Papers by Meleyke Memmedova

Klasik Divan Dil, Kültür ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi C.1- S.1/1 ,128-142,, 2024
Özet
Mihrî Doğum sonrası gerçekleştirilen ritüel
ler içinde “Kırkbasma” ve “Albasma”dan korunma... more Özet
Mihrî Doğum sonrası gerçekleştirilen ritüel
ler içinde “Kırkbasma” ve “Albasma”dan korunmak
için yapılan uygulamalar ve ritüeller dikkat çekmekte
dir. Çocuk doğduğu ilk günden 40 gün tamamlanana
kadar anne ve çocuk kırklı, lohusa olarak adlandırılır.
Lohusalık sürecinde annenin ve çocuğun doğuştan son
raki 40 gün içinde hastalanmasına halk arasında “kırk
basması”, “kırka düşmesi”, “kırk karışması”, “lohusa
basması” denir. Böyle olumsuzluklar olmasın diye kırk
gün içinde anne ve çocuğu hastalıktan, nazardan, kötü
etkilerden korumak için gereken önlemler alınmaktadır.
Azerbaycan’ın ve Anadolu’nun her bölgesinde yapılan
bu ritüeller genellikle 40 gün içinde anne ve çocuğu,
ziyarete gelenlerin nazarından, kötü enerjisinden koru
mak içindir.
Eski Türk inançlarından olan al, al ruhu halk
kültüründe önemli yer tutmaktadır. İnsan ile hayvan ka
rışımı bir görünüşe sahip olan alkarısı öldürücü dev, cin
gibi bilinen uzun boylu, uzun parmakları ve tırnakları
olan, dağınık saçlı, yağlı vücutlu, el ve ayakları küçük,
dişlek, bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, bazen zenci
suratlı, memelerini nağıllardaki (masallardaki) devler
gibi omuzlarından arkaya sarkıtabilen, tepesinde gözü
olan, çok çirkin, al gömlek giyen bir yaratıktır. Kırklı
anne ve çocuğa zarar verebileceği, hatta öldürebilece
ği düşünülen bir varlık olan Albastıdan (Alkarısından)
onlara zarar gelmesin diye anne ve çocuk 40 gün tek
başına bırakılmaz. Aynı zamanda Alkarısını yakalamak
ve zararsız hâle getirmek için bazı uygulamalar yapıl
maktadır.
Bu çalışmada, Azerbaycan ve Anadoluda yay
gın olarak bilinen Kırkbasma ve Albasmadan korunmak
için yapılan ritüel ve uygulamalar karşılıklı şekilde araş
tırılarak incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Anadolu,
Folklor, Kırkbasma, Albasma, Ritüel.
Abstract
The rituals and practices carried out after child
birth, specifically the “Kirkbasma” and “Albasma,” are
noteworthy for their focus on protection. From the mo
ment a child is born until the completion of 40 days, both
the mother and child are referred to as forty, “lohusa” in
Azerbaijani culture. During the postnatal (lohusalık) pe
riod of 40 days, there is a belief in folk culture that both
the mother and child are susceptible to “kırk basması”
(the influence of the number forty), which can lead to ill
ness. “Kırk basması” is also referred to as “kırka düşme
si”, “kırk karışması”, “lohusa basması” among the folk.
In order to prevent such ailments, during these 40 days,
precautions are taken to protect both the mother and child
from illnesses, the evil eye, and negative influences. The
se rituals, performed in various regions of Azerbaijan and
Anatolia, are mainly aimed at shielding the mother and
child from the evil eye and negative energy of visitors
who come to see them during this period.
The concept of “al” or “al ruhu”, one of the an
cient Turkic beliefs, holds profound significance in folk
culture. Within this belief system emerges the enigmatic
“alkarısı” as a creature with a grotesque appearance, a
hybrid of human and animal traits, known for its deadly
nature akin to demons. It has a tall stature, long fingers
and nails, disheveled hair, a greasy body, small hands and
feet, fangs, with one lip on the ground and one in the sky,
sometimes having a dark complexion. Similar to giants
in the tales, it can hide its breasts behind its shoulders,
has an eye on its head, and wears an “al gömlek” (a type
of garment), it is a highly unattractive creature. In order
to prevent malevolent influence from the entity, known
as “Albastı” or “Alkarısı”, believed to have the power to
inflict harm, and even death, upon both the mother and
child during the postnatal period, he mother and child are
not left alone for 40 days. Additionally, certain practi
ces are undertaken to capture and render the “Alkarısı”
harmless.
The article investigates and examines the ritu
als and practices employed for protection against “Kirk
basma” and “Albasma” widely known in Azerbaijan and
Anatolia, through mutual research.
Keywords: Mihrî Hatun, Ghazel, Semiotics
Analyze, Indicator.

2. Uluslararasi Balkanlarda Turkce Ogretimi ve Turkoloji Sempozyumu Bildiriler Kitabi , 2023
Özet
645
Avrupa kıtasının güneydoğu kesiminde, İtalya Yarımadası’nın doğusu, Anadolu’nun
batıs... more Özet
645
Avrupa kıtasının güneydoğu kesiminde, İtalya Yarımadası’nın doğusu, Anadolu’nun
batısı ve kuzeybatısında yer alan Balkanlar veya Balkan Yarımadası, üzerinde bir
çok millet ve dinin yaşandığı coğrafi ve kültürel bir bölgedir. Güneydoğu Avrupa
olarak adlandırılan Balkanlara Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan,
Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya, Romanya, Sırbistan, Slovenya, Yunanistan,
Türkiye (Doğu Trakya) olmakla 12 ülke dahildir. Balkanlara Doğu Trakya illerimiz
den Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Çanakkale ve İstanbul aittir. Diğer illerimiz kadar
bu illerimiz de zengin halk kültürü ile tanınmaktadır.
Makalede, Azerbaycan ve Doğu Trakya Türk halk kültüründe önemli yeri olan do
ğum ritüelleri araştırılmış, illerden derlenmiş örnek metinler karşılıklı şekilde ince
lenerek mukayese edilmiş, benzerlikler ve farklılıklar saptanmıştır. Bildiğimiz gibi,
insan hayatında üç önemli geçiş dönemleri vardır: Doğum, evlenme ve ölüm. Bu ge
çiş dönemleri kültürümüzde merasimlerle, törenlerle gerçekleştirilmektedir. Bünye
sinde eski Türk inançlarını barındıran bu törenler gelenekleri, adetleri, ritüelleriyle
dikkat çekmektedir. Söz konusu gelenekler ve ritüeller doğumla başlar, evlenme ile
devam ederken, ölümle de son bulmaktadır. Geçiş dönemlerinden ilki olan doğum,
kültürümüzde, insanlık tarihinde önemli yer tutmaktadır. Her şey doğumla başlayıp
doğumla canlandığı gibi umutlar, mutluluklar, değişen statüler de beraberinde endi
şe, korku, mücadele vb. getirmektedir. Bundan dolayı hayatta kalabilme, zorluklara
direnme, kötü enerjilerden, olumsuzluklardan kurtulmak, nazar ve birtakım varlık
lardan korunmak için çeşitli uygulama ve ritüeller yapılmış ve hala günümüze kadar
da getirilerek yaşatılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Balkanlar, Azerbaycan, Doğu Trakya, Türk, kültür, doğum, tören, adet, ritüel.
Abstract
The Balkans, or the Balkan Peninsula, is a geographic and cultural expanse nestled
in the southeastern fringes of the European continent, situated east of the Italian
Peninsula and to the west and northwest of Anatolia. This region is a melting pot
of diverse nationalities and religions. Southeastern Europe is another term used to
describe this locale. The Balkans encompass twelve countries, namely Albania,
Bosnia and Herzegovina, Bulgaria, Croatia, Montenegro, Kosovo, North Mace
donia, Romania, Serbia, Slovenia, Greece and Türkiye, specifically the region of
Eastern Thrace. Within Eastern Thrace, provinces like Tekirdag, Kırklareli, Edirne,
Chanakkale, and Istanbul contribute to the rich tapestry of folk culture, much like
their counterparts in other parts of the region.
Within the framework of this article, the exploration delves into the intricate tapestry
of birth rituals that hold a significant place in the folk culture of both Azerbaijan and
Eastern Thrace. A comparative analysis is drawn from the examination of sample
texts collected from various provinces, which illuminates both the similarities and
differences in these customs. As is widely acknowledged, the human journey throu
gh life unfolds in three pivotal stages: birth, matrimony and death. In our cultural
context, these transitions are marked by elaborate ceremonies and rituals. Infused
with ancient Turkic beliefs, these ceremonies are replete with traditions, customs,
and rituals. The continuum of these traditions and rituals commences with birth,
proceeds through the rites of marriage, and reaches its culmination with the rituals
of death. The inaugural stage of the metamorphosis, birth, occupies a paramount
position within our culture and human history. Just as life itself initiates with birth
and vitalizes with it, birth also brings about a various spectrum of virtues such as
hope, elation, evolving social status but at the same time vices like apprehension,
fright and struggles. The pursuit of survival, the ability to withstand hardships, and
the quest for protection against negative energies, malevolence, the evil eye, and va
rious enigmatic forces have led to the evolution of a myriad of practices and rituals
that have been preserved and passed down through the ages.
Keywords: Balkans, Azerbaijan, Eastern Thrace, Turkish, culture, birth, ceremony,
tradition, ritual.
I. ULUSLARARASI BİLİM, SANAT VE TOPLUMDA ÂŞIKLIK GELENEĞİ SEMPOZYUMU -ÂŞIK VEYSEL- 21-23 Mart 2024 , 2024
Azərbaycan şifahi xalq ədəbiyyatına dair tədqiqlər, 2022 /1, 2022

II. ULUSLARARASI SANAT VE SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ, 24-26 Ekim 2024, Tam Metin Bildiriler Kitabı, 2024
Özet
Çocukların fiziksel, sosyolojik, psikolojik ve estetik açılardan sağlıklı gelişimi ve sosya... more Özet
Çocukların fiziksel, sosyolojik, psikolojik ve estetik açılardan sağlıklı gelişimi ve sosyalleşmesi, hayata
hazırlanması açısından oyun, önemli bir eğlence aracıdır. Günümüzde, teknolojinin ve küreselleşmenin
gelişmesiyle birlikte yeni ilgi alanları, eğlence türleri, bilgisayar ve telefon oyunları ve animasyon
filmleri gibi şeyler, eskiden popüler olan çocuk oyunlarının unutulmasına ve çocuklar tarafından
oynanmamasına neden olmuştur. Bu nedenle, çocuk oyunları milli kültürel mirasımızın korunması
gereken bir parçasıdır. Bu araştırmada, mümkün olduğunca çok sayıda oyun incelenmiş, çeşitli antoloji
ve kitaplardan alıntılar yapılmış, ayrıca kişisel arşivlerden toplanan kaynaklar kullanılmıştır. Ayrıca,
Azerbaycan ve Anadolu'daki uygun varyantlar karşılaştırılarak temel özellikler ortaya konmuştur.
Tekerlemeler ve hareketlerle zenginleştirilmiş tüm çocuk oyunlarında aslında konuşma becerisi ve
beden eğitimi amacıyla oynanan spor oyunlarının izleri bulunmaktadır. Ancak, "Çocukların Oynadıkları
Spor Oyunları" başlığı altında verilen oyunlar, daha çok bu amaçlara hizmet etmektedir. Çocukların
beden eğitimi amacıyla oynadığı spor oyunları arasında top oyunları, zıplama-atlama, koşma-kovalama,
yakalama, ağaç-değnek gibi oyunlar bulunmaktadır. Bu oyunların bazıları sadece beden eğitimi, bazıları
ise konuşma becerisinin geliştirilmesine odaklanmıştır. İsimlerinden de anlaşılacağı gibi, bu oyunlar
çocuklarda konuşma becerisini geliştirirken aynı zamanda çeşitli spor hareketlerini uygulayarak fiziksel
yönden eğitim sağlamakta ve çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyolojik açıdan gelişimine katkıda
bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, Halk, Kültür, Çocuk, Spor, Oyun.
Abstract
Games are an indispensable means for the robust and healthy development, socialization, and
preparation for life of children from a physical, mental, sociological, and aesthetic perspective. New
circles of interest arising from the development of technology and globalization in the modern era have
led to the neglect and non-participation of our children in the once highly popular children's games,
overshadowed by new entertainments, computer and phone games and animated cartoons. In this regard,
our children's games represent a crucial national and cultural heritage that needs preservation. Taking
all this into account, the research has endeavored to explore as many game facts as possible, not only
relying on materials published in various anthologies and almanacs but also by incorporating personal
archive materials. Systematically, the main characteristics have been compared by juxtaposing suitable
variations in Azerbaijan and Anatolia.
In all our rich children's games infused with tongue twisters and physical activities, there are traces of
sports games played for both enunciation and physical education purposes. However, the games we
presented under the title "Sports games played by children" solely serve this purpose. Sports games
played by children for physical education include activities such as ball games, jumping, running,
catching, passing through, tree climbing, and so on. Some of these games focus solely on physical education, while others intertwine both enunciation and physical education aspects. As the name implies,
these games foster enunciation development in children while, through the execution of various sports
movements, they not only train the body physically but also ensure the holistic development of children
in physical, psychological, and sociological aspects.
Keywords: Azerbaijan, Anatolia, Folk, Culture, Child, Sports, Games.
Türk Dünyasında Mevlit Geleneği, 2023

8. ULUSLARARASI TÜRKLERİN DÜNYASI SOSYAL BİLİMLER SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ, 24-26 Ekim 2024, Atırav-Kazakistan, 2024
Özet
Asırlarca nesillerden nesillere ötürülerek gelen gelenek ve ritüeller hala
günlük hayatımı... more Özet
Asırlarca nesillerden nesillere ötürülerek gelen gelenek ve ritüeller hala
günlük hayatımızın bir çok alanında var olan halkımızın zengin kültürünün
kalıntıları, alışkanlıkları, bilgi, töre ve davranışlarıdır. Yaşantımızın bir çok
alanında olduğu gibi çeşitli merasimler içinde de kendine yer edinen, bazı istek
ve arzularımızın gerçekleştirilmesinde, korku ve endişelerinin ortadan
kaldırılmasında, nazar, kötü niyet, ağır aura ve negatif enerjilerin karşısının
alınmasında, hayata karşı mücadelemizde yapılan gelenek ve ritüeller
kalıplaşmış bir takım davranışlardır. Ve bu davranışlar sonucu oluşan gelenek
ve ritüeller mensup olduğu halkın kendine özgündür ve milli kültürünün
birebir yansımasıdır. Genellikle eski Türk inançları ile bağlı olan ritüellerin
temel amacı insanın yeni durumunu, satatüsünü kutlamak ve kutsamaktır, aynı
zamanda onu, “geçiş” döneminde olacağına inanılan tehlike ve zararlı
etkenlerden korumakla beraber hayata tutunmaya, geleceğe umutla bakmaya
yardımcı olmaktır.
Azerbaycan, Anadolu ve Irak-Türkmen halk kültürü gelenekleri ve
ritüelleri ile zengindir. Bu zenginlik insan hayatının üç önemli geçiş dönemi
olan Doğum, Evlenme ve Ölüm merasimlerinde kendini daha çok
göstermektedir. Doğum merasimlerinin kendisi doğum öncesi, doğum anı ve
doğum sonrası zengin gelenek ve ritüelleri ile dikkati çekmektedir. Konunun
zenginliği ve genişliği göz önünde bulundurularak makalede sadece doğum
öncesinde halk kültüründe yer alan “Aşerme” ve “Çocuğun cinsiyetinin
belirlenmesi” dönemleri araştırılmış, çocuğun sağlıklı olması ve yaşaması için
alınan önlemler, her iki bölgede sözkonusu dönemlerde yapılan gelenekler ve
ritüeller karşılıklı şekilde incelenerek mukayese edilmiş, benzerlikler ve
farklılıklar saptanmıştır.
Aynı millet ve aynı genetik kodların taşıyıcısı olmamızdan dolayı
Azerbaycan, Anadolu ve Irak-Türkmen kültüründe benzerlikler farklılıklardan çoktur, farklılıkların olması ise geniş coğrafi araziye ve zengin halk kültürüne,
geleneklere, adet, inanc, merasim ve ritüellere sahip olmağımızın bir
göstergesidir.
Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, Irak-Türkmen, aşerme,
çocuk, cinsiyet, gelenek, ritüel.
Abstract
Traditions and rituals that have been passed down through generations
for centuries are remnants of our people's rich culture, reflected in habits,
knowledge, customs, and behaviors that still exist in many aspects of daily life.
These traditions and rituals, which have found their place in various
ceremonies as well as in many areas of our lives, are structured behaviors
aimed at fulfilling certain desires and wishes, alleviating fears and anxieties,
warding off the evil eye, bad intentions, heavy auras, and negative energies,
and aiding in our struggles against life's challenges. These traditions and rituals
are unique to the people who practice them and are direct reflections of their
national culture. The main purpose of these rituals, which are generally tied to
ancient Turkic beliefs, is to celebrate and bless a person's new status or
situation, while also protecting them from the dangers and harmful influences
believed to arise during transitional periods. At the same time, these rituals
help individuals hold on to life and look to the future with hope.
Azerbaijani, Anatolian, and Iraqi-Turkmen folk cultures are rich in
traditions and rituals, particularly evident during the three major life
transitions: birth, marriage, and death ceremonies. Birth ceremonies, in
particular, stand out for their rich array of traditions and rituals surrounding the
periods before, during, and after birth. Given the vast scope and depth of the
topic, this article specifically examines the "Cravings" and "Determination of
the Child's Gender" phases in folk culture during the prenatal period. The
measures taken to ensure the health and survival of the child, as well as the
customs and rituals practiced during these phases in both regions, are analyzed
comparatively, with similarities and differences identified.
Due to being the same nation and sharing the same genetic heritage,
similarities between Azerbaijani, Anatolian and Iraqi Turkmen cultures far
outweigh the differences. The existence of differences, however, is a reflection
of the vast geographical area and the rich folk culture, traditions, customs,
beliefs, ceremonies, and rituals that we possess.
Keywords: Azerbaijan, Anatolia, Iraqi Turkmen, cravings, child,
gender, tradition, ritual.

II. ULUSLARARASI TÜRKİYAT KONGRESİ II. INTERNATIONAL TURKOLOGY CONGRESS, Çankırı 29-31 Ekim/ October 2023, 2023
Özet
Çeşitli merasimler içinde kendine yer edinen, inasanın bazı istek ve arzularının gerçekleşt... more Özet
Çeşitli merasimler içinde kendine yer edinen, inasanın bazı istek ve arzularının gerçekleştirilmesinde, korku ve
endişelerinin ortadan kaldırılmasında, nazar, kötü niyet, ağır aura ve negatif enerjilerin karşısının alınmasında
yapılan ritüeller kalıplaşmış bir takım davranışlar bütünüdür.
Ritüelin araştırılması folklorun, dinler tarihinin, antropoljinin ve etnografinin en önemli alanlarından biridir.
Ritüelin asıl fonksiyonları ile ilgili yapılan araştırmalar günümüzde de aktüelliğini kaybetmemiştir. Ritüel
breyleri bir araya getirerek onlar arasındaki sosyal bağları güçlendirmektedir. Aynı zamanda topluma uyum
sağlamasına yardımcı olmakla geleneklere, inançlara sahip çıkarak yaşatılmasında da önemli rol üstlenmektedir.
Genellikle eski Türk inançları ile bağlı olan ritüellerin temel amacı insanın yeni durumunu, satatüsünü kutlamak
ve kutsamaktır, aynı zamanda onu, “geçiş” döneminde olacağına inanılan tehlike ve zararlı etkenlerden
korumaktır.
Makalede Nahçivan ve Kars folkloruna has olan doğum ritüelleri ve onlarla bağlı inançlar araştırılmış ve
örneklerle sistemli şekilde gösterilmiştir. Aynı zamanda doğum ritüelleri ve onlarla bağlı inançlar “Hamile
kalma”, “Hamile kadına konan yasaklar ve uygulanan inançlar”, “Çocuğun cinsinin belirlenmesi”, Kırklı
çocuğun korunması”, “Çocukta ilkler ve sağaltma”, “Çocuğun gelecekte nasıl olacağına dair inançlar” ve bu gibi
başlıklar altında inelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Nahçivan, Kars, folklor, merasim, ritüel, doğum, inanç.
Abstract
Taking place in various ceremonies, rituals are the forms of conventional behavior that applied in the realization
of certain desires and aspirations of man, elimination of fears, prevention of negative energies such as evil eye
and bad intention.
The investigation of ritual is the one of the most important branchs of folklore, the history of religions,
anthropology and ethnography. Investigations about the real functions of the ritual has maintained its relevance.
