Papers by Dr. Musa Çelik

DergiPark (Istanbul University), Mar 9, 2023
Bu araştırmada, gazetecilerin işgücü piyasasına katılımına alternatif bir model olarak geliştiril... more Bu araştırmada, gazetecilerin işgücü piyasasına katılımına alternatif bir model olarak geliştirilen İŞKUR işbaşı eğitim programının rolü tartışılacaktır. Çalışmanın amacı, Türkiye'de İŞ-KUR'un gazetecilerin istihdamındaki rolünü incelemek ve iletişim fakültelerinden mezun olan öğrencilerin işgücü piyasasına katılımında ne gibi zorluklarla karşı karşıya kaldığını ortaya çıkarmaktır. Ayrıca İŞKUR işbaşı eğitim programıyla istihdam edilen kursiyerler bu araştırmanın konusu olacaktır. Yöntem olarak; katılımcı gözlem tekniği ile gazetecilerin çalışma hayatında yaşadığı istihdam problemi gözlemlenmiş ve derinlemesine yarı yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, iletişim fakültelerinden mezun olan öğrencilere dair sayısal veriler paylaşılırken, mezun öğrencilerin kaçının İŞKUR işbaşı eğitim programından yararlandığı, basın iş kolunda işsizlik oranları gibi veriler ikincil veriye dayalı doküman analizi yöntemi ile incelenerek mülakatlar desteklenmiştir.
DergiPark (Istanbul University), Jun 8, 2021

GAZETECİLERİN İŞGÜCÜ PİYASASINA KATILIMINA ALTERNATİF BİR MODEL: İŞKUR İŞBAŞI EĞİTİM PROGRAMI , 2023
Bu araştırmada, gazetecilerin işgücü piyasasına katılımına alternatif bir model olarak geliştiril... more Bu araştırmada, gazetecilerin işgücü piyasasına katılımına alternatif bir model olarak geliştirilen İŞKUR işbaşı eğitim programının rolü tartışılacaktır. Çalışmanın amacı, Türkiye'de İŞ-KUR'un gazetecilerin istihdamındaki rolünü incelemek ve iletişim fakültelerinden mezun olan öğrencilerin işgücü piyasasına katılımında ne gibi zorluklarla karşı karşıya kaldığını ortaya çıkarmaktır. Ayrıca İŞKUR işbaşı eğitim programıyla istihdam edilen kursiyerler bu araştırmanın konusu olacaktır. Yöntem olarak; katılımcı gözlem tekniği ile gazetecilerin çalışma hayatında yaşadığı istihdam problemi gözlemlenmiş ve derinlemesine yarı yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, iletişim fakültelerinden mezun olan öğrencilere dair sayısal veriler paylaşılırken, mezun öğrencilerin kaçının İŞKUR işbaşı eğitim programından yararlandığı, basın iş kolunda işsizlik oranları gibi veriler ikincil veriye dayalı doküman analizi yöntemi ile incelenerek mülakatlar desteklenmiştir.
İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Çalışmaları Dergisi, 2021
Batı metafizik düşünce geleneği etkisini günümüze kadar devam ettirirken "öteki", "ötekilik" ve "... more Batı metafizik düşünce geleneği etkisini günümüze kadar devam ettirirken "öteki", "ötekilik" ve "ötekileştirme" pratiklerinin kullanımı Aydınlanma hareketi sonrası artış göstermiştir. Aklı hayatın merkezine alarak kendisini merkezde konumlandıran Batılı özne dışında her şey nesneleşmiştir, ötekileştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı Yılmaz Güney'in Yol filmini ötekileştirme bağlamında değerlendirmektir. Bu bağlamda Yol filminde neyin ötekileştirildiği eleştiriye tabi tutulurken, Güney'in Yol filminde Alman şarkiyatçılığının izleri sürülmüştür.
Book Reviews by Dr. Musa Çelik
İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Çalışmaları Dergisi, 2022
İnsan hayatının devam etmesi anlamında büyük kolaylıklar sağlaması beklenen teknolojik gelişmeler... more İnsan hayatının devam etmesi anlamında büyük kolaylıklar sağlaması beklenen teknolojik gelişmeler, çalışma hayatını köklü değişimlere zorlamaktadır. Teknolojik ivmenin ekonomik sisteme eklemlenmesiyle işçisiz bir dünyanın kapısı aralanırken, çalışma hayatı hiç olmadığı kadar tahrif olmaktadır. Birçok işkolu yok olurken, yerine yenilerinin geldiği bu "yaratıcı yıkım" sonrası işçiyi yeni fırsatlar mı bekliyor, yoksa emek süreçlerinin parçalandığı, hayatta kalmanın bile lüks olduğu bir çalışma yaşamı mı? Bu sorulara Amerikalı ekonomist Jeremy Rifkin'in "İşin Sonu" (The End Of Work) kitabında yanıt aranmaktadır. Eserin eleştirisinde otomasyon, yapay zekâ gibi teknolojik unsurların merkezi rol üstlendiği çalışma koşullarında hayatta kalmaya çalışan işçinin rolü sorgulanmaktadır.
