
güven özdoyran
M.A. Philosophy, Middle East Technical University, Ankara.
Ph.D. Philosophy, Middle East Technical University, Ankara.
Supervisors: Prof. Dr. Ahmet İnam
Ph.D. Philosophy, Middle East Technical University, Ankara.
Supervisors: Prof. Dr. Ahmet İnam
less
Related Authors
Galen Strawson
The University of Texas at Austin
Javier Díaz Noci
Pompeu Fabra University
Andrea Peto
Central European University
Serpil Oppermann
Kapadokya Üniversitesi
David Seamon
Kansas State University
Shaun Gallagher
University of Memphis
Armando Marques-Guedes
UNL - New University of Lisbon
Simon Springer
The University of Newcastle
Ersan Ocak
TED University
Francisco Vazquez-Garcia
Universidad de Cadiz
InterestsView All (10)
Uploads
Papers by güven özdoyran
and “ideology” by putting the key thinkers’ arguments, such as Marx, Gramsci, Althusser (and also
Zizek’s and Hall’s complementary contributions), at the center. In order to fulfill this aim, the chapter
will, firstly, elaborate on Marx’s conception of ideology, as Marx’s understanding of “ideology,” “human being,” and “the world” directly determines not only the direction and but also the content of the
debates on media and ideology. Secondly, Gramsci’s theory of “hegemony” will be scrutinized. In this
way, the view claiming that the primary function of media is to produce “hegemony” through which the
capitalist class maintains its own privileged position in society will be discussed. Finally, the chapter
will discuss Althusser’s notion of “ideology” and “ideological state apparatus.” Thus, the reader will
notice the way how media and ideology mutually include each other.
“özcülük” ve “toplumsal inşacılık” arasındaki gerilime tekabül eder. Bu makalenin temel iddialarından birisi, Zizek ve Butler cephesinin belirlediği ana hattın “medya etkileri” tartışmalarına sirayet ederek, söz konusu tartışmaların hem istikâmetini hem de içeriğini tayin edici bir konuma yerleşebileceğine yöneliktir. Bu amaç doğrultusunda makalede, özcülük ve toplumsal inşacılık perspektifleri bağlamına oturtularak, Butler ve Lacancı psikanalizin “toplumsal cinsiyet” tartışmaları sistematize edilecek ve “medya etkileri” yaklaşımı merkeze alınarak eleştirel bir sorgulamaya tâbi tutulacaktır. Makalenin bir diğer iddiası, inşacılık perspektifinin “medyanın güçlü
etkileri”ni onaylayan ve ona imkân sağlayan temel paradigma olduğuna yöneliktir. Bu iddia doğrultusunda, farklı eleştirel perspektifler, örneğin Althusser, Adorno ve Stuart Hall, tartışmaya dâhil edilecektir. Bu minvalde makale, her ne kadar Butler ve Lacancı psikanaliz farklı konumlardan konuşsa da, özneye temellük eden
iktidar düzenekleri konusundaki mutabakatları ve Lacancı sistemde “gerçek” kategorisinin kendine münhasır yapısı dolayısıyla, her iki konumun da “medyanın güçlü etkileri” bağlamında işlevsel olduğuna
yönelik vardığı sonucu tartışmaya açılacaktır.
Anahtar Sözcükler: Cinsiyet, Toplumsal Cinsiyet, Medya Etkileri,
Toplumsal İnşacılık, Özcülük
argümanlar genel olarak iki hat üzerinden açmaza girerler. Bunlardan ilkinde, film, kendisini teknik olarak
üreten sinematik aygıta (apparatus) hapsedilir. Bu anlamıyla film, insanın zihinsel algı mekanizmasının
“mimetik-mekanik tekrarı” olarak kavranır ve bu “taklit” ilişkisini aşamaz. Laura Mulvey’in formüle ettiği
ve izleyiciyi merkezine alan ikinci paradigmada ise, film ve film izleme deneyimi neredeyse bir patolojiye
işaret eden “voyeristik” ilişkiye indirgenir. Öte yandan Gilles Deleuze yeni bir tür “film teorisi” inşa
ederken söz konusu iki yönelimi bütünüyle dışlayan ve filme yönelik çok daha “üretken” bir okumaya
girişir. Böylece, “bir filmden neden keyif aldığımız” sorusunun cevabını “olumsuz” olmayan bir biçimde
verme imkânına da sahip oluruz. Hareketli görüntü olarak film, hem içinde var olduğu -ya da “salındığı”-
hem de kendisinin ürettiği “zaman” bağlamında muamma bir entite olarak zihinlere sirayet etmeye
aralıksız olarak devam eder. Bu makalenin temel iddiası ise, film fenomenini ve filme içkin bu türden
eşsiz bir “zaman” kavramını veya “zamansallığı” kavrama çabasında, Immaunel Kant’ın estetik
kuramının okuyucuya yeni bir alan açabileceğine yöneliktir. Kant’ın estetik teorisinin kendine münhasır
doğası, hareketli görüntü olarak filmin ve onun ‘zaman’ının “ne” olduğuna yönelik
sınırlandırıcı/indirgemeci olmayan yeni ve üretken bir okuma yapmamızın imkânını sağlar. Bununla ilgili
olarak, Kant’ın estetik teorisine “içkin” zaman anlayışının, filmin ürettiği/içerdiği zaman’ın dışında
konumlanamayacağı iddiası makalede tartışmaya açılacaktır. Böylece, “bir filmden neden keyif
aldığımız” sorusuna, Deleuze ile paralel bir biçimde, “bakışı ya da görmeyi kolonize eden” mekanizmayı
dışarıda bırakarak cevap verme olanağına sahip oluruz. Bütün bu tartışmalar ışığında bu makalede,
filme yönelik daha önceki açıklama modellerinin görmezden geldiği “anomalilerin”, Kant’ın epistemolojisi
ile estetik teorisi arasındaki sınırda çözülebileceğini göstermeye çalışacağız.
