BOOKS by Göksun Akyürek

BİLGİYİ YENİDEN İNŞA ETMEK TANZİMAT DÖNEMİNDE MİMARLIK, BİLGİ VE İKTİDAR, 2011
Uzun bir kişisel serüvenin ürünü olan bu kitap, bir doktora tezi olarak yazıldı. Bu süreçte birço... more Uzun bir kişisel serüvenin ürünü olan bu kitap, bir doktora tezi olarak yazıldı. Bu süreçte birçok kişi farkında olarak ya da olmayarak önemli katkılarda bulundu. Öncelikle bu araştırmayı bu hâliyle gerçekleştirilebilir kılan Uğur Tanyeli'ye verdiği tüm destek ve cesaret için teşekkür ediyorum. Bülent Tanju'ya bu tartışmayı her zaman farklı biçimlerde sorgulayarak zenginleştiren yorumları ve sıcak dostluğu için minnettarım. Bu iki ismin birlikte yaydıkları üretken enerjinin Türkiye'de mimarlık tarihi yazınını çok farklı biçimlerde beslemeye devam edeceğine yürekten inanıyorum. Yine araştırma süreci boyunca değerli yorum ve katkılarıyla bana destek veren Günkut Akın'a ve beni bu çalışmanın kitaplaştırılması konusunda cesaretlendiren Esra Danacıoğlu'na ve Ahmet Ersoy'a büyük teşekkür borçluyum. Ayrıca Tanzimat tarihi konulu dersini misafir olarak takip etmemi sağlayan Nadir Özbek'e sağladığı entelektüel katkılar için özel olarak teşekkür ederim. Olabildiğince birincil kaynak ve belgelere dayanarak yazılan bu kitap önemli bir arşiv taramasının da eseridir. İstanbul'daki birçok kütüphane ve arşivde yaptığım araştırmalar arasında özel bir yeri olan T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nin başta Fuat Recep olmak üzere tüm çalışanlarına, hiçbir araştırmacıdan esirgemedikleri güler yüzleri ve cömert yardımları için teşekkür ediyorum. Araştırmam boyunca kitap koleksiyonlarından faydalandığım ve okuma salonlarında çokça vakit geçirdiğim İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Kütüphanesi çalışanlarına da özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Bu süreçte iş yükümü hafifleten ve çalışma düzeninde esneklik sağlayarak destek olan Tülay Esin'e ayrıca teşekkür ederim. Elindeki belgeleri benimle paylaşan Sevilay Kasap'a da teşekkür borçluyum. Ayrıca sahibi oldukları bazı görsellerin burada yeniden kullanılması için izin veren Afife Batur'a, Muhittin Salih Eren'e, Nezih Başgelen'e ve Bahattin Öztuncay'a teşekkür ediyorum. Bir doktora tezi olarak tamamlanan bu araştırmanın kitaplaştırılması aşamasında bana yardımcı olan isimlere özel olarak teşekkür etmek istiyorum. vii Bu konuda özellikle Ferdan Ergut'a ve Selçuk Akşin Somel'e çalışmama gösterdikleri yakın ilgi ve verdikleri destek için minnettarım. Ayrıca teknik süreci yürüten Tuğba Yıldırım'a yardımlarının yanı sıra sıcak dostluğu için de teşekkür borçluyum. Metnin son hâlini almasında önemli katkıları olan Ali Serdar'a titiz ve özenli tavrı için özel olarak teşekkür ediyorum. Yine bu son aşamada metni hassasiyetle okuyan ve çok değerli katkılarda bulunan Yaprak Tütün'e dostluğuyla birlikte gösterdiği samimiyet ve özen için minnettarım. Bu araştırmanın yayıldığı uzun ve zorlu süreçte arkadaşlarım farklı biçimlerde destek oldular.
BOOK CHAPTER by Göksun Akyürek
Cities as Palimpsests? Responses to Antiquity in Eastern Mediterranean Urbanism, Elizabeth Key Fowden, Suna Çağaptay, Edward Zychowicz-Coghill, and Louise Blanke, eds, Oxbow Books., 2022
Living in the Ottoman lands: Identities, administration and warfare, 2021
Atılgan Yağan, D., Akyürek, G. (2021) Housing and Real Estate Market in Mid-Nineteenth Century Is... more Atılgan Yağan, D., Akyürek, G. (2021) Housing and Real Estate Market in Mid-Nineteenth Century Istanbul Through Newspaper Advertisements. Editörler Hacer Kılınçarslan, Ömer Faruk Can, Burhan Çağlar. Living in the Ottoman lands: Identities, administration and warfare içinde (s.173-186). İstanbul: Kronik kitap..
