Several classification systems are in use for Legg-Calvé-Perthes disease. Three of them : Cattera... more Several classification systems are in use for Legg-Calvé-Perthes disease. Three of them : Catterall, Salter Thompson and Herring (Lateral Pillar) are most commonly used. There has been debate on which is most reliable. The purpose of this paper was to systematically analyse the literature when the classifications were compared. The Ovid (Medline) Database was used and the MeSH terms Perthes Classification and Reliability were inserted. Eleven studies were retrieved but only five were suitable for analysis as they attempted to compare the classifications. Most studies used kappa agreements as the principal outcome measure, although intraclass coefficients and percentage agreements were also used. Only four studies assessed for both intraobserver reproducibility and interobserver reliability. A further study from the references appendages was found to be suitable, and was included in the analysis.
Öz Osmanlı Devleti'nin egemen olduğu coğrafyanın tarihi incelenirken, başvu-rulacak ana kaynaklar... more Öz Osmanlı Devleti'nin egemen olduğu coğrafyanın tarihi incelenirken, başvu-rulacak ana kaynaklar Osmanlı arşiv kayıtlarıdır. Özellikle birinci elden kay-nak niteliğinde olan bu belgeler, tarihsel sürece tanıklık etmelerinden dolayı çok önem taşımaktadır. Bu kaynaklar arasında yer alan nüfus sayımı çizelge-leri de, insan, mekân ve zaman unsurlarını barındırdığı için, sosyo-demografik özellikleri ve şehir tarihini ortaya koyma hususunda vazgeçilmez niteliktedir-ler. Devletler tarihi açısından da önemli olan bu sayım belgeleri, kaydı yapılan nüfusun niceliksel ve niteliksel verilerini günümüze aktarmaktadır. Ahıska Bölgesi 16. yüzyılda Osmanlı egemenliğine geçerek 19. yüzyıl Rus yayılmacılığının bölgeye ulaşmasına kadar Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. Ancak Rus emperyalist yayılma siyaseti sonrası bölgedeki diğer Müslüman un-surlarla birlikte Rusların etnik kıyımlarına maruz kalarak yurtlarından kopa-rılmışlardır. Osmanlı Devleti gelen tüm Müslüman unsurları ülke topraklarının elverişli noktalarına iskan etme politikasını bir zorunluluk olarak ele almak du-rumunda kalmış, ancak günün şartlarına göre yarı modernleşmiş bir uygulama geliştirme yeteneğini de gösterebilmiştir. Bu çalışmanın amacı Rusya'nın XIX. yüzyıl yayılmacı siyaseti ekseninde tazyik ve şiddetine maruz kalan Ahıska ve Kafkas göçmenlerini, Osmanlıların ne şekilde iskân ettiklerini ortaya koymak-tır. Çalışmanın cevap aradığı bir diğer soruda gelen muhacirlerin yerleştikleri coğrafyada ne gibi sosyal, siyasal ve iktisadi problemlerle karşılaştıklarıdır. Immigrant People From Akhaltsikhe Moving To Anatolia In The Light Of Ottoman Population Registration Abstract The primary source while examining the history of the geography dominated by Ottoman Empire is Ottoman archive registration. These primary sources
ÖZ Osmanlı devleti modernleşme öncesi dönemde çok geniş sınırlara ulaşan bir yapıya ulaşmıştır. B... more ÖZ Osmanlı devleti modernleşme öncesi dönemde çok geniş sınırlara ulaşan bir yapıya ulaşmıştır. Bu durum sınırları içinde teknolojik açıdan çok iyi bir organizasyon meydana getirmesini gerektirmiştir. Sıkı sıkıya merkeze bağlı olan Osmanlı Devletinin taşra teşkilatının en büyük parçasını eyaletler teşkil etmektedir. İdari yapı itibariyle eyaletlerde sancaklara, kazalara ve nahiye/köy ünitelerine ayrılmışlardır. Bu idari mekanizma içerisinde hükümdarın taşradaki temsilcileri askeri yetkilerde bey unvanlı, Beylerbeyi, idari yetkilerde efendi unvanlı Kadılar olmuştur. Osmanlı taşra teşkilatı uzun ve çeşitli merhalelerden geçtikten sonra 16. Asırda Rumeli, Anadolu, Arabistan ve Kuzey Afrika'da en gelişmiş şekline ulaşmıştır. Osmanlı eyalet idaresi daha önceki Türk ve İslam devletlerine ait idari geleneklerden bir çok unsuru alarak bu teşkilatı geliştirmiştir. Osmanlı imparatorluğunun topraklarının eyaletlere ayrılmasında güdülen amaç bunların iktisadi yönden kendi kendini yönetmesi ilkesidir. Her eyalet imparatorluğun savunması için gerekli olan ve gelirine göre hissesine düşen askeri de yetiştirmekle görevli idi. Bu husus Tımar ve Zeamet toprakların temel işlevleri arasında sayılmıştır. Osmanlı devletinin yarı muhtar birimlerden oluşan merkezi devlet yapısı kendi idari gelenekleri geliştirip uygulamada etkili olmuştur. Geniş bir ülkeye sahip bir devletin bu vasfı sağlayabilmesi ancak sağlıklı bir haberleşme ve ulaşım ağına olmakla mümkündür. Osmanlılar Bizans ve Selçuklulardan devraldıkları ulaştırma imkânlarını geliştirmişlerdir. İpek yolunun devamını oluşturan yolların bir kısmı tekerlekli araçların geçmesine elverişli düz yollardır. Yolların büyük bir kısmı kervan ulaşımına imkân tanımaktadır. Osmanlı mekân organizasyonunun ana politikası içinde Memalik-i Mahruse'nin tümünü kaplayacak mekânın ulaşılabilirliğini sağlamak önem arz etmektedir. Osmanlı klasik döneminde bunun için iki yol izlenmiştir. İlki, İstanbul'dan başlayan ve bir taraftan Rumeli canibinde diğer yandan da Anadolu canibinde sağ, orta ve sol kol adı ile oluşturulan yol ağı kurulmuştur. Ayrıca bu ana güzergâh talî yollar ile de genişletilmiştir. Bu yollar üzerinde güvenliği ve ulaşılabilirliği sağlamak üzere menzil ve derbend teşkilatları işlevsel kılınmıştır. Osmanlıların mekân entegrasyonu için izledikleri bir diğer metod ise İstanbul'dan itibaren çevreye doğru genişleyen yol güvenliği çemberleri kurmak olmuştur.
