Books by Hülya Utkuluer
Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık-6, 2013
29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilan edilmesi, ardından 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılmas... more 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilan edilmesi, ardından 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılması ile yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti bazı önemli problemlerle karşılaşmıştır. Bunlardan biri hakimiyet sembolü olan saray, kasır ve köşklerin yani hanedan emlakinin, millet egemenliğine dayalı bu yeni yönetim sisteminde nasıl değerlendirileceği meselesidir. Hanedan emlakinin başında da Osmanlı İmparatorluğunun İstanbul'daki en eski ve en büyük sarayı olan Topkapı Sarayı gelmektedir.

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Genç Bakışlar , 2015
Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte yeni bir dönemin başlamasıyla, Osmanlı İmparatorluğunun mimari si... more Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte yeni bir dönemin başlamasıyla, Osmanlı İmparatorluğunun mimari simgesi olan hanedan saraylarında da yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyuldu. Bu yeni dönemde "Tarihi eserleri yaşatabilmek için, bu eserlere maksatları istikametinde hayatiyet kazandırmalıyız." diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğü ile Topkapı ve Dolmabahçe Sarayları "müze ittihaz olunmak üzere" düzenlenirken; Yıldız Sarayı birden çok kuruma hizmet verecek şekilde parçalara ayrıldı; Osmanlı döneminde yanan Çırağan Sarayı, Cumhuriyet tarihinin en lüks otellerinden biri haline geldi ve Beylerbeyi Sarayı devlet misafirhanesi özelliği ile ön plana çıktı.
Hilafet 3 Mart 1924 tarihli kanunla kaldırılırken, saraylar başta olmak üzere hanedan emlakinin millete intikal ettiği vurgulanmış; 1924 ve 1925 yıllarında yapılan düzenlemelerle sarayların kullanımında yeni bir dönem başlamıştır. Bu çalışmada hanedan saraylarının geçirdiği bu değişim süreci ve bugüne nasıl ulaştıkları arşiv ve basın kaynaklarına dayalı olarak ele alınmıştır. 1924 yılında müze olarak ziyarete açılan Topkapı Sarayı; uzun yıllar başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere devlet adamlarınca kullanılan Dolmabahçe Sarayı; önemli tartışmalara sebep olan Çırağan Sarayı; uzun bir bekleme süresinin ardından 1980'lerden itibaren müzeler arasında yerini alan Beylerbeyi Sarayı ve bir bölümü müze olarak düzenlenirken, bugün hâlâ çok sayıda kurum tarafından kullanılmakta olan Yıldız Sarayı bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
Rumeli Hisarı, özellikle İstanbul'un fethinde oynadığı mühim rol dolayısıyla şehrin anıt niteliği... more Rumeli Hisarı, özellikle İstanbul'un fethinde oynadığı mühim rol dolayısıyla şehrin anıt niteliğindeki önemli taşınmaz kültür varlıklarından
Yıldız Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü tarafından 5 Kasım 2014 tar... more Yıldız Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü tarafından 5 Kasım 2014 tarihinde gerçekleştirilen "Osmanlı ve Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları - V. Lisanüstü Öğrenci Sempozyumu"nda sunulan tebliğlerden oluşan bu kitap, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemiyle ilgili konularda yapılmış olan yükseklisans ve doktora tezlerinden yola çıkarak hazırlanan kısa sunumlardan oluşmaktadır.
Papers by Hülya Utkuluer
Tebdili Kıyafet Kitabı, ed. Emine Gürsoy Naskali, Profil Yayıncılık, 2023.

Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi
Bugünlerde restorasyonu süren Rumeli Hisarı’nın tarihindeki en büyük restorasyon projesi 1950’li ... more Bugünlerde restorasyonu süren Rumeli Hisarı’nın tarihindeki en büyük restorasyon projesi 1950’li yıllarda hayata geçirilmiştir. İstanbul’un fethiyle özdeşleşen bu tarihi yapının onarımı, 1940’lı yıllardan itibaren gündemde olsa da restore hazırlıkları ancak 1953 yılında başlamıştır. İstanbul’un fethinin 500. yıldönümünün kutlanacağı 1953 yılı için hazırlanan planlar, gerek II. Dünya Savaşı’nın tesiri, gerekse imar planındaki öncelikler dolayısıyla hayata geçirilememiştir. Türkiye’de 1950 yılında gerçekleşen iktidar değişikliğinden sonra, dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın, Rumeli Hisarı’nın restorasyonuna ayrı bir ilgi gösterdiği bilinmektedir. 1953-1958 yılları arasında süren restorasyondan sonra, Rumeli Hisarı 505. Fetih yıldönümünde yeni bir düzenleme ile ziyarete açılmıştır. Bu düzenlemelerle Hisar içinde bir Fatih Müzesi oluşturulmuş ve muhtelif müzelerden bu döneme ışık tutacak eserler getirilerek burada sergilenmiştir. Fatih Sultan Mehmet dönemine ait eserlerin ön plana çık...