Prof.Dr.Ahmet T. Eyüce'ye Armağan: Mimarlık Eğitimi ve Düşüncesine Dair ANILAR... DENEMELER... YAZILAR, Doç. Dr. Nilay Ünsal Gülmez, Doç. Dr. Hikmet Sivri Gökmen ve Prof. Dr. Özen Eyüce (Ed.ler), Verita Kitap, İstanbul, 2020
Uğur Tanyeli'ye Armağan, 2019
Italian Architects and Builders in the Ottoman Empire and Modern Turkey: Design across Borders, 2017
Mimarlarla Diyalog. (ed.) Levent Şentürk, Codex 4, ESOGÜ Yayınları, Eskişehir , 2013
özel sayı hazırlayan: Levent Şentürk m i m a r l a r l a d i y a l o g 6 Temmuz 1974, Eskişehir. ... more özel sayı hazırlayan: Levent Şentürk m i m a r l a r l a d i y a l o g 6 Temmuz 1974, Eskişehir. 1999'da Esogü Mimarlık Bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını 2003'te MSGSÜ'den Wittgenstein Evi üzerine yaptığı tezle tamamladı. Doktora tezi, Le Corbusier'nin Modulor 'u üzerinedir (2007, YTÜ). 2010'dan beri Esogü Mimarlık Bölümü'nde, 2013'den beri de Mardin Artuklu Üniversitesinde öğretim üyesidir. 2002'de Pomi 'nin (Potansiyel Mimarlık İşliği) yürütücülüğünü yapmaya başladı. 1997'den itibaren yazıları Mimarlık, Kitap-lık, Cogito, Sanat Dünyamız, Geceyazısı gibi dergiler başta olmak üzere yayınlandı. Son yıllarda Arredamento Mimarlık, KAOS GL, Mesele, XXI gibi dergilerinde yazılarını yayınlamaktadır. Esogü'de Doxa'yı çıkardı. 2006'da Doxa yeniden çıkmaya başladı. 2011'den beri Codex 'i yayına hazırlamak
JOURNAL ARTICLES by Göksun Akyürek

Art-Sanat, 2025
In the historical ecology of Istanbul, a sprawling metropolis today, there exists a layered and e... more In the historical ecology of Istanbul, a sprawling metropolis today, there exists a layered and evolving diversity of plants, orchards, and gardens that played a significant role over the centuries. In the nineteenth century, when apartment buildings were limited, the palace and house gardens were as central to daily life as the buildings themselves. This close relationship has cultivated a rich culture and shared sensitivity toward gardens and plants. Orangeries built for citrus plants and flowers, regarded as highly valuable for kitchens and gardens, were part of this tradition and associated sensibility.
A major transformation in the urban landscape began with the court’s relocation to Dolmabahçe Palace on the Bosphorus in the mid-nineteenth century and culminated with Yıldız Palace’s establishment. The orangeries also gained new visibility in the new imperial gardens and the gardens of Istanbul’s elite. In this context, the research investigates the reflections of new technical and spatial experiences effective in Europe on Istanbul, along with the transformations of orangeries that have existed for centuries. This study aims to uncover the historical traces of these structures, which started vanishing in the mid-twentieth century, along with the social culture they embodied, and to explore the place of this lost tradition within collective memory through literary narratives. This discussion aims to broaden the perspectives on the architectural history of Istanbul houses by including the natural environment, rather than focusing only on buildings. The primary sources examined are official documents, architectural drawings, photographs, and literary sources.
Bugün yoğun yapılaşmış büyük bir metropol olan İstanbul'un tarihî ekolojisinde yüzyıllar içinde katmanlaşan ve gelişen bir bitki çeşitliliği, bostanlar ve bahçeler önemli yer tutmaktadır. 19. yüzyılda sarayların ve evlerin bahçeleri, gündelik yaşamda yapıların kendileri kadar önemlidir. Bu durum, bahçe ve bitkiler konusunda zengin bir kültürü ve toplumsal duyarlılığı da beslemiştir. Mutfak ve bahçeler için çok değerli olan narenciye bitkileri ve çiçekler için inşa edilen limonluk yapıları aynı gelenek ve hassasiyetin parçasıdır. 19. yüzyılın ortalarında saltanatın Boğaz kıyısında Dolmabahçe Sarayı'na taşınmasıyla başlayan ve Yıldız Sarayı'nın oluşumuyla zirveye ulaşan kentsel mekânın ve peyzaj anlayışının yeniden şekillenmesi sürecinde, limonluklar da saraylarda ve İstanbul elitlerinin bahçelerinde yeni bir görünürlük kazanmıştır. Bu bağlamda bu çalışma, Avrupa'da etkili olan yeni teknolojik ve mekânsal deneyimlerin İstanbul'daki yansımalarını, saray ve konut bahçelerinde yüzyıllardır varlığını sürdüren limonluk yapılarının tarih içindeki dönüşümlerini ortaya koyarak tartışmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, yirminci yüzyıl ortalarından itibaren kentsel peyzajdan silinmeye başlayan bu yapıların ve ait oldukları toplumsal kültürün tarihî izlerini sürmek, kaybolan bu geleneğin toplumsal hafızadaki yerini edebî anlatılar aracılığıyla araştırmaktır. Ayrıca bu çalışmanın İstanbul'da konutun mimari tarihini yalnızca yapılara odaklanmadan doğal çevreyi de içeren geniş bir bağlamda düşünmeye katkı sağlaması hedeflenmiştir. İncelenen birincil kaynaklar arasında resmî yazışmalar, mimari çizimler, fotoğraflar ve edebî anlatılar yer almaktadır.

