Papers by İpek Şenkal Ertürk

Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Jun 1, 2017
Şema Terapi (ŞT) kişilik bozukluklarının tedavisinde etkililiği görgül çalışmalarla kanıtlanmış, ... more Şema Terapi (ŞT) kişilik bozukluklarının tedavisinde etkililiği görgül çalışmalarla kanıtlanmış, yaşam boyu devam eden kronik sorunlara yönelik bütüncül bir tedavi yaklaşımıdır. Son yıllarda giderek popüler hale gelen ŞT'nin kuramsal varsayımları ve klinik etkililiği klinisyen ve araştırmacılar tarafından daha çok ilgi görmeye başlamıştır. Ancak şema terapide karşılaşılan karmaşık vakaların tedavisi birçok klinisyen için terapide tıkanmaya yol açmış konulardan biri olmuştur. ŞT'nin, daha karmaşık vakaları tedavi etmede tek başına yeterli olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, Şema Mod Terapisi (ŞMT) terapistlerin tıkanmış hissettiklerinde kullanabilecekleri ŞT'nin gelişmiş bir parçası olarak görülmüştür. ŞMT geleneksel yaklaşımların başarısız olduğu özellikle karmaşık kişilik patolojisinin tedavisinde modlarla daha ileri düzeyde çalışmaya işaret eden etkili bir terapi şeklidir. Ancak ülkemizde kişilik bozuklukları için ŞMT ve ŞT'nin hem kuramsal varsayımlarını hem de bu varsayımları test eden görgül çalışmaları bütünleştiren derleme makaleleri sınırlıdır. Bu derleme makalesi alanyazındaki bu boşluğu doldurmak amacıyla, ŞMT ve ŞT Modeli'nin kuramsal ve tedavi kısmını kişilik bozuklukları çerçevesinde terapötik ittifak ve etkililik çalışmalarıyla birlikte ele almıştır. ŞMT ve ŞT'nin başta Sınır Kişilik Bozukluğu (SKB) olmak üzere kişilik bozuklukları için umut vaat eden bütünleştirici bir tedavi yöntemi olduğu düşünülmektedir.

Klinik Psikoloji Dergisi, 2017
Anahtar kelimeler şizofreni, duygu dışavurumu, nüks Öz Şizofreni, yüksek nüks oranlarıyla seyrede... more Anahtar kelimeler şizofreni, duygu dışavurumu, nüks Öz Şizofreni, yüksek nüks oranlarıyla seyreden, genellikle süreğen, sosyal ve bilişsel işlevsellikte bozulma ile sonuçlanabilen ağır bir psikiyatrik bozukluktur. Şizofreni tanısına sahip bireylerle temas halinde olan bakım veren ve ailelerin tutum ve davranışlarının, şizofreninin seyri üzerinde önemli bir role sahip olduğu düşünülmektedir. Duygu dışavurumu, psikotik bozuklukların tekrar etmesinde önemli bir psikososyal yordayıcı olarak kabul edilmektedir. Yüksek düzeyde duygu dışavurumu, şizofreni tanısı alanların yakınları arasında yaygın olarak gözlenmektedir. Şizofreni ve aile arasındaki ilişkiye tarihsel açıdan bakıldığında, psikolojik kuramı savunan çoğu araştırmacının aileyi hastalığın önemli bir nedeni olarak kabul ettiği görülmektedir. Ancak aile üyelerini hastalığın önemli bir nedeni olarak gören bu bakış açısının, söz konusu ilişkinin anlaşılamamasına ve hastalığın çözümünde aileyle bir uzlaşma sağlanamamasına yol açabileceği düşünülmektedir. Bu derlemenin amacı, şizofreninin seyri ve tekrarlanmasında ailenin duygu dışavurumunun rolünü incelemek ve bu konuda yapılan araştırma bulgularını derleyerek, şizofreninin tekrarlama oranlarının azaltılmasına yönelik öneriler sunmaktır.

Dusunen Adam:The Journal of Psychiatry and Neurological Sciences, 2021
Objective: The aim of the current study was to adapt the Adult Disorganized Attachment Scale (ADA... more Objective: The aim of the current study was to adapt the Adult Disorganized Attachment Scale (ADA) into Turkish and to examine its psychometric properties. Method: The study was conducted with 2 separate sample groups of married individuals. The first sample group, which was used to perform exploratory factor analysis (EFA) and confirmatory factor analysis (CFA), consisted of 285 individuals (66% female, 33.7% male) aged 20-45 years (32.41±5.40 years). The second sample group, for which only CFA was performed, comprised 585 individuals (50.4% female, 49.2% male) between the ages of 21-50 years (34.33±6.23 years). The Paulson Daily Living Inventory (PDLI) and the Experiences in Close Relationships Inventory (ECR-I) were used as convergent validity criteria, and the Borderline Personality Inventory (BPI) was used as a discriminant validity criterion. Results: As a result of the EFA, a single-factor structure that evaluates disorganized attachment in adult romantic relationships was obtained. The model fit indices obtained as a result of CFA were within the acceptable limits in both sample groups. The other validity and reliability values determined were also found to be sufficient. Conclusion: This Turkish version of the ADA can be considered a valid and reliable scale to be used in studies related to attachment in adult romantic relationships.

Current Psychology, 2020
The use of the Internet for medical information elicited a recent term called "cyberchondria". Th... more The use of the Internet for medical information elicited a recent term called "cyberchondria". This study aimed to scrutinize the mediating effects of health anxiety (HA), anxiety symptoms (AS), and Internet addiction (IA) in the pathway from distress tolerance (DT) to cyberchondria by using a bootstrapping method. In order to examine the role of age in the proposed model, multiple-group path analysis was used to evaluate differences between young and middle adulthood groups. The final sample consisted of both young adult (n = 209) and middle adult (n = 221) Internet users located in Ankara, Turkey. The results of path analyses for both age groups showed that DT is negatively associated with AS and HA; AS and HA are positively associated with IA; IA and HA are positively associated with cyberchondria. Mediation analysis for both age groups demonstrated that AS and HA significantly mediated the relationship between DT and IA; IA significantly mediated the relationships of AS and HA with cyberchondria; HA significantly mediated the relationship between DT and cyberchondria. The results of the multiple-group path analysis showed that the relationship between IA and cyberchondria is significantly stronger in middle adulthood than young adulthood. The results of the current study are consistent with the relevant literature and provide crucial contribution especially by focusing on the role of age.

