Papers by Abdulhamit BUDAK
Yusufefendizâde’nin Yaşadığı Sosyo-Kültürel Ortam, 2024
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This articl... more Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. Telif Hakkı ve Lisans / Copyright & License: Yazarlar dergide yayınlanan çalışmalarının telif hakkına sahiptirler ve çalışmaları CC BY-NC 4.0 lisansı altında yayımlanmaktadır. / Authors publishing with the journal retain the copyright to their work licensed under the CC BY-NC 4.0.
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This articl... more Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. Telif Hakkı ve Lisans / Copyright & License: Yazarlar dergide yayınlanan çalışmalarının telif hakkına sahiptirler ve çalışmaları CC BY-NC 4.0 lisansı altında yayımlanmaktadır. / Authors publishing with the journal retain the copyright to their work licensed under the CC BY-NC 4.0.
Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), Dec 30, 2020
Bu makale, iTenticate aracılığıyla taranmış ve intihal içermediği teyit edilmiştir. | This articl... more Bu makale, iTenticate aracılığıyla taranmış ve intihal içermediği teyit edilmiştir. | This article, has been scanned by iThenticate and no plagiarism has been detected.

Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Pamukkale University Journal of Divinity Faculty, 2022
Toplumsal kurumlar toplumların ihtiyaçlarını gidermek amacıyla oluşturdukları yapılardır. Asli to... more Toplumsal kurumlar toplumların ihtiyaçlarını gidermek amacıyla oluşturdukları yapılardır. Asli toplumsal kurumların yanında tali toplumsal kurumlar da mevcuttur. Toplumda ister asli ister tali olsun bütün toplumsal kurumlar birbirleriyle ilişki içerisindedir. Vakıflar da tali toplumsal kurumlar içinde değerlendirilebilecek kurumlar olmasına rağmen diğer toplumsal kurumlarla ilişki içerisindedir. Din kurumuyla yakında ilişkili görünmelerine rağmen işlevlerinin çeşitliliği nedeniyle eğitim, siyaset ve ekonomi gibi kurumlarla ilişkisi yoğundur. Türk toplumunun kurumlar tarihinde önemli bir yeri olan vakıflar çeşitliliği ve işlevlerinin yoğunluğu nedeniyle Osmanlı medeniyetinin “vakıf medeniyeti” olarak adlandırılmasına neden olmuşlardır. Osmanlı taşrasının önemli sancak merkezlerinden biri olan Amasya şehri de bu kurumsal ve kültürel zenginlikten nasibini almıştır. Nitel bir çalışma olan bu makalede Osmanlı toplum hayatının incelenmesinde önemli kaynaklardan biri olan şer’iyye sicillerinden; H. 1254 (M.1838 ve 1839) tarihli 76 nolu Amasya sancağı şeriyye’sicili veri kaynağı olarak kullanılmıştır. Bu defterde bulunan vakıf muhasebe kayıtlarından hareketle Amasya sancağı merkez kazasının vakıfları ele alınmış ve işlevlerine göre tasnif edilmiştir. Kökenleri dini bir motivasyona dayanan fakat toplumsal anlamda önemli işlevler yerine getiren vakıflar hem dini hem de sosyolojik anlamda ele alınması gereken kurumlardır. Din toplum ilişkisini kendine inceleme konusu yapan din sosyolojisi vakıfların hem dini hem de sosyolojik bir disiplinle ele alınmasına imkan veren bir bilim dalıdır. Bu bağlamda konu din sosyolojisinin yaklaşımları ile ele alınarak ortaya konulmuştur

Religious groups are social structures that is consisted of by people sharing the same beliefs. W... more Religious groups are social structures that is consisted of by people sharing the same beliefs. While performing their own rituals, they have interacted with other institutions as a result of necessity to live in a social world. Specially, the relations with the political institution and the results of these relations are being extensively discussed by the public opinion today. The point that we have recently experienced has shown us how crucial the problem is. The events of nowadays are not social events that did not take place within the history but the same events each event has its historical pass and background. So, the political relationship observed between religious groups today is very reflection of done and experiences that have occurred over hundreds of years. Knowing the principle ‘today cannot be interpreted without understanding past’, analyzing and examining the relations of the sects of the major religious groups in our history with the political structure will help ...

Kaynak mobilizasyonu teorisi toplumsal hareketleri rasyonel temelli yaklasimla aciklayan bir teor... more Kaynak mobilizasyonu teorisi toplumsal hareketleri rasyonel temelli yaklasimla aciklayan bir teoridir. Bu teoriye gore toplumsal bir hareketin basariya ulasmasi belli kaynaklari harekete gecirmesini ve onlari elde etmesini gerektirir. Ayni sekilde bireylerin bir toplumsal harekete katilmalari icin o hareketin bireyleri maddi ve manevi kaynaklarla tatmin etmesi ve beklentilerini karsilamasi gerekir. Bu sebeple bireyler duygusal nedenlerle degil rasyonel temelli gudulenmelerle hareket ederek bir toplumsal harekete katilirlar. Dini toplumsal hareketleri kaynak mobilizasyonu cercevesinde aciklamak mumkundur. Her ne kadar dini toplumsal hareketlerin temel kaynagi kutsal olsa da hareketin devami ve basarisi icin dunyevi bazi gereksinimlere ihtiyac duyar. Bu anlamda kaynaklarin temini ve harekete katilan bireylerin beklentilerinin karsilanmasi bu tur hareketler icinde zorunluluk arz eder. Dini toplumsal hareketler dinin fonksiyonlarindan olan mesrulastirmayi kullanarak kendilerine kaynak e...

Amasya İlahiyat Dergisi, 2020
The relationship between religious groups and political structures is one of the important issues... more The relationship between religious groups and political structures is one of the important issues in the field of social sciences, and both today's and history's relations are approached with interest by scientists. The reason for this interest is the emergence of the effects of interactions between religious groups and political structures affecting large communities and creating significant changes in political structures. The fact that Mystic religious groups, who are considered to accept a far-off, ascetic lifestyle as their philosophy of life, have problems that require the analysis of the questions of which social reasons they are in such a relationship, or from which rational needs of rulers who hold the elements of worldly power, are the main reasons that intensify the research in this field Examining interaction between the religious group observed in the backgrounds of societies and political structures helps to determine the characteristic behaviors of existing gr...

The rebellions evaluated within social movements have attracted the attention of scientists inter... more The rebellions evaluated within social movements have attracted the attention of scientists interested in social sciences because of the factors such as the movement of large masses during their emergence and the profound changes they have made in the structures of societies. Rebellions need common and powerful ideals that will bring the masses together and enable them to act during their emergence. The union of common ideals reveals enthusiastic community psychology in which the rebellious community will risk death when necessary. The emergence of this awareness, which brings the rebellious community to the point of defiance and conflict with political authority, has in itself different social-psychological elements. The mobility of the small or large masses during the emergence of the riots, the capacity of the crowd, and the collective movement they formed were also a remarkable aspect and seemed interesting to those who had turned their eyes to society in the traditional and mod...

