Papers by Gülen Sinem Tek
The notion of ‘human dignity’ which is stated in several legal sources, starting with the Turkish... more The notion of ‘human dignity’ which is stated in several legal sources, starting with the Turkish Constitution, is not defined in any text. However, Turkish legislation and case law frequently refer to human dignity. This concept, which should normally be used to protect personal rights and fundamental freedoms, has largely been politicized for the last decade. It became an interpretive tool used to restrict the right of the public to information, by allowing politicians to discourage criticism which would normally be considered as acceptable. Nevertheless, the concept of human dignity has a crucial role to play in the field of bioethics: it is used to restrict one’s right to self-determination, especially in denying individuals the right to live or to die as they wish. As a result, it appears that human dignity is not adequately protected by Turkish law

Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2016
Öz: Üst hakkı sözleşmesinin ayni etkili ve eşyaya bağlı borç etkisi doğuran hükümleri üçün-cü kiş... more Öz: Üst hakkı sözleşmesinin ayni etkili ve eşyaya bağlı borç etkisi doğuran hükümleri üçün-cü kişilere karşı ileri sürülebilmektedir. Ancak, salt kişisel etkili hükümleri, alacağın devri ya da borcun üstlenilmesi gibi bir işlem olmadıkça, üst hakkı ilişkisine sonradan dahil olan üçün-cü kişiye karşı ileri sürülememektedir. İsviçre hukukunda, üst hakkının kapsam ve içeriğini düzenleyen 779b maddesine ikinci bir fıkra eklenmiştir. Bu yeni fıkra uyarınca, üst hakkının kişisel nitelikteki hükümleri de, tapu kütüğüne şerh edilmek kaydı ile hakkı devralan üçüncü kişiye karşı ileri sürülebilecektir. Şerh edilmek sureti ile bu kişisel borçlar eşyaya bağlı borç etkisi gösterecektir. Bununla birlikte şerhin munzam etkisinin de dışlanmaması gerekir. Söz konusu hükmün Türk hukukunda da düzenlenmesi, idarenin yüklü taşınmaz maliki olduğu ve üst hakkı sahibinin sözleşmesel olarak tasarruf yetkisinin kısıtlandığı durumlarda, eşya hu-kukunun genel ilkeleri ve sözleşmelerin nispiliği ile bağdaşmayan tapu sicili uygulamalarını düzeltecek bir imkan sunabilir. Abstract: The dispositions with real effect and propter rem obligation effect of the superficies contract can be advanced to third parties. However purely personal dispositions of that can not be advanced to third party which involves lately into the superficies relation, unless there
Turk Borclar Kanunu’nda 1998’den beri devam eden revizyon calismasi 2011 yilinda sona ermis olup,... more Turk Borclar Kanunu’nda 1998’den beri devam eden revizyon calismasi 2011 yilinda sona ermis olup, 11.01.2011 tarihinde kabul edilen yeni Turk Borclar Kanunu, 04.02.2011 tarihli ve 27836 sayili Resmi Gazete’de yayinlanmis ve 01.07.2012’de yururluge girmistir . Revizyon yapilirken Turk kanun koyucusu esas olarak Isvicre Borclar Kanunu’nda gerceklestirilmis revizyonlar ile uluslararasi calismalari da dikkate almistir. Bunlar, gerekcede belirtildigi uzere, UNIDROIT ilkeleri ve Milletlerarasi Mal Satimina Iliskin Sozlesmeler Hakkinda Birlesmis Milletler Sozlesmesi (Viyana Satim Konvansiyonu), Milletlerarasi Ticari Sozlesmelere Iliskin Ilkeler, Avrupa Sozlesmeler Hukukunun Temel Ilkeleri ve Avrupa Haksiz Fiil Hukukunun Temel Ilkeleri’dir.

