Teaching Documents by Bengüsu Aleyna Demirci
Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Ressam Kişiliğine ve Hayatına Dair, 2023
Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü, San2489/ Çağdaş Türk Sanatına Yeni Yaklaşım dersi Doç... more Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü, San2489/ Çağdaş Türk Sanatına Yeni Yaklaşım dersi Doç. Dr. Zeynep Yasa Yaman'ın vermiş olduğu ödev kapsamında yapılmıştır
Allah’ın Kadınları ve Shirin Neshat
ÖZNEDE VÜCUT BULAN KAVRAMLAR: GÖKÇE HİÇYILMAZ'IN TOPLUMSAL FARKINDALIĞA DAVET EDEN ESERLERİ, 2022
ÖZNEDE VÜCUT BULAN KAVRAMLAR: GÖKÇE HİÇYILMAZ'IN TOPLUMSAL FARKINDALIĞA DAVET EDEN ESERLERİ

‘’Azize Thekla’nın İlk Kadın Şehit Oluşu Ve Bedensizliği’’ , 2021
Erken Hıristiyan dönemi Aziz Pavlus’a çağdaş olan ve onun öğretilerini öğrenen, ilk kadın
şehit; ... more Erken Hıristiyan dönemi Aziz Pavlus’a çağdaş olan ve onun öğretilerini öğrenen, ilk kadın
şehit; Azize Thekla... Hıristiyanlıkta kadın şehit ekolü olmuş Azize’nin gerçek bir insan mı
yoksa bir kadın şehit ekolü mü belirsizdir. Hazırlamış olduğum bu ödevde Azize Thekla’yı ve
ölümü sonrası bedensizliğine dair söylentileri ele alacağım, yıllar sonra ortaya çıkan röliği ile
politik bağlamda barışlara neden olan bu ilk Kadın Şehit’e dair araştırmalar yaptım.
Anahtar Sözcükler: Azize Thekla, İlk Kadın Şehit, Erken Hıristiyan, bedensizlik.
Abstract
Saint Thecla, who became an early Christian female martyr symbol. She
learned the teachings of Christianity from St. Paul. It’s unclear whether St. Thecla
was a real person or a just symbol. I researched St. Thecla and her disembodiedness in
my homework, the concept of disembodiment is important to Christianity. The
reliquiae was found years after the saint died.
Key words: Saint Thecla, Early Christian, Saint Paul, disembodiment.
‘’Az Ötödik Pecset filminde ‘’et’’in semiyotik incelemesi, 2021
‘’Az Ötödik Pecset filminde ‘’et’’in semiyotik incelemesi
Alfred Hitchcock'un ''The Birds'' isimli filminde kuşlar neden saldırmaktadır, 2021
Alfred Hitchcock'un ''The Birds'' isimli filminde kuşlar neden saldırmaktadır
‘’Hıristiyanlık’ta kadına bakış açısı ve kadının yeri’’, 2022
GEÇ ANTİK ERKEN HIRİSTİYAN ''Hıristiyanlık'ta kadına bakış açısı ve kadının yeri'' PROF. DR. SERC... more GEÇ ANTİK ERKEN HIRİSTİYAN ''Hıristiyanlık'ta kadına bakış açısı ve kadının yeri'' PROF. DR. SERCAN YANDIM AYDIN Kısa Özet Geç Antik Erken Hıristiyan Sanatı dersi içerisinde yapmış olduğum bu çalışmada ele aldığım konu; Hıristiyanlıkta kadına bakış açısı ve kadının yeri. Hıristiyan aleminde kadının yerini kavrayabilmek adına Antik Roma'da kadının yeri ve kadın haklarından bahsettikten sonra, eski ahitte ve yeni ahitte kadına dair söylemler üzerinden toplumsal cinsiyet rolleri ve eşitsizlikten bahsedeceğim. Ayrıca Hıristiyan sanatında kadının imgelerde ele alınışına da örneklerle değineceğim. Lilith, Havva ve Meryem'e bakış açısını da toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden inceleyeceğiz.
