Bu makalede Aristoteles'in tarihsel ve bilimsel olgulara ilişkin kapsamlı derlemeleri arasında gü... more Bu makalede Aristoteles'in tarihsel ve bilimsel olgulara ilişkin kapsamlı derlemeleri arasında günümüze ulaşan "Atinalıların Devleti" adlı eseri temel alınarak MÖ IV. yüzyılda Atina yargı sistemi konu edilmektedir. Çalışma, söz konusu eseri esas alarak eskiçağ Atina'sının yargı sisteminin temeli olan yargıçlar, mahkemeler ve yargılama usulleri tarihsel analiz yöntemleri çerçevesinde incelenmiştir. Eski Yunanlıların siyasal örgütlenmesi, günümüzden farklı olarak ulus devlete değil, "polis" denilen kent devleti düzenine dayanmaktaydı. Her kent devleti siyasi olarak bağımsızdı ve kendine yeten bir yapıya sahip olarak kendi kendini yönetirdi. Dolayısıyla her kent devletinin kendi yasaları doğrultusunda, bütün vatandaşlar yürütme ve yasama ile ilgili yetkilere sahiptiler. Bu doğrultuda pek çok Yunan kent devletinden biri olan Atina'da ilk olarak yasalar, yargıçların seçilmesi, yargılama yetkileri ile mahkeme türleri üzerinde durulmuştur. Ardından antik edebi kaynaklarda yer alan yargılamalar için yazılmış söylevlerden yararlanılarak MÖ 4. yüzyıl Atina yargı sisteminin genel çerçevesi anlatılmıştır.
Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın ... more Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın olaylarını kayda Reçirip bilRi aktarma uRraşı biçiminde oluyordu. Hellenlerde özelliklekolonizasyon hareketleriyle birlikte uzak ülkelere ilişkin bilRiler edinen ve edindikleri bilRileri halka açık alanlarda kendi yurttaşlarına aktarmaya başlayan kimselere lORoRraphos ve onların Rittikleri ülkelerin tarihi, cORra.fyası ve halkbilimiyle ilRili yaptıkları bilRilendirme konuşmalarına da "lOROS" denirdi. Düşünce açısından yıllar süren Relişme sonucu, ÇORUBatı Anadolulu olan ve kendi zamanlarına ilişkin olayları yazan ilk yazarlar Miletoslu Hekataios, Lydialı Ksanthos, Lesboslu Hellanikos, Karyandalı Skylaks, Lampsakoslu Kharon ve Miletoslu Dionysios Ribi yazarlar yerel tarihler yazmışlardl. Bu yazarlardan biri olan Lampsakoslu Kharon' a pek çok eser atfedilmiş olmasına karşın, Rünümüze yalnızca iki eserinden fraRmanlar kalmıştır; Horoi (Yıllıklar) ve Persika (Pers Tarihi). Bu eserlere ait fraRmanlardan, yazarın ayrıntıya Rirmekten kaçındıRı, uzun cümlelere ve mitolojik öykülerle bezenmiş betimlemelere yer vermediRi, arkaik bir biçemi oldURUanlaşılmaktadır.
Bu çalışmada Karia Bölgesi kentlerinden Stratonikeia'ya yaklaşık II km. uzaklıkta bulunan tapınak... more Bu çalışmada Karia Bölgesi kentlerinden Stratonikeia'ya yaklaşık II km. uzaklıkta bulunan tapınak kenti Panamara'dan (Bağyaka) gün ışığına çıkarılan yazıtlar çerçevesinde saç adaklar ele alınmıştır. Söz konusu kentten günümüze ulaşan altmıştan fazla yazıtın konusunu oluşturan saç adaklarının kimler tarafından ve hangi durumlarda yapıldığı araştırılmıştır. Zeus Panamaros tapınağının da bulunduğu Komyrion kutsal alanında gerçekleştirilen saç adaklarının Karia'nın yerel tanrısı olarak kabul edilen Zeus Panamaros'a ithaf edildiği ve bütün adakların erkekler tarafından yapıldığı görülmüştür. Panamara'da bir tapınağı olan ve kentin dinsel yaşamında önemli bir yer tutan tanrıça Hera 'ya saç adağı yapılmamış olması adak stellerinin konulduğu Komyrion kutsal alanına kadınların girmesinin yasak olmasıyla yakından ilişkilidir. Adakları yapan erkeklerin sosyal konumlarının farklı olduğu ve bazı durumlarda adakların yinelendiği anlaşılmaktadır. Genelolarak, bazen tanrıya şükran borcu bazen de dilek ifadesi olarak yorumlanan saç adakları Panamara'da yalnızca tanrıya yakın olma isteğine dayanmaktadır. Böylelikle, bu adakların ithaf edilen tanrının teveccühünü kazanmak ve ona duyulan minnetin derecesini göstermek amacıyla sunulan armağanlar olduğu kanısına varılmıştır.
Presses universitaires de Franche-Comté http://presses-ufc.univ-fcomte.fr Ly dia, lying between t... more Presses universitaires de Franche-Comté http://presses-ufc.univ-fcomte.fr Ly dia, lying between the Aegean coast and the Anatolian plateau, has been associated since Antiquity with the Pactolus river, which carried gold from the Tmolus mountain, and with the wealth of Croesus. Populated by Lydians and Maeonians, and marked by the presence of Persians, Greeks, Romans, and Byzantines, it has attracted the attention of researchers since the end of the 18th century. This book aims to cover the chronology of Lydian studies from the protohistoric period to the beginning of the Byzantine period and to bring together the contributions of international researchers and scholars from a wide range of disciplines that includes history, archeology, epigraphy, and numismatics, and from different perspectives. The various studies discuss society, social structures, military aspects, economy, religion, arts, architecture, and material culture. This diachronic approach makes it possible in particular to question continuity and discontinuity between the Hellenistic, Roman, and Byzantine periods, as well as with those that preceded them. Ouvrage publié avec le concours de l'Institut des Sciences et Techniques de l' Antiquité (UFC-UR 4011).
Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın ... more Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın olaylarını kayda Reçirip bilRi aktarma uRraşı biçiminde oluyordu. Hellenlerde özelliklekolonizasyon hareketleriyle birlikte uzak ülkelere ilişkin bilRiler edinen ve edindikleri bilRileri halka açık alanlarda kendi yurttaşlarına aktarmaya başlayan kimselere lORoRraphos ve onların Rittikleri ülkelerin tarihi, cORra.fyası ve halkbilimiyle ilRili yaptıkları bilRilendirme konuşmalarına da "lOROS" denirdi. Düşünce açısından yıllar süren Relişme sonucu, ÇORUBatı Anadolulu olan ve kendi zamanlarına ilişkin olayları yazan ilk yazarlar Miletoslu Hekataios, Lydialı Ksanthos, Lesboslu Hellanikos, Karyandalı Skylaks, Lampsakoslu Kharon ve Miletoslu Dionysios Ribi yazarlar yerel tarihler yazmışlardl. Bu yazarlardan biri olan Lampsakoslu Kharon' a pek çok eser atfedilmiş olmasına karşın, Rünümüze yalnızca iki eserinden fraRmanlar kalmıştır; Horoi (Yıllıklar) ve Persika (Pers Tarihi). Bu eserlere ait fraRmanlardan, yazarın ayrıntıya Rirmekten kaçındıRı, uzun cümlelere ve mitolojik öykülerle bezenmiş betimlemelere yer vermediRi, arkaik bir biçemi oldURUanlaşılmaktadır.
T. C. İZMİR DEMOKRASİ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ
Özet:
Pers-Yunan savaşları sonrasında Atina ve diğer kent devletleri arasında gelişen ticaret, ö... more Özet: Pers-Yunan savaşları sonrasında Atina ve diğer kent devletleri arasında gelişen ticaret, özellikle deniz ticareti Atina’ya göçmenlerin gelmesine ve bir kısmının da buraya yerleşmesine yol açmıştır. Atina vatandaşları arasında ticareti aşağı gören bir eğilimin olması nedeniyle, burada biriken sermayeyi değerlendirecek tüccar ve zanaatkâr sınıfı bulunmamaktaydı. Vasıfsız işler için köleler çalıştıran Atina, kalifiye işler için cazip fırsatlar sunduğu yabancı tüccar ve zanaatkâra kapılarını açtı. Akabinde ekonomik haklar tanınan göçmenlerin hızla zenginleşmesi yoksul vatandaşlarla evlenmelere yol açmaya başlamıştı. Atina’nın ekonomik refahında katkıları büyük göçmenleri hem Atina’dan uzaklaştırmak hem de evlilik yoluyla vatandaşlık kazanmaları istenmiyordu. Bu nedenlerle vatandaşlarla göçmenler arasında sosyal ve ekonomik eşitlik tanınmış, ancak siyasi ve hukuki eşitlik tanınmamıştı.
Yunancada göçmen kelimesinin karşılığı olan “metoikos” ikametini bir kentten başka bir kentte taşıyan ve yaşayamaya başladığı kentin bir takım sabit ihtiyaçları doğrultusunda hizmet eden ve vergi ödeyen kişidir. Ortalama bir göçmenden daha üstün haklara sahip olan imtiyazlı göçmenleri tanımlamak için ise Yunanca bir kelime bulunmamaktadır. Bununla birlikte imtiyazlı göçmenler MÖ 5. yüzyıldan itibaren kararnamelerde, onur yazıtlarında ve edebi kaynaklarda görülmeye başlanmıştır. Göçmen ya da yerleşik yabancı olarak çevrilen metoikos terimi yalnızca yasal olarak değil, aynı zamanda sosyal olarak da Atina’da mukim iki alt grubu içermektedir. Bu gruplar “özgür doğan yabancılar” ve eski despoteslerine (efendi) artık bağlılığı kalmayan “azatlı köleleri” kapsamaktadır.
