Thesis Chapters by Başak Burak
IX. Uluslararası TURKCESS Eğitim ve Sosyal Bilimler Kongresi, 2023
Papers by Başak Burak

Adana Tufanbeyli İlçesinde Kırsal Mimari: Muharrem Öner Evi, 2024
Tufanbeyli Adana iline 196 km uzaklıkta yer alan şehrin en uzak ilçesidir. Taşpınar Köyü ise Tufa... more Tufanbeyli Adana iline 196 km uzaklıkta yer alan şehrin en uzak ilçesidir. Taşpınar Köyü ise Tufanbeyli ilçesine 7.8 km uzaklıktadır. Tarihi bakımından Tufanbeyli ilçesi Hititler döneminde Kizvatna Kralığı’nın önemli bir dini merkezi konumundaydı. Zaman içinde bölge Kummanni, Höketçe, Mağara, Tufanbeyli adlarıyla anılmıştır. Araştırmaya konu olan Taşpınar köyünde yer alan Muharrem Öner Evi, Cumhuriyet dönemi öncesinde, kırsal mimaride ahşap tavan süslemeleri, yapım tekniği ve kendine özgü nitelikleri ile ön plana çıkmış, mimari alanda yer edinmiş bir konuttur. İç sofalı plan tipinde inşa edilmiş olan ev odalar, sofa, evlik, hazınlık, ahır, samanlık birimlerinden meydana gelmektedir. Ölçüleri itibari ile köydeki diğer evlere oranla büyük ebatlarda inşa edilmiştir ve iki katlıdır. Alt katta sofada yer alan ahşap bir merdiven ile üst kata çıkılmaktadır. Bu mimari anlayış yörede pek karşılaşılan bir durum değildir. Yörenin karasal iklimi, coğrafyası, yörede bulunan malzeme ev mimarinin şekillenmesini etkileyen temel unsurlardandır. Engebeli arazi üzerine konumlanan evin cephe duvarları kalın tutulmuştur. Alt ve üst kat planları genel olarak birbirine paraleldir. Bazı odaların kapı girişlerinin yerlerinde değişiklik olmuştur. Bu çalışma ile amaç; Muharrem Öner Evi’nin plan, cephe, malzeme ve süsleme özelliklerini detaylı bir şekilde tanıtmak, Adana’nın en uzak ilçesinin köyünde yer alan bu özgün konutu tanıtarak literatüre kazandırmak, koruma tedbirleri bağlamında özgünlüğünün korunması amacıyla öneriler sunmak ve Türk mimarisindeki yerini ortaya koymaktır. Ev birimlerine verilen adlar yöre halkının hala kullanmakta olduğu terimlerdir. Bu yönüyle çalışma ayrıca önem kazanmıştır. Çalışmada saha araştırması, literatür tarama ve gözlem yöntemi kullanılmıştır. Bu çalışmanın bölgede çalışılan ilk sivil mimari örnek olması ve sanat tarihinin sivil mimari alanına sağlayacağı katkı önemlidir.

