
Ahmet Demir
Modern Turkish Literature, Turkish Education
less
Related Authors
Zeynep Kalemci
Ankara Üniversitesi
Doç. Dr. Sedat KARAGÜL
Istanbul 29 Mayis University
zeynep gultekin akcay
Cumhuriyet University
Figen Zivtci Aylan
Türkisch-Deutsche Universität
Müzeyyen Altunbay
Giresun University
Funda Bugan
Hacettepe University
Neslihan Karakuş
Yildiz Technical University
Sara Bokaie
Istanbul Arel University
Duygu AK BAŞOĞUL
Istanbul University-Cerrahpaşa
Uploads
Papers by Ahmet Demir
Edebî metinler, özellikleri itibariyle 'yaratıcı düşünme'yle doğrudan ilintilidir. Roman, öykü, masal, şiir gibi edebi metinler, her şeyden önce bir sanatçının yaratımıdır ve kurgu, yapı, içerik, dil ve anlatım gibi özellikleri bakımından yaratcılığa dayanır. Bu bakımdan çocuk edebiyatı ürünleri de çocuklar için 'yaratıcı düşünme'ye açılan bir kapıdır. Bu çalışmada, çocuk edebiyatı ile 'yaratıcı düşünme' arasındaki ilişkiler irdelenmektedir. Çocuk edebiyatı metinlerinin özellikleri (kurgu, yapı, içerik, dil ve anlatım gibi) ile 'yaratıcı düşünme' arasındaki ilişkiler ortaya konulmaktadır. Çocuk edebiyatı ile 'yaratıcı düşünme' arasındaki ilişki; roman, öykü, masal, şiir gibi çocuk edebiyatı ürünlerinden örnekler verilerek ele alınmaktadır. Çocuk edebiyatı ürünlerini 'yaratıcı düşünme'ye açılan bir kapı olarak görmek, eğitimde öğrenme süreçlerini de 'yaratıcı düşünme' yönünde şekillendirmek ve bu yönde bir farkındalıkla hareket etmek bakımından da bir gerekliliktir. Bu bakımdan eğitimin her seviyesnde çocuk edebiyatı ürünleri üzerinden çocukların 'yaratıcı düşünme' becerilerini ve yeterliliklerini geliştirmek başlıca amaçlardan biri olmalıdır.
ABSTRACT The story of Companions of the Cave (Seven Sleepers) is an important intertextual source for both eastern and western culture. With the influence of Islam in Turkish culture, especially in religious works, Companions of the Cave did not only live in religious domain but has played a significant role in Turkish cultural life until now. It has always been one of the most indispensable narratives of Turkish language and literature with the multiple messages it contains and the symbols it creates. In today's Turkish literary world, the effect of the story continues by increasing and changing. The story of Companions of the Cave, which has different variations in the early works of the Turkish language, has gained new meanings in various branches of Turkish literature (Ottoman Court literature, Turk-ish Folk literature and Modern Turkish literature). As the narrative of Companions of the Cave acts as a source for many literary products; it is transformed and reproduced within many oral and written literary works, many literary products carry the traces of that story in terms of structure, content, language and narration and the story is internalized and many items of it are referenced in different literary works. For these reasons, it is naturally essential for that story to be reconsidered with an understanding of "intertextuality"-an interdisciplinary concept concerning about texts establishing explicit or implicit relations with other texts. In this study, considering Gérard Genette's 'transtextual
karşılayanlar özellikle edebî değer noktasında yüceltirken, olumsuzlayanlar ise özellikle Yakup Kadri’nin Bektaşilikle bağdaşmayan bir içeriği Bektaşiliğe isnat ettiği, Bektaşiliği kötü gösterdiği iddiasıyla yok sayıcı bir yaklaşım göstermiştir. Edebiyat araştırmalarında, Nur
Baba üzerine değerlendirmeler bağlamında üzerinde durulmayan ve Nur Baba’nın yayımlandığı dönemin eleştirel yazılarından olan Bezmi Nusret (Kaygusuz)’e ait Nur Baba Masalı başlıklı risale Nur Baba’nın döneminde yarattığı akisler bakımından önemlidir. Bezmi Nusret’in 1922’de Nur Baba’nın kitap olarak basımından hemen sonra yazdığı Nur Baba Masalı,
Nur Baba için bir ‘reddiye’ niteliği taşır ve temelde Nur Baba’nın edebî yönüne ve romandaki Bektaşiliğin yansıtılma şekline dair iki yönlü bir değerlendirmeyi içerir. Çalışmamızda Yakup Kadri’nin Nur Baba romanı odağa alınarak Yakup Kadri’nin, romanını ve romanın, döneminde yarattığı akisleri nasıl değerlendirdiği Nur Baba’nın birinci (1922)
ve ikinci (1923) baskıları için önsöz niteliğinde kaleme aldığı “Bir İzah” ve “İkinci İzah” yazıları üzerinden dikkate sunulmuş, Bezmi Nusret’e ait Nur Baba Masalı’na dikkat çekilmiş, risale Latin harflerine aktarılmış ve bu kitapçıktaki Nur Baba romanına dair görüşler değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nur Baba, Bezmi Nusret Kaygusuz, Nur Baba Masalı.