Irak coğrafyasının Osmanlı egemenliğine geçmesi sonrası bu bölgede Osmanlı rejiminin unsurları yö... more Irak coğrafyasının Osmanlı egemenliğine geçmesi sonrası bu bölgede Osmanlı rejiminin unsurları yönetime hâkim olmuştur. Haşimiler bölgenin yönetim mekanizmasına Abbasilerden beri hakim olmuşlar ve Osmanlı egemenliği sırasında da bu hakimiyetlerini sürdürmüşlerdir. Özellikle I. Dünya savaşı öncesinde İngilizlerin bölgeye olan ilgisi artınca Mekke Şerifi olan Hüseyin ile birlikte Osmanlı nüfuz alanında bir takım ayaklanmalar meydana gelmiş ve bu bölgede ki Osmanlı hâkimiyeti I. Dünya savaşı sonunda sona ermiştir. Osmanlılar ırak’daki yönetimlerini bölgenin önemli aşiretleri üzerinden tesis etme eğilimindedirler. Ancak 19. Yüzyılın siyasal gelişimleri içerisinde Caf, Hemavend ve Berzenci aşiretlerinin ( bunlardan Berzenciler Sülale-i Tahire-i Haşimi olarak bilinirler), asayiş ve vergi konularında söz sahibi olmalarına ve Bab-ı ali ile ilişkiler kurmalarına olanak tanıyarak merkezileşme politikasını Irak’da sürdürmüşlerdir. Biz bu çalışmamızda Osmanlı arşiv belgeleri ışığında Haşimi ailesinin Osmanlı yönetimi ile olan bağlarını ve bölge egemenliğini tesis etmede ne gibi sorumluluklar üstlendiklerini açıklamaya çalışacağız.
Birinci dünya savaşının patlak vermesi ile birlikte Rus hükümeti Anadolu’daki özellikle ermeni a... more Birinci dünya savaşının patlak vermesi ile birlikte Rus hükümeti Anadolu’daki özellikle ermeni azınlığın dinsel ve etnik farklılığı üzerinden siyaset oluşturmaya başlamıştır. Ermeniler de Rusya’nın hamiliğinde bölgede bağımsız bir Ermenistan kurabileceklerini hayalini taşıdıklarından dolayı Rusya ile birlikte bölgenin Müslüman ahalisi üzerindeki baskı ve şiddetini artıran eylemelere girişmişlerdir. Ardahan vilayeti de bu dönemde Rus birlikleri ve Ermeni çetelerinin işkence, tecavüz ve katliamlarından en fazla mağdur olan yörelerden birisidir. Özellikle Yanık Cami olayı bölge insanının zihninde hala canlılığını korumaktadır. Bu çalışmanın amacı kayıt altına alınan canlı tanık ve onların çocuklarının ifadeleri ışığında ermeni zulüm ve kıyımlarının boyutunu ortaya çıkarmaktır. Osmanlı arşivinin nüfus defterleri de çalışmamızda yararlanılan kaynaklar arasındadır.
