Papers by Cem Evrim Aslan
12 Eylül’ün Gölgesinde İşkenceler ve Distopik Deneyler: HZİ Vakfı, 2025
Bu yazının konusu, 12 Eylül dönemine damgasını vurmuş, Muazzez İlmiye Çığ'ın yönetim kurulu başka... more Bu yazının konusu, 12 Eylül dönemine damgasını vurmuş, Muazzez İlmiye Çığ'ın yönetim kurulu başkanlığını yaptığı, kardeşi Prof. Dr. Mithat Turan İtil'in ise baş araştırmacı olarak klinik çalışmalar gerçekleştirdiği HZİ Vakfı'dır. Çalışma, 12 Eylül'ün gölgesinde insan kobaylar üzerinde etik ve yasa dışı türlü ilaç deneyleri gerçekleştiren ve sıklıkla CIA iltisaklı olarak Türkiye'de terör mahkumları üzerinde işkenceler gerçekleştirmekle suçlanan HZİ Vakfı'na dair tartışmaların dönemin basını üzerinden izini sürerken bir yandan da Prof. Dr. Mithat Turan İtil'in bilimsel çalışmalarının ABD ve 12 Eylül sonrası Türkiye'sinde gerçekleştirilen çeşitli siyasal ve bilimsel faaliyetlerle bağlantılarını sorgulamakta, siyaseti de merkeze alarak girift ilişkiler ağına yönelik bir tartışma yürütmektedir.

THE DARK SHADOW OF THE LIBERAL NARRATIVE IN THE HISTORIOGRAPHY OF THE OTTOMAN PRESS, 2024
There are some stereotypical assumptions in the study of Ottoman press history. These assumptions... more There are some stereotypical assumptions in the study of Ottoman press history. These assumptions are mainly based on the late arrival of the printing press in the country, the absence of a European-style urban bourgeoisie, low literacy rates and the weakness of the press because modernization was top-down. In essence, these conclusions stem from the liberal historiographical tradition which sees history as a straight line of progress, capitalization and emancipation. This narrative which emerged in England as liberal press theory -the Whig/Liberal narrative- was added to methodological nationalism with the paradigm of regression in Ottoman historiography and in debates on Ottoman Turkish modernization it is often repeated that the press was an ineffective extension of political events, established by top-down interventions as a result of external developments. This study, therefore discusses the main problems of the liberal narrative tradition in the historiography of the Ottoman press through content analysis and attempts to show the important common problems that the liberal narrative poses for the historiography of the Ottoman press.

Hıfzı Topuz’un Türkiye’de iletişim eğitiminin kurumsallaşması sürecinde oynadığı rol çok mühimdir... more Hıfzı Topuz’un Türkiye’de iletişim eğitiminin kurumsallaşması sürecinde oynadığı rol çok mühimdir. Özellikle 1965 yılında, Türkiye’deki ilk profesyonel basın yayın yüksekokulu olarak kurulmuş olan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nun kuruluşunda o sırada UNESCO bünyesinde görevli olduğu için büyük katkı sunmuştur. Öte yandan Türkiye’de iletişim eğitiminin kurumsallaşması sürecine yönelik çalışmalar uzun yıllar bazı kısa makaleler ve bildirilerle sınırlı kalmıştır. Bu konuya eğildiğim “Türkiye’de İletişim Eğitiminin Başlangıcı: Uluslararası Etkiler Açısından Bir Değerlendirme” başlıklı yüksek lisans tezim kapsamında 2017’de Hıfzı Topuz ile de görüştüm. Bu iki günlük görüşmede bana okulun kuruluş sürecine, kendi katkılarına, iletişim eğitiminden anladığına yönelik çokça şeyden bahsetti. Fakat daha önemlisi ise hiçbir yerde bulamadığım, okulun kuruluşuna temel hazırlayan Roger Clausse’un raporunu bana vermesi oldu. Bu görüşmeyi aktardığım bu anım vasıtasıyla onun iletişim alanına yönelik büyük katkılarının yanında insani açıdan da ne kadar mütevazı ve yardımsever bir kişiliğe sahip olduğunu aktarmak istedim.