serüveni içerisinde büyük bir önemi haizdir. Dilde sadeleşmeye karşı çıkan Süleyman Nazif ile Ali Nusret’e cevap niteliği taşıyan bu yazılar, dilde sadeleşmenin ‘Osmanlı Türkleri’ için hayatî bir mesele olduğu tezine dayanır. Ayaz İshaki, yazılarında, dilde sadeleşmenin içeriği
ve yöntemi üzerine görüşler beyan eder. Böylece Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi’nden hemen önce dilde sadeleşmeye dair bir kamuoyunun oluşması ve bu yöndeki fikirlerin yerleşmesi adına önemli bir işlevi yerine getirir. Çalışmada Ayaz İshaki’nin 1909
yılında Sırat-ı Müstakim’de çıkan ‘Lisan Meselesi’ ve ‘Lisan Meselesine Dair’ başlıklı yazılarının çevrimyazısı yapılmış; ‘dilde sadeleşme’ çerçevesinde ortaya çıkan tartışmada, düşünce adamı olarak Ayaz İshaki’nin Rusya Türklüğü Ceditçi siyasî edebiyattaki rolü,
edebiyat adamı, romancı, hikâyeci olarak yeri ve dili ‘ne amaçla’ kullandığı faaliyeti bilinmekle birlikte, onun doğrudan dil ve Türk dili üzerine düşüncesi ortaya konulmuştur.
ANAHTAR SÖZCÜKLER
Ayaz İshaki, Sırat-ı Müstakim, Süleyman Nazif, Ali Nusret, dilde sadeleşme.
Bu bağlamda, çalışmamızda Abdülhak Şinasi Hisar’ın Fahim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz, Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği adlı romanlarında ‘bakış açısı ve anlatıcı’nın mahiyeti incelenirken ‘bakış açısı ve anlatıcı’ya dair hususiyetlerin Hisar’ın romancılığı ve sanat/roman anlayışı çerçevesinde ne anlama geldiği ortaya konulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Abdülhak Şinasi Hisar, roman, bakış açısı, anlatıcı.
Ziya Paşa’nın ‘Terkib-i Bend’ başlıklı ‘dedim-dedi’ tarzındaki şiiri de bu noktada anlam kazanır; çünkü bu şiirde her iki şiir zevkinin sesini de duymak mümkündür. Bu şiir, edebî görüşlerindeki çelişkiye rağmen şairin Divan şiiri ile Halk şiirinin derin tesiri altında kaldığını da gözler önüne serer.
Bu çalışmada Ziya Paşa’nın, ‘Terkib-i Bend’ başlığını taşıyan ‘dedim-dedi’ tarzı şiiri Divan şiirindeki ‘mürâcaa’ ve Halk/Âşık şiirindeki ‘dedim-dedi’li şiir geleneği bağlamında değerlendirilmektedir.
Anahtar kelimeler: Ziya Paşa, mürâcaa, ‘dedim-dedi’li şiir, Divan şiiri, Halk şiiri.
Çalışmamızda Cenap Şahabettin’in 1908 yılında Âşiyân dergisinde çıkan ‘Mekteplerde Edebiyat’ başlıklı yazısı, Latin harflerine aktarılarak dikkate sunul-maktadır. Ayrıca Cenap Şahabettin’in ‘Mekteplerde Edebiyat’ başlıklı yazısında ‘edebiyat eğitimi’ ile ilgili öne sürdüğü görüşler ele alınmakta; edebiyat eğitiminin amaçları, işlevleri ve yöntem(ler)i doğrultusunda dile getirdiği düşünceler ve önermeler tartışılmaktadır. Cenap Şahabettin’in düşünce ve önermeleri, günümüz edebiyat eğitimine dair yaklaşımlar üzerinden değerlendirilmektedir.
