Papers by Yasin Çetin

Künye Online, 2021
Bir Ortaçağ manastırında, yedi gün içerisinde geçer Gülün Adı romanı. Bu manastır Ortaçağ’ın büy... more Bir Ortaçağ manastırında, yedi gün içerisinde geçer Gülün Adı romanı. Bu manastır Ortaçağ’ın büyük kütüphanelerinden birine ev sahipliği yapar. Her şey normal giderken manastırda bir ceset bulunur. Tam o sırada papalık ve imparatorluk tarafları arasında geçecek toplantı için William ve Adso manastıra gelirler. Cesedin perde arkasını öğrenmek için başrahip, William’a başvurur ve olaylar gelişir. William soruşturması sırasında birçok kişi ile diyalog kurar. Bu konuşmalarda Aristoteles’in ve Jorge’nin gülme üzerine düşünceleri ve İsa’nın gülmediği üzerine tartışmalar yaşanır. Bu tartışmalar dikkatimizi çektiği için bu yazıda, Umberto Eco’nun Gülün Adı romanında gülme üzerine yazılanları ele aldık.
***
JORGE: KÖYLÜNÜN EFENDİ OLMASI "Köylü, şarap boğazından lıkır lıkır geçerken güldüğü zaman kendini bey sanır. Çünkü derebeylik ilişkilerini tepetaklak etmiştir.
https://kunyeonline.com/2021/06/gulun-adi-romaninda-aristoteles-isa-ve-gulmek/

Künye Online, 2021
https://kunyeonline.com/2021/03/foucault-bir-kelimenin-pesinde-parrhesia/
Özgün ismi Fearless Sp... more https://kunyeonline.com/2021/03/foucault-bir-kelimenin-pesinde-parrhesia/
Özgün ismi Fearless Speech olan Foucault’nun eseri, Kerem Eksen tarafından Türkçeye Doğruyu Söylemek şeklinde çevrilmiştir. Editörün yazdığı önsözde, eserin Michel Foucault’nun 1983 yılında California Üniversitesi’nde verdiği altı dersin ses kayıtlarından derlendiği söylenir. Kitabın editörlüğünü Joseph Pearson yapmıştır. Önsözü 7. sayfada başlayan kitabın dizini 160. sayfada, “sonuç saptamaları” ile isimlendirilen sonuç kısmı ise 146. sayfada sona ermektedir.
Kitabın birinci bölümü “Parrhesia Sözcüğü” başlığını ve “Sözcüğün Anlamı” ile “Sözcüğün Evrimi” alt başlıklarını taşımaktadır. İkinci bölümün başlığı, “Euripides’te Parrhesia”; üçüncü bölümün başlığı, “Demokratik Kurumların Krizinde Parrhesia”; dördüncü bölümün başlığı, “Kendilik Kaygısı ve Parrhesia” şeklinde isimlendirilmiştir. “Sonuç Saptamaları”, kaynakça ve dizin ile eser sona ermektedir.
Foucault, eserin 64. sayfasında, “fikirler tarihi” (history of ideas) ile “düşünce tarihi” (history of thought) arasında bir ayrıma gitmektedir. Fikirler tarihçisinin bir kavramın çıkış anını aradığını, oysa düşünce tarihçisinin (ve kendisinin), “belli şekillerde davranan, belli tür alışkanlıklara sahip, belli tür pratikleri sürdüren ve belli tür kurumlara işlerlik kazandıran insanlar için kurumların, pratiklerin, alışkanlıkların ve davranışların nasıl sorun haline geldiğini çözümlemeye”[1] çalıştığını belirtir. Burada, fikirler tarihi kavramı doğumundan gelişimine kadar takip edilip ilişkili düşüncelerle oluşan ortama oturtulur. Düşünce tarihi ise sorun yaratmayan ve tartışmalar dışında kalan bir kavramın, nasıl olup da bir sorun haline geldiğini, tartışmaya ve krize yol açtığını çözümler. “Bu şekilde anlaşıldığı haliyle düşünce tarihi insanların dikkatlerini belli bir konuya yöneltme ve şu ya da bu konuda-örneğin delilik, suç, seks, kendileri ya da hakikat konusunda- endişe sahibi olma biçimlerinin tarihidir.”[2]
Eskiçağ Araştırmaları Dergisi , 2020
"Dünyanın En Güzel Tarihi" isimli kitabın tanıtımını yaparken insan türünün tarihine bir bakış su... more "Dünyanın En Güzel Tarihi" isimli kitabın tanıtımını yaparken insan türünün tarihine bir bakış sunuyoruz.