Adana Yağ Camii, Ulu Camii ve Hasanağa Camii Minberlerinde Üslup Özellikleri, 2023
Adana Yağ Camii, Ulu Camii ve Hasanağa Camii Minberlerinde Üslup Özellikleri Özet Minber, camiler... more Adana Yağ Camii, Ulu Camii ve Hasanağa Camii Minberlerinde Üslup Özellikleri Özet Minber, camilerde üzerinde hutbe okunan, cuma ve bayram namazlarında cemaate seslenilen işlevsel faaliyetlerin sağlandığı cami mimari sanatının öğesini oluşturan bir grubunu meydana getirir. Farklı birimlerden oluşan bu mimari öğe İslam sanatı için oldukça önemli bir yere sahiptir. Geçmişten günümüze değin farklı hacimlerde ve farklı süsleme özelliklerine sahip olarak yapılmış olduğu gözlenmiş olan minberler, camilerde özel bir yere sahip olmuşlardır. Bu bağlamda Adana bölgesine hakim olan, Memluklu Devletine bağlı Ramazanoğluları, inşa ettirdiği yapılarında renkli taş işçiliği ile farklı üslupları eserlerinde yansıtmış; bu üslup malzeme, teknik ve süslemelerde yoğun olarak görülmüştür. Çevre kültürlerin etkisi yerel üslup ile birleşmiş yapıların estetik anlayışında köklü değişiklikler meydana getirmiştir. Bu çalışma ile amaç; Yağ Cami, Adana Ulu Cami ve Hasan Ağa (Kethüda) Cami minberlerini detaylı olarak incelemek, Türk kültür tarihindeki önemini ortaya koymaktır. Ayrıca bölgeye yakın olan Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa gibi illerin cami minberlerinde görülen benzer renkli taş süslemeciliğine dikkat çekmektir. Kuzey Suriye ve Mısır'da yer alan cami minberlerinin taş süslemeleri ile olan benzerlikleri irdelenmiştir. Çalışma kapsamında arazi çalışmaları yöntemi kullanılarak, arşiv belgeleri taranmış ve kapsamlı literatür araştırması yapılmıştır. Görsel okuma tekniğinden faydalanılmıştır. İncelenen minberler Halil Bey ve oğlu Piri Paşa zamanında yaptırılmıştır.

journal of Anasay, 2020
The Ramazanoğulları Principality conducted its political and cultural activities in the early 14t... more The Ramazanoğulları Principality conducted its political and cultural activities in the early 14th century as a principality completely dependent on the Mamluks. As the Ottomans grew in power in the region starting from 1608, the dominant state in that region has changed. Cultural and artistic activities of Ramazanoğulları, who stayed in the region between Ottoman and Mamluk, were also affected by this situation. Political changes in the region have also significantly changed the architectural and artistic activities. Due to their late arrival in the region, the influence of the Ottoman style emerged mainly during the Westernization Period. This paved the way for a unique identity attributable
to new artistic and architectural notions.Adana Grand Mosque is undoubtedly the largest, richest and most fledged mosque located within the boundaries of the principality. The mosque is part of a complex containing a tomb, a madrasa, a prayer room, a public soup
kitchen, a public bath, a thematic bazaar, a marketplace, a fountain, a mansion and a gathering place for men. The mihrab of Adana Grand Mosque, studied here, was assessed in terms of both typology and style. The mihrab stands out with its ornamentation and volume. It features the Ottoman, Syrian,Northern Zengi and Mamluk characteristics simultaneously. Colorful stonemasonry, which cannot be defined simply under the name of Southern influences, finds its expression between symbolism and functionality. These interactions give AdanaGrand Mosque a unique artistic identity.In this study, it was found that the mihrab not only served to show the irection of the qibla, but also embodied a sui generis artistic identity. The mihrab in question has a special place in Adana’s local artistic interpretation. Thestudy’s data were collected through qualitative research methods including observation, photographing and surveying literature. In the study, the ornaments on the mihrab were examined in detail. At the same time, comparisons were made with other mihrabs in the region to elucidate the differences. In this context, determination of diverse stylistic characteristics of the structure as well as the highlighting of symbolic motifs such as oil lambs were sought.
Conference Presentations by Başak Burak

IX. Uluslararası TURKCESS Eğitim ve Sosyal Bilimler Kongresi, 2023
Medreseler Türk- İslam dünyasındaki cami, tabhane, imaret, muvakkithane, darüşşifa, kervansaray, ... more Medreseler Türk- İslam dünyasındaki cami, tabhane, imaret, muvakkithane, darüşşifa, kervansaray, arasta, bedesten, han ve hamam benzeri bütün sosyal ve yardımlaşma kurumları gibi vakıf temeli üzerine kurulmuştur.
