Bireyin düşünme ve karar verme yetisi üzerinde doğrudan etkisi bulunan belirsizlik, edebiyatta ve... more Bireyin düşünme ve karar verme yetisi üzerinde doğrudan etkisi bulunan belirsizlik, edebiyatta ve diğer plastik sanatlarda olduğu gibi sinemada da pek çok kez temel bir motif olarak işlenmiş ve filmlerde kendisine yer bulmuştur. Bu doğrultuda çalışma içerisinde belirsizliğin konu edildiği kimi filmlere değinilerek bu eserlerin belirsizlik üzerinden işleyen anlatı yapılarından bahsedilmiştir. Ardından da çalışmanın odağını oluşturan Nuri Bilge Ceylan'ın yönetmenliğini üstlendiği 2011 yapımı Bir Zamanlar Anadolu'da filmi belirsizlik duygusunun yer edişi üzerinden ele alınmıştır. Bunun için öncelikle belirsizliğin doğası serimlenmeye çalışılarak insanın belirsizlikle kurduğu ilişkiden söz edilmiştir. Daha sonra belirsizliği anlam kurucu bir öğe olarak ele alan Bir Zamanlar Anadolu'da filminin üzerinde durulmuştur. Çalışmada Nuri Bilge Ceylan'ın filmini oluştururken belirsizliği hangi anlarda anlatıya dâhil ettiği ve filmin anlam dünyasını kurgularken bu duyguya ne şekilde yer verdiği irdelenmektedir. Yönetmenin, filmin öyküsünü şekillendirirken yalnızca içerik olarak değil aynı zamanda biçim olarak da yer verdiği belirsizlik, film süresince birtakım görsel anlatı unsurlarıyla da desteklenmektedir. Bir grup erkeğin Anadolu bozkırında gece boyu süren ceset arayışında ortaya çıkan belirsizlik duygusu, cesedin bulunmasıyla devam eden süreçte de varlığını hissettirmektedir. Film, bu duygudan hareket ederek bürokrasi, erkeklik, iktidar, hiyerarşi ve aidiyet gibi kavramların tartışılmasına da imkân sunmaktadır. Çalışmanın hazırlanmasında betimsel analiz metoduna başvurulmuştur.
Advances in media, entertainment and the arts (AMEA) book series, 2020
Many popular movies reproduce dominant cultural life, dominant viewpoints, and norms that we enco... more Many popular movies reproduce dominant cultural life, dominant viewpoints, and norms that we encounter in everyday life. And we also see a public sphere where the discourse of men is displayed as more important, but women are displayed as inferior and powerless in the movies. Against this problematic approach of popular films, the feminist film theorists take this issue into public debate. This study focuses on the concept of social gender through the female characters presented in the movies from a general perspective.
Advances in media, entertainment and the arts (AMEA) book series, 2020
Similar to the worldwide perceptions, gay characters in Turkish cinema are mostly perceived and u... more Similar to the worldwide perceptions, gay characters in Turkish cinema are mostly perceived and used as elements of humor and comedy. They are also used as standards for measuring the masculinity of other male characters in some Turkish movies. And what about Today? What are the differences between the past and now? It is possible to say that Turkish cinema in 2000s involve more visible sexual identities apart from heteronormative understanding. This study will focus on the reflections and portrayals of only gay characters in New Turkish cinema.
In this paper the counter-cinema concept which is suggested by Peter Wollen is studied. Before st... more In this paper the counter-cinema concept which is suggested by Peter Wollen is studied. Before studying this concept in detail, common charesteristics of mainstream cinema is touched on and after that contemporary cinema which is seperated from conventional movie practises are included. After these two different cinema approaches Wollen's concept and it's basic charesteristics are examined.
