Thesis Chapters by Fatma Akın

Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü - Yüksek Lisans Tezi, 2014
Afshar clans who were a nomadic tribe used to live in "Uzun Yayla" in summer and "Çukurova" in wi... more Afshar clans who were a nomadic tribe used to live in "Uzun Yayla" in summer and "Çukurova" in winter. The local powers that came out from the 19th century did not obey to the government. On the other hand, the bandits who lived among the other nomadic tribes in the same region used to give harm the local people. Not only the security in the region decreased, but Çukurova, which is a very fertile region, had also become neglected. In addition to the problems mentioned, the fact that English started to be interested in the region upon the lack of troops after the Crimean War, it was decided to populate the Southern Anatolia. In 1865 with the leadership of Cevdet Pasha and Darwish Pasha, an army which was named as "Fırka-ı Islahiyye" was sent to the Southern Anatolia. One of the important duties of the army was to settle the tribes after amending them. In this regard, Afshar clans asked for to be settled in "Uzun Yayla" where they spent the summer. However, the Circassian immigrants had been settled in this region since the Crimean War. Accordingly, the decision to settle Afshar clans in Uzun Yayla was given up. The chieftain of the tribe Hacı Bey asked for to be settled in the region Sarız. Therefore, Afshar clans were settled in Sarız, Tomarza and PınarbaĢı (Aziziye). In this study, the general situation of the region before the settlement, the reasons of the settlement, the problems during the settlement, and the settlement were examined.
Papers by Fatma Akın

Karam , 2024
1839'da ilan edilen Gülhane Hatt-ı Hümayunu ile mali sahada yeniliklerin yapılacağı ilan edilmişt... more 1839'da ilan edilen Gülhane Hatt-ı Hümayunu ile mali sahada yeniliklerin yapılacağı ilan edilmişti. Vergilerin tayini için yeni sayım uygulamaları hayata geçirilirken iltizamın kaldırılması hedeflendi. Bu amaçla 1840'ta Tanzimat'ın uygulandığı yerlerde muhassıllık uygulaması başlatıldı. İstenilen başarıyı sağlayamayan muhassıllık sistemi 1842'de kaldırıldı, iltizama geri dönüldü. Mali anlamda önemli bir husus ise tahsil edilen vergilerin hızlı ve kolay bir şekilde merkeze ulaştırılmasıydı. Bu amaçla 1842'de İstanbul'un önde gelen sarraflarından 13 kişi seçilerek bir kumpanya kuruldu. Bahsedilen yeni kuruluşa Kumpanya Sarraflığı adı verildi. Yönetimi tek bir şirket olmakla birlikte sarrafların isteğiyle kumpanya, Anadolu ve Rumeli olarak ikiye bölündü. Kumpanyanın görevi, kendilerine tahsis edilen bölgelerde tahsil edilmiş olan vergiyi poliçe yoluyla ya da nakden merkeze ulaştırmaktı. Bunun karşılığında masraf adı altında her yüz kuruşta kırk beş para (sonradan elli) almaları kararlaştırıldı. Bu kumpanyaya 1846'da kumpanya bölgesindeki mal sandıklarının yönetimi de devredilerek şirketin yetkileri genişletildi. Ancak 1846'lardan sonra kumpanyanın aldığı masraf yeterli olmamaya başladı. Kumpanya yetkililerinin yerel idarecilerle yaşadıkları uyuşmazlıklar nedeniyle merkeze sık sık sorunlar aksetti. Bunun üzerine 1852'de önce Anadolu Kumpanyası, ardından Rumeli Kumpanyası lağvedildi. Bu çalışmada daha önce derinlemesine incelenmemiş olan Kumpanya Sarraflığının örgütlenmesi, faaliyetleri ve kaldırılması ele alındı.