Books by Dr. Musa Çelik

Netflix etkisi: Dijital çağda ekran kültürü, 2021
Kültürel emperyalizm, baskın olan ulusun kendisinden görece daha zayıf olan ülkenin kültürel unsu... more Kültürel emperyalizm, baskın olan ulusun kendisinden görece daha zayıf olan ülkenin kültürel unsurlarını değiştirerek, kendi yaşam tarzını ve kültürel öğelerini dayatarak değiştirmesidir. Kavram, 1960’larda Schiller tarafından “medya” unsurunun eklemlenmesiyle popülerliğini kazansa da geçmişi Roma İmparatorluğu’na kadar dayanmaktadır. Kültür emperyalizmi askeri müdahaleler ve fetihlerle anılırken, en eski örneklerini “Pax Romana” olarak bilinen bir dönemde rastlanmaktadır. Romalılar hukuk sistemini fethettiği yerlere kendi hukuk sistemini getirerek hegemonyasını güçlendirmesiyle tecrübe etmiştir. Kavram daha sonra sömürgeleştirmenin başlıca araçlarından biri haline gelirken kendi yaşam tarzlarının üstünlüğüne olan inançla beslenen sömürgeciler, kendi kültürlerinin çeşitli yönlerini, hedef nüfusa dayatmak için hukuk, eğitim ve/veya askeri güç kullanmışlardır. Kısmen, yerel nüfusu barbarca, medeni olmayan gelenek ve göreneklerden arındırma arzusuyla harekete geçen sömürgeciler, sömürgeleştirilenlerin direnişini azaltmanın en iyi yolunun, eski yaşam tarzlarının tüm izlerini mümkün olduğunca ortadan kaldırmak olduğunu biliyorlardı. (Britannica, 2021) Medya emperyalizmi tarihsel ilerlemeye paralel olarak genel emperyalizm sisteminin bir alt kümesi olarak, belirleyici endüstriyel-finansal sektörlerin ekonomik hedeflerini destekleyen bir forma bürünmüştür. Bu forma göre ABD kontrolündeki şirketlerin küresel iletişim endüstrilerine hâkim olduğu anlayışı ağır basmaktadır. Kitle iletişim araçları kapitalizme ve ulus ötesi şirketlere ideolojik destek sağlayarak kapitalist sisteme ayak uydurmaktadır. Gelişmiş ülkelerin liderliğinde çokuluslu şirketlerin egemenliği altında olan medya, daha çok ABD’li çokuluslu şirketlerin mal ve hizmetlerin üretim ve dağıtımını 3.Dünya ülkelerinde pazarlanmasını medya aracılığıyla sağlamaktadır. Bu hâkimiyet iletişim ve kültür alanını da içine almaktadır.(Schiller, 2006:296, Duman, 2021:144, Özçetin, 2018:217). Burada dikkat edilecek ayrıntı ise kültür emperyalizmi yerel kültürü ve yerel üreticileri taklide ve öykünmeye zorlamasıdır. Bunun sonunda kültürel alan gitgide Amerikanlaşmaktadır. Bu anlayışa göre, çevre ülkelerin, merkez ülkelerin çokuluslu şirketleri tarafından kültürel alanın her santimetrekaresini kontrol altına almak için mücadele ettikleri; merkez ülke kültürlerinin, daha doğrusu Amerikan kültürünün çevre ve hatta diğer merkez ülkelere ihraç edildiği bu manzarayı en güzel şekilde tanımlayacak terim kültürel emperyalizm olmaktadır. (Özçetin, 2018:217) Kültürel emperyalizm gibi medya emperyalizmi de Batı’dan tüm dünyaya yönelen yıkıcı ve dönüştürücü etkilere işaret etmektedir.

