Günümüzde kültürel alanda çalışmalar çoğalmış olup, Edward Said’in inşa ettiği oryantalizm kavram... more Günümüzde kültürel alanda çalışmalar çoğalmış olup, Edward Said’in inşa ettiği oryantalizm kavramı ile başlayan öteki meselesi, postkolonyal çalışmalar ile devam etmektedir. Said’in de söylediği gibi “Şark neredeyse tümden Avrupa’ya özgü bir buluştu. Avrupa’lı entelektüellerin Şark’ı egzotik bir inceleme alanı olarak ele alması bugünkü postkolonyal kavramının temelini oluşturmaktadır. Sömürgeleştirilen toplumlar süreç içinde kendi sesini kaybetmeye ve sömürgecinin sesi ile konuşmaya başlamıştır. Bunlara örnek olarak sömürgecinin kendi dilini ,edebiyatını ve kendi kültürünü dayatmasını gösterilebilir. Bunun sonucu olarak da sömürgeleştirilen konuşamamaya başlamaktadır. Konuşabilmesi için de ötekisi olduğu şeyin dilini bilmesi gerekmektedir. Gayatri Spivak’ın belirttiği ses metaforu böyle bir analiz üzerinde yükselir. Spivak, Gramsci’den aldığı ‘madun’ terimini geliştirerek postkolonyal toplumları çalışırken kullanır ve sonrasında sosyolojik çalışmalarda da sesi çıkmayan grupların tanımlanmasını da sağlar ve daha geniş bir bağlamda kavramsallaştırır. Bu nedenle bu çalışmadaki Shirin Neshat’ın “Turbulent” örneği ile marksist bir feminist olan Spivak’ın madun kavramı, birbirini tamamlayacak şekilde bir arada kullanılmıştır.
Toplumların ve bireylerin yaşadıkları mekanlar onların ekonomik durumları hakkında bilgi verdiği ... more Toplumların ve bireylerin yaşadıkları mekanlar onların ekonomik durumları hakkında bilgi verdiği gibi, onların hangi sosyo-kültürel alana ait olduklarını da belirtmektedir. Burada zorunluluktan ya da keyfi olarak bulundukları da mekanın yapısından veya konumundan anlaşılabilir. İşgal evlerinin bu noktada durduğu yer için, yersiz yurtsuzlaştırılmış, toplum tarafından dışlanmış, kabul görmemiş veya bireylerin önem verdiği değerler doğrultusunda kendi istekleriyle “normal” olarak kabul görülen yerler haricinde oluşturulan müşterek bir alan olarak bahsetmek yanlış olmaz. Bu durum için tamamen ortaklaşmaya dayanan bir yaşamdan söz edilebilir. Ortak bir gelir, herkesin eşit derecede söz sahibi olabildiği ortaklaşa alınan kararlar, adaletin gerçekten mümkün olduğu komünal yaşam tarzı ütopya gibi gözükse de farklı bir mekan pratiği yaratılabilir. Bu yaratılan yeni pratiklere komünal köy/kent, alternatif yaşam alanı ya da anarşist veya sosyalist düzen biçimi denebilir. Burada önemli olan, bu oluşturulan dinamiğin müşterek bir hayat düzeneğine olanak verebilmesidir.
Kayıptan kendini suçlamaya giden ve kendini suçlama evresinde ketlenen öznenin egosu Hamlet'in de... more Kayıptan kendini suçlamaya giden ve kendini suçlama evresinde ketlenen öznenin egosu Hamlet'in dediği gibi "kendi çölünü" tekrar gün ışığına çıkarır. Bu çalışamada incelenecek, olan Le Feu Follet filmindeki baş karakter Alain'in de içinde bulunduğu, narsisistik saplantılı psikozun nasıl başladığını ve onu intihara götüren sürecin nasıl işlediğini psikanalitik yöntemlerle ele alacağız.
