Papers by Semra Betül Doğangüzel

Türk Hukuk Tarihi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 2023
Çalışmada Osmanlı hukukunda maktulün kadın olduğu öldürme suçları ele alınmıştır. Suçun asli ceza... more Çalışmada Osmanlı hukukunda maktulün kadın olduğu öldürme suçları ele alınmıştır. Suçun asli cezası olarak kısas, hem şer'i hem de örfi hukuk kaynaklarında düzenlenmiştir. Bu konuda kadın ve erkek arasında herhangi bir ayrım söz konusu değildir. Bununla birlikte kısasın diyete dönüşmesi durumunda gündeme gelen bir miktar farklılığından bahsedilebilir. Bu farklılık, diyete tazminat odaklı bakılmasıyla ilgili bir durumdur. Osmanlı'da kısas cezası çoğu zaman sulh yoluyla anlaşmaya dönüşmüştür. Bazı durumlarda katile ceza verilmemektedir. Olayda hukuka uygunluk sebebinin olması ve katil ile maktul arasındaki bazı ilişkiler bu kapsamda zikredilebilir. Kadının, hakkında hükmedilen bir cezaya çarptırılması, savaş esnasında veya meşru müdafa sonucu öldürülmesi hukuka uygunluk sebebi teşkil edecektir. Osmanlı'da geniş anlamda meşru müdafaya ayrıca bir önem atfedildiği gözlemlenmiştir. Kadının maktul olduğu insan öldürme suçlarında suçun özel görünüş biçimleri de gündeme gelebilir. Bu çerçevede çalışmada, suçun teşebbüs aşamasında kalması, suçların içtiması ve suça iştirak konularına yer verilmiştir.
Adalet Dergisi, Dec 1, 2019

Kırıkkale Hukuk Mecmuası, 2022
Çalışmada öldürme ve yaralama suçlarına iştirak, Osmanlı hukuku bağlamında incelenmiştir. Bu minv... more Çalışmada öldürme ve yaralama suçlarına iştirak, Osmanlı hukuku bağlamında incelenmiştir. Bu minvalde Osmanlı hukukuna yön veren İslam hukukunun konuya bakışına yer verilmiş, Osmanlı özelinde ise Hanefi görüşleri vurgulanmıştır. Hanefilerin öldürme ve yaralama suçlarına iştirak bağlamında diğer mezheplerden ayrılan görüşleri olduğu tespit edilmiştir. Ceza sorumluluğunu haiz olan ve olmayan şeriklerin bir araya gelmeleri durumunda kısas cezasının tümünden düşmesi, azmettirme hâlinde fer’i şerikin asli şerik sayılması için failin mecbur kalma gerekliliği Hanefilere has görüşlerdendir. Osmanlı hukukunda verilen fetvaların ve düzenlenen kanunnamelerin Hanefi görüşlerine paralel bir tutum içinde olduğu gözlemlenmiştir. Tanzimat döneminde artan kanunlaştırma faaliyetleri çerçevesinde konunun gittikçe daha ayrıntılı ele alındığı söylenebilecek bir diğer husustur. Çalışmada Osmanlı uygulamasında gerçekleşen müştereken öldürme ve yaralama olaylarına da bakılmış, doğrudan iştirak durumlarında tarafların sulh ve feragatten yana oldukları görülmüştür. Dolaylı iştirak durumları gündeme geldiğinde ise genellikle fer’i şerikin cezası asli şerike nisbetle daha hafif olmuştur.

Adalet Dergisi, 2019
Çalışmada Osmanlı Devleti’nde şeriye mahkemeleri ve kadıların Tanzimat döneminde geçirdikleri değ... more Çalışmada Osmanlı Devleti’nde şeriye mahkemeleri ve kadıların Tanzimat döneminde geçirdikleri değişim incelenmiştir. Bu değişimi tespit edebilmek için önce Tanzimat öncesi döneme göz atılmış, ardından Tanzimat sonrası dönem ele alınmıştır. Şeriye mahkemeleri ve kadılar, her iki dönem için ayrı ayrı incelenmiştir.
Tanzimat öncesi dönemde şeriye mahkemelerinin uzun süre Osmanlı Devleti’nin aslî mahkemeleri olarak görev yaptıkları belirtilerek görev kapsamlarına değinilmiştir. Bu mahkemelerin belirli bir makam binası olmadığı, genellikle tek hakimli olarak çalıştıkları ifade edilmiştir. Yine bu dönemde kadıların şeriye mahkemelerinde yargılama yapmakla görevli kimseler oldukları belirtilerek görev kapsamlarına değinilmiştir. Kadıların uzun tahsil süreci, ücret durumları, teftiş edilme yöntemleri bu bölümde açıklanan meselelerdir.
