Papers by Yusuf Ötenkaya
* Bu makalenin problem ve argümanları üzerinde çeşitli müzakerelerde bulunarak bazı ispatların ma... more * Bu makalenin problem ve argümanları üzerinde çeşitli müzakerelerde bulunarak bazı ispatların mantıksal karşılıkları ve matematik dildeki gösterimleri hususunda istifade ettiğim Doç. Dr. Can Kızılateş'e müteşekkirim. Ayrıca çalışmanın temel iddiaları hususunda kıymetli fikir ve eleştirilerinden yararlandığım Dr. Pamuk Nurdan Gümüştepe'ye teşekkür ederim. Son olarak çalışmayı dakik bir gözlem ile inceleyerek çeşitli tavsiyelerde bulunan isimlerini bilmediğim hakem hocalarıma minnettarım. Elbette, olası eksiklik veya hataların sorumluluğu tamamen bana aittir.

The Change of the Power in the Context of Factional Struggle in the Formation Years of the Mamlūk State, 2023
It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and w... more It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited There are numerous studies in the literature dealing with the formation years of the Mamlūk state. These studies generally focus on the issue of the legitimacy of the state due to the mamlūk origin of the sultans. In order to overcome this problem, the Mamluks emphasized their identity as the guardians of Islam. According to this narrative, being the protector of Islam would legitimise their future independent state. However, this argument largely attributes the formation of the state to successful struggles against external factors such as Crusader-Mongol attacks. This leads to the neglect of many reasons behind the formation of the Mamluk State. While it is accepted that the state derives legitimacy from its struggles against external elements, this study focuses on interfactional conflicts and reveals that the state has become dynamic due to these struggles. In this respect, the struggle between factions, which had been active since the time of the Ayyubids, must be taken into account in the internal transformation of the Mamlūk power. In addition, although there are narratives such as becoming sultan by killing the sultan, which is among the arguments frequently mentioned in the Mamluks, the determining power of the elite amirs, which is one of the unwritten rules known by everyone in the functioning of the state system, should be taken into account. Because when this is missed, the results of inter-factional struggles will be ignored. In these rules/system, not only the sultan changed, but also a series of changes occurred in the elite amirs in power. The autocracy-oligarchy conflict between the sultan and the elite amirs was everpresent. Whenever one of the amirs who provided the oligarchic power became the sultan, the power struggle between the sultan and the elite amirs would begin. In this case, the sultan would be in a dilemma and would establish a new faction in order to reassert his authority. Therefore, the struggle between factions at the point of the formation of the Mamlūk State was one of the most important factors that ensured the formation of the state and the change of power. As a matter of fact, it is a known fact that Mamlūk factions such as ʿĀdiliyya, Kāmiliyya and Sālihiyya held the state power de facto, if not officially. On the other hand, this work takes a holistic approach to the conditions that led to the statehood of the Sālihiyya-Bahriyya mamlūks in the process. It also discusses how the tensions between the sultan's mamlūks (al-mamālīk al-sultāniyya) and his khushdāshs affected the change of power. Focusing specifically on the Bahriyya-Muʿizziyya struggle, this work examines how the formation, maintenance, and transition of power took place during the formative years of the Mamlūk state. Finally, the work focuses on the role of background conflicts between the sultan and the senior amirs, power gathering, etc. in the formation and decline of the state through the chronicles of the early Mamlūk period in general and works devoted to the Mamlūk sultanate in particular.

