Papers by Çiğdem Sadıkoğlu Yolcu
ÖZET Bu yazıda dil ve kişilik ilişkisi; varlık, dil ve düşünce zemininde ele alınmıştır. İnsan ke... more ÖZET Bu yazıda dil ve kişilik ilişkisi; varlık, dil ve düşünce zemininde ele alınmıştır. İnsan kendi varlığını anlamlandırmak ve kendini anlatabilmek adına birtakım göstergeler sistemi kullanmak durumunda kalmıştır. Dil insan için en temel göstergedir. Bu gösterge işaret edilenin varlığı ile köprü kuran kelimelerin benzersiz gücü sayesinde varlığı belirten, varlığın bir parçası olan dildir. Bireyi temsil eden dil kendini söz olarak dışarıya açtığında alt zeminde gerçekleşen süreçlerin de, dil kadar önemli olduğu ve dilden ayrılamayacağını dikkatlerden kaçırmamak gerekir. Bu bağlamda dilden bahsedildiğinde beraberinde varlık sahibi olan özne, öznenin kendi dışavurumunu sağlayan dil ve dili eyleme geçiren düşünceden bahsetmek bir zorunluluk olmaktadır. Tüm bu süreçlerin beraber işleyişinin somutlaşmış hali kişilik olarak ortaya çıkmaktadır.
İbn'i Rüşt 'ün Kelam Eleştirisi
Bu yazıda İbn Rüşd'ün kelam eleştirileri belli başlıklar halinde ele alınmıştır. Öncelikle İbn Rü... more Bu yazıda İbn Rüşd'ün kelam eleştirileri belli başlıklar halinde ele alınmıştır. Öncelikle İbn Rüşd'ün kelam eleştirisinin okuyucu tarafından anlaşılır kılınması için Filozofun düşüncesinin şekillendiği ortamın siyasal, sosyal ve kültürel yapısına değinilmiştir. Devamında yönteme dair eleştiriler ele alınmıştır. Yöntem eleştirileri daha çok burhan ve cedel yöntemi üzerinde yürütüldüğü için bu iki yöntem hakkında açıklama yapılmış, devamında kelamcıların kullandığı cedel yöntemine yöneltilen eleştiriler irdelenmiş ve Nass'ın doğru anlaşılmasında te'vilin kullanım sorunu açıklanmıştır. Son olarakta hudus ve kıdem eleştirilerinden bahsedilmiştir.

Henry Davıd Thoreau(1817-1862)Massachusetts Devletine bağlı küçük bir kasabada doğup büyümüştür. ... more Henry Davıd Thoreau(1817-1862)Massachusetts Devletine bağlı küçük bir kasabada doğup büyümüştür. Dört yıllık Harvard Üniversitesindeki öğrenimle birkaç gezi dışında bütün ömrü orada geçmiştir. Üniversiteyi bitirir bitirmez bir ortaokula öğretmen olur ama, öğrencilere dayak atmadığı için okul yöneticileriyle kavga eder ve ayrılır. Daha sonra kardeşiyle bir okul açar. Dayaksız eğitimin olduğu bir okuldur burası.Ama kardeşinin ölümü üzerine bu okulu kapatmak zorunda kalır.Ardından ünlü filozof Emerson'la tanışır ve bir süre onun evinde kalıp yazmanlıktan bahçıvanlığa kadar her türlü işte çalışır.Bir ara köleliğe sürdürüyor ve Meksika'ya karşı açtığı haksız savaşı durdurmuyor diye Amerikan yönetimine kızıp vergi vermekten kaçınır ve bu yüzden hapse atılılır. "Haksız Yönetime Karşı" adlı yapıtı, bir gecelik hapisliğin verdiği öfkeyle yazar. Bu kitapçığında şu öğüdü verir. "İnsan, toplumsal bir kurumun haksızlık ettiğini görür ve buna içtenlikle inanırsa karşı koymalıdır ona." 1 Thoreau'nun salık verdiği şey 'bıçaksızkamasız'bir direnmedir. Gandhi, sonradan satyagraha (pasif protesto yönetimi) adını vereceği savaşsız direnme öğretisini bu yapıtcıktan esinlenerek geliştirmiştir. Aslında Thoreau bu sessiz direnme yolunu Hint kaynaklarından elde etmiştir. Thoreau, Walden Gölü kıyısında kendi eliyle yaptığı bir kulübede, 'Devletten uzak' olmanın hazzını yaşar. Ve yurttaşlarına bir insanın Devletle bu yoldan ilişkisini kesip "bir lokma bir hırka" yaşayabileceğini göstermek istemiştir. Aslında kendisine anarşist demek uygun olmaz. O yalnızca daha iyi bir hükümet kurulmasını ister ve sonunda insan saygısı üzerine dayanan ideal bir yönetimin özelliklerini açıklar. Thoreau, Amerika'da kölelik sorununu kendine dert etmişlerin başında gelir. Bu yoldaki asıl savaşı Kansaslı John Brown adında bir dava adamını tanımasıyla başlar. John Brown
ÖZET İnsan bilgisinin kaynağı nedir? Duyum ve deneyimlerimiz mi? Yoksa anlığımız mı? Soruları ası... more ÖZET İnsan bilgisinin kaynağı nedir? Duyum ve deneyimlerimiz mi? Yoksa anlığımız mı? Soruları asırlardır epistemolojinin en temel problemlerinden birini teşkil etmektedir. On yedinci yüzyıl filozoflarından Descartes bu konuda; bilgimizin kaynağının anlığımızda bulunan "doğuştan ideler" olduğunu söyleyerek John Locke'un eleştirilerine uğrar. John Locke 'Doğuştan idelerin' olmadığını, zihnin bu ideleri örtük bile olsa doğrudan getirmediğini, zihnin içerisinin boş bir sayfa yani "tabula rasa" olduğunu ifade eder. Bu çalışmada, Locke ve Descartes'in bilginin kaynağına vermiş oldukları cevaplar, eleştiriler ve ideler konusundaki görüşlerini incelemeye çalışacağız.