Eskiçağ Araştırmaları Dergisi, 2020
Yunan harfli Türkçe(Karamanlıca)yazılmış olan “Kolezyum” ve “Brindisi” isimli metinlerin çeviriya... more Yunan harfli Türkçe(Karamanlıca)yazılmış olan “Kolezyum” ve “Brindisi” isimli metinlerin çeviriyazımını gerçekleştirdik. Kolezyum metni, “Çocuklar İçin Angeliaforos” süreli yayınının, 1 Ekim 1880 tarihli; “Brindisi” metni ise 1 Eylül 1887 tarihli sayısında yayınlanmıştır. Sayıların son sayfasındaki alt kısımdan, süreli yayının “Amerikan Misyonerler
Şirketi” tarafından, İstanbul’da Hagop Boyacıyan’ın “Matbaa-ı Aramian” yani Aramyan Matbaası’nda basıldığını öğreniriz.
Çocuklara yönelik yayın faaliyetleri 1872 yılında başlayarak, 19. yüzyılın sonuna kadar devam edecektir. Çocuklara yönelik bu yayın faaliyetleri,
Yunan harfli Türkçe yanında, Ermenice, Ermeni harfli Türkçe ve Bulgarca olarak da gerçekleştirilmiştir.

Eskiçağ Araştımaları Dergisi , 2019
1902 tarihinde, Yunan harfli Türkçe(Karamanlıca) olarak yayınlanmış olan “Ierusalim”(Ιερουσαλήμ) ... more 1902 tarihinde, Yunan harfli Türkçe(Karamanlıca) olarak yayınlanmış olan “Ierusalim”(Ιερουσαλήμ) isimli kitap yayınlanmıştır. Kitabın yazarı Iordanes I. Lemnides(Ιορδανης Ι. Λημνιδης), Evangelinos Mısailidis’in “Anatoli” isimli gazetesinin yazarlarındandır. Hristiyan hacılar için, Kudüs’e giden yolu, Kudüs ve çevresini tanıtan bir kitap yazmayı amaçlamıştır. Kitabın içerisinde de kısa bir Kudüs Tarihi yazmıştır. Aşağıda “Ierusalim” kitabının içerisindeki, “Ierusalim Tarihi” yani “Kudüs Tarihi” isimli metnin sadeleştirilmiş bir şekilde çeviriyazımı yapılmıştır.
Bu metin okunurken, yazarın Hristiyan olduğu ve Hristiyan bakış açısı taşıdığı unutulmamalıdır. Ayrıca, bu Hristiyan yazar, Osmanlı ‘vatandaşı’dır. Yazarın, Hristiyan bir Osmanlı tebaası olması metin içerisine yansımıştır. Büyük İskender, Halife Ömer, İslam ve Osmanlı hakkında yaptığı değerlendirmelerde, bu hususlar hissedilmektedir.
Herkes Dergisi, 2017
Bu hikaye Yunan harfli Türkçe Anatol Ahteri yayınında yayınlanmıştır. Anatol Ahteri, “Fenni ve Ah... more Bu hikaye Yunan harfli Türkçe Anatol Ahteri yayınında yayınlanmıştır. Anatol Ahteri, “Fenni ve Ahlaki Müsavver(tasvirli) Anatol Ahteri” başlığı ve “Haftada bir defa neşr olunur/ Risale-i Mevkute(süreli yayın)” bölümü yazılıdır. 1 Eylül 1886 tarihli yayınında bu hikaye yayınlanmıştır. Aşağıda yazının aktarımı ve kısmen sadeleştirilmesini bulacaksınız. () parantez içindeki bölümler bana aittir.
Herkes Dergisi, 2017
Nevşehirli Ortodoks ‘Karamanlar’ın, İstanbul’da kurduğu “Papa Georgios Cemiyeti” 1912(1913 için) ... more Nevşehirli Ortodoks ‘Karamanlar’ın, İstanbul’da kurduğu “Papa Georgios Cemiyeti” 1912(1913 için) tarihinde ve 1913(1914 için) tarihinde salname yani yıllıklar çıkarırlar. 1913 tarihinde çıkarılan salname “1914 Tarihli Karamanlıca Bir Nevşehir Salnamesi” olarak günümüz harflerine aktarılmış ve yayınlanmıştır. Bizim yayınlayacağımız yazı 1913 tarihi için Yunan harfli Türkçe olarak hazırlanmış salnamede bulunup, 1912 tarihinde İstanbul’da basılmıştır.