Journal of Design Studio, 2024
The "Design-Build" approach in design studios emphasizes hands-on learning and 1:1 scale producti... more The "Design-Build" approach in design studios emphasizes hands-on learning and 1:1 scale production in dynamic environments that encourage teamwork, material understanding, bodily awareness, and collaborative decision-making. This study presents a design-build experience titled "Timberscapes" for the final project in the "Design Studies" studio during the Spring semester of the 2021-22 academic year at Bahçeşehir University, Architecture Department. The project explored collaborative design interventions in the campus's limited open spaces. Over five weeks, students identified campus needs through personal experiences and developed spatial proposals in teams. Three projects were selected involving student participation for different campus locations. In the second phase, due to the unavailability of conditions for their implementation, the projects were further developed with new divisions of labor and expert consultations. The studio problem emphasized dialogue and negotiation in team-based processes, structured in two stages with changing teams and responsibilities for students. This paper presents the experimental studio process and student outputs, and investigates its contributions for the students. The method involves a literature review of past experiences with design-build method, the pedagogy of teamwork in the design studio, potentials of timber as a sustainable material to be flexibly used in architectural education and presents the current experience as a staged case study. The paper discusses the case study's gains in creating a dynamic negotiation environment in the first-year architectural design studio, and highlights the practical limitations and future implications of the applied process.

Journal of Swiss Archaeology and Art History, 2023
RÉSUMÉ
Au milieu du XIXe siècle, l’Istanbul d’époque ottomane présentait des conditions dynamiqu... more RÉSUMÉ
Au milieu du XIXe siècle, l’Istanbul d’époque ottomane présentait des conditions dynamiques propices à un changement politique et social. Par un heureux hasard, l’architecte italo-suisse Gaspare Fossati arriva à Istanbul en 1838, en qualité d’architecte de la cour impériale russe, avec pour mission de construire le nouveau palais destiné à accueillir l’ambassade russe dans le district de Pera. C’était une époque qui ouvrait de nouvelles perspectives pour un architecte européen, en particulier si ce dernier était également capable d’établir de nouveaux réseaux avec l’élite ottomane.
Dans ce contexte historique, le présent article revisite le long processus de construction de la Darülfünun, la nouvelle université d’Istanbul conçue par Gaspare Fossati. L’étude analyse les difficultés rencontrées par le projet dès le début, soulignant le rôle essentiel de Gaspare Fossati. La brève histoire architecturale de la Darülfünun est principalement basée sur des sources primaires provenant des Archives d’État d’Istanbul et des Archives cantonales à Bellinzone.
SUMMARY
Mid-nineteenth-century Ottoman Istanbul presents a dynamic atmosphere of political and social change. The Swiss-Italian architect Gaspare Fossati had the good fortune of travelling to Istanbul in 1838 to build the new Russian Embassy in Pera as the court architect of the Russian Empire. This was a time when fresh prospects for a European architect were opening up, especially if he was also skilled in establishing new networks with the Ottoman elite.
Against this historical backdrop, the present research revisits Gaspare Fossati’s prolonged and delayed process of building a new university in Istanbul, the Darülfünun. The study examines the difficulties encountered from the very beginning of the project and reveals Gaspare Fossati’s crucial role as architect. This brief architectural history of the Darülfünun is based largely on primary sources from the Presidency State Archives in Istanbul and the Cantonal Archives in Bellinzona.

Journal of Urban Academy, 2023
Through examples from Beykoz, this study questions and investigates informality as a substantial ... more Through examples from Beykoz, this study questions and investigates informality as a substantial phenomenon in the architectural and spatial formation of mosque buildings in Istanbul's informally developed neighborhoods. The goal is to provide a new theoretical perspective on this legitimate yet illegal/informal form of socio-spatial practice in relation to the specific dynamics of Istanbul's informal urbanity and architectural production. As for methodology, following a theoretical and historical survey on the informal urbanity and procedures of mosque production in Turkey, the architectural and spatial features of three mosque complexes are analyzed, evaluated, and discussed. The data was obtained through site surveys and interviews with the primary actors involved in their constructions. This data was processed into scaled drawings for a comparative analysis of their formal and spatial configurations. The study concentrated on gathering first-hand information from the pro...