Bu bağlamda Atina vatandaşı, Atina kentinin de içinde bulunduğu Attika bölgesinin yerlisi olmak ile bir Atina vatandaşı ve bir Atina vatandaşının kızından doğma ve kentin siyasi ve askeri yaşamında rol almak anlamına gelmekteydi. İmtiyazlı göçmenlik statüsü ise vatandaş olmayıp vatandaşlığa yeni geçmiş, dolayısıyla Atina kent devletinin çeşitli derecelerde kısmi hissedarları olan yabancılar olarak tanımlanabilir. Bir nüfus içinde yasal olarak tanımlanmış bir veya daha fazla faaliyet alanında resmi olarak imtiyazlar verilmiş göçmenler, sıradan bir göçmenin sahip olmadığı siyasi, askeri, hukuki, ekonomik, dini ve başka birtakım yasalarla hiyerarşik bir ilişki içindeydiler. Bu doğrultuda Atina’da imtiyazlı göçmenlere mülk edinme (enktesis), sıradan bir göçmenin ödediği yüksek vergiler yerine vatandaşla eşit vergilendirme (isoteleia), onursal elçilik (proksenos), hayırseverlik işleri (euergetes), ihlal olmadan ithalat ve ihracat yapabilmek için tanınan dokunulmazlık hakkı (asylia) tanınmıştır. Bundan başka seyahat özgürlüğü, köle edinme ve hatta onu cezalandırma hakkı da kazanılan imtiyazlar arasındadır.
Bu çalışmada Antikçağda kısa sürede Atina ekonomisinde etkin bir öneme sahip olan göçmenlerin alabileceği siyasi, hukuki ve ekonomik imtiyazlar ile bu kapsamda yükümlülüklerin nasıl işlediğini belirlemek, kimlik ve statü sınırlarının nasıl oluşturulduğu ve korunduğunu göstermek, sıradan göçmenlerden farklı olarak kamuoyunda ve yasalar karşısında imtiyazlı göçmen olmanın sosyal statüsü ve ekonomik hayattaki önemi ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Antik Yunan, Atina, Göçmen, İmtiyazlı Göçmenler. Abstract: After the Greco-Persian Wars, trade and especially naval trade between Athens and other polises has caused many immigrants to arrive at and settle in Athens. There was a tendency to look down upon trade between the citizens of Athens and because of that there wasn’t a merchant or artisan class to utilise the growing capital. Athens employed slaves for menial work and opened its doors to traders and artisans for skilled work, offering lucrative opportunities. Immigrants with economic rights started to get rich very quickly and married poor citizens. Athens neither wanted to drive away the merchant class, who were important in the city’s economic welfare nor enable them to gain citizenship via marriage. Thus citizens and immigrants had economic and social equality but not political and juristic equality.
The word, “metoikos” means someone who has changed his residency and provides services to his new residency and pays his taxes. However there isn’t a Greek word for priviliged immigrants who have far more rights than an ordinary immigrant. However, priviliged immigrants are apparent in literature and inscriptions since 5th century BC. The term metoikos, which can be translated as immigrant or resident strangers involve two social and legal groups in Athens. These are, “free born strangers” and “freed slaves” who are no longer dependent upon their former masters (despotes).
In this regard, a citizen of Athens was not only a native of the Attica region, he was also born of an Athenian mother and father and was involved in the military and political life of the city. Priviliged immigrants can be defined as quasi-citizen strangers who were a part of Athens in some regards. Immigrants who had formal priviliges in legally defined fields of activity, were placed within a political, military, legal, economic and religious hierarchy. In this regard, tehy had the right to hold lands (enktesis), same rate of taxes with citizens, as opposed to higher rate of taxes for immigrants (isoteleia), honorary ambassadorship (proksenos), charity work (euergetes), immunity to export and import without fear of violation. They also had the freedom of travel, right to own slaves and punish them as they saw fit.
In this study we will analyse the political, legal and economic priviliges had by the immigrants and their corresponding responsibilites, how did their identity and status were defined and protected, the importance of being a priviliged immigrant as opposed to an ordinary one in social and economic life.
Key Words: Ancient Greece, Athens, Immigrants, Priviliged Immigrants.
CURRENT ACADEMIC STUDIES IN SOCIAL SCIENCES-2018 SOSYAL BİLİMLERDE GÜNCEL AKADEMİK ÇALIŞMALAR-2018 VOLUME III – CİLT III Editors / Editörler Prof. Dr. Mehmet EVSİLE Assoc. Prof. Dr. İbrahim SERBESTOĞLU Assoc. Prof. Dr. Tuğrul ÖCAN Ankara 2018, 2018
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2003
Bu çalışmada Karia Bölgesi kentlerinden Stratonikeia'ya yaklaşık II km. uzaklıkta bulunan tapınak... more Bu çalışmada Karia Bölgesi kentlerinden Stratonikeia'ya yaklaşık II km. uzaklıkta bulunan tapınak kenti Panamara'dan (Bağyaka) gün ışığına çıkarılan yazıtlar çerçevesinde saç adaklar ele alınmıştır. Söz konusu kentten günümüze ulaşan altmıştan fazla yazıtın konusunu oluşturan saç adaklarının kimler tarafından ve hangi durumlarda yapıldığı araştırılmıştır. Zeus Panamaros tapınağının da bulunduğu Komyrion kutsal alanında gerçekleştirilen saç adaklarının Karia'nın yerel tanrısı olarak kabul edilen Zeus Panamaros'a ithaf edildiği ve bütün adakların erkekler tarafından yapıldığı görülmüştür. Panamara'da bir tapınağı olan ve kentin dinsel yaşamında önemli bir yer tutan tanrıça Hera 'ya saç adağı yapılmamış olması adak stellerinin konulduğu Komyrion kutsal alanına kadınların girmesinin yasak olmasıyla yakından ilişkilidir. Adakları yapan erkeklerin sosyal konumlarının farklı olduğu ve bazı durumlarda adakların yinelendiği anlaşılmaktadır. Genelolarak, bazen tanrıya şükran borcu bazen de dilek ifadesi olarak yorumlanan saç adakları Panamara'da yalnızca tanrıya yakın olma isteğine dayanmaktadır. Böylelikle, bu adakların ithaf edilen tanrının teveccühünü kazanmak ve ona duyulan minnetin derecesini göstermek amacıyla sunulan armağanlar olduğu kanısına varılmıştır.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2004
B u çalışmada, İ.Ö. 5. yüzyıl yazarlarından Euripides' in Alkestis adlı tragedyası ile İ.S. 14. y... more B u çalışmada, İ.Ö. 5. yüzyıl yazarlarından Euripides' in Alkestis adlı tragedyası ile İ.S. 14. yüzyılda yazıya geçirilmiş Eski Türk destanı Dede Korkut'un Deli Dumrul'u arasındaki benzerlik ve farklılıklar ele alınmıştır. Benzerlik aynı motifterin kullanılışına, farklılık ise söz konusu motifterin toplumsal yapıya göre ayrı anlamlar yüklenmesine dayanmaktadır. Ana temadaki benzerlik kocalarının yaşaması için kadınların kendi istekleriyle onların yerine ölmeyi kabullenmeleridir. En belirgin farklılık ise, aynı motifterin işlenişinde Euripides'in kadının fedakarlığını ağırlık merkezi yapması, Dede Korkut'un erkeğin dövüşlerini ön plana almasıdır. Eski Yunan toplumunda kadının konumunun kötülüğüne karşın Euripides'in eseri kadının adını taşır. Eski Türk toplumunda kadının konumu erkekle hemen hemen aynı olmasına rağmen, Dede Korkut'ta kadın adsız bırakılarak esere erkeğin adı verilmiştir.
... Metancira: Eleusis kralı Keleos' un karısı olan Metaneira, kızı kaçırıldıktan sonra Anth... more ... Metancira: Eleusis kralı Keleos' un karısı olan Metaneira, kızı kaçırıldıktan sonra Anthium pınarı kıyısında yaşlı bir kadın kılığına giren Demeter'i bulur ve oğullarına bakıcılık yapması için yanına alır.16 Metaneira, Homeros'ta kızlarıyla birlikte Eleusis'teki Demeter kültünün ...