İç kapağında “Anadolu Rumlarına mahsus ilmi, edebi, fenni musavver SALNAME” ve “Nevşehirlilerin Papa Georgias Cemiyeti tarafından neşr olunur” yazmaktadır. Biz salname içinde bulunan “vakt-u-zeman ve tarih” metnini aktararak sizlere sunuyoruz.
Herkes Dergisi, 2017
Yunan harfli Türkçe olarak yayınlanan Aggeliaforos Çocuklar İçin dergisi, Amerikan Misyonerler Şi... more Yunan harfli Türkçe olarak yayınlanan Aggeliaforos Çocuklar İçin dergisi, Amerikan Misyonerler Şirketi tarafından Aramyan Matbaası’nda(Matbaa-ı Aramyan) bastırılmıştır. 1 Şubat 1880 tarihli sayısında “Hintlilerin Ölülerini Yaktıkları Bir Yer” başlıklı yazıda iki tane görsele yer verilmiştir. Bu yazıda Hintlilerin ve Parsilerin ölü gömme gelenekleri anlatılmaktadır. Asıl amaç Hintlilerin ve Parsilerin ölü gömme geleneklerin acayip olduğunu göstermek ve Hristiyanlığın ölüm anlayışının anlamlı olduğunu anlatmaktadır. Kelimeler sadeleştirilmeye çalışılmış ve [] işareti ile verilen kelimeler özgün metindeki şekilleridir.

Herkes Dergisi, 2017
Tarih 1912 gösterdiğinde İstanbul’da bir cemiyet tarafından Yunan harfli Türkçe ile bir yıllık çı... more Tarih 1912 gösterdiğinde İstanbul’da bir cemiyet tarafından Yunan harfli Türkçe ile bir yıllık çıkarılır. Bu cemiyet Nevşehirli Ortodoks ‘Karamanlı’lar tarafından “Papa Georgios” ismiyle kurulmuştur. 1913 tarihi için hazırlanan yıllık “Mikrasiatikon İmerologion O ‘Astır’ 1913” üst başlığı, hemen altında “Anadolu Rumlarına Mahsus İlmi, Edebi, Fenni Muasavver Salname” bilgileri iç kapakta yer alır. 1913 tarihinde ise 1914 tarihi için salname ile devamı gelse de daha sonra devam ettiğine dair bilgimiz yoktur.
Osmanlı sultanların kısa tarihi bölümüne geçmeden hemen önce, Bizans İmparatorlarının Listesi verilmiştir(Salname, 1912, s. 88-90), hemen ardından Anadolu Selçuklu Sultanlarının listesi verilmiştir(Salname, 1912, s. 91.) ve ardından “Selâtin-i Âlî Osmanın Muhtasar Tarihi” yani “Yüce Osmanlı Sultanlarının Kısa Tarihi” yer alır(Salname, 1912, s. 92-98). İşte biz bu metnin çeviriyazımını sizlere sunuyoruz.
Herkes Dergisi, 2018
Enuma Eliş(Babil Yaratılış Destanı), çivi yazısı ile yazılmıştır. Mezopotamya’nın ölümsüzlüğü ara... more Enuma Eliş(Babil Yaratılış Destanı), çivi yazısı ile yazılmıştır. Mezopotamya’nın ölümsüzlüğü arayan kralın miti Gılgamış Destanı ve Uğurlu Günler ve Uğursuz Günler metinleri ile beraber en çok bilinen metinlerindendir. Gılgamış Destanı yeryüzünde bir kralın maceralarını, ölümsüzlüğü arayışını ve dünyada ölümsüz olmanın sırrını verirken; Enuma Eliş, tanrıların ortaya çıkışını, aralarındaki savaşları, Marduk’un doğumunu, nasıl tanrıların efendisi olduğunu, dünyayı daha doğrusu evrenin yaratılışını ve insanın yaratılışını anlatır.
Herkes Dergisi, 2018
Tarihler 1914 gösterdiğinde, Avusturya’da bir Sırp, veliaht Franz Ferdinand’ı suikast sonucu öldü... more Tarihler 1914 gösterdiğinde, Avusturya’da bir Sırp, veliaht Franz Ferdinand’ı suikast sonucu öldürdü. Gergin olan dünya bu olayın kıvılcımı ile savaş arenasına döndü. Savaşa katılan Osmanlı Devleti ittifakları ile beraber, savaştan yenik bir şekilde çıktı. (30 Ekim 1918)Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan Sevr Anlaşması’na giden süreçte üç fikir ortaya çıktı; 1. İngiliz Mandası, 2. Amerika Mandası ve 3. vatanın müdafaası.