Amasya İlahiyat Dergisi, 2021
Bu makalede, Seyyid Ahmet Arvâsî’nin İlm-i Hâl adlı eserinin bir İslam sosyolojisi denemesi olabi... more Bu makalede, Seyyid Ahmet Arvâsî’nin İlm-i Hâl adlı eserinin bir İslam sosyolojisi denemesi olabileceğine dair bir varsayımın temellendirilmesi üzerinde durulmuştur. Pek çok Müslüman sosyoloğun dile getirdiği gibi sosyoloji ve onun bir alt disiplini olan din sosyolojisi 19. yüzyıl Avrupa’sının düşünce hayatına hâkim olan müfrit pozitivist vasatta ortaya çıkmış, yöntem ve konusu itibariyle bu atmosferden etkilenmiştir. Bunun yanında din sosyolojisinin ortaya çıktığı toplumda hâkim olan dinin Hristiyanlık olması nedeniyle konu ve içerik itibariyle bu dinin görüntüsünün yoğunluk kazandığı da bir gerçeklik olarak ortaya konulmaktadır. Her ne kadar böyle olsa da sosyoloji ve din sosyolojisinin ele aldığı konular ve benimsediği metot, Müslüman bilim adamlarının dikkatini çekmiş ve ihmal edilemeyecek bir bilim dalı olarak görülmüştür. Özellikle Müslüman toplumların içinde oldukları sosyal, siyasi, ekonomik ve dini buhranlardan çıkma yolu arayan Müslüman aydınlar tarafından sosyoloji bir kurtuluş bilimi olarak görülmüş, bu bilimin metodolojisi bağlamında çözümler üretilmiştir. Ancak bu bilimin Batının kültür ortamında ortaya çıkması ve metodolojisini sahip olduğu kültür bağlamında şekillendirmesi Müslüman bilim adamları tarafından yadırganmış ve onları farklı arayışlara mecbur bırakmıştır. Bu arayışların sonucunda İslam dünyasında kendi tarihi gerçeklerine uygun ve kendi kültürel mirasına uyumlu bir sosyoloji oluşturma düşüncesi ortaya çıkmıştır. Özellikle bir kısım İslam toplumlarının sömürgeden kurtulmalarının akabinde toplumsal gelişme programları geliştirme ve bir kimlik arayışı içinde olmaları bu tür gayretleri hızlandırmıştır. Bu arayışlarda temel problem olarak bilimin kaynağı konusu ele alınmış Batı kaynaklı bilim ve bilgi yerine İslam’ın kendi dinamiklerinden doğan bir bilgi üretme gayreti kendini göstermiştir. Çabalar toplum bilimleri alanında öncü bilim olarak sosyoloji alanında yoğunlaşmış ve bu bilim dalı ön plana çıkmıştır. Sosyolojinin bir alt disiplini olan din sosyolojisi bağlamında kendi dininin sosyolojisini oluşturmak isteyen Müslüman bilim adamları bu bilimi “İslam sosyolojisi” olarak isimlendirmişlerdir. Fakat bir bilim dalının teşekkülü sadece istekler ve toplumsal mecburiyetlerle ortaya çıkacak bir konu değildir. Bunun için yoğun ve uzun metodolojik çalışmalar, bilimsel üretimler gerekmektedir. İşte bu anlamda İslam sosyolojisi yapılan çalışmalarla desteklenen, yavaş yavaş şekillenen ve belli bir birikim oluşturulmaya çalışılan, tabiri caizse daha emekleme aşamasında olan bir bilim dalı alanıdır. Bu alanda yapılan her çalışma yazılan her cümle samimi bir gayret içerisinde olunan alana katkı sunacaktır. Seyyid Ahmet Arvâsî yazdığı eserlerde bizzat değindiği “İslam sosyolojisi” kavramı ile ve bu eserlerde ele aldığı konularla bu alanda kafa yormuş, zihnî gayret içinde bulunmuş bir bilim adamı ve düşünürdür. Eğitim sosyolojisi kitabı yazacak kadar sosyoloji bilimine, aile kültüründen getirdiği birikimle İslami konulara vakıf olan Arvâsî bu konunun altını özellikle çizmiş, eserleriyle de bunu göstermiştir. İlm-i Hâl adlı eserinde ele aldığı konular ve bu konuları işlemedeki metodu bu eseri klasik bir ilmihal kitabı olmaktan öteye taşımaktadır. Çalışmayı tek başına bir İslam sosyolojisi olarak isimlendirmek iddialı bir ifade olabilir ama Türkiye’de yapılan İslam sosyolojisi çalışmalarına bir katkı daha ötesinde bir deneme olarak görmek mümkündür. Yapılacak İslam sosyolojisi çalışmalarında Arvâsî’nin toplumsal, kültürel, siyasi ve dini meselelere bakışına bu eser dikkate alınarak yer verilmeli, onun bu eserde ortaya koyduğu yöntem alana katkı olarak göz önünde bulundurulmalıdır. Böylece oluşacak İslam sosyolojisi literatüründe bu eserin ve yazarının katkısı ortaya konulmuş olacaktır. Bu çalışmanın İslam sosyolojisi biliminin teşekkülü aşamasında yavaş, meşakkatli fakat sebatkar ilerleyişe katkı sağlayacağı ve duvara bir tuğla koyma gayreti olacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada eserin bir İslam sosyolojisi denemesi çalışması olduğu iddia edilmekte ve ele aldığı konular incelenerek bu iddia doğrulanmaya çalışılmaktadır. Konu ile ilgili olan eserler dokümantasyon yöntemi ile taranacak elde edilen veriler içerik analizine tabi tutulacaktır.