Erciyes üniversitesi iletişim fakültesi akademik dergisi, Jan 30, 2017
Öz Gilles Deleuze, felsefeyi kavram üreten bir disiplin olarak karakterize eder. Ona göre sinema ... more Öz Gilles Deleuze, felsefeyi kavram üreten bir disiplin olarak karakterize eder. Ona göre sinema sanatı da, yaratıcı eylem bakımından felsefenin yaptığına benzer şekilde, kendi karakteristik unsurlarını yani imgelerini kullanarak duygu ve düşünce üretebilir. Bu anlamda sinemanın görüntülerle düşünebilmeyi olanaklı kılan bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkündür. Filmini çeken bir yönetmen, tıpkı bir filozofun yaptığı gibi havsalasındaki malzemelerini kullanarak anlam üretimine koyulur. Gilles Deleuze, sinema pratiğini düşünceyi bulunduğu noktadan alarak yukarıya taşıyan, harekete geçiren zihinsel bir etkinlik olarak yeniden konumlandırır. Deleuze'ün tanımladığı şekliyle sinema, düşüncenin, imgeler kanalıyla açığa çıktığı görsel bir evren yaratır. Bergson'un ortaya attığı hareket-imge ve zaman-imge kavramlarını sinemaya yerleştirerek görüntüler üzerinden işleyen bir tasniflendirme işlemi gerçekleştiren Deleuze, yeni bir imgeler ve göstergeler sınıflandırması yapar. Bu çalışmada Deleuze'ün Hareket-İmge ve Zaman-İmge adlarını taşıyan iki ciltlik sinema eseri temel alınarak filozofun sinemayla buluşan, diğer bir deyişle sinemayla beraber hareket eden düşünce akış şebekesi serimlenmeye çalışılacaktır.
Bu çalışmada Türkiye sinemasının en özgün isimlerinden biri olan Ömer Kavur'un yönettiği Gece... more Bu çalışmada Türkiye sinemasının en özgün isimlerinden biri olan Ömer Kavur'un yönettiği Gece Yolculuğu filmi, yönetmenin külliyatını sıkça ziyaret eden yabancılaşma kavramı üzerinden ele alınmaktadır. Bu doğrultuda öncelikle söz konusu kavramın betimlenmesi üzerinde durulmuş, ardından Ömer Kavur'un sineması ve Gece Yolculuğu filminden bahsedilmiştir. Çalışmanın analiz bölümünde yabancılaşma kavramının Gece Yolculuğu filmine nasıl yansıdığı, karakterleri ve hikâyeyi nasıl şekillendirdiği irdelenmiştir.
The camera does not make the area it is aimed at clearly visible; it subtracts it, visualizes it ... more The camera does not make the area it is aimed at clearly visible; it subtracts it, visualizes it with the effectiveness of a limiting gaze. Only one dimension of reality is presented to the viewer. The reality hidden from it continues to exist out of frame. In some films, on the other hand, the directors choose not to bring the characters on whom they have built the whole filmic universe into view; in other words, they make them invisible. In this way, an image universe is created that feeds off an identity or character that is hidden from the social gaze through a political expression, and creates meaning from his/her invisibility. In other words, the director turns to the political possibilities of his/her invisibility, and treats absence as a form of existence. The past, present and future are opened to discussion through his/her existence based on absence. When we look at the appearance of such characters or identities in recent Turkey cinema, it can be said that they are sometimes hidden by a story of a mass murder, sometimes of isolation, sometimes of an unsolved murder, and sometimes of an endless wait. In this study, all these invisible characters will be defined as non-images and the political meaning of absence will be emphasized. In addition, it will also be discussed how non-images can be thought together with Foucault's concept of counter-memory in films such as Kaygı (2017), Küf (2012) and Babamın Sesi (2012).
Advances in Media, Entertainment, and the Arts, 2020
Similar to the worldwide perceptions, gay characters in Turkish cinema are mostly perceived and u... more Similar to the worldwide perceptions, gay characters in Turkish cinema are mostly perceived and used as elements of humor and comedy. They are also used as standards for measuring the masculinity of other male characters in some Turkish movies. And what about Today? What are the differences between the past and now? It is possible to say that Turkish cinema in 2000s involve more visible sexual identities apart from heteronormative understanding. This study will focus on the reflections and portrayals of only gay characters in New Turkish cinema.