Mimar.ist Sayı 73 (Kış 2022), 2022
ISTANBUL HOUSES IN THE NEWSPAPER ADVERTISEMENTS (1840-67)
The mid-nineteenth century Istanbul pr... more ISTANBUL HOUSES IN THE NEWSPAPER ADVERTISEMENTS (1840-67)
The mid-nineteenth century Istanbul presents a heterogeneous population and a dynamic urban context. Houses are significant components of this complex urban space. This study aims to investigate the mid-nineteenth century Istanbul houses based on the information retrieved from the newspaper advertisements of two Ottoman Turkish newspapers in 1840-67. The houses belonged mostly to the Muslim population of the mid-low and upper socio-economic classes. The survey showed the common and distinctive features of these houses and discussed aspects like price, spatial organization, household and everyday practices. Boundaries and thresholds inside and around these houses were also the themes highlighted for interpreting variations of their spatial organizations.
http://www.mimarist.org/mimar-ist-sayi-73-kis-2022/

Journal of Architecture and Life, 2021
Tourism began to grow into a global phenomenon in the post-World War II atmosphere of the 1950s. ... more Tourism began to grow into a global phenomenon in the post-World War II atmosphere of the 1950s. People in masses began to travel to new places. The tourist, package tour, (salaried) vacation, recreation, sightseeing, hotel chains, resort towns, etc. were all introduced throughout this period. Turkey, like other Mediterranean countries, gradually became a popular tourist destination for those seeking new leisure and travel experiences. This process raised new questions about how to turn the country into an appealing vacation destination, as well as how to profit from this new "industry." Mimarlık is the official journal of the Chamber of Architects in Turkey, published since 1963. In line with changing editorial policies over the decades, the journal presents a rich perspective on architectural history and its socio-political context. The lens of Mimarlık on tourism uncovers the complex history of large-scale spatial transformations that are not limited to the building scale. Tourism included opportunities for new architectural experiments and more confrontation with the international actors. The journal also provided a critical perspective on issues of public interest, environmental and archaeological heritage. Mainly, this study historicizes Turkey's tourism architecture via the lens of Mimarlık from its inception in 1963 until the late 1970s, using historical survey and critical analysis methods. A visual narration is also proposed using the journal's visual content.

Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi (TALID), 2009
En önemli tarihsel kaynakları inşa edilmiş yapılar ve bürokratik mekaniz-ma içinde inşaata dair r... more En önemli tarihsel kaynakları inşa edilmiş yapılar ve bürokratik mekaniz-ma içinde inşaata dair resmi yazışmalar olan Osmanlı mimarlığı, geç XIX. yüzyıla kadar henüz özerk ve yazılı bir bilgi alanı olarak kurulmamıştır. Bu durum bir taraftan mimarlık tarihçilerinin araştırma alanını daraltırken, diğer taraftan da tarihyazımına yönelik farklı stratejiler geliştirilmesini zorun-lu kılmaktadır. Ayrıca, XVIII. yüzyıl ve sonrasına ait mimari üretime dair Avrupa'da inşa edilen yapılarla dil birliği kuran ya da tipolojik benzerlikler gösteren yapıları orijinal/kopya ilişkisi içinde yorumlayan Batılılaşma anlatı-sı, Doğu-Batı ayrımını vurgulayarak ürettiği hiyerarşik söylem nedeniyle problemlidir. Özellikle Tanzimat Fermanı'nın ilan edilmesiyle birlikte mima-ri gelişmeler için "modernleşme" sürecine paralel bir modernlik öneren Batılılaşma kavramı, aynı zamanda homojen bir "Batı mimarlığı" ile kurulan benzerliklerin, dolayısıyla da kimliğe dair bir bozulmanın ifadesi olarak da yorumlanabilen çelişkiler barındırır. Buna karşılık Edward Said'in Şarkiyat-çılık tartışması sonrasında gelişen post-kolonyal kuram bugün Batı ile Doğu ya da Batı-dışı olarak ayrımlanan farklı coğrafyalarda sosyal, kültürel ve este-tik benzerlikler üreten ilişkilerin iktidarın mekansal dağılımından bağımsız düşünülemeyeceğini göstermiştir. 1 Bu doğrultuda Osmanlı Devleti ile Batı Avrupa arasında toplumsal hayatın birçok alanında olduğu gibi mimari üre-tim yoluyla yapılan aktarımların da tahakküm kurucu bir tarihselliği bulunan bir ilişkinin parçası olduğu düşünülmelidir. Bu nedenle artık buralı özneyi susturan taklit anlatısı yerine tarihyazımsal bir strateji olarak Batı'nın yarattı-ğı hegemonyal etkiye karşılık karmaşık tepkiler veren öznenin konumu, üze-rinde yer aldığı Şarkiyatçı bağlamla birlikte vurgulanmalıdır.
