Papers by Murat Cetinkaya

Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2004
Gelişmekte olan pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye ekonomisinin sektörel yapısının değişimi eşliğ... more Gelişmekte olan pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye ekonomisinin sektörel yapısının değişimi eşliğinde ekonomik büyümede belirleyici en önemli öğe sermayedir. Çünkü bu ekonomilerde kıt üretim öğesi sermayedir. Sermaye öğesinde ortaya çıkan yetersizlik toplam sermaye tutarı için söz konusu olduğu gibi sermayenin niteliği için de söz konusudur. Sermayenin niteliksel yetersizliği, özellikle bilgi ve deneyim birikimi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu yetersizliği kısaca "sermayenin uzlanım düzeyi" gibi ifade etmek mümkündür. Gelişme yönünde olan ülkelerde sermaye öğesinde yetersizlik genellikle böyle uzmanlaşmış sermaye yetersizliği şeklinde olmakta; bu yetersizlikte ancak yabancı sermaye ile giderilebilmektedir. Uzmanlaşmış yabancı sermayenin ekonomik büyümedeki belirleyicilik işlev ve etkisi bu öğenin sektörel dağılımında önem kazanmaktadır. Ancak böylece yabancı sermayenin uzmanlığı üretken olabilmekte ve bir anlamda yabancı sermayenin marjinal verimini belirlemektedir. Bu husus özellikle ülkemiz ekonomisi için önemlidir. Çünkü Türkiye 1960'lardan bu yana uygulaya geldiği planlı kalkınma modelinde sektörel yapının değişimi; önemli bir hedef olarak benimsenmiş ve plan ona göre hazırlanmıştır. Buna göre yabancı sermaye girişleri kaçınılmaz olarak sektörel yapıda amaçlanan bu değişmelere göre biçimlenecek ve ona göre yönlenecektir. İşte çalışmamızda böyle bir sektörel yönlenme temel konu olarak seçilmiş; yabancı sermaye girişlerinin sektörel yapıda değişmeye ne ölçüde uyum ve paralellik gösterdiği analiz edilmeye çalışılmış ve bu konuda karşılaşılan sorunlar ortaya konularak ona göre önerilerde bulunmak amaçlanmıştır.

'De facto-De jure' uyuşmazlığını eleştiren ve ülkelerin kur rejimlerini sınıflandıran çalışmalar ... more 'De facto-De jure' uyuşmazlığını eleştiren ve ülkelerin kur rejimlerini sınıflandıran çalışmalar 1979 yılında başlamış ve halen önemini korumaktadır. Önde gelen çalışmaların sonuçları arasındaki uyumsuzluklar, araştırmacıları kur rejim esnekliğini belirleyen yeni modeller üzerine çalışmaya itmektedir. Bu modellerden biri de 2008 yılında Frankel ve Wei tarafından önerilmiştir. Bu çalışmada Frankel ve Wei ( ) tarafından ortaya konulan model kullanılarak; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından resmi olarak açıklanan döviz kuru rejimi (de jure) ile uygulanan döviz kuru rejimi (de facto) arasında farklılığın olup olmadığı, diğer bir ifadeyle dalgalanma korkusu nedeniyle farklı bir döviz kuru rejimine yönelim olup olmadığı araştırılmıştır. Ülkelerin kurlara müdahalesinin nedenini "dalgalanma korkusu" olarak açıklayan Calvo ve Reinhart'a (2002) göre, bağımsız döviz kuru uygulandığını ilan eden ülkelerin aslında kurlardaki dalgalanmalardan çekindiklerini ve fiili olarak sabit kur veya ara rejimli uygulamalara yöneldiklerini ifade etmektedir. Özellikle düşük kredibilite, ani duruş sorunu, ilk günah problemi, yüksek dolarizasyon, döviz kurlarından fiyatlara geçiş etkisi, güvenirlik sorunu ve finansal