Medreselerin kurulması ve yaygınlaşması Osmanlı Devleti’nin eğitime verdiği önemi göstermektedir. Çalışma konusu içinde yer alan medreseler Osmanlı Devleti’nin en güçlü olduğu dönemlerde 16. yüzyılda inşa edilmiştir. Bu yüzyıldan sonra devlet erkanının baniliğini üstlendiği birçok medrese “dahil” statüsünü kazanmıştır. Medreseler ve eğitim süreci çalışma kapsamında yer almaktadır. Bu dönemde eğitim-öğretim kalitesi yükselmiş olmakla beraber ekonomik durumun iyileşmesi mimari ve sanatsal faaliyetlere daha fazla önem gösterilmesini sağlamıştır. 2. Bayezid Fatih Sultan Mehmed ile Emine Gülbahar Hatun’un oğlu, sekizinci Osmanlı padişahıdır. Sultan Bayezid bilindiği üzere hemen hemen tüm konularda barışçıl bir yol izlemiştir. Bu nedenle siyasi alanda birçok zorlukla karşılaşmıştır. Saltanatı sürecinde baniliğini üstlendiği Edirne, İstanbul ve Amasya’da yer alan medreseleri topoğrafik özellikleri dahilinde üslupsal ve tipolojik açıdan dönem medreseleri ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Özellikle Edirne ve İstanbul şehirleri zaman içerisinde kültür başkenti olmuş buradaki yapılar diğer şehirlerde inşa edilen yapıların bir bakıma öncüsü durumuna gelmiştir. Amasya’nın Sultan için
önemi ise yıllarca burada sancak beyliği yapmış olmasından kaynaklanmış olmalıdır. 2. Bayezid baniliğindeki Edirne ve Amasya’daki külliyelerin Mimar Hayreddin tarafından yapılmış olması ise medreselerin planlarının,
birimlerinin, mekânsal ve cephesel düzenlemelerinin birbirine yakın olmasını sağlamıştır. Genel olarak medreseler “U” plan şemasında kurgulanmıştır ve odalar bu plan şemasına uygun olarak yerleştirilmiştir.
Külliye içinde yer alan medreseler diğer külliye elemanlarının dış noktalarına konumlandırılmıştır. Bu bağlamda eğitim ve öğretimi olumsuz etkileyecek dış etkenlerden uzaklaşmak amaçlanmıştır. Eserlere dair
mimari, plan, süsleme ve malzeme özellikleri ayrıntılı biçimde tanıtılarak monoğrafi halinde sunulmuştur. Öncelikle kendi içlerinde benzer ve farklı yönler ortaya konulmuş sonrasında ise medreselerin günümüzdeki
durumları açıklanmıştır. Bu çalışmada literatür tarama, saha araştırması ve gözlem yöntemi kullanılmıştır. Ayrıca vakfiyeler, vakıf tahrir gibi vakıf arşiv malzemeleri kullanılarak analizler yapılmıştır. İncelenen medreselerin Türk mimarisindeki gelişim çizgisi belirlenmiş, tipolojik ve üslupsal farklılıklar ortaya çıkartılmıştır.

Kiliseden Dönüştürülen Molla Gürani Camisi’nin Vakfiyesi, Cephesel Kurgusu ve Geçirdiği Depremler Çerçevesinde Değerlendirilmesi
Molla Gürani Camisi (Vefa Kilse Camisi) Orta Bizans dönemi yapısıdır ve çalışma kapsamında camini... more Molla Gürani Camisi (Vefa Kilse Camisi) Orta Bizans dönemi yapısıdır ve çalışma kapsamında caminin konumu ve yeri, tarihçesi, geçirmiş olduğu depremler, plan ve örtü sistemi, cepheler onarımlar ve bugünkü durumu incelenmiştir. Ayrıca Molla Gürani’nin Vakfiyesi okunmuş vakfiyede yaptırmış olduğu eserlere dair önemli verilere ulaşılmıştır. Plan, mimari, süsleme ve malzeme özellikleri kapsamında caminin geçmişten günümüze evreleri ayrıntılı olarak anlatılmış ve genel bir değerlendirmesi yapılmıştır. Bu çalışma ile amaç; Molla Gürani Camisi’nin geçmişten günümüze yapım aşamalarını sistematik bir şekilde anlatmak, geçirdiği depremler ve onarımlara ilişkin bilgiler sunmak ve Molla Gürani’nin vakfiyesi ile ilgili bilinmeyen yönlere dikkat çekmektir. Yapıda kullanılan fotoğraflar onarım öncesi ve onarım sonrası dönemlere ait fotoğraflardır. Bütün bu bilgiler ışığında yüzyıllar içinde geçirmiş olduğu depremlere rağmen yapının ayakta ve ibadete açık olduğu; son restorasyon ile birlikte depremlere karşı taşıyıcı sisteminde bir takım güçlendirmelerin yapıldığı görülmüş ve yapıya ilişkin öneriler sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Molla Gürani Camisi, Cephesel Kurgu, Geçirdiği Depremler, Vakfiye