Amasya İlahiyat Dergisi, 2020
Dini gruplar, ortak inanç esasları etrafında toplanan bireylerin meydana getirdiği sosyal yapılar... more Dini gruplar, ortak inanç esasları etrafında toplanan bireylerin meydana getirdiği sosyal yapılardır. Bu yapılar kendi iç aktivitelerini yerine getirirken toplumsal bir dünyada yaşamanın gereği olarak diğer kurumlarla da etkileşim içerisinde olagelmişlerdir. Özellikle siyaset kurumuyla olan ilişkileri ve bu ilişkilerin sonuçları günümüzde kamuoyu tarafından yoğun olarak tartışılmaktadır. Son dönemlerde yaşadığımız olayların toplumu getirdiği nokta problemin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bugün yaşanan olaylar tarihten kopuk sosyal hadiseler olmayıp her bir olayın tarihsel geçmişi ve arka planı vardır. Bu nedenle bugün gözlemlenen dini gruplar siyaset ilişkisi yüzlerce yılda meydana gelen birikim ve tecrübelerin günümüze yansımasıdır. Geçmiş anlaşılmadan bugün yorumlanamaz ilkesinden hareketle tarihimizdeki önemli dini gruplardan olan tarikatların siyasal yapı ile olan ilişkilerini ele alıp incelemek günümüzde meydana gelen olayları çözümlemeye ve anlamaya yardım edecektir. Bu amaçla Osmanlı toplum yapısı içinde önemli bir dini grup olan Halvetî Tarikatı’nın siyasi yapılarla olan ilişkilerini ve oynadığı siyasal rolü bu makalede ele alıp inceleyeceğiz. Bu yapı üzerinden geçmişten günümüze bir projeksiyon tutarak siyasi yapıların dini gruplardan beklentisini, dini grupların da siyasal yapıyla olan ilişkilerini ortaya koyacağız

Tokat İlmiyat Dergisi | Tokat Journal of Ilmiyat, 2020
Öz: Kaynak mobilizasyonu teorisi toplumsal hareketleri rasyonel temelli
yaklaşımla açıklayan bir ... more Öz: Kaynak mobilizasyonu teorisi toplumsal hareketleri rasyonel temelli
yaklaşımla açıklayan bir teoridir. Bu teoriye göre toplumsal bir hareketin
başarıya ulaşması belli kaynakları harekete geçirmesini ve onları elde
etmesini gerektirir. Aynı şekilde bireylerin bir toplumsal harekete katılmaları
için o hareketin bireyleri maddi ve manevi kaynaklarla tatmin etmesi
ve beklentilerini karşılaması gerekir. Bu sebeple bireyler duygusal
nedenlerle değil rasyonel temelli güdülenmelerle hareket ederek bir toplumsal
harekete katılırlar. Dini toplumsal hareketleri kaynak mobilizasyonu
çerçevesinde açıklamak mümkündür. Her ne kadar dini toplumsal
hareketlerin temel kaynağı kutsal olsa da hareketin devamı ve başarısı
için dünyevi bazı gereksinimlere ihtiyaç duyar. Bu anlamda kaynakların
temini ve harekete katılan bireylerin beklentilerinin karşılanması bu tür
hareketler içinde zorunluluk arz eder. Dini toplumsal hareketler dinin
fonksiyonlarından olan meşrulaştırmayı kullanarak kendilerine kaynak
elde edebilirler. Dini hükümlerle yasaklanmış bir eylemin harekete kaynak
kazandırmak adına mubahlaştırılarak yapılmasının caiz görülmesi
böyle bir meşrulaştırma yöntemidir. İslam tarihinde ortaya çıkan pek
çok hareket, bu tür meşrulaştırma metotlarını uygulayarak ideallerini
yerine getirme çabası içinde olmuşlardır. Bu bağlamda İslam tarihinin
erken dönemlerinde ortaya çıkan Hâricîlerin ve günümüzdeki Fethullahçi
Terör Örgütü (FETÖ)’nün mubahlaştırmayı kaynak sağlamada bir
yöntem olarak kullandıkları görülmektedir. Bu çalışmada dini hareketlerin
mubahlaştırmayı nasıl kaynak olarak kullandıkları bu iki hareket
örneklendirilerek ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada nitel araştırma
desenlerinden doküman analizi yöntemi kullanılmıştır.
Books by Abdulhamit BUDAK

Din Düşünce Ahlak, 2022
İmam Gazzalî (ö.1111) eserleriyle İslam düşüncesinin gelişim aşamalarına etki eden ve şekillenere... more İmam Gazzalî (ö.1111) eserleriyle İslam düşüncesinin gelişim aşamalarına etki eden ve şekillenerek bugüne kadar gelmesini sağlayan önemli bir ilim adamıdır. Pek çok konu ve alanda eser veren Gazzalî’nin tesir alanı o kadar geniş olmuştur ki bazı araştırmacılar İslam düşünce tarihini Gazzalî’den önce ve Gazzalî’den sonra diye ikiye ayırma ihtiyacı duymuşlardır. Özellikle felsefe ve tasavvuf alanlarında ortaya koyduğu görüşler ile İslam toplumunun düşünce hayatının değişmesine ve yeniden şekillenmesine neden olmuş, bir ne vi bu alandaki serencamı etkilemiştir.
Günümüz din sosyologları Gazzâlî’yi din sosyolojisinin öncülerinden saymaktadırlar. Onun eserlerinde ele aldığı pek çok konu günümüz din sosyolojisinin inceleme alanına girmektedir. Yazdığı kitaplarda bilimleri sınıflandırması, belli bir yöntem ile konuları ele alması, İnsan ve toplumsallık konularına değinmesi, din ve akıl ilişkisini incelemesi, din ve ekonomi konularını yazması, dini grupları sınıflandırması gibi çalışmalar bugün din sosyolojisinin bazı konularıyla örtüşmektedir. Özellikle onun İhya’ı Ulumi’d-dîn ile yapmış olduğu tecdid ve ıslah girişimi toplumu dönüştürme adına büyük bir çaba olup daha sonraki İslam coğrafyasının dini toplumsal hayatın şekillenmesinde ve yeni bir zihniyet oluşmasında büyük etkileri görülmüştür . Bu haseble onun bugünkü anlamda sosyolojik bir muhayyele sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Gazzalî pek çok önemli konuda, eseri olan velüt bir âlimdir. Onun bu geniş külliyatının içerisinde belki de hacim olarak en küçük olanı Eyyühe’l-Veled adlı eseridir. Gazzalî’nin ilim taliplerine tavsiyelerini içeren bu eser hacimce küçük olmasına rağmen etki olarak büyük bir tesir alanına sahip olmuştur. İçerik olarak ahlak, eğitim ve toplum bilimlerinin inceleme alanlarına giren bu eser tabiri caizse İslam dünyasında elden ele dolaşmış ve ilim öğrenmek isteyenlere okutulan ilk eserler arasında yer almıştır.
İçerisindeki konuların daha iyi anlaşılması için Eyyühe’l-veled üzerine pek çok şerh yapılmıştır. Bu şerhlerde anlaşılması müşkül konular açıklanmış, bazı başlıklar biraz daha genişletilmiş, görüşler ayet ve hadislerle zenginleştirilmiş, peygamberlerin, sahabelerin, ilim adamlarının ve mutasavvıfların hayatlarından örmekler verilerek görüşler desteklenmiştir. Bunların yanında her şarih kendi döneminde ortaya çıkan eğitim, ahlak ve toplumsal hayat alanlarındaki yeni gelişmelere, problemlere ve tespitlere yer vermiş, bunlarla ilgili tespitler yapmış ve çözüm önerileri ortaya koymuştur.
