
Ebubekir Aykut
Related Authors
Orhan Simsek
Artvin Coruh University
Bekir Acun
Muğla Üniversitesi
Mehmet Gürsan Şenalp
ATILIM UNIVERSITY
Harun Kılıçaslan
Sakarya University
Sibel Çalışkan Ercan
Istanbul Arel University
meryem Koray
İstanbul University 1
InterestsView All (7)
Uploads
Papers by Ebubekir Aykut
Oysa gerçekte varolan neoliberalizm tanımı gerçekliğin biraz daha farklı olduğuna dikkat çeker. Nasıl neoliberal düşünceler, ilkeler ve programlar doğrudan uygulamaya konulmadıysa ya da konulamıyorsa, neoliberal devletin rolü konusundaki düşünceler de gerçekliği eksik olarak tanımlar. Sadece neoliberal önerilerin hayata geçirilmesinde devletin artan rolüne dikkat çekmek yetmez, dahası devlet neoliberal düşünce, ilke ve programların aksi yönünde de müdahalede bulunmaktadır.
Friedman’ın 2000’li yıllarda Newsweek’deki köşesinde danışmanı olduğu Reagan’ın döneminde artan bütçe açıkları ve alınan korumacı önlemleri ikiyüzlülük ve şizofreni ile yaftalaması ilginçtir. Diğer yanda neoliberal dönemde hükümet harcamalarının belirgin bir şekilde azaldığı ve devletin düzenlediği alanların sınırlandığı iddiası da doğru değildir. Cohen ve Centeno, gayri safi milli hasılaya oranla ortalama devlet harcamalarının yüzdesinin 1980’lerde 15,6, 1990’larda 15,6 ve 2000’lerde 14,8 olduğunu belirtir. Ayrıca artan sözde bağımsız düzenleme kurulları devletin müdahale alanın ne kadar genişlediğini gösterir.
(...)
Büyük sermayenin “yeni ekonomik kalkınma öyküsü ihtiyacı”[1]her ne kadar anahatları şekillenmemiş olsa da, yeni bir sermaye birikim rejimine işaret etmektedir. Neoliberal dönemin hakim birikim rejimi olan finansallaşmaya dayalı birikim rejiminden kopuş çok olanaklı gözükmemekle birlikte, sektörel ölçekte yeni alanların öne çıkması muhtemeldir. Yeni birikimin stratejisinin ana bileşenlerinden birisinin askeri savunma sanayi olacağı ileri sürülebilir.
Askeri savunma sanayi, başta tekelci burjuvazinin “sanayi 4.0” talebine bir yanıt anlamı taşıdığı gibi, AKP iktidarına siyasal-ideolojik düzlemde yakın görülen belirli sermaye gruplarının büyümesini pozitif yönde etkileyecek bir birikim modeli olarak düşünülebilir. “Yerli ve milli savunma” argümanı adı altında, askeri savunma sanayinin üretim ve ihracat kapasitesi ekonomik teşviklerle ve devlet politikalarıyla arttırılmaktadır. Son olarak “100 Günlük” programda da yer alan 400 projenin 48’i lazer silah sistemi, insansız araç projesi, uydu projesi, roket, tank ve hava savunma füzesi projeleri şeklinde savunma sanayi başlığındadır.
