Papers by Ceylan Demirdaş

Medeni usûl hukukunda davacı, dilekçeler teatisinde talep sonucunu serbestçe genişletebilir veya ... more Medeni usûl hukukunda davacı, dilekçeler teatisinde talep sonucunu serbestçe genişletebilir veya değiştirebilir (HMK m. 141, I). Dilekçeler teatisi aşaması tamamlandıktan tahkikat sona erinceye kadar ise davacı talep sonucunu ancak ıslah veya karşı tarafın açık muvafakati ile genişletebilir veya değiştirebilir (HMK m. 141, II). Davacı, ıslahla mevcut talep sonucuna yeni talep ekleyebileceği gibi talep sonucunu tamamen de değiştirebilir. İki talep sonucu arasında bir bağlantı olması gerekmez. Kanunda bu konuda bir sınırlama yoktur. Öte yandan dilekçeler teatisi tamamlandıktan sonra meydana gelen vakıalar nedeniyle davacının bir iradesi olmaksızın talep sonucunda bir değişiklik meydana geldiyse, davacı serbestçe talep sonucunu değiştirebilmelidir. Talep sonucunun miktar olarak daraltılması için de ıslah gerekmez. Buna karşılık talep sonucunun içerik itibariyle daraltılması, talep sonucu değişikliği teşkil ettiğinden ancak ıslahla veya karşı tarafın açık muvafakati ile mümkün olmalıdır.
ÖZET Medeni yargıda davalı cevap dilekçesi vermek mecburiyetinde değildir. Cevap dilekçesi vermey... more ÖZET Medeni yargıda davalı cevap dilekçesi vermek mecburiyetinde değildir. Cevap dilekçesi vermeyen davalı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 128. maddesi uyarınca davacının iddialarını inkâr etmiş sayılmaktadır. Cevap dilekçesi vermeyen davalıya delillerini ileri sürebilmesi için mahkeme tarafından süre verilip verilemeyeceği ve böyle bir davalının ne zamana kadar delil ileri sürebileceği tartışmalıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'yla, delillerin ileri sürülmesi bakımından, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na kıyasla daha katı bir anlayış benimsenmiştir. Bu çalışmada cevap dilekçesi vermeyen davalının delil ileri sürme hakkının kapsamı hem ilk derece yargılaması hem de kanun yolu aşaması bakımından konuya ilişkin Yargıtay kararları ve doktrinde savunulan görüşler ışığında ele alınacaktır.
Bazı davranışların yasalara uygunluğu yeterli mazeret sayılamaz. Avukat "hukuka uygunluk " ölçüsü... more Bazı davranışların yasalara uygunluğu yeterli mazeret sayılamaz. Avukat "hukuka uygunluk " ölçüsüne bağlıdır. (Av. Faruk Erem, Meslek Kuralları Şerhi, Sh. 46). Avukat mesleğini vicdanlı bir şekilde ifa eder. Bu ilkenin yönlendirmediği davranışlar hoşgörü ile karşılanamaz." Kararı bu hususta önemli ilkeler koymaktadır. Avukat sözleşmesini kamu vicdanının kabul ettiği ölçülerde yapmak zorundadır.
İş kazasına uğrayan işçi tarafından açılan maddi tazminat davasında, başkaca bir talepte bulunulm... more İş kazasına uğrayan işçi tarafından açılan maddi tazminat davasında, başkaca bir talepte bulunulmaması halinde mahkemece yalnızca tazminata hükmedilebilir. Bununla birlikte iş kazasına uğrayan işçi, mahkemece takdir edilen maddi tazminat için faiz de isteyebilir. Türk hukuk sisteminde, kapital faizi ve temerrüt faizi olmak üzere iki tür faiz uygulanmaktadır. Ancak iş kazalarından doğan maddi tazminat davalarında, kazaya uğrayan işçinin talebi üzerine hükmedilen faiz söz konusu bu her iki faiz türüne de girmemektedir. Bu nedenle öğretide anılan faizin "tazminat faizi" olduğu belirtilerek, kendine özgü, temerrüt ve kapital faizinden bağımsız, yeni bir faiz türü ortaya konulmuştur.
