Economics and Finance

The book is very well organized and divided into seven chapters. In his detailed and comprehensive work, de Haan lays out the main terms related to the subject, country classifications, what ‘third world’ denotes, and what happened there in terms of economic development. He provides development theories of first, second, and third generations, and finally discusses the developing part of the world’s share of globalization and international trade.

The main aim of this study is to determine the export competitiveness and specialization levels of countries that export wood and wooden products. To do this, 10 countries with the highest export volume between 2010 and 2019 are determined under the HS-2007 product classification, using the "44-Wood and Articles of Wood" product group export data. The Relative Export Advantage (RXA) Index and Net Export Index (NEI) are used to measure export competitiveness. Moreover, for the product groups where countries gain competitive advantage, crosscountry correlation is analyzed. With the analysis, efforts are made to determine whether there is a correlation between the countries' specialization coefficient. On the one hand, it is seen that, among 21 product groups under the 44-Wood and Articles of Wood group, Poland has a competitive advantage in the export of 16 product groups, followed by Malaysia in 13, Austria and Vietnam in 12, and Canada and Indonesia in 11, respectively. Germany and USA, on the other hand, have competitive advantages in six product groups which make them the least advantageous among all these countries. Countries that have had a competitive advantage have usually shown specialization in exports as well with respect to their own trade performance. According to the results of the correlation test, which is between specialization coefficient within a certain product group, a strong correlation and a positive relationship are found between the countries that have a competitive advantage in exports. Especially in the product groups coded 4409 (wood, including strips and friezes for parquet flooring, not assembled), 4411 (fiberboard of wood), 4415 (packing cases, boxes, crates, drums, and similar packings, of wood), and 4418 (builders' joinery and carpentry of wood), a high correlation exists between countries. To be specific, in the correlation test held for 10 countries and 21 product groups, Malaysia, matching in 40 categories with the other countries, has the greatest number of meaningful relationships. It is followed by Austria with 37 and Poland with 32. Therefore, it could be stated that this is a confirmation that these countries, in a high competition with the other countries, have a meaningful relationship in terms of specialization coefficient in the global market.

İktisadın krizi bugün büyüme, fiyat istikrarı, dağılım ve ya bölüşüm olmaktan çıkmış hız ve hazzın çağında aşırılıklarla mücadele haline gelmiştir. Her şeyin çok, çoğun da makbul olduğu bu dönemde iktisadın krizi tüm dünyayı doyuracak miktarda üretim yapıp hala dünya nüfusunun 10’da birinin açlık sınırının altında 7’de birinin ise sefalet içinde yaşadığı gerçeğidir. Var olmanın hemen tüm alternatif yolları kapanıp insana varolmanın tek yolunun rakamlardan geçtiği öğretilince, üremek ve çoğalmak da “ben de buradayım” demenin yegane yolu olagelmiştir. Özellikle aydınlanma sonrası insanın zihinsel gelişimiyle ilkel dürtülerini dizginlemeye başladığı moral ilkeler geliştirdiği döneme gelinmişti. O dönemde var olmak için var etmek gerekli görülse de var etmenin farklı yolları övülüyordu ve lüks tüketim Rousseau başta olmak üzere çoğu aydınlanma düşünürünce yeriliyordu. Materyal veya zihinsel üretim bir var olmak biçimi olarak benimsenmişti. İzleyen dönemde Neoliberalizmin dizginleri ele almasıyla birlikte zihinsel üretimle bağların kopması, yalnızca materyal üretimine yönelmesi insanın var olma kaygısının da en ilkel versiyonuna dönmesiyle sonuçlandı. Şimdilerde bu yaklaşımın hataları, doğurduğu sonuçlara bakılarak anlaşılır hale geldi ve çözümler bulmak için sistemin en büyük destekçisi olan kurumlar dahi—Dünya Bankası, IMF, Birleşmiş Milletler gibi—kolları sıvadı.
İklim krizi ve 2019’da başlayan salgınla beraber iyiden iyiye derinleşen yoksulluk ve eşitsizlik, haz odaklı ve her şeyin aşırı hızlı olduğu bu dönemin sebebi değil aksine doğurduğu bir sonuçtur. Global düzeyde güncel iktisadi sorunlardan iklim krizinin ele alındığı bu bölümde yaşamın her düzeyinde yavaşlamanın gereği hızlı moda (fast-fashion) özelinde ele alınmış, hızın yol açtığı dengesizlik, eşitsizlik, ve derinleştirdiği yoksulluk, yavaşlayan iktisadi eylemle çözümlenmeye çalışılmıştır. Sweatshoplarda hızlı moda için üretim yapan yoksul ülkelerden aşırı tüketim yapan gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelere, yaratılan tahribatın ancak bir yavaşlamayla çözülebileceği bu bölümün ana savunusudur.