GALATASARAY DERGİSİ, 2015
TÜRK KÜLTÜRÜ İNCELEMELERİ DERGİSİ, 2022
A. Halûk Dursun, 1957 yılında Hereke'de doğdu. Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1982’... more A. Halûk Dursun, 1957 yılında Hereke'de doğdu. Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1982’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Son Çağ ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kürsüsü'nü bitirdi. 1983 yılında Prof. Dr. Nejat Göyünç’ün müdürlüğünü yaptığı Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde yüksek lisans programını kazanıp bir yıl İngilizce hazırlık okudu. 1984’te Ali İhsan Yurt Hoca’nın delaletiyle Prof. Dr. Amil Çelebioğlu’nun Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesinde dekanlığı döneminde asistan olarak göreve başladı. 1985-86 döneminde Suriye’de Arapça dil eğitimi aldı.

TÜRK KÜLTÜRÜ İNCELEMELERİ DERGİSİ, 2022
Bugünlerde restorasyonu süren Rumeli Hisarı’nın tarihindeki en büyük restorasyon projesi 1950’li ... more Bugünlerde restorasyonu süren Rumeli Hisarı’nın tarihindeki en büyük restorasyon projesi 1950’li yıllarda hayata geçirilmiştir. İstanbul’un fethiyle özdeşleşen bu tarihi yapının onarımı, 1940’lı yıllardan itibaren gündemde olsa da restore hazırlıkları ancak 1953 yılında başlamıştır. İstanbul’un fethinin 500. yıldönümünün kutlanacağı 1953 yılı için hazırlanan planlar, gerek II. Dünya Savaşı’nın tesiri, gerekse imar planındaki öncelikler dolayısıyla hayata geçirilememiştir. Türkiye’de 1950 yılında gerçekleşen iktidar değişikliğinden sonra, dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın, Rumeli Hisarı’nın restorasyonuna ayrı bir ilgi gösterdiği bilinmektedir. 1953-1958 yılları arasında süren restorasyondan sonra, Rumeli Hisarı 505. Fetih yıldönümünde yeni bir düzenleme ile ziyarete açılmıştır. Bu düzenlemelerle Hisar içinde bir Fatih Müzesi oluşturulmuş ve muhtelif müzelerden bu döneme ışık tutacak eserler getirilerek burada sergilenmiştir. Fatih Sultan Mehmet dönemine ait eserlerin ön plana çıkarıldığı bu yeni teşhirle Rumeli Hisarı’nın önemli bir turistik merkez haline geleceği düşünülmüştür. Celal Bayar Vakfı Arşivi’nde bulunan Rumeli Hisarı Dosyası restorasyonun detaylı şekilde planlandığını göstermektedir. Basına yansıyan örneklerse Cumhurbaşkanı Bayar’ın ilgisinin göstergesi niteliğindedir. Bu çalışmada Bayar’ın özel arşivinde yer alan dosyanın etrafında, Rumeli Hisarı’nın 1953-1958 yıllarına yayılan restorasyonunun kapsamı ve hazırlık süreci değerlendirilmektedir. Söz konusu dosya diğer bazı arşiv evrakı, basın kaynakları ve ikincil kaynaklarla zenginleştirilmiştir.
Yıldız Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü tarafından 5 Kasım 2014 tari... more Yıldız Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü tarafından 5 Kasım 2014 tarihinde gerçekleştirilen "Osmanlı ve Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları - V. Lisanüstü Öğrenci Sempozyumu"nda sunulan tebliğlerden oluşan bu kitap, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemiyle ilgili konularda yapılmış olan yükseklisans ve doktora tezlerinden yola çıkarak hazırlanan kısa sunumlardan oluşmaktadır.

Bu calismada, erken Cumhuriyet donemi kultur politikalarinda tasinmaz kultur varliklarina ayrilan... more Bu calismada, erken Cumhuriyet donemi kultur politikalarinda tasinmaz kultur varliklarina ayrilan yer degerlendirilmektedir. Bu kapsamda, Inonu ve Bayar hukumetlerinin programlari, Cumhuriyet Halk Partisi yayinlari, donemin one cikan kultur kurumlarinin faaliyetleri ile kurucu lider Ataturk’un konuya yaklasimi incelenmistir. Izlenilen kultur politikasi; anayasa, kanunlar, yonetmelikler, genelgeler ve ayrica arsiv ve basin kaynaklarindan takip edilmistir. Cumhuriyet’in onceki devirlerden kultur mirasi olarak devraldigi tarihi eserlere yonelik yaklasimi degerlendirilirken, kapsamin daraltilmasi icin ozellikle Istanbul’daki tasinmaz kultur varliklarindan ornekler uzerine odaklanilmistir. Bir envanter iddiasi tasimayan bu calismada, soz konusu eserlerden ornekler, arsiv belgelerine yansiyarak gundem olusturan tasinmazlar arasindan secilmistir. Bunlarin arasinda cesitli sebeplerle kapatilanlar ve yikilanlar oldugu gibi onarilarak ya da farkli islevlerle ayakta kalan ve gunumuze ulasanla...