İstanbul Hukuk Mecmuası, Jun 30, 2019
Öz Taşınmaz yükü, bir taşınmazın malikini yalnız o taşınmaz ile sorumlu olacak şekilde, diğer bir... more Öz Taşınmaz yükü, bir taşınmazın malikini yalnız o taşınmaz ile sorumlu olacak şekilde, diğer bir kişiye bir şeyi vermek veya yapmak ile yükümlü kılan ayni haktır. Taşınmaz yüküne ayni karakterini veren teminat unsuru, olumlu edim ile sıkı bir bağ içindedir. Bu yönü ile, irtifak haklarına bağlanan ikincil yapma edimleri ile benzerlik gösterir. Ne var ki, irtifak hakkına bağlı yapma ediminin, irtifak sözleşmesinde kararlaştırılarak tescile yansıtılması, irtifaka oranla daha ağır bir yük arz edememesi ve varlığının irtifaka bağlı olmasına karşılık; irtifak ile aynı taşınmazı yükümlese de, taşınmaz yükü kural olarak bağımsızdır. Bununla birlikte, taşınmaz yükünün irtifak hakkına bağlı olarak kurulabilmesi de mümkündür. Bu çerçevede, taşınmaz yükünün bağlanacağı irtifakın eşyaya bağlı ya da kişisel olması bir fark yaratmamak ile beraber, sürekli olması lazımdır. Aynı şekilde, söz konusu irtifak ile bu taşınmaz yükü arasında bir iç bağlantının; taşınmaz yükü ile irtifakın aynı taşınmazı konu alması ve taşınmaz yükünün irtifakın kullanılmasını kolaylaştıracak, mümkün kılacak ya da emniyet altına alacak şekilde kurulması şeklinde sağlanması gerekir. Ancak, taşınmaz yükü irtifak hakkına bağlı yan borçtan farklı olarak, irtifaktan daha ağır bir yük getirebilir. Taşınmaz yükünün irtifaka bağlanması ile, irtifak ayakta kaldığı müddetçe, taşınmazın yükten kurtarılması talep edilemeyecek; irtifak hakkı sona erdiğinde taşınmaz yükü de sona erecektir. Bunun sonucunda, irtifak ile yüklü taşınmazın bölünmesi halinde, irtifakın nakledilemediği parsellerden taşınmaz yükü de terkin edilecektir.

İstanbul Hukuk Mecmuası, Jun 30, 2019
Öz Taşınmaz yükü, bir taşınmazın malikini yalnız o taşınmaz ile sorumlu olacak şekilde, diğer bir... more Öz Taşınmaz yükü, bir taşınmazın malikini yalnız o taşınmaz ile sorumlu olacak şekilde, diğer bir kişiye bir şeyi vermek veya yapmak ile yükümlü kılan ayni haktır. Taşınmaz yüküne ayni karakterini veren teminat unsuru, olumlu edim ile sıkı bir bağ içindedir. Bu yönü ile, irtifak haklarına bağlanan ikincil yapma edimleri ile benzerlik gösterir. Ne var ki, irtifak hakkına bağlı yapma ediminin, irtifak sözleşmesinde kararlaştırılarak tescile yansıtılması, irtifaka oranla daha ağır bir yük arz edememesi ve varlığının irtifaka bağlı olmasına karşılık; irtifak ile aynı taşınmazı yükümlese de, taşınmaz yükü kural olarak bağımsızdır. Bununla birlikte, taşınmaz yükünün irtifak hakkına bağlı olarak kurulabilmesi de mümkündür. Bu çerçevede, taşınmaz yükünün bağlanacağı irtifakın eşyaya bağlı ya da kişisel olması bir fark yaratmamak ile beraber, sürekli olması lazımdır. Aynı şekilde, söz konusu irtifak ile bu taşınmaz yükü arasında bir iç bağlantının; taşınmaz yükü ile irtifakın aynı taşınmazı konu alması ve taşınmaz yükünün irtifakın kullanılmasını kolaylaştıracak, mümkün kılacak ya da emniyet altına alacak şekilde kurulması şeklinde sağlanması gerekir. Ancak, taşınmaz yükü irtifak hakkına bağlı yan borçtan farklı olarak, irtifaktan daha ağır bir yük getirebilir. Taşınmaz yükünün irtifaka bağlanması ile, irtifak ayakta kaldığı müddetçe, taşınmazın yükten kurtarılması talep edilemeyecek; irtifak hakkı sona erdiğinde taşınmaz yükü de sona erecektir. Bunun sonucunda, irtifak ile yüklü taşınmazın bölünmesi halinde, irtifakın nakledilemediği parsellerden taşınmaz yükü de terkin edilecektir.