Nesne Psikoloji Dergisi, Sep 30, 2017
Geleneksel bilişsel-davranışçı kuram ve uygulamadan temel alarak geliştirilen yenilikçi-bütünleyi... more Geleneksel bilişsel-davranışçı kuram ve uygulamadan temel alarak geliştirilen yenilikçi-bütünleyici bir yaklaşım olan şema terapi, çocukluk döneminde karşılanmayan temel duygusal ihtiyaçların ve olumsuz yaşantıların sonucunda, erken dönem uyumsuz şemaların oluştuğunu ve bireylerin, yaşamlarını bu şemalar temelinde şekillendirdiğini öne sürmektedir. Erken dönem uyumsuz şemalar, erken dönem yaşam deneyimleriyle şekillenen ve geçmişten bize miras olarak kalan ve gelecekteki yaşantılar için bir yol haritası sunan bilişsel yapılar olarak düşünülebilir. Erken dönem uyumsuz şemaların yetişkinlik dönemindeki işlevsel olmayan doğası göz önünde bulundurulduğunda, bu bilişsel şemaların nasıl oluştuğunun erken dönemde belirlenmesi önemli hale gelmektedir. Bu çalışmada, erken dönem uyumsuz şemaların oluşum sürecinde rol oynayan, bağlanma biçimleri ve mizaç, ebeveynlik biçimleri ile çocukluk çağı örselenme yaşantılarına ilişkin çalışmalar gözden geçirilmiş ve çalışma bulguları kuram ve uygulama açısından incelenmiştir. Bu bağlamda ele alındığında, erken dönem uyum bozucu şemaları değiştirmeyi hedefleyen şema terapinin sunduğu olanaklarla, geçmişi yeniden ele alıp düzenleyebilir, şimdiyi daha sağlıklı hale getirebilir ve geleceği koruma altına alabiliriz.
Klinik Psikoloji Dergisi, 2019
Dusunen Adam: The Journal of Psychiatry and Neurological Sciences, 2018
Objective: The aim of the current study is to develop culture specific, multidimensional and self... more Objective: The aim of the current study is to develop culture specific, multidimensional and self-report Cyberchondria Scale (CS) which can be used to evaluate one's emotional, cognitive and behavioral tendency to cyberchondria and to determine the psychometric properties of this scale. The study was conducted with two different samples consisted of Internet users. To investigate the factor structure, the first sample was composed of 250 (49.6% women, 50.4% men) individuals aged between 18 and 65. The second sample in which confirmatory factor analysis (CFA) was conducted consisted of 360 (61.1% women, 38.3% men) individuals aged between 18 and 65. In addition to CS, Internet Addiction Scale (IAS), Brief Symptom Inventory (BSI) and Health Anxiety Inventory (HAI) were used in this study.

Öz Çalışmanın amacı, bireylerin COVID-19 ile ilişkili duygu, düşünce ve davranışları ile bu virüs... more Öz Çalışmanın amacı, bireylerin COVID-19 ile ilişkili duygu, düşünce ve davranışları ile bu virüse karşı aldıkları önlemleri belirlememizi sağlayacak çok boyutlu bir ölçek geliştirmektir. Bu amaç doğrultusunda hazırlanmış olan ölçek, 250 ve 285 kişiden oluşan iki ayrı örneklem üzerinde test edilmiştir. Ölçeğin faktör yapısının belirlendiği ilk örneklemi, yaşları 18-64 arasında değişen 250 kişi (%73.2'si kadın, %26.8'i erkek); ölçeğin doğrulayıcı faktör analizinin (DFA) gerçekleştirildiği ikinci örneklemi ise 18-64 yaş arasında 285 kişi (%72.3'ü kadın, %27.7'si erkek) oluşturmuştur. Kısa Semptom Envanteri, Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği ve Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği eş geçerlik ölçütü olarak kullanılmıştır. Yapılan istatistik analizleri sonucunda "COVID-19'a ilişkin duygu ve davranışlar", "COVID-19'a ilişkin düşünceler" ve "COVID-19'a ilişkin alınan önlemler" olmak üzere üç faktörden oluşan 22 maddelik bir ölçek elde edilmiştir. DFA sonucunda elde edilen uyum indeksleri kabul edilebilir sınırlar içerisinde yer almaktadır. Yapılan tüm geçerlik ve güvenirlik analizi sonuçları, ölçeğin geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir. Çok Boyutlu COVID-19 Ölçeği, Türkiye'de klinik psikoloji ve sağlık psikolojisi alanında yürütülen çalışmalarda kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçek olarak değerlendirilebilir.

Current Psychology
We investigated the mediator roles of risk factors (intolerance of uncertainty, negative metacogn... more We investigated the mediator roles of risk factors (intolerance of uncertainty, negative metacognition, and negative prospections) and protective factors (positive prospections and psychological resilience) together on the link between COVID-19-related feelings and behaviors, thoughts, and precautions taken and psychological symptoms with an integrative approach in Turkey. The online sample consisted of Turkish adults. The results of path analyses indicated that feelings and behaviors related to COVID-19, thoughts about COVID-19, and precautions taken related to COVID-19 are significantly associated with intolerance of uncertainty. Intolerance of uncertainty is significantly associated with negative metacognition, negative and positive prospections, psychological symptoms, and psychological resilience. Negative metacognition, negative and positive prospections, and psychological resilience are significantly associated with psychological symptoms. Mediation analysis demonstrated that intolerance of uncertainty significantly mediated the relationship between feelings and behaviors related to COVID-19, thoughts about COVID-19, and precautions taken related to COVID-19 and negative metacognition, psychological resilience, positive and negative prospections, and psychological symptoms. Lastly, negative metacognition, psychological resilience, positive and negative prospections significantly mediated the relationship between intolerance of uncertainty and psychological symptoms. Implications for mental health providers are discussed.

