Papers by Necmettin Pehlivan

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2018
Öz Kıyas türünün hangi fertleri kapsadığı tartışmalı olmakla birlikte şekil itibariyle kıyasa ben... more Öz Kıyas türünün hangi fertleri kapsadığı tartışmalı olmakla birlikte şekil itibariyle kıyasa benzeyip de kıyas sayılmayan fertlerin belirlenmesi Aristoteles'in kullandığı kıyas fertleriyle sınırlı kalmıştır. Bu bağlamda öncülleri semantik kayıtlı olan kıyas şekilleri, özellikle iki öncülünde de semantik kayıt bulunan eşitlik kıyası ve benzerleri gibi, kıyasa benzeyen ancak kendiliğinden sonuç vermeyen akıl yürütme türleri olarak kabul edilmiştir. Her ne kadar Şemsuddīn es-Semerḳandī orta terimi tekrar etmeyen kıyas şekillerinin olabileceğinden bahsetse de bu durumu, Aristoteles'in şarihlerinden Afrodisiaslı İskender'den 18. yüzyıl Osmanlı mantıkçılarına kadar takip etmek mümkündür. Buna göre tek öncülü semantik kayıtlı olan kıyaslar ġayru muteʿāraf olarak isimlendirilmiş ve kıyas fertlerine ait geçerlilik şartları belirlenerek kıyasın tanımı içine dahil edilmiştir. ʿOs̱ mān b. Muṣṭafā eṭ-Ṭarsūsī'nin yazmış olduğu Risāle-i İstidlāliyye bu açıdan dikkat çeken bir örnektir. Bu makalede, önce ġayru muteʿāraf kıyasın, kıyas tanımının içlemine dahil olup olmadığı ele alınmış, ardından eṭ-Ṭarsūsī'nin söz konusu risalesinin tahkikli metni ve Türkçeye tercümesi sunulmuştur.
Felsefe Dünyası, Dec 15, 2012

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019
Tümel önermenin modalitesinin zorunlu, dāʾimī ve diğer modalitelerden hangisiyle nitelenebileceği... more Tümel önermenin modalitesinin zorunlu, dāʾimī ve diğer modalitelerden hangisiyle nitelenebileceği hususu, İslam mantık literatüründe önemli bir tartışma konusudur. Tartışma, İbn Sīnā'nın ortaya koyduğu modal mantık sistemindeki tümel önermenin modalitesine dair karşı-iddia ile başlamıştır. İbn Sīnā'nın ortaya koyduğu karşı-iddia, ilk kez Faḫruddīn er-Rāzī ile delil formunu kazanmıştır. Naṣīruddīn eṭ-Ṭūsī, iddiayı er-Rāzī'den farklı şekilde delillendirmiş, el-Ḫūnecī ise karşı-iddiayı zikredip delilini ve itirazını belirtmemiştir. İbn Sīnā karşı-iddiaya karşı-örnek ile er-Rāzī de bölme ile itiraz etmiş, eṭ-Ṭūsī ise itirazında ortaya koyduğu karşı-delilin orta teriminin kaplamını genişletmiştir. İbn Sīnā ve er-Rāzī'nin itirazları, tümel önermenin modalitesi için zorunlu modalitesi dışındaki diğer modaliteleri mümkün görürken, eṭ-Ṭūsī'nin itirazı karşı iddiayı kabul eder görünmektedir. Tümel önermenin modalitesine dair karşı-iddialar, bunların delilleri ve bunlara yönelik itirazlar, 18. yüzyıl Osmanlı bilim havzasında Muḥammed el-Āmidī tarafından Refʿu'l-Ḥicāb ʿan Cemīʿi'l-Muveccehāt isimli risalede yeniden gündeme getirilmiştir. Klasik dönemde tartışılmış bir konuyu post-klasik döneme taşıması ve bir tercihte bulunması nedeniyle oldukça kayda değer bir risaledir. Makalede, önce söz konusu tartışmanın İslam mantık literatüründeki serencamı özetlenmiş, ardından el-Āmidī'nin ilgili risalesi tahlil edilmiş ve farklı bir delil ortaya konulmuş, son olarak da risalenin tenkitli Arapça metni sunulmuştur.