Yabancılaşma, insanın yapmakla yükümlü olduğu bir işe, çevresindeki insanlara ve en sonunda kendi... more Yabancılaşma, insanın yapmakla yükümlü olduğu bir işe, çevresindeki insanlara ve en sonunda kendisine yönelik tutum ve davranışları üzerinde belirleyici olan temel kavramlardan biridir. Bireyin toplumsal yaşama katılma motivasyonuna doğrudan etkide bulunur. Felsefe, sosyoloji ve siyaset gibi disiplinlerde sıklıkla tartışma konusu olan yabancılaşma aynı zamanda sinema, edebiyat ve resim gibi sanat alanlarında da kendisine yer bulur. Bu çalışmada filmografisi boyunca yabancılaşma konusunu temel bir motif olarak işleyen Ömer Kavur’un yönettiği Gece Yolculuğu filmi ele alınmaktadır. Esasında yönetmenin Akrebin Yolculuğu, Yatık Emine, Anayurt Oteli ve Gizli Yüz gibi filmlerinde de yabancılaşma kavramının izlerine rastlanılır. Ancak Gece Yolculuğu’nda yabancılaşmanın diğer filmlerden farklı olarak muhtelif suretleriyle birlikte sahne aldığı görülür. Dolayısıyla bu çalışmada Gece Yolculuğu filmi çözümleme yapma amacıyla tercih edilmiştir. Çalışmanın ortaya koyulmasında betimsel analiz metoduna başvurulmuştur. Bu metod, çeşitli veri toplama usülleriyle elde edilmiş bulguların okura sistematik bir biçimde değerlendirilerek aktarılmasına olanak sağlar. Bunun için öncelikle yabancılaşma kavramının betimlenmesi üzerinde durulmuş, ardından Ömer Kavur'un sineması ve Gece Yolculuğu filminden bahsedilmiştir. Çalışmanın analiz bölümünde yabancılaşmanın Gece Yolculuğu filmine nasıl yansıdığı, karakterleri ve hikâyeyi nasıl şekillendirdiği irdelenmiştir.
Amerikalı bağımsız film yönetmeni Jim Jarmusch, mezuniyet projesi olarak yapımına başladığı ve da... more Amerikalı bağımsız film yönetmeni Jim Jarmusch, mezuniyet projesi olarak yapımına başladığı ve daha sonra uzun metraj hâline getirdiği Permanent Vacation filminden itibaren bir flanör edasıyla kenti temaşa eden karakterleri odağına alır. Kentin sapa noktalarına varıncaya kadar pek çok yeri dolaşan bu karakterler, gördüklerinden yola çıkarak zihinlerinde bir anlam haritası oluştururlar. Üstelik Jarmusch sadece bu flanörü andıran gözlemci tiplemelerle değil, türleri yapıbozumuna uğratan sinemasal yaklaşımıyla da öne çıkan bir yönetmendir. Çektiği filmleri janr sineması kalıplarının dışına çıkararak onlara birtakım ayrıksı özellikler katan Jarmusch, yönettiği her filmin hem olay örgüsünü hem de karakterlerini farklı bir imge rejimi ve anlatı yapısıyla çevreler. Bu açıdan Jim Jarmusch’u Deleuze’ün göçebe düşüncesi ile bir araya getirmek de mümkündür. Ayrıca bu çalışmada ele alınan Only Lovers Left Alive filmi, flanör tiplemelerin yanı sıra Deleuze’ün göçebe felsefesinden izler taşıyan k...
addition, the movie Only Lovers Left Alive, which is discussed in this study, includes characters... more addition, the movie Only Lovers Left Alive, which is discussed in this study, includes characters bearing traces of Deleuze's nomadic philosophy as well as flaneur characters. In this study, the are discussed. Only Lovers Left Alive, filmed by the director in 2013, was chosen because it presents a narrative suitable for examining both titles together. Descriptive analysis method, which is one of the qualitative research methods, was used in the presentation of this study. This method is based on summarizing the data discovered by applying various data collection techniques by dividing them into classes beforehand. It is aimed to interpret and transfer the findings obtained by using this method to the reader in a systematic way.
DÜSBED Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2022
The camera does not make the area it is aimed at clearly visible; it subtracts it, visualizes it ... more The camera does not make the area it is aimed at clearly visible; it subtracts it, visualizes it with the effectiveness of a limiting gaze. Only one dimension of reality is presented to the viewer. The reality hidden from it continues to exist out of frame. In some films, on the other hand, the directors choose not to bring the characters on whom they have built the whole filmic universe into view; in other words, they make them invisible. In this way, an image universe is created that feeds off an identity or character that is hidden from the social gaze through a political expression, and creates meaning from his/her invisibility. In other words, the director turns to the political possibilities of his/her invisibility, and treats absence as a form of existence. The past, present and future are opened to discussion through his/her existence based on absence. When we look at the appearance of such characters or identities in recent Turkey cinema, it can be said that they are sometimes hidden by a story of a mass murder, sometimes of isolation, sometimes of an unsolved murder, and sometimes of an endless wait. In this study, all these invisible characters will be defined as non-images and the political meaning of absence will be emphasized. In addition, it will also be discussed how non-images can be thought together with Foucault's concept of counter-memory in films such as Kaygı (2017), Küf (2012) and Babamın Sesi (2012).