ÖZET Medeni yargıda davalı cevap dilekçesi vermek mecburiyetinde değildir. Cevap dilekçesi vermey... more ÖZET Medeni yargıda davalı cevap dilekçesi vermek mecburiyetinde değildir. Cevap dilekçesi vermeyen davalı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 128. maddesi uyarınca davacının iddialarını inkâr etmiş sayılmaktadır. Cevap dilekçesi vermeyen davalıya delillerini ileri sürebilmesi için mahkeme tarafından süre verilip verilemeyeceği ve böyle bir davalının ne zamana kadar delil ileri sürebileceği tartışmalıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'yla, delillerin ileri sürülmesi bakımından, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na kıyasla daha katı bir anlayış benimsenmiştir. Bu çalışmada cevap dilekçesi vermeyen davalının delil ileri sürme hakkının kapsamı hem ilk derece yargılaması hem de kanun yolu aşaması bakımından konuya ilişkin Yargıtay kararları ve doktrinde savunulan görüşler ışığında ele alınacaktır.
Miras ortaklığında elbirliği hâlinde hak sahipliği söz konusudur. Dolayısıyla terekeye ilişkin yö... more Miras ortaklığında elbirliği hâlinde hak sahipliği söz konusudur. Dolayısıyla terekeye ilişkin yönetim ve tasarruf işlemlerinin yapılabilmesi için mirasçıların oybirliği ile karar almaları gerekir. Mirasçıların tek başlarına ya da oyçokluğuyla bu tür işlemleri yapamamaları, doktrinde "birlikte hareket etme ilkesi" olarak ifade edilmektedir. Bu ilkenin katı bir şekilde uygulanması, miras ortaklığında karar alınamamasına ve ortaklığın hantal bir yapıya bürünmesine neden olabilir. Oluşabilecek sakıncaları gidermeye yönelik, mirasbırakan, gerek sağlararası işlemler gerekse ölüme bağlı tasarrufl ar yoluyla bazı tedbirler alabilir. Aynı şekilde kanun koyucu da söz konusu ilkeyi yumuşatmaya yönelik bazı istisnai hükümler öngörmüştür. Nihayet mirasçılar da kendi aralarında sözleşme yaparak birlikte hareket etme ilkesinin yerine çoğunluk ilkesini benimseyebilirler.

One of the basic principles of Turkish Law of Obligations is the principle of proportionality of ... more One of the basic principles of Turkish Law of Obligations is the principle of proportionality of receivables and debts that occur after the debt relationship. Accordingly, as a rule, the debt and receivable arising after the establishment of the credit-debt relationship only concern the parties of the legal transaction. It is not possible for a third party who is not a party to the transaction to be liable for the debt with a legal transaction. The 5th article of the Turkish Civil Code has stipulated that "the general provisions of this Law and the Code of Obligations apply to all special debt relations as appropriate". Inheritance law is included in the Turkish Civil Code as a sub-branch of private law and civil law. Within the framework of the classical understanding, the inheritance after the inheritance, which was opened with the death of the inheritance, in accordance with the "Principle of Social Succession", passes to the heirs as a whole. The inheritors have the active passive of the inheritance as well as the passive with the death. In the Turkish Civil Code, special cases other than assets are also regulated and the principle of "estate debt" has been introduced. Accordingly, the heirs are responsible for all debts of the inheritance "jointly and personally" within the framework of the provisions of the law, without prejudice to the cases listed in the Turkish Civil Code art. 641/I and art. 681/I. When these regulations are considered as a whole, it is unfair to hold the heirs personally and severally responsible for the debts of the inheritance. With this study, it is suggested that the responsibility of the heirs should be limited to the assets in the estate left to them, as it is the responsibility of the state. The basics of this idea have been explained.