ÖZ Osmanlılar XIV. yüzyılın başlarından itibaren batı Anadolu beyliklerinden bir takım denizci ge... more ÖZ Osmanlılar XIV. yüzyılın başlarından itibaren batı Anadolu beyliklerinden bir takım denizci geleneklerini devralarak daha sonraki yüzyıllarda Akdeniz ve Karadeniz hâkimiyetinde kendilerine önemli avantajlar sağlayacak olan bir bilgi ve tecrübeye sahip olmuşlardır. 16. Yüzyılın başlarında ise artık bir deniz imparatorluğuna dönüşecek olan devlet sadece denizlerde değil aynı zamanda memleketin bütün nehir ve gölleri üzerinde de dönemin ekonomik faaliyetleri ve ulaşım stratejilerini uygulayacak olan düzenlemeler yapmaktan geri durmamışlardır. Ayrıca bir takım sefer lojistikleri çerçevesinde nehirler ve göller üzerinde askerî metotlara dayanan uygulamalar geliştirmişlerdir. XVIII. Yüzyıla gelindiğinde denizcilik faaliyetlerini bir düzen altına almak politikası çerçevesinde bir bahriye kanunnamesi vücuda getiren devlet bu uygulama ile hem kaybedilen topraklarını geri alma düşüncesini hem de canlı bir ticari yaşamın ulaşım boyutu için sadece karayolu trafiğini değil aynı zamanda su yollarının potansiyelini de sisteme entegre edecektir. Biz bu çalışmamızda Osmanlı devletinin XIX. Yüzyıl ortalarında gelişen gemi teknolojisi karşısında denizlerde büyük devletlerle mücadele gücünü yitirmesine karşın ülkenin nehirleri ve gölleri üzerinde ticari yaşamın gerektirdiği dönüşümleri gerçekleştirmek yolunda neler yaptığını açıklamaya çalışacağız. Ayrıca ülkedeki nehirlerin tarım faaliyetleri için elverişli şartlara kavuşturulmasında ve nehirlerin bahar aylarında yaratmış olduğu sel ve taşkın tehlikelerine önlem almak noktasında neler yaptığını açıklamaya çalışacağız. ABSTRACT From the very beginnings of 14th century, the Ottomans gained knowledge and experience during the rule of Mediterranean and Black Sea region, providing them with great advantages in the later years as they took over the mariner practices from the western Anatolian seigniors. The empire, which gained the sea rule, did not only make regulations concerning the economic activity and transportation strategy on seas but also rivers and
Osmanlı Devleti 93 harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı- Rus savaşını kaybettiğinden dolayı Kars,... more Osmanlı Devleti 93 harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı- Rus savaşını kaybettiğinden dolayı Kars, Ardahan ve Batum vilayetlerini savaş tazminatı olarak Rusya’ya terk etmek zorunda kalmıştır.1877 yılından 1917 yılında Rusya’da çıkan Bolşevik ihtilaline kadar bu vilayetler Rus idaresinde kalmıştır. Rusya Kars vilayetini kendi hâkimiyet döneminde Oblast olarak yeniden organize etmiş ve Ardahan ve diğer bazı küçük yerleşim birimlerini de Oblast’a bağlı Okrug ve Uçastka adı verilen daha küçük bir idari birim olarak yeniden örgütlendirmiştir. Kars askeri valiliği, kaza statüsündeki Okrug adı verilen birimlere ayrılmak suretiyle idare edilmiştir. Kars merkez dışında bu kazalar Ardahan, Kağızman ve Oltu’dan oluşmaktadır. Bu kazalar Oblast valiliğine bağlı albay rütbesinde birer mutasarrıf tarafından idare edilmişlerdir. Bunun yansıra Rus Oblast idaresinin Kars vilayeti merkezli olarak hazırlamış olduğu etnik ve dinsel grupların dağılımını gösteren raporlar Kafkas politikasının uzun soluklu bir proje oluşunun da göstergesi durumundadır. Bu vilayetlerde kalıcı olmayı düşünen Ruslar vilayet’in resmi yayın organı olarak Kars gazetesini de çıkarmaya başlamışlardır. Gazetenin redaktörlüğünü Boris Esadze isimli bir harp tarihçisi yapmaya başlamıştır. Boris ve Simon Esadze kardeşler V.A. Potto isimli Rus tarihçinin başlangıçta yardımcılığını yapmışlardır. Daha sonra onun ölümü üzerine Kafkas harbinin tarih şubesinden sorumlu olarak Kafkas Ordusu ve Kars gazetelerinde yazılar neşretmeye başlamışlardır. Her iki kardeşin 1912 ve 1927 yılları arasında gerek gazetelerde çıkan yazıları, gerekse Rus idaresinin Kars vilayeti merkezli olarak Kafkas cephesi öncesinde ve sonrasında yaptığı bir takım askeri ve sivil idareye ilişkin düzenlemeleri bölge tarihi için ehemmiyet taşımaktadır. Bu çalışmamızda Gürcistan Devlet Arşivinde Boris ve Simon Esadze Özel Arşivi fonlarında bulunan “Kars Oblastı’nın Askeri ve Sivil İdaresi” isimli çalışma incelenmek suretiyle Kafkas cephesinin önemli bir merkezi olan Kars vilayetinin 1912 ve 1918 yılları arasında Rus idaresi altında iken taşıdığı stratejik ve politik değer incelenmiş olacaktır.
Journal of the Economic and Social History of the …, Jan 1, 1960
... by the Ottoman figures. The closeness of the estimates provides a sound hypothesis for estima... more ... by the Ottoman figures. The closeness of the estimates provides a sound hypothesis for estimates of Balkan and Asia Minor population back through the Middle Ages. The evidence of city population, while very interesting, still is quite fragmentary. ...