MEDYA, İLETİŞİM VE TOPLUM: Gözetim Kapitalizmi, Meta Fetişizmi, Femvertising, Dijital Etik ,Yapay Zekâ, Binge Watching, Sanal Gerçeklik, Metalaşan Veri, Görsel Gizlilik, 2024
Gözetim, modern dünyanın en önemli konularından birisi olarak görülmektedir. Birçok ülkede kullan... more Gözetim, modern dünyanın en önemli konularından birisi olarak görülmektedir. Birçok ülkede kullanıcılar, platformların kendilerini nasıl gözetlediğini, etkilediğinin farkında olsalar da bu alan içinde yaşamaya devam etmektedirler (Bauman, Lyon, 2013: 11). Lyon, (2006, 1) gözetim toplumunda gözetleyenin büyük bir gücü eline aldığına dikkat çeker. Ona göre gözetim artık kamusal alandan özel alana taşmıştır. “(..) Gözetleyen artık herkesin her şeyini bilebilmektedir. Gözetlenen birey her daim temkinli olmak durumundadır. (…) Lyon’un “Gözetim toplumu” kavramı olarak betimlediği bu yeni düzende, başta mahremiyet olmak üzere veri güvenliği, insan hakları ve etik ihlaller gibi çeşitli açmazlarla karşı karşıya kalınmaktadır. Bu çalışmanın ana öznesi olan platformların, kullanıcılara ait verilerin izlenmesine, elde edinilen bilgilerin üçüncü kuruluş ya da kişilere satılmasına bağlıdır. Platformlar, kullanıcı verilerini işlemek için “algoritmalar” kullanır ve tüm katılımcıların platform mantığını anlaması için kullanıcılara “basit sayfalar” sunmaktadır. Platformlar, en anlaşılır biçimde kullanıcılara Google, Facebook, Instagram, Tik Tok, UBER, Bla Bla Car gibi hizmetler sunmaktadır. Srnicek (2017), platformları iki veya daha fazla grubun etkileşime geçmesine imkân sağlayan dijital altyapılar olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda platformlar kendilerini aracı olarak konumlandırırlar. Platformlar başta kullanıcılar olmak üzere reklamcılar, hizmet sağlayıcılar, üreticiler, tedarikçiler gibi farklı kullanıcıları bir araya getirmektedir. Bu platformlar kullanıcıların birbirleri ile iletişim kurmasının yanı sıra kendi ürünlerini, hizmetlerini ve pazar yerlerini oluşturmalarına olanak sağlamaktadır (Srnicek, 2017). Platformların yirmi yıl içerisinde sosyalleşme, etkileşim, ağ kurma gibi olumlu özelliklerine rağmen, kullanıcılara ait davranışsal verileri depolayarak, kategorize etme, hedefli reklam gibi kendini gösteren unsurlar platformların sorunlu olduğunu saptamıştır (Bauman, Lyon, 2013: 18). 2000 sonrası dönemde başta dot.com balonu olarak bilinen finansal kriz sonrası Silikon Vadisinin yeni bir çıkış yolu olarak platform kullanıcıların davranışlarına yöneldikleri görülmektedir. Platformlar özel insan deneyimini davranışsal verilere dönüştürülecek bedava hammadde ihtiyacını tedarik etmeye başlamıştır. Gözetim kapitalizmi (Zuboff, 2019) olarak tanımlanan bu yeni süreçte kullanıcı verileri tahmin ürünleri olarak hesaplanmakta ve daha sonra ne yapacağımızı bilen Google gibi platformlar, büyük sermaye gruplarına davranışsal verileri pazarlamaktadır. Kullanıcılara ait davranışları tahmin etmek ve şekillendirmek için kullanıcı bilgilerinin sürekli depolandığı bu yeni dönem mahremiyet ve etik tartışmaları da beraberinde getirmiştir.

Gündelik hayatta dijital çağın ayak izleri, 2023
İletişim ağları modern toplumlardaki insanlar için vazgeçilmez hale
gelmiştir. Giderek artan bir... more İletişim ağları modern toplumlardaki insanlar için vazgeçilmez hale
gelmiştir. Giderek artan bir biçimde, çevrimdışı sosyal ağlarla kaynaşarak ağ
toplumu oluşmuştur. Van Dijk yeni medyanın yükselişini ikinci iletişim devrimi
şeklinde değerlendirmektedir. 1990’ların başında kitle iletişim araçlarının
ortaya çıkması, nasıl bir devrim niteliğinde ise, tam 100 yıl sonra internet ve
mobil uygulamaların etkisi ile ekonomik, teknolojik ve toplumsal bir devrim
gerçekleşmiştir (Dijk, 2016: 38-39). 1990’larda web ve internet alanı çok az
sayıda uzmanın elinde iken özellikle Web 2.0 olarak tanımlanan okunabilir/
yazılabilir internet çağında kullanıcılar da web sayfalarını hızlı ve kolay şekilde
düzenlemeyi sağlayan araçlara kavuşmuşlardır.
