Book Reviews by Murat Ozdemir

Toplumsal hareketleri açıklama yolunda kültürel yaklaşımdan yola çıkan James M. Jasper, Protesto ... more Toplumsal hareketleri açıklama yolunda kültürel yaklaşımdan yola çıkan James M. Jasper, Protesto kitabıyla toplumsal hareketleri anlamamız konusunda hem tarihsel kültürel bağlama değinmekte hem de hareketlerin karakteristik özelliklerine ve sürecine odaklanarak günümüzde akademik alanın ve politik arenanın önemli bir parçasını teşkil eden eylemleri açıklamaya çalışmaktadır. Toplumsal hareketlere değinen kitap, Occupy Wall Street hareketlerinden yola çıkmakta LBGT hareketlerine, hayvan hakları mücadelelerine, feminist tarihsel sürece ve gelişimine, Hindistan'daki Dalitlerin özgürlük yolculuğuna, Mısır'daki devrime kadar çok çeşitli yaşanmış ve yaşanmakta olan toplumsal hareketlerin dinamik yapısına ve karakteristik özelliğine odaklanarak toplumsal hareketleri çeşitlilikleri bağlamında anlama noktasında tanımlamalar getirirken okuyucu açısından toplumsal hareketlerin tarihsel kültürel bağlamda anlaşılmasını sağlamaktadır. Ünlü Fransız sosyolog Pierre Bourdieu, kültür sosyolojisi temeli üzerinden yazmış olduğu "Ayrım (Distinction)' kitabında toplumsal alandaki sınıfsal ayrımın nasıl üretildiğini ve sürdürüldüğünü açıklamaya çalışırken kültürel tüketim ve beğeni yargısından yola çıkarak toplumun işleyiş yasalarını çözümlemesinin sosyal bilimlere getirdiği devrim niteliğindeki düşüncelerine paralel şekilde James M. Jasper'ın da toplumsal hareketlerin karakteristik özelliğini açıklamaya çalışmasında Bourdieu gibi kültürel olandan hareket ederek düşüncesini temellendirmesi çeşitlilik gösteren toplumsal hareketleri tutarlı çerçeve içinde daha kolay anlamamızı sağlarken, toplumsal hareketlerin failleri için de eylemde bulundukları hareketin yapısal durumuna çok boyutlu bakmalarına olanak sağlamaktadır. Jasper'in uzun yıllar boyunca dünyanın dört bir tarafında meydana gelen çeşitli toplumsal hareketleri anlamaya yönelik giriştiği çabalarının bir özeti şeklini taşıyan bu kitap toplumsal eylemin kendisini, faillerini, ilişkisel diğer yapılarını ve devlet kurumlarının hareketler üzerindeki etkisini eş zamanlı olarak bütünsel çerçevede ele almaktadır. Kitap şu şekilde başlıyor: "Protestolar gezegenin yer yerinde her gün yaşanıyor ve bu hep böyle oldu. Çoğu zaman onlardan haberimiz bile olmuyor, tabii medyada bahsi geçecek denli dramatik ve uzun soluklu değilse. Protesto, insan varoluşunun asli bir parçasıdır ve tarihin her döneminde önemli değişiklikler yaratma potansiyeline sahip olmuştur." Yazarın insanın "protesto" edimini bir yeryüzü yasası bağlamında ele alması, "protesto"nun insan ve toplum yaşamında vazgeçilmez bir olgu olduğu gerçeğini yansıtmaktadır. Protesto eylemlerinde katılımcıların görece kendileri için çok az şey talep ettiklerini, buna karşın gerektiğinde canlarını bile feda etmeye hazır olduklarını gördüğümüz bu insanların kimler olduğunu, inanç ve değerlerininin protesto hareketlerini meydana getirmedeki rolü, dış etkenlerin ve iktidar müdahalelerinin onlar üzerinde yarattığı