Drafts by Bengüsu Aleyna Demirci

RÖNESANS DÖNEMİYLE BİRLİKTE ‘’İNSAN’’ NASIL ELE ALINMIŞTIR, 2022
Ağır Orta Çağ şartları ve kilise baskısı altında olan insan Rönesansla birlikte diğer birçok
kav... more Ağır Orta Çağ şartları ve kilise baskısı altında olan insan Rönesansla birlikte diğer birçok
kavram gibi yeniden doğuşunu yaşamıştır. Orta Çağ’da sanatta dahil olmak üzere her şey
ilahi sistemin bir parçasıydı, insan da öyle... Hümanizm kavramıyla beraber insanın özü,
kendini arayışı gibi önemli soru işaretleri dönem insanının hayatına girerken bir yandan
Bireycilikle birlikte kişi ön plana çıkmaktaydı. Orta Çağ’da insanın ne kişiliğinin ne de kim
olduğunun hiçbir önemi yoktu, insan ilahi sistemin bir parçasıydı yalnızca yapması
gerekenleri yerine getiriyor ‘’öteki dünya’’ için elinden geleni yapıyordu ama Rönesansla
değer kazanan insan böyle değildi, Rönesans Felsefesinin anlatmış olduğu insana Antik Çağ
insanı diyebiliriz; özgür, kendi ayakları üzerinde duran, birçok konuda kendini geliştirmeyi
başarmış, doğa ile uyum içerisinde... Rönesans felsefesi insanı işte tam olarak budur.
Dönemle birlikte değer kazanan insan bir birey olarak varlığını sürdürmekteydi, buna ufak bir
örnek vermek gerekirse; Orta Çağ eserlerinde ne bir imza görmekteyiz ne de sanatçıyı
biliyoruz fakat Rönesans’ta öyle mi? Eserlere artık imza atılmaya başlanmakta, eserin hangi
sanatçıya ait olduğunu biliyoruz.
Pek tabii dönem etkileri ile birlikte ‘’Gerçek İnsan’’ aranmaya başlandı, dönem düşüncesinin
öncüsü Petrarca post-middle age yani geç-Orta Çağ düşünürüdür, dönem baskıları ve
Hıristiyan dünya öngörüsünü arka planda bırakarak düşüncesinin merkezini kendi ‘’ben’’i
oluşturmaktaydı. Petrarca için kendi benliğini aramış, bu açıdan moderniteye adım atmış ilk
modern insan denebilir. Hümanizm ile birlikte insanın özü arayışı, insanı inceleyen birçok
düşünceler oluşmuş dönemle birlikte gelişerek arayış devam etmiştir. Rönesans’ın temel yapı
taşı olan insan bir kültür haline gelmiştir. Yüksek Rönesans’ın önemli düşünürlerinden
Montaigne’in düşünce merkezinde yine ‘’insan’’ bulunmaktadır. Montaigne ‘’kendi beni’’ni
aramaktadır. 14. Yüzyılın sonlarında Rönesans İtalya’sında gerçek anlamına yakın şekilde
biyografiler neşredilmiş, gerçek anlamıyla neşredilen ilk biyografi Boccaccio’nun
‘’Dante’’sidir. Yani bireyin önem kazandığı, yaptığı işe sahip çıktığı, insan kavramının
griden rengarenk bir döneme geçişidir. Yeni kavramlarla birlikte her bireyin farklı ve eşsiz
olduğunu görüyoruz, insanın kendini arayışını görüyoruz. Rönesans bildiğimiz üzere
Antikte’nin fikrine sırtını dayayıp onu kopyalamadan devam etmekteydi, ‘’insan’’
kavramında da öyledir, ‘’Hümanizm’’ kavramında da. Antik Çağ’da yalnızca filoloijk türdeki
çalışmalara verilen addı bu eserleri çevirenlere de ‘’Hümanist’’ denmekteydi bu kavram
Rönesansla birlike gelişti ve serpildi. Rönesans Felsefesinin insanı ise Antik Felsefe’nin
insanıydı.
Referans Yayınlar: Akyürek, Engin, Ortaçağ’dan Yeniçağ’a Felsefe ve Sanat
Derste işlenenler ve bazı notlar.
Uploads
Teaching Documents by Bengüsu Aleyna Demirci
şehit; Azize Thekla... Hıristiyanlıkta kadın şehit ekolü olmuş Azize’nin gerçek bir insan mı
yoksa bir kadın şehit ekolü mü belirsizdir. Hazırlamış olduğum bu ödevde Azize Thekla’yı ve
ölümü sonrası bedensizliğine dair söylentileri ele alacağım, yıllar sonra ortaya çıkan röliği ile
politik bağlamda barışlara neden olan bu ilk Kadın Şehit’e dair araştırmalar yaptım.
Anahtar Sözcükler: Azize Thekla, İlk Kadın Şehit, Erken Hıristiyan, bedensizlik.