Vatanın müdafaasını savunanlar örgütlenerek, Misak-ı Millî kararlarını kabul ettiler ve Milli Mücadele ile bu ideali büyük oranda gerçekleştirdiler. Burada direk konumuz olmadığı için Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele hakkında hatırlatıcı bu bilgilerle yetiniyoruz.
Milli Mücadeleyi örgütleyenler 23 Nisan 1920’de Ankara’da Millet Meclisi’ni açtılar. 23 Nisan 1921 tarihinde ise alınan karar ile bugün milli bayram ilan edildi.
Herkes Dergisi, 2017
16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes, 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydın... more 16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes, 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştur ve Modern Dönemde de önemini korumaktadır. İlkokuldan itibaren kendisine verilen bilgilerde bir kuşku olduğuna tanık olduğu için, duyu organlarının insanı yanılttığını fark ettiği için, rüyaların gerçek gibi algılanmasını fark etmesi gibi konular üzerinden kendi tezini geliştirmiştir. Gerçeğe ulaşacak varlık zihin olduğu sonucuna varır. Varlık ile düşünceyi bağdaştırır: Düşünüyorum, öyleyse varım. Zihinle öyle bir gerçeğe ulaşmalı ki hiçbir kuşku duyma imkanı olmasın.
Bu çalışmada Descartes’in Yöntem Üzerine Konuşmalar kitabından Descartes’in yöntemini ortaya koyacağız ve tarihçilik açısından uygulanabilirliğini inceleyeceğiz.
Beyaz Tarih, 2017
Anadolu'nun Ortodoks TopGeçmişten günümüze tarih, genelde devlet kuran halklar üzerinde yoğunlaşm... more Anadolu'nun Ortodoks TopGeçmişten günümüze tarih, genelde devlet kuran halklar üzerinde yoğunlaşmış ve tarih görüşü değişse de siyasal olmaktan kurtulamamıştır. Oysa hiç devlet-yönetim birimi oluşturmayan ve yaşamlarının çoğunda siyasal etkinlikleri olmayan halklar vardır. İşte Anadolu’da buna gösterilebilecek Ermeni harfli Türkçe ve Karamanlıca konuşan iki halk dikkatimizi çeker. Ne yazık ki bu halklar üzerine yapılan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Yapılan çalışmaların çoğu köken tartışması içerir. Ortodoks Karamanlıları anlamaktan uzaktırlar. Bu insanların kökenleri neydi? Bu insanların kökenlerini bilebilir miyiz? Nasıl bir kültürel kimlikleri vardı? Nerelerde yaşarlardı? Hangi kaynakları kullanıyorlardı?luluğu: Karamanlılar
Thesis Chapters by Yasin Çetin

MEZOPOTAMYA VE İRAN MİTOLOJİLERİNDE TANRI ANLAYIŞI
ÖZET
Sümer kültüründe, kent merkezli bir ta... more MEZOPOTAMYA VE İRAN MİTOLOJİLERİNDE TANRI ANLAYIŞI
ÖZET
Sümer kültüründe, kent merkezli bir tanrı anlayışı oluşmuştur. Kent tanrısının, ailesi ve hizmetkârlarıyla tapınakta yaşadığına inanılmıştır. Kent tanrılarının heykelleri yapılmıştır. Uruk, Eridu ve Nippur kentleri ön plana çıkarak, Sümer panteonun gelişmesine katkı sağlamışlardır. Akad Devleti ile beraber Sami halkları, Sümer tanrı anlayışından etkilenerek, kendi sentezlerini oluşturmuşlardır. Sümer tanrılarına, Sami isimleri verilerek Sami inançlarında yer verilmiştir. Orta Babil Dönemi'nde Marduk, tanrıların efendisi konumuna yükseltilmiştir. Asur'da, tanrı Asur en önemli tanrıdır ve Asur'da diğer Mezopotamya tanrılarına da inanıldığı görülmektedir. Zamanla tanrı Asur, tanrıların kralı olarak görülmüştür. Yeni Asur Dönemi'nde ise tanrı Marduk ile özdeşleştirilmek istenmiştir. Babil Yaratılış Destanı'nın, Asur versiyonu oluşturulmuş, tanrı Marduk'un yerine tanrı Asur geçirilmiştir. Eski İran'da, Ahameniş ve Gatha'lar olarak iki farklı gelenekte tek tanrı olarak Ahura Mazda'ya inanıldığı görülür. II. Artakserkses dönemi ile beraber Anahita ve Mitra'ya da Ahameniş kitabelerinde yer verilmiştir. Gatha'lar sonrası Avesta metinleri, tek tanrı yapısını kaybederek, çok tanrılı bir yapıya dönüşmüştür. İlk dönemlerde tanrı heykeli ve tapınak yapımı yoktur. II. Artakserkses'den sonra tanrı heykeli ve tapınak heykeli yapılmaya başlanmıştır. Eski Mezopotamya ile Eski İran tanrı anlayışları birbirinden farklı olarak gelişmiştir. Eski Mezopotamya tanrı anlayışı, kent tanrı anlayışından, tanrıların efendisi olduğu panteon yapılarına dönüşmüştür. Eski İran tanrı anlayışı ise tek tanrı anlayışından, çok tanrılı bir anlayışa doğru değişmiştir. Eski Mezopotamya'da insanlar, tanrıların işlerini yapması için Enki tarafından yaratılmıştır. Eski İran'da ise insan ve insanın mutluluğu Ahura Mazda tarafından yaratılmıştır. Eski Mezopotamya ve İran'da evreni, insanı, kültürü tanrı/tanrılar yaratmıştır. Eski Mezopotamya ve Eski İran'da hükümdarlar yönetme yetkisini tanrılardan almış ve kendilerini tanrıların vekili olarak görmüşlerdir.