Nazariyat İslam Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları Dergisi (Journal for the History of Islamic Philosophy and Sciences), 2020
In this article, we argue two anonymous manuscripts on Islamic jurisprudential disputation theory... more In this article, we argue two anonymous manuscripts on Islamic jurisprudential disputation theory ('ilm al-khilāf) to belong to Shams al-Dīn al-Samarqandī (d. 1322), a scholar in the late period of Islamic thought, based on content analysis and textual phrase comparisons. The manuscripts are not referenced as belonging to al-Samarqandī in the library catalogues or bibliographic studies. The manuscripts are commentaries on two distinct works from Burhān al-Dīn al-Nasafī (d. 1289), one being on Manshaʾ al-naẓar in which al-Nasafī summarizes ʿilm al-khilāf in theory and practice and the other being on al-Nikāt al-ḍarūriyya al-arba'īniyya, which is also known as al-Usṭuqussāt. Here al-Nasafī inquired about 40 points of disagreement between Ḥanafiyya and Shāfiʿiyya in al-Nikāt. In conclusion, the facts that support our argument are: (a) Preface (ḥamdala and ṣalwala), and introduction (muqaddima) of the manuscripts match the ḥamdala, ṣalwala, and muqaddima from al-Samarqandī's...
Bu makalede, Turk-Islam filozofu Ibn Sinâ’nin dua ile ilgili gorusleri ele alinmistir. Ibn Sinâ’n... more Bu makalede, Turk-Islam filozofu Ibn Sinâ’nin dua ile ilgili gorusleri ele alinmistir. Ibn Sinâ’nin gorusleri ele alinirken Ebu Sa‘id Ebu’lHayr’in sorusuna yazdigi cevabi mektubuna ve et-Ta‘likât adli eserinin bazi parcalarina dayanilmistir. Adi gecen bu metinlerin orijinalleri verildigi gibi Turkce’ye de cevrilmistir
Burhānuddīn en-Nesefī’nin el-Fuṣūl adli eseri, Islam entelektuel tarihinde ḫilāf ilminin gelisim ... more Burhānuddīn en-Nesefī’nin el-Fuṣūl adli eseri, Islam entelektuel tarihinde ḫilāf ilminin gelisim sureci, tahsili ve tedrisi bakimindan temel bir metindir. Ancak bu eserin asil onemi, Şemsuddīn es-Semerḳandī’nin Risāle fī Ādābi’l-Baḥs adli eserinin zeminini olusturmasinda yatmaktadir. Es-Semerḳandī, hocasi en-Nesefī’nin eserinden hareketle devrim niteliginde yepyeni bir tartisma yontemi gelistirmis yeni bir tartisma disiplinini sistematize etmis; bu tartisma teorisi daha sonra ādābu’l-baḥs adiyla mustakil bir ilim dalina donusmustur. Bu makalede, el-Fuṣūl ve Risāle fī Ādābi’l-Baḥs arasindaki iliski evrimsel acidan mukayeseli olarak tahlile tabi tutulmaktadir. Makalenin sonunda da gunumuzde halen yazma halde olan en-Nesefī’nin el-Fuṣūl adli eserinin tenkidli tahkiki sunulmaktadir

Bu makalede İslam düşünce tarihinin geç dönem bilginlerinden Şemseddin es-Semerkandî’nin (ö.722/1... more Bu makalede İslam düşünce tarihinin geç dönem bilginlerinden Şemseddin es-Semerkandî’nin (ö.722/1322), k larda ve bazı çalışmalarda müellifi belirsiz olarak kaydedilen iki eserinin müellife aidiyetini tespit ederek bunlardan birini önemine binaen tahkik edip çalışma ekinde ilgililerine sunduk. Her iki eser de Semerkandî’nin, nazar/cedel/hilâf ilmine dair eserleriyle meşhur olan hocası Burhâneddin en-Nesefî’nin (ö.687/1289) iki ayrı eserine yazdığı şerhtir. Eserlerden ilki hilâf ilminin teorik ve pratik yönlerinin oldukça özet bir şekilde ele alındığı Menşe’ü’n-nazar’ın; ikincisi ise Ebû Hanîfe ile başta Şâfi‘î olmak üzere Ebû Yûsuf, Muhammed eş-Şeybânî ve Züfer gibi öğrencileri arasındaki ihtilaflı meselelerden kırkının ilm-i nazar (cedel/hilâf) yöntemiyle ele alındığı en-Nikâtü’z-zarûriyyetü’l-erba‘îniyye’nin, meşhur olduğu bir diğer ismiyle el-Ustukussât’ın şerhidir. Her iki şerhin Semerkandî’ye aidiyetini, üslup ve içeriğe ilişkin birtakım gerekçelere dayanarak iddia ediyoruz. Özetle bu gerekçeler: (i) Her iki eserin, hamdele, salvele ve giriş bölümlerinin Semerkandî’nin diğer eserleriyle birebir örtüşmesidir. (ii) Şârihin, Şerhu’n-Nikât’ta Semerkandî’nin diğer eserlerinin isimlerini vererek “biz bu eserlerde zikrettik” şeklinde atıfta bulunmasıdır. (iii) Semerkandî’nin Şerhu’l-Fusûl adlı eserine haşiye yazan et-Turkânî’nin makalemize konu olan her iki eserin Semerkandî’ye ait olduğunu haşiyesinde dile getirmesidir. (iv) Semerkandî’nin Şerhu’l-Fusûl adlı eseri ile Şerhu Menşe’i’n-nazar’ın metinlerinde birçok konuda aynı cümle ve yaklaşımlara yer verilmesidir.