Journal of Aggression, Maltreatment & Trauma
The association between childhood emotional maltreatment (CEM) and aggression is an empirically a... more The association between childhood emotional maltreatment (CEM) and aggression is an empirically and theoretically supported finding. Both early maladaptive schema (EMS) domains and difficulties in emotion regulation (DER) have been examined as mediators on this relationship in the literature. However, past research has not evaluated the roles of EMS domains and DER simultaneously on the relationship between CEM and aggression. In an attempt to fill this gap in the literature, we conducted this study in Turkey to examine EMS domains and DER together as the mediators in the relationship between CEM and aggression in adulthood. The sample consisted of 291 participants (nfemale = 204; nmale = 87). The mean age was 22.96 years (SD = 5.62). All variables were assessed via self-report questionnaires. Mediation analyses were conducted via PROCESS and INDIRECT macro. Findings indicated that disconnection, unrelenting standards and impaired autonomy schema domains, and DER total score and the impulse subscale score mediated the relationship between CEM and aggression in adulthood. The current findings draw attention to EMS domains and DER that link CEM and aggression in adulthood.

Current Psychology, 2021
We investigated the mediator roles of risk factors (intolerance of uncertainty, negative metacogn... more We investigated the mediator roles of risk factors (intolerance of uncertainty, negative metacognition, and negative prospections) and protective factors (positive prospections and psychological resilience) together on the link between COVID-19-related feelings and behaviors, thoughts, and precautions taken and psychological symptoms with an integrative approach in Turkey. The online sample consisted of Turkish adults. The results of path analyses indicated that feelings and behaviors related to COVID-19, thoughts about COVID-19, and precautions taken related to COVID-19 are significantly associated with intolerance of uncertainty. Intolerance of uncertainty is significantly associated with negative metacognition, negative and positive prospections, psychological symptoms, and psychological resilience. Negative metacognition, negative and positive prospections, and psychological resilience are significantly associated with psychological symptoms. Mediation analysis demonstrated that intolerance of uncertainty significantly mediated the relationship between feelings and behaviors related to COVID-19, thoughts about COVID-19, and precautions taken related to COVID-19 and negative metacognition, psychological resilience, positive and negative prospections, and psychological symptoms. Lastly, negative metacognition, psychological resilience, positive and negative prospections significantly mediated the relationship between intolerance of uncertainty and psychological symptoms. Implications for mental health providers are discussed.

Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017
Şema Terapi (ŞT) kişilik bozukluklarının tedavisinde etkililiği görgül çalışmalarla kanıtlanmış, ... more Şema Terapi (ŞT) kişilik bozukluklarının tedavisinde etkililiği görgül çalışmalarla kanıtlanmış, yaşam boyu devam eden kronik sorunlara yönelik bütüncül bir tedavi yaklaşımıdır. Son yıllarda giderek popüler hale
gelen ŞT’nin kuramsal varsayımları ve klinik etkililiği klinisyen ve araştırmacılar tarafından daha çok ilgi görmeye başlamıştır. Ancak şema terapide karşılaşılan karmaşık vakaların tedavisi birçok klinisyen için terapide tıkanmaya yol açmış konulardan biri olmuştur. ŞT'nin, daha karmaşık vakaları tedavi etmede tek başına yeterli olmadığı göz
önünde bulundurulduğunda, Şema Mod Terapisi (ŞMT) terapistlerin tıkanmış hissettiklerinde kullanabilecekleri ŞT'nin gelişmiş bir parçası olarak görülmüştür. ŞMT geleneksel yaklaşımların başarısız olduğu özellikle karmaşık kişilik patolojisinin tedavisinde modlarla daha ileri düzeyde çalışmaya işaret eden etkili bir terapi şeklidir. Ancak ülkemizde kişilik bozuklukları için ŞMT ve ŞT’nin hem kuramsal varsayımlarını hem de bu varsayımları test eden görgül çalışmaları bütünleştiren derleme makaleleri sınırlıdır. Bu derleme makalesi alanyazındaki bu boşluğu
doldurmak amacıyla, ŞMT ve ŞT Modeli’nin kuramsal ve tedavi kısmını kişilik bozuklukları çerçevesinde terapötik ittifak ve etkililik çalışmalarıyla birlikte ele almıştır. ŞMT ve ŞT’nin başta Sınır Kişilik Bozukluğu (SKB)
olmak üzere kişilik bozuklukları için umut vaat eden bütünleştirici bir tedavi yöntemi olduğu düşünülmektedir.

Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2015
ÖZ İnsan yaşamında önemli bir role sahip olduğu düşünülen duygular kadar, duyguları anlamak ve fa... more ÖZ İnsan yaşamında önemli bir role sahip olduğu düşünülen duygular kadar, duyguları anlamak ve fark etmenin de klinik psikoloji alanyazınında uzun bir geçmişe sahip olduğu bilinmektedir. Duyguların insan yaşamı üzerindeki bu denli önemi, duygusal problemlerle yakından ilişkili olan aleksitimi kavramını gündeme getirmektedir. Aleksitimik özellikler duyguları tanımlamada, diğer insanlara ifade etmede ve duygular ile bedensel duyumları birbirinden ayırt etmede güçlük, işlemsel düşünme, hayal kurmada, düşlemde kısıtlılık ve uyarana bağlı dış merkezli bilişsel yapı olmak üzere dört temel başlık altında toplanmıştır. Temel bakım verenlerle erken dönem ilişkilerde bozulmayla kendini gösteren çocukluk çağı travmalarının aleksitiminin etiyolojisinde önemli bir role sahip olduğu bilinmektedir. Söz konusu aleksitimik özellikler nedeniyle aleksitimik hastalarla yürütülen psikoterapinin zor bir süreç olacağı düşünülmektedir. Diğer yandan, belirli tedavi yaklaşımlarının aleksitimi düzeyinde önemli bir düşüş sağladığına yönelik bulguların gelecek çalışmalara yol göstereceği düşünülmektedir. Bu bağlamda, bu kuramsal derleme çalışmasında, aleksitiminin doğasına, etiyolojisi ve kuramsal alt yapısına, tedavi yaklaşımlarına ve çocukluk çağı travmalarıyla ilişkisine değinilmiştir. Anahtar Kelimeler: Aleksitimi, etiyoloji, tedavi, çocukluk çağı travmaları. ABSTRACT It is known that understanding and being aware of emotions have a long history in clinical psychology literature as emotions which are thought to have a significant role in human life. The significance of emotions in human life brings up the alexithymia construct, which is closely related to emotional problems, to the agenda. Alexithymic features are collected under four main titles which are difficulty identifying and describing feelings to others, difficulty distinguishing feelings, operative thinking, reduced fantasy processes and externally oriented thinking. It is known that childhood traumas which are characterized as impairment in relationship with primary caregivers in early childhood period have a significant role in the etiology of alexithymia. Due to the alexithymic features as mentioned, it is thought that psychotherapy conducted with alexithymic patients will be a difficult process. On the other hand, it is thought that the results of specific treatment approaches providing reduction in the level of alexithymia will guide the next studies. At this point, it will be addressed to the nature, etiology and theoretical basis of alexithymia, treatment approaches for alexithymia and the relationship between alexithymia and childhood traumas in this literature review.