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2007
Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın ... more Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın olaylarını kayda geçirip bilgi aktarma uğraşı biçiminde oluyordu. Hellenlerde özellikle kolonizasyon hareketleriyle birlikte uzak ülkelere ilişkin bilgiler edinen ve edindikleri bilgileri halka açık alanlarda kendi yurttaşlarına aktarmaya başlayan kimselere logographos ve onların gittikleri ülkelerin tarihi, coğrafyası ve halkbilimiyle ilgili yaptıkları bilgilendirme konuşmalarına da "logos" denirdi. Düşünce açısından yıllar süren gelişme sonucu, çoğu Batı Anadolulu olan ve kendi zamanlarına ilişkin olayları yazan ilk yazarlar Miletoslu Hekataios, Lydialı Ksanthos, Lesboslu Hellanikos, Karyandalı Skylaks, Lampsakoslu Kharon ve Miletoslu Dionysios gibi yazarlar yerel tarihler yazmışlardı. Bu yazarlardan biri olan Lampsakoslu Kharon'a pek çok eser atfedilmiş olmasına karşın, günümüze yalnızca iki eserinden fragmanlar kalmıştır; Horoi (Yıllıklar) ve Persika (Pers Tarihi). Bu eserlere ait fragmanlardan, yazarın ayrıntıya girmekten kaçındığı, uzun cümlelere ve mitolojik öykülerle bezenmiş betimlemelere yer vermediği, arkaik bir biçemi olduğu anlaşılmaktadır.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2015
Hemen hemen bütün eski devletler ve imparatorluklar vergi tahsilâtında özelleştirmeyi kullanmışla... more Hemen hemen bütün eski devletler ve imparatorluklar vergi tahsilâtında özelleştirmeyi kullanmışlardı. Roma tarihi, iltizam sistemi çalışmak için iyi bir araştırma sahasıdır. Çünkü diğer pek çok faktörleri kontrol ederken, kapsamı ve etkisi üzerinde geniş çeşitlilik sağlar. İltizam usulüyle vergi toplama Cumhuriyet Dönemi'nin ilk zamanlarında başladı, yaygınlaştı ama Geç Cumhuriyet Dönemi'nin son yıllarında daha sömürücü hale geldi ve sonrasında bazı vergi türleri yürürlükten kaldırıldı ve İmparatorluk Dönemi'nde merkezden kontrol edildi. İltizam sisteminin kullanım ve etkisinin iyi bilinen sebeplerine ek olarak imparatorluğun büyüklüğü iletişim teknolojilerinin gelişim seviyesi ve toplanan vergi çeşitleri gibi Romalıların durumundaki en büyük belirleyicinin principalis'lerin özellikleri ve devletin yönetim biçimi olduğunu gösteriyoruz. Cumhuriyet ve İmparatorluk dönemleri arasındaki farklılıklar, cumhuriyeti yöneten senatus'da ve imparatorluğun yöneticileri imparatorlarda izlenebilir. Cumhuriyet'in son zamanlarında özelleştirmenin yarattığı tehlike, temelde principalis'lerin özelliklerinden, bilhassa da Roma senatosunun kontrol etmek durumunda olduğu temsilcilerle devir hızı yüksek (döner kapı)ilişkisi içinde olan birden fazla principalis bulunması gerçeğinden kaynaklanmaktaydı ve senatörlerin iltizam sistemindeki yatırımları durumu daha da kötüleştirdi. İltizam sisteminin çeşitli tiplerinin gelişimi ve evrimi devletlerin ve imparatorlukların oluşumu ve büyümesindeki önemli özelliklerdendi. Özelleştirilmiş vergi toplama sistemi hemen hemen bütün premodern devletlerde yaygın bir şekilde kullanılmaktaydı ancak biçimi ve etkisi bu Edgar Kiser-Danielle Kane, "The Perils of Privatization: How the Characteristics of Principals Affected Tax Farming in the Roman Republic and Empire", Social Science History 31:2 (Summer 2007), s. 191-212 adlı yayının tarafımızdan çevirisidir.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2006
Bizzat kendisi gibi savaşa katılmış olan insanlar için yazan Aiskhylos'un, bilinen gerçeğin ana h... more Bizzat kendisi gibi savaşa katılmış olan insanlar için yazan Aiskhylos'un, bilinen gerçeğin ana hatlarının veya izleyicisinin büyük bir kısmının hatırladığı küçük ayrıntıların dışına çıkması mümkün değildi. Bu, Aiskhylos ve izleyicisinin de içinde yer aldığı ve yakın ilgilerini samimiyetle sürdürdükleri yaşanan geçmişle ilgili bir oyun idi ve bu nedenle oyunun ortaya koyduğu yakın geçmişteki olayların tablosu gerçek hayatta yaşananlarla tam olarak örtüşmüş olmalıdır. Böylece, Podlecki ve çoğu bilim adamı Salamis Savaşı konusundaki tartışmalarına benzeri ilke anlatımlarıyla başlamışlardır. 1 Bu ilke açıktır: Aiskhylos gerçeği bilen bir izleyicinin önünde tahrifat yaptığını belli etmekten kaçınamazdı, eğer buna kalkışsaydı, bilim adamlarının bir kısmı (Fornara'nın ortaya koyduğu gibi) 'hareketi
... Metancira: Eleusis kralı Keleos' un karısı olan Metaneira, kızı kaçırıldıktan sonra Anth... more ... Metancira: Eleusis kralı Keleos' un karısı olan Metaneira, kızı kaçırıldıktan sonra Anthium pınarı kıyısında yaşlı bir kadın kılığına giren Demeter'i bulur ve oğullarına bakıcılık yapması için yanına alır.16 Metaneira, Homeros'ta kızlarıyla birlikte Eleusis'teki Demeter kültünün ...
Çeviren: Ayşen SİNA Hemen hemen bütün eski devletler ve imparatorluklar vergi tahsilâtında ö... more Çeviren: Ayşen SİNA Hemen hemen bütün eski devletler ve imparatorluklar vergi tahsilâtında özelleştirmeyi kullanmışlardı. Roma tarihi, iltizam sistemi çalışmak için iyi bir araştırma sahasıdır. Çünkü diğer pek çok faktörleri kontrol ederken, kapsamı ve etkisi üzerinde geniş çeşitlilik sağlar. İltizam usulüyle vergi toplama Cumhuriyet Dönemi'nin ilk zamanlarında başladı, yaygınlaştı ama Geç Cumhuriyet Dönemi'nin son yıllarında daha sömürücü hale geldi ve sonrasında bazı vergi türleri yürürlükten kaldırıldı ve İmparatorluk Dönemi'nde merkezden kontrol edildi. İltizam sisteminin kullanım ve etkisinin iyi bilinen sebeplerine ek olarak imparatorluğun büyüklüğü iletişim teknolojilerinin gelişim seviyesi ve toplanan vergi çeşitleri gibi Romalıların durumundaki en büyük belirleyicinin principalis'lerin özellikleri ve devletin yönetim biçimi olduğunu gösteriyoruz. Cumhuriyet ve İmparatorluk dönemleri arasındaki farklılıklar, cumhuriyeti yöneten senatus'da ve imparatorluğun yöneticileri imparatorlarda izlenebilir. Cumhuriyet'in son zamanlarında özelleştirmenin yarattığı tehlike, temelde principalis'lerin özelliklerinden, bilhassa da Roma senatosunun kontrol etmek durumunda olduğu temsilcilerle devir hızı yüksek (döner kapı)ilişkisi içinde olan birden fazla principalis bulunması gerçeğinden kaynaklanmaktaydı ve senatörlerin iltizam sistemindeki yatırımları durumu daha da kötüleştirdi.
ÖZET Bu çalışmada Pausanias'ın Periegesis tes Hellados (Yunanistan'ın Tasviri) adlı eserinde geçe... more ÖZET Bu çalışmada Pausanias'ın Periegesis tes Hellados (Yunanistan'ın Tasviri) adlı eserinde geçen ikisi ölümlü, diğerleri ise mitos kahramanı niteliğinde yirmi sekiz kült kurucu kadın ele almmıştır. Yazar tanrılar, kahramanlar, ölümlüler, eski dinsel gelenekler ve şenlikleri etkileyici biçimde günümüze aktarmış: Özellikle ünlü tapınakları, kahraman mezarlarını ve kehanet merkezlerini engin bir bilgelikle işlemiştir. Yunancadan gelen "heroine" kelimesi, genelolarak bulundukları toplumda insanüstü özellikleriyle diğerlerinden ayrılan kadm kahramanları tanımlar. Toplumda eriştikleri büyük bir dinsel saygınlıkla imgelem gücünün, düşüncenin, edebi ve sanatsal yaratıcılığın gelişimine katkıda bulunmuş olan kahramanlar, insanüstü ama asla tanrısalolmayan bir varoluş tarzı göstermişlerdir. Erkek kahramanlara benzer bir biçimde, kült kuran kadın kahramanlar da, yeryüzünde oturan, tanrılar gibi ebediyen orada yaşayan ve güç bakunından da tannlara yaklaşan ölmüş insanlann ruhlarından başka bir şey değildir. ABSTRACT The paper takes into consideration the twenty-eight cult establishing heroines, tıvo of whom are mortal and rest bear the characteristics of nıythical beings, in Periegesis tes Hellados (Deseription of Greece) by Pausanias. The writer effectively reveals the lives and deeds of gods, goddesses, heroes, heroines and mortals. He depicts traditions and customs. rites and rituals. He, furthernıore, deseribes fal/w us temples, tombs of heroines ond centres of prophecy with great skilı. The word "heroine" is with Greek origin. lt is used for o woman with superhuman powers which ca use her to seem different from , Dr .. Ankara Universifesi, Dil ve Tarilı-Coğrajva Fakülfesi
ÖZET Lyrikos sözcüğü ilk kez, İskenderiye'de İskenderiyeli bilim adamları tarafından hazırlanan v... more ÖZET Lyrikos sözcüğü ilk kez, İskenderiye'de İskenderiyeli bilim adamları tarafından hazırlanan ve Bakkhylides, Sappho, Alkman, Anakreon, Stesikhoros, Simonides, İbykos, Alkaios ve Pindaros'tan oluşan " ennea lyrikos " (dokuz lirik ozan) listesinde geçer. Başlangıçta hymnos, hymenaios, threnos ve paian gibi şarkılarda ve epik şiirlerde bulunan lirik unsur, İ.Ö. 7. yüzyılın ilk yıllarından başlayarak edebi bir tür olan lirik şiiri yaratmış ve bu tür İ.Ö. 5. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür. Yedi telli lir (lyra) enstrümanı eşliğinde söylenmek üzere yazılan lirik şiir, bir koro ve eksarkhos adı verilen bir korobaşı tarafından daha çok dans ve müzik eşliğinde icra edilen " koro liriği " ve tek bir kişi tarafından söylenen " solo liriği " olmak üzere ikiye ayrılırdı. İlk önceleri Sparta'da Dor kentlerinde saygı görüp gelişen ve dinsel kökenli olan koro liriği, hymenaios (düğün şarkısı), partheneion (genç kız şarkısı), threnos (ağıt), hymnos (tanrısal övgü), hyporkhema (dans eşliliğinde söylenen şarkı) enkomion (kişisel övgü şarkısı), paian (Apollon'a övgü), dithyrambos (Dionysos'a övgü), epinikion (zafer şarkısı) ve prosodion (geçit töreni şarkısı)'dan oluşmaktadır. SUMMARY Types of Choral Lyric in Ancient Greece The word lyricos means a poet who composes poems to be recited with the company of the lyre, a musical instrument with seven strings, which is traditionally believed to have been invented by Hermes. The word first occured in the list prepared by scholars from Alexandria, which included the nine lyric poets: Bacchylides, Sappho, Alcman, Anacreon, Stesichorus, Simonides, Ibycus, Alcaeus and Pindar. The lyric element which had been originally present in such songs and epic poems as hymns, hymenaeus, hyporchema, threnody and paean created the lyric poetry as a literary from by the beginnings of the seventh century before Christ and continued to survive until the fifth century before Christ. The lyric poetry of Ancient Greek was of two types: " the choral lyric " and " the solo lyric " ; the former being performed by a chorus and an exarchos, the leader of the chorus, with the company of the lyre and dance, and the latter recited by only one person. Choral lyric, which was originally revered and developed in the Spartan city of Dor, and which was of religious origin to a great extent, included such forms as hymenaeus (the wedding or bridal song) parthenaea (maiden song), trenody (dirge), hymns (heavenly praise), hyporchema (song accompanied by mimetic dancing), encomion (song of personal praise), paean (song of praise for Apollo), dithyramb (song of praise for Dionysos), epinician (song of victory) and prosody (processional ode).