Bu makale, Islâm dusuncesine ait olan âdâbu’l-bahs ve’l-munazara adli tartisma teorisini Osmanli ... more Bu makale, Islâm dusuncesine ait olan âdâbu’l-bahs ve’l-munazara adli tartisma teorisini Osmanli muelliflerinden Ahmed Şevki b. Abdullah’in Risâle fi âdâbi’l-munâzara adli eseri cercevesinde ele almaktadir. Âdâbu’l-bahs ve’l-munazara adli tartisma yontemi Osmanli bilim havzasinda en yetkin halini almistir. Fakat modern zamanlardaki felsefe veya mantik tarihi yazinlarinda yeri gozetilmedigi gibi gunumuzde de hakkinda cok az calisma bulunmaktadir. Makale, hem risalenin tahlili, hem de tenkitli nesri ile Turkce literature bir katki yapmayi amaclamaktadir.

Burhānuddīn en-Nesefī (o.687/1289) fikih, fikih usulu, mantik, kelam, tefsir gibi alan-larda eser... more Burhānuddīn en-Nesefī (o.687/1289) fikih, fikih usulu, mantik, kelam, tefsir gibi alan-larda eser vermis cok yonlu bir alimdir. Fakat onu doneminin diger alimlerden ayiran yonu, Ruknuddīn el-ʿAmīdī ile birlikte fikih usulu disindaki eserlerde de ele alinmaya baslanan ʿilm-i naẓar (ḫilāf/cedel) ile daha yogun bir sekilde ilgilenmis, bu alana iliskin hem nicelik hem de nitelik bakimindan onemli eserler yazmis olmasidir. Onun el-Fuṣūl ve Menseʾu’n-Naẓar isimli eserleri yazildigi donemden itibaren ʿilm-i naẓarin en temel klasik metinleri haline gelmis ve ogrencileri basta olmak uzere bircok muellif tarafindan uzerlerine serḥ ve ḥāsiyeler kaleme alinmistir. Yaptigimiz arastirmalar sonucunca en-Nesefī’nin ʿilm-i naẓar ile iliskili baska eserlerinin de bulundugunu tespit ettik. Şimdiye kadar varligindan dahi haberdar olunmayan bu eserler, hem en-Nesefī ozelinde ʿilm-i naẓar kitabiyatini zenginlestirecek hem de onun bu ilmin tekamulune katkisinin boyut-larinin daha iyi anlasilmasina imkan s...

Nazariyat, 2020
Öz: Bu makalede İslam düşünce tarihinin geç dönem bilginlerinden Şemseddin es-Semerkandî'nin (ö.7... more Öz: Bu makalede İslam düşünce tarihinin geç dönem bilginlerinden Şemseddin es-Semerkandî'nin (ö.722/1322), katalog-larda ve bazı çalışmalarda müellifi belirsiz olarak kaydedilen iki eserinin müellife aidiyetini tespit ederek bunlardan birini önemine binaen tahkik edip çalışma ekinde ilgililerine sunduk. Her iki eser de Semerkandî'nin, nazar/cedel/hilâf ilmine dair eserleriyle meşhur olan hocası Burhâneddin en-Nesefî'nin (ö.687/1289) iki ayrı eserine yazdığı şerhtir. Eserlerden ilki hilâf ilminin teorik ve pratik yönlerinin oldukça özet bir şekilde ele alındığı Menşe'ü'n-nazar'ın; ikincisi ise Ebû Hanîfe ile başta Şâfi'î olmak üzere Ebû Yûsuf, Muhammed eş-Şeybânî ve Züfer gibi öğrencileri arasındaki ihtilaflı meselelerden kırkının ilm-i nazar (cedel/hilâf) yöntemiyle ele alındığı en-Nikâtü'z-zarûriyyetü'l-erba'îniyye'nin, meşhur olduğu bir diğer ismiyle el-Ustukussât'ın şerhidir. Her iki şerhin Semerkandî'ye aidiyetini, üslup ve içeriğe ilişkin birtakım gerekçelere dayanarak id-dia ediyoruz. Özetle bu gerekçeler: (i) Her iki eserin, hamdele, salvele ve giriş bölümlerinin Semerkandî'nin diğer