K anuni Sultan Süleyman Hanın ilk yıllarında bölge Osmanlı hâkimiyeti altına girdi. Ardahan ve Ka... more K anuni Sultan Süleyman Hanın ilk yıllarında bölge Osmanlı hâkimiyeti altına girdi. Ardahan ve Kars Kaleleri uzun yıllar Osmanlı topraklarını Kafkasya'dan gelen saldırılara karşı koy-mada yardımcı olmuştur.1578'den 1844 yılına kadar Osmanlının önemli eyaletlerinden biri olmuştur. 1845 yılından itibaren Sancak Statüsüne dönüştürülmüş ve Erzurum Vilayetine bağlanmıştır. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşının ardından imzalanan 1878 Ayestefanos ve Berin Antlaşmalarıyla Rusya'ya ve-rilen bölge, 1918 Brest-Litovsk Antlaşmasıyla geri alındı. 26 Nisan 1919'da Gürcülerin işgaline uğradı. Gürcistan'ın Kızılordu tarafından işgali üzerine Gürcistan Hükümeti, 23 Şubat 1921'de Ardahan, Çıldır ve Posof'u Türk Hükümetine bıraktığını açıkladı. Doğu cephesi birlikleri de aynı gün harekete geçerek, bölgeyi Türk topraklarına kattı. K ars ve Ardahan havalisi yaklaşık 40 yıl Rus idaresinde kalarak din ve dillerine ilişkin baskılara maruz kalmışlardır. Ancak yine de Anavatana katılma özlemlerini hiçbir zaman kaybetme-mişlerdir. Bölge halkının duygu ve düşüncelerine halk aşıkları tercüman olmuş ve milli hafızalarının korunmasına aracılık etmişlerdir. B u eser işgal altında kalan bir coğrafyanın acı ve zulümler yaşayan, kalbi vatan ve ulusunun aşkı ile çarpan ve canını vatan için esirgemeyen ahalisinin yaşadıklarına dikkat çekmek du-rumundadır. Bu çalışma ile Osmanlı yönetim kademesinin değişik mevkilerinde görevler almış olan Ardahan ve Kars bölgesinin yetiştirmiş olduğu devlet erkânı ve ulema'nın ilim dünyasına tanıtılması amaçlanmıştır. Ayrıca kırk yıllık esaret sonrası hürriyetlerine kavuşan bölgenin şehir tarihi ve aile tarihi-ne de katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Several classification systems are in use for Legg-Calvé-Perthes disease. Three of them : Cattera... more Several classification systems are in use for Legg-Calvé-Perthes disease. Three of them : Catterall, Salter Thompson and Herring (Lateral Pillar) are most commonly used. There has been debate on which is most reliable. The purpose of this paper was to systematically analyse the literature when the classifications were compared. The Ovid (Medline) Database was used and the MeSH terms Perthes Classification and Reliability were inserted. Eleven studies were retrieved but only five were suitable for analysis as they attempted to compare the classifications. Most studies used kappa agreements as the principal outcome measure, although intraclass coefficients and percentage agreements were also used. Only four studies assessed for both intraobserver reproducibility and interobserver reliability. A further study from the references appendages was found to be suitable, and was included in the analysis.
Öz Osmanlı Devleti'nin egemen olduğu coğrafyanın tarihi incelenirken, başvu-rulacak ana kaynaklar... more Öz Osmanlı Devleti'nin egemen olduğu coğrafyanın tarihi incelenirken, başvu-rulacak ana kaynaklar Osmanlı arşiv kayıtlarıdır. Özellikle birinci elden kay-nak niteliğinde olan bu belgeler, tarihsel sürece tanıklık etmelerinden dolayı çok önem taşımaktadır. Bu kaynaklar arasında yer alan nüfus sayımı çizelge-leri de, insan, mekân ve zaman unsurlarını barındırdığı için, sosyo-demografik özellikleri ve şehir tarihini ortaya koyma hususunda vazgeçilmez niteliktedir-ler. Devletler tarihi açısından da önemli olan bu sayım belgeleri, kaydı yapılan nüfusun niceliksel ve niteliksel verilerini günümüze aktarmaktadır. Ahıska Bölgesi 16. yüzyılda Osmanlı egemenliğine geçerek 19. yüzyıl Rus yayılmacılığının bölgeye ulaşmasına kadar Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. Ancak Rus emperyalist yayılma siyaseti sonrası bölgedeki diğer Müslüman un-surlarla birlikte Rusların etnik kıyımlarına maruz kalarak yurtlarından kopa-rılmışlardır. Osmanlı Devleti gelen tüm Müslüman unsurları ülke topraklarının elverişli noktalarına iskan etme politikasını bir zorunluluk olarak ele almak du-rumunda kalmış, ancak günün şartlarına göre yarı modernleşmiş bir uygulama geliştirme yeteneğini de gösterebilmiştir. Bu çalışmanın amacı Rusya'nın XIX. yüzyıl yayılmacı siyaseti ekseninde tazyik ve şiddetine maruz kalan Ahıska ve Kafkas göçmenlerini, Osmanlıların ne şekilde iskân ettiklerini ortaya koymak-tır. Çalışmanın cevap aradığı bir diğer soruda gelen muhacirlerin yerleştikleri coğrafyada ne gibi sosyal, siyasal ve iktisadi problemlerle karşılaştıklarıdır. Immigrant People From Akhaltsikhe Moving To Anatolia In The Light Of Ottoman Population Registration Abstract The primary source while examining the history of the geography dominated by Ottoman Empire is Ottoman archive registration. These primary sources