Akademik Tarih ve Dusunce Dergisi
Bu çalışma Osmanlı Devleti'nin son yıllarından 1950 senesine kadar geçen süreçte kültür varlıklar... more Bu çalışma Osmanlı Devleti'nin son yıllarından 1950 senesine kadar geçen süreçte kültür varlıklarının korunması meselesini kurumlar arası ilişkiler ekseninde incelemektedir. Bu zaman zarfında kültür varlıklarından sorumlu olan Maarif Vekâleti ve Vakıflar Umum Müdürlüğü başta olmak üzere Belediye, İl Özel İdaresi, Başvekâlet, Milli Müdafaa Vekâleti gibi kurumların birbirleriyle olan ilişkileri ve bu ilişkilerin kültür varlıkları üzerindeki tesirleri değerlendirilmektedir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında çeşitli idareler altında dağıtılan ve bugün kültür varlığı olarak değerlendirilen tarihi eserler incelenen süreçte kurumlar arası ilişkilerden genellikle zarar görmüştür. Kültür varlıklarının korunmasından sorumlu merkezî bir idare olmayışı bu eserlerin zarar görmesinin bir diğer nedenidir. Bunlara savaş yıllarında askeriyeye tahsis edilen eserler, kurumların hatalı kullanımları, yanlış onarımlar, idarecilerin kültür varlıklarının korunması bilincinden yoksun oluşu gibi sebepler eklenmiş ve pek çok tarihi eser bu süreçte zarar görmüştür. Araştırma sırasında kurumların ve dönemin genel kültür politikalarının kültür varlıkları üzerindeki tesiri kurumsal yazışmaları içeren arşiv belgeleri ve dönem basınına yansıyan örnekler üzerinden takip edilmiş ve bu konuyu kapsayan ikincil kaynaklardan faydalanılmıştır.

Bu calismada, erken Cumhuriyet donemi kultur politikalarinda tasinmaz kultur varliklarina ayrilan... more Bu calismada, erken Cumhuriyet donemi kultur politikalarinda tasinmaz kultur varliklarina ayrilan yer degerlendirilmektedir. Bu kapsamda, Inonu ve Bayar hukumetlerinin programlari, Cumhuriyet Halk Partisi yayinlari, donemin one cikan kultur kurumlarinin faaliyetleri ile kurucu lider Ataturk’un konuya yaklasimi incelenmistir. Izlenilen kultur politikasi; anayasa, kanunlar, yonetmelikler, genelgeler ve ayrica arsiv ve basin kaynaklarindan takip edilmistir. Cumhuriyet’in onceki devirlerden kultur mirasi olarak devraldigi tarihi eserlere yonelik yaklasimi degerlendirilirken, kapsamin daraltilmasi icin ozellikle Istanbul’daki tasinmaz kultur varliklarindan ornekler uzerine odaklanilmistir. Bir envanter iddiasi tasimayan bu calismada, soz konusu eserlerden ornekler, arsiv belgelerine yansiyarak gundem olusturan tasinmazlar arasindan secilmistir. Bunlarin arasinda cesitli sebeplerle kapatilanlar ve yikilanlar oldugu gibi onarilarak ya da farkli islevlerle ayakta kalan ve gunumuze ulasanla...

Türk İslâm Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi/Journal of the Academic Studies of Turkish-Islamic Civilization , 2021
Bu çalışmada, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde, geçmişin izlerini gelecek kuşaklara aktar... more Bu çalışmada, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde, geçmişin izlerini gelecek kuşaklara aktarmada önemli bir rol oynayan kültür varlıklarının milli kimlik üzerindeki etkisi incelenmektedir. Bu inceleme iki dönem üzerinden yapılmaktadır. Birinci dönem Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş süreci ve inkılaplar dönemidir. İkinci dönem ise Türk milli kimliğinin şekillendirilmesinde daha kapsamlı politikaların izlendiği 1930’lu yılların sonuna kadar süren ve Türk Tarih Tezinin etkisini hissettirdiği dönemdir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında yeni rejimle birlikte ortaya çıkan Türk devletine yeni bir kimlik oluşturmak için alternatif bir tarih anlatısına ihtiyaç duyulmuştur. Bu anlatıya dâhil olan kültür varlıklarının bir kısmı ihtiyaç duyulmadığı gerekçesiyle elden çıkarılırken, diğer bir kısmı özellikle korunmuş ve işlev değiştirerek hayatına devam etmiştir. Arkeolojik kazılara ve müzelere verilen önemin artması da bu sürecin bir sonucudur. Tüm bunlar hem kültür politikalarını hem de Türk milli kimliğini şekillendirmiştir. Çalışma sırasında Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi kayıtlarından, kültür varlıkları ve müzelerin milli kimlik üzerindeki etkilerini ortaya koyabilecek araştırma yayınlarından; Türk Tarih Tezini desteklemek amacıyla çıkarılan Türk Tarih Kurumu Belleten Dergisi’nden ve dönemin öne çıkan basın kaynaklarından biri olarak Cumhuriyet gazetesinden yararlanılmıştır. Bu çalışma göstermektedir ki milli bir kimlik oluşturulurken kültür varlıkları önemli roller üstlenmektedir ve kültür varlıklarının nasıl değerlendirileceği meselesi aslen kültürel değil siyasi bir meseledir.