Bu makalede Aristoteles'in tarihsel ve bilimsel olgulara ilişkin kapsamlı derlemeleri arasında gü... more Bu makalede Aristoteles'in tarihsel ve bilimsel olgulara ilişkin kapsamlı derlemeleri arasında günümüze ulaşan "Atinalıların Devleti" adlı eseri temel alınarak MÖ IV. yüzyılda Atina yargı sistemi konu edilmektedir. Çalışma, söz konusu eseri esas alarak eskiçağ Atina'sının yargı sisteminin temeli olan yargıçlar, mahkemeler ve yargılama usulleri tarihsel analiz yöntemleri çerçevesinde incelenmiştir. Eski Yunanlıların siyasal örgütlenmesi, günümüzden farklı olarak ulus devlete değil, "polis" denilen kent devleti düzenine dayanmaktaydı. Her kent devleti siyasi olarak bağımsızdı ve kendine yeten bir yapıya sahip olarak kendi kendini yönetirdi. Dolayısıyla her kent devletinin kendi yasaları doğrultusunda, bütün vatandaşlar yürütme ve yasama ile ilgili yetkilere sahiptiler. Bu doğrultuda pek çok Yunan kent devletinden biri olan Atina'da ilk olarak yasalar, yargıçların seçilmesi, yargılama yetkileri ile mahkeme türleri üzerinde durulmuştur. Ardından antik edebi kaynaklarda yer alan yargılamalar için yazılmış söylevlerden yararlanılarak MÖ 4. yüzyıl Atina yargı sisteminin genel çerçevesi anlatılmıştır.
Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın ... more Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın olaylarını kayda Reçirip bilRi aktarma uRraşı biçiminde oluyordu. Hellenlerde özelliklekolonizasyon hareketleriyle birlikte uzak ülkelere ilişkin bilRiler edinen ve edindikleri bilRileri halka açık alanlarda kendi yurttaşlarına aktarmaya başlayan kimselere lORoRraphos ve onların Rittikleri ülkelerin tarihi, cORra.fyası ve halkbilimiyle ilRili yaptıkları bilRilendirme konuşmalarına da "lOROS" denirdi. Düşünce açısından yıllar süren Relişme sonucu, ÇORUBatı Anadolulu olan ve kendi zamanlarına ilişkin olayları yazan ilk yazarlar Miletoslu Hekataios, Lydialı Ksanthos, Lesboslu Hellanikos, Karyandalı Skylaks, Lampsakoslu Kharon ve Miletoslu Dionysios Ribi yazarlar yerel tarihler yazmışlardl. Bu yazarlardan biri olan Lampsakoslu Kharon' a pek çok eser atfedilmiş olmasına karşın, Rünümüze yalnızca iki eserinden fraRmanlar kalmıştır; Horoi (Yıllıklar) ve Persika (Pers Tarihi). Bu eserlere ait fraRmanlardan, yazarın ayrıntıya Rirmekten kaçındıRı, uzun cümlelere ve mitolojik öykülerle bezenmiş betimlemelere yer vermediRi, arkaik bir biçemi oldURUanlaşılmaktadır.
Bu çalışmada Karia Bölgesi kentlerinden Stratonikeia'ya yaklaşık II km. uzaklıkta bulunan tapınak... more Bu çalışmada Karia Bölgesi kentlerinden Stratonikeia'ya yaklaşık II km. uzaklıkta bulunan tapınak kenti Panamara'dan (Bağyaka) gün ışığına çıkarılan yazıtlar çerçevesinde saç adaklar ele alınmıştır. Söz konusu kentten günümüze ulaşan altmıştan fazla yazıtın konusunu oluşturan saç adaklarının kimler tarafından ve hangi durumlarda yapıldığı araştırılmıştır. Zeus Panamaros tapınağının da bulunduğu Komyrion kutsal alanında gerçekleştirilen saç adaklarının Karia'nın yerel tanrısı olarak kabul edilen Zeus Panamaros'a ithaf edildiği ve bütün adakların erkekler tarafından yapıldığı görülmüştür. Panamara'da bir tapınağı olan ve kentin dinsel yaşamında önemli bir yer tutan tanrıça Hera 'ya saç adağı yapılmamış olması adak stellerinin konulduğu Komyrion kutsal alanına kadınların girmesinin yasak olmasıyla yakından ilişkilidir. Adakları yapan erkeklerin sosyal konumlarının farklı olduğu ve bazı durumlarda adakların yinelendiği anlaşılmaktadır. Genelolarak, bazen tanrıya şükran borcu bazen de dilek ifadesi olarak yorumlanan saç adakları Panamara'da yalnızca tanrıya yakın olma isteğine dayanmaktadır. Böylelikle, bu adakların ithaf edilen tanrının teveccühünü kazanmak ve ona duyulan minnetin derecesini göstermek amacıyla sunulan armağanlar olduğu kanısına varılmıştır.
Presses universitaires de Franche-Comté http://presses-ufc.univ-fcomte.fr Ly dia, lying between t... more Presses universitaires de Franche-Comté http://presses-ufc.univ-fcomte.fr Ly dia, lying between the Aegean coast and the Anatolian plateau, has been associated since Antiquity with the Pactolus river, which carried gold from the Tmolus mountain, and with the wealth of Croesus. Populated by Lydians and Maeonians, and marked by the presence of Persians, Greeks, Romans, and Byzantines, it has attracted the attention of researchers since the end of the 18th century. This book aims to cover the chronology of Lydian studies from the protohistoric period to the beginning of the Byzantine period and to bring together the contributions of international researchers and scholars from a wide range of disciplines that includes history, archeology, epigraphy, and numismatics, and from different perspectives. The various studies discuss society, social structures, military aspects, economy, religion, arts, architecture, and material culture. This diachronic approach makes it possible in particular to question continuity and discontinuity between the Hellenistic, Roman, and Byzantine periods, as well as with those that preceded them. Ouvrage publié avec le concours de l'Institut des Sciences et Techniques de l' Antiquité (UFC-UR 4011).
Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın ... more Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın olaylarını kayda Reçirip bilRi aktarma uRraşı biçiminde oluyordu. Hellenlerde özelliklekolonizasyon hareketleriyle birlikte uzak ülkelere ilişkin bilRiler edinen ve edindikleri bilRileri halka açık alanlarda kendi yurttaşlarına aktarmaya başlayan kimselere lORoRraphos ve onların Rittikleri ülkelerin tarihi, cORra.fyası ve halkbilimiyle ilRili yaptıkları bilRilendirme konuşmalarına da "lOROS" denirdi. Düşünce açısından yıllar süren Relişme sonucu, ÇORUBatı Anadolulu olan ve kendi zamanlarına ilişkin olayları yazan ilk yazarlar Miletoslu Hekataios, Lydialı Ksanthos, Lesboslu Hellanikos, Karyandalı Skylaks, Lampsakoslu Kharon ve Miletoslu Dionysios Ribi yazarlar yerel tarihler yazmışlardl. Bu yazarlardan biri olan Lampsakoslu Kharon' a pek çok eser atfedilmiş olmasına karşın, Rünümüze yalnızca iki eserinden fraRmanlar kalmıştır; Horoi (Yıllıklar) ve Persika (Pers Tarihi). Bu eserlere ait fraRmanlardan, yazarın ayrıntıya Rirmekten kaçındıRı, uzun cümlelere ve mitolojik öykülerle bezenmiş betimlemelere yer vermediRi, arkaik bir biçemi oldURUanlaşılmaktadır.
T. C. İZMİR DEMOKRASİ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ
Özet:
Pers-Yunan savaşları sonrasında Atina ve diğer kent devletleri arasında gelişen ticaret, ö... more Özet: Pers-Yunan savaşları sonrasında Atina ve diğer kent devletleri arasında gelişen ticaret, özellikle deniz ticareti Atina’ya göçmenlerin gelmesine ve bir kısmının da buraya yerleşmesine yol açmıştır. Atina vatandaşları arasında ticareti aşağı gören bir eğilimin olması nedeniyle, burada biriken sermayeyi değerlendirecek tüccar ve zanaatkâr sınıfı bulunmamaktaydı. Vasıfsız işler için köleler çalıştıran Atina, kalifiye işler için cazip fırsatlar sunduğu yabancı tüccar ve zanaatkâra kapılarını açtı. Akabinde ekonomik haklar tanınan göçmenlerin hızla zenginleşmesi yoksul vatandaşlarla evlenmelere yol açmaya başlamıştı. Atina’nın ekonomik refahında katkıları büyük göçmenleri hem Atina’dan uzaklaştırmak hem de evlilik yoluyla vatandaşlık kazanmaları istenmiyordu. Bu nedenlerle vatandaşlarla göçmenler arasında sosyal ve ekonomik eşitlik tanınmış, ancak siyasi ve hukuki eşitlik tanınmamıştı.