Current Psychiatry and Psychoneuropharmacology, 2015
Çalışmanın amacı, gündelik unutkanlığı değerlendiren Bilişsel Hatalar Ölçeği (BHÖ) ile Subjektif ... more Çalışmanın amacı, gündelik unutkanlığı değerlendiren Bilişsel Hatalar Ölçeği (BHÖ) ile Subjektif Bellek Yakınmaları Ölçeği'ni (SBYÖ) Türkçe'ye uyarlamak ve psikometrik özelliklerini incelemektir. Yöntem: Araştırma örneklemini Ufuk Üniversitesi lisans öğrencileri ile Dr. Rıdvan Ege Hastanesi Kan Bankasına başvuran sağlıklı donörler (N = 134) oluşturmuştur. Katılımcılara BHÖ, SBYÖ ile Standardize Mini Mental Testi (SMMT) uygulanmış-tır. Ölçeklerin psikometrik özellikleri, test-tekrar test, iç tutarlık, açıklayıcı faktör analizi ve yakınsama geçerliği yöntemleriyle incelenmiştir. Sonuç: İç tutarlık ve test-tekrar test analizleri, BHÖ ve SBYÖ'nün Türkçe versiyonlarının tatminkar düzeyde güvenirlik de-ğerlerine sahip olduklarını göstermiştir. Açıklayıcı faktör analizi sonucunda BHÖ'nün algı-konsantrasyon, unutma, dikkat ve motor işlevsellik olmak üzere dört faktörlü yapıya sahip olduğu bulunmuştur. Ayrıca, korelasyon değerleri ölçeklerin yakınsama geçerliklerini desteklemiştir. Yorum: Psikometrik özelliklere dair bulgular ölçeklerin Türkçe versiyonlarının sağlıklı genç yaş grubunda gündelik unut-kanlığın ölçülmesinde güvenilir ve geçerli ölçüm araçları olduklarını göstermektedir.
ABSTRACT
Psychometric specifications of the Turkish versions of Cognitive Failures Questionnaire (CFQ) and Subjective Memory Complaints Scale (SMC) Objective: The aim of this study was to conduct the adaptation of Cognitive Failures Questionnaire (CFQ) and Subjective Memory Complaints Scale (SMC) into the Turkish language and investigate the psychometric properties of these scales that assess daily forgetfulness in Turkish population. Method: The sample of this study included undergraduate university students studying at Ufuk University and healthy donors (N = 134) who applied to blood bank in Dr. Rıdvan Ege Hospital. CFQ, SMC and Standardized Mini Mental State Examination Test (SMMSE) were administered to the participants. The validity and reliability of scales was investigated by test re-test, Cronbach alpha, exploratory factor analysis and convergent validity methods. Result: Internal consistency and test-retest analyses indicated that Turkish versions of CFQ and SMC had adequate reliability coefficients. As a result of Exploratory Factor Analyses, CFQ had four dimensions namely, perception-concentration, forgetting, attention and motor functioning. Furthermore, correlation coefficients supported convergent validities of the adapted scales. Conclusion: Results regarding the psychometric properties of the Turkish version of these scales showed to be valid and reliable measurement tool in the assessment of the daily forgetfulness in healthy young age population.

Journal of Aggression, Maltreatment & Trauma, 2020
The association between childhood emotional maltreatment (CEM) and aggression is an empirically a... more The association between childhood emotional maltreatment (CEM) and aggression is an empirically and theoretically supported finding. Both early maladaptive schema (EMS) domains and difficulties in emotion regulation (DER) have been examined as mediators on this relationship in the literature. However, past research has not evaluated the roles of EMS domains and DER simultaneously on the relationship between CEM and aggression. In an attempt to fill this gap in the literature, we conducted this study in Turkey to examine EMS domains and DER together as the mediators in the relationship between CEM and aggression in adulthood. The sample consisted of 291 participants (nfemale = 204; nmale = 87). The mean age was 22.96 years (SD = 5.62). All variables were assessed via self-report questionnaires. Mediation analyses were conducted via PROCESS and INDIRECT macro. Findings indicated that disconnection, unrelenting standards and impaired autonomy schema domains, and DER total score and the impulse subscale score mediated the relationship between CEM and aggression in adulthood. The current findings draw attention to EMS domains and DER that link CEM and aggression in adulthood.