VII. TURKCESS Uluslararası Eğitim ve Sosyal Bilimler Kongresi, 2021
Bir sosyal yapının zamanla yaşadığı farklılaşmalar toplumsal değişimi ifade etmektedir. Toplumsal... more Bir sosyal yapının zamanla yaşadığı farklılaşmalar toplumsal değişimi ifade etmektedir. Toplumsal değişim kendiliğinden ortaya çıkmaz, onu tetikleyecek tarihi süreçlerin olması gerekmektedir. Bu bağlamda toplumsal değişimin, ekonomik, kültürel, dini, sanatın tarihselliği, toplumsal cinsiyet gibi birçok boyutu bulunmaktadır. Bu araştırmada toplumsal değişim süreçlerinden toplumsal cinsiyette değinerek kadının sanattaki yeri ve bunun dinle hangi
bağlamlarda ilişkili olduğu ortaya konulacaktır. Tarihten günümüze kadar toplumsal cinsiyet çerçevesinde kadının
sanattaki yeri ve din ile ilişkisinin ne olduğu problemi merak konusudur. Bu çalışmadaki amacımız toplumsal
değişim sürecinde kadının sanattakirolünün değişip değişmediği ve din olgusunun bu işin neresinde olduğudur.
Bu çalışma literatür tarama, saha araştırması ve gözlem yöntemi ile ortaya konulmuştur. Özelikle de postmodernite ile değişen yenidünya düzeninde medyanın ve teknolojinin etkisi kaçınılmazdır. Bu etkiler toplumsal cinsiyet anlamında birçok akımın oluşmasına yol açmıştır. Bu akımlar da kadının kamusal alandaki yerinin yeniden
düzenlemesine imkânlar sağlamıştır.
Kadın, sanat ve din ilişkisinin toplumsal değişme süreçlerinde nasıl yer aldığını anlayabilmek için kalitatif yönteme ağırlık verilmiştir. Araştırmada elde ettiğimiz bulgularda tarih öncesi dönemlerde, pozitivist ve materyalist
dönem öncesi ve sonrasında, modern ve postmodern dönemde, kadının sanatta yer alış şeklinin farklılıklarla ayrıldığı görülmektedir. Bu doğrultuda kadının sanattaki yerinde dinin olumlu ve ya olumsuz etkileri olduğu da görülmüştür. Sonuç olarak toplumsal değişme sürecinde kadının az ya da çok sanatta yerini aldığı belirlenmiştir. Bu
süreçte, postmodern döneme doğru gelindikçe sanatta kadının rolünün arttığı gözlenmiştir. Bununla birlikte tarih
öncesi ve ya geleneksel dönemlerde kadının sanatta yer almasınısağlayan en önemli etkenin din olduğu özelikle de
pozitivist dönemden sonra kadının sanatta yer alma sebeplerinin ise birden fazla etkene bağlı olduğu görülmüştür.
Uploads
Thesis Chapters by Başak Burak
Papers by Başak Burak
to new artistic and architectural notions.Adana Grand Mosque is undoubtedly the largest, richest and most fledged mosque located within the boundaries of the principality. The mosque is part of a complex containing a tomb, a madrasa, a prayer room, a public soup
kitchen, a public bath, a thematic bazaar, a marketplace, a fountain, a mansion and a gathering place for men. The mihrab of Adana Grand Mosque, studied here, was assessed in terms of both typology and style. The mihrab stands out with its ornamentation and volume. It features the Ottoman, Syrian,Northern Zengi and Mamluk characteristics simultaneously. Colorful stonemasonry, which cannot be defined simply under the name of Southern influences, finds its expression between symbolism and functionality. These interactions give AdanaGrand Mosque a unique artistic identity.In this study, it was found that the mihrab not only served to show the irection of the qibla, but also embodied a sui generis artistic identity. The mihrab in question has a special place in Adana’s local artistic interpretation. Thestudy’s data were collected through qualitative research methods including observation, photographing and surveying literature. In the study, the ornaments on the mihrab were examined in detail. At the same time, comparisons were made with other mihrabs in the region to elucidate the differences. In this context, determination of diverse stylistic characteristics of the structure as well as the highlighting of symbolic motifs such as oil lambs were sought.
