Book chapters by Mehmet Özkan Yıldırım

Medyada Güncel Kavramlar, 2023
Yıldırım, Mehmet Özkan. (2023). "Enfokrasi", F. Aydoğan (Ed.), Medyada Güncel Kavramlar içinde (s... more Yıldırım, Mehmet Özkan. (2023). "Enfokrasi", F. Aydoğan (Ed.), Medyada Güncel Kavramlar içinde (ss. 239-245). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık, ISBN: 9786253971434
Günümüzde kullanılan biçimiyle yeni medyanın geçirdiği dönüşüm pek çok açıdan konuşulabilir. Özellikle yeni medyanın demokrasi ve siyaset sahnesindeki işlevi ve kullanım biçimi çeşitli açılardan tartışılmaktadır. Yeni medyanın yaşamın tüm alanlarında hegemonik etkisi bireylerin algılarını, dünyaya bakış açılarını, bir arada yaşama pratiklerini dönüşüme uğratmakta. Bu önlenemeyen enformasyon bolluğu siyasi alanı da içererek demokratik süreçte çeşitli aksamalara, karışıklıklara yol açmakta. Genelde siyaset sahnesinin, özelde ise demokrasinin geçirmekte olduğu dönüşüm enfokrasi (infocracy) kavramıyla konuşulabilir. Son dönemde iletişim ve felsefe alanındaki eserleriyle ön plana çıkan Byung-Chul Han kavramı tekrar akademik literatürde tartışmaya açar. Kavram daha önce Zuurmond’un (1994) makalesinde bürokratik örgütlenme modelinin sanal dünyaya yayılarak mevcut iletişim süreçlerini güçlendirmeye atıf yapmaktaydı. Genel olarak Zuurmond, kamu kuruluşlarının Max Weber tarafından tanımlanan işlevsel ve genellikle hiyerarşik yapılardan daha esnek, organik ve yatay yapılara geçtiğini savunmaktaydı. Kuruluşların iç ve dış işleyişinde çalışanlara daha fazla veri erişimi sağlandığında bunun iç iletişimi de güçlendirdiğini söylemekteydi (akt. Danziger ve Andersen, 2002). Han (2022) ise kavramı esasen mevcut enformasyon bombardımanında rasyonelliğin kaybının yol açtığı yeni düzen şeklinde ele alıyor. Günümüzde demokratik katılım süreçlerinin önemli parametrelerinden biri haline gelen sosyal medya mecraları botlarla, troll ordularıyla, enformasyon savaşları sahnesine dönüşebiliyor.

Yıldırım, Mehmet Özkan. (2019) "Bir Sahicilik Arayışı ya da Kentten Kaçış" Tutal, Nilgün (ed.) Kent kitabı: mimariden müziğe, kahvecilerden mezar taşlarına içinde. İstanbul: Varlık Yayınları, 325-336., 2019
Ayhan Geçgin’in Son Adım (2011) ve Uzun Yürüyüş (2015) romanlarında ana kişiler kentin dışına taş... more Ayhan Geçgin’in Son Adım (2011) ve Uzun Yürüyüş (2015) romanlarında ana kişiler kentin dışına taşar. Geçgin’in bu iki romanında bireyin kent içerisindeki konumu ve kentin dışına çıkma izleği yoğun olarak işlenir. İki roman da İstanbul’da başlar. Son Adım’da vasiyet, Uzun Yürüyüş’te bir dürtü ana kişileri batıdan doğuya, kentten kent dışına iter. Kentte başlayıp kentin dışında son bulan iki roman. İki romanda izleksek kesişim noktaları dikkati çeker, her ikisinde de kentin dışına atılan adımların veya yürüyüşlerin ana kişilerde bir arayışa ve dönüşüme tekabül ettiği görülür. Hem Som Adım hem de Uzun Yürüyüş okuru hangi eylemin ana kişileri kentin dışına taşıdığı, eylemin ne olduğu, kentin aşkın bir öğe olarak mı yoksa içkin bir öğe olarak mı varlık kazandığı gibi sorularla baş başa bırakır. Her iki metinde bu sorularla okunduğunda ana kişilerinin içinde bulunduğu kent yaşamına ve kent dışılığa dair belirlemeler görünür olmaya, hareketliliğe yol açan dürtü yüzeye çıkmaya başlar. Romanlardaki ana kişiler modern kentlere özgü birbirine benzeyen yalıtılmış alanlarda ikamet ederken hakikatle aralarında bir kopma yaşarken, kentin ya da toplu olanın dışına çıktıklarında özne konumuna geliyor gibidirler. Şu halde Geçgin’in bu iki romanında sıkışma ya da sahicilik kaybı diye ifade edilebilecek kent yaşamının dışına çıkaran dürtünün bir kendini yeniden yaratma deneyimine dönüşüp dönüşmediğini sorgulayabiliriz.
Papers by Mehmet Özkan Yıldırım

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi, 2024
Adorno ve Horkheimer tarafından ortaya atılan kültür endüstrisi kavramı, kitle iletişim araçların... more Adorno ve Horkheimer tarafından ortaya atılan kültür endüstrisi kavramı, kitle iletişim araçlarının toplumsal yaşam üzerindeki etkilerine odaklanır. Bu kavram aracılığıyla düşünürler, hakikatin erozyona uğramasını merkeze alır ve toplumsal yaşamın bu endüstrilerle nasıl dönüştüğünü gözler önüne serer. Günümüzde ise hakikatlerin yerini alternatif hakikatlerin aldığı, dijitalleşmenin hakikat algısını dönüştürdüğü bir toplumsal düzen söz konusudur. Bu alternatif hakikatler arasında “yalan haberler”, “komplo teorileri” ve “alternatif gerçekler” yer alır. Dolayısıyla bu çalışma, Adorno ve Horkheimer’ın aydınlanmış aklı tehdit ettiğini öne sürdükleri ve hakiki ile hakiki olmayan arasındaki sınırları bulanıklaştırdığı 'kültür endüstrisi' kavramını, Dünya Sağlık Örgütü’nün vurguladığı “infodemi” kavramı ve hakikat-sonrası tartışmalar bağlamında ele alacaktır. Çalışma, hakikate dair ilk tartışmaların görüldüğü “kültür endüstrisi” kavramını infodemi ve hakikat-sonrası tartışmalar çerçevesinde birlikte düşünmeyi önermektedir. Bu bağlamda, öncelikle kültür endüstrisi kavramının hakikat ve infodemi ile ilişkisi incelenecek; ardından kültür endüstrisine yönelik eleştiriler ile hakikat-sonrası çalışmalarda konu edinilen yeni medyanın rolü tartışılacaktır.