psikolojik ve ruhsal gerilimlerin sonuçlarını çözümlemeye çalışan Jasper, protesto eylemlerini kültürel mercekle incelemekte, tarihsel gerçekliği bağlamında ele almaktadır. Jasper "protesto" kavramsallaştırması çerçevesinde ele aldığı toplumsal hareketleri açıklamada kitap boyunca yapısal bir çözümlemede bulunmaktadır. Kitap bütünsel olarak toplumsal hareketleri tarihsel olarak analiz etme noktasında anlam, yapı, fail, eylemin süreci ve genişlemesine odaklanmaktadır. Küresel ölçekte etki yaratmış olan toplumsal hareketlerin çıkış noktasından daha sonraki süreçte

Russ, Joanna (2001), Dişi Adam, Çev.: Çiçek Öztek. İstanbul: Ayrıntı Yayınları. ISBN: 97897553928... more Russ, Joanna (2001), Dişi Adam, Çev.: Çiçek Öztek. İstanbul: Ayrıntı Yayınları. ISBN: 9789755392806. * Bir dünya düşünün yaşadığınız zamandan tamamen farklı; cinsiyet ilişkilerinin, aile ilişkilerinin, toplumsal ilişkilerin, üretim ilişkilerinin, mülkiyet ilişkilerinin yeniden dü-zenlendiği, ataerkil düzenin gücünü kaybettiği, doğaya egemen olan kapitalist üretim mantığının terk edildiği, doğayla barışık kolektif iş bölümüne dayalı, sömürünün ortadan kalktığı sınıfsal toplumun olmadığı bir dünya. Kulağa hoş gelen bu düşleri kadınların ütopyasında görmek mümkün: Hem de daha detaylı ve yüreklerdeki isyan tohumlarını fi-lizlendirecek betimlemelerle. Yaşanan dünyanın sömürüsüne "hayır" diyen direniş arzu-sunu ve düşüncesini aşılamaya çalışan feminist ütopyalar, kadınlar üzerinde sömürücü, ezici yerleşik ataerkil değerlerin yerle bir edilmesine yönelik düşleri yeşertiyor. Eşitlikçi, demokratik gelecek arzusu sergileyen feminist ütopyalar özgürlüğün tahakküm altına alındığı iktidar ilişkilerinden hem bir kaçış yaratıyor hem de mücadele fikrini aşılamaya çalışarak "başka bir dünya mümkün" dürtüsünü harekete geçiriyor. Kadınların kendi gerçekliklerini yaratma, kendi tarihsel varlığının öznesi olma gayesine dayanan feminist ütopyalar, fantazyaların gerçekliği yeniden inşa etme enerjisini taşıyor. Bilim ve kültürel üretimin alanında dışlanan kadınların feminist hareketlerin baş-lamasıyla zamanla bu alanlarda yer edinmeleriyle beraber kadın estetik anlayışının ve düşüncesinin giderek edebiyatta da yer edinmesi farklı bir tür olarak feminist ütopya anlayışının oluşmasını sağlamıştır. Yerleşik erkek bakışının yarattığı ütopyalardan farklı olan feminist ütopyalar alternatif yaşam tasavvurları sergilemektedir. Türsel içerik ola-rak ütopik düşleri içinde barınsa da güncel dünyanın huzursuz edici, yaşam üzerinde yıkıcı yerleşik değerlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik düşsel arzuları harekete geçi-ren aktif eylem hissini canlandıran etkiler yaratıyor. Klasik ütopya anlayışının rasyonel tasavvurlarını da yıkan, insanın Eros tarafına yönelen, feminist bakışların literatüründen beslenen feminist ütopyalar bireyselliği ön plana çıkarmakta, çoğulculuğu, farklı kimlik ve yaşam stillerini kabul etmekte ve desteklemektedir. * Bu kitap tanıtım yazısı Murat Özdemir tarafından yazılmıştır (Araş. Gör., Nişantaşı Üniversitesi Yeni Medya Bölümü, [email protected]).