Osmanlı Devleti’nde her sahada olduğu gibi adlî sahada da zamanla birtakım bozulmalar meydana gelmiştir. Kadılar rüşvet almak, devre çıkıp haksız yere halktan para toplamak, adam kayırmak gibi çeşitli yolsuzluklara karışmışlardır. Çalışmada söz konusu yolsuzluklara ilişkin çeşitli kayıtlara yer verilmiş ve bu yozlaşmanın adlî sahada ıslahat ihtiyacını gündeme getirdiği ifade edilmiştir.
Tanzimat döneminde yapılan ıslahatlarda şeriye mahkemelerinde birtakım değişikliklere gidilmesi gereğinden yola çıkılmış olsa da dinî vasfı ağır basan bu mahkemelerde yapılacak değişikliklerin ulemanın tepkisini çekeceği düşünülmüştür. Bu nedenle şeriye mahkemelerinin yanında Nizamiye mahkemeleri açılarak şeriye mahkemelerinin yetkileri peyderpey bu mahkemelere devredilmiştir. Şeriye mahkemelerine makam binaları tahsis edilmesi, çok hakimli bir sisteme geçilmesi, kadıları teftişle görevli müfettişler tayin edilmesi görülen bazı değişikliklerdir.
Çalışmada yargı teşkilâtının Osmanlı Devleti’nin temelini oluşturduğundan buradaki ıslah hareketlerinin de büyük önem arz ettiği, fakat yaşanan gelişmelere bakıldığında yapılan düzenlemelerin çıkış noktasından farklı seyrettiği ifade edilmiştir. Şeriye mahkemelerinin ıslahı yerine yeni mahkemelerin kurulması, bir adlî düalitenin doğmasına yol açmış, bu durum şeriye mahkemeleri tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar devam etmiştir. Bu düalite ise birtakım aksaklıklara yol açmış, örneğin idam cezalarının infaz edilememesi sonucunu doğurabilmiştir. Yaşanan aksaklıklardan hareketle Tanzimat döneminde adlî sahada yapılan ıslahatların beklenen faydayı sağlamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Books by Semra Betül Doğangüzel

Adalet Yayınevi, 2021
Çalışmada nişanlanma müessesesi Osmanlı hukuku çerçevesinde ele alınmıştır. "Nâmzed" kavramı ile ... more Çalışmada nişanlanma müessesesi Osmanlı hukuku çerçevesinde ele alınmıştır. "Nâmzed" kavramı ile ifade edilen nişanlanmanın, Osmanlı'da önemsenen bir olgu olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte konuya ilişkin çalışmaların azınlıkta olduğu gözlemlenmektedir. Çalışmada İslâm hukuku çerçevesinde fıkıh kitapları, fetva mecmuaları taranmış, ayrıca konunun örfi boyutu nedeniyle Osmanlı'daki hukukî düzenlemeler incelenmiştir. Çalışmada müessese odaklı bir yöntem izlendiğinden Osmanlı dönemi bütüncül bir perspektifle ele alınmıştır. Bu kapsamda Osmanlı'da nişanlanmanın Tanzimat öncesi ve sonrası dönemde hukuk kaynaklarında yer aldığı görülmektedir. Bu durum, devletin nişanlanmaya verdiği önemi ortaya koymaktadır. Bununla birlikte hükümlerdeki farklılık, dönemsel bir bakış açısı farklılığını göstermektedir. Osmanlı hukukunda nişanlanma çerçevesinde dikkat çeken bir diğer husus, nişanlanmaya ilişkin anlaşmazlıklarda kızların şikâyet ve taleplerinin dikkate alınmasıdır. Bu çerçevede genellikle kızların istedikleri kişilerle evlenmelerine izin verilmiştir. Sicillere yansıyan uyuşmazlıkların genellikle nişanın bozulmasına ilişkin olduğu gözlemlenen bir diğer husustur. Bu durum, hukuk sistemlerinin toplumlardaki uyuşmazlık ve aksaklıklarla ilgilendiklerini göstermektedir.
Uploads
Papers by Semra Betül Doğangüzel
Tanzimat öncesi dönemde şeriye mahkemelerinin uzun süre Osmanlı Devleti’nin aslî mahkemeleri olarak görev yaptıkları belirtilerek görev kapsamlarına değinilmiştir. Bu mahkemelerin belirli bir makam binası olmadığı, genellikle tek hakimli olarak çalıştıkları ifade edilmiştir. Yine bu dönemde kadıların şeriye mahkemelerinde yargılama yapmakla görevli kimseler oldukları belirtilerek görev kapsamlarına değinilmiştir. Kadıların uzun tahsil süreci, ücret durumları, teftiş edilme yöntemleri bu bölümde açıklanan meselelerdir.
