Papers by H. Y A P R A K CİVELEK
YÜZYILLIK CUMHURİYET VE TOPLUM, 2024
Bu bölüm, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yıllık serüveni içinde nüfus politikalarını, nüfus dinami... more Bu bölüm, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yıllık serüveni içinde nüfus politikalarını, nüfus dinamiklerinin nasıl değiştiğini , politik ve akademik söylemleri ve notları içermektedir.
Migration & Diversity, 2023
Ulusal Nüfus Araştırmalarında Niceliksel Yöntem Hâkimiyeti Ve Söylem Memnuniyeti , 2015
Türkiye’de nüfus meseleleri üzerine yapılan ulusal araştırmalar genellikle niceliksel araştırma y... more Türkiye’de nüfus meseleleri üzerine yapılan ulusal araştırmalar genellikle niceliksel araştırma yöntemine dayandırılırlar, bir başka deyişle, çoğunlukla pozitivist bir bakış açısının etkisi altında yürütülürler. Bu çalışma, ulusal-niceliksel demografik araştırmaların ön sonuçlarının-resmi söylemin
kendisini yeniden üretmesine yardımcı olacak şekilde-politik bir yeniden değerlendirmeye uğratılmasına karşı eleştirel bir yaklaşım geliştirmektir.

Journal of Economy Culture and Society, 2022
Covid-19 salgını sırasında akrabalarını kaybeden kişilerin ölümle
bağdaşık deneyimlerini, ölümü a... more Covid-19 salgını sırasında akrabalarını kaybeden kişilerin ölümle
bağdaşık deneyimlerini, ölümü anlamlandırma ve baş etme biçimlerini
mekân ve ritüellerle oluşturdukları hazin resimle ele alan bu çalışmada
anlatılara dayalı olarak bir niteliksel veri oluşturulmuştur. Derinlemesine
görüşmeler, Kocaeli ilinin çeşitli mahallelerinde ikamet eden ve sosyoekonomik,
kültürel, etnik, mezhebi ve yaşa dayalı farklılıklara sahip on beş
gönüllü katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Salgın kaynaklı olarak bildirilen
ölümlere ve bu ölümlerle mütecanis mekânlara, ritüellere, insan duygu
ve deneyimlerine odaklanılmıştır. Salgın süresince ölüm ve yaşam arası
eşikte yaşayan bir katılımcı grubundan gelen anlatılar, ortaya çıkan
ölümlerle baş etmede dini inançların, manevi değerlerin ve dayanışmanın
hâlâ çok önemli olduğunu göstermektedirler. Menfi ekonomik etkilerin;
bilhassa yoksulluğun artışının, virüse ilişkin belirsizlik yaratan çeşit çeşit
bilgi ve görüşlerin, ritüellerin yarattığı bir araya geliş ve dayanışma
duygusunun eksilişlerine dayalı yalnızlığı ve acının yoğunluğunu
derinlemesine aktarmışlardır. Başkasının ölümü karşısında değişen hüzün
ve anlayış, salgına yakalanan bireylerin ötekileştirilişi, günümüz insanının
ve toplumların salgınların ortaya çıkışındaki faydacılıkla belirlenmiş
katkıları dikkate değer meselelerdir. Salgın ve ölüme dair metodolojik
süreç kuramsal kurgu için fenomenolojik yaklaşım rehber alınmıştır.
Ağırlıkla sosyolojik ve antropolojik yaklaşımlarla geliştirilen bir argüman
yaratılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Ölüm, Ölüm sosyolojisi, Salgın, Covid-19, Mekânlar,
Ritüeller
ABSTRACT
This research deals with the experiences of people who lost relatives
during the COVID-19 pandemic, the ways they understand and cope
with death, and the sad picture they create through space and rituals.
Qualitative data was composed based on narratives gathered with indepth
interviews with 15 volunteer participants who reside in Kocaeli
and have socio-economic, cultural, ethnic, religious, and age-based differences. The focus was on pandemic-reported deaths and the locations, rituals, and human feelings and experiences associated with these deaths. Narratives from a group of participants who lived at the threshold between death and life during the pandemic showed that religious beliefs, spiritual values, and solidarity are still crucial in dealing with the resulting decimation. They deeply conveyed the loneliness and intensity of pain based on adverse economic effects, particularly the increase in poverty, the deciduous knowledge and opinions that create uncertainty about the virus, the lack of a sense of coming together and solidarity created by rituals. The changing sadness and understanding in the face of someone else's death, the marginalization of individuals caught in the pandemic, the utilitarian contributions of today's people and societies in the emergence of pandemics are remarkable issues. The phenomenological approach was taken as a guide for the methodological process–theoretical fiction touching the pandemic and death. An argument was developed mainly using sociological and anthropological approaches.