Arredamento Mimarlık, 2003
Mimarlık Dergisi, 2000
Ankara'nın, cumhuriyetin ilanından sonra modern Türkiye'nin başkenti olarak imarı, tüm ülke için ... more Ankara'nın, cumhuriyetin ilanından sonra modern Türkiye'nin başkenti olarak imarı, tüm ülke için bir model kent üretilmesi ve modernleşme projesinin hedeflediği sosyal dönüşümün benzer kent mekanları içinde barındırılması sürecidir. Kırsal yaşamın ağırlıkta olduğu Anadolu'nun, kalbinde gerçekleştirilen bu 'modern kent' kurma girişimi aynı zamanda kent ve kır arasında yeni bir kültürel ve sosyal ilişkinin kurulmasını zorunlu
kılmıştır. Bu doğrultuda başkent Ankara'nın yakın çevresinde kurulan Atatürk
Orman Çiftliği de, erken cumhuriyet döneminde kent ve kırın uzlaşmasını kurumsal olarak yorumlayan ilk zirai modeldir.
PAPERS by Göksun Akyürek

Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, May 1, 2009
En önemli tarihsel kaynakları inşa edilmiş yapılar ve bürokratik mekaniz-ma içinde inşaata dair r... more En önemli tarihsel kaynakları inşa edilmiş yapılar ve bürokratik mekaniz-ma içinde inşaata dair resmi yazışmalar olan Osmanlı mimarlığı, geç XIX. yüzyıla kadar henüz özerk ve yazılı bir bilgi alanı olarak kurulmamıştır. Bu durum bir taraftan mimarlık tarihçilerinin araştırma alanını daraltırken, diğer taraftan da tarihyazımına yönelik farklı stratejiler geliştirilmesini zorun-lu kılmaktadır. Ayrıca, XVIII. yüzyıl ve sonrasına ait mimari üretime dair Avrupa'da inşa edilen yapılarla dil birliği kuran ya da tipolojik benzerlikler gösteren yapıları orijinal/kopya ilişkisi içinde yorumlayan Batılılaşma anlatı-sı, Doğu-Batı ayrımını vurgulayarak ürettiği hiyerarşik söylem nedeniyle problemlidir. Özellikle Tanzimat Fermanı'nın ilan edilmesiyle birlikte mima-ri gelişmeler için "modernleşme" sürecine paralel bir modernlik öneren Batılılaşma kavramı, aynı zamanda homojen bir "Batı mimarlığı" ile kurulan benzerliklerin, dolayısıyla da kimliğe dair bir bozulmanın ifadesi olarak da yorumlanabilen çelişkiler barındırır. Buna karşılık Edward Said'in Şarkiyat-çılık tartışması sonrasında gelişen post-kolonyal kuram bugün Batı ile Doğu ya da Batı-dışı olarak ayrımlanan farklı coğrafyalarda sosyal, kültürel ve este-tik benzerlikler üreten ilişkilerin iktidarın mekansal dağılımından bağımsız düşünülemeyeceğini göstermiştir. 1 Bu doğrultuda Osmanlı Devleti ile Batı Avrupa arasında toplumsal hayatın birçok alanında olduğu gibi mimari üre-tim yoluyla yapılan aktarımların da tahakküm kurucu bir tarihselliği bulunan bir ilişkinin parçası olduğu düşünülmelidir. Bu nedenle artık buralı özneyi susturan taklit anlatısı yerine tarihyazımsal bir strateji olarak Batı'nın yarattı-ğı hegemonyal etkiye karşılık karmaşık tepkiler veren öznenin konumu, üze-rinde yer aldığı Şarkiyatçı bağlamla birlikte vurgulanmalıdır.

