
Adnan Esenyel
Philosopher
less
Related Authors
Johannes Zachhuber
University of Oxford
Galen Strawson
The University of Texas at Austin
Ian Young
Australian Catholic University
Richard Menary
Macquarie University
Alistair Welchman
University of Texas at San Antonio
David Seamon
Kansas State University
Babette Babich
Fordham University
Shaun Gallagher
University of Memphis
Roe Fremstedal
Norwegian University of Science and Technology
Martin O'Neill
University of York
InterestsView All (11)
Uploads
Papers by Adnan Esenyel
vurgu sebebiyle Friedrich Nietzsche’yi varoluşçuluk akımının önemli köşe taşlarından birisi olarak yorumlar. Diğer taraftan Nietzsche’nin felsefe külliyatı, varoluşçuluk düşüncesi ile bağdaşmayan çok sayıda kavrama sahiptir. Bu çalışma
Nietzsche’nin felsefi projesinin ne ölçüde varoluşçuluk akımı ile uyuştuğunu nihilizm, üst insan, güç istemi ve ebedi dönüş gibi kavramlardan hareketle tartışmaya açmakta ve en nihayetinde Nietzsche’nin bir varoluşçu olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşmaktadır.
bir yere sahip olmuştur. Zira Nietzsche’ye göre Batı felsefesi adını verdiğimiz
organizasyon esasen Sokratik bir proje olarak karşımıza çıkar. İşte bu sebeple
Nietzsche’ye göre, Sokrates’in varlığında cisimleşen bir etkinlik olarak Batı felsefesinin ve metafiziğinin gerçek niyeti, Sokrates’e ve onun kişiliğine ilişkin bir
tartışma yürütmeden ortaya çıkarılamaz. Bu bağlamda mevcut çalışma; sırasıyla
Tragedya’nin Doğuşu’nda, Şen Bilim‘de ve Putların Alacakaranlığı’nda Nietzsche’nin resmettiği Sokratik tipin gelişimini takip etmeye çalışır. Zira bu üç eser,
karşılıklı olarak bir soru-cevap diyaloğu meydana getirmek suretiyle adeta organik bir bütünlük sergiler ve her aşamada daha da derinleşen bir Sokrates portresi sunar
ve Nietzsche’nin düşünce dünyasında birbirine tümüyle zıt olan iki konum işgal
etmektedir. Merhamet Schopenhauer için temel etik değer olarak insanın bu
kötücül dünyadan kurtuluşunun anahtarlarından birisini temsil ederken Nietzsche
için merhamet, sürü içgüdüsüne sahip insanın kendi zayıflığını örtbas etmek ve bu
zayıflığı bizzat yaşamın kendisine aktararak onu değerden düşürmek için
kullandığı bir araca dönüşür. Schopenhauer doğrudan dünyanın bir yorumundan
hareketle onun ıstırabını ve sefaletini bir veri kabul ederek böylesi bir gerçekliği
yaşayan her canlıya ancak merhametle yaklaşılması gerektiğini ileri sürer. Oysa
Nietzsche bizzat insanın dünyayı yorumlama eylemini analiz ederek, merhametin
bir dünya yorumu olarak çok derinlerde bir takım yaşam karşıtı yozlaşmış güdüleri
sakladığını ifşa eder. Makalenin amacı söz konusu iki farklı başlangıç noktasını
temele alarak merhamet eyleminin bu iki filozofun düşüncesinde sahip olduğu
anlam katmanlarını aydınlatmaktır.