Keywords: Death, Sociology of Death, Pandemic, COVID-19, Places, Rituals
This study examines interregional migration and intermarriage of internal migrant Kurds in Turkey... more This study examines interregional migration and intermarriage of internal migrant Kurds in Turkey using the latest available census data. Unlike many other studies, birth region is used as a proxy of ethnicity due to the apparent language shift among the Kurds in Turkey.

This study focuses on language shifts within ethnic households and is based on a qualitative
rese... more This study focuses on language shifts within ethnic households and is based on a qualitative
research on perceptions of the mother tongue among 57 such households in Istanbul’s
Zeytinburnu district in 2014. The research data was expanded in mid-2015 to analyze
how the Turkish education system’s monolingual approach creates an internal decisionmaking
process about language preferences within the ethnic households in Zeytinburnu.
It also theoretically describes the relationship between the state’s language politics at
schools and the future of ethnic children’s lifelong group membership. Ethnic parents
with children attending primary and secondary schools expressed concerns about turning
their mother tongue into a second language even within their homes but recognized that
their children must speak the ‘government’s language’ and participate in a discursively
planned process to have equal opportunity for success in the Turkish society. The parents’
awareness of ‘political intention’ is analyzed by a qualitative approach and results are
interpreted from the perspectives of sociological theory and language shift studies.
Although ethnic parents encourage their children to speak Turkish in order to maximize
the children’s potential, they also develop survival strategies to keep their identities and
cultures alive, such as setting up surroundings in which the mother tongue continues to
be practiced.

This study focuses on my field experiences conducting the Turkey Demographic and Health Surveys, ... more This study focuses on my field experiences conducting the Turkey Demographic and Health Surveys, Turkey
Maternal Mortality Survey, and extensive use of qualitative research on family planning and induced abortion in
Turkey since 1993. During the surveys, I had the opportunity to gather substantial information about women’s
everyday experiences in relation to traditional practices, approaches to health and health care, as well as
women’s attitudes and emotional contexts. The women’s narratives included heartbreaking and tragic
experiences related to traditional gender norms within the families. In this paper, I examine the effect of
patriarchal/gender hierarchies on the experiences of brides in relation to infant mortality data through a
qualitative approach based on observations, field notes, and in-depth interviews with women. This research
questions the impact of the culturally determined gender and age hierarchies within these extended families on
the liminal life of infants and their mothers in Anatolia. How do these relationships determine the life courses of
infants during their initial years? The concepts of “liminality” and development of “personhood” frame the
theoretical grounds to further articulate bride/mother/infant visibility and invisibility within these families and
the experiences of infant mortality.
Keywords: gender, infant mortality, liminality, patriarchy, personhood, qualitative research

HIV/AIDS is not a major health threat in Turkey. Although there is no reliable data on HIV/AIDS, ... more HIV/AIDS is not a major health threat in Turkey. Although there is no reliable data on HIV/AIDS, the adult prevalence rate is estimated to be very low. However, considering that the rates of prevalence are higher in Eastern Europe and Central Asian countries, because of her geographical location
between these two regions, Turkey may run into an increasing risk of HIV/AIDS. Material/Methods: The TDHS-2003 included questions to assess the level of awareness of HIV/AIDS. These questions were asked to ever-married women aged 15-49 in half of the selected households.
Results: According to TDHS-2003, about every nine out ten ever married women aged 15-49 had heard
about AIDS in Turkey and more often in urban areas. Education level is a really significant factor
for the awareness of the diseases.
Conclusions: For a respondent who answered the question “Have you ever heard of AIDS” positively, the answer
may not necessarily imply thorough knowledge about AIDS. When the respondents were asked about details on AIDS, it was found that although most of them had heard about AIDS before, the knowledge level about AIDS was low.