Türk Psikiyatri Dergisi, 2015
ÖZET
Amaç: Bu araştırma kapsamında üniversite öğrencilerinde çocukluk çağı travmaları (cinsel is... more ÖZET
Amaç: Bu araştırma kapsamında üniversite öğrencilerinde çocukluk çağı travmaları (cinsel istismar, fiziksel istismar, duygusal istismar, duygusal ihmal ve fiziksel ihmal) ve bağlanma stilleri (bağlanmanın kaygı ve kaçınma boyutları) ile yetişkinlikteki depresyon belirtileri arasındaki ilişkide aleksitiminin aracı rolü incelenmiştir. Yöntem: Örneklem 2012-2013 öğretim yılında Hacettepe Üniversitesi'nde lisans düzeyinde farklı bölümlerde öğrenim gören 417 katılımcıdan toplanmış olup nihai analiz 369 katılımcı üzerinden yapılmıştır. Demografik Bilgi Formu, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envan-teri II (YIYE-II), Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (ÇÇTÖ), Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAÖ-20) ve Beck Depresyon Envanteri (BDE) ka-tılımcılara sınıf ortamında gruplar halinde uygulanmıştır. Veriler aracı değişken analizleri kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Yapılan analizler sonucunda üniversite öğrencilerinde çocuk-luk çağı travmaları (beş alt boyutun toplamından elde edilen toplam puan) ve duygusal istismar ve duygusal ihmal ile depresif belirtiler ara-sındaki ilişkide aleksitimi toplam puanı kısmi aracı rol üstlenirken, ço-cukluk çağı fiziksel ihmal ile yetişkinlikteki depresif belirtiler arasındaki ilişkide aleksitimi toplam puanı tam aracı rol üstlenmiştir. Ek olarak, aleksitiminin bağlanmanın kaygı boyutu ile depresif belirtiler arasındaki ilişkide kısmi aracı rol oynadığı bulgusuna ulaşılmıştır. Sonuç: Çalışmanın sonuçları aleksitiminin çocukluk çağı travmaları ve bağlanma örüntüleri ile yetişkinlikteki depresif belirtiler arasındaki iliş-kide önemli bir değişken olarak ele alınması gerektiğini göstermektedir. Anahtar Sözcükler: Çocuk İstismarı, Bağlanma, Aleksitimi, Depresyon
SUMMARY
Childhood Traumas and Attachment Style-Associated Depression Symptoms: The Mediator Role of Alexithymia
Objective: The aim of this study was to investigate the mediator role of alexithymia and its relationship with childhood traumas (sexual abuse, physical abuse, emotional abuse, emotional neglect, physical neglect) and attachment style (anxiety and avoidance dimensions of attachment) associated depression symptoms in adulthood. Method: The sample of this study included 417 undergraduate university students from different departments that studied at Hacettepe University during the 2012-2013 school years with a final analysis done over 369 participants. The Demographic Information Form, Experiences in Close Relationship Inventory-II (ECR-R), Childhood Trauma Questionnaire (CTQ), Toronto Alexithymia Scale (TAS-20), and Beck Depression Inventory (BDI) were administered to the undergraduate students who participated in this study. Mediator analyses were applied to the data. Results: The results revealed that the total score of the Toronto Alexithymia Scale had a partial mediating role in the relationship of childhood traumas (the total score of Childhood Trauma Questionnaire), childhood emotional abuse and emotional neglect with depressive symptom levels in university students. Besides, the total score of the Toronto Alexithymia Scale had a full mediating role in the relationship between childhood physical neglect and depressive symptom levels in adulthood. Additionally, it was found that the total score of the Toronto Alexithymia Scale had a partial mediating role between the anxiety dimension of the attachment and the depressive symptom levels. Conclusion: This study revealed that alexithymia should be considered as a significant variable in the relationship of childhood traumas and attachment patterns with depression symptoms in adulthood.

Current Psychology, 2020
The use of the Internet for medical information elicited a recent term called "cyberchondria". Th... more The use of the Internet for medical information elicited a recent term called "cyberchondria". This study aimed to scrutinize the mediating effects of health anxiety (HA), anxiety symptoms (AS), and Internet addiction (IA) in the pathway from distress tolerance (DT) to cyberchondria by using a bootstrapping method. In order to examine the role of age in the proposed model, multiple-group path analysis was used to evaluate differences between young and middle adulthood groups. The final sample consisted of both young adult (n = 209) and middle adult (n = 221) Internet users located in Ankara, Turkey. The results of path analyses for both age groups showed that DT is negatively associated with AS and HA; AS and HA are positively associated with IA; IA and HA are positively associated with cyberchondria. Mediation analysis for both age groups demonstrated that AS and HA significantly mediated the relationship between DT and IA; IA significantly mediated the relationships of AS and HA with cyberchondria; HA significantly mediated the relationship between DT and cyberchondria. The results of the multiple-group path analysis showed that the relationship between IA and cyberchondria is significantly stronger in middle adulthood than young adulthood. The results of the current study are consistent with the relevant literature and provide crucial contribution especially by focusing on the role of age.