Öz Gilles Deleuze, felsefeyi kavram üreten bir disiplin olarak karakterize eder. Ona göre sinema ... more Öz Gilles Deleuze, felsefeyi kavram üreten bir disiplin olarak karakterize eder. Ona göre sinema sanatı da, yaratıcı eylem bakımından felsefenin yaptığına benzer şekilde, kendi karakteristik unsurlarını yani imgelerini kullanarak duygu ve düşünce üretebilir. Bu anlamda sinemanın görüntülerle düşünebilmeyi olanaklı kılan bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkündür. Filmini çeken bir yönetmen, tıpkı bir filozofun yaptığı gibi havsalasındaki malzemelerini kullanarak anlam üretimine koyulur. Gilles Deleuze, sinema pratiğini düşünceyi bulunduğu noktadan alarak yukarıya taşıyan, harekete geçiren zihinsel bir etkinlik olarak yeniden konumlandırır. Deleuze'ün tanımladığı şekliyle sinema, düşüncenin, imgeler kanalıyla açığa çıktığı görsel bir evren yaratır. Bergson'un ortaya attığı hareket-imge ve zaman-imge kavramlarını sinemaya yerleştirerek görüntüler üzerinden işleyen bir tasniflendirme işlemi gerçekleştiren Deleuze, yeni bir imgeler ve göstergeler sınıflandırması yapar. Bu çalışmada Deleuze'ün Hareket-İmge ve Zaman-İmge adlarını taşıyan iki ciltlik sinema eseri temel alınarak filozofun sinemayla buluşan, diğer bir deyişle sinemayla beraber hareket eden düşünce akış şebekesi serimlenmeye çalışılacaktır.
Bu çalışmada Peter Wollen tarafından ortaya atılan karşı sinema kavramı ele alınmıştır. Söz konus... more Bu çalışmada Peter Wollen tarafından ortaya atılan karşı sinema kavramı ele alınmıştır. Söz konusu kavramı detaylandırmadan evvel ana akım sinemanın genel özellikleri üzerinde durulmuş ve daha sonra konvansiyo-nel film yapım pratiklerinden uzaklaşan çağdaş sinemaya yer verilmiştir. Bu birbirinden oldukça farklı iki sinema anlayışının ardından nihai olarak karşı sinema kavramı ve bu kavramın işaret ettiği temel sinemasal nitelikler masaya yatırılmıştır.
Gilles Deleuze indicates philosophy as a concept-inventing discipline. The art of film, Deleuze a... more Gilles Deleuze indicates philosophy as a concept-inventing discipline. The art of film, Deleuze argues, through utilizing its characteristic elements, meaning images, produces affect and thought, in a similar way to philosophy creatively. In this sense, it can be said that film possesses the ability of thinking with images. Similar to that of a philosopher, a filmmaker creates meaning by using the materials present in his thought. Deleuze reconstructs the practice of film as a subjective activity in which thought is elevated from its plane and is in motion. In this way, film invents a visual universe in which thought is uncovered through images. Deleuze generates a categorization of visuals through developing Bergson’s movement-image and timeimage concepts in film; an attempt at the classifications of images and signs. In the work at hand, by building on the two volumes of The Movement-Image and The Time-Image by Deleuze, a philosopher’s confrontation with film or, in other words, his network of thought that’s set in motion in parallel with film is delineated.