eserleriyle birebir örtüşmesidir. (ii) Şârihin, Şerhu'n-Nikât'ta Semerkandî'nin diğer eserlerinin isimlerini vererek "biz bu eserlerde zik-rettik" şeklinde atıfta bulunmasıdır. (iii) Semerkandî'nin Şerhu'l-Fusûl adlı eserine haşiye yazan et-Turkânî'nin makalemize konu olan her iki eserin Semerkandî'ye ait olduğunu haşiyesinde dile getirmesidir. (iv) Semerkandî'nin Şerhu'l-Fusûl adlı eseri ile Şerhu Menşe'i'n-nazar'ın metinlerinde birçok konuda aynı cümle ve yaklaşımlara yer verilmesidir. Abstract: In this article, we have argued based on content analysis and comparing phrases of texts that two anonymous manuscripts on Islamic jurisprudential disputation theory ('ilm al-khilāf) belong to Shams al-Dīn al-Samarqandī (d.1322) who is a scholar in the late period of Islamic thought. The manuscripts have not been referred to al-Samarqandī in library catalogues and bibliographic studies. The manuscripts are commentaries on Burhān al-Dīn al-Nasafī's (d.1289) two distinct works. One of them is on Manshaʾ al-na ar. Al-Nasafī summarized in Mansha' 'ilm al-hilāf in theory and practice. The other is on al-Nikāt al-arūrīyya al-arba'īnīyya also called as al-Ustukussāt. Al-Nasafī inquired about forty dissentients between Ḥanafīyya and Shāfiʿīyya in al-Nikāt. In conclusion, the facts that support our argument are those: (i) Preface (amdala and alwala), and introduction (muqaddima) of the manuscripts match up to al-Samarqandī's amdala, alwala, and muqaddima of works. (ii) al-Samarqandī referenced his other works via their names in the commentary on al-Nikāt by the ways of saying "ẓakarnā" (iii) Kamāl al-Dīn al-Turkānī (d. 1354) who wrote a gloss (āshiya) on al-Samarqandī's Shar al-Fu ūl declared in the āshiya that the commentaries belong to al-Samarqandī. (iv) In Shar al-Fu ūl and Shar Manshaʾ al-Na ar, there are the same assertions and same manner on various issues. Finally, we append a critical edition of the Arabic text of Shar Manshaʾ al-Na ar.
Critical Edition and Assessment of Najm al-Dīn al-Kātibī al-Qazvīnī’s (d. 675/1277) Risāla fī Qavāʿid ʿIlm an-Naẓar (al-mashūr bi al-Fuṣūl)Forthcoming

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
AL-MAṬLAB AL-AʿLĀ, AL-MAḲṢAD AL-AḲSĀ: KAMĀLPĀSHĀZĀDA’S
RİSĀLA FĪ ʿILM ĀDĀB AL-BAḤS
Disputation ... more AL-MAṬLAB AL-AʿLĀ, AL-MAḲṢAD AL-AḲSĀ: KAMĀLPĀSHĀZĀDA’S
RİSĀLA FĪ ʿILM ĀDĀB AL-BAḤS
Disputation theory in Islamic thought called as ādāb al-baḥs̠ va almunāẓara
was systemized by Shams al-Dīn Muḥamad al-Samarḳandī
(d.722/1322). After al-Samarḳandī, this theory has had a specific tradition in
virtue of epistles, commentaries and super-commanteries. For this reason, al-jadal
that is based on Aristotle’s Topics and al-ḫilāf that is known as Islamic
jurispuridential disputation theory have been succeeded by ādāb al-baḥs̠ va almunāẓara.
The most seminal ādāb works was written in Ottoman milieu. For
instance, Ḥusayn Shah Adanavī (d.1050/1640)’s al-Ḥusayniyya prevailed in
Ottoman madrasahs instead of al-Samarqandī’s Risāla fī Ādāb al-baḥs̠.