Bu bölümde dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’de aile planlaması ve tek çocuk politikasının doğurduğu bir sonuç olarak yaşlılık olgusu ele alınmıştır. Çin Dünya Bankası 2019 verilerine göre 1 milyar 398 milyonluk nüfusu ile dünyanın en yoğun nüfusa sahip ülkesidir.  Nüfusu kontrol altında tutabilmek için uygulanan tek çocuk politikası nüfus yenilenmesinin önüne geçmekle kalmamış, yaşlı nüfusun oranını artırarak aile içi ve toplumsal düzeydeki ilişki biçimlerini etkilemiştir, Çin’in 60 yaş ve üstü nüfusunun toplam nüfusa oranı %30 civarındadır (Textor, 2020). Çin bir yandan 2016 yılında tek çocuk politikasından iki çocuk politikasına geçerek genç nüfusun oranını artırmayı planlamaktadır, öte yandan artan nüfusun ihtiyaç ve gereksinimleri doğrultusunda politikalar üretmeye çalışmaktadır. Bu durum devlet politikalarında, sağlık sisteminde, aile içi ilişkilerde ve toplumsal düzeyde farklı karşılıklar bulmuştur. Bu bölümde uluslararası sistemdeki yeri her geçen gün biraz daha güçlenen bu ekonomik, coğrafik ve demografik devin demografik yapısı ortaya konularak mevcut problemlere karşı izlediği politikalar tartışılmaktadır.

Economic complexity can be defined as the composition of a country's productive output and represents the structures that emerge to hold and combine knowledge. Concerning the product categories and their complexity, the most complex products consist of machinery, chemicals and metal products. The main exporters of the most complex products are developed countries. This means that the countries have high export competitiveness. Considering the share of high-tech exports, it is seemed that Turkey is below the level it should be. This causes relatively low index of economic complexity and low export competitiveness of Turkey.

Purpose-The main aim of this paper is to examine the countries' sectoral competitiveness on seafood export. By this study, it is tried to find out whether the countries having great share of seafood export also have got competitiveness in export or not. Methodology-Therefore, top ten countries that have the biggest share in the seafood export worldwide are chosen and the Standard International Trade Classification (SITC) Revision 3 product groups are used to analyse by Revealed Comparative Advantage (RC A) method. Findings-The findings of the analysis have surprisingly showed that Vietnam, Denmark and Chile which have lower-shares of global seafood export also have specialization and comparative advantage on seafood export while the USA with higher-share has competitiveness disadvantage with no specialization. Conclusion-The countries with high-export numbers have not as competitive as it was expected in the seafood trade.

The main purpose of this paper is to determine Turkey's export competitiveness in respect of SITC Technology Classification. The classification has five different categories of goods, namely, raw-material-intense, labour-intense, capital-intense, easy-to-imitate and hard-to-imitate. For analysis, Turkey's export data (US dollars) between 1996 and 2015 is used. Revealed Comparative Advantage (RCA) formula by Bela Balassa (1965) is taken as methodology to analyse. In compliance with Turkey's RCAs of the period, it is found out that Turkey has competitiveness (comparative advantages) on the export of labour intensive and capital intensive goods while it has competitiveness disadvantage on the raw-material intense, easy-to-imitate and hard-to-imitate goods which are research-based goods. It means the goods exported by Turkey is mostly production of labour intense technology, thus it demonstrates that the labour factor is the most significant production factors for Turkey. However, Turkey has disadvantage on easy-to-imitate and hard-to-imitate researchdevelopment-based goods strengthen by innovation and high value added products, which are commonly accepted as development indicators for countries.

Ilk olarak Birlesmis Milletler Cevre Konferanslarinda kuresel duzeyde ele alinan ‘surdurulebilir kalkinma’ anlayisinin, Turkiye’nin cevre politikalari icerisindeki yeri ve kalkinma planlarinda bu konuya verilen onemin incelenmesi bu calismanin amacini olusturmaktadir. Turkiye’nin Kalkinma Planlarinda cevre politikalari incelendiginde, ilk baslarda var olan kirliligi giderici amaclara dayali politikalar dikkati cekmektedir. Daha sonralari ise onleyici politikalar uygulandigi gorulmekte ve cevrenin ekonomi ile butunlesmesine oncelik veren surdurulebilir kalkinma anlayisina uygun politikalarin uygulandigi anlasilmaktadir. Turkiye secilmis Avrupa Birligi uyesi ulkelerle, ozellikle de gelismis ulkelerle karsilastirildiginda cevresel kamu harcamalarinda oldukca alt seviyelerde kalmaktadir. Ozellikle ulusal hasiladan cevresel harcamalara aktarilan pay secilen Avrupa Birligi ulkelerinin oldukca altindadir.