Öz Kanun koyucu, babanın kim olduğuna dair tespitteki zorlukları, hayatın olağan akışına uygun ka... more Öz Kanun koyucu, babanın kim olduğuna dair tespitteki zorlukları, hayatın olağan akışına uygun karineler benimseyerek çözmüştür. Babalık karinesi olarak isimlendirilen bu karineler, ana ile evli olan kişi ile çocuk arasında soybağını kurmaktadır. Soybağının reddine karar verilmesi ise ancak babalık karinesinin çürütülmesine dayanan soybağının reddi davası ile mümkündür. Soybağının reddi davası dışında çocuk ile koca arasında kurulmuş olan soybağını ortadan kaldırmanın başka bir yolu bulunmamaktadır. Bu nedenle soybağının reddi davasını açmaya hak sahibi olabilmek büyük önem taşımaktadır. TMK m. 286 hükmü, soybağının reddi davasını açma hakkını kural olarak, koca ve çocuğa tanımaktadır. Biyolojik babaya dava açma hakkı "diğer ilgililerin dava hakkı" TMK m. 291 hükmünde tanınmıştır. Biyolojik babaya tanınan bu hak, yine Türk Medeni Kanunu'nda belirtilen şartlara tabidir. Dava kimin tarafından açılırsa açılsın, soybağının reddi davası ile, koca ile çocuk arasında soybağının kaldırılması ile birlikte, çocuk baba yönünden soybağı açısından hiç kimseyle bağı olmayan, evlilik dışında doğmuş çocuk statüsüne dahil olur. Davanın soybağının kaldırılması kararı ile sonuçlanması, biyolojik babaya, tanıma ya da babalık davası yolu ile çocuk ile soybağını kurma imkanını sağlar. Biyolojik baba ile çocuk arasında soybağının kurulması halinde, soybağını reddeden koca açısından da, çocuk için önceden ifa ettiği eğitim, bakım giderleri ve diğer nafaka yükümlerinin iadesi ve manevi tazminata ilişkin talepleri gündeme gelebilir. Çalışmamızda soybağının reddi davasının şartlarını biyolojik baba açısından değerlendirmeye ve dava sonucunda doğabilecek bu talepleri irdelemeye çalışacağız. Konuyu sınırlamak açısından, davanın sonuçlarına ilişkin bölümde özellikle yakın

Within the scope of our study, we will try to examine and evaluate the decisions of the Cassation... more Within the scope of our study, we will try to examine and evaluate the decisions of the Cassation Court regarding alimony pendente lite. When filing a divorce case, the spouse's maintenance obligation continues as the marriage continues until the divorce is granted. While the marriage continues, the acceptance that the spouses fulfill their obligations to care each other in proportion to their financial powers leads to decide on the maintenance of the spouses by determining the financial powers of the spouses. In first one of two decisions of Cassation Court regarding the alimony pendente lite will be examined, The Cassation Court orders that the existence of divorce proceedings in separate courts, or the existence of an alimony pendente lite case based on the phenomenon of living separately, regardless of the divorce case, does not prevent the decision of alimony pendente lite in each of these cases. In the second one, The Cassation Court orders that the claimant's lack of income, the defendant's employment, or the condition of defect does not preclude the decision of alimony pendente lite for the defendant's benefit. Both decisions are inaccurate.