Conference Presentations by Başak Burak
Medreselerin kurulması ve yaygınlaşması Osmanlı Devleti’nin eğitime verdiği önemi göstermektedir. Çalışma konusu içinde yer alan medreseler Osmanlı Devleti’nin en güçlü olduğu dönemlerde 16. yüzyılda inşa edilmiştir. Bu yüzyıldan sonra devlet erkanının baniliğini üstlendiği birçok medrese “dahil” statüsünü kazanmıştır. Medreseler ve eğitim süreci çalışma kapsamında yer almaktadır. Bu dönemde eğitim-öğretim kalitesi yükselmiş olmakla beraber ekonomik durumun iyileşmesi mimari ve sanatsal faaliyetlere daha fazla önem gösterilmesini sağlamıştır. 2. Bayezid Fatih Sultan Mehmed ile Emine Gülbahar Hatun’un oğlu, sekizinci Osmanlı padişahıdır. Sultan Bayezid bilindiği üzere hemen hemen tüm konularda barışçıl bir yol izlemiştir. Bu nedenle siyasi alanda birçok zorlukla karşılaşmıştır. Saltanatı sürecinde baniliğini üstlendiği Edirne, İstanbul ve Amasya’da yer alan medreseleri topoğrafik özellikleri dahilinde üslupsal ve tipolojik açıdan dönem medreseleri ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Özellikle Edirne ve İstanbul şehirleri zaman içerisinde kültür başkenti olmuş buradaki yapılar diğer şehirlerde inşa edilen yapıların bir bakıma öncüsü durumuna gelmiştir. Amasya’nın Sultan için
önemi ise yıllarca burada sancak beyliği yapmış olmasından kaynaklanmış olmalıdır. 2. Bayezid baniliğindeki Edirne ve Amasya’daki külliyelerin Mimar Hayreddin tarafından yapılmış olması ise medreselerin planlarının,
birimlerinin, mekânsal ve cephesel düzenlemelerinin birbirine yakın olmasını sağlamıştır. Genel olarak medreseler “U” plan şemasında kurgulanmıştır ve odalar bu plan şemasına uygun olarak yerleştirilmiştir.
Külliye içinde yer alan medreseler diğer külliye elemanlarının dış noktalarına konumlandırılmıştır. Bu bağlamda eğitim ve öğretimi olumsuz etkileyecek dış etkenlerden uzaklaşmak amaçlanmıştır. Eserlere dair
mimari, plan, süsleme ve malzeme özellikleri ayrıntılı biçimde tanıtılarak monoğrafi halinde sunulmuştur. Öncelikle kendi içlerinde benzer ve farklı yönler ortaya konulmuş sonrasında ise medreselerin günümüzdeki
durumları açıklanmıştır. Bu çalışmada literatür tarama, saha araştırması ve gözlem yöntemi kullanılmıştır. Ayrıca vakfiyeler, vakıf tahrir gibi vakıf arşiv malzemeleri kullanılarak analizler yapılmıştır. İncelenen medreselerin Türk mimarisindeki gelişim çizgisi belirlenmiş, tipolojik ve üslupsal farklılıklar ortaya çıkartılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Molla Gürani Camisi, Cephesel Kurgu, Geçirdiği Depremler, Vakfiye
bağlamlarda ilişkili olduğu ortaya konulacaktır. Tarihten günümüze kadar toplumsal cinsiyet çerçevesinde kadının
sanattaki yeri ve din ile ilişkisinin ne olduğu problemi merak konusudur. Bu çalışmadaki amacımız toplumsal
değişim sürecinde kadının sanattakirolünün değişip değişmediği ve din olgusunun bu işin neresinde olduğudur.