In this article, playing a key role in conveying the traces of the past to the future generations, the cultural assets’ influence on the national identity formation was studied. The study was divided into two main periods. The first period focuses on the transition period from the Ottoman Empire to the Turkish Republic and the era of reforms. As for the second, it elaborates the period until the end of the 1930s when more comprehensive policies were adopted in shaping the national identity and Turkish History Thesis exerted much influence. During the first years of the Republic, a new historical discourse was needed to form a new national identity for the Turkish state which emerged together with the new regime. While some of the cultural assets which was included in this historical discourse was discarded because they were not needed, the remainder was particularly protected and continued their existence by changing their functions. The rising interest in the museums and archeological excavations was a result of this process. All of these formed the culture policies as well as the Turkish national identity. For the study, Republic Archives of the State Archives Presidency, the research publications which will help reveal the influence of the museums and cultural assets on the national identity, the Belleten journal which was started to be published to support the Turkish History Thesis and the Cumhuriyet newspaper, one of the prominent press resources of the era were examined. This study argues that the cultural assets undertake significant roles in building a national identity and it is political issue rather than cultural how the cultural assets is utilized.

Akademik Tarih ve Düşünce, 2020
Bu çalışma Osmanlı Devleti’nin son yıllarından 1950 senesine kadar geçen süreçte kültür varlıklar... more Bu çalışma Osmanlı Devleti’nin son yıllarından 1950 senesine kadar geçen süreçte kültür varlıklarının korunması meselesini kurumlar arası ilişkiler ekseninde incelemektedir. Bu zaman zarfında kültür varlıklarından sorumlu olan Maarif Vekâleti ve Vakıflar Umum Müdürlüğü başta olmak üzere Belediye, İl Özel İdaresi, Başvekâlet, Milli Müdafaa Vekâleti gibi kurumların birbirleriyle olan ilişkileri ve bu ilişkilerin kültür varlıkları üzerindeki tesirleri değerlendirilmektedir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında çeşitli idareler altında dağıtılan ve bugün kültür varlığı olarak değerlendirilen tarihi eserler incelenen süreçte kurumlar arası ilişkilerden genellikle zarar görmüştür. Kültür varlıklarının korunmasından sorumlu merkezî bir idare olmayışı bu eserlerin zarar görmesinin bir diğer nedenidir. Bunlara savaş yıllarında askeriyeye tahsis edilen eserler, kurumların hatalı kullanımları, yanlış onarımlar, idarecilerin kültür varlıklarının korunması bilincinden yoksun oluşu gibi sebepler eklenmiş ve pek çok tarihi eser bu süreçte zarar görmüştür. Araştırma sırasında kurumların ve dönemin genel kültür politikalarının kültür varlıkları üzerindeki tesiri kurumsal yazışmaları içeren arşiv belgeleri ve dönem basınına yansıyan örnekler üzerinden takip edilmiş ve bu konuyu kapsayan ikincil kaynaklardan faydalanılmıştır.
![Research paper thumbnail of ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİNDE TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARINA YÖNELİK İZLENEN POLİTİKA (1923-1938)
[Policies towards Immovable Cultural Assets during Early Period of Modern Turkey (1923-1938)]](https://attachments.academia-assets.com/62370455/thumbnails/1.jpg)
KÜLTÜR ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Journal of Cultural Studies , 2020
In this study, the place which was allocated for the cultural assets in cultural policies during ... more In this study, the place which was allocated for the cultural assets in cultural policies during the Early Modern Turkey is examined. In this sense, the government programs of İsmet İnönü and Celal Bayar, the publications of Republican People’s Party, the activities of prominent cultural foundations and founding leader Atatürk’s approach to the subject has been studied. The cultural policy of the era has been followed through the constitution, regulations, and archival documents in addition to press. While evaluating the Republic’s approach to the historical artifacts that were inherited as cultural legacy, the study mainly focuses on the immovable cultural assets particularly in Istanbul to reduce the scope. This study makes no pretensions to be an inventory, and the examples in this article/thesis has been selected among the immovables which acquired recognition by obtaining place in the archival documents. Among the immovable which were selected, there have been some that were closed or demolished for different reasons as well as others which have kept standing through restoration or use for different functions and have been able to survive until today. This article studies how the decisions were made concerning these structures, which regulations were legislated, and in what titles the subject came to the fore. In consideration of this information, despite the damages of going through a war and establishing a new state which faced political, social, and economic problems, it is clear to see that the government paid attention to cultural assets, but it could not adopt a consistent policy with regard to this matter. By 1930s, as conditions of the period had changed, the importance that was attached to the cultural assets increased and efforts were initiated to make people conscious of conservation.