Anahtar Kelimeler: Hıfzı Topuz, İletişim tarihi, İletişim eğitimi, Gazetecilik, UNESCO
Moment Journal, 2020
Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından, kapitalist blok lideri ABD'nin öncülüğünde tek kutuplu bi... more Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından, kapitalist blok lideri ABD'nin öncülüğünde tek kutuplu bir dünya düzeninin hâkim olduğu günlerden bu yana, çok fazla zaman geçmedi. 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılışı ve hemen ardından da 1991'de SSCB'nin resmi olarak dağılmasıyla kazananın ABD ve liberalizm olduğunu, hatta bunun Hegel'den bu yana süren tarihin amacı ve sonu tartışmalarının da nihai cevabı olduğunu savunan Francis Fukuyama, dikkatini daha çok ülkeler arası bir mücadeleye odaklaması nedeniyle, ileride yaşanacaklara çok da eğilmedi. Onun bu savını formüle ettiği 1992 tarihli Tarihin Sonu ve Son İnsan adlı çalışması kuşkusuz yine ona yakın bir tarihte yazılmış ve oldukça ses getirmiş bir başka çalışmanın etkisiyle birlikte değerlendirildi. Bu eser, Samuel P. Huntington tarafından yazılan ve akademi dünyasında da en popüler tezlerden biri olarak sıklıkla

20. yüzyılın önemli düşünürlerinden Walter Benjamin farklı alanlarda yaptığı çalışmalarda Yahudi ... more 20. yüzyılın önemli düşünürlerinden Walter Benjamin farklı alanlarda yaptığı çalışmalarda Yahudi mistisizminden de etkilenerek dilin kendisini çok önemli bir yerde konumlandırmıştır. Ancak belki de çalışmaları bir izlek üzerinde olmayıp fragmanlar hâlinde yazıldığından dilin bu çalışmalardaki temel düşünceleri nasıl etkilediğine yönelik tartışmalar görece az işlenmiştir. Bu çalışma ise ilgili boşluğa katkı sunabilmek amacıyla Benjamin’in çalışmalarında dilin nasıl yapılandırıldığına ve bu dil yoluyla iletişimin nasıl mümkün kılınmaya çalışıldığına odaklanmaktadır. Nitel araştırma yöntemiyle gerçekleştirilen çalışmada dilin aslında onun hemen tüm eserlerindeki başat sorunlardan biri olduğu ileri sürülerek Benjamin’in
perspektifinden bu dilin kurulmasındaki temel teolojik ve felsefî noktaların birbirleriyle bağlantıları ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak da dilin kendi başına iletişimi mümkün kıldığı, ancak bu dilin gündelik dilden farklı olarak Yahudi mistisizmindeki kutsal yaratım ânına gönderme yaparak temellendiği görülmüştür. Bu yaklaşımda dil, nesneleri kendi
adlarıyla çağırdığından Benjamin’de iletişimin araç değil, amaç olarak yapılandırıldığı görülmüştür.

Lars von Trier'in son filmini büyük bir merakla beklememin yanı sıra yine çarpıcı bir film olacağ... more Lars von Trier'in son filmini büyük bir merakla beklememin yanı sıra yine çarpıcı bir film olacağına dâir inancım hiç azalmamıştı. Ancak asıl mesele bundan ziyâde bir DogVillie etkisinde art alanı çok sağlam bir film olup olmayacağı meseleydi. Melankoli'de varoluşun ve insan yaşamının anlamı / anlamsızlığı üzerine bir senaryo kaleme alan Trier, DogVillie'deki insanın özündeki faydacılık ve buna karşılık şiddetin gerekliliği üzerine sinemanın yapısını tümden yapıbozumuna uğratıp, tebeşirlerle çizilmiş bir alan üzerinde, kurgusal kapı açıp kapama sesleriyle ya da uzun süreli bu filmin her bir karesinin bu dekor üzerinde işlenmesi sonucu büyük bir beklentiyle Nymphomaniac'ı beklemekteydim. Ancak bunu salt Trier'in her filminde denediği yepyeni teknikler için değil daha çok bu sefer nasıl bir altyapı oluşturacağını görmek için istemiştim. Nitekim benim gözümde burada analizini yapacağım Nymphomaniac Vol. 1'in kültürel art alanı, Trier'in diğer tüm filmlerinden daha sağlam ve bir nemfomanın hayatını gerek müzik, gerek edebiyat, gerek sinema, gerekse de varoluş felsefi düşüncesi üzerinden ele alması, filmin olaylı duyuruluşunun ve güzide ülkemizin güzide sansür kurulunca yasaklanmasının ne kadar da saçmalıklar silsilesi olduğunu kanıtlar nitelikte. Ancak analize başlamadan önce bir iki tavsiyem olacak, eğer bu filmi (Vol.1.) iyice anlamak istiyorsanız kimi şeyleri okumanızda ya da bilmenizde fayda var.