Bu çalışma resmi yazınsal tarihin iktidar temelli düz çizgisel anlayışına karşı, sinemanın, görün... more Bu çalışma resmi yazınsal tarihin iktidar temelli düz çizgisel anlayışına karşı, sinemanın, görüntünün devrimsel işlevine odaklanmaktadır. Tarihsel öğretinin güç ve iktidarla kirlenmiş olması; iktidarı tesis etme noktasında tarihsel bilginin büyük anlatılar ve kahramanlık söylentilerinin etrafında kurgulanması, güçsüz olanı dışlamış, ötekinin sesini, tarihini bastırmıştır. Ancak günümüzde "muzafferin, güçlünün tarihi" yeni yaklaşımlarla bertaraf edinilmeye çalışılmaktadır. Özellikle 60'lı yıllardan itibaren sosyal bilimler içine sızan sinemanın işlevi, mikro ve sözlü tarih çalışmalarında alternatif karşı tarihsel bilginin yaratılmasına olanak tanımıştır. Merkezi tarih anlayışını yıkan bu çalışmalar beraberinde alternatif belleklerin yaratılmasına da katkı sağlamıştır. Rasyonel olandan, duygusal olana yönelimi sağlamış, toplum içindeki çatışmaların azaltılmasında duygunun gücünün önemini ortaya çıkarmıştır. Yazınsal resmi tarihi yazanın özsel bağlamının aşılması noktasında, bizzat tarihini deneyimleyenin sesinden yola çıkılarak yeni tarihsel bilginin topluma kazandırılmasında görüntünün gücü keşfedilmiş, sosyal bilimlerde her geçen gün belgesel sinemanın kapsamı daha da genişlemiştir. Bu bağlamlarda, bu çalışma da resmi tarih anlayışına karşı belgesel sinemanın önemine odaklanmakta, Lice Defteri belgeseli ile örnek bir inceleme gerçekleştirmektedir.
Papers by Murat Ozdemir
Üniter Tarih Anlatısına Karşı Mikro Tarih ve Tarihçinin Duyarlılığı , 2021
mağlupların, muzaffer olanla yenilmişin aynı tarih anlayışını, aynı aklı paylaşamayacakları düşün... more mağlupların, muzaffer olanla yenilmişin aynı tarih anlayışını, aynı aklı paylaşamayacakları düşüncesinden yola çıkmıştı: Tarihçiler geçmişten bir hazine, bir miras olarak söz ederler. Tarih'in ezilen sınıfları içinse tarih bir enkaz, bir yıkıntılar yığını, bir talan alanıdır. Bir dizi öykünün birbirini doğurarak bugüne doğru ilerlediği bir birikim değil, geçmişin bugüne kavuşması değil, bir öykünün başka öyküleri tüketerek, unutturup yok ederek kendini tek kılması, geçmişin beklentilerinin yok edilmesidir. Bu yüzden kültür denen sürekliliğin ardında hep bir barbarlık vardır". Walter Benjamin

Foucault Sosyolojisi, Dijital Alan ve Emeğin Yeni Görümü, 2021
This study analyzes digital technologies through "biopolitics", which is Michel Foucault's concep... more This study analyzes digital technologies through "biopolitics", which is Michel Foucault's concept of sociology of power. "Biopolitics" conceptually defines the governance of the subject and the social body in liberal capitalist rationality. In liberal capitalist history, the concept of "bio-politics", which is the general name of power networks organized around the control and management of labor, enters a new phase with information and communication technologies, and the traditional "bio-politics" theory undergoes a radical change in the digitalized world. Digital technologies establish supervisory and control power and new control mechanisms over labor and appear as the most important power tool of modern capitalism. Although the digital field contains the power to create areas of resistance and escape, it enables the control and management of labor on a global scale in the post-Fordist production age. Even though digital fields after information and communication technologies have paved the way for freedom of communication, they have become an intermediary for the power structures in favor of labor in the changing labor-capital relationship. With digital surveillance techniques, new management techniques have emerged on labor. In this respect, the study proceeds on three main axes: the Internet as the confession institution of surveillance, the Internet in the immaterial labor process, and the Internet as the context of knowledge-power.

Anormal Bedenler ve İktidarın Yapıbozumu: Kült Film Freaks (1932) Örneği, 2021
Bu çalışma Freaks (1932) filminin sinematografik anlatısını Foucault'nun iktidar analizi olan Biy... more Bu çalışma Freaks (1932) filminin sinematografik anlatısını Foucault'nun iktidar analizi olan Biyopolitika kavramsallaştırması etrafında ele almaktadır. Sinema tarihinde kült filmler kategorileri içinde önemli yer edinen Freaks (1932) sinemanın temsil anlatısında normatif toplumsal değerleri sorgulamakla beraber, sosyal alan içinde inşa edilmiş toplumsal iktidar ağları üzerine de düşünsel yoğunlaşmayı mümkün kılmaktadır. Freaks filmi bir yanıyla toplumsal alanda eşit derecede dağıtılmamış güç ilişkilerini eleştirirken, diğer yandan tarihsel olarak toplumsal normativinenin köklerine de saldırıda bulunmaktadır. Bu bakımdan kült filmin ilerici, dönüştürücü anlatısı üzerine kurgulanan Freaks filmi yerleşik toplumsal değerlere eleştiriler getirerek, temsil anlatısında Michel Foucault'nun biyopolitika kavramsallaştırmasının izlerini içinde barındırmaktadır. Bu bağlamda çalışma öncelikle Foucault'nun biyopolitika kavramsalaşmasına odaklanmakta, Freaks üzerinde somut analizler gerçekleştirerek biyopolitikanın sinemadaki yansımasına değerlendirmektedir.