If we a little bit elaborating Schumpeter model of technological innovation (invention → innovation → diffusion), we can confirm that every stage of innovation process is frankly interconnected. With this judgement, it is also seen that socioeconomic institutions are quite influential in the emergence of technological innovation. The main purpose of this paper is to figure out why countries show different level of success; moreover, what kind of effects national education, finance and science have on national and regional technological advances. Furthermore, the role of radical and process innovation is examined in respect of national technological advance and institutional innovations. In this regard, two countries are contrast and compare, namely the USA and Germany.

1978 sonrası, Çin’in dışa açılma ve reformlar süreci ve sonrası gelişmesi son yıllarda çalışılagelen önemli konular arasında yer almaktadır. Dünya çapında politikaya yön veren önemli kurum ve kuruluşlar Çin’deki gelişmeleri yakından takip etmekte, ekonomi devi haline gelen Çin’in başarısının ardındaki faktörlere odaklanılmaktadır. Bu çalışmada, Çin’in gelişimin yalnızca ucuz iş gücü ve sonucunda ortaya çıkan ihracata değil aynı zamanda yetiştirdiği kaliteli beşeri sermayeye dayandığı ortaya konulmaktadır. Çin’deki gelişimin en önemli bileşenlerinden birinin beşeri sermayedir. Burada ana savunu Çin kalkınmasının cehaletin kısır döngüsünün kırılmasıyla sürdürülebilir hale geldiğidir. Bilgi, iletişim ve teknoloji çağında kompleks üretim yapmayan ülkeler için kalkınma da büyüme de sürdürülebilir olmayacaktır. Bu noktada Çin, ucuz emek arzının düşürdüğü maliyetle bir yandan emek yoğun ürün ihracatı ile büyümesini gerçekleştirirken, diğer yandan, yurtdışında ve ülke içinde yüksek kaliteli...

Yabancı para işlemler gerek kur riski taşımaları gerekse banka-ların bu işlemlerden gelir etmeleri nedeniyle bankaların önem verdik-leri işlemlerdir. 2006-2011 döneminde aktif ve pasif içindeki yabancı para kalemleri önemli bir paya sahip olmuştur. Ancak, ülkemizin dışa açık olması, krizlerin bulaşıcılığı, Avrupa ülkelerinde meydana gelen kriz ve dalgalanmalar bu hesap ve işlemlere daha da önem verme-mizi gerektirmektedir. Türk bankacılık sektöründe açık pozisyona geçmiş dönemlerde sıklıkla başvurulmuş, ancak son yıllarda bilanço içi hesaplardaki açık, bilanço dışı işlemlerle dengelenmiş ve net genel pozisyon bu şekilde yasal sınırlar içerisinde kalmıştır. Geçmiş kriz tecrübeleri ile artan farkındalık düzeyi, yabancı para pozisyona ilişkin düzenlemeler ve gelişen risk yönetim uygulamaları bankacılık sektö-rünün maruz kaldığı kur riskini azaltıcı faktörler olmuştur. Abstract Abstract Abstract Abstract Banks pay special attention to foreign exchange transactions as being the source of revenue and foreign exchange risk. Fx

ÖZ Finansal bir sözleşmede taraflardan birinin diğerinden da-ha fazla bilgiye sahip olduğu bir duruma işaret eden asimetrik bilgi sorunu piyasalarda iki tür soruna yol açmaktadır: Ters Se-çim ve Ahlaki Risk. Asimetrik bilginin yoğun olarak bulunduğu bir piyasa etkinlikten ve tam rekabet koşullarından giderek uzak-laşmaktadır. Bu olumsuz durumların giderilmesi için kamunun bilginin edinilmesi ve eşitlenmesine yönelik görev üstlenmesi gerekmektedir. Türkiye'de Kredi Kayıt Bürosu (KKB), Türkiye Cum-huriyeti Merkez Bankası (TCMB) ve Türkiye Bankalar Birliği (TBB) bu konuda önemli görevler üstlenmiş ve asimetrik bilgi sorunlarını azaltmaya yönelik olarak çeşitli ürün ve hizmetler sunmaktadır-lar. Özellikle bankacılık sisteminde daha çok bilgi üretilmesi ve kredilendirme süreçlerinde kullanılmasına karşın, takipteki kredi hesaplarında yine de artış meydana gelmektedir. Bilginin elde edilmesinin yanında bunların doğru bir şekilde yorumlanması, krediyi kullandırdıktan sonra da izleme faaliyetlerine de gereken önemin verilmesi, asimetrik bilgiden dolayı ortaya çıkabilecek geri ödememe durumunu azaltmaya yardımcı olabilecektir. Bu çalışmada, bankaların bireysel ve ticari kredi değerleme süre-cinde asimetrik bilgiyi azaltıcı birtakım uygulamaları ele alınarak