Bu çalışmada, erken Cumhuriyet dönemi kültür politikalarında taşınmaz kültür varlıklarına ayrılan yer değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, İnönü ve Bayar hükümetlerinin programları, Cumhuriyet Halk Partisi yayınları, dönemin öne çıkan kültür kurumlarının faaliyetleri ile kurucu lider Atatürk’ün konuya yaklaşımı incelenmiştir. İzlenilen kültür politikası; anayasa, kanunlar, yönetmelikler, genelgeler ve ayrıca arşiv ve basın kaynaklarından takip edilmiştir. Cumhuriyet’in önceki devirlerden kültür mirası olarak devraldığı tarihi eserlere yönelik yaklaşımı değerlendirilirken, kapsamın daraltılması için özellikle İstanbul’daki taşınmaz kültür varlıklarından örnekler üzerine odaklanılmıştır. Bir envanter iddiası taşımayan bu çalışmada, söz konusu eserlerden örnekler, arşiv belgelerine yansıyarak gündem oluşturan taşınmazlar arasından seçilmiştir. Bunların arasında çeşitli sebeplerle kapatılanlar ve yıkılanlar olduğu gibi onarılarak ya da farklı işlevlerle ayakta kalan ve günümüze ulaşanlar bulunmaktadır. Bu yapılara ilişkin kararların nasıl alındığı, hangi kanunların çıkarıldığı, konunun hangi başlıklarla gündeme geldiği incelenmiştir. Bu verilerden yola çıkılarak savaş yıllarının ardından yeni kurulan devlette, karşı karşıya olunan tüm siyasal, sosyal, toplumsal ve ekonomik sorunlara rağmen, devletin taşınmaz kültür varlıklarına önem vermeye çalıştığı, ancak kuruluş döneminin ilk yıllarında konuyla ilgili tutarlı bir politika takip edemediği görülmektedir. Bununla birlikte, 1930’lu yıllardan sonra kültür varlıklarına verilen önem artmış ve halkın koruma bilincine sahip olması için de çaba gösterilmiştir.
Conference Presentations by Hülya Utkuluer
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ GELECEĞİN SOSYAL BİLİMCİLERİ ULUSAL ÖĞRENCİ KONGRESİ IV BİLDİRİ E-KİTABI, 2019
Bu çalışmada, 1938-1950 yılları arasında cumhurbaşkanı olarak görev yapan İsmet İnönü’nün ve döne... more Bu çalışmada, 1938-1950 yılları arasında cumhurbaşkanı olarak görev yapan İsmet İnönü’nün ve dönemin politikalarında izlenen kültür varlıklarına yönelik yaklaşım, kronolojik bir sıra dahilinde, basın ile birincil kaynak tarama sonuçlarına ve bunları zenginleştiren ikincil kaynaklara yer verir biçimde ele alınacaktır. Bu bağlamda tebliğde İnönü dönemi hükümet programlarında kültür varlıklarına ve tarihi eserlere ayrılan yer ile İnönü’nün konuyla ilgili açıklamaları; kültür varlıklarıyla ilgili ana kurum olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın çalışmaları ve bakanların açıklamaları ile genel olarak kültür varlıklarının değerlendirilmesine yönelik tutum ve davranışlar ortaya konulacaktır.
Theses by Hülya Utkuluer

Bu çalışmada Türkiye Cumhuriyeti’nin politikalarında kültür varlıklarına ayrılan yer incelenmekte... more Bu çalışmada Türkiye Cumhuriyeti’nin politikalarında kültür varlıklarına ayrılan yer incelenmektedir. Konunun sınırlandırılması amacıyla 1923-1960 yılları arasında İstanbul’daki taşınmaz kültür varlıklarına yönelik uygulamalara öncelik verilmiştir. Konuya ilişkin devlet politikalarının tespitinde hükümet ve parti programları, dönemin cumhurbaşkanları ile öne çıkan diğer devlet adamlarının söylev ve demeçleri, devlet idaresinin konuya ilişkin aldığı kararlar ve çıkardığı yasalar esas alınmıştır. İncelenen yıllarda kültür varlıklarıyla alakalı karar alma yetkisi bulunan Maarif Vekâleti, Vakıflar Umum Müdürlüğü ve İstanbul Belediyesi gibi kurumların faaliyetlerine bakılarak devlet nezdinde alınan kararların nasıl uygulandığına bakılmıştır. Ayrıca kültür varlıklarına yönelik yaklaşımları ile öne çıkan Türk Tarih Kurumu, Halkevleri, Köy Enstitüleri, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu gibi diğer kültür kurumları ve bazı sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri de dönemin bakış açısını yansıttığı için çalışmaya dâhil edilmiştir. Araştırmamıza konu olan yıllara ilişkin yasal düzenlemeler daha önce bazı çalışmalarda detaylı biçimde ele alınmış, ancak arşiv ve basın kaynakları ile yeterince desteklenmemiştir. Bu çalışmada dönemin devlet kurumları arasındaki yazışmalar başta olmak üzere arşiv evrakından, şahıs arşivlerinde bulunup resmî evraka ışık tutabilecek kişisel belgelerden ve döneme ait seçilmiş gazete ve süreli yayınlardan faydalanılmıştır. Erken Cumhuriyet yıllarında alınan kararlar, inkılaplar, değişen laiklik ve milliyetçilik algısı, İkinci Dünya Savaşı, çok partili hayata geçiş gibi kararların kültür varlıklarına tesiri, ayrıca turizm ve imar meselesi gibi kültür varlıklarını doğrudan etkileyen gelişmeler çalışmanın alt başlıklarındandır. Araştırma metodu klasik tarihselcilik (historiszm) olmakla birlikte, devletin merkezi rolünün yanı sıra her dönem sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmeler ışığında eleştirel bir gözle incelenmiştir. Araştırmanın sonunda odaklanılan dönemlerde devletin tarihî eserleri öne çıkaran ve koruyucu nitelikte bir kültür politikası olmadığı, incelenen yıllarda kültür varlıklarının korunmasında mevcut sorunların günümüzde hâlâ var olduğu görülmüştür. Buna rağmen bazı devlet idarecilerinin kişisel merakı ve özverili gayreti, bazı kurumların dikkatli çalışmaları ve genel politikaların değişmesiyle birlikte kültür varlıklarına yönelik ilginin günümüze değin artarak devam ettiği kabul edilmektedir.