Sektör mevcut imkanlar dahilinde cazip hale getirilmektedir. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, bu yılın ilk yarısında savunma ve havacılık sanayisinin ihracatı yaklaşık yüzde 14 artmıştır. Geçen yılın ilk yarısında 795 milyon 705 bin dolar olan savunma sektörünün ihracatı 906 milyon 407 bin dolara yükselmiş, sektörün son 1 yıldaki toplamı ihracatı 1 milyar 849 milyon doları bulmuştur. Son dönemde Azerbaycan’a yapılan ihracat 20 milyon dolara çıkmıştır. Senegal’e Nurol üretimi Ejder Yalçın ve Ejder TOMA araçları satılmış, yaklaşık 12 milyon 300 bin dolarlık ihracat gerçekleştirilmiştir. İsviçre’ye 10 milyon dolar, Katar’a 9 milyon dolar, Filipinler’e ve Çin’e ihracat 8 milyon dolar, Ukrayna'ya 7 milyon dolarlık ihracat yapılmıştır.[2]
Oysa gerçekte varolan neoliberalizm tanımı gerçekliğin biraz daha farklı olduğuna dikkat çeker. Nasıl neoliberal düşünceler, ilkeler ve programlar doğrudan uygulamaya konulmadıysa ya da konulamıyorsa, neoliberal devletin rolü konusundaki düşünceler de gerçekliği eksik olarak tanımlar. Sadece neoliberal önerilerin hayata geçirilmesinde devletin artan rolüne dikkat çekmek yetmez, dahası devlet neoliberal düşünce, ilke ve programların aksi yönünde de müdahalede bulunmaktadır.
Friedman’ın 2000’li yıllarda Newsweek’deki köşesinde danışmanı olduğu Reagan’ın döneminde artan bütçe açıkları ve alınan korumacı önlemleri ikiyüzlülük ve şizofreni ile yaftalaması ilginçtir. Diğer yanda neoliberal dönemde hükümet harcamalarının belirgin bir şekilde azaldığı ve devletin düzenlediği alanların sınırlandığı iddiası da doğru değildir. Cohen ve Centeno, gayri safi milli hasılaya oranla ortalama devlet harcamalarının yüzdesinin 1980’lerde 15,6, 1990’larda 15,6 ve 2000’lerde 14,8 olduğunu belirtir. Ayrıca artan sözde bağımsız düzenleme kurulları devletin müdahale alanın ne kadar genişlediğini gösterir.
(...)
Büyük sermayenin “yeni ekonomik kalkınma öyküsü ihtiyacı”[1]her ne kadar anahatları şekillenmemiş olsa da, yeni bir sermaye birikim rejimine işaret etmektedir. Neoliberal dönemin hakim birikim rejimi olan finansallaşmaya dayalı birikim rejiminden kopuş çok olanaklı gözükmemekle birlikte, sektörel ölçekte yeni alanların öne çıkması muhtemeldir. Yeni birikimin stratejisinin ana bileşenlerinden birisinin askeri savunma sanayi olacağı ileri sürülebilir.
Askeri savunma sanayi, başta tekelci burjuvazinin “sanayi 4.0” talebine bir yanıt anlamı taşıdığı gibi, AKP iktidarına siyasal-ideolojik düzlemde yakın görülen belirli sermaye gruplarının büyümesini pozitif yönde etkileyecek bir birikim modeli olarak düşünülebilir. “Yerli ve milli savunma” argümanı adı altında, askeri savunma sanayinin üretim ve ihracat kapasitesi ekonomik teşviklerle ve devlet politikalarıyla arttırılmaktadır. Son olarak “100 Günlük” programda da yer alan 400 projenin 48’i lazer silah sistemi, insansız araç projesi, uydu projesi, roket, tank ve hava savunma füzesi projeleri şeklinde savunma sanayi başlığındadır.
Sektör mevcut imkanlar dahilinde cazip hale getirilmektedir. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, bu yılın ilk yarısında savunma ve havacılık sanayisinin ihracatı yaklaşık yüzde 14 artmıştır. Geçen yılın ilk yarısında 795 milyon 705 bin dolar olan savunma sektörünün ihracatı 906 milyon 407 bin dolara yükselmiş, sektörün son 1 yıldaki toplamı ihracatı 1 milyar 849 milyon doları bulmuştur. Son dönemde Azerbaycan’a yapılan ihracat 20 milyon dolara çıkmıştır. Senegal’e Nurol üretimi Ejder Yalçın ve Ejder TOMA araçları satılmış, yaklaşık 12 milyon 300 bin dolarlık ihracat gerçekleştirilmiştir. İsviçre’ye 10 milyon dolar, Katar’a 9 milyon dolar, Filipinler’e ve Çin’e ihracat 8 milyon dolar, Ukrayna'ya 7 milyon dolarlık ihracat yapılmıştır.[2]