İstanbul Hukuk Mecmuası, 2019
Öz Taşınmaz yükü, bir taşınmazın malikini yalnız o taşınmaz ile sorumlu olacak şekilde, diğer bir... more Öz Taşınmaz yükü, bir taşınmazın malikini yalnız o taşınmaz ile sorumlu olacak şekilde, diğer bir kişiye bir şeyi vermek veya yapmak ile yükümlü kılan ayni haktır. Taşınmaz yüküne ayni karakterini veren teminat unsuru, olumlu edim ile sıkı bir bağ içindedir. Bu yönü ile, irtifak haklarına bağlanan ikincil yapma edimleri ile benzerlik gösterir. Ne var ki, irtifak hakkına bağlı yapma ediminin, irtifak sözleşmesinde kararlaştırılarak tescile yansıtılması, irtifaka oranla daha ağır bir yük arz edememesi ve varlığının irtifaka bağlı olmasına karşılık; irtifak ile aynı taşınmazı yükümlese de, taşınmaz yükü kural olarak bağımsızdır. Bununla birlikte, taşınmaz yükünün irtifak hakkına bağlı olarak kurulabilmesi de mümkündür. Bu çerçevede, taşınmaz yükünün bağlanacağı irtifakın eşyaya bağlı ya da kişisel olması bir fark yaratmamak ile beraber, sürekli olması lazımdır. Aynı şekilde, söz konusu irtifak ile bu taşınmaz yükü arasında bir iç bağlantının; taşınmaz yükü ile irtifakın aynı taşınmazı konu alması ve taşınmaz yükünün irtifakın kullanılmasını kolaylaştıracak, mümkün kılacak ya da emniyet altına alacak şekilde kurulması şeklinde sağlanması gerekir. Ancak, taşınmaz yükü irtifak hakkına bağlı yan borçtan farklı olarak, irtifaktan daha ağır bir yük getirebilir. Taşınmaz yükünün irtifaka bağlanması ile, irtifak ayakta kaldığı müddetçe, taşınmazın yükten kurtarılması talep edilemeyecek; irtifak hakkı sona erdiğinde taşınmaz yükü de sona erecektir. Bunun sonucunda, irtifak ile yüklü taşınmazın bölünmesi halinde, irtifakın nakledilemediği parsellerden taşınmaz yükü de terkin edilecektir. Abstract The real burden is a right in rem which obliges an owner of immovable property to fulfil an obligation to a beneficiary for which he/she is liable solely with the immovable property. The surety element that makes the real burden a right in rem is highly bound to the positive act. From this aspect, real burden is similar to the accessory positive act to the easement. Despite the fact that the accessory positive act to the easement should be determined within the constitutive agreement of the easement and based on an entry in the land register, that it shouldn't present a bigger encumbrance than the easement itself and that its existence is bound to the existence of the easement; the real burden is in principle independent. However, a real burden can be linked to an easement. In this context, the real burden must be linked to a permanent easement, but it doesn't matter if the easement is a real or personal one. Similarly, there should be an internal link between these two rights. This internal link will be assured by establishing the easement and the real burden on the same immovable property and creating the real burden in the way to ease, enable and secure the exercise of the easement. But unlike the accessory positive act bound to easement, the real burden can present a bigger encumbrance than the easement to which it is linked. Real burden linked to the permanent easement, the debtor may not request its redemption and the real burden will be extinguished whenever the easement is extinguished. Consequently, if the property charged with the easement is partitioned, the real burden will be deleted from the parts to which the easement couldn't be transferred.

Comme la Suisse, la Turquie célèbre en 2015 le cinquantième anniversaire de l’introduction en ... more Comme la Suisse, la Turquie célèbre en 2015 le cinquantième anniversaire de l’introduction en droit civil de règles sur la propriété par étages. Mais elle a opté pour un système totalement différent, qui peut offrir un autre point de vue pour les juristes suisses. Le système turc est basé sur la propriété individuelle des parties exclusives du bâtiment totalement construit. Le propriétaire de la partie exclusive a également une copropriété sur les domaines communs et le bien-fonds. Ainsi, en prévoyant deux sortes de propriété distinctes sur un même immeuble, le système turc s’écarte du principe de l’accession. Ces dispositions figurent dans une loi spéciale.