“(…) 2000’lerin başlarından beri insanlar internette ne yaptığını iyi şekilde tarif
etmektedir. Bir web sayfasında bir şey okur, ardından ayını sayfaya okuduklarınız
hakkında yazı yazarsınız. Sonrasından başka insanlar ne yazdığınızı okur ve
cevap verir. İnternetin daha doğru bir tarifi ‘okunabilir/dinlenebilir/bakılabilir/
izlenebilir- yazılabilir/ ses kaydedilebilir/fotoğraf ve video çekilebilir web’
şeklinde olacaktır: internet çeşitli formatlarda mesajların hızlı yaratılmasını ve
aktarılmasını sağlayıp, diyaloğu kolaylaştırır (…) (Poe, 2015:378)”
Van Dijk ve Castells’in (2016) ağ toplumu olarak tanımladığı yeni dönemde,
–bireysel, grupsal/örgütsel ve sosyal –örgütlenme tarzını belirlediği yeni bir
modern toplum türü ortaya çıkmıştır. Bu ağlar, toplumun her bir birimini veya
parçasını birbirine bağlamaktadır (Dijk, 2016: 42) Ağ toplumu, internetin ve
mobil uygulamaların yaygınlaşmasıyla kitlesel katılımın önünü de açmıştır.
Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi Web 2.0, iki yönlü iletişim daha kolay hale gelmiştir. İş talep edenler bilgiye daha düşük maliyetlerle erişebilmektedir. Üretim geçmişe kıyasla kolay bir şekilde çevrimiçi olarak dağıtılabilmekte ve gerçekleştirilebilmektedir (Battistella ve Nonino, 2013.) Kitle kaynak kullanımı vatandaşlara ait verilerin platforma akışını sağlarken bunun karşılığında platform, çalışanları işe almak zorunda kalmadan bilgi edinip önemli yetilere erişim sağlamaktadır.
Kitle kaynağın gelişim süreci toplumsal sirayet bağlamında çok da uzun bir tarihsel geçmişe sahip değildir. Bu yeni dönemde gerek hizmet gerek ağ platformlarına yeni kullanıcı eklemek çok da zor değildir. Hâlihazırda kullanıcılar platformlara girme konusunda heveslidirler. Bu durumun sonucu olarak platform şirketlerinin kullanıcı kazanma maliyeti azdır hatta yoktur bile denilebilir. Van Dijk’in (2016) “ağların dışsallığı”
olarak tanımladığı bu durumda platform ağının içerisine ne kadar çok sayıda
kullanıcı katılırsa diğerlerinin de katılma olasılığının arttığı görülmektedir. Kısa platforma bağlanmak için bir baskı oluşmaktadır. Gerek Amazon’da gerek Facebook’ta bu durum açık bir şekilde görülür. Kısaca platformun artan kullanımı platformu yeni kullanıcılar için daha çekici hale getirmekte ve bu da platformun değerinin artmasına neden olmaktadır, 2000 sonrası büyük sosyal medya platformlar bu döngünün tipik bir örneklerdir.

Yeni medya üzerine gazetecilik çalışmaları, 2021
Bu çalışmanın amacı gazetecilerin çalışma hayatında karşılaştığı değişikliklere ışık tutmaktır. K... more Bu çalışmanın amacı gazetecilerin çalışma hayatında karşılaştığı değişikliklere ışık tutmaktır. Kamuoyuna ‘doğruyu söylemekle’ yükümlü olan gazeteciler, bilgi ve iletişim teknolojilerinin değişimine paralel olarak mesleklerini icra etmede bazı kolaylıklarla karşı karşıya kalmışlardır. Haberi üretmek, fotoğrafını çekmek, ses kaydını yapmak tek bir cihazla mümkün hale gelmesi bu gelişmelere örnek gösterilebilir. Gazetecilerin işlerinin basitleşmesine, kolaylaşmasına rağmen ‘işini’ elinde tutabilmesi ise gittikçe zorlaşmıştır. Gazetecilerin çalışma şartlarının değişmesinde, yeni medya uygulamaları, sendikal güvencenin ortadan kalkması, basında tekelleşme gibi olgular önemli rol oynamıştır. Bir gazeteden diğer gazeteye geçerek hayatını sürdürmeye çalışan gazeteciler sadakat, karşılıklı bağlılık, saygı gibi duygusal süreçlerin karakterin oluşumunda önemli bir rol oynadığı göz önüne alındığında önemli aşınmalar meydana gelmiştir.