Eyyühe’l-Ah, Eyyühe’l-Veled’in ilk ve önemli şerhlerinden biridir. Eser geniş bir çerçeveden ele alınarak şerh edilmiş, bu yönüyle müstakilen hacimli bir eser olarak ortaya çıkmıştır. Bu şerhte de müellif anlaşılması müşkül kelimeleri açıklamış, konuları ayet ve hadislerle destekleyerek zenginleştirmiş, peygamberler, sahabe ve önemli Müslüman şahsiyetlerin hayatlarından örnekler vererek eserin daha okuna bilir ve anlaşılır olmasını sağlamıştır. Bunların yanında yaşadığı dönemle ilgili bazı konuları da ele alarak, eğitim, din, ahlak ve toplumsal yapı ile ilgili bilgiler vermiştir.
Bu çalışma Eyyühe’l-Veled üzerine yapılan Eyyühe’l-Ah adlı eseri ve müellifini tanıtmayı amaçlamakla birlikte eser bağlamında yazıldığı dönemin eğitim, ahlak, dini ve toplumsal ortamın durumu hakkında tespitler yapmayı da amaçlamaktadır. Yani eserin yazıldığı dönemim ahlak, eğitim ve dini toplumsal hayat hakkında esere bağlı kalarak din sosyolojisi biliminin yöntemleri ile çıkarımlar yapmayı, tespitler ortaya koymayı hedeflemektedir.

DİJİTAL ORTAMLARDA OLUMSUZ DİNDAR ALGISI: EKŞİ SÖZLÜK ÖRNEĞİ, 2021
Türkiye’de olumsuz dindar algısı oluşturma girişiminin geçmişi dijital
dünyanın ortaya çıkmasında... more Türkiye’de olumsuz dindar algısı oluşturma girişiminin geçmişi dijital
dünyanın ortaya çıkmasından daha ötelere gitmektedir. Cumhuriyetin
kurulması ile beraber yeni bir toplum oluşturma gayreti içerisinde olan
yönetim geçmiş dönemde var olan pek çok uygulama ve düşünce tarzına
karşı tavır almış ve onların toplum ve siyasi alandaki etkisini kaldırmak
için girişimlerde bulunmuştur. Ö zellikle Osmanlı toplumunda önemli bir
işleve sahip olan dine karşı olumsuz bir tavır alınarak ülkenin geri kalmasının
sebebi sayılmış, onunla ilgili kurum ve kişilerin etkinliği aşırı derecede
kısıtlanmıştır. Bununla beraber ülkede toplumsal yapının yeniden
şekillendirilmesi için projeler üretilmiş, farklı alanlarda köklü değişimlere
gidilmiştir. İnkılaplar olarak bilinen bu uygulamalara toplumun bazı
kesimlerinden oluşabilecek muhalefetin ve direnişin önünü kesmek
için de tedbirler alınmış ve bazı toplum mühendisliği projeleri uygulanmıştır.
Kendine karşı dindar kesimi muhtemelen muhalefet olarak gören
yönetim bu kesimin itibarsızlaştırılması için değişik çalışmalar yapmış,
eğitim, edebiyat ve sanat gibi alanlara bu anlamda görevler yükleyerek
bazı isimleri de devreye sokmuştur

AHLÂK VE DİN Disiplinlerarası Bir Yaklaşım, 2021
Dindarlık tipolojileri, din bilimlerinin araştırma konularından
biridir. Bu alanda değişik bilim ... more Dindarlık tipolojileri, din bilimlerinin araştırma konularından
biridir. Bu alanda değişik bilim adamları yaptıkları çalışmalar
ile farklı dindarlık tipolojileri ortaya koymuşlardır. Son
zamanlarda ülke kamuoyunda çokça gündeme gelen bir
dindarlık tipi vardır ki bu da “Ahlaksız dindarlıktır”. Dinin,
ahlaklı birey ve toplum meydana getirme konusundaki işlevi
bu kadar ortada iken dini yaşama anlamındaki dindarlığın,
ahlaksızlık kavramıyla nitelendirilmesi konuyu daha da ilginç
hale getirmektedir. Böyle bir dindar tipinin varlığının
tartışılmasının değişik nedenleri vardır. Dine ideolojik ve
politik yaklaşımın ortaya çıkardığı sanal, algısal, toplumsal
mühendisliğin ilk sebep olarak ortaya konması mümkündür.
Fakat bu tepkisel ve gerçekçi olmayan bir açıklama olur. Böyle
girişimlerin olduğunu her alanda gözlemlemek mümkünse de
asıl nedenin bu olduğu söylenmez. Türkiye’nin son bir asır
içinde geçirdiği toplumsal değişimlerin toplumun tüm
kesimlerinde meydana getirdiği zihniyet değişiminden
dindarların da etkilendiği muhakkaktır. Hızlı toplumsal
değişimler, belirsizlikler anlamına gelen anomiyi doğurur ve en
çok da kendini değerlerde erozyon meydana getirmesi ile
gösterir. Batı’da ortaya çıkan modernleşme, sekülerleşme,
küreselleşme gibi durumlardan tüm dünya gibi ülkemiz de
etkilenmiştir. Ahlaki anlamdaki davranış değişikliklerinde
Batı’nın hâkim kültür olarak diğer kültürleri etkisi altına
almasının ve bazı araçlarla kültürünü dayatmasının önemli
rolü vardır. “Ahlaksız dindar” tipinin ortaya çıkmasında bu
nedenleri, dış nedenler olarak değerlendirmek gerekir. Bir de
dindarların kendilerinden kaynaklanan nedenler vardır ki
bunlar da iç nedenlerdir. Bu çalışmada “ahlaksız dindar”
tipinin ortaya çıkmasına neden olan faktörler ele alınıp incelenerek bu durumun sebeplerinin tespit edilmesi
amaçlanmıştır. Konunun ortaya konmasında Çalışmada nitel
araştırma yöntemi ve dökümantasyon tekniği kullanılmış,
yapılan çalışmalar incelenmiş, medya taramasıyla da güncel
örneklendirmeler yapılmıştır.
Amasya Belediyesi Kültür Yayınları, 2015
Halveti tarikatının Amasya şehriyle sosyal, kültürel, siyasal etkileşimi.
Conference Presentations by Abdulhamit BUDAK
ULUSLARARASI AMASYA SOSYAL BİLİMLER AR“ABDİZÂDE HÜSEYİN HÜSAMEDDÎN YASAR & AMASYA TARİHİ”AŞTIRMALARI SEMPOZYUMU- I , 2024
Amasya üniversitesi Dini Musiki Sempozyumu, 2017
Halveti Tarikatının musiki alanında Amasya Osmanlı toplum yapısıyla etkileşimi.