Descartes için en önemli ve en temelli problem içinde hiçbir kuşku bulunmayan "kesin doğru" bilgi... more Descartes için en önemli ve en temelli problem içinde hiçbir kuşku bulunmayan "kesin doğru" bilgiler elde etmektir. Bu ise ancak bir sistem çerçevesinde mümkün olabileceğinden asıl konu, kesin doğru bilgiler verebilen bir sistem kurmaya dönüşmektedir. Bunun içinde düşünürün kendisine model aldığı bilim matematik olmuştur. 1 Çünkü Descartes için matematiksel argümanlarda tam açıklık ve kesinliğe ulaşabilme kullanılan ispat yöntemlerinin tamamen kesin olması, olasılıklara dayalı akıl yürütmemeye yer vermemesi önemliydi. 2 Burada en dikkate değer gördüğüm şey, zihnimde belki de düşüncemin dışında hiçbir varlıkları bulunmayan ve -onları düşünmekte veya düşünmemekte özgür olmama karşın-benim tarafımdan uydurulmuşta olmayan fakat kendilerine özgü doğru ve değişmez doğaları bulunan, salt yokluk sayılamayacak bazı şeylere ait pek çok ide bulmamdır. Örneğin bir üçgen tasarladığımda, belki de düşüncem dışında dünyanın hiç bir yerinde böyle bir şekil hiç varolmasa -hiç-bir zamanda varolmamış olsa -bile, yine de bu şekil bir doğaya veya biçime ya da icat etmediğim, benim zihnime hiçbir şekilde bağlı olmayan, değişmez ve ebedi belirlenmiş bir öze sahip olmamazlık edemez. Nitekim bir konu, söz konusu üçgenin çeşitli özelliklerinin kanıtla gösterebilmesinden de anlaşılır. Örneğin üç açının toplamının iki dik açıya eşit olması, en geniş açısının en uzun kenarını görmesi gibi. İlk kez bir üçgen tasarladığımda bu özellikleri hiçbir şekilde aklıma getirmemiş olduğum halde, şimdi bunların, istesem de

Locke, bir nesnenin niteliklerini onun ide üretme gücü olarak belirtir. Örneğin kartopunun ak, yu... more Locke, bir nesnenin niteliklerini onun ide üretme gücü olarak belirtir. Örneğin kartopunun ak, yuvarlak, soğuk vb. ideleri üretme gücü vardır. Bunlar kartopunun niteliklerini oluştururken, zihnimizde bunların algılarına da "ide" denir. 1 Nitelik ayırımına gelince, birincil nitelikler, cisim ne durumda olursa olsun, ondan ayrılmayan niteliklerdir. Cisim bunları, uğradığı bütün başkalaşım ve değişmelerde ve kendisine uygulanan bütün güçlere karşı korur ve bunlar duyumun, algılanmaya yeter oylumu olan her özdek parçasında her zaman bulduğu niteliklerdir; bunlar, duyularımızın kendilerini tek başlarına algılamasını sağlamazlarsa da, zihin onları her madde parçasında, ondan ayrılmaz olarak bulur. 2 Bunlar Descartes"in maddenin öznitelikleri dediği; girilmezlik, uzam gibi temel niteliklerle örtüşmektedir. Descartes balmumunun eritilmesiyle dahi bunların kalıcı olup yok olmadıklarını belirtirken 3 , Locke da aynı konuda, bir buğday tanesini en ufak parçacıklarına ayırdığımızda dahi bu niteliklerin hala var olacağı örneğini verir. …örneğin bir buğday tanesini ele alalım ve ikiye bölelim; her bölümün yine katılığı, uzamı, kılığı ve devingenliği vardır yine bölün, aynı nitelikleri yine korur; parçalar duyulmaz oluncaya dek bölmeyi sürdürün; her bölümün yine de o nitelikleri koruması gerekir.Bölme işlemi hiçbir cisimden katılığı, uzamı, şekli ya da devingenliği alamaz……. 4
Locke'ta birincil ve ikincil nitelikler by Çiğdem Sadıkoğlu Yolcu