Abstract
Saint Thecla, who became an early Christian female martyr symbol. She
learned the teachings of Christianity from St. Paul. It’s unclear whether St. Thecla
was a real person or a just symbol. I researched St. Thecla and her disembodiedness in
my homework, the concept of disembodiment is important to Christianity. The
reliquiae was found years after the saint died.
Key words: Saint Thecla, Early Christian, Saint Paul, disembodiment.
Drafts by Bengüsu Aleyna Demirci
kavram gibi yeniden doğuşunu yaşamıştır. Orta Çağ’da sanatta dahil olmak üzere her şey
ilahi sistemin bir parçasıydı, insan da öyle... Hümanizm kavramıyla beraber insanın özü,
kendini arayışı gibi önemli soru işaretleri dönem insanının hayatına girerken bir yandan
Bireycilikle birlikte kişi ön plana çıkmaktaydı. Orta Çağ’da insanın ne kişiliğinin ne de kim
olduğunun hiçbir önemi yoktu, insan ilahi sistemin bir parçasıydı yalnızca yapması
gerekenleri yerine getiriyor ‘’öteki dünya’’ için elinden geleni yapıyordu ama Rönesansla
değer kazanan insan böyle değildi, Rönesans Felsefesinin anlatmış olduğu insana Antik Çağ
insanı diyebiliriz; özgür, kendi ayakları üzerinde duran, birçok konuda kendini geliştirmeyi
başarmış, doğa ile uyum içerisinde... Rönesans felsefesi insanı işte tam olarak budur.
Dönemle birlikte değer kazanan insan bir birey olarak varlığını sürdürmekteydi, buna ufak bir
örnek vermek gerekirse; Orta Çağ eserlerinde ne bir imza görmekteyiz ne de sanatçıyı
biliyoruz fakat Rönesans’ta öyle mi? Eserlere artık imza atılmaya başlanmakta, eserin hangi
sanatçıya ait olduğunu biliyoruz.
Pek tabii dönem etkileri ile birlikte ‘’Gerçek İnsan’’ aranmaya başlandı, dönem düşüncesinin
öncüsü Petrarca post-middle age yani geç-Orta Çağ düşünürüdür, dönem baskıları ve
Hıristiyan dünya öngörüsünü arka planda bırakarak düşüncesinin merkezini kendi ‘’ben’’i
oluşturmaktaydı. Petrarca için kendi benliğini aramış, bu açıdan moderniteye adım atmış ilk
modern insan denebilir. Hümanizm ile birlikte insanın özü arayışı, insanı inceleyen birçok
düşünceler oluşmuş dönemle birlikte gelişerek arayış devam etmiştir. Rönesans’ın temel yapı
taşı olan insan bir kültür haline gelmiştir. Yüksek Rönesans’ın önemli düşünürlerinden
Montaigne’in düşünce merkezinde yine ‘’insan’’ bulunmaktadır. Montaigne ‘’kendi beni’’ni
aramaktadır. 14. Yüzyılın sonlarında Rönesans İtalya’sında gerçek anlamına yakın şekilde
biyografiler neşredilmiş, gerçek anlamıyla neşredilen ilk biyografi Boccaccio’nun
‘’Dante’’sidir. Yani bireyin önem kazandığı, yaptığı işe sahip çıktığı, insan kavramının
griden rengarenk bir döneme geçişidir. Yeni kavramlarla birlikte her bireyin farklı ve eşsiz
olduğunu görüyoruz, insanın kendini arayışını görüyoruz. Rönesans bildiğimiz üzere
Antikte’nin fikrine sırtını dayayıp onu kopyalamadan devam etmekteydi, ‘’insan’’
kavramında da öyledir, ‘’Hümanizm’’ kavramında da. Antik Çağ’da yalnızca filoloijk türdeki
çalışmalara verilen addı bu eserleri çevirenlere de ‘’Hümanist’’ denmekteydi bu kavram
Rönesansla birlike gelişti ve serpildi. Rönesans Felsefesinin insanı ise Antik Felsefe’nin
insanıydı.
Referans Yayınlar: Akyürek, Engin, Ortaçağ’dan Yeniçağ’a Felsefe ve Sanat
Derste işlenenler ve bazı notlar.
şehit; Azize Thekla... Hıristiyanlıkta kadın şehit ekolü olmuş Azize’nin gerçek bir insan mı
yoksa bir kadın şehit ekolü mü belirsizdir. Hazırlamış olduğum bu ödevde Azize Thekla’yı ve
ölümü sonrası bedensizliğine dair söylentileri ele alacağım, yıllar sonra ortaya çıkan röliği ile
politik bağlamda barışlara neden olan bu ilk Kadın Şehit’e dair araştırmalar yaptım.