Ritual strengthens social relations between people by gathering them together. At the same time it takes an
important place in helping them to adapt to society and keeping their traditions and beliefs. In general, the main
purpose of the rituals about ancient Turkic beliefs is to celebrate the new situation of people, as well as to protect
them from dangers and harmfull effects that are believed to be expected in the “transition” period.
In the article the birth rituals and beliefs about them are investigated and showed systematically with examples
that, deal with Nakhchivan and Kars folklore. At the same time birth rituals and beliefs about them are
investigated under the different titles such as “to get pregnant”, “prohibitions and beliefs imposed on pregnant
women”, “defining the sex of the baby”, “protection of the newborn in the first 40 days”, “first and recovery in
the life of baby” and “beliefs about future life of the baby”.
Keywords: Nakhchivan, Kars, folklore, ceremony, ritual, birth, belief.

10. ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI / Robert Minnullin’in Doğumunun 75. Yılına Armağan “Çocuk ve Gençlik Edebiyatında Dil, Kültür ve Gelenekler; Tarih, Şiir, Kalkınma Stratejileri”, 20-21 Ekim, Kazan / Tataristan , 2023
Özet
İslam ülkelerinin hemen hepsinde olduğu gibi Anadolu ve Azerbaycan`da da nazar inancı çok y... more Özet
İslam ülkelerinin hemen hepsinde olduğu gibi Anadolu ve Azerbaycan`da da nazar inancı çok yaygındır.
Arapça “nzr” (رظ ن) kökünden gelen “nazar” kelimesi Türkçe`de “bakma, bakış” anlamındadır. Folklorda
sık sık karşılaştığımız “nazar” kelimesi “bakma” anlamına geldiği gibi, aynı zamanda Azerbaycan ve
Anadolu`da halk arasında “kem göz”, “bed nezer”, “göz”, “göz değmesi”, “pis göz”, “kötü göz”, “göze
gelme”, “kötü niyetli bakış” gibi kelimelerle de ifade edilmektedir. Nazar genel olarak gözle (köz nazarı),
dille (til nazarı), ayna ile (közgü nazarı), parmakla gösterilmekle (sug nazarı) değdirilmiş olur. Kem gözün
yakıcı bir bakış gibi nesneleri bile çatlatabileceğine inanıldığı gibi, kem gözlerden, kötü nazarlardan
korunmak için bir takım yöntemler de uygulanmaktadır. En yaygın yöntemlerden biri nazar boncuğu gibi
bilinen mavi boncuk, dağdağan gibi süs nesnelerinden hazırlanmış kolye, bileklik gibi takılar takmak,
üzerinde dua yazılmış muska taşımaktır. Aynı zamanda evin duvarlarına nazar boncuğu, üzerlikten yapılmış
süslü ev nazarlıkları, dualar yazılmış tablolar da asılmaktadır. Bahçe duvarına, evin giriş kapısının üst
kısmına boynuzlu koç kafası, at nalı gibi nazarı, kötü enerjiyi geri çevirdiğine inanılan nesneler de asılır. Bir
başka yöntem ise göz altına veya alına kömürle siyah çekilmesi, üzerlik, tuz, hamur yakılması, kurşun
dökülmesidir. Böylece bu yöntem ve ritüelleri uygulamakla kötü bakıştan yayılan nazarı, kötü enerjiyi yok
edeceği düşünülmektedir.
Folklorumuzda nazar, hal ve çileye karşı yapılan yöntem ve ritüeller de önemli yer tutmaktadır. Bu yöntem
ve ritüeller genellikle iki şekilde gerçekleşmektedir. Birincisi nazar, hal ve çileden korunmak için yapılan
ritüel ve uygulamalardır. İkincisi ise nazar, hal ve çileye uğramış, göz değmiş çocuğu bu durumdan
kurtarmak, üzerindeki kötü enerji, nazar, hal ve çileyi kaldırmak için yapılan ritüel ve yöntemlerdir.
Makalede Azerbaycan ve Anadolu`nun çeşitli bölgelerinde halk arasında nazar değmiş çocuğu nazar, hal
ve çileden kurtarmak ve korumak amacıyla yapılan yöntem ve ritüeller çeşitli antolojiler, kitaplar,
makaleler araştırılarak, kaynak kişilerden toplanan bilgiler karşılıklı şekilde incelenerek yer almıştır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, folklor, ritüel, nazar, hal, çile, yöntem.
Abstract
Belief of the evil eye is very common in Anatolia and Azerbaijan, as in almost all Islamic countries. The
word "evil eye" comes from the Arabic root "nzr" (نظر) and it means "look, glance" in Turkish. The word
"evil eye", which we often encounter in folklore, means "to look", as well as "kem goz", "bed nezer", "eye",
"eye contact", "dirty eye", "bad eye", "eye to eye" and "malicious look" among the people of Azerbaijan
and Anatolia. The evil eye is generally touched by the eye (koz’s evil eye), the tongue (til’s evil eye), the
mirror (kozgu’s evil eye) and the finger (sug’s evil eye). As it is believed that the evil eye can crack objectsas a burning look, some methods are applied to protect from it. One of the most common methods is to
wear jewelry like necklaces and bracelets made of ornamental objects such as hackberry branches and
blue beads known as evil eye beads and to carry an amulet with a prayer on it. At the same time, evil eye
beads, ornate house amulets made of a plant called peganum harmala, and paintings with prayers are
hung on the walls of the house. On the garden wall above the entrance door of the house, objects such
as horned ram's head, horseshoe, which are believed to repel the evil eye and bad energy, are hung.
Another method is spreading black mulberry, salt, paste; pouring lead and drawing black lines under the
eyes or on the forehead with coal. Thus, it is thought that the evil eye and its energy will be destroyed by
the application of these methods and rituals.
Methods and rituals against the evil eye, hal (bad luck) and chile (difficulty) also have an important place
in our folklore. These practices and rituals usually take place in two ways. The first one is protection from
the evil eye, bad luck and difficulty; and rituals, practices against it. The second one is the rituals and
practices performed to save a child who has been smitten with evil eye, bad luck and difficulty; and to
remove those nuisances and the bad energy from the kid.
In the article, the rituals and practices, performed among the people in various regions of Azerbaijan and
Anatolia in order to save and protect a child who has been affected by the evil eye, bad luck and difficulty;
various anthologies, books and articles were searched, and the information collected from the tradition
bearers were examined mutually.
Key Words: Azerbaijan, Anatolia, folklore, ritual, evil eye, bad luck, difficulty, method.

İslam ve Medeniyet Serisi 4: AHLAK, 2024
Özet
İslam medeniyetinde savaş ahlakı, İslam'ın temel prensipleri olan barış, adalet ve merhamet ... more Özet
İslam medeniyetinde savaş ahlakı, İslam'ın temel prensipleri olan barış, adalet ve merhamet ilkelerine dayanır. İslam medeniyetinde savaş ahlakının temelini Kur'an ve Hz. Muhammed'in yaşamıyla ilgili hadisler oluşturur. Kur'an'da, savaşın sadece zulme karşı yapılabileceği ve masum insanlara zarar vermenin yasak olduğu vurgulanır. Örneğin, Kur'an'da şöyle denir: "Sizden biri zulüm görürse, yeryüzünde adaletle yönetilen bir toplumda zulmü kaldırıncaya kadar o zulme karşı cihad etmelidir". Bu ayet, savaşın sadece zulme karşı yapılabileceğini ve masum insanlara zarar vermemeye özen gösterilmesi gerektiğini belirtir. Hz. Muhammed'in hayatı da savaş ahlakının önemli bir kaynağıdır. O, savaş sırasında bile düşman askerlerine zarar vermemeye, sivilleri korumaya ve esirlere insanca muamele etmeye özen göstermiştir. Birçok hadiste, savaş sırasında ağaç kesmenin, kadınları ve çocukları öldürmenin, savaş esirlerine kötü muamele etmenin ve çevreye zarar vermenin yasaklandığı belirtilir. İslam medeniyetinde savaş ahlakı, adaletin ve insani değerlerin korunmasını ön planda tutar. Bu nedenle, İslam'ın savaş etiği sadece askeri stratejiyi değil, aynı zamanda ahlaki ve insani değerleri de içerir. Bu prensipler, savaşın etkilerini en aza indirerek insanlık için daha iyi bir dünya oluşturmayı amaçlar.
Nizami Muradoğlu'nun "Kanlı Taş" eseri, XX. yüzyılın başlarında yaşanan Türk Soykırımı'nı ele alırken, Türklerin maruz kaldığı acıları ve zulümleri tarihi kaynaklardan ve o olayların canlı şahiti olmuş insanlardan toplanan bilgilere dayanarak detaylı bir şekilde aktarmaktadır. Bu eserde, Türk halkının yaşadığı travmatik olaylar ve Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı işkence metodlarına dair çarpıcı örnekler bulunmaktadır. Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı işkence metodları arasında, fiziksel ve psikolojik işkence yöntemleri bulunmaktadır. Dayak, tecavüz, yakma, kesme, asma gibi fiziksel işkence yöntemleriyle birlikte, psikolojik baskı, tehdit ve aşağılama gibi yöntemler de kullanılmıştır. Bu tür vahşetler, sadece bireylerin bedenlerine değil, aynı zamanda ruhlarına da zarar vermiştir.
Nizami Muradoğlu'nun "Kanlı Taş" eseri, Türk-İslam medeniyetinde savaş ahlakı, Türk Soykırımı ve Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı işkence metodları gibi önemli konuları ele alırken, adil bir perspedktifle yaklaşmak ve insanlık için adalet ve barışı savunmanın gerektiğini gösterir. Bu tür acı olaylardan gelecek nesiller ders çıkarmalı ve bir daha tekrarlanmasına izin vermemelidir.
Anahtar Kelimeler: İslam, Türk, Ermeni, medeniyet, ahlak, savaş, soykırım, işkence.
Ethics of War in Islamic Civilization and the Torture Methods Employed by Armenians in the Turkish Genocide as Narrated in Nizami Muradoğlu's "Bloody Stone"
Summary
The ethics of war in Islamic civilization are based on the fundamental principles of Islam, including peace, justice, and mercy. The foundation of the ethics of war in Islamic civilization is formed by the Quran and the sayings of Prophet Muhammad. The Quran emphasizes that war is permissible only in self-defense and against oppression, and harming innocent people is prohibited. For example, the Quran states: "And if any one of the polytheists seeks your protection, then grant him protection so that he may hear the words of Allah. Then deliver him to his place of safety." This verse highlights that war is only justified in response to oppression and emphasizes the importance of avoiding harm to innocent individuals. The life of Prophet Muhammad is also a significant source of the ethics of war. Even in times of conflict, he emphasized avoiding harm to enemy soldiers, protecting civilians, and treating prisoners of war with humanity. Many sayings of the Prophet prohibit actions such as cutting down trees, killing women and children, mistreating prisoners of war, and causing harm to the environment during warfare. The ethics of war in Islamic civilization prioritize the preservation of justice and humanitarian values. Therefore, Islamic war ethics encompass not only military strategy but also moral and humanitarian values. These principles aim to minimize the effects of war and strive to create a better world for humanity.
Nizami Muradoğlu's work "Kanlı Taş" (Bloody Stone) delves into the Turkish Genocide that occurred in the early 20th century, detailing the sufferings and atrocities inflicted upon the Turks based on historical sources and accounts from eyewitnesses of those events. The book vividly portrays the traumatic experiences of the Turkish people and provides striking examples of the torture methods employed by Armenians against Turks. Among the torture methods used by Armenians against Turks, there were both physical and psychological techniques. Physical torture methods included beatings, rape, burning, cutting, and hanging, while psychological tactics such as intimidation, threats, and humiliation were also employed. These acts of brutality inflicted not only physical harm upon individuals but also deeply scarred their psyche.
Nizami Muradoğlu's work "Kanlı Taş" (Bloody Stone) addresses significant topics such as the ethics of war in Turkish-Islamic civilization, the Turkish Genocide, and the torture methods employed by Armenians against Turks. It approaches these subjects from a fair perspective, advocating for justice and peace for humanity. It emphasizes the importance of learning from such painful events and ensuring they are never repeated.
Keywords: Islam, Turkish, Armenian, civilization, ethics, war, genocide, torture.

ARCENG III. INTERNATIONAL SCIENTIFIC RESEARCH CONGRESS , 2025
Abstract
The beliefs and rituals related to life transitions in Karabakh folklore encompass the... more Abstract
The beliefs and rituals related to life transitions in Karabakh folklore encompass their influence
on significant life milestones such as birth, marriage, and death. Human beings cannot predict
the moment of their birth, marriage, or death. From the moment of birth, individual step into a
new world and face various challenges, innovations, and surprises throughout the stages of life.
This journey is perceived as a preparation from a transient world to an eternal life. Family
environment, educational processes, and social surroundings play a crucial role in shaping one's
personality.
Initiation rituals symbolize significant transitions in the life cycle and are associated with birth,
marriage, and death ceremonies. Enriched with traditional beliefs, these rituals have largely
maintained their presence, despite evolving over time. This study systematically examines
death rituals unique to Karabakh and provides examples to illustrate them. Death rituals
contribute to the preservation of cultural identity by reflecting an individual’s position within
the social structure and their relationship with the community.
Post-mortem rituals aim both to honor the memory of the deceased and to strengthen social
solidarity. Practices such as offering support to the mourning household, organizing memorial
ceremonies, and sharing meals are integral to this process. In Karabakh, these customs represent
an expression of individual mourning and a demonstration of communal unity. Crying and
lamentation are prominent elements of funeral ceremonies, serving as acts of respect and
emotional catharsis.
In conclusion, the death rituals of Karabakh, as part of the region’s cultural richness and
historical heritage, contribute to strengthening social ties and preserving cultural identity.
The aim of this study is to examine the death rituals specific to the Karabakh region within
cultural and social contexts. Death rituals reflect an individual's place within the social structure
and their relationship with the community, while also serving to preserve cultural identity and
strengthen social solidarity. This study seeks to identify the elements contributing to the
continuity of cultural heritage by revealing the impact of these rituals on both individual
mourning processes and communal unity.
This research employs qualitative research methods, specifically the descriptive analysis
technique. The study systematically examines traditional beliefs and practices related to death
rituals in Karabakh. Data collection involves the analysis of folkloric and anthropological
resources, field observations, and previously conducted oral history studies. The functional
aspects of these rituals are evaluated from the perspectives of social context and cultural
identity, with findings supported by illustrative examples. This method enables a deeper
understanding of the significance of transitional rituals in Karabakh folklore in terms of social
structure and cultural heritage.
Keywords: Karabakh, initiation rituals, death, belief.

5th International Congress on Khazar Scientific Research and Innovation, 2024
Özet
Karabağ, zengin tarihi ve kültürel mirasıyla tanınan bir bölgedir. Bölge folkloru, halkın
... more Özet
Karabağ, zengin tarihi ve kültürel mirasıyla tanınan bir bölgedir. Bölge folkloru, halkın
deneyimlediği olaylar, coğrafi özellikler ve kültürel çeşitlilikle şekillenmiş bir yapıya sahiptir.
Folklor, halkın günlük yaşamında yer edinen inançları, adetleri ve gelenekleri bir arada
barındırır. Bu makalede, Karabağ folklorunda yer alan inançlar incelenerek, bu inançların halk
kültüründeki yerini ve önemini ele alacağız.
Karabağ folklorunda inançlar çeşitli kategorilere ayrılmaktadır. Bu inançların bir kısmı dini
kökenli iken, diğerleri doğa olayları ve günlük hayatla ilişkilidir:
Dini İnançlar: Karabağ’da İslam dini yaygın olarak benimsenmiştir ve bu dini inançlar folklorun
da bir parçası haline gelmiştir. Örneğin, Ramazan ve Kurban Bayramı gibi dini bayramlarda
gerçekleştirilen adet ve törenler, halkın inanç sisteminin bir yansımasıdır. Namaz kılmak, oruç
tutmak ve kurban kesmek gibi dini ritüeller, halk arasında geniş şekilde kabul görmektedir.
Doğa ve Doğa Güçleri ile İlgili İnançlar: Karabağ halkının doğaya olan yaklaşımı folklorlarına
da yansımaktadır. Özellikle tarımla uğraşan topluluklarda, doğa güçlerine dair inançlar yaygındır.
Örneğin, yağmur yağması için dua etmek veya ürünlerin bereketli olması amacıyla özel ritüeller
gerçekleştirmek bu inançlara örnek teşkil etmektedir.
Mitolojik İnançlar: Karabağ folklorunda mitolojik inançlar da önemli bir yer tutmaktadır. Mitler
ve efsaneler aracılığıyla halk, geçmişini ve kültürel değerlerini gelecek nesillere aktarmıştır.
Örneğin, Karabağ’da yaşayan halk arasında “Dev” ve “Cin” gibi varlıklara inanılmakta ve bu
varlıklarla ilgili çeşitli hikâyeler anlatılmaktadır.
Karabağ folklorunda yer alan inançlar, halkın kültürünü, değerlerini ve yaşam tarzını
yansıtmaktadır. Bu inançlar, halkın gündelik yaşamında önemli rol oynamakta ve nesilden nesle
aktarılmaktadır. Karabağ folklorunun zenginliği ve çeşitliliği, bu bölgenin kültürel mirasını daha
da değerli kılmaktadır. Bu makalede, Karabağ folklorunda yer alan inançları ele alarak, bu
inançların halk kültüründeki yerini ortaya koymaya çalıştık.
Anahtar Kelimeler: Karabağ, folklor, inanç, din, mitoloji, doğa.
Abstract
Karabakh is a region renowned for its rich historical and cultural heritage. The folklore of this
region has been shaped by the experiences of its people, geographical features, and cultural
diversity. Folklore encompasses the beliefs, customs, and traditions embedded in the daily lives
of the people. This study examines the beliefs present in Karabakh folklore and explores their
significance within the local culture.
The beliefs in Karabakh folklore are categorized into several types. While some of these beliefs
have religious origins, others are associated with natural phenomena and daily life:
Religious Beliefs: Islam is widely practiced in Karabakh, and religious beliefs constitute an
integral part of its folklore. For instance, customs and ceremonies performed during religious
festivals such as Ramadan and Eid al-Adha reflect the belief system of the community. Rituals
such as performing prayers, fasting, and animal sacrifices are widely observed among the people.
Beliefs Related to Nature and Natural Forces: The relationship between the people of Karabakh
and nature is prominently reflected in their folklore. Among agricultural communities, beliefs
associated with natural forces are particularly common. Examples include prayers for rain or
specific rituals performed to ensure a bountiful harvest.
Mythological Beliefs: Mythological beliefs also hold a significant place in Karabakh folklore.
Through myths and legends, the people have preserved and transmitted their cultural values and
historical narratives to future generations. For example, many residents of Karabakh believe in
beings such as "Dev" (giants) and "Cin" (jinn) and recount numerous stories involving these
entities.
The beliefs found in Karabakh folklore reflect the culture, values, and way of life of its people.
These beliefs play an essential role in daily life and are passed down from generation to
generation. The richness and diversity of Karabakh folklore enhance the cultural heritage of the
region, making it even more valuable. In this study, we aimed to analyze the beliefs in Karabakh
folklore and demonstrate their place in the local culture.
Keywords: Karabakh, folklore, belief, religion, mythology, nature.
Peşə təhsili və insan kapitalı, 2022

AZERBAYCAN VE ANADOLU FOLKLORUNDA NAZARDAN KORUNMAK İÇİN YAPILAN UYGULAMA VE RİTÜELLER
Doç.Dr. M... more AZERBAYCAN VE ANADOLU FOLKLORUNDA NAZARDAN KORUNMAK İÇİN YAPILAN UYGULAMA VE RİTÜELLER
Doç.Dr. Meleyke Nizami kızı Memmedova
AMEA Folklor Enstitüsü
Mitoloji Bölümü`nde aparıcı elmi işçi
ORCİD: 0000-0001-7714-4668
[email protected]
Bakü/Azerbaycan
Bildiri Özeti
Arapça “nzr” (نظر) kökünden olan “nazar” kelimesi Türkçe`de “bakma, bakış” anlamına gelmektedir. Bu kelime “bakış, iltifat” manasında tarihte ilk kez Aşık Paşa`nın Garib-name (1330) eserinde yer almıştır. Halk edebiyatında sık sık karşılaştığımız nazar kelimesi bakma anlamına geldiği gibi aynı zamanda halk arasında “kem göz”, yani kötü niyetli bakış anlamında da kullanılmaktadır. Kem gözün yakıcı bir bakış gibi nesneleri bile çatlatabileceğine inanıldığı gibi, kem gözlerden, kötü nazarlardan korunmak için bir takım yöntemler de uygulanmaktadır. En yaygın yöntemlerden biri nazar boncuğu gibi bilinen mavi boncuk, benzeri bir takım takılar takmak, üzerinde dua yazılmış muska taşımaktır. Bir başka yöntem ise göz altına kömürle siyah çekilmesidir. Ve böyle yapmakla kötü bakıştan yayılan nazarı, kötü enerjiyi yok edeceği düşünülmektedir.