Thesis Chapters by Cem Evrim Aslan

Türkiye’de yerleşik medya ve basın tarihyazımı çalışmalarında sıklıkla iki hat üzerinden bir izle... more Türkiye’de yerleşik medya ve basın tarihyazımı çalışmalarında sıklıkla iki hat üzerinden bir izlek çıkarılmaktadır. Bu hatlar ABD ve Avrupa’daki felsefe ve tarih alanına içkin tartışmaların medya ve basın tarihyazımına uyarlanmış hâli olan liberal basın anlatısı ve ulus devlet merkezli metodolojik milliyetçilik yaklaşımıdır. Tarihi, sondan bakışla düzçizgisel ilerleme misyonuyla kurgulayan bu yaklaşımlarda basının iktidar karşısında kamuoyu oluşturma, halkın sorunlarını dile getirme veya modernleşmeye dair alternatif politik yaklaşımlar geliştirerek bu doğrultuda hükümetlere baskı yapabilme gücü yalnızca kapitalist blokta yer alan ülkelerin basınına ait bir yeti olarak ele alınmıştır. Dolayısıyla bu bakış, Osmanlı basınını geriye dönük yargılamakta ve sansür, sürgün veya gelişmiş kapitalist bir pazar olmaması gibi gerekçelerle pasif bir konuma iterek imparatorluğun modernleşme sürecinde basın sanki yokmuş, varsa da yalnızca Avrupalı devletleri görerek bir modernleşme kurgulamış gibi çıkarımda bulunmaktadır. Oysa bu yerleşik, Batı merkezli okumaları kıran bir örnek olarak Osmanlı modernleşmesi sürecinde Japonya’yı bir rol model olarak inşa eden yüzlerce yazının varlığı görmezden gelinmiştir.
İşte bu çalışma kapsamında Japonya’yı Osmanlılar açısından bir rol model olarak inşa eden yazılara odaklanılmış ve Osmanlı gazetecileri açısından Japonya’nın adım adım, kendi toplumsal ve siyasal bağlamları temelinde adeta Osmanlılar açısından bir modernleşme aynası olarak kurgulandığı görülmüştür. Japonya’nın dört farklı tema üzerinden rol model olarak inşa edildiği bu yazılarda, gazetecilerin modernleşmeyi hiç de Batı merkezli olarak düşünmedikleri, aksine imparatorluğun Japonya’nın örnek alınarak ortaya konacak reçetelerle hayatta kalmayı başaracağına yönelik çıkarımları saptanmıştır. Hatta iki devlet arasında, siyasal bir ittifak için en çok çaba gösteren gazeteciler olmuştur. Dolayısıyla bu çalışma Japonya örneği üzerinden, bahsi geçen yerleşik yaklaşımları aşmaya yönelik bir alternatif geliştirme arzusundadır.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Basını, Liberal Tarihyazımı, Metodolojik Milliyetçilik, Modernleşme, Japonya.

İletişim alanının akademik anlamda ortaya çıkışı uzun bir düşünsel birikimin ve tarihsel sürecin ... more İletişim alanının akademik anlamda ortaya çıkışı uzun bir düşünsel birikimin ve tarihsel sürecin sonucudur. Özellikle 19. yüzyıl sosyolojisinin ve Amerikan pragmatik felsefesinin, Sanayi Devrimi’nin yaratmış olduğu toplumsal problemler karşısındaki çözüm arayışları onların iletişimi ön plana almalarına neden oldu. Ekonomik ve toplumsal sorunları demokratik bir toplumda yalnızca iletişim aracılığıyla çözebileceğini düşünen Amerikan pragmatik düşünürleri ile Chicago Üniversitesi Sosyoloji Bölümü çalışanları, yaptıkları çalışmalarda özellikle ABD’de yaşanan toplumsal, ekonomik ve kültürel çatışmalara odaklandılar. Ancak bu kapsayıcı çalışmalar I. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla birlikte hızlı bir şekilde propaganda çalışmalarının finans çevreleri ve hükümet tarafından hızla desteklenmesiyle geri planda kaldı. Özellikle II. Dünya Savaşı sırasında büyük finansal ve kurumsal destekler sonucu ilk kez farklı yerlerden uzmanlar bir araya gelerek iletişimle ilgili deneysel, psikolojik ve sosyolojik açıdan çalışmalar yaptılar. Savaş sonrası iletişime ayrılan fonların kesilmesinin de etkisiyle alan daha önce elde ettiği bulgular, çalışmalar ve deneyimler ile akademide Wilbur Schramm öncülüğünde kurumsallaşmaya başladı.