Nesne Psikoloji Dergisi, 2020
Öz Çalışmanın amacı, bireylerin COVID-19 ile ilişkili duygu, düşünce ve davranışları ile bu virüs... more Öz Çalışmanın amacı, bireylerin COVID-19 ile ilişkili duygu, düşünce ve davranışları ile bu virüse karşı aldıkları önlemleri belirlememizi sağlayacak çok boyutlu bir ölçek geliştirmektir. Bu amaç doğrultusunda hazırlanmış olan ölçek, 250 ve 285 kişiden oluşan iki ayrı örneklem üzerinde test edilmiştir. Ölçeğin faktör yapısının belirlendiği ilk örneklemi, yaşları 18-64 arasında değişen 250 kişi (%73.2'si kadın, %26.8'i erkek); ölçeğin doğrulayıcı faktör analizinin (DFA) gerçekleştirildiği ikinci örneklemi ise 18-64 yaş arasında 285 kişi (%72.3'ü kadın, %27.7'si erkek) oluşturmuştur. Kısa Semptom Envanteri, Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği ve Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği eş geçerlik ölçütü olarak kullanılmıştır. Yapılan istatistik analizleri sonucunda "COVID-19'a ilişkin duygu ve davranışlar", "COVID-19'a ilişkin düşünceler" ve "COVID-19'a ilişkin alınan önlemler" olmak üzere üç faktörden oluşan 22 maddelik bir ölçek elde edilmiştir. DFA sonucunda elde edilen uyum indeksleri kabul edilebilir sınırlar içerisinde yer almaktadır. Yapılan tüm geçerlik ve güvenirlik analizi sonuçları, ölçeğin geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir. Çok Boyutlu COVID-19 Ölçeği, Türkiye'de klinik psikoloji ve sağlık psikolojisi alanında yürütülen çalışmalarda kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçek olarak değerlendirilebilir. Multi-Dimensional COVID-19 Scale Development, Validity and Reliability Study Abstract The aim of the current study is to develop a multidimensional scale that will enable us to determine the feelings, thoughts and behaviors associated with COVID-19 and the precautions individuals take against this virus. The scale prepared for this purpose was tested on two different samples consisting of 250 and 285 individuals. The first sample, in which the factor structure was determined, consisted of 250 individuals (%73.2 female, %26.8 male) aged 18-64.The second sample, in which the confirmatory factor analysis (CFA) was performed, consisted of 285 individuals (%72.3 female, %27.7 male) aged 18-64. Brief Symptom Inventory, Intolerance of Uncertainty Scale and The Brief Resilience Scale were used as co-validity criteria. As a result of the statistical analyses, a 22-item scale was obtained, consisting of three factors: "Feelings and behaviors related to COVID-19", "Thoughts about COVID-19" and "Precautions taken related to COVID-19". The fit indices obtained as a result of the CFA were within the acceptable limits. All validity and reliability analyses showed that the scale is a valid and reliable measurement tool. Multi-Dimensional COVID-19 Scale could be evaluated as a valid and reliable scale which would be used in studies conducted in clinical psychology and health psychology in Turkey.