Gazetecilerde karakter aşınması:Gazetecilikte değişen çalışma şartları üzerine kısa bir çalışma , 2020
Tüm hakları saklıdır. Tamamının ya da herhangi bir bölümünün yayıncının yazılı izni olmadan çoğal... more Tüm hakları saklıdır. Tamamının ya da herhangi bir bölümünün yayıncının yazılı izni olmadan çoğaltılması yasaktır.
Modernizm ve Yeni Medya, 2020
Modernizm ve Yeni Medya "tarihsel" bağlamda değerlendirilerek modernizm ve yeni medya arasındaki ... more Modernizm ve Yeni Medya "tarihsel" bağlamda değerlendirilerek modernizm ve yeni medya arasındaki ilişki toplumsal, ekonomik ve kültürel bağlamda değerlendirilmiştir.
Conference Presentations by Dr. Musa Çelik

ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMÜ, 2024
Dijital çağda basın üzerine yapılan çalışmalarda gazetecinin ve profesyonel kimliğin, haberlerin ... more Dijital çağda basın üzerine yapılan çalışmalarda gazetecinin ve profesyonel kimliğin, haberlerin iş, esnek istihdam edilen çok vasıflı bir dizi medya çalışanı tarafından devralınmaktadır. 21’inci yüzyılda gazetecilerden, farklı platformlar için çalışması, online bilgi toplaması, çoklu medya profesyonelleri olması ve amatör katkılarla başa çıkmaları beklenmektedir. Haber toplama, üretme ve dağıtma iş modeli hızla değişmiştir. İçerik üretmek yeterli değil bunun yanında moderasyon ve kürasyon, dijital platformlarda çalışırken en az içerik üretme kadar önemli bir unsur haline gelmiştir.Haber merkezlerinde ucuz içerik üretme baskısı artmaktadır, bu da düşük maliyetli veya hatta ücretsiz içerik üretimine yönelik yeni modellerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Gazeteciler veya makineler tarafından haber bulma ve yeniden yayınlama işlemi olan agregasyon, giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Sözde içerik çiftliklerinde serbest çalışanlar, yarı zamanlı çalışanlar ve amatörler, web aramalarında üst sıralarda yer alması beklenen makaleler üretmektedirler. Düşük ücret modelinin yanı sıra hiç ücret almayan bir model de ortaya çıkmıştır, bu modelde blog yazarları hiçbir karşılık almadan yazılarını
yazmaktadır. Huffington Post gibi sitelerde binlerce blog yazarı aslında ücretsiz çalışmaktadır. Diğer web siteleri benzer modelleri kullanmakta, bazen yazarlara sayfa başına alınan tıklama sayısına bağlı olarak sabit bir ücret teklif etmektedir. Bunun yanında, basındaki değişikliklerin nasıl yorumlanacağı konusunda çok az fikir birliği vardır. Bir yandan, haber işinin gazetecilik mesleğine hiç benzememesi, küçülen dijital haber
merkezlerinde eskiden olduğu gibi “mesleksizleşme” veya uzmanlaşmanın” tahrif edilmesi endişelerine yol açmaktadır. Giderek artan bir şekilde, gazetecilik haber değerleri ve kamu yararı, editoryal kararlar web analitiğine, para kazanmaya dayandığından gündemler bir kenara
bırakılmaktadır. Bu gibi durumlar, gazetecilik kariyerinin gerilemesi ve gazetecilik mesleğinin sönümlenmesi ile ilgili endişelere yol açmaktadır. Haber merkezlerinin yukarıdan aşağıya yeniden düzenlenmesine, yönetimin dayattığı iş yoğunlaştırma baskılarına, işten çıkarmalara ve haberlerin ticarileştirilmesine karşı kolektif olarak geri adım atmaktadır. Bu çalışmada neoliberal ekonominin basın üzerindeki etkisinin betimsel analizi yapılmıştır. Bunun yanı sıra değişimi gazetecilerin nasıl değerlendirdiği konusu yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile “uzmanlaşmanın” deforme edilmesi saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Neo-liberalizm, Gazetecilik, Meslek, Uzmanlaşma

Institute Of Economic Development And Social Researches Publications, 2024