Drafts by Abdulhamit BUDAK

Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helak ederdin.Şimdi içimizden bir takım beyin... more Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helak ederdin.Şimdi içimizden bir takım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helak mı edeceksin?" Araf:7/155 AYDIN ÜZERİNE XVIII. Yüzyıl başlarında tercih edilen Modernleşme -Batılılaşma anlamında-girişimi, Avrupalılar karşısındaki iki yüzyıllık gerileyiş boyunca devam eden askeri yenilgiler ve toprak kayıplarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Bu girişimle Osmanlı, mağlup olmaya başladığı karşı güce, yani güçlüye direnebilmek için kendini onunla özdeşleştirme çabasına girmiştir. Bunu gerçekleştirmek için askeri alanda yenilikler, yönetim ve eğitim alanlarında reformlar ve parlamentarizm dönemi gibi girişimlerde bulundu. Ancak sözün hemen burasında Türk modernleşmesini yalnızca Batılılaşmadan ibaret olarak görmek çok doğru değildir. 1 Aydın Kavramı Üzerine Aydın çağının ve içinde yaşadığı toplumun durumu ve sorunları hakkında zengin bir bilgi birikimine sahip ve bu birikim temelinde analiz, sorgulama, değerlendirme yapan, düşünce üreten, aha iyi bir toplum ve giderek daha iyi bir insanlı için gerektiğinde politik eylemde bulunan bir insan tipi olup, bu özelliğiyle de aydınlanma çağının bir ürünü olarak görülmektedir. 2 Aydın karşılığında batı dillerinde kullanılan terim entelektüeldir. Düz okuryazar olmanın üstünde kafası ile iş gören ve bilhassa kafa ürünü ile geçinen kişi demek veya tek yanlı akıl ve mantık insanıdır da denilmektedir. 3
ıslahatçılık adına iki sosyoloğun görüşleri.
Uploads
Papers by Abdulhamit BUDAK
yaklaşımla açıklayan bir teoridir. Bu teoriye göre toplumsal bir hareketin
başarıya ulaşması belli kaynakları harekete geçirmesini ve onları elde
etmesini gerektirir. Aynı şekilde bireylerin bir toplumsal harekete katılmaları
için o hareketin bireyleri maddi ve manevi kaynaklarla tatmin etmesi
ve beklentilerini karşılaması gerekir. Bu sebeple bireyler duygusal
nedenlerle değil rasyonel temelli güdülenmelerle hareket ederek bir toplumsal
harekete katılırlar. Dini toplumsal hareketleri kaynak mobilizasyonu
çerçevesinde açıklamak mümkündür. Her ne kadar dini toplumsal
hareketlerin temel kaynağı kutsal olsa da hareketin devamı ve başarısı
için dünyevi bazı gereksinimlere ihtiyaç duyar. Bu anlamda kaynakların
temini ve harekete katılan bireylerin beklentilerinin karşılanması bu tür
hareketler içinde zorunluluk arz eder. Dini toplumsal hareketler dinin
fonksiyonlarından olan meşrulaştırmayı kullanarak kendilerine kaynak
elde edebilirler. Dini hükümlerle yasaklanmış bir eylemin harekete kaynak
kazandırmak adına mubahlaştırılarak yapılmasının caiz görülmesi
böyle bir meşrulaştırma yöntemidir. İslam tarihinde ortaya çıkan pek
çok hareket, bu tür meşrulaştırma metotlarını uygulayarak ideallerini
yerine getirme çabası içinde olmuşlardır. Bu bağlamda İslam tarihinin
erken dönemlerinde ortaya çıkan Hâricîlerin ve günümüzdeki Fethullahçi
Terör Örgütü (FETÖ)’nün mubahlaştırmayı kaynak sağlamada bir
yöntem olarak kullandıkları görülmektedir. Bu çalışmada dini hareketlerin
mubahlaştırmayı nasıl kaynak olarak kullandıkları bu iki hareket
örneklendirilerek ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada nitel araştırma
desenlerinden doküman analizi yöntemi kullanılmıştır.
Books by Abdulhamit BUDAK
Günümüz din sosyologları Gazzâlî’yi din sosyolojisinin öncülerinden saymaktadırlar. Onun eserlerinde ele aldığı pek çok konu günümüz din sosyolojisinin inceleme alanına girmektedir. Yazdığı kitaplarda bilimleri sınıflandırması, belli bir yöntem ile konuları ele alması, İnsan ve toplumsallık konularına değinmesi, din ve akıl ilişkisini incelemesi, din ve ekonomi konularını yazması, dini grupları sınıflandırması gibi çalışmalar bugün din sosyolojisinin bazı konularıyla örtüşmektedir. Özellikle onun İhya’ı Ulumi’d-dîn ile yapmış olduğu tecdid ve ıslah girişimi toplumu dönüştürme adına büyük bir çaba olup daha sonraki İslam coğrafyasının dini toplumsal hayatın şekillenmesinde ve yeni bir zihniyet oluşmasında büyük etkileri görülmüştür . Bu haseble onun bugünkü anlamda sosyolojik bir muhayyele sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Gazzalî pek çok önemli konuda, eseri olan velüt bir âlimdir. Onun bu geniş külliyatının içerisinde belki de hacim olarak en küçük olanı Eyyühe’l-Veled adlı eseridir. Gazzalî’nin ilim taliplerine tavsiyelerini içeren bu eser hacimce küçük olmasına rağmen etki olarak büyük bir tesir alanına sahip olmuştur. İçerik olarak ahlak, eğitim ve toplum bilimlerinin inceleme alanlarına giren bu eser tabiri caizse İslam dünyasında elden ele dolaşmış ve ilim öğrenmek isteyenlere okutulan ilk eserler arasında yer almıştır.
İçerisindeki konuların daha iyi anlaşılması için Eyyühe’l-veled üzerine pek çok şerh yapılmıştır. Bu şerhlerde anlaşılması müşkül konular açıklanmış, bazı başlıklar biraz daha genişletilmiş, görüşler ayet ve hadislerle zenginleştirilmiş, peygamberlerin, sahabelerin, ilim adamlarının ve mutasavvıfların hayatlarından örmekler verilerek görüşler desteklenmiştir. Bunların yanında her şarih kendi döneminde ortaya çıkan eğitim, ahlak ve toplumsal hayat alanlarındaki yeni gelişmelere, problemlere ve tespitlere yer vermiş, bunlarla ilgili tespitler yapmış ve çözüm önerileri ortaya koymuştur.
Eyyühe’l-Ah, Eyyühe’l-Veled’in ilk ve önemli şerhlerinden biridir. Eser geniş bir çerçeveden ele alınarak şerh edilmiş, bu yönüyle müstakilen hacimli bir eser olarak ortaya çıkmıştır. Bu şerhte de müellif anlaşılması müşkül kelimeleri açıklamış, konuları ayet ve hadislerle destekleyerek zenginleştirmiş, peygamberler, sahabe ve önemli Müslüman şahsiyetlerin hayatlarından örnekler vererek eserin daha okuna bilir ve anlaşılır olmasını sağlamıştır. Bunların yanında yaşadığı dönemle ilgili bazı konuları da ele alarak, eğitim, din, ahlak ve toplumsal yapı ile ilgili bilgiler vermiştir.