Bireyin düşünme ve karar verme yetisi üzerinde doğrudan etkisi bulunan belirsizlik, edebiyatta ve... more Bireyin düşünme ve karar verme yetisi üzerinde doğrudan etkisi bulunan belirsizlik, edebiyatta ve diğer plastik sanatlarda olduğu gibi sinemada da pek çok kez temel bir motif olarak işlenmiş ve filmlerde kendisine yer bulmuştur. Bu doğrultuda çalışma içerisinde belirsizliğin konu edildiği kimi filmlere değinilerek bu eserlerin belirsizlik üzerinden işleyen anlatı yapılarından bahsedilmiştir. Ardından da çalışmanın odağını oluşturan Nuri Bilge Ceylan'ın yönetmenliğini üstlendiği 2011 yapımı Bir Zamanlar Anadolu'da filmi belirsizlik duygusunun yer edişi üzerinden ele alınmıştır. Bunun için öncelikle belirsizliğin doğası serimlenmeye çalışılarak insanın belirsizlikle kurduğu ilişkiden söz edilmiştir. Daha sonra belirsizliği anlam kurucu bir öğe olarak ele alan Bir Zamanlar Anadolu'da filminin üzerinde durulmuştur. Çalışmada Nuri Bilge Ceylan'ın filmini oluştururken belirsizliği hangi anlarda anlatıya dâhil ettiği ve filmin anlam dünyasını kurgularken bu duyguya ne şekilde yer verdiği irdelenmektedir. Yönetmenin, filmin öyküsünü şekillendirirken yalnızca içerik olarak değil aynı zamanda biçim olarak da yer verdiği belirsizlik, film süresince birtakım görsel anlatı unsurlarıyla da desteklenmektedir. Bir grup erkeğin Anadolu bozkırında gece boyu süren ceset arayışında ortaya çıkan belirsizlik duygusu, cesedin bulunmasıyla devam eden süreçte de varlığını hissettirmektedir. Film, bu duygudan hareket ederek bürokrasi, erkeklik, iktidar, hiyerarşi ve aidiyet gibi kavramların tartışılmasına da imkân sunmaktadır. Çalışmanın hazırlanmasında betimsel analiz metoduna başvurulmuştur.
Advances in media, entertainment and the arts (AMEA) book series, 2020
Many popular movies reproduce dominant cultural life, dominant viewpoints, and norms that we enco... more Many popular movies reproduce dominant cultural life, dominant viewpoints, and norms that we encounter in everyday life. And we also see a public sphere where the discourse of men is displayed as more important, but women are displayed as inferior and powerless in the movies. Against this problematic approach of popular films, the feminist film theorists take this issue into public debate. This study focuses on the concept of social gender through the female characters presented in the movies from a general perspective.
Advances in media, entertainment and the arts (AMEA) book series, 2020
Similar to the worldwide perceptions, gay characters in Turkish cinema are mostly perceived and u... more Similar to the worldwide perceptions, gay characters in Turkish cinema are mostly perceived and used as elements of humor and comedy. They are also used as standards for measuring the masculinity of other male characters in some Turkish movies. And what about Today? What are the differences between the past and now? It is possible to say that Turkish cinema in 2000s involve more visible sexual identities apart from heteronormative understanding. This study will focus on the reflections and portrayals of only gay characters in New Turkish cinema.
In this paper the counter-cinema concept which is suggested by Peter Wollen is studied. Before st... more In this paper the counter-cinema concept which is suggested by Peter Wollen is studied. Before studying this concept in detail, common charesteristics of mainstream cinema is touched on and after that contemporary cinema which is seperated from conventional movie practises are included. After these two different cinema approaches Wollen's concept and it's basic charesteristics are examined.
Erciyes üniversitesi iletişim fakültesi akademik dergisi, Jan 30, 2017
Öz Gilles Deleuze, felsefeyi kavram üreten bir disiplin olarak karakterize eder. Ona göre sinema ... more Öz Gilles Deleuze, felsefeyi kavram üreten bir disiplin olarak karakterize eder. Ona göre sinema sanatı da, yaratıcı eylem bakımından felsefenin yaptığına benzer şekilde, kendi karakteristik unsurlarını yani imgelerini kullanarak duygu ve düşünce üretebilir. Bu anlamda sinemanın görüntülerle düşünebilmeyi olanaklı kılan bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkündür. Filmini çeken bir yönetmen, tıpkı bir filozofun yaptığı gibi havsalasındaki malzemelerini kullanarak anlam üretimine koyulur. Gilles Deleuze, sinema pratiğini düşünceyi bulunduğu noktadan alarak yukarıya taşıyan, harekete geçiren zihinsel bir etkinlik olarak yeniden konumlandırır. Deleuze'ün tanımladığı şekliyle sinema, düşüncenin, imgeler kanalıyla açığa çıktığı görsel bir evren yaratır. Bergson'un ortaya attığı hareket-imge ve zaman-imge kavramlarını sinemaya yerleştirerek görüntüler üzerinden işleyen bir tasniflendirme işlemi gerçekleştiren Deleuze, yeni bir imgeler ve göstergeler sınıflandırması yapar. Bu çalışmada Deleuze'ün Hareket-İmge ve Zaman-İmge adlarını taşıyan iki ciltlik sinema eseri temel alınarak filozofun sinemayla buluşan, diğer bir deyişle sinemayla beraber hareket eden düşünce akış şebekesi serimlenmeye çalışılacaktır.