Derin bir düşünsel birikim ve finansal kaynaklar eliyle şekillenerek akademide kurumsallaşması mümkün olan iletişim alanının, Türkiye açısından ele alındığında hem Anglo-Amerikan iletişim çalışmalarından hem de kendine has pek çok koşuldan etkilenerek şekillendiğini görmek mümkündür. Nitekim ilk gazetecilik enstitüsü olan İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü ile bu alanda ilk yüksekokul olarak kurulan Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nun kurumsallaşma süreçlerinin anlaşılması, ülkenin basın ve iletişim özelinde geçirdiği tarihsel süreci anlamayı da mümkün kılmaktadır.
Book Reviews by Cem Evrim Aslan
Moment, 2020
Asya’da Popüler Kültür ve Medya adlı kitap üzerine.
Conference Presentations by Cem Evrim Aslan

3. TÜRKİYE ESTETİK KONGRESİ, 2019
A paradigm shift that changed our visualization of the world was lived in the 20 th and 21 st Cen... more A paradigm shift that changed our visualization of the world was lived in the 20 th and 21 st Century: Vertical Perspective. The transformed perspective which created this paradigm shift was provided by the familiar technologies like aerial views, satellite pictures and drone-shots and production of these kind of images have already been continued and have been developed. These technologies are not just used in image production but also are used in military systems. This research discusses in detail the paradigm shift explaining by the transition from horizontal perspective to vertical perspective. It also asserts that this has been not just for displaying image presentation, rather, it is a fact that Europe was trying to dominate by using this practice which is based on a static view and imitation of the nature at the same time. Therefore, the role and purpose of the perspective that is seen as one of the most important aspects of art, is commented from a social, cultural and historical perspective.

VIII. ULUSLARARASI TARİH EĞİTİMİ SEMPOZYUMU, 2022
Osmanlı basın tarihyazımında belli motif ve yargılar sıklıkla tekrarlanmaktadır. Ülkenin matbaaya... more Osmanlı basın tarihyazımında belli motif ve yargılar sıklıkla tekrarlanmaktadır. Ülkenin matbaaya geç kavuşması, etkin bir kent burjuvazisinden yoksunluğu, okuma-yazma oranının düşüklüğü ve reformların da salt tepeden inme olarak gerçekleştirilmesi basının toplumsal açıdan etkisiz ya da zayıf olmasına yol açmıştır, gibi yaklaşımlardır bunlar. Özünde Hegel ve Leopold von Ranke’nin teleolojik tarih felsefelerinden beslenen ve Soğuk Savaş döneminin siyasi kutuplaşmasında meşrulaşan bu anlatı, tarihi bir düzçizgisel ilerleme, kapitalistleşme ve özgürleşme çizgisi olarak görmektedir. Bununla birlikte basın alanında da esasen İngiltere’de liberal basın kuramı olarak beliren Whig/Liberal anlatı şeklinde gerileme paradigmasına eklemlenmiş durumdadır. Öte yandan bu yaklaşım Osmanlı basın tarihyazımına da sirayet ederek Türkçe literatürde sıklıkla basını tepeden müdahalelerle kurulan, etkisiz ya da zayıf bir karakterde göstermektedir. Bu çalışma ise Osmanlı basın tarihyazımında liberal anlatı üzerinden temellenen ilgili temel çalışmaları nitel araştırma yöntemiyle ele alarak bu çalışmalardaki ön kabullere aykırı pek çok durumu ortaya koymak ve böylece hem bu anlatıdan kaynaklanan temel sorunları göstermek hem de Osmanlı basın tarihyazımının kendine özgü gelişim koşullarının liberal anlatı dışında nasıl ele alınabileceğine yönelik bir tartışma yürütmeyi hedeflemektedir.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Basını, Basın Tarihyazımı, Liberal Anlatı, Tarih Felsefesi.
Uploads
Papers by Cem Evrim Aslan
Anahtar Kelimeler: Hıfzı Topuz, İletişim tarihi, İletişim eğitimi, Gazetecilik, UNESCO
perspektifinden bu dilin kurulmasındaki temel teolojik ve felsefî noktaların birbirleriyle bağlantıları ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak da dilin kendi başına iletişimi mümkün kıldığı, ancak bu dilin gündelik dilden farklı olarak Yahudi mistisizmindeki kutsal yaratım ânına gönderme yaparak temellendiği görülmüştür. Bu yaklaşımda dil, nesneleri kendi
adlarıyla çağırdığından Benjamin’de iletişimin araç değil, amaç olarak yapılandırıldığı görülmüştür.