The Matter of the Sultanate of al-Malik al-Zāhir Baybars: Can Anyone Who Regicides Become a Sulta... more The Matter of the Sultanate of al-Malik al-Zāhir Baybars: Can Anyone Who Regicides Become a Sultan? ÖZ Memlûk Devleti'nin kuruluş yıllarında sultanlığın mahiyeti ve bunun nasıl oluştuğu ile ilgili literatürde pek çok çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalarda genel olarak kukla sultan-otoriter sultan şeklinde yapılan ayırımlar mevzubahis edilerek sultan ile seçkin emîrler arasındaki gerilime dikkat çekilmiştir. Bunun yanı sıra el-Melikü'l-Muzaffer Seyfeddin Kutuz'un öldürülmesi sonrasında bir sultan olma biçimi olarak "sultan öldüren sultan olur" şeklinde bir temellendirme de literatürde yer etmiştir. Fakat bu postulatın tarihsel düzlemde yeterince analiz edilmemesi ve bir hadiseden hareketle genel çıkarımların yapılması nedeniyle bu anlayışın literatürde bir olgu olarak yer etmesine zemin hazırlanmıştır. Bu çalışmada söz konusu problem, dönemin kronikleri sadedinde Kutuz'un öldürülmesi hadisesinin analizi yapılarak gerçekte sürecin nasıl işlediğine yönelik bir dizi bulgu ile aşılmaya çalışılmıştır. Kaynakların bu hususta çelişkili ifadelerde bulunmaları tarihsel düzlemde incelenerek söz konusu teorinin bağlamı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ayrıca el-Melikü'z-Zâhir Baybars'ın saltanatının ilk yıllarında karşılaştığı sorunların "sultan öldüren sultan olur" anlayışı ile olan irtibatsızlığına değinilerek söz konusu önermenin zayıflığı vurgulanmıştır.
This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software.
Etik Beyanı/Ethical Statement: En az iki hakem tarafından değerlendirilmiş ve iThenticate ile %15... more Etik Beyanı/Ethical Statement: En az iki hakem tarafından değerlendirilmiş ve iThenticate ile %15'ten az benzerlik oranına sahip olduğu belgelenmiştir./Reviewed by at least two referees and iThenticate documented that the rate of similarity to another texts did not pass 15%.

Von Kremer'in çalışması 1 ve konunun önemine dikkat çeken farklı ülkelerden araştırmacıların birk... more Von Kremer'in çalışması 1 ve konunun önemine dikkat çeken farklı ülkelerden araştırmacıların birkaç kısa makalesini saymazsak, de Slane'in Mukaddime çevirisi 2 ni takip eden elli yılda, Dr. Taha Hüseyin 3 'in bu konuda ilk müstakil çalışmayı yayımladığı 1917 yılına kadar Mukaddime hakkında herhangi bir çalışmanın olmadığı göz önünde bulundurulduğunda son üç yıl içerisinde İbn Haldûn'un bu eserinin merkeze alındığı dört farklı çalışmanın olması son derece şaşırtıcıdır. Önceki makalelerin çoğu gibi Taha Hüseyin'in bu çalışması da temelde İbn Haldûn'un tarih teorisinin sosyolojik yönleriyle ilgilenmekteydi. Söz konusu ilgi, 1917'den beri yayımlanan üç ya da dört makalenin biri hariç hepsinde baskındır. En son çalışmalarda mezkûr sosyal yöne ağırlık verilmesine rağmen, bu incelemelerin bir bütün olarak daha geniş bir alanı kapsadığı söylenebilir. Dr. Gaston Bouthoul gerçekten de İbn Haldûn'un "Sosyal Felsefesi" başlığı 4 içerisinde kendini sınırlandırmaktadır. Ancak yazısının ö-Geliş Tarihi/

İslâm teoloji/kelâm geleneğinin filizlenmeye başladığı dönem; yoğun siyasi gelişmelerin, iç savaş... more İslâm teoloji/kelâm geleneğinin filizlenmeye başladığı dönem; yoğun siyasi gelişmelerin, iç savaşların ve hilafet tartışmalarının yaşandığı bir evre olmasının yanı sıra, kendisinden önce üretilen felsefî ve dinsel anlamda yaşanan gelişmelerle paralel bir seyir izlemiştir. Bu anlamda kelâm tartışmalarının, siyasi olgu ve olayları göz önünde bulundurarak incelenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada, Mu'tezile'nin; nasıl, hangi şartlarda ve nelere itiraz ederek ortaya çıktığı, teoloji anlayışlarında neleri slogan haline getirdiği incelenecektir. Daha spesifik bir şekilde Grek geleneğinde üretilen felsefî metinler bilhassa atomların bölünemez olduğu iddiası, Hıristiyanların teslis teolojisi ile Zerdüştlerin dualizm