Bu çalışmada, Basın İlan Kurumu ve Türkiye İş Kurumu’nun 2015-2022 yılları arasında gazetecilerin... more Bu çalışmada, Basın İlan Kurumu ve Türkiye İş Kurumu’nun 2015-2022 yılları arasında gazetecilerin işgücü piyasasına katılımı için ortak yürüttükleri “İşbaşı Eğitim Programı”nın gazetecilerin istihdamındaki rolü tartışılmıştır. Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine dayanarak açıkladığı raporda, gazeteciler arasındaki işsizlik oranının yüzde 20 seviyelerinde olduğu saptanmış, bu durum da gazetecilerin işgücü piyasasında yaşamış olduğu sorunu gözler önüne sermiştir. Gazetecilerin işgücü piyasasında yaşamış olduğu sorunu, iletişim fakültelerinin her sene çok sayıda mezun vermesi, yeni medya uygulamaları, daralan haber merkezleri, ajans aboneliği, yurttaşların üretmiş olduğu video ve haber gibi uygulamalar daha da büyütmüştür. Gazetecilerin istihdam sorununa bir çözüm üretmesi beklenen programın, genç mezun gazeteci adaylarını, halihazırda gazeteci olanları ilk dönem 12 ay, daha sonra 9,6,3 ay süreliğine istihdam etmiştir. Bu istihdam süresi ise gazetecilerin, gazeteci adaylarını, uzun vadede bir gazetede çalışmamayı, daha az geliri almayı kabule zorlanmaları, kendilerini bu süre zarfında “emanet” gibi hissetmeleri, basın işletmelerinin bu istihdam programını fırsat bilerek “sirkülasyon” yaratması, “gazetecilik bitiyor” gibi sorunsallar prekarizasyon tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda İŞKUR “İşbaşı eğitim programının” gazetecileri güvencesiz çalışma hayatına ne gibi etkileri olduğu bu çalışmanın ana konusu olmuştur. Çalışmada, gazetecilerin belirli aralıklarla istihdam edilmesini katılımcı gözlem tekniği ile istihdam problemi gözlemlenmiş ve derinlemesine mülakatlar ile prekarizasyon iddiaların ortak ve ayrıştığı noktalar bu çalışmada ortaya konmuştur.
Uploads
Papers by Dr. Musa Çelik
Book Reviews by Dr. Musa Çelik
Books by Dr. Musa Çelik
gelmiştir. Giderek artan bir biçimde, çevrimdışı sosyal ağlarla kaynaşarak ağ
toplumu oluşmuştur. Van Dijk yeni medyanın yükselişini ikinci iletişim devrimi
şeklinde değerlendirmektedir. 1990’ların başında kitle iletişim araçlarının
ortaya çıkması, nasıl bir devrim niteliğinde ise, tam 100 yıl sonra internet ve
mobil uygulamaların etkisi ile ekonomik, teknolojik ve toplumsal bir devrim
gerçekleşmiştir (Dijk, 2016: 38-39). 1990’larda web ve internet alanı çok az
sayıda uzmanın elinde iken özellikle Web 2.0 olarak tanımlanan okunabilir/
yazılabilir internet çağında kullanıcılar da web sayfalarını hızlı ve kolay şekilde
düzenlemeyi sağlayan araçlara kavuşmuşlardır.
“(…) 2000’lerin başlarından beri insanlar internette ne yaptığını iyi şekilde tarif
etmektedir. Bir web sayfasında bir şey okur, ardından ayını sayfaya okuduklarınız
hakkında yazı yazarsınız. Sonrasından başka insanlar ne yazdığınızı okur ve
cevap verir. İnternetin daha doğru bir tarifi ‘okunabilir/dinlenebilir/bakılabilir/
izlenebilir- yazılabilir/ ses kaydedilebilir/fotoğraf ve video çekilebilir web’
şeklinde olacaktır: internet çeşitli formatlarda mesajların hızlı yaratılmasını ve
aktarılmasını sağlayıp, diyaloğu kolaylaştırır (…) (Poe, 2015:378)”
Van Dijk ve Castells’in (2016) ağ toplumu olarak tanımladığı yeni dönemde,
–bireysel, grupsal/örgütsel ve sosyal –örgütlenme tarzını belirlediği yeni bir
modern toplum türü ortaya çıkmıştır. Bu ağlar, toplumun her bir birimini veya
parçasını birbirine bağlamaktadır (Dijk, 2016: 42) Ağ toplumu, internetin ve
mobil uygulamaların yaygınlaşmasıyla kitlesel katılımın önünü de açmıştır.
Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi Web 2.0, iki yönlü iletişim daha kolay hale gelmiştir. İş talep edenler bilgiye daha düşük maliyetlerle erişebilmektedir. Üretim geçmişe kıyasla kolay bir şekilde çevrimiçi olarak dağıtılabilmekte ve gerçekleştirilebilmektedir (Battistella ve Nonino, 2013.) Kitle kaynak kullanımı vatandaşlara ait verilerin platforma akışını sağlarken bunun karşılığında platform, çalışanları işe almak zorunda kalmadan bilgi edinip önemli yetilere erişim sağlamaktadır.
Kitle kaynağın gelişim süreci toplumsal sirayet bağlamında çok da uzun bir tarihsel geçmişe sahip değildir. Bu yeni dönemde gerek hizmet gerek ağ platformlarına yeni kullanıcı eklemek çok da zor değildir. Hâlihazırda kullanıcılar platformlara girme konusunda heveslidirler. Bu durumun sonucu olarak platform şirketlerinin kullanıcı kazanma maliyeti azdır hatta yoktur bile denilebilir. Van Dijk’in (2016) “ağların dışsallığı”
olarak tanımladığı bu durumda platform ağının içerisine ne kadar çok sayıda
kullanıcı katılırsa diğerlerinin de katılma olasılığının arttığı görülmektedir. Kısa platforma bağlanmak için bir baskı oluşmaktadır. Gerek Amazon’da gerek Facebook’ta bu durum açık bir şekilde görülür. Kısaca platformun artan kullanımı platformu yeni kullanıcılar için daha çekici hale getirmekte ve bu da platformun değerinin artmasına neden olmaktadır, 2000 sonrası büyük sosyal medya platformlar bu döngünün tipik bir örneklerdir.
Conference Presentations by Dr. Musa Çelik
yazmaktadır. Huffington Post gibi sitelerde binlerce blog yazarı aslında ücretsiz çalışmaktadır. Diğer web siteleri benzer modelleri kullanmakta, bazen yazarlara sayfa başına alınan tıklama sayısına bağlı olarak sabit bir ücret teklif etmektedir. Bunun yanında, basındaki değişikliklerin nasıl yorumlanacağı konusunda çok az fikir birliği vardır. Bir yandan, haber işinin gazetecilik mesleğine hiç benzememesi, küçülen dijital haber
merkezlerinde eskiden olduğu gibi “mesleksizleşme” veya uzmanlaşmanın” tahrif edilmesi endişelerine yol açmaktadır. Giderek artan bir şekilde, gazetecilik haber değerleri ve kamu yararı, editoryal kararlar web analitiğine, para kazanmaya dayandığından gündemler bir kenara
bırakılmaktadır. Bu gibi durumlar, gazetecilik kariyerinin gerilemesi ve gazetecilik mesleğinin sönümlenmesi ile ilgili endişelere yol açmaktadır. Haber merkezlerinin yukarıdan aşağıya yeniden düzenlenmesine, yönetimin dayattığı iş yoğunlaştırma baskılarına, işten çıkarmalara ve haberlerin ticarileştirilmesine karşı kolektif olarak geri adım atmaktadır. Bu çalışmada neoliberal ekonominin basın üzerindeki etkisinin betimsel analizi yapılmıştır. Bunun yanı sıra değişimi gazetecilerin nasıl değerlendirdiği konusu yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile “uzmanlaşmanın” deforme edilmesi saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Neo-liberalizm, Gazetecilik, Meslek, Uzmanlaşma
gelmiştir. Giderek artan bir biçimde, çevrimdışı sosyal ağlarla kaynaşarak ağ
toplumu oluşmuştur. Van Dijk yeni medyanın yükselişini ikinci iletişim devrimi
şeklinde değerlendirmektedir. 1990’ların başında kitle iletişim araçlarının
ortaya çıkması, nasıl bir devrim niteliğinde ise, tam 100 yıl sonra internet ve
mobil uygulamaların etkisi ile ekonomik, teknolojik ve toplumsal bir devrim
gerçekleşmiştir (Dijk, 2016: 38-39). 1990’larda web ve internet alanı çok az
sayıda uzmanın elinde iken özellikle Web 2.0 olarak tanımlanan okunabilir/
yazılabilir internet çağında kullanıcılar da web sayfalarını hızlı ve kolay şekilde
düzenlemeyi sağlayan araçlara kavuşmuşlardır.
