokluk, gündelik hayat, eleştiri kavramlarıyla bir açılım geliştirilmeye çalışılmış ve bu kavramların mimari tasarım sürecindeki karşılıkları sorgulanmıştır. Bu kavramsal açılımla amaçlanan, toplumsallıkla ilişkisi ‘doğru’ yapılandırılmış bir mimari tasarıma ve sürecine dair hegemonik bir söylem kurgulamak, bir formül ya da reçete oluşturmak değil; konvansiyonel mimarlık düşüncesine eleştirel bir yaklaşımla, başka türlü bir mimari tasarıma dair alternatif olanakları sorgulamaktır. Ancak bu arayışın salt kuramsal düzlemde kalmaması için kavramsal açılımlarla beraber çeşitli somut mimari tasarım ürünleri ve bu ürünlerin tasarım süreçleri de ele alınmıştır.
Çalışma ile ön görülen sonuç, konvansiyonel mimarlık pratikleri dışında olası bir alternatif toplumsal mimarlığın olanaklılığını, başka türlü bir mimarlığı ve bu eksende bir mimari tasarımı tartışmaya açabilmek, bu eksendeki diğer arayışlara eleştirel ve teorik bir kaynak oluşturabilmektir.