Bu çalışmada Türkiye sinemasının en özgün isimlerinden biri olan Ömer Kavur'un yönettiği Gece... more Bu çalışmada Türkiye sinemasının en özgün isimlerinden biri olan Ömer Kavur'un yönettiği Gece Yolculuğu filmi, yönetmenin külliyatını sıkça ziyaret eden yabancılaşma kavramı üzerinden ele alınmaktadır. Bu doğrultuda öncelikle söz konusu kavramın betimlenmesi üzerinde durulmuş, ardından Ömer Kavur'un sineması ve Gece Yolculuğu filminden bahsedilmiştir. Çalışmanın analiz bölümünde yabancılaşma kavramının Gece Yolculuğu filmine nasıl yansıdığı, karakterleri ve hikâyeyi nasıl şekillendirdiği irdelenmiştir.
The camera does not make the area it is aimed at clearly visible; it subtracts it, visualizes it ... more The camera does not make the area it is aimed at clearly visible; it subtracts it, visualizes it with the effectiveness of a limiting gaze. Only one dimension of reality is presented to the viewer. The reality hidden from it continues to exist out of frame. In some films, on the other hand, the directors choose not to bring the characters on whom they have built the whole filmic universe into view; in other words, they make them invisible. In this way, an image universe is created that feeds off an identity or character that is hidden from the social gaze through a political expression, and creates meaning from his/her invisibility. In other words, the director turns to the political possibilities of his/her invisibility, and treats absence as a form of existence. The past, present and future are opened to discussion through his/her existence based on absence. When we look at the appearance of such characters or identities in recent Turkey cinema, it can be said that they are sometimes hidden by a story of a mass murder, sometimes of isolation, sometimes of an unsolved murder, and sometimes of an endless wait. In this study, all these invisible characters will be defined as non-images and the political meaning of absence will be emphasized. In addition, it will also be discussed how non-images can be thought together with Foucault's concept of counter-memory in films such as Kaygı (2017), Küf (2012) and Babamın Sesi (2012).
Advances in Media, Entertainment, and the Arts, 2020
Similar to the worldwide perceptions, gay characters in Turkish cinema are mostly perceived and u... more Similar to the worldwide perceptions, gay characters in Turkish cinema are mostly perceived and used as elements of humor and comedy. They are also used as standards for measuring the masculinity of other male characters in some Turkish movies. And what about Today? What are the differences between the past and now? It is possible to say that Turkish cinema in 2000s involve more visible sexual identities apart from heteronormative understanding. This study will focus on the reflections and portrayals of only gay characters in New Turkish cinema.
Yabancılaşma, insanın yapmakla yükümlü olduğu bir işe, çevresindeki insanlara ve en sonunda kendi... more Yabancılaşma, insanın yapmakla yükümlü olduğu bir işe, çevresindeki insanlara ve en sonunda kendisine yönelik tutum ve davranışları üzerinde belirleyici olan temel kavramlardan biridir. Bireyin toplumsal yaşama katılma motivasyonuna doğrudan etkide bulunur. Felsefe, sosyoloji ve siyaset gibi disiplinlerde sıklıkla tartışma konusu olan yabancılaşma aynı zamanda sinema, edebiyat ve resim gibi sanat alanlarında da kendisine yer bulur. Bu çalışmada filmografisi boyunca yabancılaşma konusunu temel bir motif olarak işleyen Ömer Kavur’un yönettiği Gece Yolculuğu filmi ele alınmaktadır. Esasında yönetmenin Akrebin Yolculuğu, Yatık Emine, Anayurt Oteli ve Gizli Yüz gibi filmlerinde de yabancılaşma kavramının izlerine rastlanılır. Ancak Gece Yolculuğu’nda yabancılaşmanın diğer filmlerden farklı olarak muhtelif suretleriyle birlikte sahne aldığı görülür. Dolayısıyla bu çalışmada Gece Yolculuğu filmi çözümleme yapma amacıyla tercih edilmiştir. Çalışmanın ortaya koyulmasında betimsel analiz metoduna başvurulmuştur. Bu metod, çeşitli veri toplama usülleriyle elde edilmiş bulguların okura sistematik bir biçimde değerlendirilerek aktarılmasına olanak sağlar. Bunun için öncelikle yabancılaşma kavramının betimlenmesi üzerinde durulmuş, ardından Ömer Kavur'un sineması ve Gece Yolculuğu filminden bahsedilmiştir. Çalışmanın analiz bölümünde yabancılaşmanın Gece Yolculuğu filmine nasıl yansıdığı, karakterleri ve hikâyeyi nasıl şekillendirdiği irdelenmiştir.