ÖZ Osmanlı devleti modernleşme öncesi dönemde çok geniş sınırlara ulaşan bir yapıya ulaşmıştır. B... more ÖZ Osmanlı devleti modernleşme öncesi dönemde çok geniş sınırlara ulaşan bir yapıya ulaşmıştır. Bu durum sınırları içinde teknolojik açıdan çok iyi bir organizasyon meydana getirmesini gerektirmiştir. Sıkı sıkıya merkeze bağlı olan Osmanlı Devletinin taşra teşkilatının en büyük parçasını eyaletler teşkil etmektedir. İdari yapı itibariyle eyaletlerde sancaklara, kazalara ve nahiye/köy ünitelerine ayrılmışlardır. Bu idari mekanizma içerisinde hükümdarın taşradaki temsilcileri askeri yetkilerde bey unvanlı, Beylerbeyi, idari yetkilerde efendi unvanlı Kadılar olmuştur. Osmanlı taşra teşkilatı uzun ve çeşitli merhalelerden geçtikten sonra 16. Asırda Rumeli, Anadolu, Arabistan ve Kuzey Afrika'da en gelişmiş şekline ulaşmıştır. Osmanlı eyalet idaresi daha önceki Türk ve İslam devletlerine ait idari geleneklerden bir çok unsuru alarak bu teşkilatı geliştirmiştir. Osmanlı imparatorluğunun topraklarının eyaletlere ayrılmasında güdülen amaç bunların iktisadi yönden kendi kendini yönetmesi ilkesidir. Her eyalet imparatorluğun savunması için gerekli olan ve gelirine göre hissesine düşen askeri de yetiştirmekle görevli idi. Bu husus Tımar ve Zeamet toprakların temel işlevleri arasında sayılmıştır. Osmanlı devletinin yarı muhtar birimlerden oluşan merkezi devlet yapısı kendi idari gelenekleri geliştirip uygulamada etkili olmuştur. Geniş bir ülkeye sahip bir devletin bu vasfı sağlayabilmesi ancak sağlıklı bir haberleşme ve ulaşım ağına olmakla mümkündür. Osmanlılar Bizans ve Selçuklulardan devraldıkları ulaştırma imkânlarını geliştirmişlerdir. İpek yolunun devamını oluşturan yolların bir kısmı tekerlekli araçların geçmesine elverişli düz yollardır. Yolların büyük bir kısmı kervan ulaşımına imkân tanımaktadır. Osmanlı mekân organizasyonunun ana politikası içinde Memalik-i Mahruse'nin tümünü kaplayacak mekânın ulaşılabilirliğini sağlamak önem arz etmektedir. Osmanlı klasik döneminde bunun için iki yol izlenmiştir. İlki, İstanbul'dan başlayan ve bir taraftan Rumeli canibinde diğer yandan da Anadolu canibinde sağ, orta ve sol kol adı ile oluşturulan yol ağı kurulmuştur. Ayrıca bu ana güzergâh talî yollar ile de genişletilmiştir. Bu yollar üzerinde güvenliği ve ulaşılabilirliği sağlamak üzere menzil ve derbend teşkilatları işlevsel kılınmıştır. Osmanlıların mekân entegrasyonu için izledikleri bir diğer metod ise İstanbul'dan itibaren çevreye doğru genişleyen yol güvenliği çemberleri kurmak olmuştur.
Irak coğrafyasının Osmanlı egemenliğine geçmesi sonrası bu bölgede Osmanlı rejiminin unsurları yö... more Irak coğrafyasının Osmanlı egemenliğine geçmesi sonrası bu bölgede Osmanlı rejiminin unsurları yönetime hâkim olmuştur. Haşimiler bölgenin yönetim mekanizmasına Abbasilerden beri hakim olmuşlar ve Osmanlı egemenliği sırasında da bu hakimiyetlerini sürdürmüşlerdir. Özellikle I. Dünya savaşı öncesinde İngilizlerin bölgeye olan ilgisi artınca Mekke Şerifi olan Hüseyin ile birlikte Osmanlı nüfuz alanında bir takım ayaklanmalar meydana gelmiş ve bu bölgede ki Osmanlı hâkimiyeti I. Dünya savaşı sonunda sona ermiştir. Osmanlılar ırak’daki yönetimlerini bölgenin önemli aşiretleri üzerinden tesis etme eğilimindedirler. Ancak 19. Yüzyılın siyasal gelişimleri içerisinde Caf, Hemavend ve Berzenci aşiretlerinin ( bunlardan Berzenciler Sülale-i Tahire-i Haşimi olarak bilinirler), asayiş ve vergi konularında söz sahibi olmalarına ve Bab-ı ali ile ilişkiler kurmalarına olanak tanıyarak merkezileşme politikasını Irak’da sürdürmüşlerdir. Biz bu çalışmamızda Osmanlı arşiv belgeleri ışığında Haşimi ailesinin Osmanlı yönetimi ile olan bağlarını ve bölge egemenliğini tesis etmede ne gibi sorumluluklar üstlendiklerini açıklamaya çalışacağız.
Birinci dünya savaşının patlak vermesi ile birlikte Rus hükümeti Anadolu’daki özellikle ermeni a... more Birinci dünya savaşının patlak vermesi ile birlikte Rus hükümeti Anadolu’daki özellikle ermeni azınlığın dinsel ve etnik farklılığı üzerinden siyaset oluşturmaya başlamıştır. Ermeniler de Rusya’nın hamiliğinde bölgede bağımsız bir Ermenistan kurabileceklerini hayalini taşıdıklarından dolayı Rusya ile birlikte bölgenin Müslüman ahalisi üzerindeki baskı ve şiddetini artıran eylemelere girişmişlerdir. Ardahan vilayeti de bu dönemde Rus birlikleri ve Ermeni çetelerinin işkence, tecavüz ve katliamlarından en fazla mağdur olan yörelerden birisidir. Özellikle Yanık Cami olayı bölge insanının zihninde hala canlılığını korumaktadır. Bu çalışmanın amacı kayıt altına alınan canlı tanık ve onların çocuklarının ifadeleri ışığında ermeni zulüm ve kıyımlarının boyutunu ortaya çıkarmaktır. Osmanlı arşivinin nüfus defterleri de çalışmamızda yararlanılan kaynaklar arasındadır.