Yunancada göçmen kelimesinin karşılığı olan “metoikos” ikametini bir kentten başka bir kentte taşıyan ve yaşayamaya başladığı kentin bir takım sabit ihtiyaçları doğrultusunda hizmet eden ve vergi ödeyen kişidir. Ortalama bir göçmenden daha üstün haklara sahip olan imtiyazlı göçmenleri tanımlamak için ise Yunanca bir kelime bulunmamaktadır. Bununla birlikte imtiyazlı göçmenler MÖ 5. yüzyıldan itibaren kararnamelerde, onur yazıtlarında ve edebi kaynaklarda görülmeye başlanmıştır. Göçmen ya da yerleşik yabancı olarak çevrilen metoikos terimi yalnızca yasal olarak değil, aynı zamanda sosyal olarak da Atina’da mukim iki alt grubu içermektedir. Bu gruplar “özgür doğan yabancılar” ve eski despoteslerine (efendi) artık bağlılığı kalmayan “azatlı köleleri” kapsamaktadır.
Bu bağlamda Atina vatandaşı, Atina kentinin de içinde bulunduğu Attika bölgesinin yerlisi olmak ile bir Atina vatandaşı ve bir Atina vatandaşının kızından doğma ve kentin siyasi ve askeri yaşamında rol almak anlamına gelmekteydi. İmtiyazlı göçmenlik statüsü ise vatandaş olmayıp vatandaşlığa yeni geçmiş, dolayısıyla Atina kent devletinin çeşitli derecelerde kısmi hissedarları olan yabancılar olarak tanımlanabilir. Bir nüfus içinde yasal olarak tanımlanmış bir veya daha fazla faaliyet alanında resmi olarak imtiyazlar verilmiş göçmenler, sıradan bir göçmenin sahip olmadığı siyasi, askeri, hukuki, ekonomik, dini ve başka birtakım yasalarla hiyerarşik bir ilişki içindeydiler. Bu doğrultuda Atina’da imtiyazlı göçmenlere mülk edinme (enktesis), sıradan bir göçmenin ödediği yüksek vergiler yerine vatandaşla eşit vergilendirme (isoteleia), onursal elçilik (proksenos), hayırseverlik işleri (euergetes), ihlal olmadan ithalat ve ihracat yapabilmek için tanınan dokunulmazlık hakkı (asylia) tanınmıştır. Bundan başka seyahat özgürlüğü, köle edinme ve hatta onu cezalandırma hakkı da kazanılan imtiyazlar arasındadır.
Bu çalışmada Antikçağda kısa sürede Atina ekonomisinde etkin bir öneme sahip olan göçmenlerin alabileceği siyasi, hukuki ve ekonomik imtiyazlar ile bu kapsamda yükümlülüklerin nasıl işlediğini belirlemek, kimlik ve statü sınırlarının nasıl oluşturulduğu ve korunduğunu göstermek, sıradan göçmenlerden farklı olarak kamuoyunda ve yasalar karşısında imtiyazlı göçmen olmanın sosyal statüsü ve ekonomik hayattaki önemi ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Antik Yunan, Atina, Göçmen, İmtiyazlı Göçmenler. Abstract: After the Greco-Persian Wars, trade and especially naval trade between Athens and other polises has caused many immigrants to arrive at and settle in Athens. There was a tendency to look down upon trade between the citizens of Athens and because of that there wasn’t a merchant or artisan class to utilise the growing capital. Athens employed slaves for menial work and opened its doors to traders and artisans for skilled work, offering lucrative opportunities. Immigrants with economic rights started to get rich very quickly and married poor citizens. Athens neither wanted to drive away the merchant class, who were important in the city’s economic welfare nor enable them to gain citizenship via marriage. Thus citizens and immigrants had economic and social equality but not political and juristic equality.
The word, “metoikos” means someone who has changed his residency and provides services to his new residency and pays his taxes. However there isn’t a Greek word for priviliged immigrants who have far more rights than an ordinary immigrant. However, priviliged immigrants are apparent in literature and inscriptions since 5th century BC. The term metoikos, which can be translated as immigrant or resident strangers involve two social and legal groups in Athens. These are, “free born strangers” and “freed slaves” who are no longer dependent upon their former masters (despotes).
In this regard, a citizen of Athens was not only a native of the Attica region, he was also born of an Athenian mother and father and was involved in the military and political life of the city. Priviliged immigrants can be defined as quasi-citizen strangers who were a part of Athens in some regards. Immigrants who had formal priviliges in legally defined fields of activity, were placed within a political, military, legal, economic and religious hierarchy. In this regard, tehy had the right to hold lands (enktesis), same rate of taxes with citizens, as opposed to higher rate of taxes for immigrants (isoteleia), honorary ambassadorship (proksenos), charity work (euergetes), immunity to export and import without fear of violation. They also had the freedom of travel, right to own slaves and punish them as they saw fit.
In this study we will analyse the political, legal and economic priviliges had by the immigrants and their corresponding responsibilites, how did their identity and status were defined and protected, the importance of being a priviliged immigrant as opposed to an ordinary one in social and economic life.
Key Words: Ancient Greece, Athens, Immigrants, Priviliged Immigrants.
CURRENT ACADEMIC STUDIES IN SOCIAL SCIENCES-2018 SOSYAL BİLİMLERDE GÜNCEL AKADEMİK ÇALIŞMALAR-2018 VOLUME III – CİLT III Editors / Editörler Prof. Dr. Mehmet EVSİLE Assoc. Prof. Dr. İbrahim SERBESTOĞLU Assoc. Prof. Dr. Tuğrul ÖCAN Ankara 2018, 2018
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2003
Bu çalışmada Karia Bölgesi kentlerinden Stratonikeia'ya yaklaşık II km. uzaklıkta bulunan tapınak... more Bu çalışmada Karia Bölgesi kentlerinden Stratonikeia'ya yaklaşık II km. uzaklıkta bulunan tapınak kenti Panamara'dan (Bağyaka) gün ışığına çıkarılan yazıtlar çerçevesinde saç adaklar ele alınmıştır. Söz konusu kentten günümüze ulaşan altmıştan fazla yazıtın konusunu oluşturan saç adaklarının kimler tarafından ve hangi durumlarda yapıldığı araştırılmıştır. Zeus Panamaros tapınağının da bulunduğu Komyrion kutsal alanında gerçekleştirilen saç adaklarının Karia'nın yerel tanrısı olarak kabul edilen Zeus Panamaros'a ithaf edildiği ve bütün adakların erkekler tarafından yapıldığı görülmüştür. Panamara'da bir tapınağı olan ve kentin dinsel yaşamında önemli bir yer tutan tanrıça Hera 'ya saç adağı yapılmamış olması adak stellerinin konulduğu Komyrion kutsal alanına kadınların girmesinin yasak olmasıyla yakından ilişkilidir. Adakları yapan erkeklerin sosyal konumlarının farklı olduğu ve bazı durumlarda adakların yinelendiği anlaşılmaktadır. Genelolarak, bazen tanrıya şükran borcu bazen de dilek ifadesi olarak yorumlanan saç adakları Panamara'da yalnızca tanrıya yakın olma isteğine dayanmaktadır. Böylelikle, bu adakların ithaf edilen tanrının teveccühünü kazanmak ve ona duyulan minnetin derecesini göstermek amacıyla sunulan armağanlar olduğu kanısına varılmıştır.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2004
B u çalışmada, İ.Ö. 5. yüzyıl yazarlarından Euripides' in Alkestis adlı tragedyası ile İ.S. 14. y... more B u çalışmada, İ.Ö. 5. yüzyıl yazarlarından Euripides' in Alkestis adlı tragedyası ile İ.S. 14. yüzyılda yazıya geçirilmiş Eski Türk destanı Dede Korkut'un Deli Dumrul'u arasındaki benzerlik ve farklılıklar ele alınmıştır. Benzerlik aynı motifterin kullanılışına, farklılık ise söz konusu motifterin toplumsal yapıya göre ayrı anlamlar yüklenmesine dayanmaktadır. Ana temadaki benzerlik kocalarının yaşaması için kadınların kendi istekleriyle onların yerine ölmeyi kabullenmeleridir. En belirgin farklılık ise, aynı motifterin işlenişinde Euripides'in kadının fedakarlığını ağırlık merkezi yapması, Dede Korkut'un erkeğin dövüşlerini ön plana almasıdır. Eski Yunan toplumunda kadının konumunun kötülüğüne karşın Euripides'in eseri kadının adını taşır. Eski Türk toplumunda kadının konumu erkekle hemen hemen aynı olmasına rağmen, Dede Korkut'ta kadın adsız bırakılarak esere erkeğin adı verilmiştir.
... Metancira: Eleusis kralı Keleos' un karısı olan Metaneira, kızı kaçırıldıktan sonra Anth... more ... Metancira: Eleusis kralı Keleos' un karısı olan Metaneira, kızı kaçırıldıktan sonra Anthium pınarı kıyısında yaşlı bir kadın kılığına giren Demeter'i bulur ve oğullarına bakıcılık yapması için yanına alır.16 Metaneira, Homeros'ta kızlarıyla birlikte Eleusis'teki Demeter kültünün ...