Kent akademisi, Jun 15, 2023
Bu araştırma, İstanbul'un enformel olarak gelişmiş mahallelerindeki cami yapılarının mimari ve me... more Bu araştırma, İstanbul'un enformel olarak gelişmiş mahallelerindeki cami yapılarının mimari ve mekânsal oluşum süreçlerinde önemli bir olgu olarak yer alan enformelliği, Beykoz ilçesinden seçilen örnekler üzerinden araştırmakta ve sorgulamaktadır. Amaç, İstanbul'a özgü enformel kentleşme ve mimarlık dinamikleri içinde gelişen, meşru ancak yasadışı olan bu sosyo-mekânsal pratiğe yönelik yeni bir kuramsal bakış açısı oluşturmaktır. Yöntem olarak, kapsamlı bir tarihsel ve kavramsal literatür araştırmasının ardından, seçilen üç camii kompleksinin mimari ve mekânsal özellikleri incelenmiş ve tartışılmıştır. Araştırmada kullanılan veriler yürütülen saha araştırmasına ve yapıların üretiminde rol oynayan önemli aktörlerle yapılan söyleşilere dayanmaktadır. Bu veriler ölçekli çizimlere dönüştürülerek yapıların biçimsel ve mekânsal özellikleri karşılaştırılmıştır. Sonuçlar, kullanıcıları tarafından katılımcı eylemlerle üretilen bu enformel yapıların klasik cami şemasını izlediklerini göstermektedir. Aynı zamanda bu karmaşık yapılar kendi kentsel bağlamlarına özgü enformel ilişki ağları tarafından biçimlendirilmişlerdir. Yapım sürecinin doğaçlama sürdürülmesi biçim ve işlev açısından yeniliklerin yanı sıra, yapısal ve kentsel ölçekte önemli mimari ve mekânsal sorunlar da üretmiştir. Sonuç olarak bu araştırma yerel dinamikleri daha fazla anlamaya çalışan ve kullanıcıların kendi sosyal ve fiziksel çevrelerini biçimlendirme isteğine cevap veren yeni bir kuramsal ve yasal çerçeve oluşturmak üzere stratejiler geliştirebilecek çalışmalara katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Uploads
BOOKS by Göksun Akyürek
BOOK CHAPTER by Göksun Akyürek
JOURNAL ARTICLES by Göksun Akyürek
A major transformation in the urban landscape began with the court’s relocation to Dolmabahçe Palace on the Bosphorus in the mid-nineteenth century and culminated with Yıldız Palace’s establishment. The orangeries also gained new visibility in the new imperial gardens and the gardens of Istanbul’s elite. In this context, the research investigates the reflections of new technical and spatial experiences effective in Europe on Istanbul, along with the transformations of orangeries that have existed for centuries. This study aims to uncover the historical traces of these structures, which started vanishing in the mid-twentieth century, along with the social culture they embodied, and to explore the place of this lost tradition within collective memory through literary narratives. This discussion aims to broaden the perspectives on the architectural history of Istanbul houses by including the natural environment, rather than focusing only on buildings. The primary sources examined are official documents, architectural drawings, photographs, and literary sources.
Bugün yoğun yapılaşmış büyük bir metropol olan İstanbul'un tarihî ekolojisinde yüzyıllar içinde katmanlaşan ve gelişen bir bitki çeşitliliği, bostanlar ve bahçeler önemli yer tutmaktadır. 19. yüzyılda sarayların ve evlerin bahçeleri, gündelik yaşamda yapıların kendileri kadar önemlidir. Bu durum, bahçe ve bitkiler konusunda zengin bir kültürü ve toplumsal duyarlılığı da beslemiştir. Mutfak ve bahçeler için çok değerli olan narenciye bitkileri ve çiçekler için inşa edilen limonluk yapıları aynı gelenek ve hassasiyetin parçasıdır. 19. yüzyılın ortalarında saltanatın Boğaz kıyısında Dolmabahçe Sarayı'na taşınmasıyla başlayan ve Yıldız Sarayı'nın oluşumuyla zirveye ulaşan kentsel mekânın ve peyzaj anlayışının yeniden şekillenmesi sürecinde, limonluklar da saraylarda ve İstanbul elitlerinin bahçelerinde yeni bir görünürlük kazanmıştır. Bu bağlamda bu çalışma, Avrupa'da etkili olan yeni teknolojik ve mekânsal deneyimlerin İstanbul'daki yansımalarını, saray ve konut bahçelerinde yüzyıllardır varlığını sürdüren limonluk yapılarının tarih içindeki dönüşümlerini ortaya koyarak tartışmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, yirminci yüzyıl ortalarından itibaren kentsel peyzajdan silinmeye başlayan bu yapıların ve ait oldukları toplumsal kültürün tarihî izlerini sürmek, kaybolan bu geleneğin toplumsal hafızadaki yerini edebî anlatılar aracılığıyla araştırmaktır. Ayrıca bu çalışmanın İstanbul'da konutun mimari tarihini yalnızca yapılara odaklanmadan doğal çevreyi de içeren geniş bir bağlamda düşünmeye katkı sağlaması hedeflenmiştir. İncelenen birincil kaynaklar arasında resmî yazışmalar, mimari çizimler, fotoğraflar ve edebî anlatılar yer almaktadır.
Au milieu du XIXe siècle, l’Istanbul d’époque ottomane présentait des conditions dynamiques propices à un changement politique et social. Par un heureux hasard, l’architecte italo-suisse Gaspare Fossati arriva à Istanbul en 1838, en qualité d’architecte de la cour impériale russe, avec pour mission de construire le nouveau palais destiné à accueillir l’ambassade russe dans le district de Pera. C’était une époque qui ouvrait de nouvelles perspectives pour un architecte européen, en particulier si ce dernier était également capable d’établir de nouveaux réseaux avec l’élite ottomane.