Uploads
Papers by Yasin Çetin
https://kunyeonline.com/2021/07/tolstoyun-din-savunusu-ve-din-elestirisi/
***
JORGE: KÖYLÜNÜN EFENDİ OLMASI "Köylü, şarap boğazından lıkır lıkır geçerken güldüğü zaman kendini bey sanır. Çünkü derebeylik ilişkilerini tepetaklak etmiştir.
https://kunyeonline.com/2021/06/gulun-adi-romaninda-aristoteles-isa-ve-gulmek/
Özgün ismi Fearless Speech olan Foucault’nun eseri, Kerem Eksen tarafından Türkçeye Doğruyu Söylemek şeklinde çevrilmiştir. Editörün yazdığı önsözde, eserin Michel Foucault’nun 1983 yılında California Üniversitesi’nde verdiği altı dersin ses kayıtlarından derlendiği söylenir. Kitabın editörlüğünü Joseph Pearson yapmıştır. Önsözü 7. sayfada başlayan kitabın dizini 160. sayfada, “sonuç saptamaları” ile isimlendirilen sonuç kısmı ise 146. sayfada sona ermektedir.
Kitabın birinci bölümü “Parrhesia Sözcüğü” başlığını ve “Sözcüğün Anlamı” ile “Sözcüğün Evrimi” alt başlıklarını taşımaktadır. İkinci bölümün başlığı, “Euripides’te Parrhesia”; üçüncü bölümün başlığı, “Demokratik Kurumların Krizinde Parrhesia”; dördüncü bölümün başlığı, “Kendilik Kaygısı ve Parrhesia” şeklinde isimlendirilmiştir. “Sonuç Saptamaları”, kaynakça ve dizin ile eser sona ermektedir.
Foucault, eserin 64. sayfasında, “fikirler tarihi” (history of ideas) ile “düşünce tarihi” (history of thought) arasında bir ayrıma gitmektedir. Fikirler tarihçisinin bir kavramın çıkış anını aradığını, oysa düşünce tarihçisinin (ve kendisinin), “belli şekillerde davranan, belli tür alışkanlıklara sahip, belli tür pratikleri sürdüren ve belli tür kurumlara işlerlik kazandıran insanlar için kurumların, pratiklerin, alışkanlıkların ve davranışların nasıl sorun haline geldiğini çözümlemeye”[1] çalıştığını belirtir. Burada, fikirler tarihi kavramı doğumundan gelişimine kadar takip edilip ilişkili düşüncelerle oluşan ortama oturtulur. Düşünce tarihi ise sorun yaratmayan ve tartışmalar dışında kalan bir kavramın, nasıl olup da bir sorun haline geldiğini, tartışmaya ve krize yol açtığını çözümler. “Bu şekilde anlaşıldığı haliyle düşünce tarihi insanların dikkatlerini belli bir konuya yöneltme ve şu ya da bu konuda-örneğin delilik, suç, seks, kendileri ya da hakikat konusunda- endişe sahibi olma biçimlerinin tarihidir.”[2]
http://www.libridergi.org/2020/lbr-0279
Şirketi” tarafından, İstanbul’da Hagop Boyacıyan’ın “Matbaa-ı Aramian” yani Aramyan Matbaası’nda basıldığını öğreniriz.
Çocuklara yönelik yayın faaliyetleri 1872 yılında başlayarak, 19. yüzyılın sonuna kadar devam edecektir. Çocuklara yönelik bu yayın faaliyetleri,
Yunan harfli Türkçe yanında, Ermenice, Ermeni harfli Türkçe ve Bulgarca olarak da gerçekleştirilmiştir.