VAKANÜVİS , 2024
Tanzimat’ın mali anlamda iki önemli meselesi vardı. Birincisi vergilerin adaletli bir şekilde dağ... more Tanzimat’ın mali anlamda iki önemli meselesi vardı. Birincisi vergilerin adaletli bir şekilde dağıtılması ve tahsil edilmesiydi. İkincisi tahsil edilen vergilerden mahalli giderlerin usulüne uygun bir şekilde karşılanması, buna ilaveten kalan paranın poliçe ya da nakit yoluyla merkeze ulaştırılmasıydı. Dolayısıyla taşra idaresinde tahsil edilen paranın korunması, himayesi ve kullanılması hususu vergi tahsilatı kadar önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. 19. yüzyıla değin ayanların ön planda olduğu bu konuma II. Mahmud (1808-1839) sandık eminliği kurumunu getirdi. Diğer tarafta taşradaki mali yapının merkezi hazineye bağlı şekilde tek elden idaresi gerekliydi. Bu sebeplerden dolayı 1826’dan sonra taşrada memleket sandıkları kurularak idaresine sandık eminleri atanmaya başlandı. Tanzimat Fermanının ilanından sonra sandık eminliği uygulaması giderek yaygınlaştı. Nitekim ilk yıllarda livalara atanan eminler zamanla kaza ve daha sonra nahiyelere kadar atandı. Bununla birlikte sandık eminleriyle ilgili yaşanan sorunlardan dolayı merkezi hükümet çeşitli düzenlemeler yapıp nizamnameler ve kararnameler çıkararak kurumu düzenlemeye çalıştı. Bu çalışmada daha önce ele alınmamış olan sandık eminliği kurumunun kurulup yaygınlaştırıldığı dönem olan 1839-1870 arası ele alınmıştır. Sandık eminlerinin, görevleri, nitelikleri, atanmaları ve yaşanan sorunlar işlenmiştir.

20. YÜZYILIN BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA KIYAFET İLMİ: AVANZADE MEHMET SÜLEYMAN, 2022
Bir insanın göz, kulak, burun, saç, diş ve muhtelif uzuvlarından yola çıkarak karakterinin ve ahl... more Bir insanın göz, kulak, burun, saç, diş ve muhtelif uzuvlarından yola çıkarak karakterinin ve ahlakının yorumlandığı ilme "kıyâfet ilmi" adı verilmiştir. Bedensel özelliklerinden kişinin huyunun ve yapısının analiz edilmesi halk inanışlarında çok eskiden beri var olmuştur. Osmanlı ilim dünyasında ilgi gören kıyâfetname türü eserler Osmanlı son dönemine kadar devam etmiştir. 1871-1922 arasında yaşayan Avanzade Mehmet Süleyman, muhtelif alanlarda eserler vermesinin yanında hayatının sonlarına doğru kıyâfet ilmi ile alakalı dört eser kaleme almıştır. Bunlardan ikisini telif etmiş, ikisini ise çeviri yapmıştır. İlk olarak ayaklar üzerine Ahvali'l-kadem adlı eserini kaleme alan Avanzade, eserinde aslında kadem ilmini tanıtmakta, bununla ilgili çalışmalar yapılması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Daha sonra yüz doksan iki sayfa olan Musavver ve Mükemmel Kıyâfetname'sini kaleme almıştır. Eserinde resimlere yer vermesinden dolayı "musavver" adını verdiği bu kitabında klasik kıyâfetname literatüründen farklı olarak ülkelerden, milletlerden, ırklardan, kadın ve aile yaşamından bahsederek çok yönlü bir külliyat oluşturmaya çalışmıştır. Avanzade'nin milletlere geniş bir şekilde yer vermesinde dönemin coğrafya anlayışının da etkisi söz konusudur. Öyle ki özellikle II. Abdülhamid döneminden itibaren Osmanlı ilim