ÖZ Osmanlılar XIV. yüzyılın başlarından itibaren batı Anadolu beyliklerinden bir takım denizci ge... more ÖZ Osmanlılar XIV. yüzyılın başlarından itibaren batı Anadolu beyliklerinden bir takım denizci geleneklerini devralarak daha sonraki yüzyıllarda Akdeniz ve Karadeniz hâkimiyetinde kendilerine önemli avantajlar sağlayacak olan bir bilgi ve tecrübeye sahip olmuşlardır. 16. Yüzyılın başlarında ise artık bir deniz imparatorluğuna dönüşecek olan devlet sadece denizlerde değil aynı zamanda memleketin bütün nehir ve gölleri üzerinde de dönemin ekonomik faaliyetleri ve ulaşım stratejilerini uygulayacak olan düzenlemeler yapmaktan geri durmamışlardır. Ayrıca bir takım sefer lojistikleri çerçevesinde nehirler ve göller üzerinde askerî metotlara dayanan uygulamalar geliştirmişlerdir. XVIII. Yüzyıla gelindiğinde denizcilik faaliyetlerini bir düzen altına almak politikası çerçevesinde bir bahriye kanunnamesi vücuda getiren devlet bu uygulama ile hem kaybedilen topraklarını geri alma düşüncesini hem de canlı bir ticari yaşamın ulaşım boyutu için sadece karayolu trafiğini değil aynı zamanda su yollarının potansiyelini de sisteme entegre edecektir. Biz bu çalışmamızda Osmanlı devletinin XIX. Yüzyıl ortalarında gelişen gemi teknolojisi karşısında denizlerde büyük devletlerle mücadele gücünü yitirmesine karşın ülkenin nehirleri ve gölleri üzerinde ticari yaşamın gerektirdiği dönüşümleri gerçekleştirmek yolunda neler yaptığını açıklamaya çalışacağız. Ayrıca ülkedeki nehirlerin tarım faaliyetleri için elverişli şartlara kavuşturulmasında ve nehirlerin bahar aylarında yaratmış olduğu sel ve taşkın tehlikelerine önlem almak noktasında neler yaptığını açıklamaya çalışacağız. ABSTRACT From the very beginnings of 14th century, the Ottomans gained knowledge and experience during the rule of Mediterranean and Black Sea region, providing them with great advantages in the later years as they took over the mariner practices from the western Anatolian seigniors. The empire, which gained the sea rule, did not only make regulations concerning the economic activity and transportation strategy on seas but also rivers and
Osmanlı Devleti 93 harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı- Rus savaşını kaybettiğinden dolayı Kars,... more Osmanlı Devleti 93 harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı- Rus savaşını kaybettiğinden dolayı Kars, Ardahan ve Batum vilayetlerini savaş tazminatı olarak Rusya’ya terk etmek zorunda kalmıştır.1877 yılından 1917 yılında Rusya’da çıkan Bolşevik ihtilaline kadar bu vilayetler Rus idaresinde kalmıştır. Rusya Kars vilayetini kendi hâkimiyet döneminde Oblast olarak yeniden organize etmiş ve Ardahan ve diğer bazı küçük yerleşim birimlerini de Oblast’a bağlı Okrug ve Uçastka adı verilen daha küçük bir idari birim olarak yeniden örgütlendirmiştir. Kars askeri valiliği, kaza statüsündeki Okrug adı verilen birimlere ayrılmak suretiyle idare edilmiştir. Kars merkez dışında bu kazalar Ardahan, Kağızman ve Oltu’dan oluşmaktadır. Bu kazalar Oblast valiliğine bağlı albay rütbesinde birer mutasarrıf tarafından idare edilmişlerdir. Bunun yansıra Rus Oblast idaresinin Kars vilayeti merkezli olarak hazırlamış olduğu etnik ve dinsel grupların dağılımını gösteren raporlar Kafkas politikasının uzun soluklu bir proje oluşunun da göstergesi durumundadır. Bu vilayetlerde kalıcı olmayı düşünen Ruslar vilayet’in resmi yayın organı olarak Kars gazetesini de çıkarmaya başlamışlardır. Gazetenin redaktörlüğünü Boris Esadze isimli bir harp tarihçisi yapmaya başlamıştır. Boris ve Simon Esadze kardeşler V.A. Potto isimli Rus tarihçinin başlangıçta yardımcılığını yapmışlardır. Daha sonra onun ölümü üzerine Kafkas harbinin tarih şubesinden sorumlu olarak Kafkas Ordusu ve Kars gazetelerinde yazılar neşretmeye başlamışlardır. Her iki kardeşin 1912 ve 1927 yılları arasında gerek gazetelerde çıkan yazıları, gerekse Rus idaresinin Kars vilayeti merkezli olarak Kafkas cephesi öncesinde ve sonrasında yaptığı bir takım askeri ve sivil idareye ilişkin düzenlemeleri bölge tarihi için ehemmiyet taşımaktadır. Bu çalışmamızda Gürcistan Devlet Arşivinde Boris ve Simon Esadze Özel Arşivi fonlarında bulunan “Kars Oblastı’nın Askeri ve Sivil İdaresi” isimli çalışma incelenmek suretiyle Kafkas cephesinin önemli bir merkezi olan Kars vilayetinin 1912 ve 1918 yılları arasında Rus idaresi altında iken taşıdığı stratejik ve politik değer incelenmiş olacaktır.