Bu metin okunurken, yazarın Hristiyan olduğu ve Hristiyan bakış açısı taşıdığı unutulmamalıdır. Ayrıca, bu Hristiyan yazar, Osmanlı ‘vatandaşı’dır. Yazarın, Hristiyan bir Osmanlı tebaası olması metin içerisine yansımıştır. Büyük İskender, Halife Ömer, İslam ve Osmanlı hakkında yaptığı değerlendirmelerde, bu hususlar hissedilmektedir.
İç kapağında “Anadolu Rumlarına mahsus ilmi, edebi, fenni musavver SALNAME” ve “Nevşehirlilerin Papa Georgias Cemiyeti tarafından neşr olunur” yazmaktadır. Biz salname içinde bulunan “vakt-u-zeman ve tarih” metnini aktararak sizlere sunuyoruz.
Osmanlı sultanların kısa tarihi bölümüne geçmeden hemen önce, Bizans İmparatorlarının Listesi verilmiştir(Salname, 1912, s. 88-90), hemen ardından Anadolu Selçuklu Sultanlarının listesi verilmiştir(Salname, 1912, s. 91.) ve ardından “Selâtin-i Âlî Osmanın Muhtasar Tarihi” yani “Yüce Osmanlı Sultanlarının Kısa Tarihi” yer alır(Salname, 1912, s. 92-98). İşte biz bu metnin çeviriyazımını sizlere sunuyoruz.
Vatanın müdafaasını savunanlar örgütlenerek, Misak-ı Millî kararlarını kabul ettiler ve Milli Mücadele ile bu ideali büyük oranda gerçekleştirdiler. Burada direk konumuz olmadığı için Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele hakkında hatırlatıcı bu bilgilerle yetiniyoruz.
Milli Mücadeleyi örgütleyenler 23 Nisan 1920’de Ankara’da Millet Meclisi’ni açtılar. 23 Nisan 1921 tarihinde ise alınan karar ile bugün milli bayram ilan edildi.
Bu çalışmada Descartes’in Yöntem Üzerine Konuşmalar kitabından Descartes’in yöntemini ortaya koyacağız ve tarihçilik açısından uygulanabilirliğini inceleyeceğiz.
Thesis Chapters by Yasin Çetin
ÖZET
Sümer kültüründe, kent merkezli bir tanrı anlayışı oluşmuştur. Kent tanrısının, ailesi ve hizmetkârlarıyla tapınakta yaşadığına inanılmıştır. Kent tanrılarının heykelleri yapılmıştır. Uruk, Eridu ve Nippur kentleri ön plana çıkarak, Sümer panteonun gelişmesine katkı sağlamışlardır. Akad Devleti ile beraber Sami halkları, Sümer tanrı anlayışından etkilenerek, kendi sentezlerini oluşturmuşlardır. Sümer tanrılarına, Sami isimleri verilerek Sami inançlarında yer verilmiştir. Orta Babil Dönemi'nde Marduk, tanrıların efendisi konumuna yükseltilmiştir. Asur'da, tanrı Asur en önemli tanrıdır ve Asur'da diğer Mezopotamya tanrılarına da inanıldığı görülmektedir. Zamanla tanrı Asur, tanrıların kralı olarak görülmüştür. Yeni Asur Dönemi'nde ise tanrı Marduk ile özdeşleştirilmek istenmiştir. Babil Yaratılış Destanı'nın, Asur versiyonu oluşturulmuş, tanrı Marduk'un yerine tanrı Asur geçirilmiştir. Eski İran'da, Ahameniş ve Gatha'lar olarak iki farklı gelenekte tek tanrı olarak Ahura Mazda'ya inanıldığı görülür. II. Artakserkses dönemi ile beraber Anahita ve Mitra'ya da Ahameniş kitabelerinde yer verilmiştir. Gatha'lar sonrası Avesta metinleri, tek tanrı yapısını kaybederek, çok tanrılı bir yapıya dönüşmüştür. İlk dönemlerde tanrı heykeli ve tapınak yapımı yoktur. II. Artakserkses'den sonra tanrı heykeli ve tapınak heykeli yapılmaya başlanmıştır. Eski Mezopotamya ile Eski İran tanrı anlayışları birbirinden farklı olarak gelişmiştir. Eski Mezopotamya tanrı anlayışı, kent tanrı anlayışından, tanrıların efendisi olduğu panteon yapılarına dönüşmüştür. Eski İran tanrı anlayışı ise tek tanrı anlayışından, çok tanrılı bir anlayışa doğru değişmiştir. Eski Mezopotamya'da insanlar, tanrıların işlerini yapması için Enki tarafından yaratılmıştır. Eski İran'da ise insan ve insanın mutluluğu Ahura Mazda tarafından yaratılmıştır. Eski Mezopotamya ve İran'da evreni, insanı, kültürü tanrı/tanrılar yaratmıştır. Eski Mezopotamya ve Eski İran'da hükümdarlar yönetme yetkisini tanrılardan almış ve kendilerini tanrıların vekili olarak görmüşlerdir.