Amerikalı bağımsız film yönetmeni Jim Jarmusch, mezuniyet projesi olarak yapımına başladığı ve da... more Amerikalı bağımsız film yönetmeni Jim Jarmusch, mezuniyet projesi olarak yapımına başladığı ve daha sonra uzun metraj hâline getirdiği Permanent Vacation filminden itibaren bir flanör edasıyla kenti temaşa eden karakterleri odağına alır. Kentin sapa noktalarına varıncaya kadar pek çok yeri dolaşan bu karakterler, gördüklerinden yola çıkarak zihinlerinde bir anlam haritası oluştururlar. Üstelik Jarmusch sadece bu flanörü andıran gözlemci tiplemelerle değil, türleri yapıbozumuna uğratan sinemasal yaklaşımıyla da öne çıkan bir yönetmendir. Çektiği filmleri janr sineması kalıplarının dışına çıkararak onlara birtakım ayrıksı özellikler katan Jarmusch, yönettiği her filmin hem olay örgüsünü hem de karakterlerini farklı bir imge rejimi ve anlatı yapısıyla çevreler. Bu açıdan Jim Jarmusch’u Deleuze’ün göçebe düşüncesi ile bir araya getirmek de mümkündür. Ayrıca bu çalışmada ele alınan Only Lovers Left Alive filmi, flanör tiplemelerin yanı sıra Deleuze’ün göçebe felsefesinden izler taşıyan k...
addition, the movie Only Lovers Left Alive, which is discussed in this study, includes characters... more addition, the movie Only Lovers Left Alive, which is discussed in this study, includes characters bearing traces of Deleuze's nomadic philosophy as well as flaneur characters. In this study, the are discussed. Only Lovers Left Alive, filmed by the director in 2013, was chosen because it presents a narrative suitable for examining both titles together. Descriptive analysis method, which is one of the qualitative research methods, was used in the presentation of this study. This method is based on summarizing the data discovered by applying various data collection techniques by dividing them into classes beforehand. It is aimed to interpret and transfer the findings obtained by using this method to the reader in a systematic way.
DÜSBED Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2022
The camera does not make the area it is aimed at clearly visible; it subtracts it, visualizes it ... more The camera does not make the area it is aimed at clearly visible; it subtracts it, visualizes it with the effectiveness of a limiting gaze. Only one dimension of reality is presented to the viewer. The reality hidden from it continues to exist out of frame. In some films, on the other hand, the directors choose not to bring the characters on whom they have built the whole filmic universe into view; in other words, they make them invisible. In this way, an image universe is created that feeds off an identity or character that is hidden from the social gaze through a political expression, and creates meaning from his/her invisibility. In other words, the director turns to the political possibilities of his/her invisibility, and treats absence as a form of existence. The past, present and future are opened to discussion through his/her existence based on absence. When we look at the appearance of such characters or identities in recent Turkey cinema, it can be said that they are sometimes hidden by a story of a mass murder, sometimes of isolation, sometimes of an unsolved murder, and sometimes of an endless wait. In this study, all these invisible characters will be defined as non-images and the political meaning of absence will be emphasized. In addition, it will also be discussed how non-images can be thought together with Foucault's concept of counter-memory in films such as Kaygı (2017), Küf (2012) and Babamın Sesi (2012).