Anahtar kelimeler: Cenap Şahabettin, Âşiyân, edebiyat eğitimi, metodoloji.
Anahtar Kelimeler: Mehmet Celâl, Sevda Lügati, aşk, sözlük.
hareketle mekânın işlevleri tartışılmaktadır. Romanda mekânın işlevleri,
“romanda mekan yalnızca olayların sahnesi, kişilerin ayaklarını bastıkları bir yer midir? Mekânların özellikleri nelerdir ve romanın sistematik bütünlüğü içerisinde bu özellikler ne anlam ifade etmektedir? Mekân, kişilerin kimliklerinin, sosyo-ekonomik durumlarının, eğitim seviyelerinin dikkate sunuluşunda işlevsel midir?” gibi sorulardan hareketle anlatılmaya çalışılmaktadır.
Anahtar sözcükler: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, mekânın işlevleri, mekânın özellikleri.
Anahtar Kelimeler: Süleyman Nazif, Namık Kemal, şiir, izlek, şiir dili.
2008), şiir hayatının ilk döneminde toplumcu gerçekçi çizgidedir
ve İstanbul (1947)/İstanbul Kitabı (1980), Günaydın
Yeryüzü (1952), Türkiye Şarkısı (1953) ve Köroğlu (1955),
onun toplumcu gerçekçi şiirlerinden oluşur. Berk,
1955’lerden itibaren şiir anlayışındaki değişime bağlı olarak
toplumcu gerçekçi çizgiden uzaklaşır. Galile Denizi (1958),
Berk’in toplumcu gerçekçilikten kopuşunun ifadesidir.
Bu çalışmada, İlhan Berk’in şiir hayatındaki toplumcu gerçekçi
dönem, bu dönemin sınırları, toplumcu gerçekçi çizgideki
şiirlerin Berk için anlamı ve Berk’in toplumcu gerçekçi çizgiden
kopuşu değerlendirilmiştir. Berk’in toplumcu gerçekçi anlayışının
öne çıktığı şiir dönemi ve bu dönemin şiir kitapları
ele alınmış, şairin toplumcu gerçekçi eğilimlerinin şiirlerine
nasıl yansıdığı üzerinde durularak şiirlerinin tematik incelemesi
yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: İlhan Berk, toplumcu gerçekçilik, sosyalist ütopya, emeğin şiirselleştirilmesi, güdümlü şiir
Anahtar Kelimeler: Yüksel Pazarkaya, Oturma İzni, Almanya, göç, birinci kuşak Türkler
Edebî metinler, özellikleri itibariyle 'yaratıcı düşünme'yle doğrudan ilintilidir. Roman, öykü, masal, şiir gibi edebi metinler, her şeyden önce bir sanatçının yaratımıdır ve kurgu, yapı, içerik, dil ve anlatım gibi özellikleri bakımından yaratcılığa dayanır. Bu bakımdan çocuk edebiyatı ürünleri de çocuklar için 'yaratıcı düşünme'ye açılan bir kapıdır. Bu çalışmada, çocuk edebiyatı ile 'yaratıcı düşünme' arasındaki ilişkiler irdelenmektedir. Çocuk edebiyatı metinlerinin özellikleri (kurgu, yapı, içerik, dil ve anlatım gibi) ile 'yaratıcı düşünme' arasındaki ilişkiler ortaya konulmaktadır. Çocuk edebiyatı ile 'yaratıcı düşünme' arasındaki ilişki; roman, öykü, masal, şiir gibi çocuk edebiyatı ürünlerinden örnekler verilerek ele alınmaktadır. Çocuk edebiyatı ürünlerini 'yaratıcı düşünme'ye açılan bir kapı olarak görmek, eğitimde öğrenme süreçlerini de 'yaratıcı düşünme' yönünde şekillendirmek ve bu yönde bir farkındalıkla hareket etmek bakımından da bir gerekliliktir. Bu bakımdan eğitimin her seviyesnde çocuk edebiyatı ürünleri üzerinden çocukların 'yaratıcı düşünme' becerilerini ve yeterliliklerini geliştirmek başlıca amaçlardan biri olmalıdır.