Folklorumuzda, halk edebiyatında nazara karşı yapılan uygulama ve ritüeller de önemli yer tutmaktadır. Bu uygulama ve ritüeller genellikle iki şekilde gerçekleşmektedir. Birincisi nazardan korunmak, nazara karşı yapılan ritüel ve uygulamalardır. İkincisi ise nazara uğramış, göz değmiş birini bu durumdan kurtarmak, üzerindeki kötü enerji ve nazarı kaldırmak için yapılan ritüel ve uygulamalardır.
Makalede Azerbaycan ve Anadolu`nun çeşitli bölgelerinde halk arasında nazara karşı ve nazar değmiş birini bu durumdan kurtarmak ve korumak amacıyla yapılan ritüel ve uygulamalar çeşitli antolojiler, kitaplar, makaleler araştırılarak, kaynak kişilerden toplanan bilgiler karşılıklı şekilde incelenerek yer almıştır.
Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, ritüel, halk edebiyatı, nazar.
PRACTICES AND RITUALS IN AZERBAIJAN AND ANATOLIAN FOLKLORE THAT PROTECTS FROM THE EVIL EYE
Abstract
The word "evil eye" (nazar) comes from the Arabic "nzr" (نظر) pumpkin, which means "don’t look, gaze" in Turkish. This word, in the sense of "gaze, compliment", appeared for the first time in history in Aşık Paşa's Garib-name (1330). The word evil eye (nazar) is frequently encountered in folk literature, it means looking and it’s also used colloquially as "kem göz" which means malicious gaze. As it is believed that the evil eye can crack objects as a burning look, some methods are also applied to protect from the evil eye. One of the most common methods is to wear a set of jewels such as blue beads, known as the evil eye beads, and to carry an amulet with a prayer on it. Another method is to draw black lines under the eyes with coal. And by doing so, it is thought that the evil eye and evil energy that spreads from it will be destroyed.
In our folklore, practices and rituals against the evil eye in folk literature have an important place. These practices and rituals usually take place in two ways. The first one is protection from the evil eye and rituals, practices against it. The second one is the rituals and practices performed to save someone who has been smitten with evil eye and to remove the bad energy and evil eye from them.
In the article, the rituals and practices performed among the people in various regions of Azerbaijan and Anatolia in order to save and protect someone who has been affected by the evil eye, various anthologies, books and articles were searched and the information collected from the tradition bearers were examined mutually.
Key words: Azerbaijan, Anatolia, ritual, folk literature, evil eye.
4.Uluslararası Mersin Sempozyumu 22-24 Ekim Mersin Türkiye, 2020
VI.Uluslararası Çocuk ve GençlikEdebiyatı Sempozyumu, 2019
Motif Halkbilim Dergisi
Azerbaijan and Anatolia Turkish folk play and spectacles assume importance with its the entertain... more Azerbaijan and Anatolia Turkish folk play and spectacles assume importance with its the entertaining and training towards which are irreplaceable and valuable examples of the people thinking and courage of humour, imitation, song, dance, word and word play. Moreover, the similarities and parallelism between these applications get more valuable as a sign of the cultural partnership between Azerbaijan and Anatolia Turks.
Uploads
Papers by Meleyke Memmedova
Mihrî Doğum sonrası gerçekleştirilen ritüel
ler içinde “Kırkbasma” ve “Albasma”dan korunmak
için yapılan uygulamalar ve ritüeller dikkat çekmekte
dir. Çocuk doğduğu ilk günden 40 gün tamamlanana
kadar anne ve çocuk kırklı, lohusa olarak adlandırılır.
Lohusalık sürecinde annenin ve çocuğun doğuştan son
raki 40 gün içinde hastalanmasına halk arasında “kırk
basması”, “kırka düşmesi”, “kırk karışması”, “lohusa
basması” denir. Böyle olumsuzluklar olmasın diye kırk
gün içinde anne ve çocuğu hastalıktan, nazardan, kötü
etkilerden korumak için gereken önlemler alınmaktadır.
Azerbaycan’ın ve Anadolu’nun her bölgesinde yapılan
bu ritüeller genellikle 40 gün içinde anne ve çocuğu,
ziyarete gelenlerin nazarından, kötü enerjisinden koru
mak içindir.
Eski Türk inançlarından olan al, al ruhu halk
kültüründe önemli yer tutmaktadır. İnsan ile hayvan ka
rışımı bir görünüşe sahip olan alkarısı öldürücü dev, cin
gibi bilinen uzun boylu, uzun parmakları ve tırnakları
olan, dağınık saçlı, yağlı vücutlu, el ve ayakları küçük,
dişlek, bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, bazen zenci
suratlı, memelerini nağıllardaki (masallardaki) devler
gibi omuzlarından arkaya sarkıtabilen, tepesinde gözü
olan, çok çirkin, al gömlek giyen bir yaratıktır. Kırklı
anne ve çocuğa zarar verebileceği, hatta öldürebilece
ği düşünülen bir varlık olan Albastıdan (Alkarısından)
onlara zarar gelmesin diye anne ve çocuk 40 gün tek
başına bırakılmaz. Aynı zamanda Alkarısını yakalamak
ve zararsız hâle getirmek için bazı uygulamalar yapıl
maktadır.
Bu çalışmada, Azerbaycan ve Anadoluda yay
gın olarak bilinen Kırkbasma ve Albasmadan korunmak
için yapılan ritüel ve uygulamalar karşılıklı şekilde araş
tırılarak incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Anadolu,
Folklor, Kırkbasma, Albasma, Ritüel.
Abstract
The rituals and practices carried out after child
birth, specifically the “Kirkbasma” and “Albasma,” are
noteworthy for their focus on protection. From the mo
ment a child is born until the completion of 40 days, both
the mother and child are referred to as forty, “lohusa” in
Azerbaijani culture. During the postnatal (lohusalık) pe
riod of 40 days, there is a belief in folk culture that both
the mother and child are susceptible to “kırk basması”
(the influence of the number forty), which can lead to ill
ness. “Kırk basması” is also referred to as “kırka düşme
si”, “kırk karışması”, “lohusa basması” among the folk.
In order to prevent such ailments, during these 40 days,
precautions are taken to protect both the mother and child
from illnesses, the evil eye, and negative influences. The
se rituals, performed in various regions of Azerbaijan and
Anatolia, are mainly aimed at shielding the mother and
child from the evil eye and negative energy of visitors
who come to see them during this period.
The concept of “al” or “al ruhu”, one of the an
cient Turkic beliefs, holds profound significance in folk
culture. Within this belief system emerges the enigmatic
“alkarısı” as a creature with a grotesque appearance, a
hybrid of human and animal traits, known for its deadly
nature akin to demons. It has a tall stature, long fingers
and nails, disheveled hair, a greasy body, small hands and
feet, fangs, with one lip on the ground and one in the sky,
sometimes having a dark complexion. Similar to giants
in the tales, it can hide its breasts behind its shoulders,
has an eye on its head, and wears an “al gömlek” (a type
of garment), it is a highly unattractive creature. In order
to prevent malevolent influence from the entity, known
as “Albastı” or “Alkarısı”, believed to have the power to
inflict harm, and even death, upon both the mother and
child during the postnatal period, he mother and child are
not left alone for 40 days. Additionally, certain practi
ces are undertaken to capture and render the “Alkarısı”
harmless.
The article investigates and examines the ritu
als and practices employed for protection against “Kirk
basma” and “Albasma” widely known in Azerbaijan and
Anatolia, through mutual research.
Keywords: Mihrî Hatun, Ghazel, Semiotics
Analyze, Indicator.
645
Avrupa kıtasının güneydoğu kesiminde, İtalya Yarımadası’nın doğusu, Anadolu’nun
batısı ve kuzeybatısında yer alan Balkanlar veya Balkan Yarımadası, üzerinde bir
çok millet ve dinin yaşandığı coğrafi ve kültürel bir bölgedir. Güneydoğu Avrupa
olarak adlandırılan Balkanlara Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan,
Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya, Romanya, Sırbistan, Slovenya, Yunanistan,
Türkiye (Doğu Trakya) olmakla 12 ülke dahildir. Balkanlara Doğu Trakya illerimiz
den Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Çanakkale ve İstanbul aittir. Diğer illerimiz kadar
bu illerimiz de zengin halk kültürü ile tanınmaktadır.
Makalede, Azerbaycan ve Doğu Trakya Türk halk kültüründe önemli yeri olan do
ğum ritüelleri araştırılmış, illerden derlenmiş örnek metinler karşılıklı şekilde ince
lenerek mukayese edilmiş, benzerlikler ve farklılıklar saptanmıştır. Bildiğimiz gibi,
insan hayatında üç önemli geçiş dönemleri vardır: Doğum, evlenme ve ölüm. Bu ge
çiş dönemleri kültürümüzde merasimlerle, törenlerle gerçekleştirilmektedir. Bünye
sinde eski Türk inançlarını barındıran bu törenler gelenekleri, adetleri, ritüelleriyle
dikkat çekmektedir. Söz konusu gelenekler ve ritüeller doğumla başlar, evlenme ile
devam ederken, ölümle de son bulmaktadır. Geçiş dönemlerinden ilki olan doğum,
kültürümüzde, insanlık tarihinde önemli yer tutmaktadır. Her şey doğumla başlayıp
doğumla canlandığı gibi umutlar, mutluluklar, değişen statüler de beraberinde endi
şe, korku, mücadele vb. getirmektedir. Bundan dolayı hayatta kalabilme, zorluklara
direnme, kötü enerjilerden, olumsuzluklardan kurtulmak, nazar ve birtakım varlık
lardan korunmak için çeşitli uygulama ve ritüeller yapılmış ve hala günümüze kadar
da getirilerek yaşatılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Balkanlar, Azerbaycan, Doğu Trakya, Türk, kültür, doğum, tören, adet, ritüel.
Abstract
The Balkans, or the Balkan Peninsula, is a geographic and cultural expanse nestled
in the southeastern fringes of the European continent, situated east of the Italian
Peninsula and to the west and northwest of Anatolia. This region is a melting pot
of diverse nationalities and religions. Southeastern Europe is another term used to
describe this locale. The Balkans encompass twelve countries, namely Albania,
Bosnia and Herzegovina, Bulgaria, Croatia, Montenegro, Kosovo, North Mace
donia, Romania, Serbia, Slovenia, Greece and Türkiye, specifically the region of
Eastern Thrace. Within Eastern Thrace, provinces like Tekirdag, Kırklareli, Edirne,
Chanakkale, and Istanbul contribute to the rich tapestry of folk culture, much like
their counterparts in other parts of the region.
Within the framework of this article, the exploration delves into the intricate tapestry
of birth rituals that hold a significant place in the folk culture of both Azerbaijan and
Eastern Thrace. A comparative analysis is drawn from the examination of sample
texts collected from various provinces, which illuminates both the similarities and
differences in these customs. As is widely acknowledged, the human journey throu
gh life unfolds in three pivotal stages: birth, matrimony and death. In our cultural
context, these transitions are marked by elaborate ceremonies and rituals. Infused
with ancient Turkic beliefs, these ceremonies are replete with traditions, customs,
and rituals. The continuum of these traditions and rituals commences with birth,
proceeds through the rites of marriage, and reaches its culmination with the rituals
of death. The inaugural stage of the metamorphosis, birth, occupies a paramount
position within our culture and human history. Just as life itself initiates with birth
and vitalizes with it, birth also brings about a various spectrum of virtues such as
hope, elation, evolving social status but at the same time vices like apprehension,
fright and struggles. The pursuit of survival, the ability to withstand hardships, and
the quest for protection against negative energies, malevolence, the evil eye, and va
rious enigmatic forces have led to the evolution of a myriad of practices and rituals
that have been preserved and passed down through the ages.
Keywords: Balkans, Azerbaijan, Eastern Thrace, Turkish, culture, birth, ceremony,
tradition, ritual.
Çocukların fiziksel, sosyolojik, psikolojik ve estetik açılardan sağlıklı gelişimi ve sosyalleşmesi, hayata
hazırlanması açısından oyun, önemli bir eğlence aracıdır. Günümüzde, teknolojinin ve küreselleşmenin
gelişmesiyle birlikte yeni ilgi alanları, eğlence türleri, bilgisayar ve telefon oyunları ve animasyon
filmleri gibi şeyler, eskiden popüler olan çocuk oyunlarının unutulmasına ve çocuklar tarafından
oynanmamasına neden olmuştur. Bu nedenle, çocuk oyunları milli kültürel mirasımızın korunması
gereken bir parçasıdır. Bu araştırmada, mümkün olduğunca çok sayıda oyun incelenmiş, çeşitli antoloji
ve kitaplardan alıntılar yapılmış, ayrıca kişisel arşivlerden toplanan kaynaklar kullanılmıştır. Ayrıca,
Azerbaycan ve Anadolu'daki uygun varyantlar karşılaştırılarak temel özellikler ortaya konmuştur.
Tekerlemeler ve hareketlerle zenginleştirilmiş tüm çocuk oyunlarında aslında konuşma becerisi ve
beden eğitimi amacıyla oynanan spor oyunlarının izleri bulunmaktadır. Ancak, "Çocukların Oynadıkları
Spor Oyunları" başlığı altında verilen oyunlar, daha çok bu amaçlara hizmet etmektedir. Çocukların
beden eğitimi amacıyla oynadığı spor oyunları arasında top oyunları, zıplama-atlama, koşma-kovalama,
yakalama, ağaç-değnek gibi oyunlar bulunmaktadır. Bu oyunların bazıları sadece beden eğitimi, bazıları
ise konuşma becerisinin geliştirilmesine odaklanmıştır. İsimlerinden de anlaşılacağı gibi, bu oyunlar
çocuklarda konuşma becerisini geliştirirken aynı zamanda çeşitli spor hareketlerini uygulayarak fiziksel
yönden eğitim sağlamakta ve çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyolojik açıdan gelişimine katkıda
bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, Halk, Kültür, Çocuk, Spor, Oyun.
Abstract
Games are an indispensable means for the robust and healthy development, socialization, and
preparation for life of children from a physical, mental, sociological, and aesthetic perspective. New
circles of interest arising from the development of technology and globalization in the modern era have
led to the neglect and non-participation of our children in the once highly popular children's games,
overshadowed by new entertainments, computer and phone games and animated cartoons. In this regard,
our children's games represent a crucial national and cultural heritage that needs preservation. Taking
all this into account, the research has endeavored to explore as many game facts as possible, not only
relying on materials published in various anthologies and almanacs but also by incorporating personal
archive materials. Systematically, the main characteristics have been compared by juxtaposing suitable
variations in Azerbaijan and Anatolia.
In all our rich children's games infused with tongue twisters and physical activities, there are traces of
sports games played for both enunciation and physical education purposes. However, the games we
presented under the title "Sports games played by children" solely serve this purpose. Sports games
played by children for physical education include activities such as ball games, jumping, running,
catching, passing through, tree climbing, and so on. Some of these games focus solely on physical education, while others intertwine both enunciation and physical education aspects. As the name implies,
these games foster enunciation development in children while, through the execution of various sports
movements, they not only train the body physically but also ensure the holistic development of children
in physical, psychological, and sociological aspects.
Keywords: Azerbaijan, Anatolia, Folk, Culture, Child, Sports, Games.
Asırlarca nesillerden nesillere ötürülerek gelen gelenek ve ritüeller hala
günlük hayatımızın bir çok alanında var olan halkımızın zengin kültürünün
kalıntıları, alışkanlıkları, bilgi, töre ve davranışlarıdır. Yaşantımızın bir çok
alanında olduğu gibi çeşitli merasimler içinde de kendine yer edinen, bazı istek
ve arzularımızın gerçekleştirilmesinde, korku ve endişelerinin ortadan
kaldırılmasında, nazar, kötü niyet, ağır aura ve negatif enerjilerin karşısının
alınmasında, hayata karşı mücadelemizde yapılan gelenek ve ritüeller
kalıplaşmış bir takım davranışlardır. Ve bu davranışlar sonucu oluşan gelenek
ve ritüeller mensup olduğu halkın kendine özgündür ve milli kültürünün
birebir yansımasıdır. Genellikle eski Türk inançları ile bağlı olan ritüellerin
temel amacı insanın yeni durumunu, satatüsünü kutlamak ve kutsamaktır, aynı
zamanda onu, “geçiş” döneminde olacağına inanılan tehlike ve zararlı
etkenlerden korumakla beraber hayata tutunmaya, geleceğe umutla bakmaya
yardımcı olmaktır.
Azerbaycan, Anadolu ve Irak-Türkmen halk kültürü gelenekleri ve
ritüelleri ile zengindir. Bu zenginlik insan hayatının üç önemli geçiş dönemi
olan Doğum, Evlenme ve Ölüm merasimlerinde kendini daha çok
göstermektedir. Doğum merasimlerinin kendisi doğum öncesi, doğum anı ve
doğum sonrası zengin gelenek ve ritüelleri ile dikkati çekmektedir. Konunun
zenginliği ve genişliği göz önünde bulundurularak makalede sadece doğum
öncesinde halk kültüründe yer alan “Aşerme” ve “Çocuğun cinsiyetinin
belirlenmesi” dönemleri araştırılmış, çocuğun sağlıklı olması ve yaşaması için
alınan önlemler, her iki bölgede sözkonusu dönemlerde yapılan gelenekler ve
ritüeller karşılıklı şekilde incelenerek mukayese edilmiş, benzerlikler ve
farklılıklar saptanmıştır.
Aynı millet ve aynı genetik kodların taşıyıcısı olmamızdan dolayı
Azerbaycan, Anadolu ve Irak-Türkmen kültüründe benzerlikler farklılıklardan çoktur, farklılıkların olması ise geniş coğrafi araziye ve zengin halk kültürüne,
geleneklere, adet, inanc, merasim ve ritüellere sahip olmağımızın bir
göstergesidir.
Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, Irak-Türkmen, aşerme,
çocuk, cinsiyet, gelenek, ritüel.
Abstract
Traditions and rituals that have been passed down through generations
for centuries are remnants of our people's rich culture, reflected in habits,
knowledge, customs, and behaviors that still exist in many aspects of daily life.
These traditions and rituals, which have found their place in various
ceremonies as well as in many areas of our lives, are structured behaviors
aimed at fulfilling certain desires and wishes, alleviating fears and anxieties,
warding off the evil eye, bad intentions, heavy auras, and negative energies,
and aiding in our struggles against life's challenges. These traditions and rituals
are unique to the people who practice them and are direct reflections of their
national culture. The main purpose of these rituals, which are generally tied to
ancient Turkic beliefs, is to celebrate and bless a person's new status or
situation, while also protecting them from the dangers and harmful influences
believed to arise during transitional periods. At the same time, these rituals
help individuals hold on to life and look to the future with hope.
Azerbaijani, Anatolian, and Iraqi-Turkmen folk cultures are rich in
traditions and rituals, particularly evident during the three major life
transitions: birth, marriage, and death ceremonies. Birth ceremonies, in
particular, stand out for their rich array of traditions and rituals surrounding the
periods before, during, and after birth. Given the vast scope and depth of the
topic, this article specifically examines the "Cravings" and "Determination of
the Child's Gender" phases in folk culture during the prenatal period. The
measures taken to ensure the health and survival of the child, as well as the
customs and rituals practiced during these phases in both regions, are analyzed
comparatively, with similarities and differences identified.
Due to being the same nation and sharing the same genetic heritage,
similarities between Azerbaijani, Anatolian and Iraqi Turkmen cultures far
outweigh the differences. The existence of differences, however, is a reflection
of the vast geographical area and the rich folk culture, traditions, customs,
beliefs, ceremonies, and rituals that we possess.
Keywords: Azerbaijan, Anatolia, Iraqi Turkmen, cravings, child,
gender, tradition, ritual.
Çeşitli merasimler içinde kendine yer edinen, inasanın bazı istek ve arzularının gerçekleştirilmesinde, korku ve
endişelerinin ortadan kaldırılmasında, nazar, kötü niyet, ağır aura ve negatif enerjilerin karşısının alınmasında
yapılan ritüeller kalıplaşmış bir takım davranışlar bütünüdür.
Ritüelin araştırılması folklorun, dinler tarihinin, antropoljinin ve etnografinin en önemli alanlarından biridir.
Ritüelin asıl fonksiyonları ile ilgili yapılan araştırmalar günümüzde de aktüelliğini kaybetmemiştir. Ritüel
breyleri bir araya getirerek onlar arasındaki sosyal bağları güçlendirmektedir. Aynı zamanda topluma uyum
sağlamasına yardımcı olmakla geleneklere, inançlara sahip çıkarak yaşatılmasında da önemli rol üstlenmektedir.