anlayışı, Mu'tezile'nin tarihsel bağlamda nasıl tepkisini çekti ve apolojik anlamda ne tür karşı koyuşlara sebebiyet verdiği tafsilatlı olarak tartışılacaktır. Bu mesele sadece itikat boyutunda ele alındığında gayet tabii eksik kalacaktır. Bu amaçla Mu'tezile'nin beş esasından biri sayılan tevhid anlayışının o dönemin bağlamında ne anlam ifade ettiği ve nelere itiraz ettiği değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Özet Hz. Peygamber'in (s.a.s) vefatı sonrasında ortaya çıkan imamet meselesi uzun yıllar İslam'ı ... more Özet Hz. Peygamber'in (s.a.s) vefatı sonrasında ortaya çıkan imamet meselesi uzun yıllar İslam'ı meşgul ederek birtakım bölünmelere sebep olmuştur. İslam'ın erken döneminde yaşanan bu politik hadiseler birtakım dinî meselelerin tartışılmasına ve bunun neticesinde de bölünmelere fraction yol açmıştır. İşte bu mezheplerden biri olan Şiîlik dediğimiz olgu, süreç içerisinde politik meseleler dâhilinde gelişerek ve tegayyüre uğrayarak esas niteliğini yitirmiştir. İlk etapta Şiîlik, dinî ve fikrî ya da akaidî bir gelişme olarak ortaya çıkmaktan ziyade tamamen dönemin siyasi koşullarından etkilenip Ali taraftarlığı ile beraber onun imamlığı bağlamında düşünülmüştür. Bu minvalde ortaya koyacağımız nasslar, Şiîliğin erken döneminde kesinlikle dini fraksiyon olarak düşünülmediğini gösterir nitelikte olacaktır. İslam'ın ilk iç savaşı esasında Müslümanların nazarında " doğru yönetim " anlayışında meydana gelen aksaklıkların bir tür yansımasıydı. Emeviler dönemine gelindiğinde ise Şia anlayışı bambaşka bir noktaya doğru evrilmiştir. Nitekim Emevi halifeleri Şia tarafından " gasıp " olarak addedilmiştir. Ne var ki Abbasi ihtilali ile beraber Şiî umutları isyan esnasında manipule edilmiştir. Abbasiler iktidara geldiklerinde, VII. yy.'ın ortalarından beri süregelen bozuk düzeni yıkıp yerine ideal İslam düzenini ikame ettiklerini belirtmişlerdir. Bu bağlamda makalede Şiîliğin çıkış noktası, süreç içerisindeki dönüşümü irdelenip politik ahvâl üzerinde nasıl bir etki bıraktığı anlatılarak Şiî itikadının oluşumu ve gelişimi üzerinde tesiri olan etkenlerin neler olduğu üzerinde durulup dönemin genel konjonktürü yansıtılmaya çalışılacaktır. Abstract The issue of imam, which emerged after the death of the Prophet, has led to divisions by engaging in Islam for many years. These political asylum, who lived in the early days of Islam, led to the discussion of certain religious issues and, in consequence, fractionation of divisions. The fact that we call Shiism, one of these sects, has lost its essential character in the process by developing within the political issues and stopping by the tegayyüre. In the first place, Shiism has been largely influenced by the political conditions of the time rather than emerging as a religious, intellectual or other development, and conceived in the context of his immanence with the adherence of Ali. Nasslar, which we will reveal in this way, will show that it is not considered religious fractions in the early period of Shi'ism. It was a kind of reflection of the disruptions in the sense of "right management" in the eyes of Muslims on the basis of the first civil war of Islam. When the Umayyad period came, the Shia concept evolved into a different point. As a matter of fact, the Umayyad caliphs were regarded by the Shia as "gauze". However, with the Abbasi revolution, the Shi'i hopes were manipulated during the rebellion. When the Abbasids came to power, they stated that they had demolished the corrupt system which has been continuing since the middle of the seventh century and replaced the ideal Islamic order. In this context, the point of departure of the Shi'i, the transformation in the process and the effect on the political soul will be explained, and the factors affecting the formation and development of the Shi'i belief will be emphasized and the general conjuncture of the period will be tried to be reflected.