Bu çalışma Eyyühe’l-Veled üzerine yapılan Eyyühe’l-Ah adlı eseri ve müellifini tanıtmayı amaçlamakla birlikte eser bağlamında yazıldığı dönemin eğitim, ahlak, dini ve toplumsal ortamın durumu hakkında tespitler yapmayı da amaçlamaktadır. Yani eserin yazıldığı dönemim ahlak, eğitim ve dini toplumsal hayat hakkında esere bağlı kalarak din sosyolojisi biliminin yöntemleri ile çıkarımlar yapmayı, tespitler ortaya koymayı hedeflemektedir.
dünyanın ortaya çıkmasından daha ötelere gitmektedir. Cumhuriyetin
kurulması ile beraber yeni bir toplum oluşturma gayreti içerisinde olan
yönetim geçmiş dönemde var olan pek çok uygulama ve düşünce tarzına
karşı tavır almış ve onların toplum ve siyasi alandaki etkisini kaldırmak
için girişimlerde bulunmuştur. Ö zellikle Osmanlı toplumunda önemli bir
işleve sahip olan dine karşı olumsuz bir tavır alınarak ülkenin geri kalmasının
sebebi sayılmış, onunla ilgili kurum ve kişilerin etkinliği aşırı derecede
kısıtlanmıştır. Bununla beraber ülkede toplumsal yapının yeniden
şekillendirilmesi için projeler üretilmiş, farklı alanlarda köklü değişimlere
gidilmiştir. İnkılaplar olarak bilinen bu uygulamalara toplumun bazı
kesimlerinden oluşabilecek muhalefetin ve direnişin önünü kesmek
için de tedbirler alınmış ve bazı toplum mühendisliği projeleri uygulanmıştır.
Kendine karşı dindar kesimi muhtemelen muhalefet olarak gören
yönetim bu kesimin itibarsızlaştırılması için değişik çalışmalar yapmış,
eğitim, edebiyat ve sanat gibi alanlara bu anlamda görevler yükleyerek
bazı isimleri de devreye sokmuştur
biridir. Bu alanda değişik bilim adamları yaptıkları çalışmalar
ile farklı dindarlık tipolojileri ortaya koymuşlardır. Son
zamanlarda ülke kamuoyunda çokça gündeme gelen bir
dindarlık tipi vardır ki bu da “Ahlaksız dindarlıktır”. Dinin,
ahlaklı birey ve toplum meydana getirme konusundaki işlevi
bu kadar ortada iken dini yaşama anlamındaki dindarlığın,
ahlaksızlık kavramıyla nitelendirilmesi konuyu daha da ilginç
hale getirmektedir. Böyle bir dindar tipinin varlığının
tartışılmasının değişik nedenleri vardır. Dine ideolojik ve
politik yaklaşımın ortaya çıkardığı sanal, algısal, toplumsal
mühendisliğin ilk sebep olarak ortaya konması mümkündür.
Fakat bu tepkisel ve gerçekçi olmayan bir açıklama olur. Böyle
girişimlerin olduğunu her alanda gözlemlemek mümkünse de
asıl nedenin bu olduğu söylenmez. Türkiye’nin son bir asır
içinde geçirdiği toplumsal değişimlerin toplumun tüm
kesimlerinde meydana getirdiği zihniyet değişiminden
dindarların da etkilendiği muhakkaktır. Hızlı toplumsal
değişimler, belirsizlikler anlamına gelen anomiyi doğurur ve en
çok da kendini değerlerde erozyon meydana getirmesi ile
gösterir. Batı’da ortaya çıkan modernleşme, sekülerleşme,
küreselleşme gibi durumlardan tüm dünya gibi ülkemiz de
etkilenmiştir. Ahlaki anlamdaki davranış değişikliklerinde
Batı’nın hâkim kültür olarak diğer kültürleri etkisi altına
almasının ve bazı araçlarla kültürünü dayatmasının önemli
rolü vardır. “Ahlaksız dindar” tipinin ortaya çıkmasında bu
nedenleri, dış nedenler olarak değerlendirmek gerekir. Bir de
dindarların kendilerinden kaynaklanan nedenler vardır ki
bunlar da iç nedenlerdir. Bu çalışmada “ahlaksız dindar”
tipinin ortaya çıkmasına neden olan faktörler ele alınıp incelenerek bu durumun sebeplerinin tespit edilmesi
amaçlanmıştır. Konunun ortaya konmasında Çalışmada nitel
araştırma yöntemi ve dökümantasyon tekniği kullanılmış,
yapılan çalışmalar incelenmiş, medya taramasıyla da güncel
örneklendirmeler yapılmıştır.
Conference Presentations by Abdulhamit BUDAK
Drafts by Abdulhamit BUDAK
yaklaşımla açıklayan bir teoridir. Bu teoriye göre toplumsal bir hareketin
başarıya ulaşması belli kaynakları harekete geçirmesini ve onları elde
etmesini gerektirir. Aynı şekilde bireylerin bir toplumsal harekete katılmaları
için o hareketin bireyleri maddi ve manevi kaynaklarla tatmin etmesi
ve beklentilerini karşılaması gerekir. Bu sebeple bireyler duygusal
nedenlerle değil rasyonel temelli güdülenmelerle hareket ederek bir toplumsal
harekete katılırlar. Dini toplumsal hareketleri kaynak mobilizasyonu
çerçevesinde açıklamak mümkündür. Her ne kadar dini toplumsal
hareketlerin temel kaynağı kutsal olsa da hareketin devamı ve başarısı
için dünyevi bazı gereksinimlere ihtiyaç duyar. Bu anlamda kaynakların
temini ve harekete katılan bireylerin beklentilerinin karşılanması bu tür
hareketler içinde zorunluluk arz eder. Dini toplumsal hareketler dinin
fonksiyonlarından olan meşrulaştırmayı kullanarak kendilerine kaynak
elde edebilirler. Dini hükümlerle yasaklanmış bir eylemin harekete kaynak
kazandırmak adına mubahlaştırılarak yapılmasının caiz görülmesi
böyle bir meşrulaştırma yöntemidir. İslam tarihinde ortaya çıkan pek
çok hareket, bu tür meşrulaştırma metotlarını uygulayarak ideallerini
yerine getirme çabası içinde olmuşlardır. Bu bağlamda İslam tarihinin
erken dönemlerinde ortaya çıkan Hâricîlerin ve günümüzdeki Fethullahçi
Terör Örgütü (FETÖ)’nün mubahlaştırmayı kaynak sağlamada bir
yöntem olarak kullandıkları görülmektedir. Bu çalışmada dini hareketlerin
mubahlaştırmayı nasıl kaynak olarak kullandıkları bu iki hareket
örneklendirilerek ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada nitel araştırma
desenlerinden doküman analizi yöntemi kullanılmıştır.