adamları Osmanlı dışındaki ülkelere ilgi duymuşlar, oralara gitmeye çalışmışlar, üzerine yazılar yazmışlardır. Avanzade bu anlayışın etkisiyle milletlerle ve ülkelerle ilgili kendisi hem müstakil çalışmalar yapmış hem de kıyâfetnamesinde buna geniş bir yer ayırarak ilm-i kıyâfete farklı açıdan yaklaşmıştır. Diğer tarafta yaşadığı dönemde var olan kadın tartışmaları bağlamında kendi görüşlerini dile getirmiş, Besim Ömer'den aldığı yazılarla da bunu desteklemeye çalışmıştır. Avanzade Mehmet Süleyman'ın ilm-i kıyâfet alanında en hacimli eseri olan Musavver ve Mükemmel Kıyâfetname bu anlamıyla dönemin ilmi hayatının ve düşüncesinin tam içerisinde yer almakta, dönemin ruhunu yansıtmaktadır. Bahsedilen telif eserlerinden sonra bu alanda iki tercümesi bulunan Avanzade'nin kimden çeviri yaptığı hususu belirsizdir. İlk olarak 1917'de "Musavver ve Mükemmel İlm-i Sima Ahlak ve Tebayi-i Beşerin Simadan Keşfi" adıyla bir eser tercüme eden Avanzade, Avrupa dillerinde mükemmel bir eser gördüğünü, bunun faydalı olacağını düşünerek tercüme etmeyi uygun gördüğünü eserinin başında yazdığı mukaddimede dile getirmektedir. Öyle görünüyor ki Avanzade bu eseri Johann Kaspar Lavater'den özetleyerek tercüme etmiş olup aslında bakıldığında Musavver ve Mükemmel Kıyâfetname'sinin de bir özeti niteliğindedir. Diğer eseri "Ulum-ı Hafiyeden İlm-i Kıyâfet Sima ve Kıyâfet Vasıtasıyla Keşf-i Ahlak ve Tebayi" adıyla yaptığı bir tercümedir. Eserin müellifi belli olmamakla birlikte içerisinde Avanzade'nin bir eserine atıf yapılması bu tercümesinin Avrupa dillerinden yapılmamış olduğunu düşündürmektedir. Avanzade Mehmet Süleyman, ilm-i kıyâfet sahasına sadece simadan karakter analizi yapmayarak farklı bir yöntemle yeni bakış açısı getirmiştir. Bu çalışmada Avanzade'nin eserlerinin detaylı bir kritiği yapılarak bahsedilen anlayış ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Böylece hem Osmanlı'da kıyâfet ilmine hem de Avanzade Mehmet Süleyman'ın biyografisine bir katkı sunulmuştur.

TANZİMAT DÖNEMİ CİZYE DEFTERLERİNE GÖRE ALAİYE’DE GAYRİMÜSLİM NÜFUS, 2021
Osmanlı İmparatorluğunda doğrudan nüfusu tespit amaçlı sayımların gerçekleştirildiği 19. yüzyıla ... more Osmanlı İmparatorluğunda doğrudan nüfusu tespit amaçlı sayımların gerçekleştirildiği 19. yüzyıla değin tutulan sayısal kayıtlar vergi amacıyla yapılmıştır. Dolayısıyla imparatorluğun nüfusunun tam olarak tespiti vergi kayıtlarının incelenmesiyle mümkün olmaktadır. Bu anlamda gayrimüslimlere münhasıran vergi amacıyla tutulan cizye defterleri nüfusun yorumlanması açısından önem arz etmektedir. Tanzimat döneminde adil bir vergi sistemi için vergiye dair kayıtlar daha sık tutulmaya başlanmıştır. Alaiye'de Tanzimat sonrasında tutulan cizye defteri, bu türden bir defter olup aslında tüm erkek nüfusu kaydettiği için nüfus defteri özelliği taşımaktadır. Defterin detaylı bir kritiği Alaiye'de Yukarı ve Aşağıkilise mahallelerinde bulunan gayrimüslim nüfusun sayısını, sosyoekonomik durumlarını ortaya çıkaracaktır. Ayrıca daha önce Alaiye'de daha çok Müslüman nüfusa dair yapılan çalışmalar tamamlanmış olacaktır.