ULUSLARARASI AFRO-AVRASYA ARAŞTIRMALARI DERGİSİ INTERNATIONAL JOURNAL OF AFRO-EURASIAN RESEARCH (IJAR)
TÜRK HUKUKUNDA MİRASÇILIK BELGESİ VE UYGULAMA SORUNLARI HERITAGE CERTIFICATE AND APPLICATION PROB... more TÜRK HUKUKUNDA MİRASÇILIK BELGESİ VE UYGULAMA SORUNLARI HERITAGE CERTIFICATE AND APPLICATION PROBLEMS IN TURKISH LAW ÖZ Tereke mirasbırakanın ölümü ile birlikte mirasçılara geçer. Mirasçılık belgesi ise mirasçıların tereke üzerinde hak iddia ederek ilgili resmi mercilerde intikal işlemleri yapmasını kolaylaştıran bir belgedir. Mirasçılık belgesi verilmesi çekişmesiz yargı işidir. Bu nedenle sonradan ilgililerce verilen mirasçılık belgesinin geçersizliği iddia edilebilir. Mirasçılık belgesi resmî belge niteliğinde olmasına rağmen kesin hüküm niteliğine haiz değildir. Mirasçılık belgesi kural olarak yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar ve vasiyet alacaklıları tarafından talep edilebilir. Bu kişiler dışında özel kanun hükümlerinde düzenlendiği üzere mirasbırakanın veya mirasçıların alacaklıları ve tapu müdürlükleri de Tapu Kanunu'na dayalı olarak mirasçılık belgesi talep edebilmektedirler. Mirasçılık belgesine ilişkin TMK md. 598 dışında bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Bu nedenle oluşan kanun boşluğu Yargıtay kararları ile doldurulmaya çalışılmaktadır. Mirasçılık belgesi sulh hukuk mahkemeleri veya noterlerden talep edilebilir. Mirasın reddi, mirastan yoksunluk, mirastan feragat ve mirasçılıktan çıkarma hallerinde, mahkeme hükmünün infaz edilmeye uygun, açık, anlaşılır olması gerekmektedir. Bu husus son Yargıtay kararlarında da açıkça ifade edilmektedir. Böylelikle intikal işlemlerinde yaşanacak sorunların önüne geçilmekte ve infazda tereddüdün ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır. Terekede taşınmaz bulunması ve mirasçıların yabancı olması halinde, Tapu Kanunu md. 35'in değişmesi nedeni ile karşılıklılık şartı kaldırıldığından mirasçılık belgesi taleplerinde karşılıklılık şartı aranmayacaktır. Bu kanun değişikliği ile mirasçıların yabancı olması durumunda mülkiyet hakkı ihlalleri engellenmiş ve intikalde yaşanan zorluklar giderilmiştir.
Mülkiyet hakkı anayasa ile koruma altına alınmıştır. Mülkiyet hakkının kamu yararı amacı ile kanu... more Mülkiyet hakkı anayasa ile koruma altına alınmıştır. Mülkiyet hakkının kamu yararı amacı ile kanunla sınırlanabileceği de anayasada düzenlenmiştir. Kamulaştırma da dayanağını anayasadan alan ve mülkiyet hakkına getirilen bir sınırlamadır. İdarenin usulüne uygun kamulaştırma yapmadan özel kişinin taşınmazına el koyması halinde kamulaştırmasız el koyma gündeme gelecektir. Bu çalışmada öncelikle kamulaştırmasız el koymaya ilişkin genel bilgilere değinilecektir. Ardından kamulaştırmasız el koymadan söz edebilmek için gereken unsurlar ve kamulaştırmasız el koymanın istisnalarını teşkil eden haller incelenecektir. Son olarak da unsurlarının oluşması ve istisnaya giren bir durum söz konusu olmaması halinde gündeme gelecek kamulaştırmasız el koymaya karşı kişilerin başvurabileceği yargısal yollar açıklanmaya çalışılacaktır.

mimarın proje plan çizmesi, bir eserin ısıtılmasını sağlamak gibi sonuçlar, geometrik ölçümler al... more mimarın proje plan çizmesi, bir eserin ısıtılmasını sağlamak gibi sonuçlar, geometrik ölçümler almak, eser kavramına dâhil olabilecektir 9. Uyarı Türk Borçlar Kanununda ifade edilen eser ile 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda ifade edilen eser kavramları aynı anlamı taşımamaktadır 10. FSEK m. 1/B, a'da eser, "sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri" olarak tanımlanmıştır. FSEK açısından şeyin eser özelliği taşıması için sahibinin özelliklerini taşıması yanında fikir ve sanat mahsulü olması da gerekmektedir. Türk Borçlar Kanunu açısından ise