Günümüz din sosyologları Gazzâlî’yi din sosyolojisinin öncülerinden saymaktadırlar. Onun eserlerinde ele aldığı pek çok konu günümüz din sosyolojisinin inceleme alanına girmektedir. Yazdığı kitaplarda bilimleri sınıflandırması, belli bir yöntem ile konuları ele alması, İnsan ve toplumsallık konularına değinmesi, din ve akıl ilişkisini incelemesi, din ve ekonomi konularını yazması, dini grupları sınıflandırması gibi çalışmalar bugün din sosyolojisinin bazı konularıyla örtüşmektedir. Özellikle onun İhya’ı Ulumi’d-dîn ile yapmış olduğu tecdid ve ıslah girişimi toplumu dönüştürme adına büyük bir çaba olup daha sonraki İslam coğrafyasının dini toplumsal hayatın şekillenmesinde ve yeni bir zihniyet oluşmasında büyük etkileri görülmüştür . Bu haseble onun bugünkü anlamda sosyolojik bir muhayyele sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Gazzalî pek çok önemli konuda, eseri olan velüt bir âlimdir. Onun bu geniş külliyatının içerisinde belki de hacim olarak en küçük olanı Eyyühe’l-Veled adlı eseridir. Gazzalî’nin ilim taliplerine tavsiyelerini içeren bu eser hacimce küçük olmasına rağmen etki olarak büyük bir tesir alanına sahip olmuştur. İçerik olarak ahlak, eğitim ve toplum bilimlerinin inceleme alanlarına giren bu eser tabiri caizse İslam dünyasında elden ele dolaşmış ve ilim öğrenmek isteyenlere okutulan ilk eserler arasında yer almıştır.
İçerisindeki konuların daha iyi anlaşılması için Eyyühe’l-veled üzerine pek çok şerh yapılmıştır. Bu şerhlerde anlaşılması müşkül konular açıklanmış, bazı başlıklar biraz daha genişletilmiş, görüşler ayet ve hadislerle zenginleştirilmiş, peygamberlerin, sahabelerin, ilim adamlarının ve mutasavvıfların hayatlarından örmekler verilerek görüşler desteklenmiştir. Bunların yanında her şarih kendi döneminde ortaya çıkan eğitim, ahlak ve toplumsal hayat alanlarındaki yeni gelişmelere, problemlere ve tespitlere yer vermiş, bunlarla ilgili tespitler yapmış ve çözüm önerileri ortaya koymuştur.
Eyyühe’l-Ah, Eyyühe’l-Veled’in ilk ve önemli şerhlerinden biridir. Eser geniş bir çerçeveden ele alınarak şerh edilmiş, bu yönüyle müstakilen hacimli bir eser olarak ortaya çıkmıştır. Bu şerhte de müellif anlaşılması müşkül kelimeleri açıklamış, konuları ayet ve hadislerle destekleyerek zenginleştirmiş, peygamberler, sahabe ve önemli Müslüman şahsiyetlerin hayatlarından örnekler vererek eserin daha okuna bilir ve anlaşılır olmasını sağlamıştır. Bunların yanında yaşadığı dönemle ilgili bazı konuları da ele alarak, eğitim, din, ahlak ve toplumsal yapı ile ilgili bilgiler vermiştir.
Bu çalışma Eyyühe’l-Veled üzerine yapılan Eyyühe’l-Ah adlı eseri ve müellifini tanıtmayı amaçlamakla birlikte eser bağlamında yazıldığı dönemin eğitim, ahlak, dini ve toplumsal ortamın durumu hakkında tespitler yapmayı da amaçlamaktadır. Yani eserin yazıldığı dönemim ahlak, eğitim ve dini toplumsal hayat hakkında esere bağlı kalarak din sosyolojisi biliminin yöntemleri ile çıkarımlar yapmayı, tespitler ortaya koymayı hedeflemektedir.
dünyanın ortaya çıkmasından daha ötelere gitmektedir. Cumhuriyetin
kurulması ile beraber yeni bir toplum oluşturma gayreti içerisinde olan
yönetim geçmiş dönemde var olan pek çok uygulama ve düşünce tarzına
karşı tavır almış ve onların toplum ve siyasi alandaki etkisini kaldırmak
için girişimlerde bulunmuştur. Ö zellikle Osmanlı toplumunda önemli bir
işleve sahip olan dine karşı olumsuz bir tavır alınarak ülkenin geri kalmasının
sebebi sayılmış, onunla ilgili kurum ve kişilerin etkinliği aşırı derecede
kısıtlanmıştır. Bununla beraber ülkede toplumsal yapının yeniden
şekillendirilmesi için projeler üretilmiş, farklı alanlarda köklü değişimlere
gidilmiştir. İnkılaplar olarak bilinen bu uygulamalara toplumun bazı
kesimlerinden oluşabilecek muhalefetin ve direnişin önünü kesmek
için de tedbirler alınmış ve bazı toplum mühendisliği projeleri uygulanmıştır.
Kendine karşı dindar kesimi muhtemelen muhalefet olarak gören
yönetim bu kesimin itibarsızlaştırılması için değişik çalışmalar yapmış,
eğitim, edebiyat ve sanat gibi alanlara bu anlamda görevler yükleyerek
bazı isimleri de devreye sokmuştur
biridir. Bu alanda değişik bilim adamları yaptıkları çalışmalar
ile farklı dindarlık tipolojileri ortaya koymuşlardır. Son
zamanlarda ülke kamuoyunda çokça gündeme gelen bir
dindarlık tipi vardır ki bu da “Ahlaksız dindarlıktır”. Dinin,
ahlaklı birey ve toplum meydana getirme konusundaki işlevi
bu kadar ortada iken dini yaşama anlamındaki dindarlığın,
ahlaksızlık kavramıyla nitelendirilmesi konuyu daha da ilginç
hale getirmektedir. Böyle bir dindar tipinin varlığının
tartışılmasının değişik nedenleri vardır. Dine ideolojik ve
politik yaklaşımın ortaya çıkardığı sanal, algısal, toplumsal
mühendisliğin ilk sebep olarak ortaya konması mümkündür.
Fakat bu tepkisel ve gerçekçi olmayan bir açıklama olur. Böyle
girişimlerin olduğunu her alanda gözlemlemek mümkünse de
asıl nedenin bu olduğu söylenmez. Türkiye’nin son bir asır
içinde geçirdiği toplumsal değişimlerin toplumun tüm
kesimlerinde meydana getirdiği zihniyet değişiminden
dindarların da etkilendiği muhakkaktır. Hızlı toplumsal
değişimler, belirsizlikler anlamına gelen anomiyi doğurur ve en
çok da kendini değerlerde erozyon meydana getirmesi ile
gösterir. Batı’da ortaya çıkan modernleşme, sekülerleşme,
küreselleşme gibi durumlardan tüm dünya gibi ülkemiz de
etkilenmiştir. Ahlaki anlamdaki davranış değişikliklerinde
Batı’nın hâkim kültür olarak diğer kültürleri etkisi altına
almasının ve bazı araçlarla kültürünü dayatmasının önemli
rolü vardır. “Ahlaksız dindar” tipinin ortaya çıkmasında bu
nedenleri, dış nedenler olarak değerlendirmek gerekir. Bir de
dindarların kendilerinden kaynaklanan nedenler vardır ki
bunlar da iç nedenlerdir. Bu çalışmada “ahlaksız dindar”
tipinin ortaya çıkmasına neden olan faktörler ele alınıp incelenerek bu durumun sebeplerinin tespit edilmesi
amaçlanmıştır. Konunun ortaya konmasında Çalışmada nitel
araştırma yöntemi ve dökümantasyon tekniği kullanılmış,
yapılan çalışmalar incelenmiş, medya taramasıyla da güncel
örneklendirmeler yapılmıştır.