https://kunyeonline.com/2021/07/tolstoyun-din-savunusu-ve-din-elestirisi/
***
JORGE: KÖYLÜNÜN EFENDİ OLMASI "Köylü, şarap boğazından lıkır lıkır geçerken güldüğü zaman kendini bey sanır. Çünkü derebeylik ilişkilerini tepetaklak etmiştir.
https://kunyeonline.com/2021/06/gulun-adi-romaninda-aristoteles-isa-ve-gulmek/
Özgün ismi Fearless Speech olan Foucault’nun eseri, Kerem Eksen tarafından Türkçeye Doğruyu Söylemek şeklinde çevrilmiştir. Editörün yazdığı önsözde, eserin Michel Foucault’nun 1983 yılında California Üniversitesi’nde verdiği altı dersin ses kayıtlarından derlendiği söylenir. Kitabın editörlüğünü Joseph Pearson yapmıştır. Önsözü 7. sayfada başlayan kitabın dizini 160. sayfada, “sonuç saptamaları” ile isimlendirilen sonuç kısmı ise 146. sayfada sona ermektedir.
Kitabın birinci bölümü “Parrhesia Sözcüğü” başlığını ve “Sözcüğün Anlamı” ile “Sözcüğün Evrimi” alt başlıklarını taşımaktadır. İkinci bölümün başlığı, “Euripides’te Parrhesia”; üçüncü bölümün başlığı, “Demokratik Kurumların Krizinde Parrhesia”; dördüncü bölümün başlığı, “Kendilik Kaygısı ve Parrhesia” şeklinde isimlendirilmiştir. “Sonuç Saptamaları”, kaynakça ve dizin ile eser sona ermektedir.
Foucault, eserin 64. sayfasında, “fikirler tarihi” (history of ideas) ile “düşünce tarihi” (history of thought) arasında bir ayrıma gitmektedir. Fikirler tarihçisinin bir kavramın çıkış anını aradığını, oysa düşünce tarihçisinin (ve kendisinin), “belli şekillerde davranan, belli tür alışkanlıklara sahip, belli tür pratikleri sürdüren ve belli tür kurumlara işlerlik kazandıran insanlar için kurumların, pratiklerin, alışkanlıkların ve davranışların nasıl sorun haline geldiğini çözümlemeye”[1] çalıştığını belirtir. Burada, fikirler tarihi kavramı doğumundan gelişimine kadar takip edilip ilişkili düşüncelerle oluşan ortama oturtulur. Düşünce tarihi ise sorun yaratmayan ve tartışmalar dışında kalan bir kavramın, nasıl olup da bir sorun haline geldiğini, tartışmaya ve krize yol açtığını çözümler. “Bu şekilde anlaşıldığı haliyle düşünce tarihi insanların dikkatlerini belli bir konuya yöneltme ve şu ya da bu konuda-örneğin delilik, suç, seks, kendileri ya da hakikat konusunda- endişe sahibi olma biçimlerinin tarihidir.”[2]
http://www.libridergi.org/2020/lbr-0279
Şirketi” tarafından, İstanbul’da Hagop Boyacıyan’ın “Matbaa-ı Aramian” yani Aramyan Matbaası’nda basıldığını öğreniriz.
Çocuklara yönelik yayın faaliyetleri 1872 yılında başlayarak, 19. yüzyılın sonuna kadar devam edecektir. Çocuklara yönelik bu yayın faaliyetleri,
Yunan harfli Türkçe yanında, Ermenice, Ermeni harfli Türkçe ve Bulgarca olarak da gerçekleştirilmiştir.
Bu metin okunurken, yazarın Hristiyan olduğu ve Hristiyan bakış açısı taşıdığı unutulmamalıdır. Ayrıca, bu Hristiyan yazar, Osmanlı ‘vatandaşı’dır. Yazarın, Hristiyan bir Osmanlı tebaası olması metin içerisine yansımıştır. Büyük İskender, Halife Ömer, İslam ve Osmanlı hakkında yaptığı değerlendirmelerde, bu hususlar hissedilmektedir.