Genellikle eski Türk inançları ile bağlı olan ritüellerin temel amacı insanın yeni durumunu, satatüsünü kutlamak
ve kutsamaktır, aynı zamanda onu, “geçiş” döneminde olacağına inanılan tehlike ve zararlı etkenlerden
korumaktır.
Makalede Nahçivan ve Kars folkloruna has olan doğum ritüelleri ve onlarla bağlı inançlar araştırılmış ve
örneklerle sistemli şekilde gösterilmiştir. Aynı zamanda doğum ritüelleri ve onlarla bağlı inançlar “Hamile
kalma”, “Hamile kadına konan yasaklar ve uygulanan inançlar”, “Çocuğun cinsinin belirlenmesi”, Kırklı
çocuğun korunması”, “Çocukta ilkler ve sağaltma”, “Çocuğun gelecekte nasıl olacağına dair inançlar” ve bu gibi
başlıklar altında inelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Nahçivan, Kars, folklor, merasim, ritüel, doğum, inanç.
Abstract
Taking place in various ceremonies, rituals are the forms of conventional behavior that applied in the realization
of certain desires and aspirations of man, elimination of fears, prevention of negative energies such as evil eye
and bad intention.
The investigation of ritual is the one of the most important branchs of folklore, the history of religions,
anthropology and ethnography. Investigations about the real functions of the ritual has maintained its relevance.
Ritual strengthens social relations between people by gathering them together. At the same time it takes an
important place in helping them to adapt to society and keeping their traditions and beliefs. In general, the main
purpose of the rituals about ancient Turkic beliefs is to celebrate the new situation of people, as well as to protect
them from dangers and harmfull effects that are believed to be expected in the “transition” period.
In the article the birth rituals and beliefs about them are investigated and showed systematically with examples
that, deal with Nakhchivan and Kars folklore. At the same time birth rituals and beliefs about them are
investigated under the different titles such as “to get pregnant”, “prohibitions and beliefs imposed on pregnant
women”, “defining the sex of the baby”, “protection of the newborn in the first 40 days”, “first and recovery in
the life of baby” and “beliefs about future life of the baby”.
Keywords: Nakhchivan, Kars, folklore, ceremony, ritual, birth, belief.
İslam ülkelerinin hemen hepsinde olduğu gibi Anadolu ve Azerbaycan`da da nazar inancı çok yaygındır.
Arapça “nzr” (رظ ن) kökünden gelen “nazar” kelimesi Türkçe`de “bakma, bakış” anlamındadır. Folklorda
sık sık karşılaştığımız “nazar” kelimesi “bakma” anlamına geldiği gibi, aynı zamanda Azerbaycan ve
Anadolu`da halk arasında “kem göz”, “bed nezer”, “göz”, “göz değmesi”, “pis göz”, “kötü göz”, “göze
gelme”, “kötü niyetli bakış” gibi kelimelerle de ifade edilmektedir. Nazar genel olarak gözle (köz nazarı),
dille (til nazarı), ayna ile (közgü nazarı), parmakla gösterilmekle (sug nazarı) değdirilmiş olur. Kem gözün
yakıcı bir bakış gibi nesneleri bile çatlatabileceğine inanıldığı gibi, kem gözlerden, kötü nazarlardan
korunmak için bir takım yöntemler de uygulanmaktadır. En yaygın yöntemlerden biri nazar boncuğu gibi
bilinen mavi boncuk, dağdağan gibi süs nesnelerinden hazırlanmış kolye, bileklik gibi takılar takmak,
üzerinde dua yazılmış muska taşımaktır. Aynı zamanda evin duvarlarına nazar boncuğu, üzerlikten yapılmış
süslü ev nazarlıkları, dualar yazılmış tablolar da asılmaktadır. Bahçe duvarına, evin giriş kapısının üst
kısmına boynuzlu koç kafası, at nalı gibi nazarı, kötü enerjiyi geri çevirdiğine inanılan nesneler de asılır. Bir
başka yöntem ise göz altına veya alına kömürle siyah çekilmesi, üzerlik, tuz, hamur yakılması, kurşun
dökülmesidir. Böylece bu yöntem ve ritüelleri uygulamakla kötü bakıştan yayılan nazarı, kötü enerjiyi yok
edeceği düşünülmektedir.
Folklorumuzda nazar, hal ve çileye karşı yapılan yöntem ve ritüeller de önemli yer tutmaktadır. Bu yöntem
ve ritüeller genellikle iki şekilde gerçekleşmektedir. Birincisi nazar, hal ve çileden korunmak için yapılan
ritüel ve uygulamalardır. İkincisi ise nazar, hal ve çileye uğramış, göz değmiş çocuğu bu durumdan
kurtarmak, üzerindeki kötü enerji, nazar, hal ve çileyi kaldırmak için yapılan ritüel ve yöntemlerdir.
Makalede Azerbaycan ve Anadolu`nun çeşitli bölgelerinde halk arasında nazar değmiş çocuğu nazar, hal
ve çileden kurtarmak ve korumak amacıyla yapılan yöntem ve ritüeller çeşitli antolojiler, kitaplar,
makaleler araştırılarak, kaynak kişilerden toplanan bilgiler karşılıklı şekilde incelenerek yer almıştır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, folklor, ritüel, nazar, hal, çile, yöntem.
Abstract
Belief of the evil eye is very common in Anatolia and Azerbaijan, as in almost all Islamic countries. The
word "evil eye" comes from the Arabic root "nzr" (نظر) and it means "look, glance" in Turkish. The word
"evil eye", which we often encounter in folklore, means "to look", as well as "kem goz", "bed nezer", "eye",
"eye contact", "dirty eye", "bad eye", "eye to eye" and "malicious look" among the people of Azerbaijan
and Anatolia. The evil eye is generally touched by the eye (koz’s evil eye), the tongue (til’s evil eye), the
mirror (kozgu’s evil eye) and the finger (sug’s evil eye). As it is believed that the evil eye can crack objectsas a burning look, some methods are applied to protect from it. One of the most common methods is to
wear jewelry like necklaces and bracelets made of ornamental objects such as hackberry branches and
blue beads known as evil eye beads and to carry an amulet with a prayer on it. At the same time, evil eye
beads, ornate house amulets made of a plant called peganum harmala, and paintings with prayers are
hung on the walls of the house. On the garden wall above the entrance door of the house, objects such
as horned ram's head, horseshoe, which are believed to repel the evil eye and bad energy, are hung.
Another method is spreading black mulberry, salt, paste; pouring lead and drawing black lines under the
eyes or on the forehead with coal. Thus, it is thought that the evil eye and its energy will be destroyed by
the application of these methods and rituals.
Methods and rituals against the evil eye, hal (bad luck) and chile (difficulty) also have an important place
in our folklore. These practices and rituals usually take place in two ways. The first one is protection from
the evil eye, bad luck and difficulty; and rituals, practices against it. The second one is the rituals and
practices performed to save a child who has been smitten with evil eye, bad luck and difficulty; and to
remove those nuisances and the bad energy from the kid.
In the article, the rituals and practices, performed among the people in various regions of Azerbaijan and
Anatolia in order to save and protect a child who has been affected by the evil eye, bad luck and difficulty;
various anthologies, books and articles were searched, and the information collected from the tradition
bearers were examined mutually.
Key Words: Azerbaijan, Anatolia, folklore, ritual, evil eye, bad luck, difficulty, method.
İslam medeniyetinde savaş ahlakı, İslam'ın temel prensipleri olan barış, adalet ve merhamet ilkelerine dayanır. İslam medeniyetinde savaş ahlakının temelini Kur'an ve Hz. Muhammed'in yaşamıyla ilgili hadisler oluşturur. Kur'an'da, savaşın sadece zulme karşı yapılabileceği ve masum insanlara zarar vermenin yasak olduğu vurgulanır. Örneğin, Kur'an'da şöyle denir: "Sizden biri zulüm görürse, yeryüzünde adaletle yönetilen bir toplumda zulmü kaldırıncaya kadar o zulme karşı cihad etmelidir". Bu ayet, savaşın sadece zulme karşı yapılabileceğini ve masum insanlara zarar vermemeye özen gösterilmesi gerektiğini belirtir. Hz. Muhammed'in hayatı da savaş ahlakının önemli bir kaynağıdır. O, savaş sırasında bile düşman askerlerine zarar vermemeye, sivilleri korumaya ve esirlere insanca muamele etmeye özen göstermiştir. Birçok hadiste, savaş sırasında ağaç kesmenin, kadınları ve çocukları öldürmenin, savaş esirlerine kötü muamele etmenin ve çevreye zarar vermenin yasaklandığı belirtilir. İslam medeniyetinde savaş ahlakı, adaletin ve insani değerlerin korunmasını ön planda tutar. Bu nedenle, İslam'ın savaş etiği sadece askeri stratejiyi değil, aynı zamanda ahlaki ve insani değerleri de içerir. Bu prensipler, savaşın etkilerini en aza indirerek insanlık için daha iyi bir dünya oluşturmayı amaçlar.
Nizami Muradoğlu'nun "Kanlı Taş" eseri, XX. yüzyılın başlarında yaşanan Türk Soykırımı'nı ele alırken, Türklerin maruz kaldığı acıları ve zulümleri tarihi kaynaklardan ve o olayların canlı şahiti olmuş insanlardan toplanan bilgilere dayanarak detaylı bir şekilde aktarmaktadır. Bu eserde, Türk halkının yaşadığı travmatik olaylar ve Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı işkence metodlarına dair çarpıcı örnekler bulunmaktadır. Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı işkence metodları arasında, fiziksel ve psikolojik işkence yöntemleri bulunmaktadır. Dayak, tecavüz, yakma, kesme, asma gibi fiziksel işkence yöntemleriyle birlikte, psikolojik baskı, tehdit ve aşağılama gibi yöntemler de kullanılmıştır. Bu tür vahşetler, sadece bireylerin bedenlerine değil, aynı zamanda ruhlarına da zarar vermiştir.
Nizami Muradoğlu'nun "Kanlı Taş" eseri, Türk-İslam medeniyetinde savaş ahlakı, Türk Soykırımı ve Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı işkence metodları gibi önemli konuları ele alırken, adil bir perspedktifle yaklaşmak ve insanlık için adalet ve barışı savunmanın gerektiğini gösterir. Bu tür acı olaylardan gelecek nesiller ders çıkarmalı ve bir daha tekrarlanmasına izin vermemelidir.
Anahtar Kelimeler: İslam, Türk, Ermeni, medeniyet, ahlak, savaş, soykırım, işkence.
Ethics of War in Islamic Civilization and the Torture Methods Employed by Armenians in the Turkish Genocide as Narrated in Nizami Muradoğlu's "Bloody Stone"
Summary
The ethics of war in Islamic civilization are based on the fundamental principles of Islam, including peace, justice, and mercy. The foundation of the ethics of war in Islamic civilization is formed by the Quran and the sayings of Prophet Muhammad. The Quran emphasizes that war is permissible only in self-defense and against oppression, and harming innocent people is prohibited. For example, the Quran states: "And if any one of the polytheists seeks your protection, then grant him protection so that he may hear the words of Allah. Then deliver him to his place of safety." This verse highlights that war is only justified in response to oppression and emphasizes the importance of avoiding harm to innocent individuals. The life of Prophet Muhammad is also a significant source of the ethics of war. Even in times of conflict, he emphasized avoiding harm to enemy soldiers, protecting civilians, and treating prisoners of war with humanity. Many sayings of the Prophet prohibit actions such as cutting down trees, killing women and children, mistreating prisoners of war, and causing harm to the environment during warfare. The ethics of war in Islamic civilization prioritize the preservation of justice and humanitarian values. Therefore, Islamic war ethics encompass not only military strategy but also moral and humanitarian values. These principles aim to minimize the effects of war and strive to create a better world for humanity.
Nizami Muradoğlu's work "Kanlı Taş" (Bloody Stone) delves into the Turkish Genocide that occurred in the early 20th century, detailing the sufferings and atrocities inflicted upon the Turks based on historical sources and accounts from eyewitnesses of those events. The book vividly portrays the traumatic experiences of the Turkish people and provides striking examples of the torture methods employed by Armenians against Turks. Among the torture methods used by Armenians against Turks, there were both physical and psychological techniques. Physical torture methods included beatings, rape, burning, cutting, and hanging, while psychological tactics such as intimidation, threats, and humiliation were also employed. These acts of brutality inflicted not only physical harm upon individuals but also deeply scarred their psyche.
Nizami Muradoğlu's work "Kanlı Taş" (Bloody Stone) addresses significant topics such as the ethics of war in Turkish-Islamic civilization, the Turkish Genocide, and the torture methods employed by Armenians against Turks. It approaches these subjects from a fair perspective, advocating for justice and peace for humanity. It emphasizes the importance of learning from such painful events and ensuring they are never repeated.
Keywords: Islam, Turkish, Armenian, civilization, ethics, war, genocide, torture.
The beliefs and rituals related to life transitions in Karabakh folklore encompass their influence
on significant life milestones such as birth, marriage, and death. Human beings cannot predict
the moment of their birth, marriage, or death. From the moment of birth, individual step into a
new world and face various challenges, innovations, and surprises throughout the stages of life.
This journey is perceived as a preparation from a transient world to an eternal life. Family
environment, educational processes, and social surroundings play a crucial role in shaping one's
personality.
Initiation rituals symbolize significant transitions in the life cycle and are associated with birth,
marriage, and death ceremonies. Enriched with traditional beliefs, these rituals have largely
maintained their presence, despite evolving over time. This study systematically examines
death rituals unique to Karabakh and provides examples to illustrate them. Death rituals
contribute to the preservation of cultural identity by reflecting an individual’s position within
the social structure and their relationship with the community.
Post-mortem rituals aim both to honor the memory of the deceased and to strengthen social
solidarity. Practices such as offering support to the mourning household, organizing memorial
ceremonies, and sharing meals are integral to this process. In Karabakh, these customs represent
an expression of individual mourning and a demonstration of communal unity. Crying and
lamentation are prominent elements of funeral ceremonies, serving as acts of respect and
emotional catharsis.
In conclusion, the death rituals of Karabakh, as part of the region’s cultural richness and
historical heritage, contribute to strengthening social ties and preserving cultural identity.
The aim of this study is to examine the death rituals specific to the Karabakh region within
cultural and social contexts. Death rituals reflect an individual's place within the social structure
and their relationship with the community, while also serving to preserve cultural identity and
strengthen social solidarity. This study seeks to identify the elements contributing to the
continuity of cultural heritage by revealing the impact of these rituals on both individual
mourning processes and communal unity.
This research employs qualitative research methods, specifically the descriptive analysis
technique. The study systematically examines traditional beliefs and practices related to death
rituals in Karabakh. Data collection involves the analysis of folkloric and anthropological
resources, field observations, and previously conducted oral history studies. The functional
aspects of these rituals are evaluated from the perspectives of social context and cultural
identity, with findings supported by illustrative examples. This method enables a deeper
understanding of the significance of transitional rituals in Karabakh folklore in terms of social
structure and cultural heritage.
Keywords: Karabakh, initiation rituals, death, belief.
Karabağ, zengin tarihi ve kültürel mirasıyla tanınan bir bölgedir. Bölge folkloru, halkın
deneyimlediği olaylar, coğrafi özellikler ve kültürel çeşitlilikle şekillenmiş bir yapıya sahiptir.
Folklor, halkın günlük yaşamında yer edinen inançları, adetleri ve gelenekleri bir arada
barındırır. Bu makalede, Karabağ folklorunda yer alan inançlar incelenerek, bu inançların halk
kültüründeki yerini ve önemini ele alacağız.
Karabağ folklorunda inançlar çeşitli kategorilere ayrılmaktadır. Bu inançların bir kısmı dini
kökenli iken, diğerleri doğa olayları ve günlük hayatla ilişkilidir:
Dini İnançlar: Karabağ’da İslam dini yaygın olarak benimsenmiştir ve bu dini inançlar folklorun
da bir parçası haline gelmiştir. Örneğin, Ramazan ve Kurban Bayramı gibi dini bayramlarda
gerçekleştirilen adet ve törenler, halkın inanç sisteminin bir yansımasıdır. Namaz kılmak, oruç
tutmak ve kurban kesmek gibi dini ritüeller, halk arasında geniş şekilde kabul görmektedir.
Doğa ve Doğa Güçleri ile İlgili İnançlar: Karabağ halkının doğaya olan yaklaşımı folklorlarına
da yansımaktadır. Özellikle tarımla uğraşan topluluklarda, doğa güçlerine dair inançlar yaygındır.
Örneğin, yağmur yağması için dua etmek veya ürünlerin bereketli olması amacıyla özel ritüeller
gerçekleştirmek bu inançlara örnek teşkil etmektedir.
Mitolojik İnançlar: Karabağ folklorunda mitolojik inançlar da önemli bir yer tutmaktadır. Mitler
ve efsaneler aracılığıyla halk, geçmişini ve kültürel değerlerini gelecek nesillere aktarmıştır.
Örneğin, Karabağ’da yaşayan halk arasında “Dev” ve “Cin” gibi varlıklara inanılmakta ve bu
varlıklarla ilgili çeşitli hikâyeler anlatılmaktadır.
Karabağ folklorunda yer alan inançlar, halkın kültürünü, değerlerini ve yaşam tarzını
yansıtmaktadır. Bu inançlar, halkın gündelik yaşamında önemli rol oynamakta ve nesilden nesle
aktarılmaktadır. Karabağ folklorunun zenginliği ve çeşitliliği, bu bölgenin kültürel mirasını daha
da değerli kılmaktadır. Bu makalede, Karabağ folklorunda yer alan inançları ele alarak, bu
inançların halk kültüründeki yerini ortaya koymaya çalıştık.
Anahtar Kelimeler: Karabağ, folklor, inanç, din, mitoloji, doğa.
Abstract
Karabakh is a region renowned for its rich historical and cultural heritage. The folklore of this
region has been shaped by the experiences of its people, geographical features, and cultural
diversity. Folklore encompasses the beliefs, customs, and traditions embedded in the daily lives
of the people. This study examines the beliefs present in Karabakh folklore and explores their
significance within the local culture.
The beliefs in Karabakh folklore are categorized into several types. While some of these beliefs
have religious origins, others are associated with natural phenomena and daily life:
Religious Beliefs: Islam is widely practiced in Karabakh, and religious beliefs constitute an
integral part of its folklore. For instance, customs and ceremonies performed during religious
festivals such as Ramadan and Eid al-Adha reflect the belief system of the community. Rituals
such as performing prayers, fasting, and animal sacrifices are widely observed among the people.
Beliefs Related to Nature and Natural Forces: The relationship between the people of Karabakh
and nature is prominently reflected in their folklore. Among agricultural communities, beliefs
associated with natural forces are particularly common. Examples include prayers for rain or
specific rituals performed to ensure a bountiful harvest.
Mythological Beliefs: Mythological beliefs also hold a significant place in Karabakh folklore.
Through myths and legends, the people have preserved and transmitted their cultural values and
historical narratives to future generations. For example, many residents of Karabakh believe in
beings such as "Dev" (giants) and "Cin" (jinn) and recount numerous stories involving these
entities.
The beliefs found in Karabakh folklore reflect the culture, values, and way of life of its people.
These beliefs play an essential role in daily life and are passed down from generation to
generation. The richness and diversity of Karabakh folklore enhance the cultural heritage of the
region, making it even more valuable. In this study, we aimed to analyze the beliefs in Karabakh
folklore and demonstrate their place in the local culture.
Keywords: Karabakh, folklore, belief, religion, mythology, nature.
Doç.Dr. Meleyke Nizami kızı Memmedova
AMEA Folklor Enstitüsü
Mitoloji Bölümü`nde aparıcı elmi işçi
ORCİD: 0000-0001-7714-4668
[email protected]
Bakü/Azerbaycan
Bildiri Özeti
Arapça “nzr” (نظر) kökünden olan “nazar” kelimesi Türkçe`de “bakma, bakış” anlamına gelmektedir. Bu kelime “bakış, iltifat” manasında tarihte ilk kez Aşık Paşa`nın Garib-name (1330) eserinde yer almıştır. Halk edebiyatında sık sık karşılaştığımız nazar kelimesi bakma anlamına geldiği gibi aynı zamanda halk arasında “kem göz”, yani kötü niyetli bakış anlamında da kullanılmaktadır. Kem gözün yakıcı bir bakış gibi nesneleri bile çatlatabileceğine inanıldığı gibi, kem gözlerden, kötü nazarlardan korunmak için bir takım yöntemler de uygulanmaktadır. En yaygın yöntemlerden biri nazar boncuğu gibi bilinen mavi boncuk, benzeri bir takım takılar takmak, üzerinde dua yazılmış muska taşımaktır. Bir başka yöntem ise göz altına kömürle siyah çekilmesidir. Ve böyle yapmakla kötü bakıştan yayılan nazarı, kötü enerjiyi yok edeceği düşünülmektedir.