Özet Memlûk devleti 13. yy'ın ortalarında Kahire merkezli kurulmuş olup 16. yy'ın başlarında tari... more Özet Memlûk devleti 13. yy'ın ortalarında Kahire merkezli kurulmuş olup 16. yy'ın başlarında tarih sahnesindeki yerine almıştır. Memlûkler daha önce karşılaşmadığımız bir politik-askerî sistem kurmuşlardır. Biz bu çalışmada bu politik-askerî sistem ile adalet anlayışının oluşumunda nelerin rol oynadığını, nasıl bir konjonktürün olduğunu etraflıca vazetmeye çalışacağız. Çalışmamızda en-Nüveyri'nin Nihayetü'l-Ereb fi Fünûnu'l-Edeb isimli eseri temel mesnedimiz olacaktır. Öncelikle imam nedir, nasıl seçilir, imamda olması gereken hasaisler nelerdir, imamın halka, halkın imama karşı ne gibi sorumlulukları vardır vs. gibi noktalar ele alınacaktır. Yine sultanın temel vazifeleri nelerdir, ulû'l-emr ve sultan ilişkisinin kavramsallaştırması nasıl yapılır; ayet ve hadislerde karşılıkları nelerdir vs. şeklinde sorular tartışılacaktır. Özellikle modern öncesi bir dönem olarak addettiğimiz yıllarda Memlûk devletinin kölemen sistemi üzere nasıl bina edildiği ve Kahire-Abbasi halifeleri tarafından nasıl meşruiyet kazandıkları noktasında duracağız. Adalet hususunda ise adl kavramının dönemin bağlamındaki mefhumu irdelenmeye çalışılarak nazar ve nazırlık kavramları çerçevesinde dârû'l-adl ve mezalim ilişkisi ele alınacakır. Darû'l-adl'ın İslâm devlet geleneğinde oynadığı rol ve bunun ilk örnekleri dönem dönem değerlendirilmeye çalışılacaktır. Nihayetinde 14. yy'da Memlûk devlet geleneğinin diğer İslam devletlerine nazaran ne gibi farklılıklar ortaya koyduğunu inceleyeceğiz. Abstract In the middle of the thirteenth century Mamluk Empire based in Cairo, has been established in the sixteenth century it replaces in the history. A political-military system we've not encountered before Mamluks established. In this study we will try to explain playing role of what tihings in formation of this political-military system with sense of justice. In our study basic reference will become called work Nihayetü'l-Ereb fi Fünûnu'l-Edeb of Nuveyri. First of all, what is the imam, how is it selected, what are the imams that should be imam, what are the responsibilities of the imam to the public, points such as. What are the basic duties of the Sultan again, Holy orders and a conceptualization of the sultan relationship how to; What are the corresponding verses and hadiths in the form of questions will be discussed. Especially when we call it a pre-modern era, we will be at the point of how the Mamluk state was built for the slave system and how legitimacy was gained by the Cairo-Abbasi caliphs. In terms of justice, the notion of the concept of the term in the context of the period will be tried to be examined and it will be dealt with relationship between dârû'l-adl and the atrocities. The role of Darû'l-adl in the Islamic state tradition and its first examples will be tried to be evaluated periodically. We will finally examine what differences the Mamluk government tradition has with other Islamic states in the 14th century.

Öz:Abbasi ihtilal oluşumu VIII. yüzyılın ilk çeyreğine dayanmaktadır. Nitekim Ebu Hâşim'in öldürü... more Öz:Abbasi ihtilal oluşumu VIII. yüzyılın ilk çeyreğine dayanmaktadır. Nitekim Ebu Hâşim'in öldürülmesinden sonra vasîlik Abbasilere intikal etmiştir. Abbasiler, Emevilere karşı ihtilal hazırlıklarının ilk döneminde ılımlı siyaset takip edip asla silahlı bir harekete girişmemişlerdir. Takip ettikleri dinî vaazlarda ise sürekli olarak Emevileri İslam'a aykırı olmakla itham etmişlerdir. Bu sayede taraftarlarının sayısı hızla artmıştır. Kuzey Afrika, Ermeniyye, Irak ve Horasan bölgesindeki yerel halk ile Haricî isyanları, Abbasi ihtilal hareketinin gelişiminde mühim rol oynamıştır. Abbasiler Humeyme-Kûfe-Horasan bölgesinde ihtilal hareketini organize etmiştir. İhtilal hareketi organize edilirken mesih/mehdi antisipasyonu sürekli vurgulanmıştır. Horasan'da Ebu Müslim'in davete iştirakiyle eylemlere ciddi derecede ivme kazandırılmıştır. Onun izlediği siyaset gereği ihtilal hazırlığındayken bölge liderlerine karşı herhangi bir teşebbüste bulunulup, davet tehlikeye atılmamıştır. Ebu Müslim Kur'an, Sünnet ve egaliteryan içerikli propagandaları ile daveti başarıyla sonuçlandırıp yeni devletin kurulmasında büyük bir rol oynamıştır. Abstract:The formation of the Abbasid revolution is based on the first quarter of the eighth century. Abbasids carried out mild politics in preparation of the first period against the Umayyads and would never follow an armed action. Religious sermons that they follow is constantly accused of being against Islam. In this way, their population has rapidly increased. Indeed, after the killing of Abu Hasim custodianship has devolved to Abbasid. North Africa, Armaniyye, Iraq and Khorasan region with local residents in the development of the Abbasid Revolution movement of an external revolts have played important roles. Abbasid Humeyme-Kufa-Khorasan region has organized the movement of the revolution. While the revolution movement has been organized Messiah anticipation continuously has been emphasized. The invitation of Abu Muslim in Khorasan gave some serious momentum to actions. The dawa has not been endangered thanks to polity that he follow. In Khorasan Abu Muslim Quran, Sunnah and egaliter invitation to successfully with non-explicit propaganda correctly played a major role in the establishment of the new state.

i BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şek... more i BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kural ve davranışların gerektirdiği gibi, bu çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve referans gösterdiğimi belirtirim. Yusuf ÖTENKAYA ii YÖNERGEYE UYGUNLUK SAYFASI "Abbasiler Devletinde Siyasi Baskı, İsyan ve Cinayetler (809-902)" adlı Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi'ne uygun olarak hazırlanmıştır. ÖNSÖZ Abbasiler; Emevilerin yıkılmaya yüz tuttuğu yıllardan itibaren büyük bir gizlilik altında ihtilal faaliyetlerini yürüterek merkezî otoritenin erişiminin zor olduğu alanlarda birtakım isyanlara girişmişlerdir. 740'lı yıllarda ise bilhassa Horasan ve Kûfe dolaylarını üs edinip bu yerlere bağlı birçok beldede "Hz. Muhammed ailesinden biri için" biat toplamaya başlamışlardır. Onların açık bir biçimde kime biat edileceğini belirtmemelerinin nedeni hiç kuşkusuz Alioğullarının desteğini kaçırmamaktır. VIII. yy'ın ortalarına doğru büyük bir ekonomik ve siyasi inkıraza uğrayan Emeviler, yükselen Abbasi ihtilal hareketleri ile başa çıkamamış ve nihayetinde II. Mervan'ın katledilmesi ile tarih sahnesinden çekilmiştir. Abbasiler gerek ihtilal aşamasında gerekse ihtilalden sonraki ilk yıllarında, Alioğullarına karşı ılımlı bir siyaset izlemiştir. Ancak Halife Mansur zamanında türlü işkence ve eziyetlere maruz bırakılarak katledilmişlerdir. Alioğullarından birinin imametini efdal sayan âlimler işkence ve eziyetlere maruz bırakılmışlardır. Emevilerin bürokrat kadrosu Grek anlayışından etkilenmişken, Abbasilerin iktidara gelmesiyle Farsların ve Fars düşüncesinin ön plana çıktığı görülmektedir. Abbasilerin ihtilal aşamasında istifade ettiği Bermekiler müstakil bir devletin hayatiyetiyle beraber, devletin idari ve mali işlerini ele alıp Harun Reşid devrine kadar sürdürmüştür. Her ne hikmetse Harun Reşid devrinde Bermekilere karşı kıyam hareketlerine başvurularak ailenin cümlesi idam edilmiş ve mallarına da el konulmuştur. Abbasiler, Mu'tasım zamanına kadar Fars etkisi altından kalmıştır. Mu'tasım döneminde ise Ortaasya'dan getirilen Türkler zamanla orduda söz sahibi olup, Arap ve İranlıları arka plana atmayı başarmıştır. Türkler, Halife Mütevekkil devrinden itibaren Abbasi siyasetinde etkin rol almaya başlayarak istemediğini azletmiş, istediğini halife yapmıştır. Abbasiler, Halife Me'mun zamanında resmiyette Mutezile mezhebini benimseyerek Ehl-i Sünnet anlayışının dışında hareket etmiştir. Mutezile mezhebinin en çok tartışmalı akidesi olan Kur'an'ın mahlûkluğu meslesi yüzünden, başta İbn Hanbel olmak üzere birçok fakih mihneye maruz bırakılmıştır. v 847'de başlayan Abbasilerin ikinci döneminde, Türkler ve diğer unsurlar arasında cereyan eden iç çekişmeler, sık sık halifelerin değişmesine, hatta bazı halifelerin öldürülmesine yol açtı. Yine bu çekişmelerin sonucu olarak, bazı Türk devlet adamı ve kumandanlar da öldürüldü. Abbasi Halifesi Mu'tezz dönemi, dört yıl gibi kısa bir dönemi kapsamasına rağmen, başta Türkler olmak üzere, yabancı unsurların devlet