GEÇ STOA DÖNEMİNDE “ETİK” SORUNUNU FOUCAULT GÖZÜYLE OKUMAK, 2021
This study examines the techniques of self in the late Stoa thought, and analyzes the techniques ... more This study examines the techniques of self in the late Stoa thought, and analyzes the techniques of self as an ethical problematic in the Hellenistic period, both in the context of thinkers of the time and with the approach of Michel Foucault. The idea of the Stoa, which existed in the late Hellenistic and early Roman times and placed itself on the question of “what is good life", emerged with the motive that bowed to itself and made sense of its existential goal and gained an important place in the history of Ancient philosophy. Stoa's philosophy, which considers the connection of the subject with itself, truth and freedom as a whole, was embraced by Michel Foucault who analyzed the historical change of subjectivity as a project of subjectivity against modern power analysis. For Foucault, the modern subject is completely surrounded by modern techniques of power, and the subject's connection with both himself and the truth has been removed by the pressure of the structures of power. In this respect, it is necessary for Foucault to look at the practices of subjectivity in Ancient Greece, and the processes of subjectivation of this period can be considered as a new way out of the subject to oppression in the contemporary world. Therefore, in Ancient Greece, especially in the doctrine of Stoa, the techniques of self have been studied and analyzed by Foucault as a feasible resource against the siege of the modern subject. In this respect, the study proceeds around this problematic, focusing not only on the pioneering thinkers of the teachings of the Late Stoa period, but also on the practices of subjectivity around Foucault's analyzes.
Bu çalışma neoliberal akılsallığın nostaljiyle olan bağını çağdaş kapitalizmin kültürel mantığı ç... more Bu çalışma neoliberal akılsallığın nostaljiyle olan bağını çağdaş kapitalizmin kültürel mantığı çerçevesinde analiz etmektedir. Postmodernizmle başlayan yerelliğin ve otantikliğin önem kazanması bir yönüyle kapitalist üretim ilişkilerinin varlığıyla da ilişkilidir. Bu bakımdan postmodernizmin kültürel mantığı egemen neoliberal akılsallıktan bağımsız değildir. Postmodernizm ile geçmiş zamanın ve yerelliğin önem kazanması, nostaljik ruhun yeniden canlandırılması yeni birikim sahaları yaratmış ve yerelliği kapitalist üretimin hizmetine sokmuştur. Bu bağlamda çalışma kapitalist yeni birikim aklı olan kültür sanatın nostaljiyle arkaik olanla ilişkisini neoliberal akılsallığın yeni birikim yaratma istenci bağlamıyla ele almaktadır.