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2007
Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın ... more Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın olaylarını kayda geçirip bilgi aktarma uğraşı biçiminde oluyordu. Hellenlerde özellikle kolonizasyon hareketleriyle birlikte uzak ülkelere ilişkin bilgiler edinen ve edindikleri bilgileri halka açık alanlarda kendi yurttaşlarına aktarmaya başlayan kimselere logographos ve onların gittikleri ülkelerin tarihi, coğrafyası ve halkbilimiyle ilgili yaptıkları bilgilendirme konuşmalarına da "logos" denirdi. Düşünce açısından yıllar süren gelişme sonucu, çoğu Batı Anadolulu olan ve kendi zamanlarına ilişkin olayları yazan ilk yazarlar Miletoslu Hekataios, Lydialı Ksanthos, Lesboslu Hellanikos, Karyandalı Skylaks, Lampsakoslu Kharon ve Miletoslu Dionysios gibi yazarlar yerel tarihler yazmışlardı. Bu yazarlardan biri olan Lampsakoslu Kharon'a pek çok eser atfedilmiş olmasına karşın, günümüze yalnızca iki eserinden fragmanlar kalmıştır; Horoi (Yıllıklar) ve Persika (Pers Tarihi). Bu eserlere ait fragmanlardan, yazarın ayrıntıya girmekten kaçındığı, uzun cümlelere ve mitolojik öykülerle bezenmiş betimlemelere yer vermediği, arkaik bir biçemi olduğu anlaşılmaktadır.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2015
Hemen hemen bütün eski devletler ve imparatorluklar vergi tahsilâtında özelleştirmeyi kullanmışla... more Hemen hemen bütün eski devletler ve imparatorluklar vergi tahsilâtında özelleştirmeyi kullanmışlardı. Roma tarihi, iltizam sistemi çalışmak için iyi bir araştırma sahasıdır. Çünkü diğer pek çok faktörleri kontrol ederken, kapsamı ve etkisi üzerinde geniş çeşitlilik sağlar. İltizam usulüyle vergi toplama Cumhuriyet Dönemi'nin ilk zamanlarında başladı, yaygınlaştı ama Geç Cumhuriyet Dönemi'nin son yıllarında daha sömürücü hale geldi ve sonrasında bazı vergi türleri yürürlükten kaldırıldı ve İmparatorluk Dönemi'nde merkezden kontrol edildi. İltizam sisteminin kullanım ve etkisinin iyi bilinen sebeplerine ek olarak imparatorluğun büyüklüğü iletişim teknolojilerinin gelişim seviyesi ve toplanan vergi çeşitleri gibi Romalıların durumundaki en büyük belirleyicinin principalis'lerin özellikleri ve devletin yönetim biçimi olduğunu gösteriyoruz. Cumhuriyet ve İmparatorluk dönemleri arasındaki farklılıklar, cumhuriyeti yöneten senatus'da ve imparatorluğun yöneticileri imparatorlarda izlenebilir. Cumhuriyet'in son zamanlarında özelleştirmenin yarattığı tehlike, temelde principalis'lerin özelliklerinden, bilhassa da Roma senatosunun kontrol etmek durumunda olduğu temsilcilerle devir hızı yüksek (döner kapı)ilişkisi içinde olan birden fazla principalis bulunması gerçeğinden kaynaklanmaktaydı ve senatörlerin iltizam sistemindeki yatırımları durumu daha da kötüleştirdi. İltizam sisteminin çeşitli tiplerinin gelişimi ve evrimi devletlerin ve imparatorlukların oluşumu ve büyümesindeki önemli özelliklerdendi. Özelleştirilmiş vergi toplama sistemi hemen hemen bütün premodern devletlerde yaygın bir şekilde kullanılmaktaydı ancak biçimi ve etkisi bu Edgar Kiser-Danielle Kane, "The Perils of Privatization: How the Characteristics of Principals Affected Tax Farming in the Roman Republic and Empire", Social Science History 31:2 (Summer 2007), s. 191-212 adlı yayının tarafımızdan çevirisidir.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2006
Bizzat kendisi gibi savaşa katılmış olan insanlar için yazan Aiskhylos'un, bilinen gerçeğin ana h... more Bizzat kendisi gibi savaşa katılmış olan insanlar için yazan Aiskhylos'un, bilinen gerçeğin ana hatlarının veya izleyicisinin büyük bir kısmının hatırladığı küçük ayrıntıların dışına çıkması mümkün değildi. Bu, Aiskhylos ve izleyicisinin de içinde yer aldığı ve yakın ilgilerini samimiyetle sürdürdükleri yaşanan geçmişle ilgili bir oyun idi ve bu nedenle oyunun ortaya koyduğu yakın geçmişteki olayların tablosu gerçek hayatta yaşananlarla tam olarak örtüşmüş olmalıdır. Böylece, Podlecki ve çoğu bilim adamı Salamis Savaşı konusundaki tartışmalarına benzeri ilke anlatımlarıyla başlamışlardır. 1 Bu ilke açıktır: Aiskhylos gerçeği bilen bir izleyicinin önünde tahrifat yaptığını belli etmekten kaçınamazdı, eğer buna kalkışsaydı, bilim adamlarının bir kısmı (Fornara'nın ortaya koyduğu gibi) 'hareketi
... Metancira: Eleusis kralı Keleos' un karısı olan Metaneira, kızı kaçırıldıktan sonra Anth... more ... Metancira: Eleusis kralı Keleos' un karısı olan Metaneira, kızı kaçırıldıktan sonra Anthium pınarı kıyısında yaşlı bir kadın kılığına giren Demeter'i bulur ve oğullarına bakıcılık yapması için yanına alır.16 Metaneira, Homeros'ta kızlarıyla birlikte Eleusis'teki Demeter kültünün ...
Çeviren: Ayşen SİNA Hemen hemen bütün eski devletler ve imparatorluklar vergi tahsilâtında ö... more Çeviren: Ayşen SİNA Hemen hemen bütün eski devletler ve imparatorluklar vergi tahsilâtında özelleştirmeyi kullanmışlardı. Roma tarihi, iltizam sistemi çalışmak için iyi bir araştırma sahasıdır. Çünkü diğer pek çok faktörleri kontrol ederken, kapsamı ve etkisi üzerinde geniş çeşitlilik sağlar. İltizam usulüyle vergi toplama Cumhuriyet Dönemi'nin ilk zamanlarında başladı, yaygınlaştı ama Geç Cumhuriyet Dönemi'nin son yıllarında daha sömürücü hale geldi ve sonrasında bazı vergi türleri yürürlükten kaldırıldı ve İmparatorluk Dönemi'nde merkezden kontrol edildi. İltizam sisteminin kullanım ve etkisinin iyi bilinen sebeplerine ek olarak imparatorluğun büyüklüğü iletişim teknolojilerinin gelişim seviyesi ve toplanan vergi çeşitleri gibi Romalıların durumundaki en büyük belirleyicinin principalis'lerin özellikleri ve devletin yönetim biçimi olduğunu gösteriyoruz. Cumhuriyet ve İmparatorluk dönemleri arasındaki farklılıklar, cumhuriyeti yöneten senatus'da ve imparatorluğun yöneticileri imparatorlarda izlenebilir. Cumhuriyet'in son zamanlarında özelleştirmenin yarattığı tehlike, temelde principalis'lerin özelliklerinden, bilhassa da Roma senatosunun kontrol etmek durumunda olduğu temsilcilerle devir hızı yüksek (döner kapı)ilişkisi içinde olan birden fazla principalis bulunması gerçeğinden kaynaklanmaktaydı ve senatörlerin iltizam sistemindeki yatırımları durumu daha da kötüleştirdi.