The concept of the culture industry, as conceptualized by Adorno and Horkheimer, focuses on the impact of mass media on social life. Through this concept, the thinkers center on the erosion of truth and reveal the dynamics and perspectives transformed by these industries within social life. Today, however, we observe a social order in which truths have increasingly given way to alternative truths, shaped by the influence of digitalization. These alternative truths encompass elements such as “fake news”, “conspiracy theories”, and “alternative facts”. This study, therefore, aims to analyze the concept of the “culture industry” a notion Adorno and Horkheimer used in 1947 to articulate the blurring boundaries between the authentic and the inauthentic, in relation to the concept of “infodemic” highlighted by the World Health Organization, as well as to post-truth discussions. The study proposes to consider the notion of the 'culture industry,' where initial debates about truth emerged, alongside infodemic and post-truth discussions. In this context, it will first examine the relationship of the culture industry with the concepts of truth and infodemic, and subsequently discuss the role of new media as addressed in critiques of the culture industry and under the rubric of post-truth studies.

Galatasaray Üniversitesi İleti-ş-im Dergisi, 2020
Bu çalışmanın muradı muğlak ve değişken yapıdaki akışkan modernitenin ve emek süreçlerinin ilişki... more Bu çalışmanın muradı muğlak ve değişken yapıdaki akışkan modernitenin ve emek süreçlerinin ilişkisini açığa çıkarma, akışkan modernitenin getirdiği belirsizliği, güvencesizliği enformasyon ve iletişim teknolojisinde yaşanan gelişmelerle ele alarak emek süreçleriyle rabıtasını kurma saiki taşır. Bu anlamda çalışmada ilk olarak modernitenin ne olduğu sorusu cevaplanacaktır. Bu, akışkan modernitenin belirginleşen ana hatlarının ne olduğundan hareketle gayri maddi emekle ilişkisinin nasıl kurulabileceği, akışkan modernliğin emek süreçlerini nasıl dönüştürdüğü sorularını cevaplamakta önemli olacaktır. Dolayısıyla çalışmada daha sonraki bölümlerde kavramsal farklı yolların izinden giderek akışkan modernite ve dijital emek tartışmaları arasında bir ilişkinin nasıl kurulacağı, kurulup kurulmayacağı üzerinde durulacaktır. Çalışmada, dijital emek süreçleri ve akışkan modernite tartışmalarının birbirlerini tamamlayan noktaları olarak esneklik, belirsizlik ve güvencesizlik olduğuna ulaşılmıştır.
The aim of this study is to reveal the relationship between liquid modernity, which is ambiguous and varied, and labor processes, and to identify, by addressing the developments in information and communication technology, the relationship between labor processes and the uncertainty and insecurity brought on by liquid modernity. This paper will attempt, firstly, to answer the question of what modernity is. This will be important in determining how liquid modernity becomes evident, thus answering the questions of how liquid relations can be established with immaterial labor, and how liquid modernity transforms labor processes. Therefore, the following sections will focus on how to establish a conceptual relationship between liquid modernity and digital labor discussions if at all possible. In this study, it has been concluded that flexibility, uncertainty, and insecurity are the complementary points of the debates on digital labor processes and liquid modernity.
L’objectif de cette étude est d’étudier la relation entre la modernité liquide et les processus de travail, ambigus et variés, et d’établir une relation avec ceuxci en abordant l’incertitude et l’insécurité induites avec le développement des technologies de l’information et de la communication. À cet égard, cet article tente, dans un premier temps, de répondre à la question de savoir ce que c’est la modernité. Ceci semble etre important pour déterminer comment la modernité liquide se cristallise dans le domaine du travail intangible en transformant celui-ci. On discute donc dans cet article de la façon dont s’établit une relation conceptuelle entre la modernité liquide et le travail numérique. On tente aussi de montrer que la flexibilité, l’incertitude et l’insécurité sont devenues les aspects indéniables du processus de travail numérique à l’Age de la modernité liquide.

ARTS: Artuklu Sanat ve Beşeri Bilimler Dergisi, 2021
Günümüzde devletlerin dış politika hedeflerini etkili bir şekilde savunabilmeleri, kamuoyunun ve ... more Günümüzde devletlerin dış politika hedeflerini etkili bir şekilde savunabilmeleri, kamuoyunun ve hedef kitlelerinin yanında hedef kitlelerinin iletişimde olduğu çevreyi ne ölçüde etkilediğiyle yakından ilişkilidir. Bu anlamda karşılıklı müzakere ve iletişimin önemiyle birlikte sadece devletlerin değil, halkların da hedef kitle seçildiği ve ona göre stratejiler geliştirildiği kamu diplomasisi faaliyetleri, uzun vadede barışa hizmet ederek, güven tesis etmenin ön koşulu olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu faaliyetlerde kültürel alandan gündelik hayata değin pek çok pratikler dizisi önemli bir rol oynar. Bu çalışmanın amacı, edebiyatın kamu diplomasisiyle ilişkisini güncel örnekler bağlamında araştırmak, çeviri faaliyetlerinden edebiyat festivallerine değin incelemektir. Yumuşak güç kullanılarak icra edilen kamu diplomasisinin yaygın bir kullanım alanı bulduğu kültürel faaliyetler içerisinde yer alan edebiyat metinleri, edebiyat festivalleri, ülkelerin kültürel mirasını, insan olma hallerini diğer ülkelerin insanlarına tanıtmak ve etkileşim haline geçmek için mühim bir alanı teşkil etmektedir. Kültürel diplomasi sonrası ele alınacak edebiyat diplomasisi kavramı açıklanarak, bunun Türkiye’de hangi örnekler bağlamında ele alınabileceğini tartışacak olan çalışmada, tarihsel ve güncel örnekler üzerinden edebiyatın bir kamu diplomasisi aracı olarak kullanılması, edebiyatın ilişki inşası işlevi ve evrensel bir barış aracı olarak konumu irdelenmeye çalışılacaktır. Araştırmada özel olarak kamu diplomasisi ve edebiyatın kesişen, birbirini destekleyen noktaları ve kullanım alanları serimlenmiş, hangi faaliyetlerin gerçekleştirildiği gösterilmeye çalışılmıştır.