Bu çalışma literatür tarama, saha araştırması ve gözlem yöntemi ile ortaya konulmuştur. Özelikle de postmodernite ile değişen yenidünya düzeninde medyanın ve teknolojinin etkisi kaçınılmazdır. Bu etkiler toplumsal cinsiyet anlamında birçok akımın oluşmasına yol açmıştır. Bu akımlar da kadının kamusal alandaki yerinin yeniden
düzenlemesine imkânlar sağlamıştır.
Kadın, sanat ve din ilişkisinin toplumsal değişme süreçlerinde nasıl yer aldığını anlayabilmek için kalitatif yönteme ağırlık verilmiştir. Araştırmada elde ettiğimiz bulgularda tarih öncesi dönemlerde, pozitivist ve materyalist
dönem öncesi ve sonrasında, modern ve postmodern dönemde, kadının sanatta yer alış şeklinin farklılıklarla ayrıldığı görülmektedir. Bu doğrultuda kadının sanattaki yerinde dinin olumlu ve ya olumsuz etkileri olduğu da görülmüştür. Sonuç olarak toplumsal değişme sürecinde kadının az ya da çok sanatta yerini aldığı belirlenmiştir. Bu
süreçte, postmodern döneme doğru gelindikçe sanatta kadının rolünün arttığı gözlenmiştir. Bununla birlikte tarih
öncesi ve ya geleneksel dönemlerde kadının sanatta yer almasınısağlayan en önemli etkenin din olduğu özelikle de
pozitivist dönemden sonra kadının sanatta yer alma sebeplerinin ise birden fazla etkene bağlı olduğu görülmüştür.
to new artistic and architectural notions.Adana Grand Mosque is undoubtedly the largest, richest and most fledged mosque located within the boundaries of the principality. The mosque is part of a complex containing a tomb, a madrasa, a prayer room, a public soup
kitchen, a public bath, a thematic bazaar, a marketplace, a fountain, a mansion and a gathering place for men. The mihrab of Adana Grand Mosque, studied here, was assessed in terms of both typology and style. The mihrab stands out with its ornamentation and volume. It features the Ottoman, Syrian,Northern Zengi and Mamluk characteristics simultaneously. Colorful stonemasonry, which cannot be defined simply under the name of Southern influences, finds its expression between symbolism and functionality. These interactions give AdanaGrand Mosque a unique artistic identity.In this study, it was found that the mihrab not only served to show the irection of the qibla, but also embodied a sui generis artistic identity. The mihrab in question has a special place in Adana’s local artistic interpretation. Thestudy’s data were collected through qualitative research methods including observation, photographing and surveying literature. In the study, the ornaments on the mihrab were examined in detail. At the same time, comparisons were made with other mihrabs in the region to elucidate the differences. In this context, determination of diverse stylistic characteristics of the structure as well as the highlighting of symbolic motifs such as oil lambs were sought.
Medreselerin kurulması ve yaygınlaşması Osmanlı Devleti’nin eğitime verdiği önemi göstermektedir. Çalışma konusu içinde yer alan medreseler Osmanlı Devleti’nin en güçlü olduğu dönemlerde 16. yüzyılda inşa edilmiştir. Bu yüzyıldan sonra devlet erkanının baniliğini üstlendiği birçok medrese “dahil” statüsünü kazanmıştır. Medreseler ve eğitim süreci çalışma kapsamında yer almaktadır. Bu dönemde eğitim-öğretim kalitesi yükselmiş olmakla beraber ekonomik durumun iyileşmesi mimari ve sanatsal faaliyetlere daha fazla önem gösterilmesini sağlamıştır. 2. Bayezid Fatih Sultan Mehmed ile Emine Gülbahar Hatun’un oğlu, sekizinci Osmanlı padişahıdır. Sultan Bayezid bilindiği üzere hemen hemen tüm konularda barışçıl bir yol izlemiştir. Bu nedenle siyasi alanda birçok zorlukla karşılaşmıştır. Saltanatı sürecinde baniliğini üstlendiği Edirne, İstanbul ve Amasya’da yer alan medreseleri topoğrafik özellikleri dahilinde üslupsal ve tipolojik açıdan dönem medreseleri ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Özellikle Edirne ve İstanbul şehirleri zaman içerisinde kültür başkenti olmuş buradaki yapılar diğer şehirlerde inşa edilen yapıların bir bakıma öncüsü durumuna gelmiştir. Amasya’nın Sultan için
önemi ise yıllarca burada sancak beyliği yapmış olmasından kaynaklanmış olmalıdır. 2. Bayezid baniliğindeki Edirne ve Amasya’daki külliyelerin Mimar Hayreddin tarafından yapılmış olması ise medreselerin planlarının,
birimlerinin, mekânsal ve cephesel düzenlemelerinin birbirine yakın olmasını sağlamıştır. Genel olarak medreseler “U” plan şemasında kurgulanmıştır ve odalar bu plan şemasına uygun olarak yerleştirilmiştir.