Öz Bu çalışma Michel Foucault'nun iktidar sosyolojisini ele almakta, iktidar teorilerini Foucault... more Öz Bu çalışma Michel Foucault'nun iktidar sosyolojisini ele almakta, iktidar teorilerini Foucault'nun bakışıyla eleştiriye açmaktadır. İktidar mefhumunu analizinde statik makro çatışmacı ya da uzlaşmacı tanımlamalardan kaçan Foucault, modern iktidarın üretici mantığına vurgu yaparak toplumsalın bedenine nüfuz etmiş liberal kapitalist değerlerin varlığını tarihsel iktidar analizleriyle ortaya koymaktadır. Bu bakımdan çalışma Foucault'nun iktidar analizi olan pastoral iktidar (premodern öncesi iktidar modeli), disiplinci iktidar ve biyoiktidar kavramsallaştırmaları etrafında ilerlemektedir. Modern tarihin rasyonel aklını iktidar bağlamıyla düşünen Foucault, analiz ettiği iktidar modelleriyle iktidarın mikro mantığını ortaya koymuş ve modern tarihin baskıcı ve uysal bedenleri inşa edici yönünü analiz etmiştir. Bu bağlamda çalışma Foucault'nun modern iktidar yapılarına ve aklına nasıl yaklaştığını göstermeye çalışmakta, kavramsal sınırlılıklarını Foucault'nun literatürüyle çerçevelemektedir. Modern iktidarın yeni bir vehçesi olan neoliberal iktidar aklı bu çalışmanın dışında bırakılmıştır. Abstract This study deals with the sociology of power of Michel Foucault, and opens the theories of power to criticism from Foucault's point of view. Fleeing static macro-confrontational or compromising definitions in the analysis of the concept of power, Foucault reveals the existence of liberal capitalist values that have penetrated the body of the social by emphasizing the productive logic of modern power through historical power analyzes. In this respect, the study proceeds around the concepts of pastoral power (pre-premodern power model), disciplinary power and biopower, which is Foucault's analysis of power. Thinking of the rational mind of modern history * Arş. Gör., Ankara Bilim Üniversitesi, Yeni Medya ve İletişim Bölümü, [email protected], https://orcid.org/0000-0003-0371-9128.

, İstanbul/Türkiye ÖZ Bu çalışma İnsan Hakları perspektifinin geliştirilmesinde eleştirel medya o... more , İstanbul/Türkiye ÖZ Bu çalışma İnsan Hakları perspektifinin geliştirilmesinde eleştirel medya okuryazarlığı eğitiminin önemine odaklanmaktadır. Gündelik yaşamda toplumsalın enformasyon havuzunu oluşturan kitlesel medyanın yayın politikasının güç ve iktidar bağlamlı dil i, toplumsal uzamda İnsan Hakları'nın ihlal edilmesine yol açmaktadırr. Egemen yapılara eklemli kitlesel medya, toplumsal uzamda dezavantjlı gruplara karşı nefret söylemini körükleyen, şiddeti, ırkçılığı, homofobik söylemleri pekiştiren yayın yapmakta, d aha eşitlikti toplumun yaratılmasında bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kitlesel medya eşitlikçi kamusal söylem oluşturmaktan ziyade, hiyerarşik toplumsal örgütlenmeyi teşvik etmekte, "biz ve ötekiler" ayrımcı dili ile toplumsal alanda çatışmayı körüklemektedir. Bu nedenle toplumsal huzurun ve demokratik toplumun inşası için medya alanına karşı bilinçli yurttaşların gerekliliği önem arz etmektedir. Bu bağlamda kitlesel medyanın yayın politikasına karşı bilinçli yurttaşların varlığı İnsan Hakları perspektifinin gelişmesine katkı sağlayacaktır. Yurttaşlık hakkı bağlamında bireylere verilecek eleştirel medya okuryazarlığı eğitimi, medya alanına eleştirel bakabilen, eşitlikçi toplumu arzulayan; ayrımcılığı, şiddeti, nefreti, cinsiyetçi söylemleri körüyleyen medyaya karşı baskı uygulayan yurttaşların oluşmasına katkı sağlayacaktır. ABSTRACT This study focuses on the importance of critical media literacy education in the development of the Human Rights perspective. The publication of the mass media, which constitutes the social information pool in everyday life, leads to the violation of Human Rights in the social and political context, which is power and hegemony. The mass media with the sovereign structure are publishing a publication that reinforces violence, racism, homophobic discourses that fuel the discourse of hatred against disadvantaged groups in society, and it presents a challenge as a problem in the creation of more equality society. The mass media, rather than creating egalitarian public discourses, encourage hierarchical social organization, fueling conflict in the social space with the "we and others" discriminatory language. For this reason, the necessity of conscious citizens towards the field of media is important for the construction of social peace and democratic society. In this context, the existence of conscious citizens against the mass media publication policy will contribute to the development of the Human Rights perspective. Critical media literacy education to be given to individuals in the context of citizenship right, desire for an egalitarian society that can take a critical look at the media field; discrimination, violence, hatred, gender discrimination, and pressure on the media.