This work aims to study the relation of literature to public diplomacy within representative contexts and to investigate it from translation activities to literature festivals. Literary texts and literature festivals as part of cultural activities, in which public diplomacy conducted by means of soft power finds a wide field of use, constitute a significant medium to acquaint people of other nations with the cultural heritage and human nature of nations. In this work, following a discussion on cultural diplomacy, the concept of literary diplomacy will be explained and the potential of its utilization in Turkey in regards to various examples will be studied through literature survey. Furthermore, the implementation of literature as a tool of public diplomacy via historical and contemporary examples will be presented. Concluding remarks will be made on literature’s function of relationship building and its position as an agent of universal peace. In particular, points where public diplomacy and literature intersect and enhance each other and their scopes of application will be laid out in this work.

Yeni E, 2020
Zor zamanlarda edebiyattan konuşmak. Lafı dolandırmadan ve ardından cevaplamaya gayret etmek adın... more Zor zamanlarda edebiyattan konuşmak. Lafı dolandırmadan ve ardından cevaplamaya gayret etmek adına, soralım: Zor zamanlar derken neyi kastediyoruz, bu ifadeden tam tamına neyi anlamak gerek? Soru işaretlerini çoğaltmakta sakınca yok. Zor zamanların öznesi kim veya kimler mesela, ya da mağduru, mağlubu varsa -ki muhakkak var -kim veya kimlerden oluşuyor? Edebiyat burada nasıl bir alan sağlayabilir kendisine yahut bizlere? Kara, karanlık zamanlarda edebiyattan konuşmak safdillik olabilir mi? İlk elden bunları cevaplamaya, gelen cevaplarla soruları konuşturmaya çalışacağız bu yazıda. Zorluğun, karalığın veyahut karanlığın görece bir kavram olduğunu, konuşan öznenin durumundan muhatap olunan öznenin durumuna kadar bir muğlaklıkla karşılık bulduğunu, ilk elden, belirtmekte yarar var. Çünkü kavramlar muktedir ve ezilen için çok farklı fırsatlara, farklı karanlık ve aydınlıklara gebedir. Bu yazıda her iki açıdan konuya değinmeye gayret edeceğiz.

Yeni E, 2020
Medya kriz ortamlarında elindeki gücü yine elitlerin çıkarları doğrultusunda kullanarak yönlendir... more Medya kriz ortamlarında elindeki gücü yine elitlerin çıkarları doğrultusunda kullanarak yönlendirici bir işlev görür. Kriz ve risk ortamına dair medyada yer bulan değerlendirmeler alımlayıcılar ve yine çıkar grubu açısından ciddi sonuçlar doğurur. Koronavirüs pandemisinde de gördüğümüz üzere evlerine kapanan bireyler sürekli medyadan gelen bir enformasyon bombardımanına tutulmakta, bireyler kendilerini eve kapatmış olsa da medya mesajları dışarıya dair kaygı ve panik havasının zihinlerde yer edinmesine yol açmaktadır. Kriz ve risklerde medyanın başvurduğu “uzman görüşleri” bu pandemide de olağanüstü bir hale bürünmüş, risk ortamına dair alınacak tedbirler uzmanların öznel görüşleri etrafında durmadan değişime uğramıştır. Risklerin oluşumunda ve risklerin kalıcılaşmasında önemli etkisi olan medya, sorunlara çözümler üretmenin yanı sıra daha çok geleceği belirsizleştiren, panik havasını yükselten bir görev ifa etmektedir. Ancak kriz ortamlarında yanlış algıyla mücadele etmenin ve bireyleri olası risklerden korumanın en doğru yöntemini şeffaflık ilkesi oluşturmakta. Bu kriz yönetiminde mesajları üreten kesimin bir yükümlülüğü olmakla birlikte birey özelinde tedbirleri almanın ve güven tesis etmenin bir koşuludur.