şeyin eser olarak kabul edilebilmesi için sahibinin özelliklerini taşıması ve sanat mahsulü olması şartları aranmamaktadır 11. b. Bir Eseri Meydana Getirme Eser sözleşmesinde karakteristik edim, bir eserin meydana getirilmesidir 12. Meydana getirme, yüklenicinin, sözleşmede amaçlanan sonucu elde etmek için yaptığı ve belirli bir sürece yayılmış faaliyetlerini ifade eder 13. Yüklenicinin yükümlü olduğu eseri meydana getirme, nitelikli bir işgörme yükümlülüğüdür 14. Bu işgörme yükümlülüğü, belirli bir sonuç sağlamalıdır 15. İşgörme sonucu, yüklenicinin vaat ettiği edimin bir parçasını oluşturmaktadır. Yükleniciden beklenilen, belli bir faaliyette bulunması değil, bir eser meydana getirmesidir 16. O, yalnızca bir işgörmeyi değil, bu işgörmenin sonucunu 9
Bu çalışmada, ceza muhakemesinde delil konusu ele alınmıştır. Hâkimin maddi gerçeği ortaya koymak... more Bu çalışmada, ceza muhakemesinde delil konusu ele alınmıştır. Hâkimin maddi gerçeği ortaya koymak amacıyla kullandığı delilin ceza muhakemesinde ne anlama geldiği, özellikleri, toplanması ve muhafaza altına alınması ile delillerin değerlendirilmesi ve delil yasakları hakkında kapsamlı açıklamalara yer verilmiştir
Bu çalışmada istinaf mahkemeleri tarafından gerek ön inceleme gerek asıl inceleme sonucunda veril... more Bu çalışmada istinaf mahkemeleri tarafından gerek ön inceleme gerek asıl inceleme sonucunda verilebilecek kararlar tespit edilmeye çalışılmıştır.
T.C. Dışişleri Bakanlığı Tercüme Dairesi Başkanlığı tarafından Mayıs 2018 tarihinde yayınlanan hu... more T.C. Dışişleri Bakanlığı Tercüme Dairesi Başkanlığı tarafından Mayıs 2018 tarihinde yayınlanan hukuki terimlerin ingilizce karşılıkları
Bazı konulara ilişkin olarak birden çok kanunda ve farklı yönlerde düzenleme bulunması durumunda... more Bazı konulara ilişkin olarak birden çok kanunda ve farklı yönlerde düzenleme bulunması durumunda, uyuşmazlığın çözümü için işin niteliği ve o işe uygula-nacak hükümlerin seçimi büyük önem taşımakta ve bu seçime bağlı olarak, birbirinden farklı sonuçlara ulaşılabilmektedir. Ticari iş/adi iş ayırımın temel önemi, adi işlerin başta TMK. ve TBK. olmak üzere genel hükümlere, ticari işlerin ise ticari hükümlere tabi olmasında görülür. Fakat adi veya ticari işlemin bir tarafı tüketici ise ve TKHK.'da özel düzenleme varsa, bu durumda özel hüküm olarak TKHK. uygulanacaktır. Çalışmamızda, ticari iş, adi iş ve tüketici işlemine değinmek suretiyle bu ayırım ortaya konulacak ve daha sonra bu ayırımın sonuçları üzerinde durulacaktır.

İmza, atan kişiyi kesin bir şekilde belirleyen ve atıl-dığı belgeyi onaylama iradesini belirten, ... more İmza, atan kişiyi kesin bir şekilde belirleyen ve atıl-dığı belgeyi onaylama iradesini belirten, kişiye ait el ya-zısı yanında her çeşit işarete verilen isim olarak tanım-lanmaktadır (1,2). 2525 sayılı "Soyadı Kanunu'nun" 2. Özet İmza; atan kişiyi kesin bir şekilde belirleyen ve atıldığı belgeyi onaylama iradesini belirten, kişiye ait el yazısı yanında her çeşit işarete verilen isim olarak tanımlanmaktadır. Kişinin kendisi tarafından atılmayan yani kendi eli ürünü olmayan sahte imzalar çeşitli yöntemler kullanılarak elde edilmektedirler. Bunlar, üstten kopyalama, bakarak taklit, serbest taklit yöntemi ile atılan imzalar, üzerinde imza ihtiva eden pulların sökülerek başka belgelere nakli, bilgisayar ve fotokopi teknolojileriyle atılan imzalar ve hayali kişiler adına atılmış uydurma imzalar olarak sıralanabilmektedir. Buna son zamanlarda icat edilerek giderek artan sıklıkla karşılaştığımız imza makineleriyle atılanlar eklenebilir. Sıraladığımız bu yöntemler içerisinde "Serbest Taklit Yöntemi" ile yapılan imza sahteciliği belirli yönleriyle diğer yöntemlerden ayrılmaktadır. Serbest Taklit Yöntemi ile atılan imzalarda sahteci, günlerce