Journal of the Economic and Social History of the …, Jan 1, 1960
... by the Ottoman figures. The closeness of the estimates provides a sound hypothesis for estima... more ... by the Ottoman figures. The closeness of the estimates provides a sound hypothesis for estimates of Balkan and Asia Minor population back through the Middle Ages. The evidence of city population, while very interesting, still is quite fragmentary. ...
K anuni Sultan Süleyman Hanın ilk yıllarında bölge Osmanlı hâkimiyeti altına girdi. Ardahan ve Ka... more K anuni Sultan Süleyman Hanın ilk yıllarında bölge Osmanlı hâkimiyeti altına girdi. Ardahan ve Kars Kaleleri uzun yıllar Osmanlı topraklarını Kafkasya'dan gelen saldırılara karşı koy-mada yardımcı olmuştur.1578'den 1844 yılına kadar Osmanlının önemli eyaletlerinden biri olmuştur. 1845 yılından itibaren Sancak Statüsüne dönüştürülmüş ve Erzurum Vilayetine bağlanmıştır. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşının ardından imzalanan 1878 Ayestefanos ve Berin Antlaşmalarıyla Rusya'ya ve-rilen bölge, 1918 Brest-Litovsk Antlaşmasıyla geri alındı. 26 Nisan 1919'da Gürcülerin işgaline uğradı. Gürcistan'ın Kızılordu tarafından işgali üzerine Gürcistan Hükümeti, 23 Şubat 1921'de Ardahan, Çıldır ve Posof'u Türk Hükümetine bıraktığını açıkladı. Doğu cephesi birlikleri de aynı gün harekete geçerek, bölgeyi Türk topraklarına kattı. K ars ve Ardahan havalisi yaklaşık 40 yıl Rus idaresinde kalarak din ve dillerine ilişkin baskılara maruz kalmışlardır. Ancak yine de Anavatana katılma özlemlerini hiçbir zaman kaybetme-mişlerdir. Bölge halkının duygu ve düşüncelerine halk aşıkları tercüman olmuş ve milli hafızalarının korunmasına aracılık etmişlerdir. B u eser işgal altında kalan bir coğrafyanın acı ve zulümler yaşayan, kalbi vatan ve ulusunun aşkı ile çarpan ve canını vatan için esirgemeyen ahalisinin yaşadıklarına dikkat çekmek du-rumundadır. Bu çalışma ile Osmanlı yönetim kademesinin değişik mevkilerinde görevler almış olan Ardahan ve Kars bölgesinin yetiştirmiş olduğu devlet erkânı ve ulema'nın ilim dünyasına tanıtılması amaçlanmıştır. Ayrıca kırk yıllık esaret sonrası hürriyetlerine kavuşan bölgenin şehir tarihi ve aile tarihi-ne de katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Uploads
Papers by Levent Küçük
Osmanlılar ırak’daki yönetimlerini bölgenin önemli aşiretleri üzerinden tesis etme eğilimindedirler. Ancak 19. Yüzyılın siyasal gelişimleri içerisinde Caf, Hemavend ve Berzenci aşiretlerinin ( bunlardan Berzenciler Sülale-i Tahire-i Haşimi olarak bilinirler), asayiş ve vergi konularında söz sahibi olmalarına ve Bab-ı ali ile ilişkiler kurmalarına olanak tanıyarak merkezileşme politikasını Irak’da sürdürmüşlerdir.
Biz bu çalışmamızda Osmanlı arşiv belgeleri ışığında Haşimi ailesinin Osmanlı yönetimi ile olan bağlarını ve bölge egemenliğini tesis etmede ne gibi sorumluluklar üstlendiklerini açıklamaya çalışacağız.
Ardahan vilayeti de bu dönemde Rus birlikleri ve Ermeni çetelerinin işkence, tecavüz ve katliamlarından en fazla mağdur olan yörelerden birisidir. Özellikle Yanık Cami olayı bölge insanının zihninde hala canlılığını korumaktadır.
Bu çalışmanın amacı kayıt altına alınan canlı tanık ve onların çocuklarının ifadeleri ışığında ermeni zulüm ve kıyımlarının boyutunu ortaya çıkarmaktır. Osmanlı arşivinin nüfus defterleri de çalışmamızda yararlanılan kaynaklar arasındadır.
Kars askeri valiliği, kaza statüsündeki Okrug adı verilen birimlere ayrılmak suretiyle idare edilmiştir. Kars merkez dışında bu kazalar Ardahan, Kağızman ve Oltu’dan oluşmaktadır. Bu kazalar Oblast valiliğine bağlı albay rütbesinde birer mutasarrıf tarafından idare edilmişlerdir.