Külliye içinde yer alan medreseler diğer külliye elemanlarının dış noktalarına konumlandırılmıştır. Bu bağlamda eğitim ve öğretimi olumsuz etkileyecek dış etkenlerden uzaklaşmak amaçlanmıştır. Eserlere dair
mimari, plan, süsleme ve malzeme özellikleri ayrıntılı biçimde tanıtılarak monoğrafi halinde sunulmuştur. Öncelikle kendi içlerinde benzer ve farklı yönler ortaya konulmuş sonrasında ise medreselerin günümüzdeki
durumları açıklanmıştır. Bu çalışmada literatür tarama, saha araştırması ve gözlem yöntemi kullanılmıştır. Ayrıca vakfiyeler, vakıf tahrir gibi vakıf arşiv malzemeleri kullanılarak analizler yapılmıştır. İncelenen medreselerin Türk mimarisindeki gelişim çizgisi belirlenmiş, tipolojik ve üslupsal farklılıklar ortaya çıkartılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Molla Gürani Camisi, Cephesel Kurgu, Geçirdiği Depremler, Vakfiye
bağlamlarda ilişkili olduğu ortaya konulacaktır. Tarihten günümüze kadar toplumsal cinsiyet çerçevesinde kadının
sanattaki yeri ve din ile ilişkisinin ne olduğu problemi merak konusudur. Bu çalışmadaki amacımız toplumsal
değişim sürecinde kadının sanattakirolünün değişip değişmediği ve din olgusunun bu işin neresinde olduğudur.
Bu çalışma literatür tarama, saha araştırması ve gözlem yöntemi ile ortaya konulmuştur. Özelikle de postmodernite ile değişen yenidünya düzeninde medyanın ve teknolojinin etkisi kaçınılmazdır. Bu etkiler toplumsal cinsiyet anlamında birçok akımın oluşmasına yol açmıştır. Bu akımlar da kadının kamusal alandaki yerinin yeniden
düzenlemesine imkânlar sağlamıştır.
Kadın, sanat ve din ilişkisinin toplumsal değişme süreçlerinde nasıl yer aldığını anlayabilmek için kalitatif yönteme ağırlık verilmiştir. Araştırmada elde ettiğimiz bulgularda tarih öncesi dönemlerde, pozitivist ve materyalist
dönem öncesi ve sonrasında, modern ve postmodern dönemde, kadının sanatta yer alış şeklinin farklılıklarla ayrıldığı görülmektedir. Bu doğrultuda kadının sanattaki yerinde dinin olumlu ve ya olumsuz etkileri olduğu da görülmüştür. Sonuç olarak toplumsal değişme sürecinde kadının az ya da çok sanatta yerini aldığı belirlenmiştir. Bu
süreçte, postmodern döneme doğru gelindikçe sanatta kadının rolünün arttığı gözlenmiştir. Bununla birlikte tarih
öncesi ve ya geleneksel dönemlerde kadının sanatta yer almasınısağlayan en önemli etkenin din olduğu özelikle de
pozitivist dönemden sonra kadının sanatta yer alma sebeplerinin ise birden fazla etkene bağlı olduğu görülmüştür.