Öz Gilles Deleuze, felsefeyi kavram üreten bir disiplin olarak karakterize eder. Ona göre sinema ... more Öz Gilles Deleuze, felsefeyi kavram üreten bir disiplin olarak karakterize eder. Ona göre sinema sanatı da, yaratıcı eylem bakımından felsefenin yaptığına benzer şekilde, kendi karakteristik unsurlarını yani imgelerini kullanarak duygu ve düşünce üretebilir. Bu anlamda sinemanın görüntülerle düşünebilmeyi olanaklı kılan bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkündür. Filmini çeken bir yönetmen, tıpkı bir filozofun yaptığı gibi havsalasındaki malzemelerini kullanarak anlam üretimine koyulur. Gilles Deleuze, sinema pratiğini düşünceyi bulunduğu noktadan alarak yukarıya taşıyan, harekete geçiren zihinsel bir etkinlik olarak yeniden konumlandırır. Deleuze'ün tanımladığı şekliyle sinema, düşüncenin, imgeler kanalıyla açığa çıktığı görsel bir evren yaratır. Bergson'un ortaya attığı hareket-imge ve zaman-imge kavramlarını sinemaya yerleştirerek görüntüler üzerinden işleyen bir tasniflendirme işlemi gerçekleştiren Deleuze, yeni bir imgeler ve göstergeler sınıflandırması yapar. Bu çalışmada Deleuze'ün Hareket-İmge ve Zaman-İmge adlarını taşıyan iki ciltlik sinema eseri temel alınarak filozofun sinemayla buluşan, diğer bir deyişle sinemayla beraber hareket eden düşünce akış şebekesi serimlenmeye çalışılacaktır.
Bu çalışmada Peter Wollen tarafından ortaya atılan karşı sinema kavramı ele alınmıştır. Söz konus... more Bu çalışmada Peter Wollen tarafından ortaya atılan karşı sinema kavramı ele alınmıştır. Söz konusu kavramı detaylandırmadan evvel ana akım sinemanın genel özellikleri üzerinde durulmuş ve daha sonra konvansiyo-nel film yapım pratiklerinden uzaklaşan çağdaş sinemaya yer verilmiştir. Bu birbirinden oldukça farklı iki sinema anlayışının ardından nihai olarak karşı sinema kavramı ve bu kavramın işaret ettiği temel sinemasal nitelikler masaya yatırılmıştır.
Gilles Deleuze indicates philosophy as a concept-inventing discipline. The art of film, Deleuze a... more Gilles Deleuze indicates philosophy as a concept-inventing discipline. The art of film, Deleuze argues, through utilizing its characteristic elements, meaning images, produces affect and thought, in a similar way to philosophy creatively. In this sense, it can be said that film possesses the ability of thinking with images. Similar to that of a philosopher, a filmmaker creates meaning by using the materials present in his thought. Deleuze reconstructs the practice of film as a subjective activity in which thought is elevated from its plane and is in motion. In this way, film invents a visual universe in which thought is uncovered through images. Deleuze generates a categorization of visuals through developing Bergson’s movement-image and timeimage concepts in film; an attempt at the classifications of images and signs. In the work at hand, by building on the two volumes of The Movement-Image and The Time-Image by Deleuze, a philosopher’s confrontation with film or, in other words, his network of thought that’s set in motion in parallel with film is delineated.
Uploads
Papers by ozgur ipek
possesses the ability of thinking with images. Similar to that of a philosopher, a filmmaker creates meaning by using the materials present in his thought. Deleuze reconstructs the practice of film as a subjective activity in which thought is elevated from its plane and is in motion. In
this way, film invents a visual universe in which thought is uncovered through images. Deleuze generates a categorization of visuals through developing Bergson’s movement-image and timeimage concepts in film; an attempt at the classifications of images and signs. In the work at
hand, by building on the two volumes of The Movement-Image and The Time-Image by Deleuze, a philosopher’s confrontation with film or, in other words, his network of thought that’s set in motion in parallel with film is delineated.
possesses the ability of thinking with images. Similar to that of a philosopher, a filmmaker creates meaning by using the materials present in his thought. Deleuze reconstructs the practice of film as a subjective activity in which thought is elevated from its plane and is in motion. In
this way, film invents a visual universe in which thought is uncovered through images. Deleuze generates a categorization of visuals through developing Bergson’s movement-image and timeimage concepts in film; an attempt at the classifications of images and signs. In the work at
hand, by building on the two volumes of The Movement-Image and The Time-Image by Deleuze, a philosopher’s confrontation with film or, in other words, his network of thought that’s set in motion in parallel with film is delineated.