Newspaper articles by Mehmet Özkan Yıldırım

Birikim, Mar 26, 2023
Johann Hari’nin yakın zamanda İngilizcede çıkan ve kısa süre sonra Türkçe çevirisini okuduğumuz Ç... more Johann Hari’nin yakın zamanda İngilizcede çıkan ve kısa süre sonra Türkçe çevirisini okuduğumuz Çalınan Dikkat: Neden Odaklanamıyoruz? başlıklı kitabı dikkat ve odaklanma sorunu yaşayan bireylerce, bu alanda çalışan profesyonellerce epey ilgi gördü. Kitapta Hari vaftiz oğlunda gördüğü teknoloji bağımlılığından yola çıkarak kendi üzerinden bir hat çizmeye çalışır. Vaftiz oğluyla her sohbet ettiği sırada, oğlunun bir süre sonra çevresindeki bir ekrana baktığını görür. Sonra kendisi özelinde okumalarının son yıllarda giderek azaldığını, bir merdivenden aşağı iner gibi performansının düşüşünü gözlemler. Bunun için bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) ile etkileşimi azaltmaya yardımcı olan stratejilerin yanı sıra BİT’ten periyodik bir kopuşu tarif eden dijital detoks kavramı ilk kurtarıcı olarak bu bireysel çabada karşılık bulur (Syvertsen ve Enli, 2020). Teknoloji kullanımının yol açtığı tutumlar, düşünceler, davranışlar ve vücut fizyolojisi üzerindeki olumsuz etkisi daha önce teknostres (technostress) kavramı ile dile getirilmişti yıllar önce (Weil ve Rosen, 1997). Bunun vuzuha kavuşması Covid-19 pandemisi sırasında daha somut bir şekilde gözlemlenebilir olmuştu. Teknostrese ve bireysel üretkenlik üzerindeki olumsuz etkilerine karşı koyabilmek için “dijital detoks” kavramı popüler kültüre ve teknoloji çalışmaları literatürüne geçer. Bugün aynı adla olmasa da teknolojik aletlerden uzaklaşma isteği ve dolayısıyla dijital detoksa artan talep esasen yanlış bir şeylerin olduğunu da haber veriyor gibi. BİT’i kullanma pratiklerimizi tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini imliyor ki bu esasen var olan bir ihtiyacın çözüm merkezi olarak şu an için talep görüyor. Bu yazı kitabın asıl meselelerini ele alacak olsa da kendi okumalarımla birlikte bende öne çıkan başlıklar özelinde kitabı tartışacaktır.
Gazete Duvar, 2020
Sosyal medyanın seçim çalışmalarından seçimlerin sonucuna, boşanmalardan evliliğe, üretimden tüke... more Sosyal medyanın seçim çalışmalarından seçimlerin sonucuna, boşanmalardan evliliğe, üretimden tüketime değin pek çok noktada hayat pratiklerimizi etkilediği/şekillendirdiği artık tartışma götürmez bir gerçek. Fakat gerçek bununla sınırlı değil. Pek çok boyutu mevcut sosyal medya mefhumunun. Bunları tartışmaya Netflix'in son dönem belgesellerinden biri olan The Social Dilemma (Sosyal İkilik) üzerinden tartışmayı deneyeceğiz bu yazıda. Sosyal bilimlerde epeydir tartışılan ancak Türkiye'de üzerinde pek durulmayan dikkat ekonomisi (attention economy) kavramıyla meseleyi ele alarak, daha çok dikkatin nasıl sermayeye dönüştüğünü tartışacağız.
Book Reviews by Mehmet Özkan Yıldırım

İnsan & Toplum, 2021
İnternet teknolojisinin hayatımıza eşlik etmesi ve sosyal ağların yükselişe geçmesi ile gerek bir... more İnternet teknolojisinin hayatımıza eşlik etmesi ve sosyal ağların yükselişe geçmesi ile gerek bireysel gerekse de toplumsal yaşamda pek çok değişim gerçekleşmektedir. Yaşanan dönüşümlerin etkisini gündelik hayattan ekonomiye, edebiyattan hukuka geniş bir alanda görmek mümkün. Birbirleriyle sürekli ilişkide olan bu alanlarda teknolojiyi başat bir aktör olarak ele almak pek çok açıdan sorunlu olmakla birlikte teknolojiyi altyapı şeklinde değerlendirmeden ve diğer yapılarla ilişkili bir fenomen olarak ele almak, belli bir mesafeyi ön koşul kılar. Teknolojinin her geçen gün yenilenmesi ve genişlemesi karşısında diğer alanların da dolaylı ve dolaysız değişiminde teknolojinin önemli bir etkisi söz konusu. Ancak teknolojik imkânlardan herkesin eşit ölçüde yararlanmadığı da aşikâr. Kurumsal bazda teknoloji ile hemhal olanlar ile bireysel bazda teknolojiye erişimi olanlar arasında hiyerarşik bir ilişkinin varlığı mevcut. Öyle ki teknolojiyi üretenler ve kullananlar arasındaki hiyerarşik ilişki, kullanıcının her türlü hareketine dair veriyi elinde bulundurması ve kullanıcının bu verilerle ne yapıldığını tam olarak bilememesinden ileri gelir. Bu durum, teknoloji ve özelde interneti kullanan sıradan vatandaşın mahremiyet konusunun önemini açığa çıkarır. Mahremiyet: Dijital Toplumda Özel Hayat başlıklı kitabıyla Eirik Løkke, özel hayat hakkı ve mahremiyet alanının teknoloji karşısındaki konumunu bu bağlamda kapsamlı bir şekilde ele alır.
Thesis by Mehmet Özkan Yıldırım

Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020
This study addresses reading the concept of “liquidity” that has become the symbol of Zygmunt Bau... more This study addresses reading the concept of “liquidity” that has become the symbol of Zygmunt Bauman and used to describe today’s society, through labor, production, consumption processes and clarifying their projection within the scope of communication. Today, all these processes are shaped by flexibility, insecurity and uncertainty. There are a number of factors that drive processes. But nowadays, where information and communication technologies dominate all areas of life, communication and communication tools gain importance to read the process and to investigate the information effect in the process. The ideas of Bauman, which deals with daily life, production and consumption processes, living in the city, globalization, nation-state structure, individualization, working life, fashion, health system, and the accumulation model of capital, provide a ground for a holistic reading. Therefore, in the study, the motive of uncovering the relation between liquid modernity and labor processes, and the uncertainty brought about by liquidity modernity and precariousness with the developments in information and communication technology has been observed. In this sense, the transformation of modernity is discussed in the first part of the study. This has been important in answering the questions of how liquid modernity becomes evident, how to relate to immaterial labor, how liquid modernity transforms labor processes, and how we should look for traces in communication. In the study, following the conceptual different ways, it is focused on how to establish a relationship between liquid modernity and digital labor discussions.