piyasalarla kısıtlı bütünleşme gibi problemlerle karşılaşacağını düşünen ülkelerin parasal otoriteleri dalgalanma korkusu nedeniyle döviz kurundaki büyük dalgalanmalara duyarsız kalamayarak, döviz piyasasına fiili olarak müdahalede bulunmaktadır. Çalışmada araştırma dönemi 2003-2017 yıllarını kapsamakta olup, elde edilen bulgulara göre, araştırma dönemi boyunca Türkiye'de dört farklı 'de facto' kur rejimi uygulandığı ortaya çıkmıştır. Belirlenen alt dönemler için model uygulanmış ve döviz piyasasında baskıyı temsil eden EMP değişkenin katsayısına bağlı olarak ülkenin döviz kuru rejiminin esnekliği belirlenmeye çalışılmıştır. EMP değişkenin her dönemde anlamlı çıkması, fiilen sabit kur rejimi uygulanmadığının kesin bir göstergesiyken; EMP katsayılarının düşük çıkması fiilen ara rejim uygulamasının olduğunu ifade etmekdir. Bu sonuçlar, 2003-2017 döneminde fiilen ara rejim uygulandığını göstermekte olup, Calvo ve Reinhart (2002) tarafından ortaya konulan "dalgalanma korkusu" kavramını desteklerken, Fischer (2001) tarafından önerilen "iki kutupluluk" hipotezini reddetmektedir. Ayrıca EMP sonuçları dikkate alındığında, ABD Merkez Bankası Fed'in yeni dönem politikalarıyla birlikte Türkiye'nin 2014 yılından sonra daha katı bir kur rejim uygulamasına geçtiği analiz sonuçlarından açıkça görülmektedir.
ÖZET 1990 l y llar n ba lar ndan itibaren, yeni yap lanma ve ekonomik tercih de i iklikleri ülkel... more ÖZET 1990 l y llar n ba lar ndan itibaren, yeni yap lanma ve ekonomik tercih de i iklikleri ülkeleri enflasyon hedeflemesi uygulamaya yöneltmi tir. Bu çal mada, para politikas n n zaman tutars zl ve güvenilirlik sorunu ile enflasyon hedeflemesinin neden ve sonuçlar tart lm t r. Enflasyon hedeflemesinin; istek, kararl l k ve s k takip gerektiren bir dizi para politikas n n birlikte uygulanmas ve takibi ile istenilen sonucu verebilecek bir politika oldu u son y llardaki uygulamalardan elde edilmi önemli bir sonuç olarak kar m za ç kmaktad r. Dolay s yla enflasyon hedeflemesi uygulamas na yönelik yeni yap lanmalar ve ekonomik tercih de i ikliklerinin ülkeler için faydal bir strateji arac oldu u görülmektedir.

Hammadde ihtiyacina yonelik artislar sanayi devrimi ile baslamaktadir. Kuresellesme ile hiz kazan... more Hammadde ihtiyacina yonelik artislar sanayi devrimi ile baslamaktadir. Kuresellesme ile hiz kazanan uluslararasi ticaret beraberinde enerji kaynaklarinin onemini gittikce guclendirmistir. Artan enerji ihtiyaci ulkeleri alternatif enerji kaynaklari arayisina da itmistir. Ayrica ulkelerin enerji politikalari sadece ulke ekonomileri icin degil bir ulkenin dunyadaki siyasal ve uluslararasi iliskilerdeki rolu acisindan da buyuk onem arz etmektedir. Bu calismada son yillarda onemi giderek artan alternatif enerji politikalarinin Turkiye ekonomisi acisindan onemi incelenecektir. Alternatif enerji kaynaklarinin durumu, verimliligi, Dunya ulkeleri ve Turkiye ekonomisi icindeki payi ortaya konulacaktir. Alternatif enerjinin gelistirilmesi ya da maksimum fayda saglayacak bicimde kullanilmasina olanak saglayacak tesviklerin uygulanmasi konusunda degerlendirmeler yapilarak, Turkiye’nin enerji politikalari ,diger dunya ulkeleri ornekleriyle de kiyaslanmak suretiyle, cesitli verilerle desteklenerek...