atacağı imzaya özen içinde çalışıp denemeler yaparak, imzayı tüm yönleriyle hafızasına alır ve taklidini oluşturabileceğine kanaat getirdiğinde bir bütün olarak atar. Sahtecinin birçok kez deneme yapma şansı olması nedeniyle de orjinale oldukça benzeyen, tespiti güç bir imza modeli ortaya çıkması hiç te uzak bir ihtimal değildir. Bu nedenlerden ötürü, farklılıklar detaylarda gizli kalabilmektedir. Birçok özelliğiyle bu yöntem, incelemeciler açısından ortaya çıkarılması en güç olan sahtecilik tipidir. Olgumuza konu olan inceleme konusu imzaya ve karşılaştırma imzalarına baktığımızda, hız, işleklik, istif, eğim, kalem bası dereceleri de dahil olmak üzere birçok tanı unsuru yönünden birbirine benzer özellikler içerdiklerini görmekteyiz. Ancak imzalar daha ayrıntılı incelendiğinde; özellikle başlangıç ve bitiş noktalarında, ara grama yapıları ve sayılarında, imzaların dikey olarak yukarı doğru çıkan ve aşağı doğru inen gramalarında, kement ve kıvrımlarında ciddi farklılıklar olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönleriyle değerlendirildiğinde olgumuzun konusu olan imzaların, serbest taklit yöntemiyle atılmış oldukları kanaatine varılmıştır. Bu çalışmada tespiti nispeten güç olan bir imza sahteciliği olgusunun örnek görüntülerle sunulması ve bu konuda dikkatli olunması gerekliliğine ve deneyimli uzman görüşü alınmasının önemine vurgu yapılması amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Serbest Taklit; İmza Sahteciliği; Adli Belge. Abstract Signature is defined as any kind of distinctive mark which assures the identity of its generator in a certain way while demonstrating the generator's will for approval of the content of the document to which it is subscribed, not limited to those generated with a person's handwriting, Forged signatures, that is, the signatures not generated by its owner himself on the related document, can be produced by various methods. Those methods can be listed as tracing, freehand simulation using a model, freehand simulation from memory, revenue stamp transferring, photocopying or computer assisted reproduction techniques and fabricating on behalf of imaginary identities. Generation via signature machines, a recently invented way gradually becoming more frequent, can be added to this list. Freehand simulation from memory is distinguished from other afore-mentioned methods in certain aspects. Simulator studies the genuine signature carefully for days, learns its all features by heart, make trials of generation and finally executes the simulation in one move when convinced for success. This method is the hardest to reveal for examiners with its distinct features. In our case, the signature subject to forgery investigation and the signatures obtained for comparison were found to be similar in signature characteristics such as signature velocity, dysfluency (jerk), slant and pen pressure. With a more detailed examination, it is understood that signatures are far different regarding start and stop points, stroke settings and counts, upstroke and down stroke patterns. Considering those findings, it is inferred that signature subject to investigation is generated by simulation using freehand method by memory. In this study, a forgery case relatively hard to detect is presented with sample images with the aim to emphasize acting in a very sensitive manner and asking for experienced specialist view for such cases is a must.
Güven Seçkin Kırcı, Halil İlhan Aydoğdu, Hasan Okumuş, Erdal Özer,
Ahmet Eryılmaz, İsmail Birincioğlu
Uploads
Papers by Ceylan Demirdaş
Güven Seçkin Kırcı, Halil İlhan Aydoğdu, Hasan Okumuş, Erdal Özer,
Ahmet Eryılmaz, İsmail Birincioğlu
Güven Seçkin Kırcı, Halil İlhan Aydoğdu, Hasan Okumuş, Erdal Özer,
Ahmet Eryılmaz, İsmail Birincioğlu