Sāçaqlīzāda Muḥamad Afandī (d.1145/1732)’s Taḳrīr al-Ḳavānīn evinced exactly
the rules of ādāb al-baḥs̠ va al-munāẓara discovered by Sāçaqlīzāda’s
predecessors. Kamālpāshāzāda Shemsuddīn Aḥmad (d.940/1534) also wrote an
epistle named Risāla fī ādāb al-baḥs̠ on ādāb al-baḥs̠ va al-munāẓara.He described
this epistle as pure advantage and concise text. He, moreover, have a supercommentary
called as Ḥāşiya al-Tehāfut on Ḫūcazāda Muṣliḥ al-Dīn’s Tehāfut
al-Falāsifa. Even just for the reason that he carried out ādāb al-baḥs̠ va almunāẓara
in this work, Risāla fī ādāb al-baḥs̠ has an important role for having a
grasp of Kamālpāshāzāda’s Ḥāşiya al-Tehāfut. In this article, Risāla fī ādāb albaḥs̠
was analysed in terms of its content and manner. Finally, we appended a
critical edition of the Arabic text of the epistle with Turkish.
Uploads
Papers by Necmettin Pehlivan
RİSĀLA FĪ ʿILM ĀDĀB AL-BAḤS
Disputation theory in Islamic thought called as ādāb al-baḥs̠ va almunāẓara
was systemized by Shams al-Dīn Muḥamad al-Samarḳandī
(d.722/1322). After al-Samarḳandī, this theory has had a specific tradition in
virtue of epistles, commentaries and super-commanteries. For this reason, al-jadal
that is based on Aristotle’s Topics and al-ḫilāf that is known as Islamic
jurispuridential disputation theory have been succeeded by ādāb al-baḥs̠ va almunāẓara.
The most seminal ādāb works was written in Ottoman milieu. For
instance, Ḥusayn Shah Adanavī (d.1050/1640)’s al-Ḥusayniyya prevailed in
Ottoman madrasahs instead of al-Samarqandī’s Risāla fī Ādāb al-baḥs̠.
Sāçaqlīzāda Muḥamad Afandī (d.1145/1732)’s Taḳrīr al-Ḳavānīn evinced exactly
the rules of ādāb al-baḥs̠ va al-munāẓara discovered by Sāçaqlīzāda’s
predecessors. Kamālpāshāzāda Shemsuddīn Aḥmad (d.940/1534) also wrote an
epistle named Risāla fī ādāb al-baḥs̠ on ādāb al-baḥs̠ va al-munāẓara.He described
this epistle as pure advantage and concise text. He, moreover, have a supercommentary
called as Ḥāşiya al-Tehāfut on Ḫūcazāda Muṣliḥ al-Dīn’s Tehāfut
al-Falāsifa. Even just for the reason that he carried out ādāb al-baḥs̠ va almunāẓara
in this work, Risāla fī ādāb al-baḥs̠ has an important role for having a
grasp of Kamālpāshāzāda’s Ḥāşiya al-Tehāfut. In this article, Risāla fī ādāb albaḥs̠
was analysed in terms of its content and manner. Finally, we appended a
critical edition of the Arabic text of the epistle with Turkish.
RİSĀLA FĪ ʿILM ĀDĀB AL-BAḤS
Disputation theory in Islamic thought called as ādāb al-baḥs̠ va almunāẓara
was systemized by Shams al-Dīn Muḥamad al-Samarḳandī
(d.722/1322). After al-Samarḳandī, this theory has had a specific tradition in
virtue of epistles, commentaries and super-commanteries. For this reason, al-jadal
that is based on Aristotle’s Topics and al-ḫilāf that is known as Islamic
jurispuridential disputation theory have been succeeded by ādāb al-baḥs̠ va almunāẓara.
The most seminal ādāb works was written in Ottoman milieu. For
instance, Ḥusayn Shah Adanavī (d.1050/1640)’s al-Ḥusayniyya prevailed in
Ottoman madrasahs instead of al-Samarqandī’s Risāla fī Ādāb al-baḥs̠.
Sāçaqlīzāda Muḥamad Afandī (d.1145/1732)’s Taḳrīr al-Ḳavānīn evinced exactly
the rules of ādāb al-baḥs̠ va al-munāẓara discovered by Sāçaqlīzāda’s
predecessors. Kamālpāshāzāda Shemsuddīn Aḥmad (d.940/1534) also wrote an
epistle named Risāla fī ādāb al-baḥs̠ on ādāb al-baḥs̠ va al-munāẓara.He described
this epistle as pure advantage and concise text. He, moreover, have a supercommentary
called as Ḥāşiya al-Tehāfut on Ḫūcazāda Muṣliḥ al-Dīn’s Tehāfut
al-Falāsifa. Even just for the reason that he carried out ādāb al-baḥs̠ va almunāẓara
in this work, Risāla fī ādāb al-baḥs̠ has an important role for having a
grasp of Kamālpāshāzāda’s Ḥāşiya al-Tehāfut. In this article, Risāla fī ādāb albaḥs̠
was analysed in terms of its content and manner. Finally, we appended a
critical edition of the Arabic text of the epistle with Turkish.