Bu çalışmada, Kürt toplumu ile Türkiye geneli arasında önemli demografik ve antropolojik farklılı... more Bu çalışmada, Kürt toplumu ile Türkiye geneli arasında önemli demografik ve antropolojik farklılıkların bulunduğuna dikkat çekilmiş, Kürt sorunu’na dair iktisadî ve siyasî
yaklaşımlara eleştirel bir yaklaşım getirilmiştir. 1945 Nüfus SayÕPÕ sonuçlarÕndan
Türkiye’deki bütün dil gruplarının ‘okuryazarlık oranları’ ile ‘Türkçe bilme yüzdeleri’ verilmiş, bu verilerden hareketle demografik dönüşüm sürecinde etnik grupların göreceli
konumu gösterilmiş, süreç içinde ‘Türkleşen’ veya ‘Türkleşmeyen’ etnik gruplar ortaya
konulmuştur. Güncel TNSA verilerinden ise Kürtçe’yi anadil veya ikinci dil olarak kullanan
nüfus gruplarının doğurganlık düzeyleri ile akraba evliliği sıklıkları incelenmiş, Kürtlerin
Türkçe bilen bölümünün doğurganlıktaki düşüş ve akraba evliliğindeki anayanlı yönelim
açısından Türkiye geneli ile paralel hareket ettikleri gösterilmiútir. Türkçe’yi ikinci dil olarak
dahî kullanmayan Kürtler arasÕnda ise hem do÷urganlÕ÷Õn hem de akraba evliliğindeki babayanlı tercihin ülke genelinin aksine daha da arttığı, bu grubun kendisini Türkiye
genelinden ayrıştırdığı belirlenmiştir. Türk ve Kürt ailelerinin yapÕVÕ Emmanuel Todd’un aile modelleri çerçevesinde değerlendirilmiş, akraba evliliği sıklığı ile akraba evliliğindeki babayanlı yönelimin, kadının statüsüne olan etkileri vurgulanmıştır.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen 2003 Türkiye Nüfus ve... more Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen 2003 Türkiye Nüfus ve
Sağlık Araştırması verilerinin kullanıldığı çalışmanın temel amacı, Türkiye’deki nikah biçimlerinin
dağılımını ve nikah biçimlerindeki değişimi “imam nikahı” ile yapılan evliliklere ağırlık vererek analiz
etmektir. Çalışma, ayrıca, nikah biçimleri arasındaki geçişleri, özellikle de imam nikahından resmi
nikaha olan geçişleri, hayat tablosu yöntemi ile incelemektedir. Çalışmanın sonuçları imam nikahı ile
başlayan evliliklerin oranının son 35 yılda önemli oranda azaldığını göstermektedir. Evlilik biçimleri
arasındaki geçişlerin analizine ilişkin sonuçlara göre, 1974 öncesinde gerçekleştirilen evliliklerin
yaklaşık yüzde 35’i imam nikahı ile başlarken, 1999-2003 döneminde gerçekleştirilen evliliklerin
sadece yüzde 13’ü imam nikahı ile başlamaktadır. Ayrıca, sonuçlar imam nikahından resmi nikaha
geçişin, resmi nikahtan imam nikahına geçişe göre daha dirençli olduğunu göstermektedir.
Turkish Migration Conference by H. Y A P R A K CİVELEK

In ethnic households, concern for children is the leading factor pushing parents to speak the off... more In ethnic households, concern for children is the leading factor pushing parents to speak the official language to ensure their children’s success in public schools, especially with the thought, “we never wish them to go through what we went through in the past.” In the official discourses, Turkishness has been superior over other ethnic identities since the 1920s: the language rights of the Jewish, Greeks, and Armenians living in Turkey have been guaranteed by the 1923 Treaty of Lausanne; however, the government recognizes only these three non-Muslim groups as minorities. Tevhid-i Tedrisat Kanunu (the Law of Unification of Education) implemented in March 1924 is also part of the strategy for achieving national unity and integrity by Turkifying all ethnic groups in Anatolia. In 1934, İskân Kanunu (The Settlement Law) was supposedly passed to address new arrangements for migration and population issues; however, these “arrangements” were obviously reflecting a monolingualistic approach, and the Law directly targeted assimilating the Kurds and their language (Beşikçi, 1991).