Folklorumuzda, halk edebiyatında nazara karşı yapılan uygulama ve ritüeller de önemli yer tutmaktadır. Bu uygulama ve ritüeller genellikle iki şekilde gerçekleşmektedir. Birincisi nazardan korunmak, nazara karşı yapılan ritüel ve uygulamalardır. İkincisi ise nazara uğramış, göz değmiş birini bu durumdan kurtarmak, üzerindeki kötü enerji ve nazarı kaldırmak için yapılan ritüel ve uygulamalardır.
Makalede Azerbaycan ve Anadolu`nun çeşitli bölgelerinde halk arasında nazara karşı ve nazar değmiş birini bu durumdan kurtarmak ve korumak amacıyla yapılan ritüel ve uygulamalar çeşitli antolojiler, kitaplar, makaleler araştırılarak, kaynak kişilerden toplanan bilgiler karşılıklı şekilde incelenerek yer almıştır.
Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, ritüel, halk edebiyatı, nazar.
PRACTICES AND RITUALS IN AZERBAIJAN AND ANATOLIAN FOLKLORE THAT PROTECTS FROM THE EVIL EYE
Abstract
The word "evil eye" (nazar) comes from the Arabic "nzr" (نظر) pumpkin, which means "don’t look, gaze" in Turkish. This word, in the sense of "gaze, compliment", appeared for the first time in history in Aşık Paşa's Garib-name (1330). The word evil eye (nazar) is frequently encountered in folk literature, it means looking and it’s also used colloquially as "kem göz" which means malicious gaze. As it is believed that the evil eye can crack objects as a burning look, some methods are also applied to protect from the evil eye. One of the most common methods is to wear a set of jewels such as blue beads, known as the evil eye beads, and to carry an amulet with a prayer on it. Another method is to draw black lines under the eyes with coal. And by doing so, it is thought that the evil eye and evil energy that spreads from it will be destroyed.
In our folklore, practices and rituals against the evil eye in folk literature have an important place. These practices and rituals usually take place in two ways. The first one is protection from the evil eye and rituals, practices against it. The second one is the rituals and practices performed to save someone who has been smitten with evil eye and to remove the bad energy and evil eye from them.
In the article, the rituals and practices performed among the people in various regions of Azerbaijan and Anatolia in order to save and protect someone who has been affected by the evil eye, various anthologies, books and articles were searched and the information collected from the tradition bearers were examined mutually.
Key words: Azerbaijan, Anatolia, ritual, folk literature, evil eye.
Mihrî Doğum sonrası gerçekleştirilen ritüel
ler içinde “Kırkbasma” ve “Albasma”dan korunmak
için yapılan uygulamalar ve ritüeller dikkat çekmekte
dir. Çocuk doğduğu ilk günden 40 gün tamamlanana
kadar anne ve çocuk kırklı, lohusa olarak adlandırılır.
Lohusalık sürecinde annenin ve çocuğun doğuştan son
raki 40 gün içinde hastalanmasına halk arasında “kırk
basması”, “kırka düşmesi”, “kırk karışması”, “lohusa
basması” denir. Böyle olumsuzluklar olmasın diye kırk
gün içinde anne ve çocuğu hastalıktan, nazardan, kötü
etkilerden korumak için gereken önlemler alınmaktadır.
Azerbaycan’ın ve Anadolu’nun her bölgesinde yapılan
bu ritüeller genellikle 40 gün içinde anne ve çocuğu,
ziyarete gelenlerin nazarından, kötü enerjisinden koru
mak içindir.
Eski Türk inançlarından olan al, al ruhu halk
kültüründe önemli yer tutmaktadır. İnsan ile hayvan ka
rışımı bir görünüşe sahip olan alkarısı öldürücü dev, cin
gibi bilinen uzun boylu, uzun parmakları ve tırnakları
olan, dağınık saçlı, yağlı vücutlu, el ve ayakları küçük,
dişlek, bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, bazen zenci
suratlı, memelerini nağıllardaki (masallardaki) devler
gibi omuzlarından arkaya sarkıtabilen, tepesinde gözü
olan, çok çirkin, al gömlek giyen bir yaratıktır. Kırklı
anne ve çocuğa zarar verebileceği, hatta öldürebilece
ği düşünülen bir varlık olan Albastıdan (Alkarısından)
onlara zarar gelmesin diye anne ve çocuk 40 gün tek
başına bırakılmaz. Aynı zamanda Alkarısını yakalamak
ve zararsız hâle getirmek için bazı uygulamalar yapıl
maktadır.
Bu çalışmada, Azerbaycan ve Anadoluda yay
gın olarak bilinen Kırkbasma ve Albasmadan korunmak
için yapılan ritüel ve uygulamalar karşılıklı şekilde araş
tırılarak incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Anadolu,
Folklor, Kırkbasma, Albasma, Ritüel.
Abstract
The rituals and practices carried out after child
birth, specifically the “Kirkbasma” and “Albasma,” are
noteworthy for their focus on protection. From the mo
ment a child is born until the completion of 40 days, both
the mother and child are referred to as forty, “lohusa” in
Azerbaijani culture. During the postnatal (lohusalık) pe
riod of 40 days, there is a belief in folk culture that both
the mother and child are susceptible to “kırk basması”
(the influence of the number forty), which can lead to ill
ness. “Kırk basması” is also referred to as “kırka düşme
si”, “kırk karışması”, “lohusa basması” among the folk.
In order to prevent such ailments, during these 40 days,
precautions are taken to protect both the mother and child
from illnesses, the evil eye, and negative influences. The
se rituals, performed in various regions of Azerbaijan and
Anatolia, are mainly aimed at shielding the mother and
child from the evil eye and negative energy of visitors
who come to see them during this period.
The concept of “al” or “al ruhu”, one of the an
cient Turkic beliefs, holds profound significance in folk
culture. Within this belief system emerges the enigmatic
“alkarısı” as a creature with a grotesque appearance, a
hybrid of human and animal traits, known for its deadly
nature akin to demons. It has a tall stature, long fingers
and nails, disheveled hair, a greasy body, small hands and
feet, fangs, with one lip on the ground and one in the sky,
sometimes having a dark complexion. Similar to giants
in the tales, it can hide its breasts behind its shoulders,
has an eye on its head, and wears an “al gömlek” (a type
of garment), it is a highly unattractive creature. In order
to prevent malevolent influence from the entity, known
as “Albastı” or “Alkarısı”, believed to have the power to
inflict harm, and even death, upon both the mother and
child during the postnatal period, he mother and child are
not left alone for 40 days. Additionally, certain practi
ces are undertaken to capture and render the “Alkarısı”
harmless.
The article investigates and examines the ritu
als and practices employed for protection against “Kirk
basma” and “Albasma” widely known in Azerbaijan and
Anatolia, through mutual research.
Keywords: Mihrî Hatun, Ghazel, Semiotics
Analyze, Indicator.
645
Avrupa kıtasının güneydoğu kesiminde, İtalya Yarımadası’nın doğusu, Anadolu’nun
batısı ve kuzeybatısında yer alan Balkanlar veya Balkan Yarımadası, üzerinde bir
çok millet ve dinin yaşandığı coğrafi ve kültürel bir bölgedir. Güneydoğu Avrupa
olarak adlandırılan Balkanlara Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan,
Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya, Romanya, Sırbistan, Slovenya, Yunanistan,
Türkiye (Doğu Trakya) olmakla 12 ülke dahildir. Balkanlara Doğu Trakya illerimiz
den Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Çanakkale ve İstanbul aittir. Diğer illerimiz kadar
bu illerimiz de zengin halk kültürü ile tanınmaktadır.
Makalede, Azerbaycan ve Doğu Trakya Türk halk kültüründe önemli yeri olan do
ğum ritüelleri araştırılmış, illerden derlenmiş örnek metinler karşılıklı şekilde ince
lenerek mukayese edilmiş, benzerlikler ve farklılıklar saptanmıştır. Bildiğimiz gibi,
insan hayatında üç önemli geçiş dönemleri vardır: Doğum, evlenme ve ölüm. Bu ge
çiş dönemleri kültürümüzde merasimlerle, törenlerle gerçekleştirilmektedir. Bünye
sinde eski Türk inançlarını barındıran bu törenler gelenekleri, adetleri, ritüelleriyle
dikkat çekmektedir. Söz konusu gelenekler ve ritüeller doğumla başlar, evlenme ile
devam ederken, ölümle de son bulmaktadır. Geçiş dönemlerinden ilki olan doğum,
kültürümüzde, insanlık tarihinde önemli yer tutmaktadır. Her şey doğumla başlayıp
doğumla canlandığı gibi umutlar, mutluluklar, değişen statüler de beraberinde endi
şe, korku, mücadele vb. getirmektedir. Bundan dolayı hayatta kalabilme, zorluklara
direnme, kötü enerjilerden, olumsuzluklardan kurtulmak, nazar ve birtakım varlık
lardan korunmak için çeşitli uygulama ve ritüeller yapılmış ve hala günümüze kadar
da getirilerek yaşatılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Balkanlar, Azerbaycan, Doğu Trakya, Türk, kültür, doğum, tören, adet, ritüel.
Abstract
The Balkans, or the Balkan Peninsula, is a geographic and cultural expanse nestled
in the southeastern fringes of the European continent, situated east of the Italian
Peninsula and to the west and northwest of Anatolia. This region is a melting pot
of diverse nationalities and religions. Southeastern Europe is another term used to
describe this locale. The Balkans encompass twelve countries, namely Albania,
Bosnia and Herzegovina, Bulgaria, Croatia, Montenegro, Kosovo, North Mace
donia, Romania, Serbia, Slovenia, Greece and Türkiye, specifically the region of
Eastern Thrace. Within Eastern Thrace, provinces like Tekirdag, Kırklareli, Edirne,
Chanakkale, and Istanbul contribute to the rich tapestry of folk culture, much like
their counterparts in other parts of the region.
Within the framework of this article, the exploration delves into the intricate tapestry
of birth rituals that hold a significant place in the folk culture of both Azerbaijan and
Eastern Thrace. A comparative analysis is drawn from the examination of sample
texts collected from various provinces, which illuminates both the similarities and
differences in these customs. As is widely acknowledged, the human journey throu
gh life unfolds in three pivotal stages: birth, matrimony and death. In our cultural
context, these transitions are marked by elaborate ceremonies and rituals. Infused
with ancient Turkic beliefs, these ceremonies are replete with traditions, customs,
and rituals. The continuum of these traditions and rituals commences with birth,
proceeds through the rites of marriage, and reaches its culmination with the rituals
of death. The inaugural stage of the metamorphosis, birth, occupies a paramount
position within our culture and human history. Just as life itself initiates with birth
and vitalizes with it, birth also brings about a various spectrum of virtues such as
hope, elation, evolving social status but at the same time vices like apprehension,
fright and struggles. The pursuit of survival, the ability to withstand hardships, and
the quest for protection against negative energies, malevolence, the evil eye, and va
rious enigmatic forces have led to the evolution of a myriad of practices and rituals
that have been preserved and passed down through the ages.
Keywords: Balkans, Azerbaijan, Eastern Thrace, Turkish, culture, birth, ceremony,
tradition, ritual.
Çocukların fiziksel, sosyolojik, psikolojik ve estetik açılardan sağlıklı gelişimi ve sosyalleşmesi, hayata
hazırlanması açısından oyun, önemli bir eğlence aracıdır. Günümüzde, teknolojinin ve küreselleşmenin
gelişmesiyle birlikte yeni ilgi alanları, eğlence türleri, bilgisayar ve telefon oyunları ve animasyon
filmleri gibi şeyler, eskiden popüler olan çocuk oyunlarının unutulmasına ve çocuklar tarafından
oynanmamasına neden olmuştur. Bu nedenle, çocuk oyunları milli kültürel mirasımızın korunması
gereken bir parçasıdır. Bu araştırmada, mümkün olduğunca çok sayıda oyun incelenmiş, çeşitli antoloji
ve kitaplardan alıntılar yapılmış, ayrıca kişisel arşivlerden toplanan kaynaklar kullanılmıştır. Ayrıca,
Azerbaycan ve Anadolu'daki uygun varyantlar karşılaştırılarak temel özellikler ortaya konmuştur.
Tekerlemeler ve hareketlerle zenginleştirilmiş tüm çocuk oyunlarında aslında konuşma becerisi ve
beden eğitimi amacıyla oynanan spor oyunlarının izleri bulunmaktadır. Ancak, "Çocukların Oynadıkları
Spor Oyunları" başlığı altında verilen oyunlar, daha çok bu amaçlara hizmet etmektedir. Çocukların
beden eğitimi amacıyla oynadığı spor oyunları arasında top oyunları, zıplama-atlama, koşma-kovalama,
yakalama, ağaç-değnek gibi oyunlar bulunmaktadır. Bu oyunların bazıları sadece beden eğitimi, bazıları
ise konuşma becerisinin geliştirilmesine odaklanmıştır. İsimlerinden de anlaşılacağı gibi, bu oyunlar
çocuklarda konuşma becerisini geliştirirken aynı zamanda çeşitli spor hareketlerini uygulayarak fiziksel
yönden eğitim sağlamakta ve çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyolojik açıdan gelişimine katkıda
bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, Halk, Kültür, Çocuk, Spor, Oyun.
Abstract
Games are an indispensable means for the robust and healthy development, socialization, and
preparation for life of children from a physical, mental, sociological, and aesthetic perspective. New
circles of interest arising from the development of technology and globalization in the modern era have
led to the neglect and non-participation of our children in the once highly popular children's games,
overshadowed by new entertainments, computer and phone games and animated cartoons. In this regard,
our children's games represent a crucial national and cultural heritage that needs preservation. Taking
all this into account, the research has endeavored to explore as many game facts as possible, not only
relying on materials published in various anthologies and almanacs but also by incorporating personal
archive materials. Systematically, the main characteristics have been compared by juxtaposing suitable
variations in Azerbaijan and Anatolia.
In all our rich children's games infused with tongue twisters and physical activities, there are traces of
sports games played for both enunciation and physical education purposes. However, the games we
presented under the title "Sports games played by children" solely serve this purpose. Sports games
played by children for physical education include activities such as ball games, jumping, running,
catching, passing through, tree climbing, and so on. Some of these games focus solely on physical education, while others intertwine both enunciation and physical education aspects. As the name implies,
these games foster enunciation development in children while, through the execution of various sports
movements, they not only train the body physically but also ensure the holistic development of children
in physical, psychological, and sociological aspects.
Keywords: Azerbaijan, Anatolia, Folk, Culture, Child, Sports, Games.
Asırlarca nesillerden nesillere ötürülerek gelen gelenek ve ritüeller hala
günlük hayatımızın bir çok alanında var olan halkımızın zengin kültürünün
kalıntıları, alışkanlıkları, bilgi, töre ve davranışlarıdır. Yaşantımızın bir çok
alanında olduğu gibi çeşitli merasimler içinde de kendine yer edinen, bazı istek
ve arzularımızın gerçekleştirilmesinde, korku ve endişelerinin ortadan
kaldırılmasında, nazar, kötü niyet, ağır aura ve negatif enerjilerin karşısının
alınmasında, hayata karşı mücadelemizde yapılan gelenek ve ritüeller
kalıplaşmış bir takım davranışlardır. Ve bu davranışlar sonucu oluşan gelenek
ve ritüeller mensup olduğu halkın kendine özgündür ve milli kültürünün
birebir yansımasıdır. Genellikle eski Türk inançları ile bağlı olan ritüellerin
temel amacı insanın yeni durumunu, satatüsünü kutlamak ve kutsamaktır, aynı
zamanda onu, “geçiş” döneminde olacağına inanılan tehlike ve zararlı
etkenlerden korumakla beraber hayata tutunmaya, geleceğe umutla bakmaya
yardımcı olmaktır.
Azerbaycan, Anadolu ve Irak-Türkmen halk kültürü gelenekleri ve
ritüelleri ile zengindir. Bu zenginlik insan hayatının üç önemli geçiş dönemi
olan Doğum, Evlenme ve Ölüm merasimlerinde kendini daha çok
göstermektedir. Doğum merasimlerinin kendisi doğum öncesi, doğum anı ve
doğum sonrası zengin gelenek ve ritüelleri ile dikkati çekmektedir. Konunun
zenginliği ve genişliği göz önünde bulundurularak makalede sadece doğum
öncesinde halk kültüründe yer alan “Aşerme” ve “Çocuğun cinsiyetinin
belirlenmesi” dönemleri araştırılmış, çocuğun sağlıklı olması ve yaşaması için
alınan önlemler, her iki bölgede sözkonusu dönemlerde yapılan gelenekler ve
ritüeller karşılıklı şekilde incelenerek mukayese edilmiş, benzerlikler ve
farklılıklar saptanmıştır.
Aynı millet ve aynı genetik kodların taşıyıcısı olmamızdan dolayı
Azerbaycan, Anadolu ve Irak-Türkmen kültüründe benzerlikler farklılıklardan çoktur, farklılıkların olması ise geniş coğrafi araziye ve zengin halk kültürüne,
geleneklere, adet, inanc, merasim ve ritüellere sahip olmağımızın bir
göstergesidir.
Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, Irak-Türkmen, aşerme,
çocuk, cinsiyet, gelenek, ritüel.
Abstract
Traditions and rituals that have been passed down through generations
for centuries are remnants of our people's rich culture, reflected in habits,
knowledge, customs, and behaviors that still exist in many aspects of daily life.
These traditions and rituals, which have found their place in various
ceremonies as well as in many areas of our lives, are structured behaviors
aimed at fulfilling certain desires and wishes, alleviating fears and anxieties,
warding off the evil eye, bad intentions, heavy auras, and negative energies,
and aiding in our struggles against life's challenges. These traditions and rituals
are unique to the people who practice them and are direct reflections of their
national culture. The main purpose of these rituals, which are generally tied to
ancient Turkic beliefs, is to celebrate and bless a person's new status or
situation, while also protecting them from the dangers and harmful influences
believed to arise during transitional periods. At the same time, these rituals
help individuals hold on to life and look to the future with hope.
Azerbaijani, Anatolian, and Iraqi-Turkmen folk cultures are rich in
traditions and rituals, particularly evident during the three major life
transitions: birth, marriage, and death ceremonies. Birth ceremonies, in
particular, stand out for their rich array of traditions and rituals surrounding the
periods before, during, and after birth. Given the vast scope and depth of the
topic, this article specifically examines the "Cravings" and "Determination of
the Child's Gender" phases in folk culture during the prenatal period. The
measures taken to ensure the health and survival of the child, as well as the
customs and rituals practiced during these phases in both regions, are analyzed
comparatively, with similarities and differences identified.
Due to being the same nation and sharing the same genetic heritage,
similarities between Azerbaijani, Anatolian and Iraqi Turkmen cultures far
outweigh the differences. The existence of differences, however, is a reflection
of the vast geographical area and the rich folk culture, traditions, customs,
beliefs, ceremonies, and rituals that we possess.
Keywords: Azerbaijan, Anatolia, Iraqi Turkmen, cravings, child,
gender, tradition, ritual.
Çeşitli merasimler içinde kendine yer edinen, inasanın bazı istek ve arzularının gerçekleştirilmesinde, korku ve
endişelerinin ortadan kaldırılmasında, nazar, kötü niyet, ağır aura ve negatif enerjilerin karşısının alınmasında
yapılan ritüeller kalıplaşmış bir takım davranışlar bütünüdür.
Ritüelin araştırılması folklorun, dinler tarihinin, antropoljinin ve etnografinin en önemli alanlarından biridir.
Ritüelin asıl fonksiyonları ile ilgili yapılan araştırmalar günümüzde de aktüelliğini kaybetmemiştir. Ritüel
breyleri bir araya getirerek onlar arasındaki sosyal bağları güçlendirmektedir. Aynı zamanda topluma uyum
sağlamasına yardımcı olmakla geleneklere, inançlara sahip çıkarak yaşatılmasında da önemli rol üstlenmektedir.
Genellikle eski Türk inançları ile bağlı olan ritüellerin temel amacı insanın yeni durumunu, satatüsünü kutlamak
ve kutsamaktır, aynı zamanda onu, “geçiş” döneminde olacağına inanılan tehlike ve zararlı etkenlerden
korumaktır.