Locke, bir nesnenin niteliklerini onun ide üretme gücü olarak belirtir. Örneğin kartopunun ak, yu... more Locke, bir nesnenin niteliklerini onun ide üretme gücü olarak belirtir. Örneğin kartopunun ak, yuvarlak, soğuk vb. ideleri üretme gücü vardır. Bunlar kartopunun niteliklerini oluştururken, zihnimizde bunların algılarına da "ide" denir. 1 Nitelik ayırımına gelince, birincil nitelikler, cisim ne durumda olursa olsun, ondan ayrılmayan niteliklerdir. Cisim bunları, uğradığı bütün başkalaşım ve değişmelerde ve kendisine uygulanan bütün güçlere karşı korur ve bunlar duyumun, algılanmaya yeter oylumu olan her özdek parçasında her zaman bulduğu niteliklerdir; bunlar, duyularımızın kendilerini tek başlarına algılamasını sağlamazlarsa da, zihin onları her madde parçasında, ondan ayrılmaz olarak bulur. 2 Bunlar Descartes"in maddenin öznitelikleri dediği; girilmezlik, uzam gibi temel niteliklerle örtüşmektedir. Descartes balmumunun eritilmesiyle dahi bunların kalıcı olup yok olmadıklarını belirtirken 3 , Locke da aynı konuda, bir buğday tanesini en ufak parçacıklarına ayırdığımızda dahi bu niteliklerin hala var olacağı örneğini verir. …örneğin bir buğday tanesini ele alalım ve ikiye bölelim; her bölümün yine katılığı, uzamı, kılığı ve devingenliği vardır yine bölün, aynı nitelikleri yine korur; parçalar duyulmaz oluncaya dek bölmeyi sürdürün; her bölümün yine de o nitelikleri koruması gerekir.Bölme işlemi hiçbir cisimden katılığı, uzamı, şekli ya da devingenliği alamaz……. 4
Matematiğin ve Tanrının özellikleri by Çiğdem Sadıkoğlu Yolcu

Descartes için en önemli ve en temelli problem içinde hiçbir kuşku bulunmayan "kesin doğru" bilgi... more Descartes için en önemli ve en temelli problem içinde hiçbir kuşku bulunmayan "kesin doğru" bilgiler elde etmektir. Bu ise ancak bir sistem çerçevesinde mümkün olabileceğinden asıl konu, kesin doğru bilgiler verebilen bir sistem kurmaya dönüşmektedir. Bunun içinde düşünürün kendisine model aldığı bilim matematik olmuştur. 1 Çünkü Descartes için matematiksel argümanlarda tam açıklık ve kesinliğe ulaşabilme kullanılan ispat yöntemlerinin tamamen kesin olması, olasılıklara dayalı akıl yürütmemeye yer vermemesi önemliydi. 2 Burada en dikkate değer gördüğüm şey, zihnimde belki de düşüncemin dışında hiçbir varlıkları bulunmayan ve -onları düşünmekte veya düşünmemekte özgür olmama karşın-benim tarafımdan uydurulmuşta olmayan fakat kendilerine özgü doğru ve değişmez doğaları bulunan, salt yokluk sayılamayacak bazı şeylere ait pek çok ide bulmamdır. Örneğin bir üçgen tasarladığımda, belki de düşüncem dışında dünyanın hiç bir yerinde böyle bir şekil hiç varolmasa -hiç-bir zamanda varolmamış olsa -bile, yine de bu şekil bir doğaya veya biçime ya da icat etmediğim, benim zihnime hiçbir şekilde bağlı olmayan, değişmez ve ebedi belirlenmiş bir öze sahip olmamazlık edemez. Nitekim bir konu, söz konusu üçgenin çeşitli özelliklerinin kanıtla gösterebilmesinden de anlaşılır. Örneğin üç açının toplamının iki dik açıya eşit olması, en geniş açısının en uzun kenarını görmesi gibi. İlk kez bir üçgen tasarladığımda bu özellikleri hiçbir şekilde aklıma getirmemiş olduğum halde, şimdi bunların, istesem de
Psikanaliz ve Lacan by Çiğdem Sadıkoğlu Yolcu
Uploads
Papers by Çiğdem Sadıkoğlu Yolcu
Locke'ta birincil ve ikincil nitelikler by Çiğdem Sadıkoğlu Yolcu
Matematiğin ve Tanrının özellikleri by Çiğdem Sadıkoğlu Yolcu
Psikanaliz ve Lacan by Çiğdem Sadıkoğlu Yolcu