Anahtar Sözcükler: Film teorisi, Immanuel Kant, Gilles Deleuze, estetik, zaman
Anahtar Kelimeler: Ahlak Metafiziği, Hukuk-ahlak ilişkisi, Hak Doktrini, Değer Doktrini
and “ideology” by putting the key thinkers’ arguments, such as Marx, Gramsci, Althusser (and also
Zizek’s and Hall’s complementary contributions), at the center. In order to fulfill this aim, the chapter
will, firstly, elaborate on Marx’s conception of ideology, as Marx’s understanding of “ideology,” “human being,” and “the world” directly determines not only the direction and but also the content of the
debates on media and ideology. Secondly, Gramsci’s theory of “hegemony” will be scrutinized. In this
way, the view claiming that the primary function of media is to produce “hegemony” through which the
capitalist class maintains its own privileged position in society will be discussed. Finally, the chapter
will discuss Althusser’s notion of “ideology” and “ideological state apparatus.” Thus, the reader will
notice the way how media and ideology mutually include each other.
“özcülük” ve “toplumsal inşacılık” arasındaki gerilime tekabül eder. Bu makalenin temel iddialarından birisi, Zizek ve Butler cephesinin belirlediği ana hattın “medya etkileri” tartışmalarına sirayet ederek, söz konusu tartışmaların hem istikâmetini hem de içeriğini tayin edici bir konuma yerleşebileceğine yöneliktir. Bu amaç doğrultusunda makalede, özcülük ve toplumsal inşacılık perspektifleri bağlamına oturtularak, Butler ve Lacancı psikanalizin “toplumsal cinsiyet” tartışmaları sistematize edilecek ve “medya etkileri” yaklaşımı merkeze alınarak eleştirel bir sorgulamaya tâbi tutulacaktır. Makalenin bir diğer iddiası, inşacılık perspektifinin “medyanın güçlü
etkileri”ni onaylayan ve ona imkân sağlayan temel paradigma olduğuna yöneliktir. Bu iddia doğrultusunda, farklı eleştirel perspektifler, örneğin Althusser, Adorno ve Stuart Hall, tartışmaya dâhil edilecektir. Bu minvalde makale, her ne kadar Butler ve Lacancı psikanaliz farklı konumlardan konuşsa da, özneye temellük eden
iktidar düzenekleri konusundaki mutabakatları ve Lacancı sistemde “gerçek” kategorisinin kendine münhasır yapısı dolayısıyla, her iki konumun da “medyanın güçlü etkileri” bağlamında işlevsel olduğuna
yönelik vardığı sonucu tartışmaya açılacaktır.
Anahtar Sözcükler: Cinsiyet, Toplumsal Cinsiyet, Medya Etkileri,
Toplumsal İnşacılık, Özcülük
argümanlar genel olarak iki hat üzerinden açmaza girerler. Bunlardan ilkinde, film, kendisini teknik olarak
üreten sinematik aygıta (apparatus) hapsedilir. Bu anlamıyla film, insanın zihinsel algı mekanizmasının
“mimetik-mekanik tekrarı” olarak kavranır ve bu “taklit” ilişkisini aşamaz. Laura Mulvey’in formüle ettiği
ve izleyiciyi merkezine alan ikinci paradigmada ise, film ve film izleme deneyimi neredeyse bir patolojiye
işaret eden “voyeristik” ilişkiye indirgenir. Öte yandan Gilles Deleuze yeni bir tür “film teorisi” inşa
ederken söz konusu iki yönelimi bütünüyle dışlayan ve filme yönelik çok daha “üretken” bir okumaya
girişir. Böylece, “bir filmden neden keyif aldığımız” sorusunun cevabını “olumsuz” olmayan bir biçimde
verme imkânına da sahip oluruz. Hareketli görüntü olarak film, hem içinde var olduğu -ya da “salındığı”-
hem de kendisinin ürettiği “zaman” bağlamında muamma bir entite olarak zihinlere sirayet etmeye
aralıksız olarak devam eder. Bu makalenin temel iddiası ise, film fenomenini ve filme içkin bu türden
eşsiz bir “zaman” kavramını veya “zamansallığı” kavrama çabasında, Immaunel Kant’ın estetik
kuramının okuyucuya yeni bir alan açabileceğine yöneliktir. Kant’ın estetik teorisinin kendine münhasır
doğası, hareketli görüntü olarak filmin ve onun ‘zaman’ının “ne” olduğuna yönelik
sınırlandırıcı/indirgemeci olmayan yeni ve üretken bir okuma yapmamızın imkânını sağlar. Bununla ilgili
olarak, Kant’ın estetik teorisine “içkin” zaman anlayışının, filmin ürettiği/içerdiği zaman’ın dışında
konumlanamayacağı iddiası makalede tartışmaya açılacaktır. Böylece, “bir filmden neden keyif
aldığımız” sorusuna, Deleuze ile paralel bir biçimde, “bakışı ya da görmeyi kolonize eden” mekanizmayı
dışarıda bırakarak cevap verme olanağına sahip oluruz. Bütün bu tartışmalar ışığında bu makalede,
filme yönelik daha önceki açıklama modellerinin görmezden geldiği “anomalilerin”, Kant’ın epistemolojisi
ile estetik teorisi arasındaki sınırda çözülebileceğini göstermeye çalışacağız.
Anahtar Sözcükler: Film teorisi, Immanuel Kant, Gilles Deleuze, estetik, zaman
Anahtar Kelimeler: Ahlak Metafiziği, Hukuk-ahlak ilişkisi, Hak Doktrini, Değer Doktrini