Makalede Nahçivan ve Kars folkloruna has olan doğum ritüelleri ve onlarla bağlı inançlar araştırılmış ve
örneklerle sistemli şekilde gösterilmiştir. Aynı zamanda doğum ritüelleri ve onlarla bağlı inançlar “Hamile
kalma”, “Hamile kadına konan yasaklar ve uygulanan inançlar”, “Çocuğun cinsinin belirlenmesi”, Kırklı
çocuğun korunması”, “Çocukta ilkler ve sağaltma”, “Çocuğun gelecekte nasıl olacağına dair inançlar” ve bu gibi
başlıklar altında inelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Nahçivan, Kars, folklor, merasim, ritüel, doğum, inanç.
Abstract
Taking place in various ceremonies, rituals are the forms of conventional behavior that applied in the realization
of certain desires and aspirations of man, elimination of fears, prevention of negative energies such as evil eye
and bad intention.
The investigation of ritual is the one of the most important branchs of folklore, the history of religions,
anthropology and ethnography. Investigations about the real functions of the ritual has maintained its relevance.
Ritual strengthens social relations between people by gathering them together. At the same time it takes an
important place in helping them to adapt to society and keeping their traditions and beliefs. In general, the main
purpose of the rituals about ancient Turkic beliefs is to celebrate the new situation of people, as well as to protect
them from dangers and harmfull effects that are believed to be expected in the “transition” period.
In the article the birth rituals and beliefs about them are investigated and showed systematically with examples
that, deal with Nakhchivan and Kars folklore. At the same time birth rituals and beliefs about them are
investigated under the different titles such as “to get pregnant”, “prohibitions and beliefs imposed on pregnant
women”, “defining the sex of the baby”, “protection of the newborn in the first 40 days”, “first and recovery in
the life of baby” and “beliefs about future life of the baby”.
Keywords: Nakhchivan, Kars, folklore, ceremony, ritual, birth, belief.
İslam ülkelerinin hemen hepsinde olduğu gibi Anadolu ve Azerbaycan`da da nazar inancı çok yaygındır.
Arapça “nzr” (رظ ن) kökünden gelen “nazar” kelimesi Türkçe`de “bakma, bakış” anlamındadır. Folklorda
sık sık karşılaştığımız “nazar” kelimesi “bakma” anlamına geldiği gibi, aynı zamanda Azerbaycan ve
Anadolu`da halk arasında “kem göz”, “bed nezer”, “göz”, “göz değmesi”, “pis göz”, “kötü göz”, “göze
gelme”, “kötü niyetli bakış” gibi kelimelerle de ifade edilmektedir. Nazar genel olarak gözle (köz nazarı),
dille (til nazarı), ayna ile (közgü nazarı), parmakla gösterilmekle (sug nazarı) değdirilmiş olur. Kem gözün
yakıcı bir bakış gibi nesneleri bile çatlatabileceğine inanıldığı gibi, kem gözlerden, kötü nazarlardan
korunmak için bir takım yöntemler de uygulanmaktadır. En yaygın yöntemlerden biri nazar boncuğu gibi
bilinen mavi boncuk, dağdağan gibi süs nesnelerinden hazırlanmış kolye, bileklik gibi takılar takmak,
üzerinde dua yazılmış muska taşımaktır. Aynı zamanda evin duvarlarına nazar boncuğu, üzerlikten yapılmış
süslü ev nazarlıkları, dualar yazılmış tablolar da asılmaktadır. Bahçe duvarına, evin giriş kapısının üst
kısmına boynuzlu koç kafası, at nalı gibi nazarı, kötü enerjiyi geri çevirdiğine inanılan nesneler de asılır. Bir
başka yöntem ise göz altına veya alına kömürle siyah çekilmesi, üzerlik, tuz, hamur yakılması, kurşun
dökülmesidir. Böylece bu yöntem ve ritüelleri uygulamakla kötü bakıştan yayılan nazarı, kötü enerjiyi yok
edeceği düşünülmektedir.
Folklorumuzda nazar, hal ve çileye karşı yapılan yöntem ve ritüeller de önemli yer tutmaktadır. Bu yöntem
ve ritüeller genellikle iki şekilde gerçekleşmektedir. Birincisi nazar, hal ve çileden korunmak için yapılan
ritüel ve uygulamalardır. İkincisi ise nazar, hal ve çileye uğramış, göz değmiş çocuğu bu durumdan
kurtarmak, üzerindeki kötü enerji, nazar, hal ve çileyi kaldırmak için yapılan ritüel ve yöntemlerdir.
Makalede Azerbaycan ve Anadolu`nun çeşitli bölgelerinde halk arasında nazar değmiş çocuğu nazar, hal
ve çileden kurtarmak ve korumak amacıyla yapılan yöntem ve ritüeller çeşitli antolojiler, kitaplar,
makaleler araştırılarak, kaynak kişilerden toplanan bilgiler karşılıklı şekilde incelenerek yer almıştır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, folklor, ritüel, nazar, hal, çile, yöntem.
Abstract
Belief of the evil eye is very common in Anatolia and Azerbaijan, as in almost all Islamic countries. The
word "evil eye" comes from the Arabic root "nzr" (نظر) and it means "look, glance" in Turkish. The word
"evil eye", which we often encounter in folklore, means "to look", as well as "kem goz", "bed nezer", "eye",
"eye contact", "dirty eye", "bad eye", "eye to eye" and "malicious look" among the people of Azerbaijan
and Anatolia. The evil eye is generally touched by the eye (koz’s evil eye), the tongue (til’s evil eye), the
mirror (kozgu’s evil eye) and the finger (sug’s evil eye). As it is believed that the evil eye can crack objectsas a burning look, some methods are applied to protect from it. One of the most common methods is to
wear jewelry like necklaces and bracelets made of ornamental objects such as hackberry branches and
blue beads known as evil eye beads and to carry an amulet with a prayer on it. At the same time, evil eye
beads, ornate house amulets made of a plant called peganum harmala, and paintings with prayers are
hung on the walls of the house. On the garden wall above the entrance door of the house, objects such
as horned ram's head, horseshoe, which are believed to repel the evil eye and bad energy, are hung.
Another method is spreading black mulberry, salt, paste; pouring lead and drawing black lines under the
eyes or on the forehead with coal. Thus, it is thought that the evil eye and its energy will be destroyed by
the application of these methods and rituals.
Methods and rituals against the evil eye, hal (bad luck) and chile (difficulty) also have an important place
in our folklore. These practices and rituals usually take place in two ways. The first one is protection from
the evil eye, bad luck and difficulty; and rituals, practices against it. The second one is the rituals and
practices performed to save a child who has been smitten with evil eye, bad luck and difficulty; and to
remove those nuisances and the bad energy from the kid.
In the article, the rituals and practices, performed among the people in various regions of Azerbaijan and
Anatolia in order to save and protect a child who has been affected by the evil eye, bad luck and difficulty;
various anthologies, books and articles were searched, and the information collected from the tradition
bearers were examined mutually.
Key Words: Azerbaijan, Anatolia, folklore, ritual, evil eye, bad luck, difficulty, method.
İslam medeniyetinde savaş ahlakı, İslam'ın temel prensipleri olan barış, adalet ve merhamet ilkelerine dayanır. İslam medeniyetinde savaş ahlakının temelini Kur'an ve Hz. Muhammed'in yaşamıyla ilgili hadisler oluşturur. Kur'an'da, savaşın sadece zulme karşı yapılabileceği ve masum insanlara zarar vermenin yasak olduğu vurgulanır. Örneğin, Kur'an'da şöyle denir: "Sizden biri zulüm görürse, yeryüzünde adaletle yönetilen bir toplumda zulmü kaldırıncaya kadar o zulme karşı cihad etmelidir". Bu ayet, savaşın sadece zulme karşı yapılabileceğini ve masum insanlara zarar vermemeye özen gösterilmesi gerektiğini belirtir. Hz. Muhammed'in hayatı da savaş ahlakının önemli bir kaynağıdır. O, savaş sırasında bile düşman askerlerine zarar vermemeye, sivilleri korumaya ve esirlere insanca muamele etmeye özen göstermiştir. Birçok hadiste, savaş sırasında ağaç kesmenin, kadınları ve çocukları öldürmenin, savaş esirlerine kötü muamele etmenin ve çevreye zarar vermenin yasaklandığı belirtilir. İslam medeniyetinde savaş ahlakı, adaletin ve insani değerlerin korunmasını ön planda tutar. Bu nedenle, İslam'ın savaş etiği sadece askeri stratejiyi değil, aynı zamanda ahlaki ve insani değerleri de içerir. Bu prensipler, savaşın etkilerini en aza indirerek insanlık için daha iyi bir dünya oluşturmayı amaçlar.
Nizami Muradoğlu'nun "Kanlı Taş" eseri, XX. yüzyılın başlarında yaşanan Türk Soykırımı'nı ele alırken, Türklerin maruz kaldığı acıları ve zulümleri tarihi kaynaklardan ve o olayların canlı şahiti olmuş insanlardan toplanan bilgilere dayanarak detaylı bir şekilde aktarmaktadır. Bu eserde, Türk halkının yaşadığı travmatik olaylar ve Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı işkence metodlarına dair çarpıcı örnekler bulunmaktadır. Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı işkence metodları arasında, fiziksel ve psikolojik işkence yöntemleri bulunmaktadır. Dayak, tecavüz, yakma, kesme, asma gibi fiziksel işkence yöntemleriyle birlikte, psikolojik baskı, tehdit ve aşağılama gibi yöntemler de kullanılmıştır. Bu tür vahşetler, sadece bireylerin bedenlerine değil, aynı zamanda ruhlarına da zarar vermiştir.
Nizami Muradoğlu'nun "Kanlı Taş" eseri, Türk-İslam medeniyetinde savaş ahlakı, Türk Soykırımı ve Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı işkence metodları gibi önemli konuları ele alırken, adil bir perspedktifle yaklaşmak ve insanlık için adalet ve barışı savunmanın gerektiğini gösterir. Bu tür acı olaylardan gelecek nesiller ders çıkarmalı ve bir daha tekrarlanmasına izin vermemelidir.
Anahtar Kelimeler: İslam, Türk, Ermeni, medeniyet, ahlak, savaş, soykırım, işkence.
Ethics of War in Islamic Civilization and the Torture Methods Employed by Armenians in the Turkish Genocide as Narrated in Nizami Muradoğlu's "Bloody Stone"
Summary
The ethics of war in Islamic civilization are based on the fundamental principles of Islam, including peace, justice, and mercy. The foundation of the ethics of war in Islamic civilization is formed by the Quran and the sayings of Prophet Muhammad. The Quran emphasizes that war is permissible only in self-defense and against oppression, and harming innocent people is prohibited. For example, the Quran states: "And if any one of the polytheists seeks your protection, then grant him protection so that he may hear the words of Allah. Then deliver him to his place of safety." This verse highlights that war is only justified in response to oppression and emphasizes the importance of avoiding harm to innocent individuals. The life of Prophet Muhammad is also a significant source of the ethics of war. Even in times of conflict, he emphasized avoiding harm to enemy soldiers, protecting civilians, and treating prisoners of war with humanity. Many sayings of the Prophet prohibit actions such as cutting down trees, killing women and children, mistreating prisoners of war, and causing harm to the environment during warfare. The ethics of war in Islamic civilization prioritize the preservation of justice and humanitarian values. Therefore, Islamic war ethics encompass not only military strategy but also moral and humanitarian values. These principles aim to minimize the effects of war and strive to create a better world for humanity.
Nizami Muradoğlu's work "Kanlı Taş" (Bloody Stone) delves into the Turkish Genocide that occurred in the early 20th century, detailing the sufferings and atrocities inflicted upon the Turks based on historical sources and accounts from eyewitnesses of those events. The book vividly portrays the traumatic experiences of the Turkish people and provides striking examples of the torture methods employed by Armenians against Turks. Among the torture methods used by Armenians against Turks, there were both physical and psychological techniques. Physical torture methods included beatings, rape, burning, cutting, and hanging, while psychological tactics such as intimidation, threats, and humiliation were also employed. These acts of brutality inflicted not only physical harm upon individuals but also deeply scarred their psyche.
Nizami Muradoğlu's work "Kanlı Taş" (Bloody Stone) addresses significant topics such as the ethics of war in Turkish-Islamic civilization, the Turkish Genocide, and the torture methods employed by Armenians against Turks. It approaches these subjects from a fair perspective, advocating for justice and peace for humanity. It emphasizes the importance of learning from such painful events and ensuring they are never repeated.
Keywords: Islam, Turkish, Armenian, civilization, ethics, war, genocide, torture.
The beliefs and rituals related to life transitions in Karabakh folklore encompass their influence
on significant life milestones such as birth, marriage, and death. Human beings cannot predict
the moment of their birth, marriage, or death. From the moment of birth, individual step into a
new world and face various challenges, innovations, and surprises throughout the stages of life.
This journey is perceived as a preparation from a transient world to an eternal life. Family
environment, educational processes, and social surroundings play a crucial role in shaping one's
personality.
Initiation rituals symbolize significant transitions in the life cycle and are associated with birth,
marriage, and death ceremonies. Enriched with traditional beliefs, these rituals have largely
maintained their presence, despite evolving over time. This study systematically examines
death rituals unique to Karabakh and provides examples to illustrate them. Death rituals
contribute to the preservation of cultural identity by reflecting an individual’s position within
the social structure and their relationship with the community.
Post-mortem rituals aim both to honor the memory of the deceased and to strengthen social
solidarity. Practices such as offering support to the mourning household, organizing memorial
ceremonies, and sharing meals are integral to this process. In Karabakh, these customs represent
an expression of individual mourning and a demonstration of communal unity. Crying and
lamentation are prominent elements of funeral ceremonies, serving as acts of respect and
emotional catharsis.
In conclusion, the death rituals of Karabakh, as part of the region’s cultural richness and
historical heritage, contribute to strengthening social ties and preserving cultural identity.
The aim of this study is to examine the death rituals specific to the Karabakh region within
cultural and social contexts. Death rituals reflect an individual's place within the social structure
and their relationship with the community, while also serving to preserve cultural identity and
strengthen social solidarity. This study seeks to identify the elements contributing to the
continuity of cultural heritage by revealing the impact of these rituals on both individual
mourning processes and communal unity.
This research employs qualitative research methods, specifically the descriptive analysis
technique. The study systematically examines traditional beliefs and practices related to death
rituals in Karabakh. Data collection involves the analysis of folkloric and anthropological
resources, field observations, and previously conducted oral history studies. The functional
aspects of these rituals are evaluated from the perspectives of social context and cultural
identity, with findings supported by illustrative examples. This method enables a deeper
understanding of the significance of transitional rituals in Karabakh folklore in terms of social
structure and cultural heritage.
Keywords: Karabakh, initiation rituals, death, belief.
Karabağ, zengin tarihi ve kültürel mirasıyla tanınan bir bölgedir. Bölge folkloru, halkın
deneyimlediği olaylar, coğrafi özellikler ve kültürel çeşitlilikle şekillenmiş bir yapıya sahiptir.
Folklor, halkın günlük yaşamında yer edinen inançları, adetleri ve gelenekleri bir arada
barındırır. Bu makalede, Karabağ folklorunda yer alan inançlar incelenerek, bu inançların halk
kültüründeki yerini ve önemini ele alacağız.
Karabağ folklorunda inançlar çeşitli kategorilere ayrılmaktadır. Bu inançların bir kısmı dini
kökenli iken, diğerleri doğa olayları ve günlük hayatla ilişkilidir:
Dini İnançlar: Karabağ’da İslam dini yaygın olarak benimsenmiştir ve bu dini inançlar folklorun
da bir parçası haline gelmiştir. Örneğin, Ramazan ve Kurban Bayramı gibi dini bayramlarda
gerçekleştirilen adet ve törenler, halkın inanç sisteminin bir yansımasıdır. Namaz kılmak, oruç
tutmak ve kurban kesmek gibi dini ritüeller, halk arasında geniş şekilde kabul görmektedir.
Doğa ve Doğa Güçleri ile İlgili İnançlar: Karabağ halkının doğaya olan yaklaşımı folklorlarına
da yansımaktadır. Özellikle tarımla uğraşan topluluklarda, doğa güçlerine dair inançlar yaygındır.
Örneğin, yağmur yağması için dua etmek veya ürünlerin bereketli olması amacıyla özel ritüeller
gerçekleştirmek bu inançlara örnek teşkil etmektedir.
Mitolojik İnançlar: Karabağ folklorunda mitolojik inançlar da önemli bir yer tutmaktadır. Mitler
ve efsaneler aracılığıyla halk, geçmişini ve kültürel değerlerini gelecek nesillere aktarmıştır.
Örneğin, Karabağ’da yaşayan halk arasında “Dev” ve “Cin” gibi varlıklara inanılmakta ve bu
varlıklarla ilgili çeşitli hikâyeler anlatılmaktadır.
Karabağ folklorunda yer alan inançlar, halkın kültürünü, değerlerini ve yaşam tarzını
yansıtmaktadır. Bu inançlar, halkın gündelik yaşamında önemli rol oynamakta ve nesilden nesle
aktarılmaktadır. Karabağ folklorunun zenginliği ve çeşitliliği, bu bölgenin kültürel mirasını daha
da değerli kılmaktadır. Bu makalede, Karabağ folklorunda yer alan inançları ele alarak, bu
inançların halk kültüründeki yerini ortaya koymaya çalıştık.
Anahtar Kelimeler: Karabağ, folklor, inanç, din, mitoloji, doğa.
Abstract
Karabakh is a region renowned for its rich historical and cultural heritage. The folklore of this
region has been shaped by the experiences of its people, geographical features, and cultural
diversity. Folklore encompasses the beliefs, customs, and traditions embedded in the daily lives
of the people. This study examines the beliefs present in Karabakh folklore and explores their
significance within the local culture.
The beliefs in Karabakh folklore are categorized into several types. While some of these beliefs
have religious origins, others are associated with natural phenomena and daily life:
Religious Beliefs: Islam is widely practiced in Karabakh, and religious beliefs constitute an
integral part of its folklore. For instance, customs and ceremonies performed during religious
festivals such as Ramadan and Eid al-Adha reflect the belief system of the community. Rituals
such as performing prayers, fasting, and animal sacrifices are widely observed among the people.
Beliefs Related to Nature and Natural Forces: The relationship between the people of Karabakh
and nature is prominently reflected in their folklore. Among agricultural communities, beliefs
associated with natural forces are particularly common. Examples include prayers for rain or
specific rituals performed to ensure a bountiful harvest.
Mythological Beliefs: Mythological beliefs also hold a significant place in Karabakh folklore.
Through myths and legends, the people have preserved and transmitted their cultural values and
historical narratives to future generations. For example, many residents of Karabakh believe in
beings such as "Dev" (giants) and "Cin" (jinn) and recount numerous stories involving these
entities.
The beliefs found in Karabakh folklore reflect the culture, values, and way of life of its people.
These beliefs play an essential role in daily life and are passed down from generation to
generation. The richness and diversity of Karabakh folklore enhance the cultural heritage of the
region, making it even more valuable. In this study, we aimed to analyze the beliefs in Karabakh
folklore and demonstrate their place in the local culture.
Keywords: Karabakh, folklore, belief, religion, mythology, nature.
Doç.Dr. Meleyke Nizami kızı Memmedova
AMEA Folklor Enstitüsü
Mitoloji Bölümü`nde aparıcı elmi işçi
ORCİD: 0000-0001-7714-4668
[email protected]
Bakü/Azerbaycan
Bildiri Özeti
Arapça “nzr” (نظر) kökünden olan “nazar” kelimesi Türkçe`de “bakma, bakış” anlamına gelmektedir. Bu kelime “bakış, iltifat” manasında tarihte ilk kez Aşık Paşa`nın Garib-name (1330) eserinde yer almıştır. Halk edebiyatında sık sık karşılaştığımız nazar kelimesi bakma anlamına geldiği gibi aynı zamanda halk arasında “kem göz”, yani kötü niyetli bakış anlamında da kullanılmaktadır. Kem gözün yakıcı bir bakış gibi nesneleri bile çatlatabileceğine inanıldığı gibi, kem gözlerden, kötü nazarlardan korunmak için bir takım yöntemler de uygulanmaktadır. En yaygın yöntemlerden biri nazar boncuğu gibi bilinen mavi boncuk, benzeri bir takım takılar takmak, üzerinde dua yazılmış muska taşımaktır. Bir başka yöntem ise göz altına kömürle siyah çekilmesidir. Ve böyle yapmakla kötü bakıştan yayılan nazarı, kötü enerjiyi yok edeceği düşünülmektedir.
Folklorumuzda, halk edebiyatında nazara karşı yapılan uygulama ve ritüeller de önemli yer tutmaktadır. Bu uygulama ve ritüeller genellikle iki şekilde gerçekleşmektedir. Birincisi nazardan korunmak, nazara karşı yapılan ritüel ve uygulamalardır. İkincisi ise nazara uğramış, göz değmiş birini bu durumdan kurtarmak, üzerindeki kötü enerji ve nazarı kaldırmak için yapılan ritüel ve uygulamalardır.