Thesis Chapters by Cem Evrim Aslan
İşte bu çalışma kapsamında Japonya’yı Osmanlılar açısından bir rol model olarak inşa eden yazılara odaklanılmış ve Osmanlı gazetecileri açısından Japonya’nın adım adım, kendi toplumsal ve siyasal bağlamları temelinde adeta Osmanlılar açısından bir modernleşme aynası olarak kurgulandığı görülmüştür. Japonya’nın dört farklı tema üzerinden rol model olarak inşa edildiği bu yazılarda, gazetecilerin modernleşmeyi hiç de Batı merkezli olarak düşünmedikleri, aksine imparatorluğun Japonya’nın örnek alınarak ortaya konacak reçetelerle hayatta kalmayı başaracağına yönelik çıkarımları saptanmıştır. Hatta iki devlet arasında, siyasal bir ittifak için en çok çaba gösteren gazeteciler olmuştur. Dolayısıyla bu çalışma Japonya örneği üzerinden, bahsi geçen yerleşik yaklaşımları aşmaya yönelik bir alternatif geliştirme arzusundadır.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Basını, Liberal Tarihyazımı, Metodolojik Milliyetçilik, Modernleşme, Japonya.
Derin bir düşünsel birikim ve finansal kaynaklar eliyle şekillenerek akademide kurumsallaşması mümkün olan iletişim alanının, Türkiye açısından ele alındığında hem Anglo-Amerikan iletişim çalışmalarından hem de kendine has pek çok koşuldan etkilenerek şekillendiğini görmek mümkündür. Nitekim ilk gazetecilik enstitüsü olan İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü ile bu alanda ilk yüksekokul olarak kurulan Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nun kurumsallaşma süreçlerinin anlaşılması, ülkenin basın ve iletişim özelinde geçirdiği tarihsel süreci anlamayı da mümkün kılmaktadır.
Book Reviews by Cem Evrim Aslan
Conference Presentations by Cem Evrim Aslan
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Basını, Basın Tarihyazımı, Liberal Anlatı, Tarih Felsefesi.
Anahtar Kelimeler: Hıfzı Topuz, İletişim tarihi, İletişim eğitimi, Gazetecilik, UNESCO
perspektifinden bu dilin kurulmasındaki temel teolojik ve felsefî noktaların birbirleriyle bağlantıları ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak da dilin kendi başına iletişimi mümkün kıldığı, ancak bu dilin gündelik dilden farklı olarak Yahudi mistisizmindeki kutsal yaratım ânına gönderme yaparak temellendiği görülmüştür. Bu yaklaşımda dil, nesneleri kendi
adlarıyla çağırdığından Benjamin’de iletişimin araç değil, amaç olarak yapılandırıldığı görülmüştür.
İşte bu çalışma kapsamında Japonya’yı Osmanlılar açısından bir rol model olarak inşa eden yazılara odaklanılmış ve Osmanlı gazetecileri açısından Japonya’nın adım adım, kendi toplumsal ve siyasal bağlamları temelinde adeta Osmanlılar açısından bir modernleşme aynası olarak kurgulandığı görülmüştür. Japonya’nın dört farklı tema üzerinden rol model olarak inşa edildiği bu yazılarda, gazetecilerin modernleşmeyi hiç de Batı merkezli olarak düşünmedikleri, aksine imparatorluğun Japonya’nın örnek alınarak ortaya konacak reçetelerle hayatta kalmayı başaracağına yönelik çıkarımları saptanmıştır. Hatta iki devlet arasında, siyasal bir ittifak için en çok çaba gösteren gazeteciler olmuştur. Dolayısıyla bu çalışma Japonya örneği üzerinden, bahsi geçen yerleşik yaklaşımları aşmaya yönelik bir alternatif geliştirme arzusundadır.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Basını, Liberal Tarihyazımı, Metodolojik Milliyetçilik, Modernleşme, Japonya.
Derin bir düşünsel birikim ve finansal kaynaklar eliyle şekillenerek akademide kurumsallaşması mümkün olan iletişim alanının, Türkiye açısından ele alındığında hem Anglo-Amerikan iletişim çalışmalarından hem de kendine has pek çok koşuldan etkilenerek şekillendiğini görmek mümkündür. Nitekim ilk gazetecilik enstitüsü olan İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü ile bu alanda ilk yüksekokul olarak kurulan Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nun kurumsallaşma süreçlerinin anlaşılması, ülkenin basın ve iletişim özelinde geçirdiği tarihsel süreci anlamayı da mümkün kılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Basını, Basın Tarihyazımı, Liberal Anlatı, Tarih Felsefesi.