Books by Adnan Esenyel
süren metafizik öğretinin adıdır. Determinizm düşüncesi insanlığın ilk uygarlıklarına kadar geri götürülebilir. Bu bölümde metafiziğin en temel sorularından birisi olarak bütün bir varlık alanına yayabileceğimiz bir determinizmin var olup olmadığını sorgulamaktadır. O halde varoluş dediğimiz şey tümüyle rastlantısal ve kaotik midir, ya da kısmen rastlantısal kısmen de belirlenmiş midir, yoksa baştan sona mutlak bir biçimde mi belirlenmiştir? Eğer belirlenmişse, bu belirlemenin kaynağı nerede yatmaktadır? Sonuç olarak determinizm problemi, insanın özgürlüğü ya da belirlenmişliği problemine yakından bağlıdır.
vurgu sebebiyle Friedrich Nietzsche’yi varoluşçuluk akımının önemli köşe taşlarından birisi olarak yorumlar. Diğer taraftan Nietzsche’nin felsefe külliyatı, varoluşçuluk düşüncesi ile bağdaşmayan çok sayıda kavrama sahiptir. Bu çalışma
Nietzsche’nin felsefi projesinin ne ölçüde varoluşçuluk akımı ile uyuştuğunu nihilizm, üst insan, güç istemi ve ebedi dönüş gibi kavramlardan hareketle tartışmaya açmakta ve en nihayetinde Nietzsche’nin bir varoluşçu olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşmaktadır.
bir yere sahip olmuştur. Zira Nietzsche’ye göre Batı felsefesi adını verdiğimiz
organizasyon esasen Sokratik bir proje olarak karşımıza çıkar. İşte bu sebeple
Nietzsche’ye göre, Sokrates’in varlığında cisimleşen bir etkinlik olarak Batı felsefesinin ve metafiziğinin gerçek niyeti, Sokrates’e ve onun kişiliğine ilişkin bir
tartışma yürütmeden ortaya çıkarılamaz. Bu bağlamda mevcut çalışma; sırasıyla
Tragedya’nin Doğuşu’nda, Şen Bilim‘de ve Putların Alacakaranlığı’nda Nietzsche’nin resmettiği Sokratik tipin gelişimini takip etmeye çalışır. Zira bu üç eser,
karşılıklı olarak bir soru-cevap diyaloğu meydana getirmek suretiyle adeta organik bir bütünlük sergiler ve her aşamada daha da derinleşen bir Sokrates portresi sunar
ve Nietzsche’nin düşünce dünyasında birbirine tümüyle zıt olan iki konum işgal
etmektedir. Merhamet Schopenhauer için temel etik değer olarak insanın bu
kötücül dünyadan kurtuluşunun anahtarlarından birisini temsil ederken Nietzsche
için merhamet, sürü içgüdüsüne sahip insanın kendi zayıflığını örtbas etmek ve bu
zayıflığı bizzat yaşamın kendisine aktararak onu değerden düşürmek için
kullandığı bir araca dönüşür. Schopenhauer doğrudan dünyanın bir yorumundan
hareketle onun ıstırabını ve sefaletini bir veri kabul ederek böylesi bir gerçekliği
yaşayan her canlıya ancak merhametle yaklaşılması gerektiğini ileri sürer. Oysa
Nietzsche bizzat insanın dünyayı yorumlama eylemini analiz ederek, merhametin
bir dünya yorumu olarak çok derinlerde bir takım yaşam karşıtı yozlaşmış güdüleri
sakladığını ifşa eder. Makalenin amacı söz konusu iki farklı başlangıç noktasını
temele alarak merhamet eyleminin bu iki filozofun düşüncesinde sahip olduğu
anlam katmanlarını aydınlatmaktır.
süren metafizik öğretinin adıdır. Determinizm düşüncesi insanlığın ilk uygarlıklarına kadar geri götürülebilir. Bu bölümde metafiziğin en temel sorularından birisi olarak bütün bir varlık alanına yayabileceğimiz bir determinizmin var olup olmadığını sorgulamaktadır. O halde varoluş dediğimiz şey tümüyle rastlantısal ve kaotik midir, ya da kısmen rastlantısal kısmen de belirlenmiş midir, yoksa baştan sona mutlak bir biçimde mi belirlenmiştir? Eğer belirlenmişse, bu belirlemenin kaynağı nerede yatmaktadır? Sonuç olarak determinizm problemi, insanın özgürlüğü ya da belirlenmişliği problemine yakından bağlıdır.