ABSTRACT The story of Companions of the Cave (Seven Sleepers) is an important intertextual source for both eastern and western culture. With the influence of Islam in Turkish culture, especially in religious works, Companions of the Cave did not only live in religious domain but has played a significant role in Turkish cultural life until now. It has always been one of the most indispensable narratives of Turkish language and literature with the multiple messages it contains and the symbols it creates. In today's Turkish literary world, the effect of the story continues by increasing and changing. The story of Companions of the Cave, which has different variations in the early works of the Turkish language, has gained new meanings in various branches of Turkish literature (Ottoman Court literature, Turk-ish Folk literature and Modern Turkish literature). As the narrative of Companions of the Cave acts as a source for many literary products; it is transformed and reproduced within many oral and written literary works, many literary products carry the traces of that story in terms of structure, content, language and narration and the story is internalized and many items of it are referenced in different literary works. For these reasons, it is naturally essential for that story to be reconsidered with an understanding of "intertextuality"-an interdisciplinary concept concerning about texts establishing explicit or implicit relations with other texts. In this study, considering Gérard Genette's 'transtextual
karşılayanlar özellikle edebî değer noktasında yüceltirken, olumsuzlayanlar ise özellikle Yakup Kadri’nin Bektaşilikle bağdaşmayan bir içeriği Bektaşiliğe isnat ettiği, Bektaşiliği kötü gösterdiği iddiasıyla yok sayıcı bir yaklaşım göstermiştir. Edebiyat araştırmalarında, Nur
Baba üzerine değerlendirmeler bağlamında üzerinde durulmayan ve Nur Baba’nın yayımlandığı dönemin eleştirel yazılarından olan Bezmi Nusret (Kaygusuz)’e ait Nur Baba Masalı başlıklı risale Nur Baba’nın döneminde yarattığı akisler bakımından önemlidir. Bezmi Nusret’in 1922’de Nur Baba’nın kitap olarak basımından hemen sonra yazdığı Nur Baba Masalı,
Nur Baba için bir ‘reddiye’ niteliği taşır ve temelde Nur Baba’nın edebî yönüne ve romandaki Bektaşiliğin yansıtılma şekline dair iki yönlü bir değerlendirmeyi içerir. Çalışmamızda Yakup Kadri’nin Nur Baba romanı odağa alınarak Yakup Kadri’nin, romanını ve romanın, döneminde yarattığı akisleri nasıl değerlendirdiği Nur Baba’nın birinci (1922)
ve ikinci (1923) baskıları için önsöz niteliğinde kaleme aldığı “Bir İzah” ve “İkinci İzah” yazıları üzerinden dikkate sunulmuş, Bezmi Nusret’e ait Nur Baba Masalı’na dikkat çekilmiş, risale Latin harflerine aktarılmış ve bu kitapçıktaki Nur Baba romanına dair görüşler değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nur Baba, Bezmi Nusret Kaygusuz, Nur Baba Masalı.
serüveni içerisinde büyük bir önemi haizdir. Dilde sadeleşmeye karşı çıkan Süleyman Nazif ile Ali Nusret’e cevap niteliği taşıyan bu yazılar, dilde sadeleşmenin ‘Osmanlı Türkleri’ için hayatî bir mesele olduğu tezine dayanır. Ayaz İshaki, yazılarında, dilde sadeleşmenin içeriği
ve yöntemi üzerine görüşler beyan eder. Böylece Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi’nden hemen önce dilde sadeleşmeye dair bir kamuoyunun oluşması ve bu yöndeki fikirlerin yerleşmesi adına önemli bir işlevi yerine getirir. Çalışmada Ayaz İshaki’nin 1909
yılında Sırat-ı Müstakim’de çıkan ‘Lisan Meselesi’ ve ‘Lisan Meselesine Dair’ başlıklı yazılarının çevrimyazısı yapılmış; ‘dilde sadeleşme’ çerçevesinde ortaya çıkan tartışmada, düşünce adamı olarak Ayaz İshaki’nin Rusya Türklüğü Ceditçi siyasî edebiyattaki rolü,
edebiyat adamı, romancı, hikâyeci olarak yeri ve dili ‘ne amaçla’ kullandığı faaliyeti bilinmekle birlikte, onun doğrudan dil ve Türk dili üzerine düşüncesi ortaya konulmuştur.
ANAHTAR SÖZCÜKLER
Ayaz İshaki, Sırat-ı Müstakim, Süleyman Nazif, Ali Nusret, dilde sadeleşme.