Kurdish Studies by H. Y A P R A K CİVELEK

This study explores language shift and interregional migration among Turkey's Kurdish-origin popu... more This study explores language shift and interregional migration among Turkey's Kurdish-origin population using census data as well as TDHS data. First, the geographical retraction of the Kurdish language between 1945 and 1965 is depicted using respective censuses as data sources. Second, patterns of intergenerational language shift and the effects of migration and education on this shift are elaborated utilising 2003 TDHS data and the 2000 Census data. Interregional mobility by birth regions and language concentration across Turkey has also been mapped. The Kurdish population in Turkey appears to be on the verge of near-universal bilingualism prompting concerns about the future of the language. Guherîna zimanî di nav kurdan de li Tirkiyeyê: Nirxandineke mekanî û demografîk Ev xebat, bi rêya tehlîlkirina daneyên serjimêriyê û herwiha daneyên TDHSyê, dikeve pey têgihiştina guherîna zimanî û koçberiya nav-herêmî di nav nufûsa kurd-regez a Tirkiyeyê de. Pêşiyê, bertengbûna coxrafî ya zimanê kurdî di navbera 1945 û 1965an de bi rêya tehlîla daneyan hatiye nîşandan. Paşê, awa û qalibên ziman-guheriya ji nifşekî bo nifşê din û tesîra koçberî û perwerdeyê li ser wê guherînê hatine nirxandin bi rêya bikaranîna daneyên TDHSya 2003yan û serjimêriya 2000an. Herwiha, hereketa mirovan ya ji herêmekê bo herêmeke din li gor herêma wan a jidayikbûnê, û paye û belavbûna zimanan li seranserê Tirkiyeyê hatiye bi nexşekirin. Wisa diyar e ku gelê kurd li Tirkiyeyê li ber duzimaniyeke seranserî ye, ku ev yek fikaran li dor paşeroja zimanî durist dike.
Books by H. Y A P R A K CİVELEK
TURKEY'S SYRIANS: TODAY AND TOMORROW, 2017
This chapter contains a biopolitical analysis of the Turkish state, Turkish citizens, and Syrian ... more This chapter contains a biopolitical analysis of the Turkish state, Turkish citizens, and Syrian refugees in Turkey.

Sosyal Bilimlerde Yaklaşımlar, Yönelimler, Yeni Boyutlar, 2021
Demografik perspektiften bir sorunsal olarak, bir özel bağlamda, söz geli-şi genel bir iade ile b... more Demografik perspektiften bir sorunsal olarak, bir özel bağlamda, söz geli-şi genel bir iade ile bir ulus-devlet yapısında biyopolitika ve doğurganlık münasebetini konu alan bir argümanın temeli de birtakım sözceler ve söyle-me biçimlerinin kasıtlı ve temsili üretimine dayanmak durumundadır. Analı-ğa ve doğurganlığa dair ataerkil referanslara yaslanan bir hümayun aile ku-rumu kapsamında kadını nesneleştiren tarihsel bir dil ile geleneklerin ve de-ğerlerin yeniden üretilişine suskun kalarak biyoiktidar alanına veri üretimin-den başka bir faaliyeti önemsemeyen tavrı nedeniyle, demografi çokça eleşti-riye maruz kalmıştır. Bu çalışma da iktidar, biyopolitika ve doğurganlık mü-nasebetini incelerken zorunlu olarak teorik ve eleştireldir. 2000’li yıllarından başından itibaren var olan iktidarın kullandığı söylemin işleyiş biçimini, özellikle Foucaultyan bir muameleyle, demografik çelişkiler ve Türkiye nü-fusu üzerinden tartışmaktadır.

Sosyal Bilimlerde Yaklaşımlar, Yönelimler, Yeni Boyutlar, 2021
Demografik perspektiften bir sorunsal olarak, bir özel bağlamda, söz geli-şi genel bir iade ile b... more Demografik perspektiften bir sorunsal olarak, bir özel bağlamda, söz geli-şi genel bir iade ile bir ulus-devlet yapısında biyopolitika ve doğurganlık münasebetini konu alan bir argümanın temeli de birtakım sözceler ve söyle-me biçimlerinin kasıtlı ve temsili üretimine dayanmak durumundadır. Analı-ğa ve doğurganlığa dair ataerkil referanslara yaslanan bir hümayun aile ku-rumu kapsamında kadını nesneleştiren tarihsel bir dil ile geleneklerin ve de-ğerlerin yeniden üretilişine suskun kalarak biyoiktidar alanına veri üretimin-den başka bir faaliyeti önemsemeyen tavrı nedeniyle, demografi çokça eleşti-riye maruz kalmıştır. Bu çalışma da iktidar, biyopolitika ve doğurganlık mü-nasebetini incelerken zorunlu olarak teorik ve eleştireldir. 2000’li yıllarından başından itibaren var olan iktidarın kullandığı söylemin işleyiş biçimini, özellikle Foucaultyan bir muameleyle, demografik çelişkiler ve Türkiye nü-fusu üzerinden tartışmaktadır.