Bu çalışma, Zygmunt Bauman’ın simgesi haline gelmiş ve günümüz toplumunu tanımlamakta kullanılan “akışkanlık” kavramını emek, üretim, tüketim süreçleri üzerinden okumayı ve bunların iletişim alanındaki izdüşümünü belirginleştirmeyi ele almaktadır. Günümüzde tüm bu süreçler esneklik, güvencesizlik, belirsizlik üzerinden şekillenmektedir. Süreçleri güdüleyen bir dizi etmen söz konusudur. Fakat enformasyon ve iletişim teknolojilerinin yaşamın tüm alanlarını domine ettiği günümüzde, iletişim ve iletişim araçları süreci okumak, süreçteki enformasyon etkisini araştırmak için önem kazanır. Akışkanlık kavramıyla gündelik hayatı, üretim ve tüketim süreçlerini, kentte yaşamayı, küreselleşmeyi, ulus-devlet yapısını, bireyselleşmeyi, çalışma hayatını, modayı, sağlık sistemini, sermayenin birikim modelini ele alan Bauman’ın fikirleri bütünlükçü bir okuma için elverişli bir zemin sunar. Dolayısıyla çalışmada, muğlak ve değişken yapıdaki akışkan modernitenin ve emek süreçlerinin ilişkisini açığa çıkarma, akışkan modernitenin getirdiği belirsizliği, güvencesizliği enformasyon ve iletişim teknolojisinde yaşanan gelişmelerle ele alarak emek süreçleriyle rabıtasını kurma saiki gözetilmiştir. Bu anlamda çalışmanın birinci bölümünde modernitenin dönüşümü ele alınmıştır. Bu, akışkan modernitenin belirginleşen ana hatlarının ne olduğundan hareketle gayri maddi emekle ilişkisinin nasıl kurulabileceği, akışkan modernliğin emek süreçlerini nasıl dönüştürdüğü ve bunun iletişim alanındaki izlerini nasıl aramamız gerektiği sorularını cevaplamakta önem arz etmiştir. Çalışmada kavramsal farklı yolların izinden giderek akışkan modernite ve dijital emek tartışmaları arasında bir ilişkinin nasıl kurulacağı, kurulup kurulmayacağı üzerinde durulmuştur.

Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024
Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler sosyal yaşamdaki pek çok alanı etkilediği g... more Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler sosyal yaşamdaki pek çok alanı etkilediği gibi edebi alanı da etkilemektedir. Edebi alan dijitalleşmenin hızlı gelişimiyle birlikte ciddi bir dönüşüm süreci içerisindedir. Çalışmada, iletişim çalışmaları literatüründe incelenen yeni medya kavramı, sosyoloji disiplininde yer alan gündelik hayat ve edebiyat alanı kavramlarına yaslanmak suretiyle irdelenmiştir. Bu iki disiplinin kesişim alanından hareket edilerek edebi metin üreticilerinin yeni medyaya dair anlatıları, kullanım pratikleri, bilgiyle kurdukları ilişkinin dönüşümü, dijital çağda metinleri üretme ve okuma pratikleri, metinlerin içeriğine müdahale etme biçimleri, okurlarla olan etkileşimleri sorunsallaştırılarak incelemeye tabi tutulmuştur. Bu kapsamda, çalışmanın temel amacı edebi metin üreticilerinin yeni medyayla olan ilişkilerini açığa çıkarmak, yeni medya araçlarını ve sosyal medya kullanım pratiklerindeki motivasyonu ve motivasyonsuzluğu keşfetmek, okur ve yazar iletişiminin dijitalleşme dolayımlı evriminin yazarlar için anlamını kavramaktır. Bu kavrama faaliyetinin gerçekleştirilebilmesi için edebi metin üreticilerinin yeni medya kullanımına ve yeni medyanın söz konusu üreticilere ve eserlerine olan etkisine yoğunlaşılmaktadır. Bu amaçla, çalışmada edebi eser üreticileri ile etnografik bir alan araştırması yürütülmüştür. Yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler, katılımcı gözlemler, alan notları ve yanısıtıcı günlüklerle ilerleyen çalışmada, edebi eser üreticilerinin yeni medyaya bakış açılarının, anlamlandırmalarının, kullanım biçimlerinin edebi eser üretiminde ve eserin içeriğinde bir dönüşüm yaratıp yaratmadığı incelenmiştir. Araştırma sonucunda, edebi eser üreticilerinin gündelik pratiklerinin ve edebi gündeliklerinin dijitalleşme kaynaklı dönüşüm geçirdiği, bu dönüşümün devamlılıklarla ve kopmalarla sonuçlandığı, edebi alana giriş dinamiklerinin ve alanda kalabilmenin kurallarının dönüştüğü sonuçlarına ulaşılmıştır.
Developments in information and communication technologies affect the literary field as they affect many areas of social life. The literary field is in a serious transformation process with the rapid development of digitalization. In this study, the concept of new media, which is examined in the literature of communication studies, is examined by relying on the concepts of everyday life and the literary field in the discipline of sociology. By moving from the intersection of these two disciplines, literary text producers' narratives about new media, their usage practices, the transformation of their relationship with information, their practices of producing and reading texts in the digital age, the ways they intervene in the content of texts, and their interactions with readers are problematized and subjected to analysis. In this context, the main aim of the study is to reveal the relations of literary text producers with new media, to explore the motivation and demotivation in their practices of using new media tools and social media, and to comprehend the meaning of the digitalization-mediated evolution of reader and writer communication for writers. In order to realize this comprehension activity, we focus on the use of new media by literary text producers and the impact of new media on these producers and their works. To this end, the study conducted an ethnographic field research with literary text producers. Through semi-structured in-depth interviews, participant observations, field notes and reflective diaries, the study examines whether the literary work producers' perspectives, interpretations and uses of new media create a transformation in the production of literary works and the content of the work. As a result of the research, it was concluded that the everyday practices and literary everyday of literary work producers have undergone a transformation due to digitalization, that this transformation has resulted in continuities and ruptures, and that the dynamics of entry into the literary field and the rules of staying in the field have been transformed.