Anahtar Sözcükler: Azize Thekla, İlk Kadın Şehit, Erken Hıristiyan, bedensizlik.
Abstract
Saint Thecla, who became an early Christian female martyr symbol. She
learned the teachings of Christianity from St. Paul. It’s unclear whether St. Thecla
was a real person or a just symbol. I researched St. Thecla and her disembodiedness in
my homework, the concept of disembodiment is important to Christianity. The
reliquiae was found years after the saint died.
Key words: Saint Thecla, Early Christian, Saint Paul, disembodiment.
kavram gibi yeniden doğuşunu yaşamıştır. Orta Çağ’da sanatta dahil olmak üzere her şey
ilahi sistemin bir parçasıydı, insan da öyle... Hümanizm kavramıyla beraber insanın özü,
kendini arayışı gibi önemli soru işaretleri dönem insanının hayatına girerken bir yandan
Bireycilikle birlikte kişi ön plana çıkmaktaydı. Orta Çağ’da insanın ne kişiliğinin ne de kim
olduğunun hiçbir önemi yoktu, insan ilahi sistemin bir parçasıydı yalnızca yapması
gerekenleri yerine getiriyor ‘’öteki dünya’’ için elinden geleni yapıyordu ama Rönesansla
değer kazanan insan böyle değildi, Rönesans Felsefesinin anlatmış olduğu insana Antik Çağ
insanı diyebiliriz; özgür, kendi ayakları üzerinde duran, birçok konuda kendini geliştirmeyi
başarmış, doğa ile uyum içerisinde... Rönesans felsefesi insanı işte tam olarak budur.
Dönemle birlikte değer kazanan insan bir birey olarak varlığını sürdürmekteydi, buna ufak bir
örnek vermek gerekirse; Orta Çağ eserlerinde ne bir imza görmekteyiz ne de sanatçıyı
biliyoruz fakat Rönesans’ta öyle mi? Eserlere artık imza atılmaya başlanmakta, eserin hangi
sanatçıya ait olduğunu biliyoruz.
Pek tabii dönem etkileri ile birlikte ‘’Gerçek İnsan’’ aranmaya başlandı, dönem düşüncesinin
öncüsü Petrarca post-middle age yani geç-Orta Çağ düşünürüdür, dönem baskıları ve
Hıristiyan dünya öngörüsünü arka planda bırakarak düşüncesinin merkezini kendi ‘’ben’’i
oluşturmaktaydı. Petrarca için kendi benliğini aramış, bu açıdan moderniteye adım atmış ilk
modern insan denebilir. Hümanizm ile birlikte insanın özü arayışı, insanı inceleyen birçok
düşünceler oluşmuş dönemle birlikte gelişerek arayış devam etmiştir. Rönesans’ın temel yapı
taşı olan insan bir kültür haline gelmiştir. Yüksek Rönesans’ın önemli düşünürlerinden
Montaigne’in düşünce merkezinde yine ‘’insan’’ bulunmaktadır. Montaigne ‘’kendi beni’’ni
aramaktadır. 14. Yüzyılın sonlarında Rönesans İtalya’sında gerçek anlamına yakın şekilde
biyografiler neşredilmiş, gerçek anlamıyla neşredilen ilk biyografi Boccaccio’nun
‘’Dante’’sidir. Yani bireyin önem kazandığı, yaptığı işe sahip çıktığı, insan kavramının
griden rengarenk bir döneme geçişidir. Yeni kavramlarla birlikte her bireyin farklı ve eşsiz
olduğunu görüyoruz, insanın kendini arayışını görüyoruz. Rönesans bildiğimiz üzere
Antikte’nin fikrine sırtını dayayıp onu kopyalamadan devam etmekteydi, ‘’insan’’
kavramında da öyledir, ‘’Hümanizm’’ kavramında da. Antik Çağ’da yalnızca filoloijk türdeki
çalışmalara verilen addı bu eserleri çevirenlere de ‘’Hümanist’’ denmekteydi bu kavram
Rönesansla birlike gelişti ve serpildi. Rönesans Felsefesinin insanı ise Antik Felsefe’nin
insanıydı.
Referans Yayınlar: Akyürek, Engin, Ortaçağ’dan Yeniçağ’a Felsefe ve Sanat
Derste işlenenler ve bazı notlar.