yönetimi üzerindeki etkisini anlayabilmemiz için önemli bir yere sahiptir. Türklere karşı bir denge unsuru olarak geliştirilen, Kuzey Afrikalı müslümanlardan oluşan ve "Megâribe" adı verilen unsurlar da Mu'tezz döneminde etkin olmaya başladılar. Türk-Megâribe çekişmelerinin, Mu'tezz döneminde, özellikle selefi Müstain ile olan hilafet mücadelesinde kanlı çatışmalara neden olduğu görülmektedir. Teze konu olan tarih dilimi içerisinde birçok siyasi cinayet işlenmiştir. Çalışmamızın amacı, tüm bu cinayetlerin yol açtığı iç karışıklıkların, ortaya çıkan siyasi ve iktisadi bunalım ve otorite boşluğunun, Abbasi Devleti'nin çöküş sürecini hızlandıran etkenler olmaları bakımından arz ettiği önemi ve işlenen siyasi cinayetleri izah etmeye çalışmaktır. Çalışmamız bir giriş, iki bölüm ve bir sonuçtan oluşmaktadır. Giriş bölümünde Abbasi ihtilali öncesi ve sonrası siyasi gelişmeler ile Harun Reşid devrine kadar olan gelişmeler anlatılmıştır. Birinci bölümde Emin-Memun mücadelesi bağlamında Arap-Fars savaşı ele alınarak, mihne sürecinde işlenen siyasi cinayetlerin ne gibi etkisinin olduğu anlatılmıştır. İkinci bölümde ise Halife Vâsık devri ile beraber Türklerin hâkimiyet döneminden ve 860-870'li yıllarda görülen hızlı halife değişiklikleri ile siyasi cinayetlerin, Abbasilerin sosyal, siyasal ve ekonomik yapısını ne derecede etkilediği değerlendirilmiştir. Yine bu yıllarda zuhur eden Zenci, Karmati vs ayaklanmaları da siyasi cinayetler bağlamında ele alınmıştır. Çalışmamın her aşamasında yardımlarını esirgemeyen, bilgi ve tecrübelerinden istifade ettiğim danışman hocam Doç. Dr. Muhittin KAPANŞAHİN'e ve tavsiyelerinden yararlandığım Arş. Gör. Mustafa Altuğ YAYLA'ya teşekkürlerimi sunarım. Yusuf ÖTENKAYA Kayseri 2015 vi ABBASİLER DEVLETİNDE SİYASİ BASKI, İSYAN VE CİNAYETLER (809-902) Yusuf ÖTENKAYA Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Temmuz 2015 Danışman: Doç. Dr. Muhittin KAPANŞAHİN ÖZET Abbasiler 750 yılında son Emevi halifesi II. Mervan'ın öldürülmesinden sonra siyasi bir teşekkül olarak ortaya çıkmışlardır. Tezimizde öncelikli olarak Halife Harun Reşid devrine kadar olan dönem kısaca işlenip, hemen ardından Halife Emin devriyle beraber vuku bulan siyasi hadiselere yer verildi. Halife Vasık ve Mütevekkil'in dönemlerinde Abbasiler, Cibal ve Fars dolaylarında meydana gelen bir dizi isyanlarla uğraşarak duraklama dönemlerine girmişlerdir. Halife Mütevekkil döneminde ise Türklerin aşırı derecede kuvvetlenmesi ve ülke siyasetinde etkin olması Mütevekkil'i gittikçe endişelendiriyordu. Bundan dolayı Türkleri bertaraf etmeyi düşündü. Türkler ise halifenin bu niyetini anlar anlamaz halifeye suikast düzenleyip yerine Muntasır'a biat ettiler. Abbasilerin 809-902 yılları arasında Emin, Me'mun, Mutasım Vâsık, Mütevekkil, Muntasır, Müstain, Mu'tezz, Mühtedi, Mu'temid ve Mu'tazıd adlı halifeler bulunmaktadır. Bu halifeler ve dönemlerinde zuhur eden siyasi cinayetler teker teker incelenmiştir. Ayrıca bu dönemdeki Zenci, Karmati ayaklanması gibi isyanların, siyasi cinayetlere ne gibi tesirlerinin olduğu anlatılmıştır.