Uploads
Papers by H. Y A P R A K CİVELEK
kendisini yeniden üretmesine yardımcı olacak şekilde-politik bir yeniden değerlendirmeye uğratılmasına karşı eleştirel bir yaklaşım geliştirmektir.
bağdaşık deneyimlerini, ölümü anlamlandırma ve baş etme biçimlerini
mekân ve ritüellerle oluşturdukları hazin resimle ele alan bu çalışmada
anlatılara dayalı olarak bir niteliksel veri oluşturulmuştur. Derinlemesine
görüşmeler, Kocaeli ilinin çeşitli mahallelerinde ikamet eden ve sosyoekonomik,
kültürel, etnik, mezhebi ve yaşa dayalı farklılıklara sahip on beş
gönüllü katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Salgın kaynaklı olarak bildirilen
ölümlere ve bu ölümlerle mütecanis mekânlara, ritüellere, insan duygu
ve deneyimlerine odaklanılmıştır. Salgın süresince ölüm ve yaşam arası
eşikte yaşayan bir katılımcı grubundan gelen anlatılar, ortaya çıkan
ölümlerle baş etmede dini inançların, manevi değerlerin ve dayanışmanın
hâlâ çok önemli olduğunu göstermektedirler. Menfi ekonomik etkilerin;
bilhassa yoksulluğun artışının, virüse ilişkin belirsizlik yaratan çeşit çeşit
bilgi ve görüşlerin, ritüellerin yarattığı bir araya geliş ve dayanışma
duygusunun eksilişlerine dayalı yalnızlığı ve acının yoğunluğunu
derinlemesine aktarmışlardır. Başkasının ölümü karşısında değişen hüzün
ve anlayış, salgına yakalanan bireylerin ötekileştirilişi, günümüz insanının
ve toplumların salgınların ortaya çıkışındaki faydacılıkla belirlenmiş
katkıları dikkate değer meselelerdir. Salgın ve ölüme dair metodolojik
süreç kuramsal kurgu için fenomenolojik yaklaşım rehber alınmıştır.
Ağırlıkla sosyolojik ve antropolojik yaklaşımlarla geliştirilen bir argüman
yaratılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Ölüm, Ölüm sosyolojisi, Salgın, Covid-19, Mekânlar,
Ritüeller
ABSTRACT
This research deals with the experiences of people who lost relatives
during the COVID-19 pandemic, the ways they understand and cope
with death, and the sad picture they create through space and rituals.
Qualitative data was composed based on narratives gathered with indepth
interviews with 15 volunteer participants who reside in Kocaeli
and have socio-economic, cultural, ethnic, religious, and age-based differences. The focus was on pandemic-reported deaths and the locations, rituals, and human feelings and experiences associated with these deaths. Narratives from a group of participants who lived at the threshold between death and life during the pandemic showed that religious beliefs, spiritual values, and solidarity are still crucial in dealing with the resulting decimation. They deeply conveyed the loneliness and intensity of pain based on adverse economic effects, particularly the increase in poverty, the deciduous knowledge and opinions that create uncertainty about the virus, the lack of a sense of coming together and solidarity created by rituals. The changing sadness and understanding in the face of someone else's death, the marginalization of individuals caught in the pandemic, the utilitarian contributions of today's people and societies in the emergence of pandemics are remarkable issues. The phenomenological approach was taken as a guide for the methodological process–theoretical fiction touching the pandemic and death. An argument was developed mainly using sociological and anthropological approaches.
Keywords: Death, Sociology of Death, Pandemic, COVID-19, Places, Rituals
research on perceptions of the mother tongue among 57 such households in Istanbul’s
Zeytinburnu district in 2014. The research data was expanded in mid-2015 to analyze
how the Turkish education system’s monolingual approach creates an internal decisionmaking
process about language preferences within the ethnic households in Zeytinburnu.
It also theoretically describes the relationship between the state’s language politics at
schools and the future of ethnic children’s lifelong group membership. Ethnic parents
with children attending primary and secondary schools expressed concerns about turning
their mother tongue into a second language even within their homes but recognized that
their children must speak the ‘government’s language’ and participate in a discursively
planned process to have equal opportunity for success in the Turkish society. The parents’
awareness of ‘political intention’ is analyzed by a qualitative approach and results are
interpreted from the perspectives of sociological theory and language shift studies.
Although ethnic parents encourage their children to speak Turkish in order to maximize
the children’s potential, they also develop survival strategies to keep their identities and
cultures alive, such as setting up surroundings in which the mother tongue continues to
be practiced.