“(…) 2000’lerin başlarından beri insanlar internette ne yaptığını iyi şekilde tarif
etmektedir. Bir web sayfasında bir şey okur, ardından ayını sayfaya okuduklarınız
hakkında yazı yazarsınız. Sonrasından başka insanlar ne yazdığınızı okur ve
cevap verir. İnternetin daha doğru bir tarifi ‘okunabilir/dinlenebilir/bakılabilir/
izlenebilir- yazılabilir/ ses kaydedilebilir/fotoğraf ve video çekilebilir web’
şeklinde olacaktır: internet çeşitli formatlarda mesajların hızlı yaratılmasını ve
aktarılmasını sağlayıp, diyaloğu kolaylaştırır (…) (Poe, 2015:378)”
Van Dijk ve Castells’in (2016) ağ toplumu olarak tanımladığı yeni dönemde,
–bireysel, grupsal/örgütsel ve sosyal –örgütlenme tarzını belirlediği yeni bir
modern toplum türü ortaya çıkmıştır. Bu ağlar, toplumun her bir birimini veya
parçasını birbirine bağlamaktadır (Dijk, 2016: 42) Ağ toplumu, internetin ve
mobil uygulamaların yaygınlaşmasıyla kitlesel katılımın önünü de açmıştır.
Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi Web 2.0, iki yönlü iletişim daha kolay hale gelmiştir. İş talep edenler bilgiye daha düşük maliyetlerle erişebilmektedir. Üretim geçmişe kıyasla kolay bir şekilde çevrimiçi olarak dağıtılabilmekte ve gerçekleştirilebilmektedir (Battistella ve Nonino, 2013.) Kitle kaynak kullanımı vatandaşlara ait verilerin platforma akışını sağlarken bunun karşılığında platform, çalışanları işe almak zorunda kalmadan bilgi edinip önemli yetilere erişim sağlamaktadır.
Kitle kaynağın gelişim süreci toplumsal sirayet bağlamında çok da uzun bir tarihsel geçmişe sahip değildir. Bu yeni dönemde gerek hizmet gerek ağ platformlarına yeni kullanıcı eklemek çok da zor değildir. Hâlihazırda kullanıcılar platformlara girme konusunda heveslidirler. Bu durumun sonucu olarak platform şirketlerinin kullanıcı kazanma maliyeti azdır hatta yoktur bile denilebilir. Van Dijk’in (2016) “ağların dışsallığı”
olarak tanımladığı bu durumda platform ağının içerisine ne kadar çok sayıda
kullanıcı katılırsa diğerlerinin de katılma olasılığının arttığı görülmektedir. Kısa platforma bağlanmak için bir baskı oluşmaktadır. Gerek Amazon’da gerek Facebook’ta bu durum açık bir şekilde görülür. Kısaca platformun artan kullanımı platformu yeni kullanıcılar için daha çekici hale getirmekte ve bu da platformun değerinin artmasına neden olmaktadır, 2000 sonrası büyük sosyal medya platformlar bu döngünün tipik bir örneklerdir.
yazmaktadır. Huffington Post gibi sitelerde binlerce blog yazarı aslında ücretsiz çalışmaktadır. Diğer web siteleri benzer modelleri kullanmakta, bazen yazarlara sayfa başına alınan tıklama sayısına bağlı olarak sabit bir ücret teklif etmektedir. Bunun yanında, basındaki değişikliklerin nasıl yorumlanacağı konusunda çok az fikir birliği vardır. Bir yandan, haber işinin gazetecilik mesleğine hiç benzememesi, küçülen dijital haber
merkezlerinde eskiden olduğu gibi “mesleksizleşme” veya uzmanlaşmanın” tahrif edilmesi endişelerine yol açmaktadır. Giderek artan bir şekilde, gazetecilik haber değerleri ve kamu yararı, editoryal kararlar web analitiğine, para kazanmaya dayandığından gündemler bir kenara
bırakılmaktadır. Bu gibi durumlar, gazetecilik kariyerinin gerilemesi ve gazetecilik mesleğinin sönümlenmesi ile ilgili endişelere yol açmaktadır. Haber merkezlerinin yukarıdan aşağıya yeniden düzenlenmesine, yönetimin dayattığı iş yoğunlaştırma baskılarına, işten çıkarmalara ve haberlerin ticarileştirilmesine karşı kolektif olarak geri adım atmaktadır. Bu çalışmada neoliberal ekonominin basın üzerindeki etkisinin betimsel analizi yapılmıştır. Bunun yanı sıra değişimi gazetecilerin nasıl değerlendirdiği konusu yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile “uzmanlaşmanın” deforme edilmesi saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Neo-liberalizm, Gazetecilik, Meslek, Uzmanlaşma