Sosyologlar ve tarihçiler genellikle sosyal hareketleri sosyal huzursuzlukların ve ekonomik nedenlerin
bir sonucu olarak görme eğilimindedir. Böyle bir seçimin yapılmasında bazı ideolojik yaklaşımlar ve taraftarlığı
ana unsurlar olsa da, sosyal olayları sadece bu temelde incelemek konuyu açıklamaya yetmeyecektir. Toplumların
genel ihtiyaçları ve öncelikleri açısından bu tür bir yaklaşımla günümüz toplumsal hareketlerini özel bir kabulle
açıklamak mümkündür. Ancak tarihin belirli dönemlerindeki toplumsal hareketleri bu konuyla açıklamak insanlık
tarihindeki dinin toplumsal işlevlerini bir nevi inkârdır.
Nitekim modern Batılı toplumların din ile ilişkisini düşündüğümüzde bu aşama, modern Batılı sosyologları
sosyolojik olayları böyle bir yöntemle değerlendirmeye yöneltmiş olabilir. Modernizmin getirdiği hayata bakış açısı
ve bilim yaklaşımı, dine karşı bazı tutumların gelişmesine yol açarken dinin toplumun değerlerinin oluşturulmasında
etkin işlevini yitirmesi nedeniyle başka unsurların da bu görevi üstlenmesine neden olmuştur. Dinin sosyal ve kamusal
alandan uzaklaştırılması, toplumun kültürel değerlerini şekillendirme yeteneğinin zayıflamasına neden olmuş olabilir
ve bu nedenle dinin etkileri kasıtlı olarak veya fark edilmeden göz ardı edilmiş olabilir.
Bir isyanın dini bir isyan olup olmadığına dair bu tebliğde belirlediğimiz kriterleri ortaya koyacağız. Bu
bağlamda Babai isyanının neden dini bir isyan olduğunu açıklamaya çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Din, İsyan, Babai İsyanı
Sociologists and historians usually tend to consider social movements as a result of social unrests and
economical reasons. Although some ideological approaches and their partiality are the main factors in making
such a choice, examining social events on this basis only will not be enough to explain the issue. İt is possible
explaining today’s social movements with such an approach in terms of general needs and priorities of socities
with a spesific acceptence. But explaining social movements in definite periods of history through this topic is
kind of denial of the social functions of religion in history of mankind.
Indeed, considering the relation of western modern societies with religion, this stage may have led modern
Western sociologists to evaluate sociological events with such a method. Life perspective and science approach
brought by modernism, which led to develop some attitudes against religious, cause other elements have taken
on this task as religion has lost its effective function in establishing the values of society. The removal of religion
from the social and public sphere may have resulted in the weakening of its ability to shape the cultural values of
society and because of that, effects of religion may have been ignored, perhaps deliberately or without even being
noticed.
We will set out the criteria that we have determined in this communiqué on whether a rebellion is a
religious rebellion or not. In this context, we will try to explain why the Babai rebellion was a religious rebellion.
Key Words: Religion, Rebellion, Babaî Rebellion,
isyan olmuştur. Özellikle toplumsal çatışma ve toplumsal değişme gibi sosyolojinin temel başlıklarının değişmez ele alınan olgusu isyandır. Çünkü toplumsal çatışmanın eyleme dönüştüğü ve toplumlarda değişmenin en çok görüldüğü süreçler isyanların ortaya çıktığı anlar ve daha sonrası dönemlerdir. Bu yönüyle isyanlar pek çok sosyoloğun ilgi alnına girmiş ve inceleme konusu olmuştur. İbn Haldun içinde yaşadığı dönemde veya tarihte, meydana gelen olayları ele alıp inceleme konusunda ortaya koyduğu yöntem itibariyle adını koymamış olsa da sosyoloji ilminin kurucusu olarak kabul edilir. Mukaddime adlı eserinde o güne kadar başka bir ilim adamında görülmeyen türden toplum ile ilgili konuları ele alma usulü ve değerlendirmede kullandığı rasyonel yöntem ona haklı olarak bu sıfatın verilmesini sağlamıştır. Biz bu araştırmamızda sosyolojinin kurucusu sayılan İbn Haldun’un toplum açısından önemli bir olgu olan isyanı Mukaddime adlı eserinde nasıl ele aldığını, kendi hayatında isyan olaylarından ne şekilde etkilendiğini ve dini isyanlar
konusunda ne tür değerlendirmeler yaptığını ortaya koymayı amaçladık.
getirdiği sosyal yapılardır. Bu yapılar kendi iç aktivitelerini yerine getirirken toplumsal bir dünyada yaşamanın gereği olarak diğer kurumlarla da etkileşim içerisinde olagelmişlerdir. Özellikle siyaset kurumuyla olan ilişkileri ve bu ilişkilerin sonuçları günümüzde kamuoyu tarafından yoğun olarak tartışılmaktadır. Son dönemlerde yaşadığımız olayların toplumu getirdiği nokta problemin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bugün yaşanan olaylar tarihten kopuk sosyal hadiseler olmayıp her bir olayın tarihsel geçmişi ve arka planı vardır. Bu nedenle bugün gözlemlenen dini gruplar siyaset ilişkisi yüzlerce yılda meydana gelen birikim ve tecrübelerin günümüze yansımasıdır.
Geçmiş anlaşılmadan bugün yorumlanamaz ilkesinden hareketle tarihimizdeki önemli dini gruplardan olan tarikatların siyasal yapı ile olan ilişkilerini ele alıp incelemek günümüzde meydana gelen olayları çözümlemeye ve anlamaya yardım edecektir. Bu amaçla Osmanlı toplum yapısı içinde önemli bir dini grup olan Halvetî Tarikatı’nın siyasi yapılarla olan ilişkilerini ve oynadığı siyasal rolü bu makalede ele alıp inceleyeceğiz. Bu yapı üzerinden geçmişten günümüze bir projeksiyon tutarak siyasi yapıların dini gruplardan beklentisini, dini grupların da siyasal yapıyla olan ilişkilerini ortaya koyacağız