Maternal Mortality Survey, and extensive use of qualitative research on family planning and induced abortion in
Turkey since 1993. During the surveys, I had the opportunity to gather substantial information about women’s
everyday experiences in relation to traditional practices, approaches to health and health care, as well as
women’s attitudes and emotional contexts. The women’s narratives included heartbreaking and tragic
experiences related to traditional gender norms within the families. In this paper, I examine the effect of
patriarchal/gender hierarchies on the experiences of brides in relation to infant mortality data through a
qualitative approach based on observations, field notes, and in-depth interviews with women. This research
questions the impact of the culturally determined gender and age hierarchies within these extended families on
the liminal life of infants and their mothers in Anatolia. How do these relationships determine the life courses of
infants during their initial years? The concepts of “liminality” and development of “personhood” frame the
theoretical grounds to further articulate bride/mother/infant visibility and invisibility within these families and
the experiences of infant mortality.
Keywords: gender, infant mortality, liminality, patriarchy, personhood, qualitative research
between these two regions, Turkey may run into an increasing risk of HIV/AIDS. Material/Methods: The TDHS-2003 included questions to assess the level of awareness of HIV/AIDS. These questions were asked to ever-married women aged 15-49 in half of the selected households.
Results: According to TDHS-2003, about every nine out ten ever married women aged 15-49 had heard
about AIDS in Turkey and more often in urban areas. Education level is a really significant factor
for the awareness of the diseases.
Conclusions: For a respondent who answered the question “Have you ever heard of AIDS” positively, the answer
may not necessarily imply thorough knowledge about AIDS. When the respondents were asked about details on AIDS, it was found that although most of them had heard about AIDS before, the knowledge level about AIDS was low.
yaklaşımlara eleştirel bir yaklaşım getirilmiştir. 1945 Nüfus SayÕPÕ sonuçlarÕndan
Türkiye’deki bütün dil gruplarının ‘okuryazarlık oranları’ ile ‘Türkçe bilme yüzdeleri’ verilmiş, bu verilerden hareketle demografik dönüşüm sürecinde etnik grupların göreceli
konumu gösterilmiş, süreç içinde ‘Türkleşen’ veya ‘Türkleşmeyen’ etnik gruplar ortaya
konulmuştur. Güncel TNSA verilerinden ise Kürtçe’yi anadil veya ikinci dil olarak kullanan
nüfus gruplarının doğurganlık düzeyleri ile akraba evliliği sıklıkları incelenmiş, Kürtlerin
Türkçe bilen bölümünün doğurganlıktaki düşüş ve akraba evliliğindeki anayanlı yönelim
açısından Türkiye geneli ile paralel hareket ettikleri gösterilmiútir. Türkçe’yi ikinci dil olarak
dahî kullanmayan Kürtler arasÕnda ise hem do÷urganlÕ÷Õn hem de akraba evliliğindeki babayanlı tercihin ülke genelinin aksine daha da arttığı, bu grubun kendisini Türkiye
genelinden ayrıştırdığı belirlenmiştir. Türk ve Kürt ailelerinin yapÕVÕ Emmanuel Todd’un aile modelleri çerçevesinde değerlendirilmiş, akraba evliliği sıklığı ile akraba evliliğindeki babayanlı yönelimin, kadının statüsüne olan etkileri vurgulanmıştır.
Sağlık Araştırması verilerinin kullanıldığı çalışmanın temel amacı, Türkiye’deki nikah biçimlerinin
dağılımını ve nikah biçimlerindeki değişimi “imam nikahı” ile yapılan evliliklere ağırlık vererek analiz
etmektir. Çalışma, ayrıca, nikah biçimleri arasındaki geçişleri, özellikle de imam nikahından resmi
nikaha olan geçişleri, hayat tablosu yöntemi ile incelemektedir. Çalışmanın sonuçları imam nikahı ile
başlayan evliliklerin oranının son 35 yılda önemli oranda azaldığını göstermektedir. Evlilik biçimleri
arasındaki geçişlerin analizine ilişkin sonuçlara göre, 1974 öncesinde gerçekleştirilen evliliklerin
yaklaşık yüzde 35’i imam nikahı ile başlarken, 1999-2003 döneminde gerçekleştirilen evliliklerin
sadece yüzde 13’ü imam nikahı ile başlamaktadır. Ayrıca, sonuçlar imam nikahından resmi nikaha
geçişin, resmi nikahtan imam nikahına geçişe göre daha dirençli olduğunu göstermektedir.