Uluslararası Batı Karadeniz Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 2020
2019 Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ilk olarak görülen Covid-19 tüm dünyayı etkisi altına al... more 2019 Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ilk olarak görülen Covid-19 tüm dünyayı etkisi altına almış ve 11 Mart 2020 itibariyle Dünya Sağlık Örgütü(WHO) tarafından pandemi olarak ilan edilmiştir. Covid-19’un pandemi olarak ilan edilişi ile aynı tarihte Türkiye’de ilk Covid-19 vakası kayıtlara girmiştir. Covid -19’un pandemi olarak ilan edilmesi ile birlikte ülkeler, pandeminin yıkıcı ekonomik etkilerini azaltmak adına, hem para politikaları, hem de maliye politikalarını eş zamanlı olarak uygulamaya koymuşlardır. Pandemiyi kontrol altına almak için uygulamaya konulan tedbirler, tedarik ve tüketim zincirinde aksaklıkların ortaya çıkmasına, ekonomilerin üretim kapasitelerinin düşmesine, bazı sektörlerde üretimin tamamen durmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda ülkeler pandeminin yarattığı negatif etkileri ortadan kaldırmak için farklı politika stratejileri belirlemişlerdir. Tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye de pandeminin etkilerini önleyici sağlık önlemleri ve bununla birlikte...

Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2017
Kamu harcamalarının ekonomik büyüme üzerine etkileri ekonomi ve maliye literatüründe önemli bir y... more Kamu harcamalarının ekonomik büyüme üzerine etkileri ekonomi ve maliye literatüründe önemli bir yer teĢkil etmektedir. Bu çalıĢmada, Türkiye"de 1960-2014 yılları arasında kamu harcamalarının ekonomik büyüme ile olan iliĢkisi, ARDL sınır testi çerçevesinde analiz edilmiĢtir. Yapılan analiz, kamu harcamalarının, kamu kesimi mal ve hizmet alımları ile bu alımlara yapılan ödemeleri ve askeri harcamaları kapsamaktadır. ÇalıĢma, var olan literatürden farklı olarak, kamu harcamalarının askeri harcamalar özelinde ayrıĢtırılmıĢ ve bu harcamalar ile ekonomik büyüme arasındaki iliĢkinin ayrıca test edilmiĢ olmasıdır. Bu amaçla çalıĢmada ARDL sınır testi yaklaĢımı kullanılmıĢtır. Ekonometrik analizden elde edilen bulgular, Türkiye ekonomisinde kısa dönemde askeri harcamalar ve ekonomik büyüme arasında istatistikî olarak anlamlı bir iliĢki görülmemiĢtir, fakat bu iliĢkinin uzun dönemde pozitif ve anlamlı olduğu saptanmıĢtır. Askeri harcamaların dıĢında kalan kamu harcamaları ile büyüme arasındaki anlık/cari iliĢki kısa dönemde pozitif olup, daha sonra negatife dönmektedir. Uzun dönemde ise askeri harcamalar haricindeki kamu harcamalarının ekonomik büyüme üzerinde pozitif etkisi tespit edilmiĢtir.
Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi
ÖZET Çalışmanın amacı Türkiye'de kamu harcamaları ve toplam üretim düzeyi arasındaki ilişkiy... more ÖZET Çalışmanın amacı Türkiye'de kamu harcamaları ve toplam üretim düzeyi arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu amaçla 1924–2007 Türkiye yıllık kamu giderleri ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla veri setinden yararlanılmıştır. Değişkenler arası ilişki En Küçük Kareler Yöntemi (EKKY), Johansen Eşbütünleştirme (cointegrasyon) Testi, Granger Nedensellik Testi ve Vektör Hata Düzeltme Modelinden (Vector Error Correction Model) elde edilen genelleştirilmiş etki-tepki fonksiyonları ile tahmin edilmiştir Johansen Eşbütünleşme Testi ...
Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler …
Having been effective in Republic Era, Devaluation taking places in most of the stability program... more Having been effective in Republic Era, Devaluation taking places in most of the stability programs is seen to as unique used instrument of them. However, in order to obtain expected results , many factors must be considered. Other condition leading success of devaluation is that the rising of price should be blocked after devaluation process in related country.But this is rarely event because, the rising of import goods' prices affects the whole economy. Many negative conditions are confronted in respect to evaloution of our country's devaluation. Hence, It is observed that the positive enverioment gets loosing and finally the stability program remains with undemanding results. In our studying, the main focus is this observation and its core results.