The question about the specialness of banks has been the center of debates amongst academicians and regulators over a long period of time as leading to extensive regulations for controlling and supervision of banks. The base regulations, though not legally compulsory, have been those developed and published by Basel Committee since mid-1970s. The main intention of these regulations is to assure globally sound and stable financial systems in individual countries that will eventually lead to a stable economy across the globe. However, the recent financial crisis has proved that the banking regulations have not served as intended and yet they are under major revisions again. In this paper it is intended to investigate the evolution of bank regulations with a particular attention to the scope of banking, capital adequacy and deposit insurance. It will be another focal point of this paper to draw attention to the existence of cycles in the processes of regulations that makes regulations to move between two extremities; tight and loose regulations. In this manuscript these issues are investigated with an analysis of related literature and with specific observation on the evolution of regulations in the USA.

Öz Bankalar, aracılık fonksiyonunun bir gereği olarak, topladıkları kaynakları ağırlıklı olarak kredi verirler. Kredilendirme bankaların en çok gelir elde ettiği faaliyet olmakla birlikte, bu süreç birçok risk altında gerçekleştirilmektedir. Bankalar, kullandırdıkları kredilerin vadesinde geri ödenmesini/tahsilini sağlamaya da gayret etmektedir. Ancak, kredilendirme sürecinde asimetrik bilginin varlığı, bu süreçte yapılacak hatalar, finansal krizler, reel sektör firmalarından kaynaklanacak hatalardan dolayı zaman zaman kullandırılan kredilerin geri dönüşlerinde sorunlar oluşmaktadır. Sorunlu kredilerin banka finansal tablo ve oranlarına etkileri, banka faaliyetlerini, firmaların kredibilitesini, sermaye yeterliliği, aktif kalitesi, likidite oranlarına da olumsuz etkisi olması nedeniyle önem verilen bir durumdur. Ancak, tüm gözetim, denetim, izleme faaliyetlerine ve sorunlu kredileri tasfiyesine yönelik İstanbul Yaklaşımı, Anadolu Yaklaşımı, Varlık Yönetim Şirketleri, bankaların kendi uygulamalarına rağmen sorunlu kredi miktarı yıllar itibariyle artmaktadır. Çalışmamızda, Türk bankacılık sektörü ve banka grupları itibariyle, krediler, sorunlu krediler,bilanço ve gelir tablosu kalemleri oran analizi yapılmak suretiyle incelenmiş, inceleme dönemi Abstract As a result of their main function, banks transform the collected resources generally into loans. Most of their revenue comes from loan operations but during these operations they are subject to many risks.

ÖZET Yaşanan krizlerden bazılarının bankalardan kaynaklanması yanında, bazen de bankalar krizden en çok etkilenen kurumlar olmuştur. Bu nedenle, ülkelerin finansal sektörlerinin önemli bir payına sahip bankaların sağlamlığı ve güvenirliği ön planda tutulmaktadır. Bankaların fonksiyonlarını yerine getirmesi, kriz dönemlerinde güven ve sağlamlığı sürdürebilmesi için sermayeye ihtiyacı vardır. Ancak, 'ne kadar sermaye gereklidir' sorusuna bir türlü net cevap verilememektedir. Basel Komitesi bu soruya cevap bulabilmek için bankaların bilançolarında taşıdıkları riskler ve buna karşı bulundurması gereken özkaynak miktarını tespit için 1988 yılından beri çalışmalar yapmaktadır. Türk bankacılık sektöründe sermaye yeterliliği kapsamında risklerin 2008-2014 dönemi ortalaması, kredi riski için %86,54, piyasa riski için %3,48 ve operasyonel risk için %9,971 olmuştur. Çalışmamızda,2014 itibariyle aktif toplamındaki ilk 10 banka ve banka gruplarının sermaye yeterliliği kapsamındaki riskleri ve özkaynakları, oran analizi yapmak suretiyle incelenmiştir. ABSTRACT Besides the fact that crises arise from banks, at the same time banks are the most adversely affected organizations by these crises. Due to this fact, soundness and solidity of banks is given priority as banks take up the major share of financial sectors of countries. Banks need capital in order to carry out their functions and sustain soundness and solidity in times of crises. However, there is no clear answer to this one question: 'How much capital is adequate?' The Basel Committee is working since 1988 to find the answer to this question, to find the adequate amount of capital banks have to keep for the risks they carry on their balance sheets. Credit risk makes up the 90% of risks taken into account in terms of capital adequacy. The avarage of capital adequacy related risks of Turkish banking sector , credit, market and operational risks were 86.54%, 3.48% and 9.97% for the period of 2008-2014, respectively. In this study, as of 2014, components of capital adequacy and equity related the first ten banks which have the biggest total assets in the Turkish banking sistem risk are analyzed through ratio analysis