ÖZ Küreselleşmeyle başlayan tüketim çılgınlığı, liberal ekonominin sürekliliği için en temel olgu... more ÖZ Küreselleşmeyle başlayan tüketim çılgınlığı, liberal ekonominin sürekliliği için en temel olgudur. Tüketim sadece tüketilen nesneler ile sağlanmamaktadır; duygular, hazlar, inançlar, değerler, normlar, ideolojiler de tüketim nesneleri üzerinden tüketilmektedir. Günümüzde tüketilen nesne, işlevsel rolünden çok taşıdığı değerler üzerinden tüketilmektedir. Kısaca tüketim nesnesi hem işlevsel olarak tüketicilerin beklentilerini karşılamak hem de hedef kitlesiyle bağ kurarak onların duygularına, hazlarına, fikirlerine, inançlarına, değerlerine, ideolojilerine hitap etmek zorundadır. Bunu oluşturmak için de tüketim nesnesinin bir kişiliğe bürünmesi gerekmektedir. Böylece sahip olduğu kişilik ile hedef kitlesiyle iletişime geçerek onların tüketimde karar verme süreçlerini yönlendirir. Tüketim nesnelerinde kişiliğin oluşturulmasında en etkili yol reklam çalışmalarıdır. Reklamlarla tüketim nesnesine kazandırılan kişilik ile tüketiciye mesaj gönderilir ve bu mesajlar tüketiciyle bağ kurulmasını sağlar. Böylece tüketici tarafından tercih edilirliği kolaylaşır. Tüketim nesnelerinde hedef kitleyle oluşturulan bağda kullanılan stratejilerle, nesnelere yüklenen değerler üzerinden tüketicilerin ihtiyaç beklentileri giderilir. Bu çerçevede reklamlar kişilik oluşumunda etkili olmakla beraber, tüketiciye sunduğu değerlerle de yeni kişisel formların, duyguların, benlik algısının, düşüncelerin, anlayışların oluşmasına sebep olur. Bu bağlamlarda bu çalışmada reklamlar yoluyla tüketici bireyler üzerinde oluşturulan değer kalıplarının toplumsal ve bireysel sonuçlarına odaklanılmaktadır. Değer kalıpları bireylerin kişilik inşasında önemli yere sahiptir. Bu bağlamda reklamların bireylerin kişiliği üzerinde oluşturduğu değerlerin olumsuz etkileri ele alınmakta, toplumsal siyasal bağlamı incelenmektedir. ABSTRACT Consumption madness, which begins with globalization, is the most basic factor for the continuity of the liberal economy. Consumption is not only provided by consumed objects; emotions, pleasures, beliefs, values, norms, ideologies are consumed through consumption objects. Today, the consumed object is consumed over the values it carries rather than its functional role. In short, the consumption object has to appeal to their emotions, pleasures, ideas, beliefs, values, ideologies, both functionally meeting the expectations of the consumers and linking them with the target mass. In order to create this, the consumption object needs to take on a personality. Thus, they communicate with the personality and target mass that they have and direct their decision-making processes in consumption. Advertising is the most effective way to create personality in consumer objects. A message is sent to the consumer with the ads and the consumer who earned it with the ads, and these messages provide the connection with the consumer. This makes it easier for consumers to choose. Strategies used in the context of the consumption objects and the expectations of the consumers are solved through the values uploaded to the objects. In this frame, advertisements are influential in the formation of personality, but also create new personal forms, emotions, self-awareness, thoughts, and understandings with the values offered to consumers. In this context, this study focuses on the social and individual outcomes of the values created on the consumer through advertising. The value molds have an important place in the personality of individuals. In this context, the negative effects of the values that the advertisements create on the personality of the individuals are examined and the social political context is examined.