Bu bağlamda, çalışmamızda Abdülhak Şinasi Hisar’ın Fahim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz, Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği adlı romanlarında ‘bakış açısı ve anlatıcı’nın mahiyeti incelenirken ‘bakış açısı ve anlatıcı’ya dair hususiyetlerin Hisar’ın romancılığı ve sanat/roman anlayışı çerçevesinde ne anlama geldiği ortaya konulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Abdülhak Şinasi Hisar, roman, bakış açısı, anlatıcı.
Ziya Paşa’nın ‘Terkib-i Bend’ başlıklı ‘dedim-dedi’ tarzındaki şiiri de bu noktada anlam kazanır; çünkü bu şiirde her iki şiir zevkinin sesini de duymak mümkündür. Bu şiir, edebî görüşlerindeki çelişkiye rağmen şairin Divan şiiri ile Halk şiirinin derin tesiri altında kaldığını da gözler önüne serer.
Bu çalışmada Ziya Paşa’nın, ‘Terkib-i Bend’ başlığını taşıyan ‘dedim-dedi’ tarzı şiiri Divan şiirindeki ‘mürâcaa’ ve Halk/Âşık şiirindeki ‘dedim-dedi’li şiir geleneği bağlamında değerlendirilmektedir.
Anahtar kelimeler: Ziya Paşa, mürâcaa, ‘dedim-dedi’li şiir, Divan şiiri, Halk şiiri.
Çalışmamızda Cenap Şahabettin’in 1908 yılında Âşiyân dergisinde çıkan ‘Mekteplerde Edebiyat’ başlıklı yazısı, Latin harflerine aktarılarak dikkate sunul-maktadır. Ayrıca Cenap Şahabettin’in ‘Mekteplerde Edebiyat’ başlıklı yazısında ‘edebiyat eğitimi’ ile ilgili öne sürdüğü görüşler ele alınmakta; edebiyat eğitiminin amaçları, işlevleri ve yöntem(ler)i doğrultusunda dile getirdiği düşünceler ve önermeler tartışılmaktadır. Cenap Şahabettin’in düşünce ve önermeleri, günümüz edebiyat eğitimine dair yaklaşımlar üzerinden değerlendirilmektedir.
Anahtar kelimeler: Cenap Şahabettin, Âşiyân, edebiyat eğitimi, metodoloji.
Anahtar Kelimeler: Mehmet Celâl, Sevda Lügati, aşk, sözlük.
hareketle mekânın işlevleri tartışılmaktadır. Romanda mekânın işlevleri,
“romanda mekan yalnızca olayların sahnesi, kişilerin ayaklarını bastıkları bir yer midir? Mekânların özellikleri nelerdir ve romanın sistematik bütünlüğü içerisinde bu özellikler ne anlam ifade etmektedir? Mekân, kişilerin kimliklerinin, sosyo-ekonomik durumlarının, eğitim seviyelerinin dikkate sunuluşunda işlevsel midir?” gibi sorulardan hareketle anlatılmaya çalışılmaktadır.
Anahtar sözcükler: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, mekânın işlevleri, mekânın özellikleri.
Anahtar Kelimeler: Süleyman Nazif, Namık Kemal, şiir, izlek, şiir dili.
2008), şiir hayatının ilk döneminde toplumcu gerçekçi çizgidedir
ve İstanbul (1947)/İstanbul Kitabı (1980), Günaydın
Yeryüzü (1952), Türkiye Şarkısı (1953) ve Köroğlu (1955),
onun toplumcu gerçekçi şiirlerinden oluşur. Berk,
1955’lerden itibaren şiir anlayışındaki değişime bağlı olarak
toplumcu gerçekçi çizgiden uzaklaşır. Galile Denizi (1958),
Berk’in toplumcu gerçekçilikten kopuşunun ifadesidir.
Bu çalışmada, İlhan Berk’in şiir hayatındaki toplumcu gerçekçi
dönem, bu dönemin sınırları, toplumcu gerçekçi çizgideki
şiirlerin Berk için anlamı ve Berk’in toplumcu gerçekçi çizgiden
kopuşu değerlendirilmiştir. Berk’in toplumcu gerçekçi anlayışının
öne çıktığı şiir dönemi ve bu dönemin şiir kitapları
ele alınmış, şairin toplumcu gerçekçi eğilimlerinin şiirlerine
nasıl yansıdığı üzerinde durularak şiirlerinin tematik incelemesi
yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: İlhan Berk, toplumcu gerçekçilik, sosyalist ütopya, emeğin şiirselleştirilmesi, güdümlü şiir
Anahtar Kelimeler: Yüksel Pazarkaya, Oturma İzni, Almanya, göç, birinci kuşak Türkler