Klinik Psikoloji Dergisi, 2019
Anahtar kelimeler anoreksiya nevroza, bulimiya nevroza, tıkınırcasına yeme bozuklukluğu, aile, ai... more Anahtar kelimeler anoreksiya nevroza, bulimiya nevroza, tıkınırcasına yeme bozuklukluğu, aile, ailesel etkenler Öz Yeme bozuklukları ölüm oranlarının yüksek olması, iyileşmenin zor olması ve tekrar etme riski-nin çok olması nedeniyle son yıllarda oldukça üzerinde durulan bir konudur. Anoreksiya nervoza belirgin biçimde düşük vücut ağırlığına sahip olma, kilo almaktan ya da şişmanlamaktan çok korkma, düşük vücut ağırlığına sahip olunmasına karşın kilo almayı güçleştiren davranışlarda bulunma, vücut ağırlığı ve biçimine ilişkin çarpık algıya sahip olma ile kendini gösteren bir psi-kolojik bozukluk iken, bulimiya nervoza, belli bir sürede ve koşulda aşırı yeme, yemek yeme esnasında kontrol kaybı ve bunlara eşlik eden kilo vermeye yönelik telafi edici davranışlarla kendini gösteren bir psikolojik bozukluktur. Tıkınırcasına yeme bozukluğunda ise yeme davranı-şı üzerinde kontrol sağlayamama hissi ve normalde çoğu insanın yiyebileceğinden çok daha fazlasını tüketme görülmektedir. Yeme bozukluklarının etiyolojisi biyolojik, çevresel, kültürel, kişisel ve ailesel etkileri içeren çok etkenli bir yapıya sahiptir. Yeme bozukluklarının nedenlerini açıklamak için kişisel etkenlerden aile değişkenlerine kadar pek çok fikir önerilse de aile; psiko-lojik, sistemik, ilişkisel süreçler ve bağlanma süreçleri bakımından yeme bozuklukları etiyoloji-sinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu derleme makalesinde temel olarak anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğunun etiyolojisinde ailenin rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Abstract Family factors in the etiology of eating disorders: A current review Eating disorders is an issue that has recently been accentuated because of high mortality rate, difficulty of its treatment and relapse risk. Anorexia nervosa is a psychological disorder characterized by a markedly low body weight, fear of gaining weight or getting fat, despite of low body weight, engaging behaviors that make it difficult to gain weight, and distorted perception of body weight and form, while bulimia nervosa is a psychological disorder characterized by overeating in a particular period of time and condition, losing control during eating, accompanied by compensatory behaviors towards losing weight. In binge eating disorder, the feeling of not being able to control eating behavior and consuming much more than most people can normally eat is seen. Etiology of eating disorders has a multifactor structure including biological, environmental, cultural , personal and familial factors. Although a lot of opinions from personal factors to family variables have been suggested to explain the reasons of eating disorders, the family plays an important role in the etiology of eating disorders in terms of psychological, systemic, relational and attachment processes. In this review, it was basically aimed to investigate the role of family in the etiology of anorexia nervosa, bulimia nervosa and binge eating disorder. Kömürcü, B. ve Şenkal Ertürk, İ. (2019). Yeme bozukluklarının etiyolojisinde ailesel faktörler: Güncel bir gözden geçirme.
Uploads
Papers by İpek Şenkal Ertürk
gelen ŞT’nin kuramsal varsayımları ve klinik etkililiği klinisyen ve araştırmacılar tarafından daha çok ilgi görmeye başlamıştır. Ancak şema terapide karşılaşılan karmaşık vakaların tedavisi birçok klinisyen için terapide tıkanmaya yol açmış konulardan biri olmuştur. ŞT'nin, daha karmaşık vakaları tedavi etmede tek başına yeterli olmadığı göz
önünde bulundurulduğunda, Şema Mod Terapisi (ŞMT) terapistlerin tıkanmış hissettiklerinde kullanabilecekleri ŞT'nin gelişmiş bir parçası olarak görülmüştür. ŞMT geleneksel yaklaşımların başarısız olduğu özellikle karmaşık kişilik patolojisinin tedavisinde modlarla daha ileri düzeyde çalışmaya işaret eden etkili bir terapi şeklidir. Ancak ülkemizde kişilik bozuklukları için ŞMT ve ŞT’nin hem kuramsal varsayımlarını hem de bu varsayımları test eden görgül çalışmaları bütünleştiren derleme makaleleri sınırlıdır. Bu derleme makalesi alanyazındaki bu boşluğu
doldurmak amacıyla, ŞMT ve ŞT Modeli’nin kuramsal ve tedavi kısmını kişilik bozuklukları çerçevesinde terapötik ittifak ve etkililik çalışmalarıyla birlikte ele almıştır. ŞMT ve ŞT’nin başta Sınır Kişilik Bozukluğu (SKB)
olmak üzere kişilik bozuklukları için umut vaat eden bütünleştirici bir tedavi yöntemi olduğu düşünülmektedir.
ABSTRACT
Psychometric specifications of the Turkish versions of Cognitive Failures Questionnaire (CFQ) and Subjective Memory Complaints Scale (SMC) Objective: The aim of this study was to conduct the adaptation of Cognitive Failures Questionnaire (CFQ) and Subjective Memory Complaints Scale (SMC) into the Turkish language and investigate the psychometric properties of these scales that assess daily forgetfulness in Turkish population. Method: The sample of this study included undergraduate university students studying at Ufuk University and healthy donors (N = 134) who applied to blood bank in Dr. Rıdvan Ege Hospital. CFQ, SMC and Standardized Mini Mental State Examination Test (SMMSE) were administered to the participants. The validity and reliability of scales was investigated by test re-test, Cronbach alpha, exploratory factor analysis and convergent validity methods. Result: Internal consistency and test-retest analyses indicated that Turkish versions of CFQ and SMC had adequate reliability coefficients. As a result of Exploratory Factor Analyses, CFQ had four dimensions namely, perception-concentration, forgetting, attention and motor functioning. Furthermore, correlation coefficients supported convergent validities of the adapted scales. Conclusion: Results regarding the psychometric properties of the Turkish version of these scales showed to be valid and reliable measurement tool in the assessment of the daily forgetfulness in healthy young age population.
Amaç: Bu araştırma kapsamında üniversite öğrencilerinde çocukluk çağı travmaları (cinsel istismar, fiziksel istismar, duygusal istismar, duygusal ihmal ve fiziksel ihmal) ve bağlanma stilleri (bağlanmanın kaygı ve kaçınma boyutları) ile yetişkinlikteki depresyon belirtileri arasındaki ilişkide aleksitiminin aracı rolü incelenmiştir. Yöntem: Örneklem 2012-2013 öğretim yılında Hacettepe Üniversitesi'nde lisans düzeyinde farklı bölümlerde öğrenim gören 417 katılımcıdan toplanmış olup nihai analiz 369 katılımcı üzerinden yapılmıştır. Demografik Bilgi Formu, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envan-teri II (YIYE-II), Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (ÇÇTÖ), Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAÖ-20) ve Beck Depresyon Envanteri (BDE) ka-tılımcılara sınıf ortamında gruplar halinde uygulanmıştır. Veriler aracı değişken analizleri kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Yapılan analizler sonucunda üniversite öğrencilerinde çocuk-luk çağı travmaları (beş alt boyutun toplamından elde edilen toplam puan) ve duygusal istismar ve duygusal ihmal ile depresif belirtiler ara-sındaki ilişkide aleksitimi toplam puanı kısmi aracı rol üstlenirken, ço-cukluk çağı fiziksel ihmal ile yetişkinlikteki depresif belirtiler arasındaki ilişkide aleksitimi toplam puanı tam aracı rol üstlenmiştir. Ek olarak, aleksitiminin bağlanmanın kaygı boyutu ile depresif belirtiler arasındaki ilişkide kısmi aracı rol oynadığı bulgusuna ulaşılmıştır. Sonuç: Çalışmanın sonuçları aleksitiminin çocukluk çağı travmaları ve bağlanma örüntüleri ile yetişkinlikteki depresif belirtiler arasındaki iliş-kide önemli bir değişken olarak ele alınması gerektiğini göstermektedir. Anahtar Sözcükler: Çocuk İstismarı, Bağlanma, Aleksitimi, Depresyon
SUMMARY
Childhood Traumas and Attachment Style-Associated Depression Symptoms: The Mediator Role of Alexithymia