Turkish Migration Conference by H. Y A P R A K CİVELEK
Kurdish Studies by H. Y A P R A K CİVELEK
Books by H. Y A P R A K CİVELEK
kendisini yeniden üretmesine yardımcı olacak şekilde-politik bir yeniden değerlendirmeye uğratılmasına karşı eleştirel bir yaklaşım geliştirmektir.
bağdaşık deneyimlerini, ölümü anlamlandırma ve baş etme biçimlerini
mekân ve ritüellerle oluşturdukları hazin resimle ele alan bu çalışmada
anlatılara dayalı olarak bir niteliksel veri oluşturulmuştur. Derinlemesine
görüşmeler, Kocaeli ilinin çeşitli mahallelerinde ikamet eden ve sosyoekonomik,
kültürel, etnik, mezhebi ve yaşa dayalı farklılıklara sahip on beş
gönüllü katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Salgın kaynaklı olarak bildirilen
ölümlere ve bu ölümlerle mütecanis mekânlara, ritüellere, insan duygu
ve deneyimlerine odaklanılmıştır. Salgın süresince ölüm ve yaşam arası
eşikte yaşayan bir katılımcı grubundan gelen anlatılar, ortaya çıkan
ölümlerle baş etmede dini inançların, manevi değerlerin ve dayanışmanın
hâlâ çok önemli olduğunu göstermektedirler. Menfi ekonomik etkilerin;
bilhassa yoksulluğun artışının, virüse ilişkin belirsizlik yaratan çeşit çeşit
bilgi ve görüşlerin, ritüellerin yarattığı bir araya geliş ve dayanışma
duygusunun eksilişlerine dayalı yalnızlığı ve acının yoğunluğunu
derinlemesine aktarmışlardır. Başkasının ölümü karşısında değişen hüzün
ve anlayış, salgına yakalanan bireylerin ötekileştirilişi, günümüz insanının
ve toplumların salgınların ortaya çıkışındaki faydacılıkla belirlenmiş
katkıları dikkate değer meselelerdir. Salgın ve ölüme dair metodolojik
süreç kuramsal kurgu için fenomenolojik yaklaşım rehber alınmıştır.
Ağırlıkla sosyolojik ve antropolojik yaklaşımlarla geliştirilen bir argüman
yaratılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Ölüm, Ölüm sosyolojisi, Salgın, Covid-19, Mekânlar,
Ritüeller
ABSTRACT
This research deals with the experiences of people who lost relatives
during the COVID-19 pandemic, the ways they understand and cope
with death, and the sad picture they create through space and rituals.
Qualitative data was composed based on narratives gathered with indepth
interviews with 15 volunteer participants who reside in Kocaeli
and have socio-economic, cultural, ethnic, religious, and age-based differences. The focus was on pandemic-reported deaths and the locations, rituals, and human feelings and experiences associated with these deaths. Narratives from a group of participants who lived at the threshold between death and life during the pandemic showed that religious beliefs, spiritual values, and solidarity are still crucial in dealing with the resulting decimation. They deeply conveyed the loneliness and intensity of pain based on adverse economic effects, particularly the increase in poverty, the deciduous knowledge and opinions that create uncertainty about the virus, the lack of a sense of coming together and solidarity created by rituals. The changing sadness and understanding in the face of someone else's death, the marginalization of individuals caught in the pandemic, the utilitarian contributions of today's people and societies in the emergence of pandemics are remarkable issues. The phenomenological approach was taken as a guide for the methodological process–theoretical fiction touching the pandemic and death. An argument was developed mainly using sociological and anthropological approaches.
Keywords: Death, Sociology of Death, Pandemic, COVID-19, Places, Rituals
research on perceptions of the mother tongue among 57 such households in Istanbul’s
Zeytinburnu district in 2014. The research data was expanded in mid-2015 to analyze
how the Turkish education system’s monolingual approach creates an internal decisionmaking
process about language preferences within the ethnic households in Zeytinburnu.
It also theoretically describes the relationship between the state’s language politics at
schools and the future of ethnic children’s lifelong group membership. Ethnic parents
with children attending primary and secondary schools expressed concerns about turning
their mother tongue into a second language even within their homes but recognized that
their children must speak the ‘government’s language’ and participate in a discursively
planned process to have equal opportunity for success in the Turkish society. The parents’
awareness of ‘political intention’ is analyzed by a qualitative approach and results are
interpreted from the perspectives of sociological theory and language shift studies.
Although ethnic parents encourage their children to speak Turkish in order to maximize
the children’s potential, they also develop survival strategies to keep their identities and
cultures alive, such as setting up surroundings in which the mother tongue continues to
be practiced.