Journal of Social Sciences, 2021
Türkiye'de tasarrufa dayalı faizsiz finans sistemi ve bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin var... more Türkiye'de tasarrufa dayalı faizsiz finans sistemi ve bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin varlığı 1991 yılına dayanmaktadır. 30 yıldan bu yana faaliyetlerine "elbirliği" sistemi adı veren bu şirketlerin sayısı özellikle 2018 yılından bu yana hızlı bir şekilde artış göstermiştir. Bu çalışmada tasarrufa dayalı faizsiz finans sistemi ve bu alanda faaliyet gösteren şirketler hakkında bilgi verilmiş ve bu şirketlerin faaliyetlerinin katılımcılar açısından oluşturduğu riskler ortaya konulmuştur. Bununla birlikte bireysel müşterilerin konut ve taşıt ihtiyaçlarının faizsiz finans ile karşılanması için İsveç'te kooperatif bankacılığı sisteminin bir örneği olan JAK bankacılık sistemi ve katılım bankacılığı finansman ürünlerinden karz-ı hasen sistemi ile oluşturulabilecek yeni bir finansman modeli önerilmiştir. Ayrıca tasarrufa dayalı faizsiz finans sisteminin düzenlenmesi ve denetlenmesi gereken hususlar konusunda önerilerde bulunulmuştur.

Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler Myo Dergisi, 2001
Gelismekte olan bir ulke konumundaki ulkemizde ekonomide olusan dengesizliklerin giderilmesi amac... more Gelismekte olan bir ulke konumundaki ulkemizde ekonomide olusan dengesizliklerin giderilmesi amaci ile istikrar programlarina basvurulmaktadir. Bu programlarda mali sisteme islerlik kazandirilmasi, yapisal reformlarin gerceklestirilmesi ve ekonomik programa guven unsurunun tesis edilmesi durumunda, programin basarili olmasi ve makro ekonomik istikrarin saglanmasi imkan dahilinde olacaktir. Yapilmasi gereken, Turkiye'nin gerceklerini de goz onune alinmak suretiyle, yapisal reformlara hiz kazandirmak, toplumun tum kesimlerinin destegini ve katilimini saglayarak toplumsal uzlasma yoluyla ekonomik seferberlik ilan etmektir. Bu amacla ulkemizde ortaya cikan 1994 Nisan, 2000 Kasim ve 2001 Şubat krizleri ve bunu sonucunda uyulamaya konan istikrar programlarinin basarisi ve ekonomide yaratacagi makro ve mikro etkileri ulke ekonomisi acisindan degerlendirilmesi uzerinde durulmustur.
Sosyoekonomi, 2013
Bu calisma “Minimum Gelir Sorusu” yaklasimini kullanarak Turkiye icin 2003–2008 yillari arasinda ... more Bu calisma “Minimum Gelir Sorusu” yaklasimini kullanarak Turkiye icin 2003–2008 yillari arasinda subjektif yoksulluk profilini, hanehalki buyuklugu ve kir kent degiskenleri ile Turkiye Istatistik Kurumu’nun “Hanehalki Butce Anketleri”ni temel alarak analiz etmekte ve elde edilen sonuclari resmi yoksulluk rakamlariyla kiyaslamaktadir. Bu amacla anket orneklemi kullanilarak elde edilen agirliklandirilmis regresyon sonuclari ile subjektif yoksulluk esiklerine ve oranlarina ulasilmistir. Hanehalki buyuklugu ve kir-kent degiskenleri dikkate alindiginda subjektif yoksulluk oranlarinin resmi yoksulluk oranlarindan daha yuksek duzeyde oldugu gozlenmistir .