Osmanlı Devleti’nde her sahada olduğu gibi adlî sahada da zamanla birtakım bozulmalar meydana gelmiştir. Kadılar rüşvet almak, devre çıkıp haksız yere halktan para toplamak, adam kayırmak gibi çeşitli yolsuzluklara karışmışlardır. Çalışmada söz konusu yolsuzluklara ilişkin çeşitli kayıtlara yer verilmiş ve bu yozlaşmanın adlî sahada ıslahat ihtiyacını gündeme getirdiği ifade edilmiştir.
Tanzimat döneminde yapılan ıslahatlarda şeriye mahkemelerinde birtakım değişikliklere gidilmesi gereğinden yola çıkılmış olsa da dinî vasfı ağır basan bu mahkemelerde yapılacak değişikliklerin ulemanın tepkisini çekeceği düşünülmüştür. Bu nedenle şeriye mahkemelerinin yanında Nizamiye mahkemeleri açılarak şeriye mahkemelerinin yetkileri peyderpey bu mahkemelere devredilmiştir. Şeriye mahkemelerine makam binaları tahsis edilmesi, çok hakimli bir sisteme geçilmesi, kadıları teftişle görevli müfettişler tayin edilmesi görülen bazı değişikliklerdir.
Çalışmada yargı teşkilâtının Osmanlı Devleti’nin temelini oluşturduğundan buradaki ıslah hareketlerinin de büyük önem arz ettiği, fakat yaşanan gelişmelere bakıldığında yapılan düzenlemelerin çıkış noktasından farklı seyrettiği ifade edilmiştir. Şeriye mahkemelerinin ıslahı yerine yeni mahkemelerin kurulması, bir adlî düalitenin doğmasına yol açmış, bu durum şeriye mahkemeleri tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar devam etmiştir. Bu düalite ise birtakım aksaklıklara yol açmış, örneğin idam cezalarının infaz edilememesi sonucunu doğurabilmiştir. Yaşanan aksaklıklardan hareketle Tanzimat döneminde adlî sahada yapılan ıslahatların beklenen faydayı sağlamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Books by Semra Betül Doğangüzel
Tanzimat öncesi dönemde şeriye mahkemelerinin uzun süre Osmanlı Devleti’nin aslî mahkemeleri olarak görev yaptıkları belirtilerek görev kapsamlarına değinilmiştir. Bu mahkemelerin belirli bir makam binası olmadığı, genellikle tek hakimli olarak çalıştıkları ifade edilmiştir. Yine bu dönemde kadıların şeriye mahkemelerinde yargılama yapmakla görevli kimseler oldukları belirtilerek görev kapsamlarına değinilmiştir. Kadıların uzun tahsil süreci, ücret durumları, teftiş edilme yöntemleri bu bölümde açıklanan meselelerdir.
Osmanlı Devleti’nde her sahada olduğu gibi adlî sahada da zamanla birtakım bozulmalar meydana gelmiştir. Kadılar rüşvet almak, devre çıkıp haksız yere halktan para toplamak, adam kayırmak gibi çeşitli yolsuzluklara karışmışlardır. Çalışmada söz konusu yolsuzluklara ilişkin çeşitli kayıtlara yer verilmiş ve bu yozlaşmanın adlî sahada ıslahat ihtiyacını gündeme getirdiği ifade edilmiştir.
Tanzimat döneminde yapılan ıslahatlarda şeriye mahkemelerinde birtakım değişikliklere gidilmesi gereğinden yola çıkılmış olsa da dinî vasfı ağır basan bu mahkemelerde yapılacak değişikliklerin ulemanın tepkisini çekeceği düşünülmüştür. Bu nedenle şeriye mahkemelerinin yanında Nizamiye mahkemeleri açılarak şeriye mahkemelerinin yetkileri peyderpey bu mahkemelere devredilmiştir. Şeriye mahkemelerine makam binaları tahsis edilmesi, çok hakimli bir sisteme geçilmesi, kadıları teftişle görevli müfettişler tayin edilmesi görülen bazı değişikliklerdir.
Çalışmada yargı teşkilâtının Osmanlı Devleti’nin temelini oluşturduğundan buradaki ıslah hareketlerinin de büyük önem arz ettiği, fakat yaşanan gelişmelere bakıldığında yapılan düzenlemelerin çıkış noktasından farklı seyrettiği ifade edilmiştir. Şeriye mahkemelerinin ıslahı yerine yeni mahkemelerin kurulması, bir adlî düalitenin doğmasına yol açmış, bu durum şeriye mahkemeleri tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar devam etmiştir. Bu düalite ise birtakım aksaklıklara yol açmış, örneğin idam cezalarının infaz edilememesi sonucunu doğurabilmiştir. Yaşanan aksaklıklardan hareketle Tanzimat döneminde adlî sahada yapılan ıslahatların beklenen faydayı sağlamadığı sonucuna ulaşılmıştır.