Cumhuriyet’in ilanı (29 Ekim 1923) ve Hilafetin kaldırılmasının (3 Mart 1924) ardından, Osmanlı D... more Cumhuriyet’in ilanı (29 Ekim 1923) ve Hilafetin kaldırılmasının (3 Mart 1924) ardından, Osmanlı Devleti’ne ait olan saray, kasır ve köşklerin yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde nasıl kullanılacağı önemli bir problem olmuştur. Bu süreçte saraylar bazen devlet konukevi olarak kullanılmış, bazen baloların, konserlerin, çeşitli etkinliklerin düzenlediği mekânlar olarak hizmet vermiş; kasırlar ve köşkler ise hastane, askeriye ya da belediye tarafından idare edilerek çok daha farklı kullanımlarla gündeme
gelmiştir. Osmanlı hanedanlarının yaşadığı ve ülkeyi yönettikleri tüm bu yapıların, Cumhuriyet döneminde müze olarak ziyarete açılmaları farklı tarihlerde mümkün olabilmiştir. Bugün Milli Saraylar Daire Başkanlığı idaresinde bulunan Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Yıldız Sarayı’nın bir bölümü olan Şale Köşkü, Aynalıkavak Kasrı, Ihlamur Kasrı, Beykoz Kasrı, Küçüksu Kasrı, Maslak Kasırları, Florya Atatürk Köşkü ve Yalova Atatürk Köşkü tamamıyla farklı süreçlerden geçerek günümüze ulaşabilmiştir. Bu süreçte saray, kasır ve köşklerin yapıldıkları döneme uygun olarak
müzeye dönüştürülmesi önemlidir. Türk toplumunun kültürel, toplumsal ve sosyal olarak geçmişini geleceğe taşıyacak olan bu yapılar, modern anlamda bir müzecilik anlayışı ile yönetilmek, korunmak ve kapılarını her zaman ziyaretçilerine açık tutmak durumundadır. Ancak bunlar gerçekleştiği takdirde gerek Türk değerlerinin gelecek nesillere aktarılması, gerekse tüm dünyada bu değerlerin tanıtılabilmesi mümkün olabilir.
Uploads
Books by Hülya Utkuluer
Hilafet 3 Mart 1924 tarihli kanunla kaldırılırken, saraylar başta olmak üzere hanedan emlakinin millete intikal ettiği vurgulanmış; 1924 ve 1925 yıllarında yapılan düzenlemelerle sarayların kullanımında yeni bir dönem başlamıştır. Bu çalışmada hanedan saraylarının geçirdiği bu değişim süreci ve bugüne nasıl ulaştıkları arşiv ve basın kaynaklarına dayalı olarak ele alınmıştır. 1924 yılında müze olarak ziyarete açılan Topkapı Sarayı; uzun yıllar başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere devlet adamlarınca kullanılan Dolmabahçe Sarayı; önemli tartışmalara sebep olan Çırağan Sarayı; uzun bir bekleme süresinin ardından 1980'lerden itibaren müzeler arasında yerini alan Beylerbeyi Sarayı ve bir bölümü müze olarak düzenlenirken, bugün hâlâ çok sayıda kurum tarafından kullanılmakta olan Yıldız Sarayı bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
Papers by Hülya Utkuluer
In this article, playing a key role in conveying the traces of the past to the future generations, the cultural assets’ influence on the national identity formation was studied. The study was divided into two main periods. The first period focuses on the transition period from the Ottoman Empire to the Turkish Republic and the era of reforms. As for the second, it elaborates the period until the end of the 1930s when more comprehensive policies were adopted in shaping the national identity and Turkish History Thesis exerted much influence. During the first years of the Republic, a new historical discourse was needed to form a new national identity for the Turkish state which emerged together with the new regime. While some of the cultural assets which was included in this historical discourse was discarded because they were not needed, the remainder was particularly protected and continued their existence by changing their functions. The rising interest in the museums and archeological excavations was a result of this process. All of these formed the culture policies as well as the Turkish national identity. For the study, Republic Archives of the State Archives Presidency, the research publications which will help reveal the influence of the museums and cultural assets on the national identity, the Belleten journal which was started to be published to support the Turkish History Thesis and the Cumhuriyet newspaper, one of the prominent press resources of the era were examined. This study argues that the cultural assets undertake significant roles in building a national identity and it is political issue rather than cultural how the cultural assets is utilized.