Bunun yansıra Rus Oblast idaresinin Kars vilayeti merkezli olarak hazırlamış olduğu etnik ve dinsel grupların dağılımını gösteren raporlar Kafkas politikasının uzun soluklu bir proje oluşunun da göstergesi durumundadır. Bu vilayetlerde kalıcı olmayı düşünen Ruslar vilayet’in resmi yayın organı olarak Kars gazetesini de çıkarmaya başlamışlardır. Gazetenin redaktörlüğünü Boris Esadze isimli bir harp tarihçisi yapmaya başlamıştır. Boris ve Simon Esadze kardeşler V.A. Potto isimli Rus tarihçinin başlangıçta yardımcılığını yapmışlardır. Daha sonra onun ölümü üzerine Kafkas harbinin tarih şubesinden sorumlu olarak Kafkas Ordusu ve Kars gazetelerinde yazılar neşretmeye başlamışlardır. Her iki kardeşin 1912 ve 1927 yılları arasında gerek gazetelerde çıkan yazıları, gerekse Rus idaresinin Kars vilayeti merkezli olarak Kafkas cephesi öncesinde ve sonrasında yaptığı bir takım askeri ve sivil idareye ilişkin düzenlemeleri bölge tarihi için ehemmiyet taşımaktadır.
Bu çalışmamızda Gürcistan Devlet Arşivinde Boris ve Simon Esadze Özel Arşivi fonlarında bulunan “Kars Oblastı’nın Askeri ve Sivil İdaresi” isimli çalışma incelenmek suretiyle Kafkas cephesinin önemli bir merkezi olan Kars vilayetinin 1912 ve 1918 yılları arasında Rus idaresi altında iken taşıdığı stratejik ve politik değer incelenmiş olacaktır.
Books by Levent Küçük
Osmanlılar ırak’daki yönetimlerini bölgenin önemli aşiretleri üzerinden tesis etme eğilimindedirler. Ancak 19. Yüzyılın siyasal gelişimleri içerisinde Caf, Hemavend ve Berzenci aşiretlerinin ( bunlardan Berzenciler Sülale-i Tahire-i Haşimi olarak bilinirler), asayiş ve vergi konularında söz sahibi olmalarına ve Bab-ı ali ile ilişkiler kurmalarına olanak tanıyarak merkezileşme politikasını Irak’da sürdürmüşlerdir.
Biz bu çalışmamızda Osmanlı arşiv belgeleri ışığında Haşimi ailesinin Osmanlı yönetimi ile olan bağlarını ve bölge egemenliğini tesis etmede ne gibi sorumluluklar üstlendiklerini açıklamaya çalışacağız.
Ardahan vilayeti de bu dönemde Rus birlikleri ve Ermeni çetelerinin işkence, tecavüz ve katliamlarından en fazla mağdur olan yörelerden birisidir. Özellikle Yanık Cami olayı bölge insanının zihninde hala canlılığını korumaktadır.
Bu çalışmanın amacı kayıt altına alınan canlı tanık ve onların çocuklarının ifadeleri ışığında ermeni zulüm ve kıyımlarının boyutunu ortaya çıkarmaktır. Osmanlı arşivinin nüfus defterleri de çalışmamızda yararlanılan kaynaklar arasındadır.
Kars askeri valiliği, kaza statüsündeki Okrug adı verilen birimlere ayrılmak suretiyle idare edilmiştir. Kars merkez dışında bu kazalar Ardahan, Kağızman ve Oltu’dan oluşmaktadır. Bu kazalar Oblast valiliğine bağlı albay rütbesinde birer mutasarrıf tarafından idare edilmişlerdir.
Bunun yansıra Rus Oblast idaresinin Kars vilayeti merkezli olarak hazırlamış olduğu etnik ve dinsel grupların dağılımını gösteren raporlar Kafkas politikasının uzun soluklu bir proje oluşunun da göstergesi durumundadır. Bu vilayetlerde kalıcı olmayı düşünen Ruslar vilayet’in resmi yayın organı olarak Kars gazetesini de çıkarmaya başlamışlardır. Gazetenin redaktörlüğünü Boris Esadze isimli bir harp tarihçisi yapmaya başlamıştır. Boris ve Simon Esadze kardeşler V.A. Potto isimli Rus tarihçinin başlangıçta yardımcılığını yapmışlardır. Daha sonra onun ölümü üzerine Kafkas harbinin tarih şubesinden sorumlu olarak Kafkas Ordusu ve Kars gazetelerinde yazılar neşretmeye başlamışlardır. Her iki kardeşin 1912 ve 1927 yılları arasında gerek gazetelerde çıkan yazıları, gerekse Rus idaresinin Kars vilayeti merkezli olarak Kafkas cephesi öncesinde ve sonrasında yaptığı bir takım askeri ve sivil idareye ilişkin düzenlemeleri bölge tarihi için ehemmiyet taşımaktadır.
Bu çalışmamızda Gürcistan Devlet Arşivinde Boris ve Simon Esadze Özel Arşivi fonlarında bulunan “Kars Oblastı’nın Askeri ve Sivil İdaresi” isimli çalışma incelenmek suretiyle Kafkas cephesinin önemli bir merkezi olan Kars vilayetinin 1912 ve 1918 yılları arasında Rus idaresi altında iken taşıdığı stratejik ve politik değer incelenmiş olacaktır.