Uploads
Book chapters by Mehmet Özkan Yıldırım
Günümüzde kullanılan biçimiyle yeni medyanın geçirdiği dönüşüm pek çok açıdan konuşulabilir. Özellikle yeni medyanın demokrasi ve siyaset sahnesindeki işlevi ve kullanım biçimi çeşitli açılardan tartışılmaktadır. Yeni medyanın yaşamın tüm alanlarında hegemonik etkisi bireylerin algılarını, dünyaya bakış açılarını, bir arada yaşama pratiklerini dönüşüme uğratmakta. Bu önlenemeyen enformasyon bolluğu siyasi alanı da içererek demokratik süreçte çeşitli aksamalara, karışıklıklara yol açmakta. Genelde siyaset sahnesinin, özelde ise demokrasinin geçirmekte olduğu dönüşüm enfokrasi (infocracy) kavramıyla konuşulabilir. Son dönemde iletişim ve felsefe alanındaki eserleriyle ön plana çıkan Byung-Chul Han kavramı tekrar akademik literatürde tartışmaya açar. Kavram daha önce Zuurmond’un (1994) makalesinde bürokratik örgütlenme modelinin sanal dünyaya yayılarak mevcut iletişim süreçlerini güçlendirmeye atıf yapmaktaydı. Genel olarak Zuurmond, kamu kuruluşlarının Max Weber tarafından tanımlanan işlevsel ve genellikle hiyerarşik yapılardan daha esnek, organik ve yatay yapılara geçtiğini savunmaktaydı. Kuruluşların iç ve dış işleyişinde çalışanlara daha fazla veri erişimi sağlandığında bunun iç iletişimi de güçlendirdiğini söylemekteydi (akt. Danziger ve Andersen, 2002). Han (2022) ise kavramı esasen mevcut enformasyon bombardımanında rasyonelliğin kaybının yol açtığı yeni düzen şeklinde ele alıyor. Günümüzde demokratik katılım süreçlerinin önemli parametrelerinden biri haline gelen sosyal medya mecraları botlarla, troll ordularıyla, enformasyon savaşları sahnesine dönüşebiliyor.
Papers by Mehmet Özkan Yıldırım
The concept of the culture industry, as conceptualized by Adorno and Horkheimer, focuses on the impact of mass media on social life. Through this concept, the thinkers center on the erosion of truth and reveal the dynamics and perspectives transformed by these industries within social life. Today, however, we observe a social order in which truths have increasingly given way to alternative truths, shaped by the influence of digitalization. These alternative truths encompass elements such as “fake news”, “conspiracy theories”, and “alternative facts”. This study, therefore, aims to analyze the concept of the “culture industry” a notion Adorno and Horkheimer used in 1947 to articulate the blurring boundaries between the authentic and the inauthentic, in relation to the concept of “infodemic” highlighted by the World Health Organization, as well as to post-truth discussions. The study proposes to consider the notion of the 'culture industry,' where initial debates about truth emerged, alongside infodemic and post-truth discussions. In this context, it will first examine the relationship of the culture industry with the concepts of truth and infodemic, and subsequently discuss the role of new media as addressed in critiques of the culture industry and under the rubric of post-truth studies.
The aim of this study is to reveal the relationship between liquid modernity, which is ambiguous and varied, and labor processes, and to identify, by addressing the developments in information and communication technology, the relationship between labor processes and the uncertainty and insecurity brought on by liquid modernity. This paper will attempt, firstly, to answer the question of what modernity is. This will be important in determining how liquid modernity becomes evident, thus answering the questions of how liquid relations can be established with immaterial labor, and how liquid modernity transforms labor processes. Therefore, the following sections will focus on how to establish a conceptual relationship between liquid modernity and digital labor discussions if at all possible. In this study, it has been concluded that flexibility, uncertainty, and insecurity are the complementary points of the debates on digital labor processes and liquid modernity.
L’objectif de cette étude est d’étudier la relation entre la modernité liquide et les processus de travail, ambigus et variés, et d’établir une relation avec ceuxci en abordant l’incertitude et l’insécurité induites avec le développement des technologies de l’information et de la communication. À cet égard, cet article tente, dans un premier temps, de répondre à la question de savoir ce que c’est la modernité. Ceci semble etre important pour déterminer comment la modernité liquide se cristallise dans le domaine du travail intangible en transformant celui-ci. On discute donc dans cet article de la façon dont s’établit une relation conceptuelle entre la modernité liquide et le travail numérique. On tente aussi de montrer que la flexibilité, l’incertitude et l’insécurité sont devenues les aspects indéniables du processus de travail numérique à l’Age de la modernité liquide.
This work aims to study the relation of literature to public diplomacy within representative contexts and to investigate it from translation activities to literature festivals. Literary texts and literature festivals as part of cultural activities, in which public diplomacy conducted by means of soft power finds a wide field of use, constitute a significant medium to acquaint people of other nations with the cultural heritage and human nature of nations. In this work, following a discussion on cultural diplomacy, the concept of literary diplomacy will be explained and the potential of its utilization in Turkey in regards to various examples will be studied through literature survey. Furthermore, the implementation of literature as a tool of public diplomacy via historical and contemporary examples will be presented. Concluding remarks will be made on literature’s function of relationship building and its position as an agent of universal peace. In particular, points where public diplomacy and literature intersect and enhance each other and their scopes of application will be laid out in this work.