ÖZET Bu çalışmada Pausanias'ın Periegesis tes Hellados (Yunanistan'ın Tasviri) adlı eserinde geçe... more ÖZET Bu çalışmada Pausanias'ın Periegesis tes Hellados (Yunanistan'ın Tasviri) adlı eserinde geçen ikisi ölümlü, diğerleri ise mitos kahramanı niteliğinde yirmi sekiz kült kurucu kadın ele almmıştır. Yazar tanrılar, kahramanlar, ölümlüler, eski dinsel gelenekler ve şenlikleri etkileyici biçimde günümüze aktarmış: Özellikle ünlü tapınakları, kahraman mezarlarını ve kehanet merkezlerini engin bir bilgelikle işlemiştir. Yunancadan gelen "heroine" kelimesi, genelolarak bulundukları toplumda insanüstü özellikleriyle diğerlerinden ayrılan kadm kahramanları tanımlar. Toplumda eriştikleri büyük bir dinsel saygınlıkla imgelem gücünün, düşüncenin, edebi ve sanatsal yaratıcılığın gelişimine katkıda bulunmuş olan kahramanlar, insanüstü ama asla tanrısalolmayan bir varoluş tarzı göstermişlerdir. Erkek kahramanlara benzer bir biçimde, kült kuran kadın kahramanlar da, yeryüzünde oturan, tanrılar gibi ebediyen orada yaşayan ve güç bakunından da tannlara yaklaşan ölmüş insanlann ruhlarından başka bir şey değildir. ABSTRACT The paper takes into consideration the twenty-eight cult establishing heroines, tıvo of whom are mortal and rest bear the characteristics of nıythical beings, in Periegesis tes Hellados (Deseription of Greece) by Pausanias. The writer effectively reveals the lives and deeds of gods, goddesses, heroes, heroines and mortals. He depicts traditions and customs. rites and rituals. He, furthernıore, deseribes fal/w us temples, tombs of heroines ond centres of prophecy with great skilı. The word "heroine" is with Greek origin. lt is used for o woman with superhuman powers which ca use her to seem different from , Dr .. Ankara Universifesi, Dil ve Tarilı-Coğrajva Fakülfesi
ÖZET Lyrikos sözcüğü ilk kez, İskenderiye'de İskenderiyeli bilim adamları tarafından hazırlanan v... more ÖZET Lyrikos sözcüğü ilk kez, İskenderiye'de İskenderiyeli bilim adamları tarafından hazırlanan ve Bakkhylides, Sappho, Alkman, Anakreon, Stesikhoros, Simonides, İbykos, Alkaios ve Pindaros'tan oluşan " ennea lyrikos " (dokuz lirik ozan) listesinde geçer. Başlangıçta hymnos, hymenaios, threnos ve paian gibi şarkılarda ve epik şiirlerde bulunan lirik unsur, İ.Ö. 7. yüzyılın ilk yıllarından başlayarak edebi bir tür olan lirik şiiri yaratmış ve bu tür İ.Ö. 5. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür. Yedi telli lir (lyra) enstrümanı eşliğinde söylenmek üzere yazılan lirik şiir, bir koro ve eksarkhos adı verilen bir korobaşı tarafından daha çok dans ve müzik eşliğinde icra edilen " koro liriği " ve tek bir kişi tarafından söylenen " solo liriği " olmak üzere ikiye ayrılırdı. İlk önceleri Sparta'da Dor kentlerinde saygı görüp gelişen ve dinsel kökenli olan koro liriği, hymenaios (düğün şarkısı), partheneion (genç kız şarkısı), threnos (ağıt), hymnos (tanrısal övgü), hyporkhema (dans eşliliğinde söylenen şarkı) enkomion (kişisel övgü şarkısı), paian (Apollon'a övgü), dithyrambos (Dionysos'a övgü), epinikion (zafer şarkısı) ve prosodion (geçit töreni şarkısı)'dan oluşmaktadır. SUMMARY Types of Choral Lyric in Ancient Greece The word lyricos means a poet who composes poems to be recited with the company of the lyre, a musical instrument with seven strings, which is traditionally believed to have been invented by Hermes. The word first occured in the list prepared by scholars from Alexandria, which included the nine lyric poets: Bacchylides, Sappho, Alcman, Anacreon, Stesichorus, Simonides, Ibycus, Alcaeus and Pindar. The lyric element which had been originally present in such songs and epic poems as hymns, hymenaeus, hyporchema, threnody and paean created the lyric poetry as a literary from by the beginnings of the seventh century before Christ and continued to survive until the fifth century before Christ. The lyric poetry of Ancient Greek was of two types: " the choral lyric " and " the solo lyric " ; the former being performed by a chorus and an exarchos, the leader of the chorus, with the company of the lyre and dance, and the latter recited by only one person. Choral lyric, which was originally revered and developed in the Spartan city of Dor, and which was of religious origin to a great extent, included such forms as hymenaeus (the wedding or bridal song) parthenaea (maiden song), trenody (dirge), hymns (heavenly praise), hyporchema (song accompanied by mimetic dancing), encomion (song of personal praise), paean (song of praise for Apollo), dithyramb (song of praise for Dionysos), epinician (song of victory) and prosody (processional ode).
ISBN 978 - 975 - 16 - 3572 - 3 (1. c.) XVII. Türk Tarih Kongresi, 15-17 Eylül 2014, Ankara (I. Cilt), 2018
Tarihteki bütün devletlerin ve imparatorlukların oluşumunda ve
biçimlenmesinde vergi toplama çeşi... more Tarihteki bütün devletlerin ve imparatorlukların oluşumunda ve biçimlenmesinde vergi toplama çeşitlerinin ortaya çıkması ve gelişmesinin kuşkusuz önemli etkisi vardır. İlkçağlardan bu yana Mısır, Babil, Eski Yunan, Çin vb uygarlıklarda çeşitli vergilerin bulunduğu ve bunların bir kısmının iltizam sistemiyle tahsil edildiği bilinmektedir2. Vergilerin toplanmasında bütün devletlerde olduğu gibi, Roma’da da toplumun yapısı, devleti yönetenlerin nitelikleri, yönetim biçimindeki değişiklikler belirleyici olmuştur. Bu nedenle uygulanan vergi toplama yöntemleri siyasi dönemlere göre farklılık göstermiştir.
Antikçağ’da MÖ 750’li yıllarda başlayıp yüzyıllarca süren yayılma dönemi, Yunan toplumlarını
Kara... more Antikçağ’da MÖ 750’li yıllarda başlayıp yüzyıllarca süren yayılma dönemi, Yunan toplumlarını Karadeniz’in en uç noktalarından Fransa Marsilya’ya kadar götürmüştür. Bu dönem yalnızca aşırı derecede artan nüfus nedeniyle yurttaşlar dışarıya gönderilmekle kalmamış, aynı zamanda fetihler sonucu ele geçirilen, sakinleri Yunan veya Yunan olmayan yabancı topraklara gönderildiği de bir dönemdir. Her ne şekilde olursa olsun fetihler, ganimetin yanı sıra dolaylı ve dolaysız vergilerle gelirlerin arttığı refah dönemleri yaratır. Bu yolla sahip olunan topraklarda iskân edilerek oluşturulan yerleşimlerin ve yerleşimcilerin anakent ile siyasi, askeri, hukuki ve ekonomik koşullarını araştırma konumuz olmuştur.
Uploads
Papers by AYSEN SINA
Pers-Yunan savaşları sonrasında Atina ve diğer kent devletleri arasında gelişen ticaret, özellikle deniz ticareti Atina’ya göçmenlerin gelmesine ve bir kısmının da buraya yerleşmesine yol açmıştır. Atina vatandaşları arasında ticareti aşağı gören bir eğilimin olması nedeniyle, burada biriken sermayeyi değerlendirecek tüccar ve zanaatkâr sınıfı bulunmamaktaydı. Vasıfsız işler için köleler çalıştıran Atina, kalifiye işler için cazip fırsatlar sunduğu yabancı tüccar ve zanaatkâra kapılarını açtı. Akabinde ekonomik haklar tanınan göçmenlerin hızla zenginleşmesi yoksul vatandaşlarla evlenmelere yol açmaya başlamıştı. Atina’nın ekonomik refahında katkıları büyük göçmenleri hem Atina’dan uzaklaştırmak hem de evlilik yoluyla vatandaşlık kazanmaları istenmiyordu. Bu nedenlerle vatandaşlarla göçmenler arasında sosyal ve ekonomik eşitlik tanınmış, ancak siyasi ve hukuki eşitlik tanınmamıştı.
Yunancada göçmen kelimesinin karşılığı olan “metoikos” ikametini bir kentten başka bir kentte taşıyan ve yaşayamaya başladığı kentin bir takım sabit ihtiyaçları doğrultusunda hizmet eden ve vergi ödeyen kişidir. Ortalama bir göçmenden daha üstün haklara sahip olan imtiyazlı göçmenleri tanımlamak için ise Yunanca bir kelime bulunmamaktadır. Bununla birlikte imtiyazlı göçmenler MÖ 5. yüzyıldan itibaren kararnamelerde, onur yazıtlarında ve edebi kaynaklarda görülmeye başlanmıştır. Göçmen ya da yerleşik yabancı olarak çevrilen metoikos terimi yalnızca yasal olarak değil, aynı zamanda sosyal olarak da Atina’da mukim iki alt grubu içermektedir. Bu gruplar “özgür doğan yabancılar” ve eski despoteslerine (efendi) artık bağlılığı kalmayan “azatlı köleleri” kapsamaktadır.
Bu bağlamda Atina vatandaşı, Atina kentinin de içinde bulunduğu Attika bölgesinin yerlisi olmak ile bir Atina vatandaşı ve bir Atina vatandaşının kızından doğma ve kentin siyasi ve askeri yaşamında rol almak anlamına gelmekteydi. İmtiyazlı göçmenlik statüsü ise vatandaş olmayıp vatandaşlığa yeni geçmiş, dolayısıyla Atina kent devletinin çeşitli derecelerde kısmi hissedarları olan yabancılar olarak tanımlanabilir. Bir nüfus içinde yasal olarak tanımlanmış bir veya daha fazla faaliyet alanında resmi olarak imtiyazlar verilmiş göçmenler, sıradan bir göçmenin sahip olmadığı siyasi, askeri, hukuki, ekonomik, dini ve başka birtakım yasalarla hiyerarşik bir ilişki içindeydiler. Bu doğrultuda Atina’da imtiyazlı göçmenlere mülk edinme (enktesis), sıradan bir göçmenin ödediği yüksek vergiler yerine vatandaşla eşit vergilendirme (isoteleia), onursal elçilik (proksenos), hayırseverlik işleri (euergetes), ihlal olmadan ithalat ve ihracat yapabilmek için tanınan dokunulmazlık hakkı (asylia) tanınmıştır. Bundan başka seyahat özgürlüğü, köle edinme ve hatta onu cezalandırma hakkı da kazanılan imtiyazlar arasındadır.
Bu çalışmada Antikçağda kısa sürede Atina ekonomisinde etkin bir öneme sahip olan göçmenlerin alabileceği siyasi, hukuki ve ekonomik imtiyazlar ile bu kapsamda yükümlülüklerin nasıl işlediğini belirlemek, kimlik ve statü sınırlarının nasıl oluşturulduğu ve korunduğunu göstermek, sıradan göçmenlerden farklı olarak kamuoyunda ve yasalar karşısında imtiyazlı göçmen olmanın sosyal statüsü ve ekonomik hayattaki önemi ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Antik Yunan, Atina, Göçmen, İmtiyazlı Göçmenler.