Beşiktaş Muhafızı Yedi Sekiz Hasan Paşa'nın Vakıf Kütüphanesinin ve Düşünce Dünyasının Bir Değerlendirmesi, 2021
Osmanlı İmparatorluğunda öğrencilerin kitap ihtiyaçları çoğunlukla vakıf kütüphaneleri aracılığıy... more Osmanlı İmparatorluğunda öğrencilerin kitap ihtiyaçları çoğunlukla vakıf kütüphaneleri aracılığıyla sağlanmıştır. Bu nedenle kuruluş yıllarından itibaren vakıflar yoluyla kütüphaneler açılmıştır. Tanzimatla birlikte İstanbul'da hızla yaygınlaşan bu tür kütüphaneler zamanla taşraya da yayılmıştır. Özellikle II. Abdülhamid döneminde devlet ileri gelenleri tarafından taşra kentlerinde kütüphaneler kurularak kitaplar vakfedilmiştir. Beşiktaş Muhafızı Yedi-Sekiz Hasan Paşa da memleketi olan Çorum'da yaklaşık dört yüz yirmi adet eserle Ulu Cami bahçesinde bir vakıf kütüphanesi kurmuştur. Bugün yıkılmış olan kütüphane ve vakfedilen kitaplarla ilgili detaylı bir çalışma yapılmamıştır. Özellikle vakfedilen kitapların sayısı bugüne kadar yüz yetmiş olarak ifade edilmiş, kitapların da bir incelemesi yapılmamıştır. Hasan Paşa Çorum'daki vakıf kütüphanesini ilk olarak dört yüz yirmi iki eserle kurmuş, sonradan desteklemeye devam etmiştir. Bunun dışında Paşa'nın vakfettiği eserler incelendiğinde O'nun Çorum'da adeta bir medrese kütüphanesi kurduğunu söylemek mümkündür. Bu çalışmada Hasan Paşa'nın vakıf kütüphanesi incelenerek hem kütüphane ile ilgili belirsizlikler ortadan kaldırılacak hem de Hasan Paşa'nın düşünce dünyasına bir katkı sunulacaktır.
Tarih Okulu Dergisi (TOD), 2020
Osmanlı Devleti siyaset düşüncesi, devlet idaresi ile ilgili XVI. yüzyıldan itibaren kaleme alına... more Osmanlı Devleti siyaset düşüncesi, devlet idaresi ile ilgili XVI. yüzyıldan itibaren kaleme alınan eserler üzerinden değerlendirilebilmektedir. Bu nedenle devlet ve siyaset üzerine yazılan eserlerin detaylı kritiklerinin yapılması, Osmanlı siyasi düşüncesinin niteliklerinin tartışılması ve dönemsel değişimlerin ortaya çıkarılması bakımından önem arz etmektedir. Bu bağlamda makalede İstanbul Üniversitesi kütüphanesinde T6108 koduyla bulunan bir yazma eserin içerisinde yer alan ve daha önce değerlendirilmesi yapılmamış olan anonim bir nasihatname Osmanlı siyaset düşüncesi çerçevesinde ele alınmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları, 2020
Osmanlı taşra idaresinde 1842 yılında muhassıllık sisteminin kaldırılmasıyla eyalet-sancak-kaza ş... more Osmanlı taşra idaresinde 1842 yılında muhassıllık sisteminin kaldırılmasıyla eyalet-sancak-kaza şeklinde idarî bir düzenlemeye gidilmiştir. 1842 düzenlemesinde aşiretlerle ilgili bir hüküm bulunmamakla birlikte aşiretleri ilgilendiren tarafı, kazanın idari bir birim olarak kurulması ve müdürler tarafından idare edilmeye başlanmasıydı. Nitekim, bu tarihten sonra kaza teşkilatına ve kazaya atanan müdürlerin usullerine göre aşiretlere de kaza statüsü verilip idarelerine müdürler tayin edilerek “aşiret müdüriyeti” olarak da adlandırılabilecek bir yapının ortaya çıktığı görülmektedir.
Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), 2019
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivinde “Ayniyat Defteri” adıyla hem Hazine-i Hassa fonunda hem de Bab-... more Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivinde “Ayniyat Defteri” adıyla hem Hazine-i Hassa fonunda hem de Bab-ı Ali Evrak Odası fonunda defterler bulunmaktadır. Hazine-i Hassa fonundaki defterler, daha çok hazinenin çeşitli kalemleri ile ilgili sayısal kayıtların tutulduğu, hesap işlemlerini içeren, cetvel şeklinde tutulmuş defterlerdir. Bab-ı Ali Evrak Odasında bulunan defter ise, XIX. yüzyılda Sadaretten, adli, hukuki, mali ve idari konularda, nezaretlere ve vilayetlere gönderilen resmi yazıları içermektedir. Dolayısıyla Bab-ı Ali Evrak Odasında bulunan Ayniyat Defterleri, XIX. yüzyılda sadaretin nezaretlerle ve vilayetlerle yaptığı yazışmaları içerdiğinden önemli bilgi ve belgeleri ihtiva etmektedir. Toplamda 1875 adet defter bulunmaktadır.
Conference Presentations by Fatma Akın

II. Uluslarası Türkistan'dan Anadolu'ya İrfan Geleneği Abdal Ata Sempozyumu Bildiri Tam Metinleri , 2024
Abdalata köyü, bugün Çorum ilinin merkezine yaklaşık 17 km uzaklıkta olup 648 nüfusa sahiptir. Ço... more Abdalata köyü, bugün Çorum ilinin merkezine yaklaşık 17 km uzaklıkta olup 648 nüfusa sahiptir. Çorum’un nüfus bakımından kalabalık köylerinden birisi olması yanında, ismini aldığı Abdal Ata Zaviyesinden ötürü bölge açısından önem arz etmektedir. Abdal Ata Köyü’nün bu önemi, aslında tarihin çok eski dönemlerinden itibaren karşımıza çıkmaktadır. Tarihi vesikalarda adı, Yanacık/Yakacık olarak geçen köyün bulunduğu coğrafya, dört tepe dağları olarak adlandırılan ören yerlerinin eteğidir. Bu ören yerlerinden çıkarılıp köyde bina yapımında kullanıldığı anlaşılan taşlardan hareketle, köyün kuruluş tarihinin Roma öncesi döneme kadar gittiği tahmin edilmektedir. Bununla birlikte köy ile ilgili en eski kayıt 1419 yılına aittir. Abdalata Zaviyesi ile ilgili olan bu vesikada, köyün adı Yakacuk olarak geçmektedir. Sonraki yıllarda köyün tarihini ve sosyo-ekonomik yapısını tahrir kayıtlarından takip etmek mümkün olmaktadır. Buna göre 1455/56 yılında yapılan tahrirde köy, Yakacık olarak karşımıza çıkmaktadır. 1520 tahririnde Yakacık, 57 hane ile bölgenin nüfus bakımından kalabalık köylerinden birisidir. 1576 tarihli tahrirde, Yakacık köyü 95 hane olarak görünmektedir. 19. yüzyıla gelindiğinde ise köyün adı, temettuat ve nüfus defterlerinde Abdal Ata Sultan olarak geçmektedir. 1837 tarihli nüfus defterinde Abdal Ata Sultan yaklaşık 200 nüfustan oluşmaktadır. 1844 temettuat tahririnde ise 54-55 hane ile ortalama 330 nefer kişi yaşamakta olup, Çorum’un en kalabalık ikinci köyüdür. Aslında Abdal Ata Sultan köyü, tarihin her döneminde bölgenin kalabalık köylerinden birisi olmuştur. Bundan dolayı köyün tarihinin detaylı bir şekilde ortaya çıkarılması bölge tarihi için önemli görünmektedir.