Le titre d’acquisition pour la constitution de la propriété par étages peut être un acte juridique ou un jugement. L’acte juridique constitutif est en principe un contrat ou un acte unilatéral ; il peut aussi s’agir d’une servitude d’étages, qui, malgré sa dénomination, une obligation personnelle de faire liée à la quote-part. Chaque partie exclusive est immatriculée comme immeuble sur un feuillet du livre de propriété par étages et sa quote-part sur le bien-fonds y est indiquée.

Prof. Dr. Özer Seliçi'nin Anısına Armağan
Öz: Üst hakkı sözleşmesinin ayni etkili ve eşyaya bağlı borç etkisi doğuran hükümleri üçün-cü kiş... more Öz: Üst hakkı sözleşmesinin ayni etkili ve eşyaya bağlı borç etkisi doğuran hükümleri üçün-cü kişilere karşı ileri sürülebilmektedir. Ancak, salt kişisel etkili hükümleri, alacağın devri ya da borcun üstlenilmesi gibi bir işlem olmadıkça, üst hakkı ilişkisine sonradan dahil olan üçün-cü kişiye karşı ileri sürülememektedir. İsviçre hukukunda, üst hakkının kapsam ve içeriğini düzenleyen 779b maddesine ikinci bir fıkra eklenmiştir. Bu yeni fıkra uyarınca, üst hakkının kişisel nitelikteki hükümleri de, tapu kütüğüne şerh edilmek kaydı ile hakkı devralan üçüncü kişiye karşı ileri sürülebilecektir. Şerh edilmek sureti ile bu kişisel borçlar eşyaya bağlı borç etkisi gösterecektir. Bununla birlikte şerhin munzam etkisinin de dışlanmaması gerekir. Söz konusu hükmün Türk hukukunda da düzenlenmesi, idarenin yüklü taşınmaz maliki olduğu ve üst hakkı sahibinin sözleşmesel olarak tasarruf yetkisinin kısıtlandığı durumlarda, eşya hu-kukunun genel ilkeleri ve sözleşmelerin nispiliği ile bağdaşmayan tapu sicili uygulamalarını düzeltecek bir imkan sunabilir. Abstract: The dispositions with real effect and propter rem obligation effect of the superficies contract can be advanced to third parties. However purely personal dispositions of that can not be advanced to third party which involves lately into the superficies relation, unless there

Corps de la Femme et Biomédecine, Oct 2013
Objet de fascination et de fantasmes, le corps féminin est tantôt magnifié, tantôt réifié et parf... more Objet de fascination et de fantasmes, le corps féminin est tantôt magnifié, tantôt réifié et parfois même voilé. « C’est nous qui faisons des femmes ce qu’elles valent et voilà pourquoi elles ne valent rien » proclame Mirabeau aux temps des Lumières ; « La femme est l’avenir de l’homme » lui répond plus tard Aragon. C’est dire combien le corps féminin est source de toutes les ambiguïtés.
C’est dans ses rapports avec la biomédecine que le corps de la femme est examiné dans cet ouvrage. En effet, entre les possibilités offertes aux femmes non seulement de procréer (avec la procréation médicalement assistée) ou de refuser de le faire (contraception, stérilisation volontaire, interruption de grossesse), mais aussi de prendre connaissance d’une prédisposition génétique grâce aux tests mis sur le marché ou d’améliorer esthétiquement leur image, une question récurrente se dégage : par ses progrès vertigineux, la biomédecine, qui engendre aujourd’hui une extrême médicalisation du corps, libère-t-elle la femme ? N’est-elle pas également un facteur d’aliénation face aux risques d’instrumentalisation du corps ou de ses éléments ? Les auteurs de cet ouvrage, juristes, anthropologues, philosophes, sociologues et médecins, se sont penchés sur ces questions. Les contributions regroupées dans cette étude internationale et pluridisciplinaire analysent, dans dix-neuf pays, la réalité des développements fulgurants de la biomédecine sur le corps féminin. Sont ainsi comparés pour la première fois de nombreux systèmes, européens, africains, nord et sud-américains, mais également chinois et japonais. Au-delà du constat des différences, ponctuées de similitudes tenant au développement d’une certaine médecine du mieux-être, l’objectif de ces travaux est, au final, de montrer le sens des limites fixées ou non par les États et la difficulté de penser la liberté de la femme.