İç kapağında “Anadolu Rumlarına mahsus ilmi, edebi, fenni musavver SALNAME” ve “Nevşehirlilerin Papa Georgias Cemiyeti tarafından neşr olunur” yazmaktadır. Biz salname içinde bulunan “vakt-u-zeman ve tarih” metnini aktararak sizlere sunuyoruz.
Osmanlı sultanların kısa tarihi bölümüne geçmeden hemen önce, Bizans İmparatorlarının Listesi verilmiştir(Salname, 1912, s. 88-90), hemen ardından Anadolu Selçuklu Sultanlarının listesi verilmiştir(Salname, 1912, s. 91.) ve ardından “Selâtin-i Âlî Osmanın Muhtasar Tarihi” yani “Yüce Osmanlı Sultanlarının Kısa Tarihi” yer alır(Salname, 1912, s. 92-98). İşte biz bu metnin çeviriyazımını sizlere sunuyoruz.
Vatanın müdafaasını savunanlar örgütlenerek, Misak-ı Millî kararlarını kabul ettiler ve Milli Mücadele ile bu ideali büyük oranda gerçekleştirdiler. Burada direk konumuz olmadığı için Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele hakkında hatırlatıcı bu bilgilerle yetiniyoruz.
Milli Mücadeleyi örgütleyenler 23 Nisan 1920’de Ankara’da Millet Meclisi’ni açtılar. 23 Nisan 1921 tarihinde ise alınan karar ile bugün milli bayram ilan edildi.
Bu çalışmada Descartes’in Yöntem Üzerine Konuşmalar kitabından Descartes’in yöntemini ortaya koyacağız ve tarihçilik açısından uygulanabilirliğini inceleyeceğiz.
ÖZET
Sümer kültüründe, kent merkezli bir tanrı anlayışı oluşmuştur. Kent tanrısının, ailesi ve hizmetkârlarıyla tapınakta yaşadığına inanılmıştır. Kent tanrılarının heykelleri yapılmıştır. Uruk, Eridu ve Nippur kentleri ön plana çıkarak, Sümer panteonun gelişmesine katkı sağlamışlardır. Akad Devleti ile beraber Sami halkları, Sümer tanrı anlayışından etkilenerek, kendi sentezlerini oluşturmuşlardır. Sümer tanrılarına, Sami isimleri verilerek Sami inançlarında yer verilmiştir. Orta Babil Dönemi'nde Marduk, tanrıların efendisi konumuna yükseltilmiştir. Asur'da, tanrı Asur en önemli tanrıdır ve Asur'da diğer Mezopotamya tanrılarına da inanıldığı görülmektedir. Zamanla tanrı Asur, tanrıların kralı olarak görülmüştür. Yeni Asur Dönemi'nde ise tanrı Marduk ile özdeşleştirilmek istenmiştir. Babil Yaratılış Destanı'nın, Asur versiyonu oluşturulmuş, tanrı Marduk'un yerine tanrı Asur geçirilmiştir. Eski İran'da, Ahameniş ve Gatha'lar olarak iki farklı gelenekte tek tanrı olarak Ahura Mazda'ya inanıldığı görülür. II. Artakserkses dönemi ile beraber Anahita ve Mitra'ya da Ahameniş kitabelerinde yer verilmiştir. Gatha'lar sonrası Avesta metinleri, tek tanrı yapısını kaybederek, çok tanrılı bir yapıya dönüşmüştür. İlk dönemlerde tanrı heykeli ve tapınak yapımı yoktur. II. Artakserkses'den sonra tanrı heykeli ve tapınak heykeli yapılmaya başlanmıştır. Eski Mezopotamya ile Eski İran tanrı anlayışları birbirinden farklı olarak gelişmiştir. Eski Mezopotamya tanrı anlayışı, kent tanrı anlayışından, tanrıların efendisi olduğu panteon yapılarına dönüşmüştür. Eski İran tanrı anlayışı ise tek tanrı anlayışından, çok tanrılı bir anlayışa doğru değişmiştir. Eski Mezopotamya'da insanlar, tanrıların işlerini yapması için Enki tarafından yaratılmıştır. Eski İran'da ise insan ve insanın mutluluğu Ahura Mazda tarafından yaratılmıştır. Eski Mezopotamya ve İran'da evreni, insanı, kültürü tanrı/tanrılar yaratmıştır. Eski Mezopotamya ve Eski İran'da hükümdarlar yönetme yetkisini tanrılardan almış ve kendilerini tanrıların vekili olarak görmüşlerdir.