Dans ce contexte historique, le présent article revisite le long processus de construction de la Darülfünun, la nouvelle université d’Istanbul conçue par Gaspare Fossati. L’étude analyse les difficultés rencontrées par le projet dès le début, soulignant le rôle essentiel de Gaspare Fossati. La brève histoire architecturale de la Darülfünun est principalement basée sur des sources primaires provenant des Archives d’État d’Istanbul et des Archives cantonales à Bellinzone.
SUMMARY
Mid-nineteenth-century Ottoman Istanbul presents a dynamic atmosphere of political and social change. The Swiss-Italian architect Gaspare Fossati had the good fortune of travelling to Istanbul in 1838 to build the new Russian Embassy in Pera as the court architect of the Russian Empire. This was a time when fresh prospects for a European architect were opening up, especially if he was also skilled in establishing new networks with the Ottoman elite.
Against this historical backdrop, the present research revisits Gaspare Fossati’s prolonged and delayed process of building a new university in Istanbul, the Darülfünun. The study examines the difficulties encountered from the very beginning of the project and reveals Gaspare Fossati’s crucial role as architect. This brief architectural history of the Darülfünun is based largely on primary sources from the Presidency State Archives in Istanbul and the Cantonal Archives in Bellinzona.
The mid-nineteenth century Istanbul presents a heterogeneous population and a dynamic urban context. Houses are significant components of this complex urban space. This study aims to investigate the mid-nineteenth century Istanbul houses based on the information retrieved from the newspaper advertisements of two Ottoman Turkish newspapers in 1840-67. The houses belonged mostly to the Muslim population of the mid-low and upper socio-economic classes. The survey showed the common and distinctive features of these houses and discussed aspects like price, spatial organization, household and everyday practices. Boundaries and thresholds inside and around these houses were also the themes highlighted for interpreting variations of their spatial organizations.
http://www.mimarist.org/mimar-ist-sayi-73-kis-2022/
kılmıştır. Bu doğrultuda başkent Ankara'nın yakın çevresinde kurulan Atatürk
Orman Çiftliği de, erken cumhuriyet döneminde kent ve kırın uzlaşmasını kurumsal olarak yorumlayan ilk zirai modeldir.
PAPERS by Göksun Akyürek
A major transformation in the urban landscape began with the court’s relocation to Dolmabahçe Palace on the Bosphorus in the mid-nineteenth century and culminated with Yıldız Palace’s establishment. The orangeries also gained new visibility in the new imperial gardens and the gardens of Istanbul’s elite. In this context, the research investigates the reflections of new technical and spatial experiences effective in Europe on Istanbul, along with the transformations of orangeries that have existed for centuries. This study aims to uncover the historical traces of these structures, which started vanishing in the mid-twentieth century, along with the social culture they embodied, and to explore the place of this lost tradition within collective memory through literary narratives. This discussion aims to broaden the perspectives on the architectural history of Istanbul houses by including the natural environment, rather than focusing only on buildings. The primary sources examined are official documents, architectural drawings, photographs, and literary sources.
Bugün yoğun yapılaşmış büyük bir metropol olan İstanbul'un tarihî ekolojisinde yüzyıllar içinde katmanlaşan ve gelişen bir bitki çeşitliliği, bostanlar ve bahçeler önemli yer tutmaktadır. 19. yüzyılda sarayların ve evlerin bahçeleri, gündelik yaşamda yapıların kendileri kadar önemlidir. Bu durum, bahçe ve bitkiler konusunda zengin bir kültürü ve toplumsal duyarlılığı da beslemiştir. Mutfak ve bahçeler için çok değerli olan narenciye bitkileri ve çiçekler için inşa edilen limonluk yapıları aynı gelenek ve hassasiyetin parçasıdır. 19. yüzyılın ortalarında saltanatın Boğaz kıyısında Dolmabahçe Sarayı'na taşınmasıyla başlayan ve Yıldız Sarayı'nın oluşumuyla zirveye ulaşan kentsel mekânın ve peyzaj anlayışının yeniden şekillenmesi sürecinde, limonluklar da saraylarda ve İstanbul elitlerinin bahçelerinde yeni bir görünürlük kazanmıştır. Bu bağlamda bu çalışma, Avrupa'da etkili olan yeni teknolojik ve mekânsal deneyimlerin İstanbul'daki yansımalarını, saray ve konut bahçelerinde yüzyıllardır varlığını sürdüren limonluk yapılarının tarih içindeki dönüşümlerini ortaya koyarak tartışmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, yirminci yüzyıl ortalarından itibaren kentsel peyzajdan silinmeye başlayan bu yapıların ve ait oldukları toplumsal kültürün tarihî izlerini sürmek, kaybolan bu geleneğin toplumsal hafızadaki yerini edebî anlatılar aracılığıyla araştırmaktır. Ayrıca bu çalışmanın İstanbul'da konutun mimari tarihini yalnızca yapılara odaklanmadan doğal çevreyi de içeren geniş bir bağlamda düşünmeye katkı sağlaması hedeflenmiştir. İncelenen birincil kaynaklar arasında resmî yazışmalar, mimari çizimler, fotoğraflar ve edebî anlatılar yer almaktadır.