Newspaper articles by Mehmet Özkan Yıldırım
Book Reviews by Mehmet Özkan Yıldırım
Thesis by Mehmet Özkan Yıldırım
Bu çalışma, Zygmunt Bauman’ın simgesi haline gelmiş ve günümüz toplumunu tanımlamakta kullanılan “akışkanlık” kavramını emek, üretim, tüketim süreçleri üzerinden okumayı ve bunların iletişim alanındaki izdüşümünü belirginleştirmeyi ele almaktadır. Günümüzde tüm bu süreçler esneklik, güvencesizlik, belirsizlik üzerinden şekillenmektedir. Süreçleri güdüleyen bir dizi etmen söz konusudur. Fakat enformasyon ve iletişim teknolojilerinin yaşamın tüm alanlarını domine ettiği günümüzde, iletişim ve iletişim araçları süreci okumak, süreçteki enformasyon etkisini araştırmak için önem kazanır. Akışkanlık kavramıyla gündelik hayatı, üretim ve tüketim süreçlerini, kentte yaşamayı, küreselleşmeyi, ulus-devlet yapısını, bireyselleşmeyi, çalışma hayatını, modayı, sağlık sistemini, sermayenin birikim modelini ele alan Bauman’ın fikirleri bütünlükçü bir okuma için elverişli bir zemin sunar. Dolayısıyla çalışmada, muğlak ve değişken yapıdaki akışkan modernitenin ve emek süreçlerinin ilişkisini açığa çıkarma, akışkan modernitenin getirdiği belirsizliği, güvencesizliği enformasyon ve iletişim teknolojisinde yaşanan gelişmelerle ele alarak emek süreçleriyle rabıtasını kurma saiki gözetilmiştir. Bu anlamda çalışmanın birinci bölümünde modernitenin dönüşümü ele alınmıştır. Bu, akışkan modernitenin belirginleşen ana hatlarının ne olduğundan hareketle gayri maddi emekle ilişkisinin nasıl kurulabileceği, akışkan modernliğin emek süreçlerini nasıl dönüştürdüğü ve bunun iletişim alanındaki izlerini nasıl aramamız gerektiği sorularını cevaplamakta önem arz etmiştir. Çalışmada kavramsal farklı yolların izinden giderek akışkan modernite ve dijital emek tartışmaları arasında bir ilişkinin nasıl kurulacağı, kurulup kurulmayacağı üzerinde durulmuştur.
Developments in information and communication technologies affect the literary field as they affect many areas of social life. The literary field is in a serious transformation process with the rapid development of digitalization. In this study, the concept of new media, which is examined in the literature of communication studies, is examined by relying on the concepts of everyday life and the literary field in the discipline of sociology. By moving from the intersection of these two disciplines, literary text producers' narratives about new media, their usage practices, the transformation of their relationship with information, their practices of producing and reading texts in the digital age, the ways they intervene in the content of texts, and their interactions with readers are problematized and subjected to analysis. In this context, the main aim of the study is to reveal the relations of literary text producers with new media, to explore the motivation and demotivation in their practices of using new media tools and social media, and to comprehend the meaning of the digitalization-mediated evolution of reader and writer communication for writers. In order to realize this comprehension activity, we focus on the use of new media by literary text producers and the impact of new media on these producers and their works. To this end, the study conducted an ethnographic field research with literary text producers. Through semi-structured in-depth interviews, participant observations, field notes and reflective diaries, the study examines whether the literary work producers' perspectives, interpretations and uses of new media create a transformation in the production of literary works and the content of the work. As a result of the research, it was concluded that the everyday practices and literary everyday of literary work producers have undergone a transformation due to digitalization, that this transformation has resulted in continuities and ruptures, and that the dynamics of entry into the literary field and the rules of staying in the field have been transformed.
Günümüzde kullanılan biçimiyle yeni medyanın geçirdiği dönüşüm pek çok açıdan konuşulabilir. Özellikle yeni medyanın demokrasi ve siyaset sahnesindeki işlevi ve kullanım biçimi çeşitli açılardan tartışılmaktadır. Yeni medyanın yaşamın tüm alanlarında hegemonik etkisi bireylerin algılarını, dünyaya bakış açılarını, bir arada yaşama pratiklerini dönüşüme uğratmakta. Bu önlenemeyen enformasyon bolluğu siyasi alanı da içererek demokratik süreçte çeşitli aksamalara, karışıklıklara yol açmakta. Genelde siyaset sahnesinin, özelde ise demokrasinin geçirmekte olduğu dönüşüm enfokrasi (infocracy) kavramıyla konuşulabilir. Son dönemde iletişim ve felsefe alanındaki eserleriyle ön plana çıkan Byung-Chul Han kavramı tekrar akademik literatürde tartışmaya açar. Kavram daha önce Zuurmond’un (1994) makalesinde bürokratik örgütlenme modelinin sanal dünyaya yayılarak mevcut iletişim süreçlerini güçlendirmeye atıf yapmaktaydı. Genel olarak Zuurmond, kamu kuruluşlarının Max Weber tarafından tanımlanan işlevsel ve genellikle hiyerarşik yapılardan daha esnek, organik ve yatay yapılara geçtiğini savunmaktaydı. Kuruluşların iç ve dış işleyişinde çalışanlara daha fazla veri erişimi sağlandığında bunun iç iletişimi de güçlendirdiğini söylemekteydi (akt. Danziger ve Andersen, 2002). Han (2022) ise kavramı esasen mevcut enformasyon bombardımanında rasyonelliğin kaybının yol açtığı yeni düzen şeklinde ele alıyor. Günümüzde demokratik katılım süreçlerinin önemli parametrelerinden biri haline gelen sosyal medya mecraları botlarla, troll ordularıyla, enformasyon savaşları sahnesine dönüşebiliyor.
The concept of the culture industry, as conceptualized by Adorno and Horkheimer, focuses on the impact of mass media on social life. Through this concept, the thinkers center on the erosion of truth and reveal the dynamics and perspectives transformed by these industries within social life. Today, however, we observe a social order in which truths have increasingly given way to alternative truths, shaped by the influence of digitalization. These alternative truths encompass elements such as “fake news”, “conspiracy theories”, and “alternative facts”. This study, therefore, aims to analyze the concept of the “culture industry” a notion Adorno and Horkheimer used in 1947 to articulate the blurring boundaries between the authentic and the inauthentic, in relation to the concept of “infodemic” highlighted by the World Health Organization, as well as to post-truth discussions. The study proposes to consider the notion of the 'culture industry,' where initial debates about truth emerged, alongside infodemic and post-truth discussions. In this context, it will first examine the relationship of the culture industry with the concepts of truth and infodemic, and subsequently discuss the role of new media as addressed in critiques of the culture industry and under the rubric of post-truth studies.