ÖZ Kitle iletişim araçlarındaki gelişmelerle şekillenen her bir kitle iletişim biçimi ve dönemi, ... more ÖZ Kitle iletişim araçlarındaki gelişmelerle şekillenen her bir kitle iletişim biçimi ve dönemi, beraberinde iletişim sürecini de değiştirip dönüştürmektedir. Kitle iletişim süreçlerindeki değişimlerle birlikte, izleyicilerin/kullanıcıların kitle iletişim araçlarına birtakım farklı sosyal ve psikolojik gereksinimlerle yönelmeleri her dönemde söz konusu olmuştur. Günümüzdeki iletişim sürecini şekillendiren başlıca kitle iletişim araçları, yeni medya olarak tanımlanan Web 2.0 teknolojileridir. Bu çalışma kapsamında, söz konusu yeni medya ortam ve araçlarından biri olan sosyal medya platformu Facebook, kullanımlar ve doyumlar kuramı çerçevesinde incelenmiştir. Toplamda 23 katılımcıyla gerçekleştirilen dört odak grup görüşmesinde, temel olarak katılımcıların Facebook'u nasıl ve ne gibi amaçlarla kullandıkları ve bu kullanımlarından ne gibi doyumlar elde ettikleri irdelenmiştir. Ayrıca bu temel sorularla birlikte değerlendirilmek üzere, katılımcıların, Facebook'a atfettikleri anlam ve Facebook'un yokluğunda ne hissettikleri/hissedecekleri de sorgulanmıştır. Yani bu araştırma, üç ana hat üzerine kurulmuştur: Facebook kullanım pratikleri, Facebook kullanım nedenleri/sağladığı doyumlar, Facebook'suz kalmanın katılımcılar açısından ifade ettiği anlam. Araştırmanın katılımcıları, ölçütlü örnekleme tekniğiyle belirlenmiş ve 'Facebook kullanıyor olma' ölçütü esas alınmıştır. Katılımcılara; 'demografik bilgiler', 'Facebook kullanım pratikleri', 'Facebook kullanım nedenleri' ve 'Facebook'suz kalmanın katılımcılar açısından ne anlam ifade ettiği' başıkları altında dört kategoride hazırlanan, toplamda 40 adet açık uçlu soru yöneltilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, günümüzde akıllı cep telefonu kullanımının hızla artması, sosyal medya kullanım pratiklerini de etkiliyor görünmektedir. Akıllı cep telefonlarıyla zaman ve mekân kısıtlı olmaksızın Facebook'a her an, her yerden ulaşabiliyor olmak, bu platformda geçirilen sürenin belli bir zaman aralığına işaret etmeyen 'az az, sık sık' şeklindeki bir kullanım pratiğine dönüştüğü söylenebilir. Bu araştırma kapsamında Facebook'un kullanım nedenleri/sağladığı doyumlar önem sırasına göre şu şekildedir: (1) sosyal çevreyle (aile, arkadaş vs.) iletişim hâlinde olmak, (2) haber takibi, (3) etkinlik takibi, (4) grup üyeliği ve sayfa takibi. Çalışma sonucunda Facebook 1 [email protected] 2 [email protected] 3 [email protected] 4 Hacettepe Üniversitesi İletişim Bilimleri Yüksek Lisans Öğrencileri.
Thesis Chapters by Murat Ozdemir

Tez danışmanının önerisi ve enstitü anabilim dalının uygun görüşü üzerine enstitü veya fakülte yö... more Tez danışmanının önerisi ve enstitü anabilim dalının uygun görüşü üzerine enstitü veya fakülte yönetim kurulu tarafından karar verilir. v ETİK BEYAN Bu çalışmadaki bütün bilgi ve belgeleri akademik kurallar çerçevesinde elde ettiğimi, görsel, işitsel ve yazılı tüm bilgi ve sonuçları bilimsel ahlak kurallarına uygun olarak sunduğumu, kullandığım verilerde herhangi bir tahrifat yapmadığımı, yararlandığım kaynaklara bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunduğumu, tezimin kaynak gösterilen durumlar dışında özgün olduğunu, Doç. Dr. Serhat KAYMAS danışmanlığında tarafımdan üretildiğini ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Yazım Yönergesine göre yazıldığını beyan ederim. Murat Özdemir iv TEŞEKKÜR Tezimin hazırlık aşamasından başlayarak son aşamasına kadar çalışmalarımda beni yönlendiren ve yardımlarını esirgemeyen başta değerli hocam Doç. Dr. Serhat KAYMAS olmak üzere, Prof. Dr. Emre TOROS'a, Prof. Dr. Ruhdan UZUN'a ve Dr. Öğretim Üyesi Çağla KARABAĞ'a teşekkür ederim.
Uploads
Book Reviews by Murat Ozdemir
Papers by Murat Ozdemir
Thesis Chapters by Murat Ozdemir