Maternal Mortality Survey, and extensive use of qualitative research on family planning and induced abortion in
Turkey since 1993. During the surveys, I had the opportunity to gather substantial information about women’s
everyday experiences in relation to traditional practices, approaches to health and health care, as well as
women’s attitudes and emotional contexts. The women’s narratives included heartbreaking and tragic
experiences related to traditional gender norms within the families. In this paper, I examine the effect of
patriarchal/gender hierarchies on the experiences of brides in relation to infant mortality data through a
qualitative approach based on observations, field notes, and in-depth interviews with women. This research
questions the impact of the culturally determined gender and age hierarchies within these extended families on
the liminal life of infants and their mothers in Anatolia. How do these relationships determine the life courses of
infants during their initial years? The concepts of “liminality” and development of “personhood” frame the
theoretical grounds to further articulate bride/mother/infant visibility and invisibility within these families and
the experiences of infant mortality.
Keywords: gender, infant mortality, liminality, patriarchy, personhood, qualitative research
between these two regions, Turkey may run into an increasing risk of HIV/AIDS. Material/Methods: The TDHS-2003 included questions to assess the level of awareness of HIV/AIDS. These questions were asked to ever-married women aged 15-49 in half of the selected households.
Results: According to TDHS-2003, about every nine out ten ever married women aged 15-49 had heard
about AIDS in Turkey and more often in urban areas. Education level is a really significant factor
for the awareness of the diseases.
Conclusions: For a respondent who answered the question “Have you ever heard of AIDS” positively, the answer
may not necessarily imply thorough knowledge about AIDS. When the respondents were asked about details on AIDS, it was found that although most of them had heard about AIDS before, the knowledge level about AIDS was low.
yaklaşımlara eleştirel bir yaklaşım getirilmiştir. 1945 Nüfus SayÕPÕ sonuçlarÕndan
Türkiye’deki bütün dil gruplarının ‘okuryazarlık oranları’ ile ‘Türkçe bilme yüzdeleri’ verilmiş, bu verilerden hareketle demografik dönüşüm sürecinde etnik grupların göreceli
konumu gösterilmiş, süreç içinde ‘Türkleşen’ veya ‘Türkleşmeyen’ etnik gruplar ortaya
konulmuştur. Güncel TNSA verilerinden ise Kürtçe’yi anadil veya ikinci dil olarak kullanan
nüfus gruplarının doğurganlık düzeyleri ile akraba evliliği sıklıkları incelenmiş, Kürtlerin
Türkçe bilen bölümünün doğurganlıktaki düşüş ve akraba evliliğindeki anayanlı yönelim
açısından Türkiye geneli ile paralel hareket ettikleri gösterilmiútir. Türkçe’yi ikinci dil olarak
dahî kullanmayan Kürtler arasÕnda ise hem do÷urganlÕ÷Õn hem de akraba evliliğindeki babayanlı tercihin ülke genelinin aksine daha da arttığı, bu grubun kendisini Türkiye
genelinden ayrıştırdığı belirlenmiştir. Türk ve Kürt ailelerinin yapÕVÕ Emmanuel Todd’un aile modelleri çerçevesinde değerlendirilmiş, akraba evliliği sıklığı ile akraba evliliğindeki babayanlı yönelimin, kadının statüsüne olan etkileri vurgulanmıştır.
Sağlık Araştırması verilerinin kullanıldığı çalışmanın temel amacı, Türkiye’deki nikah biçimlerinin
dağılımını ve nikah biçimlerindeki değişimi “imam nikahı” ile yapılan evliliklere ağırlık vererek analiz
etmektir. Çalışma, ayrıca, nikah biçimleri arasındaki geçişleri, özellikle de imam nikahından resmi
nikaha olan geçişleri, hayat tablosu yöntemi ile incelemektedir. Çalışmanın sonuçları imam nikahı ile
başlayan evliliklerin oranının son 35 yılda önemli oranda azaldığını göstermektedir. Evlilik biçimleri
arasındaki geçişlerin analizine ilişkin sonuçlara göre, 1974 öncesinde gerçekleştirilen evliliklerin
yaklaşık yüzde 35’i imam nikahı ile başlarken, 1999-2003 döneminde gerçekleştirilen evliliklerin
sadece yüzde 13’ü imam nikahı ile başlamaktadır. Ayrıca, sonuçlar imam nikahından resmi nikaha
geçişin, resmi nikahtan imam nikahına geçişe göre daha dirençli olduğunu göstermektedir.