Book Reviews by Yusuf Ötenkaya
This book, explores the historical adventure of the ideal woman identity in the early Islamic tho... more This book, explores the historical adventure of the ideal woman identity in the early Islamic thought. However, it gives information about the nature of the ideal life (Islamic life) in line with the examples of women in question. In this way, it is emphasized how the ideal life differs from the period of Jāhiliyya. Here, while the period of Jāhiliyya is evaluated as disorder, lawlessness and aberration, the Islamic life is shown as order and justice image. In this respect, Islam has been conceptualized as an alternative to the corrupt life of the Jāhiliyya as well as being the reference to the religion.

Georgetown Üniversitesi öğretim üyelerinden olan Ahmad Dallal'ın çalışmaları, erken modern ve mod... more Georgetown Üniversitesi öğretim üyelerinden olan Ahmad Dallal'ın çalışmaları, erken modern ve modern dönem İslâm düşüncesi ve hareketleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bunun yanında bilim tarihi, İslâmî diriliş düşüncesi ve İslâm hukukuyla da ilgilenmektedir. Müellif, The Islam Without Europa isimli çalışmasının giriş bölümünde pek çok problemli gelişmelere rağmen 18.yy düşünürlerinin geleceğe umutla baktıklarını belirtmiştir. Onlar öncekilere nispetle sonraki Müslümanların, yani kendilerinin üstünlüğünü açıkça iddia ediyorlardı. Onlar her şeyden evvel fıkıh ekollerini aşan, mezhepçiliği yok eden ve İslâm'ın nasıl tanımlanacağı noktasında birbirleriyle fikir alışverişinde bulunan, müşterek açıklamalar yapmaya çalışan kimseler olduklarını söylüyorlardı (s.11).Daha sonrasında oryantal anlatımın Doğulu toplumlarda adeta algı haline gelip içselleştirilen; duraklama, gerileme, yıkılış gibi kavramları müellif hiç zikretmemektedir. Bunun yerine entelektüel gelişmeler başta olmak üzere toplumsal ve siyasal bahislere yer vermektedir. Bu nedenle eseri okurken bir geleneğin nasıl devam ettirilmeye çalışıldığını müşahede edersiniz.
Georgia State Üniversitesi'nde Ortadoğu Çalışmalar direktörü olan Allen Fromherz, Ortaçağ dönemi ... more Georgia State Üniversitesi'nde Ortadoğu Çalışmalar direktörü olan Allen Fromherz, Ortaçağ dönemi Akdeniz ve körfez bölgesi üzerine çalışmalar yapmaktadır. The Almohads: the Rise of an Islamic Empire 1 ve Ibn Khaldun, Life and Times 2 isimli çalışmalarında soya dayalı toplumlardaki hızlı değişiklikleri incelemiştir. İbn Haldûn'la ilgili olan çalışması sayesinde değişim, modernleşme, kimlik ve kültür kavram ve problemlerini inceleyerek Katar hakkında modern bir çalışma yapmıştır. Bu çalışmasında ise temelde petrol ve gaz zengini bir ülke olmasının altında yatan sadakat, asabiyyet, soya dayalı ilişkiler ve kimliksel hafızanın ne denli önemli olduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle İbn Haldûn ve Muvahhidler üzerine yaptığı çalışma ve analizler, Fromherz'in diğer çalışmalarına önayak olmuştur.
Translation by Yusuf Ötenkaya
İntihal | Plagiarism: Bu makale en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit ... more İntihal | Plagiarism: Bu makale en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi./This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software.
Uploads
Papers by Yusuf Ötenkaya
Book Reviews by Yusuf Ötenkaya
Translation by Yusuf Ötenkaya