3. SEKTÖR SOSYAL EKONOMİ DERGİSİ

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren önce gelişmiş sanayi ülkelerinde, ardından gelişmekte ola... more 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren önce gelişmiş sanayi ülkelerinde, ardından gelişmekte olan ülkelerde sanayisizleşme süreci ortaya çıkmıştır. Sanayisizleşen ülkelerde imalat sanayisinin ekonomideki göreceli payının azalmasına, hizmet faaliyetlerinin genişlemesi eşlik etmiş ve böylece ekonomik büyümenin itici gücünün hizmetler sektörü büyümesi olduğu yeni bir küresel yapılanma oluşmuştur. Bu çalışmada sanayisizleşme olgusu, sanayileşmesini tamamladıktan sonra sanayisizleşmeye başlayan gelişmiş ülkeler ile sanayileşmesini tamamlayamadan önce "erken sanayisizleşmeye" başlayan gelişmekte olan ülkeler için ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Gelişmiş ülkeler açısından; gelirdeki değişikliklerden kaynaklanan nihai talep örüntülerindeki değişimlerin etkisi, temel sektörler arasındaki verimlilik farkları, dış kaynak kullanımının ve dışarıda üretimin artması, emek-yoğun sanayilerin gelişmekte olan ülkelere kayması ve üretimin otomasyonuna bağlı olarak imalat istihdamının azalması gibi sebepler ön plana çıkmaktadır. Erken sanayisizleşmenin söz konusu olduğu gelişmekte olan ülkelerde ise sanayisizleşmenin temelinde politika dönüşümleri yer almakta, ekonomik büyümede reel sektörün azalan etkinliğine karşılık, finansal sektörün belirleyiciliğinin arttığı görülmektedir. Değerlendirmemize göre, sanayisizleşme sürecinde giderek artan işsizlik, ithalata bağımlı üretim, dış açıklara dayalı büyüme gibi Türkiye'nin ve diğer birçok gelişmekte olan ülkenin en kritik ekonomik problemlerinin uzun vadedeki kalıcı çözümü "yeniden sanayileşmektir". 2008 Küresel Ekonomik Krizinden sonra dünya genelinde yeniden sanayileşmeye yönelik politika tercihleri yükselişe geçmiştir. Bu kavram ile esas olarak imalat sanayisi üretiminin yeniden büyümenin motoru haline getirilmesi ifade edilmektedir. Yeniden sanayileşme konseptinde dinamik karşılaştırmalı üstünlükler uyarınca yeni endüstrilerin geliştirilmesi ve teknoloji üretimi birincil öneme sahiptir. Yeniden sanayileşme, çevresel anlamda daha temiz ve kaynak-etkin üretim süreçlerine dayandığı ve sosyal içerilmeyi gözettiği ölçüde sürdürülebilir olacaktır. Sanayi üretimiyle güçlü bağları olan katma değeri yüksek ve inovatif hizmet alanlarındaki üretimin desteklenmesi de tamamlayıcı bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Anahtar Kelimeler: Sanayisizleşme, Erken Sanayisizleşme, Yeniden Sanayileşme, İmalat Sanayisi.
Abstract
From the second half of the 20th century, the process of deindustrialization has emerged firstly in developed industrial countries and then in developing countries. The decline of the relative share of the manufacturing in the economy has been accompanied by the expansion of service activities, thereby creating a new global structure where the driving force of economic growth has been the growth of the services sector. In this study, the deindustrialization phenomenon has been evaluated separately for developed countries that
Uploads
Papers by Murat Cetinkaya
Abstract
From the second half of the 20th century, the process of deindustrialization has emerged firstly in developed industrial countries and then in developing countries. The decline of the relative share of the manufacturing in the economy has been accompanied by the expansion of service activities, thereby creating a new global structure where the driving force of economic growth has been the growth of the services sector. In this study, the deindustrialization phenomenon has been evaluated separately for developed countries that
Abstract
From the second half of the 20th century, the process of deindustrialization has emerged firstly in developed industrial countries and then in developing countries. The decline of the relative share of the manufacturing in the economy has been accompanied by the expansion of service activities, thereby creating a new global structure where the driving force of economic growth has been the growth of the services sector. In this study, the deindustrialization phenomenon has been evaluated separately for developed countries that