Au milieu du XIXe siècle, l’Istanbul d’époque ottomane présentait des conditions dynamiques propices à un changement politique et social. Par un heureux hasard, l’architecte italo-suisse Gaspare Fossati arriva à Istanbul en 1838, en qualité d’architecte de la cour impériale russe, avec pour mission de construire le nouveau palais destiné à accueillir l’ambassade russe dans le district de Pera. C’était une époque qui ouvrait de nouvelles perspectives pour un architecte européen, en particulier si ce dernier était également capable d’établir de nouveaux réseaux avec l’élite ottomane.
Dans ce contexte historique, le présent article revisite le long processus de construction de la Darülfünun, la nouvelle université d’Istanbul conçue par Gaspare Fossati. L’étude analyse les difficultés rencontrées par le projet dès le début, soulignant le rôle essentiel de Gaspare Fossati. La brève histoire architecturale de la Darülfünun est principalement basée sur des sources primaires provenant des Archives d’État d’Istanbul et des Archives cantonales à Bellinzone.
SUMMARY
Mid-nineteenth-century Ottoman Istanbul presents a dynamic atmosphere of political and social change. The Swiss-Italian architect Gaspare Fossati had the good fortune of travelling to Istanbul in 1838 to build the new Russian Embassy in Pera as the court architect of the Russian Empire. This was a time when fresh prospects for a European architect were opening up, especially if he was also skilled in establishing new networks with the Ottoman elite.
Against this historical backdrop, the present research revisits Gaspare Fossati’s prolonged and delayed process of building a new university in Istanbul, the Darülfünun. The study examines the difficulties encountered from the very beginning of the project and reveals Gaspare Fossati’s crucial role as architect. This brief architectural history of the Darülfünun is based largely on primary sources from the Presidency State Archives in Istanbul and the Cantonal Archives in Bellinzona.
The mid-nineteenth century Istanbul presents a heterogeneous population and a dynamic urban context. Houses are significant components of this complex urban space. This study aims to investigate the mid-nineteenth century Istanbul houses based on the information retrieved from the newspaper advertisements of two Ottoman Turkish newspapers in 1840-67. The houses belonged mostly to the Muslim population of the mid-low and upper socio-economic classes. The survey showed the common and distinctive features of these houses and discussed aspects like price, spatial organization, household and everyday practices. Boundaries and thresholds inside and around these houses were also the themes highlighted for interpreting variations of their spatial organizations.
http://www.mimarist.org/mimar-ist-sayi-73-kis-2022/
kılmıştır. Bu doğrultuda başkent Ankara'nın yakın çevresinde kurulan Atatürk
Orman Çiftliği de, erken cumhuriyet döneminde kent ve kırın uzlaşmasını kurumsal olarak yorumlayan ilk zirai modeldir.
İstanbul konutunun çok katmanlı tarihi içinde, evin mimari/mekansal düzeninin yanı sıra parçası olduğu kentsel bağlamda özel yaşam alanı ve aynı zamanda özel mülkiyet birimi olarak ne tür ekonomik ve sosyal ağlarla tanımlı olduğu problemi önemli bir yer tutar. Konutu kentsel ölçekli bir yaklaşımla ele almayı gerektiren bu problem, Osmanlı Devleti'nin karmaşık mülkiyet rejimine dair tartışmaların da gölgesinde kalmaktadır. Bu araştırma, İstanbul’da on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında sayıları hızla artarak çeşitlenen Türkçe süreli yayınların ilan bölümlerinde kendisine yeni bir kamusallık oluşturan satılık ya da kiralık konut piyasasına dair verileri kullanarak İstanbul konutunu kentsel ölçekli ekonomik ve mimari/mekansal bir birim olarak tartışmaya açmayı önermektedir. Konutun modern bir emtiaya dönüşme sürecini görünür hale getiren söz konusu ilanlar, konutun mekansal ve işlevsel organizasyonunu, kentsel topografyadaki değişim değerini ve bu değeri tanımlayan kriterleri ortaya koyan terminolojiyi tartışmak üzere yeni bir veri alanı oluşturmaktadır. Önerilen bu araştırma en genel anlamda, on dokuzuncu yüzyılda İstanbul konutunu mekânsal ve ekonomik bir birim olarak kentsel bağlamıyla birlikte yeni bir değerlendirme zemininde tartışmaya açmayı hedeflemektedir.
https://openaccess.29mayis.edu.tr/xmlui/handle/20.500.12723/2360?show=full