Köyde bulunan Abdal Ata Zaviyesinden dolayı zamanla Abdal Ata adını aldığı anlaşılan köyün tarihi ile ilgili müstakil çalışma yok denecek kadar azdır. Yakacık köyü ve bulunduğu bölgenin tarihi ile ilgili yapılan çalışmalarda merkeze Abdal Ata Zaviyesi alınmıştır. Köyün tarihi ve geçirdiği dönüşüme daha az yer verilmiştir. Bu çalışmada köyün tarihi üzerine odaklanılmıştır. Yapılmış olan çalışmalardan farklı olarak Osmanlı Arşivi kaynakları kullanılmıştır. Böylece köyün tarihi gelişiminin, kaynakların elverdiği ölçüde ortaya çıkarılması planlanmaktadır.
"Kıbrıs Türkünde Demokratik Kültür ve Kıbrıs Demokrasi Tarihi" II. Uluslararası Lefke Avrupa Üniversitesi Tarih Kongresi (27-30 Nisan 2015), 2015
1906'da Kıbrıs'ta Kavanin Meclisi seçimlerinde Magusa-Larnaka milletvekili olarak seçildi. Bu gör... more 1906'da Kıbrıs'ta Kavanin Meclisi seçimlerinde Magusa-Larnaka milletvekili olarak seçildi. Bu görevini 1925'e kadar devam ettirdi. Hami Bey milletvekilliği sırasında konuşmaları ve yazılarıyla Türklerin haklarını savunmaya çalışması üzerine Kıbrıs Rum halkının dikkatini çekti. Nitekim 14 Mart 1923 'te yapılan Kavanin Meclisi toplantısında bir konuşma yapan Mustafa Hami Bey'den Kıbrıslı Rum bir yazar “20 yıldır sesini yükselten ilk Türk aza” diyerek bahsetmektedir.
5. ULUSLARARASI TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU OĞUZLAR: DİLLERİ , TARİHLERİ VE KÜLTÜRLERİ, 2015
Osmanlı Devleti’nde 1839’da Tanzimat Fermanının ilan edilmesi ile mali, idari, askerî ve zirai al... more Osmanlı Devleti’nde 1839’da Tanzimat Fermanının ilan edilmesi ile mali, idari, askerî ve zirai alanda görülen değişmeler idarî alanda yapılan pek çok değişikik arasında Anadolu’da kontrolsüz dolaşmaya başlayan aşiretlerin iskân edilmesi de karar altına alınmıştı.
Books by Fatma Akın
Türkiye Cumhuriyetinin 100. Yılında Prof. Dr. Zeki Arıkan Anısına Tarih Tasarımları, 2023
Uploads
Thesis Chapters by Fatma Akın
Papers by Fatma Akın
Conference Presentations by Fatma Akın
Köyde bulunan Abdal Ata Zaviyesinden dolayı zamanla Abdal Ata adını aldığı anlaşılan köyün tarihi ile ilgili müstakil çalışma yok denecek kadar azdır. Yakacık köyü ve bulunduğu bölgenin tarihi ile ilgili yapılan çalışmalarda merkeze Abdal Ata Zaviyesi alınmıştır. Köyün tarihi ve geçirdiği dönüşüme daha az yer verilmiştir. Bu çalışmada köyün tarihi üzerine odaklanılmıştır. Yapılmış olan çalışmalardan farklı olarak Osmanlı Arşivi kaynakları kullanılmıştır. Böylece köyün tarihi gelişiminin, kaynakların elverdiği ölçüde ortaya çıkarılması planlanmaktadır.
Books by Fatma Akın
Köyde bulunan Abdal Ata Zaviyesinden dolayı zamanla Abdal Ata adını aldığı anlaşılan köyün tarihi ile ilgili müstakil çalışma yok denecek kadar azdır. Yakacık köyü ve bulunduğu bölgenin tarihi ile ilgili yapılan çalışmalarda merkeze Abdal Ata Zaviyesi alınmıştır. Köyün tarihi ve geçirdiği dönüşüme daha az yer verilmiştir. Bu çalışmada köyün tarihi üzerine odaklanılmıştır. Yapılmış olan çalışmalardan farklı olarak Osmanlı Arşivi kaynakları kullanılmıştır. Böylece köyün tarihi gelişiminin, kaynakların elverdiği ölçüde ortaya çıkarılması planlanmaktadır.