Günümüzde kültürel alanda çalışmalar çoğalmış olup, Edward Said’in inşa ettiği oryantalizm kavram... more Günümüzde kültürel alanda çalışmalar çoğalmış olup, Edward Said’in inşa ettiği oryantalizm kavramı ile başlayan öteki meselesi, postkolonyal çalışmalar ile devam etmektedir. Said’in de söylediği gibi “Şark neredeyse tümden Avrupa’ya özgü bir buluştu. Avrupa’lı entelektüellerin Şark’ı egzotik bir inceleme alanı olarak ele alması bugünkü postkolonyal kavramının temelini oluşturmaktadır. Sömürgeleştirilen toplumlar süreç içinde kendi sesini kaybetmeye ve sömürgecinin sesi ile konuşmaya başlamıştır. Bunlara örnek olarak sömürgecinin kendi dilini ,edebiyatını ve kendi kültürünü dayatmasını gösterilebilir. Bunun sonucu olarak da sömürgeleştirilen konuşamamaya başlamaktadır. Konuşabilmesi için de ötekisi olduğu şeyin dilini bilmesi gerekmektedir. Gayatri Spivak’ın belirttiği ses metaforu böyle bir analiz üzerinde yükselir. Spivak, Gramsci’den aldığı ‘madun’ terimini geliştirerek postkolonyal toplumları çalışırken kullanır ve sonrasında sosyolojik çalışmalarda da sesi çıkmayan grupların tanımlanmasını da sağlar ve daha geniş bir bağlamda kavramsallaştırır. Bu nedenle bu çalışmadaki Shirin Neshat’ın “Turbulent” örneği ile marksist bir feminist olan Spivak’ın madun kavramı, birbirini tamamlayacak şekilde bir arada kullanılmıştır.
Toplumların ve bireylerin yaşadıkları mekanlar onların ekonomik durumları hakkında bilgi verdiği ... more Toplumların ve bireylerin yaşadıkları mekanlar onların ekonomik durumları hakkında bilgi verdiği gibi, onların hangi sosyo-kültürel alana ait olduklarını da belirtmektedir. Burada zorunluluktan ya da keyfi olarak bulundukları da mekanın yapısından veya konumundan anlaşılabilir. İşgal evlerinin bu noktada durduğu yer için, yersiz yurtsuzlaştırılmış, toplum tarafından dışlanmış, kabul görmemiş veya bireylerin önem verdiği değerler doğrultusunda kendi istekleriyle “normal” olarak kabul görülen yerler haricinde oluşturulan müşterek bir alan olarak bahsetmek yanlış olmaz. Bu durum için tamamen ortaklaşmaya dayanan bir yaşamdan söz edilebilir. Ortak bir gelir, herkesin eşit derecede söz sahibi olabildiği ortaklaşa alınan kararlar, adaletin gerçekten mümkün olduğu komünal yaşam tarzı ütopya gibi gözükse de farklı bir mekan pratiği yaratılabilir. Bu yaratılan yeni pratiklere komünal köy/kent, alternatif yaşam alanı ya da anarşist veya sosyalist düzen biçimi denebilir. Burada önemli olan, bu oluşturulan dinamiğin müşterek bir hayat düzeneğine olanak verebilmesidir.
Kayıptan kendini suçlamaya giden ve kendini suçlama evresinde ketlenen öznenin egosu Hamlet'in de... more Kayıptan kendini suçlamaya giden ve kendini suçlama evresinde ketlenen öznenin egosu Hamlet'in dediği gibi "kendi çölünü" tekrar gün ışığına çıkarır. Bu çalışamada incelenecek, olan Le Feu Follet filmindeki baş karakter Alain'in de içinde bulunduğu, narsisistik saplantılı psikozun nasıl başladığını ve onu intihara götüren sürecin nasıl işlediğini psikanalitik yöntemlerle ele alacağız.
Uploads
Papers by Çağla Gezener
postkolonyal toplumları çalışırken kullanır ve sonrasında sosyolojik çalışmalarda da sesi çıkmayan grupların tanımlanmasını da sağlar ve daha geniş bir bağlamda kavramsallaştırır. Bu nedenle bu çalışmadaki Shirin Neshat’ın “Turbulent” örneği ile marksist bir feminist olan Spivak’ın madun kavramı, birbirini tamamlayacak şekilde bir arada kullanılmıştır.
postkolonyal toplumları çalışırken kullanır ve sonrasında sosyolojik çalışmalarda da sesi çıkmayan grupların tanımlanmasını da sağlar ve daha geniş bir bağlamda kavramsallaştırır. Bu nedenle bu çalışmadaki Shirin Neshat’ın “Turbulent” örneği ile marksist bir feminist olan Spivak’ın madun kavramı, birbirini tamamlayacak şekilde bir arada kullanılmıştır.