Objective: The aim of this study was to investigate the mediator role of alexithymia and its relationship with childhood traumas (sexual abuse, physical abuse, emotional abuse, emotional neglect, physical neglect) and attachment style (anxiety and avoidance dimensions of attachment) associated depression symptoms in adulthood. Method: The sample of this study included 417 undergraduate university students from different departments that studied at Hacettepe University during the 2012-2013 school years with a final analysis done over 369 participants. The Demographic Information Form, Experiences in Close Relationship Inventory-II (ECR-R), Childhood Trauma Questionnaire (CTQ), Toronto Alexithymia Scale (TAS-20), and Beck Depression Inventory (BDI) were administered to the undergraduate students who participated in this study. Mediator analyses were applied to the data. Results: The results revealed that the total score of the Toronto Alexithymia Scale had a partial mediating role in the relationship of childhood traumas (the total score of Childhood Trauma Questionnaire), childhood emotional abuse and emotional neglect with depressive symptom levels in university students. Besides, the total score of the Toronto Alexithymia Scale had a full mediating role in the relationship between childhood physical neglect and depressive symptom levels in adulthood. Additionally, it was found that the total score of the Toronto Alexithymia Scale had a partial mediating role between the anxiety dimension of the attachment and the depressive symptom levels. Conclusion: This study revealed that alexithymia should be considered as a significant variable in the relationship of childhood traumas and attachment patterns with depression symptoms in adulthood.
gelen ŞT’nin kuramsal varsayımları ve klinik etkililiği klinisyen ve araştırmacılar tarafından daha çok ilgi görmeye başlamıştır. Ancak şema terapide karşılaşılan karmaşık vakaların tedavisi birçok klinisyen için terapide tıkanmaya yol açmış konulardan biri olmuştur. ŞT'nin, daha karmaşık vakaları tedavi etmede tek başına yeterli olmadığı göz
önünde bulundurulduğunda, Şema Mod Terapisi (ŞMT) terapistlerin tıkanmış hissettiklerinde kullanabilecekleri ŞT'nin gelişmiş bir parçası olarak görülmüştür. ŞMT geleneksel yaklaşımların başarısız olduğu özellikle karmaşık kişilik patolojisinin tedavisinde modlarla daha ileri düzeyde çalışmaya işaret eden etkili bir terapi şeklidir. Ancak ülkemizde kişilik bozuklukları için ŞMT ve ŞT’nin hem kuramsal varsayımlarını hem de bu varsayımları test eden görgül çalışmaları bütünleştiren derleme makaleleri sınırlıdır. Bu derleme makalesi alanyazındaki bu boşluğu
doldurmak amacıyla, ŞMT ve ŞT Modeli’nin kuramsal ve tedavi kısmını kişilik bozuklukları çerçevesinde terapötik ittifak ve etkililik çalışmalarıyla birlikte ele almıştır. ŞMT ve ŞT’nin başta Sınır Kişilik Bozukluğu (SKB)
olmak üzere kişilik bozuklukları için umut vaat eden bütünleştirici bir tedavi yöntemi olduğu düşünülmektedir.
ABSTRACT
Psychometric specifications of the Turkish versions of Cognitive Failures Questionnaire (CFQ) and Subjective Memory Complaints Scale (SMC) Objective: The aim of this study was to conduct the adaptation of Cognitive Failures Questionnaire (CFQ) and Subjective Memory Complaints Scale (SMC) into the Turkish language and investigate the psychometric properties of these scales that assess daily forgetfulness in Turkish population. Method: The sample of this study included undergraduate university students studying at Ufuk University and healthy donors (N = 134) who applied to blood bank in Dr. Rıdvan Ege Hospital. CFQ, SMC and Standardized Mini Mental State Examination Test (SMMSE) were administered to the participants. The validity and reliability of scales was investigated by test re-test, Cronbach alpha, exploratory factor analysis and convergent validity methods. Result: Internal consistency and test-retest analyses indicated that Turkish versions of CFQ and SMC had adequate reliability coefficients. As a result of Exploratory Factor Analyses, CFQ had four dimensions namely, perception-concentration, forgetting, attention and motor functioning. Furthermore, correlation coefficients supported convergent validities of the adapted scales. Conclusion: Results regarding the psychometric properties of the Turkish version of these scales showed to be valid and reliable measurement tool in the assessment of the daily forgetfulness in healthy young age population.
Amaç: Bu araştırma kapsamında üniversite öğrencilerinde çocukluk çağı travmaları (cinsel istismar, fiziksel istismar, duygusal istismar, duygusal ihmal ve fiziksel ihmal) ve bağlanma stilleri (bağlanmanın kaygı ve kaçınma boyutları) ile yetişkinlikteki depresyon belirtileri arasındaki ilişkide aleksitiminin aracı rolü incelenmiştir. Yöntem: Örneklem 2012-2013 öğretim yılında Hacettepe Üniversitesi'nde lisans düzeyinde farklı bölümlerde öğrenim gören 417 katılımcıdan toplanmış olup nihai analiz 369 katılımcı üzerinden yapılmıştır. Demografik Bilgi Formu, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envan-teri II (YIYE-II), Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (ÇÇTÖ), Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAÖ-20) ve Beck Depresyon Envanteri (BDE) ka-tılımcılara sınıf ortamında gruplar halinde uygulanmıştır. Veriler aracı değişken analizleri kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Yapılan analizler sonucunda üniversite öğrencilerinde çocuk-luk çağı travmaları (beş alt boyutun toplamından elde edilen toplam puan) ve duygusal istismar ve duygusal ihmal ile depresif belirtiler ara-sındaki ilişkide aleksitimi toplam puanı kısmi aracı rol üstlenirken, ço-cukluk çağı fiziksel ihmal ile yetişkinlikteki depresif belirtiler arasındaki ilişkide aleksitimi toplam puanı tam aracı rol üstlenmiştir. Ek olarak, aleksitiminin bağlanmanın kaygı boyutu ile depresif belirtiler arasındaki ilişkide kısmi aracı rol oynadığı bulgusuna ulaşılmıştır. Sonuç: Çalışmanın sonuçları aleksitiminin çocukluk çağı travmaları ve bağlanma örüntüleri ile yetişkinlikteki depresif belirtiler arasındaki iliş-kide önemli bir değişken olarak ele alınması gerektiğini göstermektedir. Anahtar Sözcükler: Çocuk İstismarı, Bağlanma, Aleksitimi, Depresyon
SUMMARY
Childhood Traumas and Attachment Style-Associated Depression Symptoms: The Mediator Role of Alexithymia
Objective: The aim of this study was to investigate the mediator role of alexithymia and its relationship with childhood traumas (sexual abuse, physical abuse, emotional abuse, emotional neglect, physical neglect) and attachment style (anxiety and avoidance dimensions of attachment) associated depression symptoms in adulthood. Method: The sample of this study included 417 undergraduate university students from different departments that studied at Hacettepe University during the 2012-2013 school years with a final analysis done over 369 participants. The Demographic Information Form, Experiences in Close Relationship Inventory-II (ECR-R), Childhood Trauma Questionnaire (CTQ), Toronto Alexithymia Scale (TAS-20), and Beck Depression Inventory (BDI) were administered to the undergraduate students who participated in this study. Mediator analyses were applied to the data. Results: The results revealed that the total score of the Toronto Alexithymia Scale had a partial mediating role in the relationship of childhood traumas (the total score of Childhood Trauma Questionnaire), childhood emotional abuse and emotional neglect with depressive symptom levels in university students. Besides, the total score of the Toronto Alexithymia Scale had a full mediating role in the relationship between childhood physical neglect and depressive symptom levels in adulthood. Additionally, it was found that the total score of the Toronto Alexithymia Scale had a partial mediating role between the anxiety dimension of the attachment and the depressive symptom levels. Conclusion: This study revealed that alexithymia should be considered as a significant variable in the relationship of childhood traumas and attachment patterns with depression symptoms in adulthood.