Makalede Azerbaycan ve Anadolu`nun çeşitli bölgelerinde halk arasında nazara karşı ve nazar değmiş birini bu durumdan kurtarmak ve korumak amacıyla yapılan ritüel ve uygulamalar çeşitli antolojiler, kitaplar, makaleler araştırılarak, kaynak kişilerden toplanan bilgiler karşılıklı şekilde incelenerek yer almıştır.
Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, ritüel, halk edebiyatı, nazar.
PRACTICES AND RITUALS IN AZERBAIJAN AND ANATOLIAN FOLKLORE THAT PROTECTS FROM THE EVIL EYE
Abstract
The word "evil eye" (nazar) comes from the Arabic "nzr" (نظر) pumpkin, which means "don’t look, gaze" in Turkish. This word, in the sense of "gaze, compliment", appeared for the first time in history in Aşık Paşa's Garib-name (1330). The word evil eye (nazar) is frequently encountered in folk literature, it means looking and it’s also used colloquially as "kem göz" which means malicious gaze. As it is believed that the evil eye can crack objects as a burning look, some methods are also applied to protect from the evil eye. One of the most common methods is to wear a set of jewels such as blue beads, known as the evil eye beads, and to carry an amulet with a prayer on it. Another method is to draw black lines under the eyes with coal. And by doing so, it is thought that the evil eye and evil energy that spreads from it will be destroyed.
In our folklore, practices and rituals against the evil eye in folk literature have an important place. These practices and rituals usually take place in two ways. The first one is protection from the evil eye and rituals, practices against it. The second one is the rituals and practices performed to save someone who has been smitten with evil eye and to remove the bad energy and evil eye from them.
In the article, the rituals and practices performed among the people in various regions of Azerbaijan and Anatolia in order to save and protect someone who has been affected by the evil eye, various anthologies, books and articles were searched and the information collected from the tradition bearers were examined mutually.
Key words: Azerbaijan, Anatolia, ritual, folk literature, evil eye.
Folklore is a significant academic field that reflects a society’s collective memory, cultural
identity, and traditional wisdom. The interaction between women and rituals in this context
provides a deeper understanding of gender roles and cultural meanings. Women often take on
prominent roles in rituals, both as creators and participants. This article examines the
intertwined relationship between women and rituals in a folkloric framework and explores the
social and cultural reflections of this interaction.
The purpose of this study is to investigate the roles women assume in rituals within the context
of folklore and to reveal how these roles are shaped in relation to social structures and values.
Additionally, it seeks to evaluate the place of rituals in cultural memory and the functional,
symbolic, and social meanings attributed to women within these processes, while considering
the contemporary reflections of traditional practices. The study aims to analyze how women’s
ritualistic performances reproduce or transform gender roles through examples from various
cultural geographies.
This article adopts an approach based on the analysis of folkloric texts and gender roles in
rituals. The research includes traditional practices from diverse regions, including Azerbaijan,
Anatolia, Thrace, and the Balkans. Based on data gathered from a literature review, it offers an
assessment of women’s roles and symbolism in rituals.
Keywords: Folklore, women, ritual, social role, traditional meaning.
Özet
Folklor, bir toplumun ortak belleğini, kültürel kimliğini ve geleneksel bilgeliğini yansıtan
önemli bir bilim alanıdır. Bu alanda kadın ve ritüellerin birbiriyle etkileşim içinde ele alınması,
toplumsal cinsiyet rollerinin ve kültürel anlamların daha derinlemesine kavranmasına olanak
sağlar. Kadınlar, ritüellerde çoğunlukla hem yaratıcı hem de aktör olarak ön plandadır. Bu
makalede, kadın ve ritüellerin folklorik bağlamda nasıl iç içe geçtiği incelenecek, bu etkileşimin
toplumsal ve kültürel yansımaları ele alınacaktır.
Bu araştırmanın amacı, folklor bağlamında kadınların ritüellerde üstlendiği rollerin
incelenmesi, bu rollerin toplumsal yapı ve değerlerle ilişkili olarak nasıl şekillendiğinin ortaya
konulmasıdır. Ayrıca, ritüellerin kültürel bellekteki yeri ve kadınların bu süreçlerdeki işlevsel,
sembolik ve toplumsal anlamları ele alınarak, geleneksel uygulamaların günümüzdeki
yansımaları değerlendirilmek istenmektedir. Çalışma, farklı kültürel coğrafyalardan örnekler üzerinden kadınların ritüelistik performanslarının toplumsal cinsiyet rollerini nasıl yeniden
ürettiğini veya dönüştürdüğünü analiz etmeyi amaçlamaktadır.
Bu makale, folklorik metinlerin incelenmesi ve ritüellerdeki toplumsal cinsiyet rollerinin
analizine dayalı bir yaklaşım benimsemiştir. Derlem, Azerbaycan, Anadolu, Trakya ve
Balkanlar gibi çeşitli coğrafyalardan geleneksel uygulamaları içermektedir. Literatür taraması
yoluyla elde edilen verilere dayalı olarak ritüellerde kadının rolü ve sembolizmi üzerine bir
değerlendirme yapılmıştır.
Anahtar kelimeler: Folklor, kadın, ritüel, toplumsal rol, geleneksel anlam.
Arapça kökenli "nazar" kelimesi, "nzr" (نظر) kökünden türemiş olup Türkçede "bakmak" veya "bakış" anlamına gelmektedir. Halk inançları ve folklor bağlamında sıklıkla kullanılan bu terim, temel anlamı olan "bakış"ın ötesinde, kötü niyetli veya zarar verici bakış anlamında da kullanılmaktadır. Halk arasında "kem göz" olarak bilinen bu tür bakışların, sadece insanları değil, nesneleri dahi olumsuz etkileyebileceği ve çatlatabileceği inancı yaygındır. Bu inanç doğrultusunda, nazardan korunmak amacıyla çeşitli yöntem ve pratikler geliştirilmiştir. En bilinen koruyucu unsurlardan biri, nazar boncuğu olarak adlandırılan mavi boncuk ya da benzeri süs objelerinin kullanılmasıdır. Aynı zamanda, kötü enerjiyi etkisiz hale getirmek amacıyla alın ve göz altına kömürle kara sürülmesi gibi ritüel uygulamalar da yaygındır. Bu pratiklerin temelinde, kötü bakışların yaydığı olumsuz enerjinin nötralize edileceği düşüncesi yatmaktadır.
Halk kültürümüzde ve folklorik inanışlarımızda nazardan korunmaya yönelik ritüeller ve yöntemler önemli bir yere sahiptir. Bu uygulamalar genel olarak iki ana kategoriye ayrılmaktadır: İlk grupta, nazardan korunmak amacıyla gerçekleştirilen ritüel ve pratikler yer alırken, ikinci grupta nazarın etkisine maruz kalan bireyi bu durumdan arındırmak ve negatif enerjiyi bertaraf etmek için uygulanan ritüeller bulunmaktadır.
Bu çalışma, nitel araştırma yöntemi çerçevesinde yürütülmüş olup folklor araştırmaları için yaygın olarak kullanılan betimleyici ve karşılaştırmalı analiz yöntemleri benimsenmiştir. Araştırma verileri, Batı Azerbaycan ve diğer bölgelerde yaşayan halkın nazar ve korunma yöntemlerine ilişkin anlatımları derlenerek elde edilmiştir. Ayrıca konuyla ilgili mevcut literatür incelenmiş, saha çalışmaları ile elde edilen bilgiler bir araya getirilerek yorumlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Batı Azerbaycan, kültür, nazar, yöntem, ritüel.
Abstract
The Arabic-derived term nazar ("evil eye"), originating from the root "nzr" (نظر), means "to look" or "gaze" in Turkish. Commonly used within the context of folk beliefs and folklore, this term extends beyond its literal meaning to signify a malicious or harmful gaze. It is widely believed that such gazes, known colloquially as the "evil eye," can negatively affect not only people but also objects, even causing them to crack or break. To protect against the influence of the evil eye, various protective measures and practices have been developed. Among the most well-known protective items is the evil eye bead, a blue bead or similar decorative object. Additionally, ritual practices such as applying black charcoal to the forehead and under the eyes are also prevalent, aiming to neutralize negative energy. These practices are rooted in the belief that the negative energy emitted by harmful gazes can be counteracted.
In our folk culture and folkloric beliefs, rituals and methods for protecting against the evil eye hold significant importance. These practices are generally categorized into two main groups: The first group includes rituals and practices performed to protect against the evil eye, while the second group consists of rituals aimed at cleansing the individual affected by the evil eye and neutralizing the negative energy.
This study was conducted within the framework of a qualitative research method, utilizing descriptive and comparative analysis techniques commonly employed in folkloric research. The research data were collected through narratives regarding the evil eye and protective methods from the people living in Western Azerbaijan and other regions. Additionally, the existing literature on the subject was reviewed, and the information obtained through field studies was compiled and interpreted.
Keywords: Western Azerbaijan, culture, evil eye, methods, ritual.
İnsanın kadersel döneminde doğumdan sonra ikinci yeri
evlenme tutmaktadır. Doğum kadar evlenme çağı da insanın
en mutlu ve sevinçli anlarını kapsamaktadır. Geçiş
dönemlerinden olan evlilik iki gencin bir araya gelmesiyle
yeni bir ailenin temelinin atılmasını sağlamaktadır. Bu temeli
atarken aileler başından birkaç basamaktan (kız beğenme, kız
isteme, nişan, kına vb.) geçmekle hayatının bu büyülü ve
mutlu anını düğün töreni ile gerçekleştirmiş olurlar. Evlilik
öncesi ve sonrası yapılan düğün gelenekleri kültürümüzde
kendine özgü yer edinmekle beraber, içinde birçok inançları
barındıran adetleri, ritüelleri ile tören ve şenlik şeklinde
gerçekleştirilmektedir.
199
Hayatımızda önemli yere sahip olan düğün töreni ve adetleri
halk edebiyatının çeşitli türlerinde, özellikle masal ve
destanlarda da kendi varlığını korumuş, geçmişten bugüne
kadar olan değişimi ile yamaşaya devam etmiştir. Günümüzde
hala bir çok bölgelerimizde, yörelerimizde yaşatılan milli
kültürel mirasımız olan bu geleneklerin, ritüellerin
nesillerden nesillere aktarılması için araştırılmasının,
toplanıp düzenli şekilde yazıya geçirilmesi, tanıtılması
gereklilik arzetmektedir. Bu bakımdan makalede Nahçıvan ve
Amasya halk kültüründe evliliğin önemi, düğünden önce ve
sonra yapılan tören ve şenliklerde gerçekleştirilen gelenekler
ve ritüeller bu alanda yazılan kitap, makaleler taranarak,
kaynak kişilerden toplanan bilgilere dayanarak karşılıklı
şekilde incelenmiştir. Aynı millet olarak aynı genetik kodları
taşımamızdan dolayı sadece Nahçıvan ve Amasya değil, bütün
bölgelerimizde, yörelerimizde olan düğün gelenekleri ve ritüellerinin benzerliği saptanmıştır. Farklılıkların olması ise
zengin halk kültürüne, folklora, geleneklere sahip
olduğumuzun bir kanıtı olarak algılanmalıdır.
Anahtar kelimeler: Nahçıvan, Amasya, Düğün, Gelenek,
Ritüel.
Abstract
Wedding is the second important thing that happens in
human life after a birth ceremony. Wedding period is as the
happiest moment of human life as the birth. A marriage,
which is one of the transition periods, provides the
foundation of a new family with union of two young people.
While providing this foundation, the families make magic and
happy moments of their life come true by wedding ceremony
that consists of some stages such as “kiz begenme” (to look
for a girl for bachelor boy), “kiz isteme” (to ask a family to
give their daughter as a bride), “nishan” (engagement
ceremony), “khina” (party for a bride that bride and her
friends dyed their fingers henna) etc. Ceremonies which
performing before and after wedding or marriage take an
important place in our culture and at the same being rich in
beliefs this customs and rituals performed in a form as a
ceremony and celebration. The wedding ceremony and
customs, significant in our lives, have maintained their
presence in various genres of folk literature, especially in
tales and epics, continuing to adapt to changes from the past
to the present. Being our national cultural heritage these
customs and rituals that today still live in many of our
regions need to research, collect, write down and
systematically introduce to young generation. In the article
the importance of the marriage in the culture of Nakhchivan
and Amasya, customs, traditions and rituals performed
before and after the wedding ceremonies, books and articles
that written in this direction, were investigated mutually
based on information from various sources. Not only in
regions Nakhchivan and Amasya, but also in all of our regions
the wedding customs and rituals were similar as the same
nation and carry the same genetic codes. The existence of
differences should be perceived as proof that we have a rich
folk culture, folklore and traditions.
Keywords: Nakhchivan, Amasya, Wedding, Custom, Ritual
Doğum sonrası ritüelleri doğum gerçekleştikten sonra yapılan geçiş ritüelleridir. Bu riteller, anne ve
çocuğun sağlığını, huzurunu, güvenini, mutluluğunu sağlamak, nazar, kem göz, hastalık, ağır enerji gibi
olumsuz etkenlerden, olağanüstü varlıklardan korunmak için yapılmaktadır. Azerbaycan ve Anadolu
folklorunda doğum sonrası çocuklar için yapılan ritüeller, çocuğun doğmasıdan okula gitmesine kadar geçen
süre zarfında yapılan uygulamlarda, gelenek ve inançlarda görülmektedir. Bu ritüeller genellikle çocuğun
hayatında baş veren ilkler için yapıldığından ilginç olduğu kadar değişik kültür ve inançları da beraberinde
getirmiştir. Sözkonusu çocukta ilkler, isim vermeden tut ilk tırnak ve saç kesimine, ilk diş çıkarmasına, sünnet
olunmasına, okula başlamasına kadar farklı dönemlerle devam eder. Her biri de çocuğun hayatında ilk olması
bakımından önemli olduğu kadar burda uygulanan gelenekler, inanmalar ve ritüeller de bir o kadar
anlamlıdır.
Makalede doğum sonrası çocuklar için yapılan ritüeller Kırklama, İsim Verme, İlk Saç Kesme, İlk Tırnak
Kesme, İlk Diş Çıkarma, Sünnet vb. başlıklar halinde ele alınarak incelenmiş, Azerbaycan ve Anadolu`nun
çeşitli bölgelerinde yapılan bu ritüellerin benzerlikleri, zenginlikleri saptanmıştır. Aynı zamanda makalede
yeteri kadar dolgun bilgiler sunmak adına sadece mevcut kitaplar, antolojiler, dergiler, makaleler taranmamış,
kaynak kişilerden elde olunan zengin bilgilerden de faydalanılmıştır.
Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Anadolu, folklor, doğum, çocuk, ritüel.
Abstract
Postpartum rituals are transition rituals performed after childbirth. These rituals are performed to
ensure the health, peace, trust, and happiness of the mother and child, to protect against negative factors such
as evil eye, heavy energy, illness, and extraordinary beings. In Azerbaijani and Anatolian folklore, rituals
performed for children after birth are seen in the practices, traditions, and beliefs carried out during the period
from the child’s birth until they start school. These rituals are as interesting as they bring different cultures
and beliefs together, since they are usually performed for the firsts in the child’s life. The firsts in question of
the child continue with different periods from naming to first nail and hair cutting, first tooth eruption,
circumcision, starting school. Each of these firsts in the child’s life is significant, and the traditions, beliefs, and
rituals applied during these moments are equally meaningful.
In the article, postpartum rituals for children are examined under various headings such as Kırklama
(Forty Days), Naming, First Haircut, First Nail Cutting, First Tooth Eruption, Circumcision, etc. The article
identifies the similarities and richness of these rituals as they are performed in different regions of Azerbaijan
and Anatolia. At the same time, in order to provide sufficient information in the article, not only existing
books, anthologies, magazines, and articles were scanned, but also rich information obtained from source
persons was used.
Key words: Azerbaijan, Anatolia, folklore, birth, child, ritual
Azerbaycan, Kafkasya'nın güneydoğu bölümünde yer alan ve Hazar Denizi'ne kıyısı olan bir
ülkedir. Bölgesel olarak Gürcistan, Ermenistan, İran, Rusya ve Türkiye ile sınır komşusudur. VII.
yüzyıldan itibaren İslam ordularının Güney Kafkasya’yı fethetmesiyle ile başlayan İslamlaşma süreci
Azerbaycan’da her alanda kendini hissettirmiştir.
Azerbaycan kültüründeki doğum ritüelleri, tarih boyunca İslam'ın etkisiyle şekillenmiştir.
Ancak, İslam öncesi Türk kültürünün izleri de bu ritüellerde belirgin şekilde hissedilmektedir. İşte
Azerbaycan kültüründeki doğum ritüellerinde İslam'ın etkisini gösteren bazı önemli unsurlar:
1. Doğum Öncesi Dualar ve Ayinler: Hamilelik süresince anne adayının sağlığı ve çocuğun
iyi bir şekilde dünyaya gelmesi için çeşitli İslami dualar okunur. Kur'an'dan sureler ve
peygamberimizin duaları bu süreçte sıkça yer alır. Doğumun kolay geçmesi ve çocuğun sağlıklı
doğması için mevlit okutmak yaygın bir uygulamadır. Bu, İslam'ın etkisiyle şekillenmiş bir ritüeldir.
2. Doğum Sırasında dua etmek çocuğun sağlıklı doğması ve annenin rahat etmesi için yaygın
bir pratiktir.
3. Doğum Sonrası Ritüelleri: Ad Koyma: İslam'da önem verilen ad koyma ritüeli yapılırken
çocuğun kulağına ezan okunur. Çocuğa ad konulurken genellikle dini içerikli isimler tercih edilir ve bu
isimler Kur'an'dan ya da peygamber isimlerinden seçilir. Akika Kurbanı: Doğumun ardından çocuğun
sağlığı ve bereketi için kurban kesilir. Bu, İslam'ın etkisiyle benimsenmiş bir ritüeldir. Nazarlık ve
Koruma: Çocuğu nazardan korumak için dualar okunur, Kur'an ayetleri yazılı nazarlıklar kullanılır.
Ayetel Kürsi gibi sureler özellikle bu amaçla kullanılır.
Sonuç olarak, Azerbaycan kültüründeki doğum ritüelleri, İslam'ın derin etkilerini
barındırmakla birlikte, eski Türk inanışlarının ve geleneklerinin izlerini de taşır. Bu ritüeller, hem
İslami hem de kültürel unsurların birleşimiyle zengin bir halk mirası oluşturur. İslam'ın getirdiği
dualar, ayinler ve dini uygulamalar, doğum ritüellerinin merkezinde yer alırken, geleneksel Türk
adetleri de bu ritüellere renk katmaktadır.
Anahtar kelimeler: Kafkas, Azerbaycan, kültür, doğum, ritüel, İslam.
Abstract
Azerbaijan is a country located in the southeastern part of the Caucasus, bordered by the
Caspian Sea. Regionally, it shares borders with Georgia, Armenia, Iran, Russia, and Turkey. The process of Islamization, which began with the conquest of the South Caucasus by Islamic armies in the
7th century, has made its influence felt in all areas in Azerbaijan.
The birth rituals in Azerbaijani culture have been shaped by the influence of Islam throughout
history. However, traces of pre-Islamic Turkish culture are also distinctly evident in these rituals. Here
are some key elements that demonstrate the influence of Islam on birth rituals in Azerbaijani culture:
1. Prayers and Ceremonies Before Birth: Various Islamic prayers are recited during pregnancy
for the health of the mother and the safe birth of the child. Surahs from the Quran and the Prophet`s prayers are frequently included in this process. It is a common practice to recite Mevlit for an easy birth and the healthy delivery of the child. This is a ritual shaped by the influence of Islam.
2. Prayers During Birth: Praying during birth for the healthy delivery of the child and the comfort of the mother is a widespread practice.
3. Post-Birth Rituals: Naming Ceremony: The ritual of naming the child, which is significant in Islam, involves reciting the call to prayer (Adhan) into the child`s ear. Generally, religious names are
chosen, often from the Quran or names of prophets. Akika Sacrifice: Following the birth, a sacrifice is
made for the child`s health and prosperity. This is a ritual adopted under Islamic influence. Amulets
and Protection: Prayers are recited, and amulets with Quranic verses are used to protect the child from
the evil eye. Surahs like Ayat al-Kursi are especially used for this purpose.
In conclusion, the birth rituals in Azerbaijani culture encompass deep Islamic influences
while also retaining traces of ancient Turkish beliefs and traditions. These rituals form a rich folk
heritage through the combination of Islamic and cultural elements. Islamic prayers, ceremonies, and
religious practices are central to the birth rituals, while traditional Turkish customs add a unique
cultural color.