Bu çalışmada, erken Cumhuriyet dönemi kültür politikalarında taşınmaz kültür varlıklarına ayrılan yer değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, İnönü ve Bayar hükümetlerinin programları, Cumhuriyet Halk Partisi yayınları, dönemin öne çıkan kültür kurumlarının faaliyetleri ile kurucu lider Atatürk’ün konuya yaklaşımı incelenmiştir. İzlenilen kültür politikası; anayasa, kanunlar, yönetmelikler, genelgeler ve ayrıca arşiv ve basın kaynaklarından takip edilmiştir. Cumhuriyet’in önceki devirlerden kültür mirası olarak devraldığı tarihi eserlere yönelik yaklaşımı değerlendirilirken, kapsamın daraltılması için özellikle İstanbul’daki taşınmaz kültür varlıklarından örnekler üzerine odaklanılmıştır. Bir envanter iddiası taşımayan bu çalışmada, söz konusu eserlerden örnekler, arşiv belgelerine yansıyarak gündem oluşturan taşınmazlar arasından seçilmiştir. Bunların arasında çeşitli sebeplerle kapatılanlar ve yıkılanlar olduğu gibi onarılarak ya da farklı işlevlerle ayakta kalan ve günümüze ulaşanlar bulunmaktadır. Bu yapılara ilişkin kararların nasıl alındığı, hangi kanunların çıkarıldığı, konunun hangi başlıklarla gündeme geldiği incelenmiştir. Bu verilerden yola çıkılarak savaş yıllarının ardından yeni kurulan devlette, karşı karşıya olunan tüm siyasal, sosyal, toplumsal ve ekonomik sorunlara rağmen, devletin taşınmaz kültür varlıklarına önem vermeye çalıştığı, ancak kuruluş döneminin ilk yıllarında konuyla ilgili tutarlı bir politika takip edemediği görülmektedir. Bununla birlikte, 1930’lu yıllardan sonra kültür varlıklarına verilen önem artmış ve halkın koruma bilincine sahip olması için de çaba gösterilmiştir.
Conference Presentations by Hülya Utkuluer
Theses by Hülya Utkuluer
gelmiştir. Osmanlı hanedanlarının yaşadığı ve ülkeyi yönettikleri tüm bu yapıların, Cumhuriyet döneminde müze olarak ziyarete açılmaları farklı tarihlerde mümkün olabilmiştir. Bugün Milli Saraylar Daire Başkanlığı idaresinde bulunan Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Yıldız Sarayı’nın bir bölümü olan Şale Köşkü, Aynalıkavak Kasrı, Ihlamur Kasrı, Beykoz Kasrı, Küçüksu Kasrı, Maslak Kasırları, Florya Atatürk Köşkü ve Yalova Atatürk Köşkü tamamıyla farklı süreçlerden geçerek günümüze ulaşabilmiştir. Bu süreçte saray, kasır ve köşklerin yapıldıkları döneme uygun olarak
müzeye dönüştürülmesi önemlidir. Türk toplumunun kültürel, toplumsal ve sosyal olarak geçmişini geleceğe taşıyacak olan bu yapılar, modern anlamda bir müzecilik anlayışı ile yönetilmek, korunmak ve kapılarını her zaman ziyaretçilerine açık tutmak durumundadır. Ancak bunlar gerçekleştiği takdirde gerek Türk değerlerinin gelecek nesillere aktarılması, gerekse tüm dünyada bu değerlerin tanıtılabilmesi mümkün olabilir.