Uploads
Papers by Gülen Sinem Tek
Le titre d’acquisition pour la constitution de la propriété par étages peut être un acte juridique ou un jugement. L’acte juridique constitutif est en principe un contrat ou un acte unilatéral ; il peut aussi s’agir d’une servitude d’étages, qui, malgré sa dénomination, une obligation personnelle de faire liée à la quote-part. Chaque partie exclusive est immatriculée comme immeuble sur un feuillet du livre de propriété par étages et sa quote-part sur le bien-fonds y est indiquée.
C’est dans ses rapports avec la biomédecine que le corps de la femme est examiné dans cet ouvrage. En effet, entre les possibilités offertes aux femmes non seulement de procréer (avec la procréation médicalement assistée) ou de refuser de le faire (contraception, stérilisation volontaire, interruption de grossesse), mais aussi de prendre connaissance d’une prédisposition génétique grâce aux tests mis sur le marché ou d’améliorer esthétiquement leur image, une question récurrente se dégage : par ses progrès vertigineux, la biomédecine, qui engendre aujourd’hui une extrême médicalisation du corps, libère-t-elle la femme ? N’est-elle pas également un facteur d’aliénation face aux risques d’instrumentalisation du corps ou de ses éléments ? Les auteurs de cet ouvrage, juristes, anthropologues, philosophes, sociologues et médecins, se sont penchés sur ces questions. Les contributions regroupées dans cette étude internationale et pluridisciplinaire analysent, dans dix-neuf pays, la réalité des développements fulgurants de la biomédecine sur le corps féminin. Sont ainsi comparés pour la première fois de nombreux systèmes, européens, africains, nord et sud-américains, mais également chinois et japonais. Au-delà du constat des différences, ponctuées de similitudes tenant au développement d’une certaine médecine du mieux-être, l’objectif de ces travaux est, au final, de montrer le sens des limites fixées ou non par les États et la difficulté de penser la liberté de la femme.
Le titre d’acquisition pour la constitution de la propriété par étages peut être un acte juridique ou un jugement. L’acte juridique constitutif est en principe un contrat ou un acte unilatéral ; il peut aussi s’agir d’une servitude d’étages, qui, malgré sa dénomination, une obligation personnelle de faire liée à la quote-part. Chaque partie exclusive est immatriculée comme immeuble sur un feuillet du livre de propriété par étages et sa quote-part sur le bien-fonds y est indiquée.
C’est dans ses rapports avec la biomédecine que le corps de la femme est examiné dans cet ouvrage. En effet, entre les possibilités offertes aux femmes non seulement de procréer (avec la procréation médicalement assistée) ou de refuser de le faire (contraception, stérilisation volontaire, interruption de grossesse), mais aussi de prendre connaissance d’une prédisposition génétique grâce aux tests mis sur le marché ou d’améliorer esthétiquement leur image, une question récurrente se dégage : par ses progrès vertigineux, la biomédecine, qui engendre aujourd’hui une extrême médicalisation du corps, libère-t-elle la femme ? N’est-elle pas également un facteur d’aliénation face aux risques d’instrumentalisation du corps ou de ses éléments ? Les auteurs de cet ouvrage, juristes, anthropologues, philosophes, sociologues et médecins, se sont penchés sur ces questions. Les contributions regroupées dans cette étude internationale et pluridisciplinaire analysent, dans dix-neuf pays, la réalité des développements fulgurants de la biomédecine sur le corps féminin. Sont ainsi comparés pour la première fois de nombreux systèmes, européens, africains, nord et sud-américains, mais également chinois et japonais. Au-delà du constat des différences, ponctuées de similitudes tenant au développement d’une certaine médecine du mieux-être, l’objectif de ces travaux est, au final, de montrer le sens des limites fixées ou non par les États et la difficulté de penser la liberté de la femme.