Keywords: Caucasus, Azerbaijan, culture, birth, ritual, Islam.
Naxçıvan folklorunda uşaqlar üçün icra edilən doğum
ritualları, qədim dövrlərdən etibarən bu bölgənin zəngin mədəni
irsini əks etdirən maraqlı adət-ənənələrlə zəngindir. Uşaqlar, ailə
və cəmiyyət üçün böyük əhəmiyyət kəsb edən varlıqlar kimi
qəbul olunur və onların sağlam böyüməsi, uğurlu gələcəkləri
üçün müxtəlif rituallar icra olunur. Bu rituallar, xalqın inancları
və qədim dini, mistik dünyagörüşləri ilə sıx bağlıdır və bəzi
hallarda İslamın təsirləri ilə harmoniyaya gətirilmişdir.
Naxçıvan folklorunda uşağın cinsiyyətinin müəyyənləş
dirilməsi, sağlam, gözəl, əxlaqlı və ağıllı olması üçün bir sıra
doğum ritualları mövcuddur. Hamilə qadınların müəyyən əlamət
və hərəkətlərinə, icra edilən müxtəlif rituallara görə uşağın
cinsiyyətini proqnozlaşdırmağa çalışırlar. Bu dövrdə qadınlar
bəzən xüsusi dualar oxuyur və qoruyucu əşyalarla özlərini pis
gözlərdən qorumağa çalışırlar. Doğumdan sonra uşağa ad qoyma
mərasimi böyük əhəmiyyət kəsb edir. Ad seçimi, ailənin istəyinin
nəzərə alınması ilə həyata keçirilir. Uşağın adı onun gələcək
taleyini formalaşdırmaqda əhəmiyyətli rol oynayır. Göbək bağı
nın basdırılması da xüsusi bir ritualdır. Bu mərasimdə göbək
bağının torpağa basdırılması, uşağın torpağa bağlılığına işarə edir.
Həmçinin, bu ritual uşağın sağlam böyüməsi, gələcəkdə yaxşı bir
məslək sahibi olması üçün dualarla müşayiət olunur.
Doğum rituallarından olan Qırxtökmə mərasimi uşağın
doğulmasından 40 gün sonra həyata keçirilir. Bu dövrdə ana və
uşaq evdən çıxmır, qoruma ritualı icra olunur. Qırxtökmə mərasi
mində uşaq müəyyən dualarla yuyulub paklanır. Bunlarla yanaşı,
uşağı nəzərdən qorunmaq üçün başa qırmızı lent bağlanması və
digər qoruyucu əşyaların istifadəsi geniş yayılmışdır. Bu rituallar,
uşağın sağlam, xoşbəxt və uğurlu böyüməsini təmin etmək
məqsədini güdür. Naxçıvan folklorunda bu ənənələr, cəmiyyətin
mədəni dəyərlərinin bir hissəsini təşkil edir və nəsildən nəsilə
ötürülərək yaşadılır.
Açar sözlər: Naxçıvan, folklor, uşaq, doğum, ritual.
Резюме
Ритуалы рождения, проводимые для детей в фольклоре
Нахчывана, богаты интересными традициями, отражающими
древнее культурное наследие этого региона. Дети восприни
маются как важные члены семьи и общества, и для их здо
рового роста и успешного будущего выполняются различные
ритуалы. Эти ритуалы тесно связаны с верованиями народа,
а также с древними религиозными и мистическими взгляда
ми, и в некоторых случаях гармонируют с влиянием ислама.
Во фольклоре Нахчывана существуют многочисленные
ритуалы, связанные с определением пола ребенка, а также
для того, чтобы он был здоровым, красивым, нравственным
и умным. Для предсказания пола ребенка используются
различные ритуалы и приметы, а также наблюдаются опреде
ленные действия беременной женщины. В этот период жен
щины иногда читают специальные молитвы и защищают
себя от сглаза с помощью защитных предметов. После
рождения большое значение придается церемонии наречения
имени. Выбор имени осуществляется с учетом пожеланий
семьи, и считается, что имя играет важную роль в формиро
вании будущей судьбы ребенка. Обряд захоронения
пуповины также имеет особое значение, так как он символи
зирует связь ребенка с землей. Этот ритуал сопровождается
молитвами с пожеланием ребенку вырасти здоровым и
обрести хорошую профессию в будущем.
Церемония «сорок дней» является одним из ритуалов,
связанных с рождением, и проводится через 40 дней после
рождения ребенка. В этот период мать и ребенок не выходят
из дома, что считается обрядом защиты. В ходе этой
церемонии ребенка омывают с произнесением специальных
молитв для очищения. Наряду с этим, для защиты от сглаза
принято завязывать на голове ребенка красную ленту и
использовать другие защитные амулеты. Эти ритуалы
направлены на обеспечение здорового, счастливого и успеш
ного взросления ребенка. Эти традиции, передающиеся из
поколения в поколение, составляют важную часть культур
ных ценностей общества Нахчывана.
Ключевые слова: Нахчыван, фольклор, ребенок,
рождение, ритуал.
Summary
The birth rituals performed for children in Nakhchivan
folklore are rich in interesting customs that reflect the region's
cultural heritage from ancient times. Children are regarded as
significant beings for families and society, and various rituals are
carried out to ensure their healthy growth and successful future.
These rituals are closely linked to the beliefs of the people and
ancient religious, mystical worldviews, and in some cases, they
are harmonized with the influences of Islam.
In Nakhchivan folklore, there are various birth rituals aimed
at determining the child's gender and ensuring that the child is
healthy, beautiful, moral, and intelligent. Pregnant women try to
predict the baby's gender based on specific signs, movements, and
various rituals performed. During this period, women sometimes
recite special prayers and use protective amulets to shield
themselves from the evil eye. The naming ceremony after birth
holds great significance. The choice of name is made with
consideration for the family's wishes, as the child's name plays an
important role in shaping their future destiny. Another special
ritual is the burial of the umbilical cord. This ceremony signifies
the child's connection to the earth, and it is often accompanied by
prayers for the child's healthy growth and for them to have a good
profession in the future.
The Fortieth day ceremony, part of birth rituals, takes place
40 days after the child is born. During this period, the mother and
child do not leave the house, and a protective ritual is performed.
In the Fortieth day ceremony, the child is washed and purified
with specific prayers. Additionally, it is common to tie a red
thread around the child's head and use other protective items to
guard against the evil eye. These rituals aim to ensure the child's
healthy, happy, and successful upbringing. In Nakhchivan
folklore, these traditions constitute a part of the community's
cultural values and are passed down from generation to
generation.
Key words: Nakhchivan, folklore, child, birth, ritual.
Düğün törenleri, toplumların kültürel kimliğini oluşturan ve toplumsal değerleri yansıtan
önemli ritüel etkinliklerdir. Düğünlerde yer alan oyunlar, sadece eğlence unsuru değil, aynı
zamanda toplumsal ilişkilerin, rollerin ve değerlerin ifade bulduğu birer kültürel
performanslardır. Bu makale, Nahçıvan ve Trakya bölgelerinde yer alan düğün töreni
oyunlarını incelemekte ve bu oyunların toplumsal anlamlarını kültürel bağlamda ele almaktadır.
Her iki bölgenin geleneksel düğün oyunları, ailevi yapıdan toplumsal normlara kadar birçok
öğeyi yansıtarak, toplumsal cinsiyet, kuşaklar arası ilişkiler ve toplumsal aidiyet gibi
kavramlarla ilişkili derin anlamlar taşımaktadır. Makalede, bu oyunların ritüel işlevlerinin yanı
sıra, toplumsal yapı üzerindeki etkileri de incelenmiştir.
Bu araştırmanın amacı, Nahçıvan ve Trakya bölgelerindeki düğün töreni oyunlarının toplumsal
anlamlarını ve kültürel yansımalarını incelemektir. Düğün oyunlarının toplumsal cinsiyet
rolleri, aile yapıları, kültürel aidiyet ve toplumsal normlarla ilişkisini analiz ederek, her iki
bölgedeki geleneksel oyunların toplumsal yapıyı nasıl şekillendirdiğini ve kültürel değerleri
nasıl yansıttığını ortaya koymaktır.
Bu araştırma, nitel bir yöntemle gerçekleştirilmiştir. Veri toplama süreci, literatür taraması ve
saha çalışmasından oluşmaktadır. Nahçıvan ve Trakya’daki düğün töreni oyunları
gözlemlenmiş, yerel halkla yapılan derinlemesine görüşmelerle oyunların anlamları ve
toplumsal işlevleri hakkında bilgi toplanmıştır. Elde edilen veriler, içerik analizi yöntemiyle
yorumlanarak, oyunların kültürel ve toplumsal yansımaları analiz edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Nahçıvan, Trakya, kültür, düğün, oyun.
Abstarct
Wedding ceremonies are significant ritual events that form the cultural identity of societies and
reflect social values. The games played during weddings are not only elements of entertainment
but also cultural performances where social relationships, roles, and values are expressed. This
article examines the wedding ceremony games in the Nakhchivan and Thrace regions and
discusses the social meanings of these games in a cultural context. The traditional wedding
games in both regions reflect various elements, from family structures to social norms, and
carry profound meanings related to concepts such as gender, intergenerational relationships,
and social belonging. In this article, the ritual functions of these games, as well as their effects
on social structures, are explored.
The aim of this research is to examine the social meanings and cultural reflections of wedding
ceremony games in the Nakhchivan and Thrace regions. By analyzing the relationship of
wedding games with social gender roles, family structures, cultural belonging, and social
norms, this study seeks to reveal how traditional games in both regions shape social structures
and reflect cultural values.
This research was conducted using a qualitative methodology. The data collection process
consisted of literature review and fieldwork. Wedding ceremony games in Nakhchivan and
Thrace were observed, and in-depth interviews with local people were conducted to gather
information on the meanings and social functions of the games. The collected data was analyzed
through content analysis, focusing on the cultural and social reflections of the games.
Keywords: Nakhchivan, Thrace, culture, wedding, games.
İnsanın həyatında üç əsas keçid mərhələsi vardır –
doğum, evlənmə və ölüm. İnsan dünyaya göz açıp yumduğu
ana qədər müəyyən mərhələlərdən keçir. Bu mərhələləri
keçərkən qazandığı statusları ona sevinc və xoşbəxtliklə yanaşı
qorxu, narahatçılıq kimi hissləri də gətirir. Bu hisslər onda
qorunma və müdacələ etmə əzmini ortaya çıxarır. Çətinliklərlə
savaşmaq, qorxularına qalib gəlmək, sevdiklərini qorumaq
üçün müəyyən üsullara, metodlara əl atır. Bu metod və üsullar
içərisində müxtəlif məqsədlər üçün ən çox tətbiq olunanı
rituallardır.
Sözügedən rituallar isə müxtəlif inanclarla
zəngindir. Kökü çox qədimlərə gedib çıxan inanclarımız, dədə
babalarımızdan gördüklərimiz məişət həyatımızda adət
ənənlələr şəklində özünü göstərir. Məhz bu adət-ənənələrlə,
inanclarala zəngin rituallarımız da folklorumuzda çeşidliliyi və
zənginliyi ilə seçilir. Müəyyən təbiət hadisələri qarşısında aciz
qalan insan özünü qorumaq, istəklərinə nail olmaq üçün
rituallara üz tutmuşdur. Eyni zamanda sadəcə böyüklər özləri
və müxtəlif təbiət hadisələri, əlamətdar günlər üçün icra
etdikləri rituallarla yanaşı uşaqlar üçün də çoxlu rituallar
geçəkləşdirmişlər və hələ də bəzi bölgələrimizdə sözügedən
rituallar müəyyən məqsədlər üçün yaşadılmağa davam edilir.
Belə ki, uşaqları nəzərdən, kəm gözdən, mənfi enerjidən,
həmzaddan, çilədən, varlığına inanılan fövqəltəbii varlıqlardan
vb. qorumaq üçün müəyyən rituallar həyata keçirilir.
Məqalədə Azərbaycan və Anadolunun müxtəlif
bölgələrində eyni səbəblərdən uşaqları qorumaq məqsədi ilə
icra edilən rituallar araşdırılmış, qarşılıqlı şəkildə tədqiq
edilmişdir. Eyni genetik kodların daşıyıcıları olaraq eyni dünya
görüşünə, təfəkkürünə sahib olduğumuzun göstəricisi olaraq
uşaqlar üçün icra edilən rituallar arasında da bənzərliklər
çoxdur. Fərqliliklər isə zəngin mədəniyyət və folklora sahib
olmağımızla bağlıdır.
Açar sözlər: Azərbaycan, Anadolu, folklor, uşaq,
ritual, adət-ənənə, inanc.
Abstract
In the course of a person's life, there exist three
fundamental transitional stages – birth, marriage, and death.
From the moment an individual first sets foot in this world,
they traverse specific stages. While progressing through these
stages, the statuses they acquire bring forth not only feelings of
joy and happiness but also emotions such as fear and
discomfort. These emotions awaken within them the desire for
protection and resilience. Confronting challenges, conquering
their fears, and safeguarding their loved ones prompt them to
employ specific methods and techniques. Among these
methods, rituals are the most commonly employed, serving
various purposes. These rituals are deeply interwoven with
diverse beliefs. Our ancient beliefs, inherited from our
forebears, manifest themselves in the form of household
customs and traditions in our daily lives. It is through these
customs and beliefs that the richness and diversity of our rituals
are revealed in our folklore. Faced with specific natural events,
humans, feeling vulnerable, turn to rituals to ensure their
protection and fulfillment of their desires. At the same time,
not only adults themselves but also children have carried out a
multitude of rituals, and in some of our regions, these rituals
continue to be performed for specific purposes, primarily
focusing on the protection of children from the evil eye,
malevolent forces, negative energy, supernatural beings
believed to exist and other related entites.
In the article, rituals performed with the intention of
protecting children have been explored and reciprocally
examined in various regions of Azerbaijan and Anatolia for
similar reasons. As carriers of the same genetic codes,
children's rituals reflect many similarities as evidence of our
shared worldview and thinking. Differences, on the other hand,
are rooted in our rich cultural and folkloric heritage.
Keywords: Azerbaijan, Anatolia, folklore, child, ritual,
tradition, belief.
Karabağ, zengin tarihi ve kültürel mirasıyla tanınan bir bölgedir. Bölge folkloru, halkın deneyimlediği olaylar, coğrafi özellikler ve kültürel çeşitlilikle şekillenmiş bir yapıya sahiptir. Folklor, halkın günlük yaşamında yer edinen inançları, adetleri ve gelenekleri bir arada barındırır. Bu makalede, Karabağ folklorunda yer alan inançlar incelenerek, bu inançların halk kültüründeki yerini ve önemini ele alacağız.
Karabağ folklorunda inançlar çeşitli kategorilere ayrılmaktadır. Bu inançların bir kısmı dini kökenli iken, diğerleri doğa olayları ve günlük hayatla ilişkilidir:
Dini İnançlar: Karabağ’da İslam dini yaygın olarak benimsenmiştir ve bu dini inançlar folklorun da bir parçası haline gelmiştir. Örneğin, Ramazan ve Kurban Bayramı gibi dini bayramlarda gerçekleştirilen adet ve törenler, halkın inanç sisteminin bir yansımasıdır. Namaz kılmak, oruç tutmak ve kurban kesmek gibi dini ritüeller, halk arasında geniş şekilde kabul görmektedir.
Doğa ve Doğa Güçleri ile İlgili İnançlar: Karabağ halkının doğaya olan yaklaşımı folklorlarına da yansımaktadır. Özellikle tarımla uğraşan topluluklarda, doğa güçlerine dair inançlar yaygındır. Örneğin, yağmur yağması için dua etmek veya ürünlerin bereketli olması amacıyla özel ritüeller gerçekleştirmek bu inançlara örnek teşkil etmektedir.
Mitolojik İnançlar: Karabağ folklorunda mitolojik inançlar da önemli bir yer tutmaktadır. Mitler ve efsaneler aracılığıyla halk, geçmişini ve kültürel değerlerini gelecek nesillere aktarmıştır. Örneğin, Karabağ’da yaşayan halk arasında “Dev” ve “Cin” gibi varlıklara inanılmakta ve bu varlıklarla ilgili çeşitli hikâyeler anlatılmaktadır.
Karabağ folklorunda yer alan inançlar, halkın kültürünü, değerlerini ve yaşam tarzını yansıtmaktadır. Bu inançlar, halkın gündelik yaşamında önemli rol oynamakta ve nesilden nesle aktarılmaktadır. Karabağ folklorunun zenginliği ve çeşitliliği, bu bölgenin kültürel mirasını daha
da değerli kılmaktadır. Bu makalede, Karabağ folklorunda yer alan inançları ele alarak, bu inançların halk kültüründeki yerini ortaya koymaya çalıştık.
Anahtar Kelimeler: Karabağ, folklor, inanç, din, mitoloji, doğa.
Abstract
Karabakh is a region renowned for its rich historical and cultural heritage. The folklore of this region has been shaped by the experiences of its people, geographical features, and cultural diversity. Folklore encompasses the beliefs, customs, and traditions embedded in the daily lives of the people. This study examines the beliefs present in Karabakh folklore and explores their significance within the local culture.
The beliefs in Karabakh folklore are categorized into several types. While some of these beliefs have religious origins, others are associated with natural phenomena and daily life:
Religious Beliefs: Islam is widely practiced in Karabakh, and religious beliefs constitute an integral part of its folklore. For instance, customs and ceremonies performed during religious festivals such as Ramadan and Eid al-Adha reflect the belief system of the community. Rituals such as performing prayers, fasting, and animal sacrifices are widely observed among the people.
Beliefs Related to Nature and Natural Forces: The relationship between the people of Karabakh and nature is prominently reflected in their folklore. Among agricultural communities, beliefs associated with natural forces are particularly common. Examples include prayers for rain or specific rituals performed to ensure a bountiful harvest.
Mythological Beliefs: Mythological beliefs also hold a significant place in Karabakh folklore. Through myths and legends, the people have preserved and transmitted their cultural values and historical narratives to future generations. For example, many residents of Karabakh believe in beings such as Dev (giants) and Cin (jinn) and recount numerous stories involving these entities.
The beliefs found in Karabakh folklore reflect the culture, values, and way of life of its people. These beliefs play an essential role in daily life and are passed down from generation to generation. The richness and diversity of Karabakh folklore enhance the cultural heritage of the region, making it even more valuable. In this study, we aimed to analyze the beliefs in Karabakh folklore and demonstrate their place in the local culture.
Keywords: Karabakh, folklore, belief, religion, mythology, nature.
The beliefs and rituals related to life transitions in Karabakh folklore encompass their influence
on significant life milestones such as birth, marriage, and death. Human beings cannot predict
the moment of their birth, marriage, or death. From the moment of birth, individual step into a
new world and face various challenges, innovations, and surprises throughout the stages of life.
This journey is perceived as a preparation from a transient world to an eternal life. Family
environment, educational processes, and social surroundings play a crucial role in shaping one's
personality.
Initiation rituals symbolize significant transitions in the life cycle and are associated with birth,
marriage, and death ceremonies. Enriched with traditional beliefs, these rituals have largely
maintained their presence, despite evolving over time. This study systematically examines
death rituals unique to Karabakh and provides examples to illustrate them. Death rituals
contribute to the preservation of cultural identity by reflecting an individual’s position within
the social structure and their relationship with the community.
Post-mortem rituals aim both to honor the memory of the deceased and to strengthen social
solidarity. Practices such as offering support to the mourning household, organizing memorial
ceremonies, and sharing meals are integral to this process. In Karabakh, these customs represent
an expression of individual mourning and a demonstration of communal unity. Crying and
lamentation are prominent elements of funeral ceremonies, serving as acts of respect and
emotional catharsis.
In conclusion, the death rituals of Karabakh, as part of the region’s cultural richness and
historical heritage, contribute to strengthening social ties and preserving cultural identity.
The aim of this study is to examine the death rituals specific to the Karabakh region within
cultural and social contexts. Death rituals reflect an individual's place within the social structure
and their relationship with the community, while also serving to preserve cultural identity and
strengthen social solidarity. This study seeks to identify the elements contributing to the
continuity of cultural heritage by revealing the impact of these rituals on both individual
mourning processes and communal unity.
This research employs qualitative research methods, specifically the descriptive analysis
technique. The study systematically examines traditional beliefs and practices related to death
rituals in Karabakh. Data collection involves the analysis of folkloric and anthropological
resources, field observations, and previously conducted oral history studies. The functional
aspects of these rituals are evaluated from the perspectives of social context and cultural
identity, with findings supported by illustrative examples. This method enables a deeper
understanding of the significance of transitional rituals in Karabakh folklore in terms of social
structure and cultural heritage.
Keywords: Karabakh, initiation rituals, death, belief.