Hilafet 3 Mart 1924 tarihli kanunla kaldırılırken, saraylar başta olmak üzere hanedan emlakinin millete intikal ettiği vurgulanmış; 1924 ve 1925 yıllarında yapılan düzenlemelerle sarayların kullanımında yeni bir dönem başlamıştır. Bu çalışmada hanedan saraylarının geçirdiği bu değişim süreci ve bugüne nasıl ulaştıkları arşiv ve basın kaynaklarına dayalı olarak ele alınmıştır. 1924 yılında müze olarak ziyarete açılan Topkapı Sarayı; uzun yıllar başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere devlet adamlarınca kullanılan Dolmabahçe Sarayı; önemli tartışmalara sebep olan Çırağan Sarayı; uzun bir bekleme süresinin ardından 1980'lerden itibaren müzeler arasında yerini alan Beylerbeyi Sarayı ve bir bölümü müze olarak düzenlenirken, bugün hâlâ çok sayıda kurum tarafından kullanılmakta olan Yıldız Sarayı bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
In this article, playing a key role in conveying the traces of the past to the future generations, the cultural assets’ influence on the national identity formation was studied. The study was divided into two main periods. The first period focuses on the transition period from the Ottoman Empire to the Turkish Republic and the era of reforms. As for the second, it elaborates the period until the end of the 1930s when more comprehensive policies were adopted in shaping the national identity and Turkish History Thesis exerted much influence. During the first years of the Republic, a new historical discourse was needed to form a new national identity for the Turkish state which emerged together with the new regime. While some of the cultural assets which was included in this historical discourse was discarded because they were not needed, the remainder was particularly protected and continued their existence by changing their functions. The rising interest in the museums and archeological excavations was a result of this process. All of these formed the culture policies as well as the Turkish national identity. For the study, Republic Archives of the State Archives Presidency, the research publications which will help reveal the influence of the museums and cultural assets on the national identity, the Belleten journal which was started to be published to support the Turkish History Thesis and the Cumhuriyet newspaper, one of the prominent press resources of the era were examined. This study argues that the cultural assets undertake significant roles in building a national identity and it is political issue rather than cultural how the cultural assets is utilized.
Bu çalışmada, erken Cumhuriyet dönemi kültür politikalarında taşınmaz kültür varlıklarına ayrılan yer değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, İnönü ve Bayar hükümetlerinin programları, Cumhuriyet Halk Partisi yayınları, dönemin öne çıkan kültür kurumlarının faaliyetleri ile kurucu lider Atatürk’ün konuya yaklaşımı incelenmiştir. İzlenilen kültür politikası; anayasa, kanunlar, yönetmelikler, genelgeler ve ayrıca arşiv ve basın kaynaklarından takip edilmiştir. Cumhuriyet’in önceki devirlerden kültür mirası olarak devraldığı tarihi eserlere yönelik yaklaşımı değerlendirilirken, kapsamın daraltılması için özellikle İstanbul’daki taşınmaz kültür varlıklarından örnekler üzerine odaklanılmıştır. Bir envanter iddiası taşımayan bu çalışmada, söz konusu eserlerden örnekler, arşiv belgelerine yansıyarak gündem oluşturan taşınmazlar arasından seçilmiştir. Bunların arasında çeşitli sebeplerle kapatılanlar ve yıkılanlar olduğu gibi onarılarak ya da farklı işlevlerle ayakta kalan ve günümüze ulaşanlar bulunmaktadır. Bu yapılara ilişkin kararların nasıl alındığı, hangi kanunların çıkarıldığı, konunun hangi başlıklarla gündeme geldiği incelenmiştir. Bu verilerden yola çıkılarak savaş yıllarının ardından yeni kurulan devlette, karşı karşıya olunan tüm siyasal, sosyal, toplumsal ve ekonomik sorunlara rağmen, devletin taşınmaz kültür varlıklarına önem vermeye çalıştığı, ancak kuruluş döneminin ilk yıllarında konuyla ilgili tutarlı bir politika takip edemediği görülmektedir. Bununla birlikte, 1930’lu yıllardan sonra kültür varlıklarına verilen önem artmış ve halkın koruma bilincine sahip olması için de çaba gösterilmiştir.
gelmiştir. Osmanlı hanedanlarının yaşadığı ve ülkeyi yönettikleri tüm bu yapıların, Cumhuriyet döneminde müze olarak ziyarete açılmaları farklı tarihlerde mümkün olabilmiştir. Bugün Milli Saraylar Daire Başkanlığı idaresinde bulunan Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Yıldız Sarayı’nın bir bölümü olan Şale Köşkü, Aynalıkavak Kasrı, Ihlamur Kasrı, Beykoz Kasrı, Küçüksu Kasrı, Maslak Kasırları, Florya Atatürk Köşkü ve Yalova Atatürk Köşkü tamamıyla farklı süreçlerden geçerek günümüze ulaşabilmiştir. Bu süreçte saray, kasır ve köşklerin yapıldıkları döneme uygun olarak
müzeye dönüştürülmesi önemlidir. Türk toplumunun kültürel, toplumsal ve sosyal olarak geçmişini geleceğe taşıyacak olan bu yapılar, modern anlamda bir müzecilik anlayışı ile yönetilmek, korunmak ve kapılarını her zaman ziyaretçilerine açık tutmak durumundadır. Ancak bunlar gerçekleştiği takdirde gerek Türk değerlerinin gelecek nesillere aktarılması, gerekse tüm dünyada bu değerlerin tanıtılabilmesi mümkün olabilir.