Abstract: After the Greco-Persian Wars, trade and especially naval trade between Athens and other polises has caused many immigrants to arrive at and settle in Athens. There was a tendency to look down upon trade between the citizens of Athens and because of that there wasn’t a merchant or artisan class to utilise the growing capital. Athens employed slaves for menial work and opened its doors to traders and artisans for skilled work, offering lucrative opportunities. Immigrants with economic rights started to get rich very quickly and married poor citizens. Athens neither wanted to drive away the merchant class, who were important in the city’s economic welfare nor enable them to gain citizenship via marriage. Thus citizens and immigrants had economic and social equality but not political and juristic equality.
The word, “metoikos” means someone who has changed his residency and provides services to his new residency and pays his taxes. However there isn’t a Greek word for priviliged immigrants who have far more rights than an ordinary immigrant. However, priviliged immigrants are apparent in literature and inscriptions since 5th century BC. The term metoikos, which can be translated as immigrant or resident strangers involve two social and legal groups in Athens. These are, “free born strangers” and “freed slaves” who are no longer dependent upon their former masters (despotes).
In this regard, a citizen of Athens was not only a native of the Attica region, he was also born of an Athenian mother and father and was involved in the military and political life of the city. Priviliged immigrants can be defined as quasi-citizen strangers who were a part of Athens in some regards. Immigrants who had formal priviliges in legally defined fields of activity, were placed within a political, military, legal, economic and religious hierarchy. In this regard, tehy had the right to hold lands (enktesis), same rate of taxes with citizens, as opposed to higher rate of taxes for immigrants (isoteleia), honorary ambassadorship (proksenos), charity work (euergetes), immunity to export and import without fear of violation. They also had the freedom of travel, right to own slaves and punish them as they saw fit.
In this study we will analyse the political, legal and economic priviliges had by the immigrants and their corresponding responsibilites, how did their identity and status were defined and protected, the importance of being a priviliged immigrant as opposed to an ordinary one in social and economic life.
Key Words: Ancient Greece, Athens, Immigrants, Priviliged Immigrants.
Pers-Yunan savaşları sonrasında Atina ve diğer kent devletleri arasında gelişen ticaret, özellikle deniz ticareti Atina’ya göçmenlerin gelmesine ve bir kısmının da buraya yerleşmesine yol açmıştır. Atina vatandaşları arasında ticareti aşağı gören bir eğilimin olması nedeniyle, burada biriken sermayeyi değerlendirecek tüccar ve zanaatkâr sınıfı bulunmamaktaydı. Vasıfsız işler için köleler çalıştıran Atina, kalifiye işler için cazip fırsatlar sunduğu yabancı tüccar ve zanaatkâra kapılarını açtı. Akabinde ekonomik haklar tanınan göçmenlerin hızla zenginleşmesi yoksul vatandaşlarla evlenmelere yol açmaya başlamıştı. Atina’nın ekonomik refahında katkıları büyük göçmenleri hem Atina’dan uzaklaştırmak hem de evlilik yoluyla vatandaşlık kazanmaları istenmiyordu. Bu nedenlerle vatandaşlarla göçmenler arasında sosyal ve ekonomik eşitlik tanınmış, ancak siyasi ve hukuki eşitlik tanınmamıştı.
Yunancada göçmen kelimesinin karşılığı olan “metoikos” ikametini bir kentten başka bir kentte taşıyan ve yaşayamaya başladığı kentin bir takım sabit ihtiyaçları doğrultusunda hizmet eden ve vergi ödeyen kişidir. Ortalama bir göçmenden daha üstün haklara sahip olan imtiyazlı göçmenleri tanımlamak için ise Yunanca bir kelime bulunmamaktadır. Bununla birlikte imtiyazlı göçmenler MÖ 5. yüzyıldan itibaren kararnamelerde, onur yazıtlarında ve edebi kaynaklarda görülmeye başlanmıştır. Göçmen ya da yerleşik yabancı olarak çevrilen metoikos terimi yalnızca yasal olarak değil, aynı zamanda sosyal olarak da Atina’da mukim iki alt grubu içermektedir. Bu gruplar “özgür doğan yabancılar” ve eski despoteslerine (efendi) artık bağlılığı kalmayan “azatlı köleleri” kapsamaktadır.
Bu bağlamda Atina vatandaşı, Atina kentinin de içinde bulunduğu Attika bölgesinin yerlisi olmak ile bir Atina vatandaşı ve bir Atina vatandaşının kızından doğma ve kentin siyasi ve askeri yaşamında rol almak anlamına gelmekteydi. İmtiyazlı göçmenlik statüsü ise vatandaş olmayıp vatandaşlığa yeni geçmiş, dolayısıyla Atina kent devletinin çeşitli derecelerde kısmi hissedarları olan yabancılar olarak tanımlanabilir. Bir nüfus içinde yasal olarak tanımlanmış bir veya daha fazla faaliyet alanında resmi olarak imtiyazlar verilmiş göçmenler, sıradan bir göçmenin sahip olmadığı siyasi, askeri, hukuki, ekonomik, dini ve başka birtakım yasalarla hiyerarşik bir ilişki içindeydiler. Bu doğrultuda Atina’da imtiyazlı göçmenlere mülk edinme (enktesis), sıradan bir göçmenin ödediği yüksek vergiler yerine vatandaşla eşit vergilendirme (isoteleia), onursal elçilik (proksenos), hayırseverlik işleri (euergetes), ihlal olmadan ithalat ve ihracat yapabilmek için tanınan dokunulmazlık hakkı (asylia) tanınmıştır. Bundan başka seyahat özgürlüğü, köle edinme ve hatta onu cezalandırma hakkı da kazanılan imtiyazlar arasındadır.
Bu çalışmada Antikçağda kısa sürede Atina ekonomisinde etkin bir öneme sahip olan göçmenlerin alabileceği siyasi, hukuki ve ekonomik imtiyazlar ile bu kapsamda yükümlülüklerin nasıl işlediğini belirlemek, kimlik ve statü sınırlarının nasıl oluşturulduğu ve korunduğunu göstermek, sıradan göçmenlerden farklı olarak kamuoyunda ve yasalar karşısında imtiyazlı göçmen olmanın sosyal statüsü ve ekonomik hayattaki önemi ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Antik Yunan, Atina, Göçmen, İmtiyazlı Göçmenler.
Abstract: After the Greco-Persian Wars, trade and especially naval trade between Athens and other polises has caused many immigrants to arrive at and settle in Athens. There was a tendency to look down upon trade between the citizens of Athens and because of that there wasn’t a merchant or artisan class to utilise the growing capital. Athens employed slaves for menial work and opened its doors to traders and artisans for skilled work, offering lucrative opportunities. Immigrants with economic rights started to get rich very quickly and married poor citizens. Athens neither wanted to drive away the merchant class, who were important in the city’s economic welfare nor enable them to gain citizenship via marriage. Thus citizens and immigrants had economic and social equality but not political and juristic equality.
The word, “metoikos” means someone who has changed his residency and provides services to his new residency and pays his taxes. However there isn’t a Greek word for priviliged immigrants who have far more rights than an ordinary immigrant. However, priviliged immigrants are apparent in literature and inscriptions since 5th century BC. The term metoikos, which can be translated as immigrant or resident strangers involve two social and legal groups in Athens. These are, “free born strangers” and “freed slaves” who are no longer dependent upon their former masters (despotes).
In this regard, a citizen of Athens was not only a native of the Attica region, he was also born of an Athenian mother and father and was involved in the military and political life of the city. Priviliged immigrants can be defined as quasi-citizen strangers who were a part of Athens in some regards. Immigrants who had formal priviliges in legally defined fields of activity, were placed within a political, military, legal, economic and religious hierarchy. In this regard, tehy had the right to hold lands (enktesis), same rate of taxes with citizens, as opposed to higher rate of taxes for immigrants (isoteleia), honorary ambassadorship (proksenos), charity work (euergetes), immunity to export and import without fear of violation. They also had the freedom of travel, right to own slaves and punish them as they saw fit.
In this study we will analyse the political, legal and economic priviliges had by the immigrants and their corresponding responsibilites, how did their identity and status were defined and protected, the importance of being a priviliged immigrant as opposed to an ordinary one in social and economic life.
Key Words: Ancient Greece, Athens, Immigrants, Priviliged Immigrants.
biçimlenmesinde vergi toplama çeşitlerinin ortaya çıkması ve gelişmesinin
kuşkusuz önemli etkisi vardır. İlkçağlardan bu yana Mısır, Babil, Eski Yunan,
Çin vb uygarlıklarda çeşitli vergilerin bulunduğu ve bunların bir kısmının
iltizam sistemiyle tahsil edildiği bilinmektedir2. Vergilerin toplanmasında
bütün devletlerde olduğu gibi, Roma’da da toplumun yapısı, devleti yönetenlerin
nitelikleri, yönetim biçimindeki değişiklikler belirleyici olmuştur. Bu nedenle
uygulanan vergi toplama yöntemleri siyasi dönemlere göre farklılık göstermiştir.
Karadeniz’in en uç noktalarından Fransa Marsilya’ya kadar götürmüştür. Bu dönem yalnızca aşırı
derecede artan nüfus nedeniyle yurttaşlar dışarıya gönderilmekle kalmamış, aynı zamanda fetihler sonucu
ele geçirilen, sakinleri Yunan veya Yunan olmayan yabancı topraklara gönderildiği de bir dönemdir.
Her ne şekilde olursa olsun fetihler, ganimetin yanı sıra dolaylı ve dolaysız vergilerle gelirlerin arttığı
refah dönemleri yaratır. Bu yolla sahip olunan topraklarda iskân edilerek oluşturulan yerleşimlerin ve
yerleşimcilerin anakent ile siyasi, askeri, hukuki ve ekonomik koşullarını araştırma konumuz olmuştur.