The aim of this study is to reveal the relationship between liquid modernity, which is ambiguous and varied, and labor processes, and to identify, by addressing the developments in information and communication technology, the relationship between labor processes and the uncertainty and insecurity brought on by liquid modernity. This paper will attempt, firstly, to answer the question of what modernity is. This will be important in determining how liquid modernity becomes evident, thus answering the questions of how liquid relations can be established with immaterial labor, and how liquid modernity transforms labor processes. Therefore, the following sections will focus on how to establish a conceptual relationship between liquid modernity and digital labor discussions if at all possible. In this study, it has been concluded that flexibility, uncertainty, and insecurity are the complementary points of the debates on digital labor processes and liquid modernity.
L’objectif de cette étude est d’étudier la relation entre la modernité liquide et les processus de travail, ambigus et variés, et d’établir une relation avec ceuxci en abordant l’incertitude et l’insécurité induites avec le développement des technologies de l’information et de la communication. À cet égard, cet article tente, dans un premier temps, de répondre à la question de savoir ce que c’est la modernité. Ceci semble etre important pour déterminer comment la modernité liquide se cristallise dans le domaine du travail intangible en transformant celui-ci. On discute donc dans cet article de la façon dont s’établit une relation conceptuelle entre la modernité liquide et le travail numérique. On tente aussi de montrer que la flexibilité, l’incertitude et l’insécurité sont devenues les aspects indéniables du processus de travail numérique à l’Age de la modernité liquide.
This work aims to study the relation of literature to public diplomacy within representative contexts and to investigate it from translation activities to literature festivals. Literary texts and literature festivals as part of cultural activities, in which public diplomacy conducted by means of soft power finds a wide field of use, constitute a significant medium to acquaint people of other nations with the cultural heritage and human nature of nations. In this work, following a discussion on cultural diplomacy, the concept of literary diplomacy will be explained and the potential of its utilization in Turkey in regards to various examples will be studied through literature survey. Furthermore, the implementation of literature as a tool of public diplomacy via historical and contemporary examples will be presented. Concluding remarks will be made on literature’s function of relationship building and its position as an agent of universal peace. In particular, points where public diplomacy and literature intersect and enhance each other and their scopes of application will be laid out in this work.
Bu çalışma, Zygmunt Bauman’ın simgesi haline gelmiş ve günümüz toplumunu tanımlamakta kullanılan “akışkanlık” kavramını emek, üretim, tüketim süreçleri üzerinden okumayı ve bunların iletişim alanındaki izdüşümünü belirginleştirmeyi ele almaktadır. Günümüzde tüm bu süreçler esneklik, güvencesizlik, belirsizlik üzerinden şekillenmektedir. Süreçleri güdüleyen bir dizi etmen söz konusudur. Fakat enformasyon ve iletişim teknolojilerinin yaşamın tüm alanlarını domine ettiği günümüzde, iletişim ve iletişim araçları süreci okumak, süreçteki enformasyon etkisini araştırmak için önem kazanır. Akışkanlık kavramıyla gündelik hayatı, üretim ve tüketim süreçlerini, kentte yaşamayı, küreselleşmeyi, ulus-devlet yapısını, bireyselleşmeyi, çalışma hayatını, modayı, sağlık sistemini, sermayenin birikim modelini ele alan Bauman’ın fikirleri bütünlükçü bir okuma için elverişli bir zemin sunar. Dolayısıyla çalışmada, muğlak ve değişken yapıdaki akışkan modernitenin ve emek süreçlerinin ilişkisini açığa çıkarma, akışkan modernitenin getirdiği belirsizliği, güvencesizliği enformasyon ve iletişim teknolojisinde yaşanan gelişmelerle ele alarak emek süreçleriyle rabıtasını kurma saiki gözetilmiştir. Bu anlamda çalışmanın birinci bölümünde modernitenin dönüşümü ele alınmıştır. Bu, akışkan modernitenin belirginleşen ana hatlarının ne olduğundan hareketle gayri maddi emekle ilişkisinin nasıl kurulabileceği, akışkan modernliğin emek süreçlerini nasıl dönüştürdüğü ve bunun iletişim alanındaki izlerini nasıl aramamız gerektiği sorularını cevaplamakta önem arz etmiştir. Çalışmada kavramsal farklı yolların izinden giderek akışkan modernite ve dijital emek tartışmaları arasında bir ilişkinin nasıl kurulacağı, kurulup kurulmayacağı üzerinde durulmuştur.
Developments in information and communication technologies affect the literary field as they affect many areas of social life. The literary field is in a serious transformation process with the rapid development of digitalization. In this study, the concept of new media, which is examined in the literature of communication studies, is examined by relying on the concepts of everyday life and the literary field in the discipline of sociology. By moving from the intersection of these two disciplines, literary text producers' narratives about new media, their usage practices, the transformation of their relationship with information, their practices of producing and reading texts in the digital age, the ways they intervene in the content of texts, and their interactions with readers are problematized and subjected to analysis. In this context, the main aim of the study is to reveal the relations of literary text producers with new media, to explore the motivation and demotivation in their practices of using new media tools and social media, and to comprehend the meaning of the digitalization-mediated evolution of reader and writer communication for writers. In order to realize this comprehension activity, we focus on the use of new media by literary text producers and the impact of new media on these producers and their works. To this end, the study conducted an ethnographic field research with literary text producers. Through semi-structured in-depth interviews, participant observations, field notes and reflective diaries, the study examines whether the literary work producers' perspectives, interpretations and uses of new media create a transformation in the production of literary works and the content of the work. As a result of the research, it was concluded that the everyday practices and literary everyday of literary work producers have undergone a transformation due to digitalization, that this transformation has resulted in continuities and ruptures, and that the dynamics of entry into the literary field and the rules of staying in the field have been transformed.